Toplum Temelli
Rehabilitasyon
Renan Bölükbaşı
ÖZET
Dünya sağlık örgütü (DSÖ)
tarafından bir rehabilitasyon yaklaşımı olarak ortaya konan Toplum Temelli
Rehabilitasyon (TTR) , özürlü bireyleri toplumsal düzeyde ele alarak onların
rehabilitasyonu , sosyal uyumu ve fırsat eşitliğini sağlayan bir
stratejidir. Özürlü bireylerin , ailelerinin ve sivil toplum örgütlerinin
ortak çabasını gerektirdiği gibi uygun sağlık, eğitim, mesleki ve sosyal
hizmet alt yapısını kumayı amaçlar. TTR; toplumda temel hizmetlere ulaşmakta
güçlük çeken bireylere ulaşmanın alternatifi veya tamamlayıcısı olan
multi-disipliner ve multi-sektörel bir yaklaşımdır. Özürlü bireylerin
toplumda eşit haklardan yararlanması için, mevcut kaynakların harekete
geçirilmesini, çevre ve toplumun özürlü bireylerin yaşamasına uygun şekilde
düzenlenmesini sağlar. Özürlü bireyleri topluma kazandırarak aileleri ile
birlikte yaşam kalitelerine arttırmayı ve toplumda davranış değişikliği
oluşturmayı hedeflemektedir. Sosyal bir modele dayanan ve daha fazla özürlü
kitlesine ulaşabilen TTR’nun ana amacı, bireylerin entegrasyonu ve
bağımsızlaştırılmasıdır.
TTR programının
uygulanması her ülkenin sosyal ve ekonomik koşullarına göre değişiklik
göstermektedir. Toplumun her üyesinin birlikte çalışması ile toplumsal bir
hareket olan bu programda, kolaylaştırıcılık rolünü üstlenecek bir destek
güç olması gereklidir. Bu güç kamu kurumları, sivil toplum örgütleri veya
ülke dışından bir destek olabilir. Bu rolü kim alırsa alsın hareket bir kez
başlatıldığında, diğer üyeleri de kapsar ve devamlılık esastır. Dünyadaki
uygulamalarında da bu olgu yaşanmıştır.
Anahtar kelimeler:
Toplum temelli rehabilitasyon (TTR), fırsat eşitliği, özürlü birey.
GİRİŞ
İnsanlığın temel amacı;
toplumdaki her bireyin olabileceği en iyi düzeyde sağlıklı bir yaşama
ulaşmasını sağlamaktır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de sağlık alanındaki somut
hedefini yeni yüzyıl için “Herkese Sağlık” sloganı ile belirlemiştir.
1950 yılında kurulan
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı; “Fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi durumda
olmak ve bir hastalığın olmaması” şeklinde tanımlamıştır. Bunu takiben halk
sağlığını; “Var olan nüfusun sağlık durumunun gelişmesine yönelik çabaların
uygulanması ve değerlendirilmesi amacını güden bir bilim dalı” olarak,
toplum sağlığını ise “Toplumun ihtiyaçları, öncelikleri ve çabaları
gerçekleştirilmesi doğrultusunda gerçek bir katılım” olarak ele almıştır.
DSÖ, 1980 yılında hastalık, kaza veya konjenital (doğuştan) bir bozukluk
sonucun da oluşan özürlülük sürecini, bozukluk (impairment), yetiyitimi
(disability), sakatlık-engellilik ( handicap) kapsamında Bozukluklar,
Yetiyitimi ve Engellerin Uluslar arası Sınıflandırması (İnternational
Classification of İmpairments, Disabilities and Handicapped –ICIDH) ile
sınıflandırmıştır. Bu da, bireyin durumunun değerlendirilmesi, objektif
hedeflerin ve tedavi yaklaşımlarının ortaya konması bakımından,
rehabilitasyon yaklaşımlarının ön plana çıkmasına neden olmuştur. DSÖ “21.
yüzyılda insan sağlığı için 21 hedef” belirlemiş olup bu hedefler sadece
hastalık veya özürlülüğün yok edilmesi veya azaltılmasını değil, yaşam
kalitesinin arttırılmasını da kapsamaktadır. Bu hedeflere ise ancak iyi
organize olmuş rehabilitasyon hizmetleri ile ulaşılabilir. (Metin B. Ve
Tezel Aydın, 1997. WHO, 1980)
Özürlü bireylere yönelik
ilk çalışmalar 1919 yılında kurulan uluslararası bir kuruluş olan Uluslar
arası Çalışma Örgütü (İnternational Labor Organization-ILO) tarafından
yapılmıştır. Bu çalışmalar daha sonraları 1943 yılında Goodman ile
rehabilitasyon hizmeti şeklinde gelişme göstermiş, 1946’da Birleşmiş
Milletler ve 1959’da Avrupa Konseyi toplumun her kesimine
yaygınlaştırılması yönünde deysek vermiştir.
Dünya Sağlık Örgütü genel
olarak rehabilitasyonu; bireylerdeki özürlülüğün etkilerini ve engel
koşullarının azaltılmasını amaçlayan, bu bireylerin sosyal entegrasyonunu
sağlamaya yönelik bütün önlemler olarak tanımlamaktadır. Rehabilitasyon
yalnız özürlü, engelli bireylerin eğitimini ve adaptasyonunu sağlamak değil,
aynı zamanda bu bireylerin mevcut çevreleriyle ilişkilerini ve sosyal
entegrasyonlarını kolaylaştırmak amacı ile topluma müdahalede
bulunmaktır(Krol, 1981).
1978 yılında Alma Ata’da
gerçekleştirilen Temel Sağlık Hizmetleri konulu uluslar arası konferans
sonunda yayınlanan bildirgede “ Sağlığın temel insan haklarından biri
olduğu, bunun da mümkün olan en iyi seviyede tutulmasının dünya çapında en
önemli sosyal bir amaç olduğu ve tüm insanların gereksinimi olan yeterli bir
sağlık düzeyini 2000 yılında elde etmek için dünya kaynaklarının tam ve daha
elverişli bir şekilde kullanılması gerektiği” vurgulanmıştır. Bunu takiben
dünyadaki önemli risk gruplarından biri olan özürlü kişiler göz önünde
tutularak “2000 Yılında Herkese Sağlık” amacını benimseyen DSÖ’nün
önerisiyle, tüm dünyada rehabilitasyonun koruyucu hekimlikle birlikte
yürütülmesi ve toplumun tümüne yayılmış rehabilitasyon birimlerinin
kurulmasını sağlamak üzere çalışmalar yapılmıştır( Dişlen ve ark. 2002). Bir
ülkenin rehabilitasyon hizmetlerinin düzeyi, o ülkenin gelişmişlik düzeyini
gösteren önemli ölçütlerden biridir.
1970’lerin sonlarında
DSÖ; gelişmekte olan ülkeler için, özürlü bireylere yönelik rehabilitasyon
hizmetlerinin yaygınlaştırılması için düşük maliyetli ve daha kapsamlı
olduğu tahmin edilen “Toplum Temelli Rehabilitasyon” (TTR) modelini
tanımlamıştır.böylece ilk TTR modelini ortaya atarak, özürlü bireylerin
yaşadıkları ortamda basit ve pratik yöntemlerle rehabilitasyonu ile özürlü,
aile ve toplumun özürlülük konusunda eğitimini hedeflemiştir. 1976 yılına
kadar bu fikir gelişerek DSÖ tarafından da bir rehabilitasyon yaklaşımı
olarak benimsenmiş ve 1980-1990 yılları arasında dünyanın bir çok ülkesinde
özellikle uluslararası örgütlerin desteğiyle TTR modelleri oluşturulmuştur.
Bu dönemde TTR, tıbbi, odaklı bir rehabilitasyon yaklaşımı şeklinde
gelişmekte olan ülkelerde özellikle rehabilitasyon hizmetlerine ulaşma
olanağı olmayan özürlü bireylere sunulması ve bu programın 1. basamak sağlık
hizmetlerine entegrasyonu şeklinde önerilmiştir. Bu sayede erken dönemde
uygulanacak TTR programları, yetersizliklerin önlenmesi, fonksiyonel
yeteneklerin korunması ve özürlü kişilerin topluma “uydurulması” amacını
taşımıştır. (İLO, UNESCO, UNICEF, WHO, 2002).
Toplum temelli
rehabilitasyon programlarının artması sonucu kavramsal açıdan
tanımlanmasında değişiklikler oluşmaya başlamış ve ilk olarak tıbbi
tedavilerin rehabilitasyon sürecinde yeterli olmadığı görülerek daha
kapsamlı bir yaklaşıma doğru dönüşüm olmuştur. Böylece, TTR programlarında;
eğitim, meslek, öğretme, sosyal rehabilitasyon ve koruma gibi konulara da
yer verilmeye başlanmıştır. Programların uygulanmasında oluşan bir diğer
değişiklik de, bireyin fonksiyonel yeteneklerinin korunması veya
oluşturulması kavramlarına ek olarak, toplumun yaklaşımının ve çevresel
faktörlerin düzenlenmesidir. Özürlünün topluma entegrasyonu kadar, toplumun
ve fiziksel çevrenin de özürlüye uyumlu hale getirilmesi gerektiği
görülmüştür. Bu değişiklikler sonucunda;
·
Toplumun özürlü
olmayan bireylerinin, özürlü kişilerin sorunlarını anlamaları ve onların
sosyal entegrasyonuna destek olmaları,
·
Eğitim, iş bulma
gibi konularda eşit haklar sağlanması,
·
Özürlü haklarının
korunması,
·
Toplum kontrolünün
ve sahiplenilmesinin sağlanması konuları önem kazanmıştır.
Tüm bu değişimler, TTR
tanımının yeniden gözden geçirilmesine neden olmuş ve bu kavram bir servis
hizmeti sağlama yaklaşımında, bir toplumu bilinçlendirme yaklaşımına
dönüşmüştür. 1994 yılında Birleşmiş Milletler’in Ortak Bildirisi’nde TTR;
“tüm özürlü bireylerin rehabilitasyonu, eşit haklardan yararlanması ve
sosyal hayata uyum sağlaması için toplumun bilinçlendirilmesini sağlayacak
bir strateji” olarak tanımlanmıştır. Bu amaçla oluşturulacak programların;
özürlü bireylerin kendilerinin, ailelerinin, sivil toplum örgütlerinin ortak
çabasını gerektirdiği ve bunun uygun sağlık, eğitim, mesleki ve sosyal
servislerin kurulmasıyla gerçekleşebileceği görülmüştür. Bu çalışmaların
hedefi; toplumdaki özürlü bireylerin yaşadıkları toplum içinde ve günlük
yaşamda bağımsız, aktif ve üretken kişiler haline gelmelerini
kolaylaştırmaktadır. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, bütün engelli
bireylerin toplumla kaynaşmasına, fırsat eşitliğine ve topluma
kazandırılmasına yönelik bir çalışma olarak kabul edilmiştir (ILO, UNESCO,
WHO, 1994).
Toplum Temelli
Rehabilitasyon programlarının uygulandığı ülkelerde karşılaşılan bu
değişimlerin bir yansıması da, uluslar arası özürlülük sınıflamasında ki
kavram değişikliklerinde olmuştur. Bir çok kez yenilenen özürlülük
sınıflaması, İşlevsellik, Yetiyitimi, ve Sağlığın Uluslar arası
Sınıflandırması (International Classafication of Functioning – 2001 ICF) ile
son halini almıştır. Evrensel uygulama imkanı olan bu sınıflamanın en büyük
farkı; disiplinler arası standart dilin oluşturulmasını hedeflemesi ve çok
amaçlı bir sistem olmasıdır. Sadece özürlüler için değil tüm bireyler için
kullanılabilen bu sınıflama sağlık problemlerini hem bireysel hem de sosyal
alanda değerlendirmektedir. ICF, sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve her
türlü toplum araştırmalarında kullanılabildiği gibi, “Sağlık ve Özürlülük”
konusunda bilgi edinmek, sosyal engelleri yok etmek ve topluma katılımı
sağlamak üzere yapılacak çalışmalarda da kullanılabilir (WHO, 2001).
Bir çok ülkede bu
kapsamdaki çalışmaların yaygınlaşması ile özürlü haklarının korunması ve
özürlü kişilere eşitlik tanınması yönünde yasal değişiklikler yapılması
gündeme gelmiştir. Bunun sonucunda özürlü haklarını savunan ve uluslar arası
düzeyde ilişki içinde olan bir çok sivil toplum örgütleri oluşmuştur. Tüm
dünyada özürlülerin yaşam kalitelerinin arttırılmasıyla ilgili olarak toplum
bilincinin ve hassasiyetinin yeterli olmadığının görülmesi, toplum
katılımının arttırılmasının önemini ortaya çıkarmıştır.
Bir metottan çok, bir
strateji hatta felsefe olan TTR; kurum temelli rehabilitasyon yaklaşımı ile
karşılaştırıldığında, daha fazla sayıda özürlü bireye ulaşabilen ve daha
ekonomik olan bir sosyal yaklaşımdır. Hiçbir kurum temelli rehabilitasyon
modelinin alternatifi olarak düşünülmemelidir. Ancak iki yaklaşım birbirinin
tamamlayıcısı olduğunda başarı sağlanabilir (Thomas M, Thomas MJ, 2001).
Özürlü bireyi toplumsal düzeyde ele alır, ve özürlü birey-aile-toplum
birlikte çalışır. Fiziksel, sosyal, eğitimsel, mesleki, psikolojik
fonksiyonları amaçlar ve aşağıdan yukarı doğru bir yaklaşım gerektirir.
Uygulamalarda özürlü bireylerin sosyal ve hukuki haklarını bilmesi ve onları
kullanması yönünde çalışmalar yapılır (WHO, 2002).
Dünya Sağlık Örgütü, TTR
modelinde, özürlülerin kendi kendilerine ve aileleri ile başarılı
rehabilitasyon yaklaşımlarını detaylı olarak açıklayan, Helander ve
arkadaşları (1989) tarafından “Özürlü Bireylerin Toplum İçinde Eğitimi”
(Training in the community for people with disabilities) adı altında
oluşturulan eğitim serisinin kullanılmasını önermiştir.
Basit bir yaklaşım olan
TTR, aynı zamanda karmaşıktır. Bu programın basitliği özürlülere kendi
toplumları içinde temel rehabilitasyon terapilerinin verilmesi ile
ilgilidir. Karmaşıklığı ise, TTR programlarının çok sektörlü yada çok
disiplinli bir çalışmaya dayalı olması ve böylelikle de özürlülerin yaşam
kalitelerinin arttırılmasını hedefleyen bütün alanlarda yardım/destek
sağlanması ile ilgilidir. Bu karmaşıklık, resmi ve resmi olmayan kurum ve
kuruluşlar arasında her alanda ve her aşamada yakın işbirliği, eşgüdüm ve
birlikte çalışmayı gerektirir. Çok sektörlü olması paylaşımı ve toplumun
örgütlenmesini gerektirdiği gibi, sektörler arasında da etkileşimi ve
birbirlerine erişimi sağlayacak sistemlerin geliştirilmesi sağlanmalıdır.
TTR programını başlatma ve programın gelişimini kolaylaştırma inisiyatifi,
sektörlerin herhangi biri tarafından geliştirilebilir. Bu uygulamanın eyleme
geçmesi ile hizmetlerin kapasitesinde iyileşme ve gelişmelerin olması
zorunludur. TTR yaklaşımının başarısı; mevcut kaynaklara toplumun her
bireyinin erişiminin sağlanmasına ve toplumun sorumluluk alma kapasitesinin
güçlendirilerek sahiplenilmesine bağlıdır (Crishna, 1999).
TTR özürlü bireylerin
rehabilitasyonu, fırsat eşitliği ve toplumsal bütünleşmesi için toplum
kalkınması kapsamında uygulanan bir stratejidir. ILO – UNESCO - WHO’nun TTR
yaklaşımında kullanılan “Toplum Kalkınması” deyimi Birleşmiş Milletler
tarafından tavsiye edilen strateji olarak anlaşılmalıdır. TTR bağlamında,
topluluk;
a)
Düzenli bir temelde birbirleriyle etkileşim içinde
ortak çıkarlara sahip insanlar grubu, ve/veya
b)
Coğrafik, sosyal ya da idari bir yönetim birimi
anlamındadır.
TTR, entegre olmuş bir
programda hareket niteliğinde yerel topluluklara dayalı olan, örgütlenmiş,
yerel, kendi kendine belirleme ve çaba ile dış yardımı birleştirmeye
teşebbüs eden ve değişimin birincil aracı olarak liderlik ve yerel
inisiyatifi teşvik etmeyi gözeten yaklaşımların ve tekniklerin kullanımıdır
(ILO, UNESCO, WHO, 1994).
Bu programda, topluma
kazandırma çok kapsamlı ele alınmaktadır. Özürlülüğe global açıdan
bakıldığında; topluma kazandırmanın amacı, topluma ve aileye verilen
imkanlar doğrultusunda özürlü bireylere verilen hayat şartlarını ve toplum
içindeki yerlerini ve rollerini daha iyi seviyelere getirmektir.
Bu programların
geliştirilmesi ve uygulanması şu kriterlere dayanmaktadır:
1.
Özürlü bireyler, ilk program tasarımı ve
uygulaması da dahil olmak üzere her aşama ve düzeyde TTR programlarına dahil
edilmelidirler. Onların katılımına önem vermek için mutlaka karar verme
rollerinin olması gerekir.
2.
Bu kapsamdaki program etkinliklerinin birincil
hedefi, özürlü bireylerin yaşam kalitesini iyileştirmektir.
3.
Program etkinliklerinin bir odağı da özürlü
bireylere yönelik pozitif davranış yaratmak, TTR etkinliklerini desteklemek
ve toplumu bu etkinliklere katılmaları için motive etmek amacıyla toplumla
çalışmaktır.
4.
Çalışma programlarının diğer bir odağı fiziksel,
duyusal, psikolojik ve zihinsel özürlülere, yaşlılar da dahil olmak üzere
her yaştan kişiye, cüzzamdan (lepra), saradan (epilepsi) etkilenmiş kişilere
ve özel desteğe ihtiyaç olduğu belirlenmiş diğer bireylere yardım
sağlanmasıdır.
5.
Bu kapsamdaki programların bütün etkinlikleri kız
çocukları ve kadınların durumuna da duyarlı olmak zorundadır. Çünkü
kadınlara geleneksel olarak eşit davranılmamaktadır. Özürlü olduklarında
ise, karşı karşıya kaldıkları sorunlar ikiye katlanmaktadır. Ayrıca,
kadınlar genellikle özürlü bireyler için ailede birincil bakım
sağlayıcılarıdır.
6.
Bu çalışma programları yerel koşullar bağlamında
ve yerel düzeyde uygulanabilecek kadar esnek olmalıdırlar. Farklı toplumsal
ve ekonomik koşullarla, toplulukların farklı gereksinimleri farklı çözümler
gerektireceğinden tek bir TTR modeli olmamalıdır. Esnek programlar toplum
katılımını sağlayacak ve farklı yerlere uygun program modelleri çeşitliliği
ortaya çıkaracaktır.
7.
Bu kapsamdaki programlar hizmet dağıtımını yerel
düzeyde koordine etmelidir. Toplumun üyeleri özürlü bireylere yardım
sağlayan farklı rol ve uzmanlıkları anlamakta zorlanırlar. Özürlülük
sorunları görme ve yardım etmek için yalnızca “bir pencereden” erişme
eğilimleri vardır. Özel bir sorun olduğunda, özrü olan toplum üyesinin
yaşamını oluşturan şeyin bütünlüğünü anlamak yerine nereye gidileceğine ve
kimi göreceklerine yoğunlaşırlar (Thomas M., Thomas MJ, 2001).
Toplum Temelli
Rehabilitasyon programında; planlama, uygulama ve değerlendirme
aşamalarından toplum sorumludur. Böylece üyeler arasında sürekli bir
etkileşim ve iletişim süreci söz konusudur.
Bu çalışma programlarının
bölümleri şunları kapsamaktadır;
1.
Özürlü bireylere yönelik pozitif davranışın
yaratılması:
TTR’nin bu bölümü özürlü bireylere kendi
toplumları içinde fırsat eşitliği sağlanmasında önemlidir. Toplum üyeleri
arasında pozitif davranışlar onları program oluşumu ve uygulaması sürecine
katarak ve toplum üyelerine engellilik konularına ilişkin bilgi aktararak
yaratılabilir.
2.
Fonksiyonel rehabilitasyon servislerinin
hazırlanması:
Sıklıkla özürlü bireyler fonksiyonel kısıtlamalarının etkilerini aza
indirmek veya gidermek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Toplumda profesyonel
servisler tam donanımlı ve kullanılır olmayabilir. TTR çalışanları aşağıda
sayılan alanlarda birincil rehabilitasyon programları uygulamak üzere
eğitilebilir.
·
Tıbbi
·
Göz bakımı
hizmetleri
·
İşitme hizmetleri
·
Fizyoterapi
·
Uğraşı terapisi
·
Oryantasyon ve
hareketlilik eğitimi
·
Konuşma terapisi
·
Psikolojik
danışmanlık
·
Ortez ve protez
·
Diğer cihazlar
3.
Eğitim ve öğrenim fırsatlarının sağlanması:
Özürlü
bireyler fırsat eşitliği
çerçevesinde ve yaşamları boyunca her türlü olanakları ve eğitim
fırsatlarını en iyi biçimde kullanabileceklerinin bilincinde olmalıdırlar.
Profesyonel hizmetlerin erişilebilir yada mevcut olmadığı topluluklarda TTR
çalışanları aşağıda sayılan alanlarda temel hizmet konularında
eğitilmelidirler.
·
Erken çocukluk
dönemine ait girişimlere ve tıbbi rehabilitasyon hizmetlerine yönlendirme
·
Okullarda eğitim
·
Düzenli okul
olanağının olmadığı yerlerde biçimsel (formel) olmayan eğitim
·
Normal veya özel
okullarda özel eğitim
·
İşaret dili
eğitimi
·
Mors alfabesi
eğitimi
·
Gündelik yaşam
aktiviteleri ile ilgili becerilerin eğitimi
4.
Mikro ve makro gelir getirici fırsatların
yaratılması:
Özürlü bireylerin küçük ve büyük ölçekli
gelir getirici çalışma olanaklarına ulaşabilmeleri sağlanmalıdır. Kırsal
alanlarda ve gecekondu bölgelerindeki gelir getirici faaliyetler bölgelerin
yerel özellikleri gözetilerek uygun mesleki becerilere odaklanmalıdır. Bu
becerilere yönelik eğitimler, özürlü bireyler hakkında bilgi ve becerilerini
en iyi bir şekilde, kolaylıkla aktarabilen toplum üyeleri tarafından
yürütülmelidir.
5.
Bakım imkanlarının sağlanması:
Ciddi düzeyde özürlü olan bireyler genellikle bir başkasının yardımına
ihtiyaç duyarlar. Bu durumda olan ağır özürlülerin ailelerinin olmaması yada
bakımlarını sağlayacak kişilerin olmaması durumunda, onlara yardımcı olacak
şekilde uzun süreli bakımları sağlanmalıdır. Ayrıca, aile bireylerinin
çalışması durumunda ya da diğer aktivitelerini yerine getirebilmelerinde
özürlü yakınlarına günlük bakım kolaylıkları da sağlanmalıdır.
6.
Özürlülüğün önlenmesi:
Sağlığı tehdit eden yüksek risk faktörlerinin önlenmesi veya azaltılması
hedeflenir. Pek çok özür türü düzenli takiple nispeten önlenebilir. Özrün
önlenmesinde önemli olan bir konu; en erken dönemde, engelliliğin tespiti ve
bozukluğun etkilerinin azaltılabilmesi için erken gelişim sürecinde önlemler
alınmasıdır. Ayrıca, ev, trafik ve iş kazalarının sayısını azaltacak
önlemleri ve insanları sağlıklı yaşam tarzı benimseme konusunda teşvik
etmeyi içerir.
7.
Yönetim, izleme ve değerlendirme:
TTR programını
oluşturan tüm öğelerin etkinliliği ve verimliliği, toplumdaki ve alandaki
hizmetlerin toplum dışına dağılımı ve etkili yönetim uygulamalarına
bağlıdır. Program aktivitelerinin etkinliği düzenlenmiş kriterlere
dayanılarak ölçülmelidir. İnsanlar etkili yönetim uygulamalarına yönelik
olarak eğitilmeli, veriler biriktirilmeli, gözden geçirilmeli ve hedeflere
ulaşılmasının sağlanması için değerlendirilmelidir. Bu yolla TTR programının
başarılı yada başarısız olduğu gerçekçi bir şekilde ölçülebilir (www.unescap.org
1993-2002).
TTR’da önemli olan
toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için, yerel ve ulusal düzeydeki
multisektörel servisleri geliştirmektir. Bu servisler mevcutsa yeniden
düzenlenmeleri söz konusu olabilir.
TTR’nin gelişimi ve
yürütülmesi için sektörler ve rolleri:
TTR programı girişimi,
TTR’nin etkililiği, uzun dönemli gelişimi ve sürdürülebilirliği açısından 7
hedef grupla koordinasyon, işbirliği ve katılım içinde bulunulmalıdır. Bu
grupların rolleri şöyledir:
1.
Özürlü bireyler:
Özürlü bireyler, TTR programının her aşamasına ve bir programdaki her
pozisyona katkıda bulunabilirler ve bulunmalıdırlar. Yerel (bölgesel)
koşulların kendileri gibi özürlü olan kişiler üzerindeki etkilerini en iyi
bilen yine özürlülerdir. Onlar aynı zamanda “yetersizliğin” aile, toplum ve
ülke içinde ne anlama geldiğini bilmektedirler. Bunu bilmekle TTR ekibinin
içerisinde çok güçlü üyeler haline gelirler. Bu kişiler diğer özürlülere
model olma ve danışmanlık yapma konularında özürlü olmayanlara göre çok daha
etkilidirler. Özürlü bireyler “toplum eğitimi” konusunda da önemli bir rol
oynarlar. TTR programında toplum eğitmenleri gibi özürlülüğün canlı
örnekleri olarak hizmet verirler, özürlülere fırsat tanınmasını ve doğru
yöntemlerle desteklenmelerini sağlarlar. TTR programları aynı zamanda özürlü
bireylerin toplum düzeyinde “kendi kendine yardım” organizasyonları
geliştirmelerini kolaylaştırmalıdır.
2.
Özürlülerin aileleri:
Aileler kendi üyelerin bakım sağlamak konusunda birincil düzeyde sorumluluk
sahibidirler. Yerel düzeydeki özürlü bireylere destek ve yardım sunulmasında
en önde yer alırlar. Aile üyesi özürlü bir bireyin herşeyi yapamadığı yerde,
ne nedenle olursa olsun, onun için konuşmalı, onu temsil etmeli ve onu
özürlü örgütlerinin doğal bir üyesi olarak kabul etmelidir. Özürlü bakımı
konusunda deneyim sahibi aileler TTR programlarını en fazla başlatan
kişilerdir ve programın her aşamasında en güçlü katkıları sunan kişiler
olacaklarını kanıtlamışlardır.
3.
Toplum:
Toplum üyeleri, yerel çevresel koşullar, yerel ekonomi, yerel politik durum
ve bunların özürlü bireylerle olan ilişkisinden ötürü TTR programının tüm
aşamalarında yer almalıdırlar. Aynı zamanda ulaşılabilirlik, elde
edilebilirlik ve yerel uygun rehabilitasyon hizmetlerinin etkinliği
konularında bilgi sahibidirler ve program liderleri yada çalışanları olarak
toplumdaki diğer insanlarla yeteri kadar ilgilenen ve diğer insanların
mikro-ekonomik faaliyetlere dair eğitilmeleri konusunda bilgi ve yetenekleri
olan toplum üyeleridir. Bu kişiler muhtemelen toplum içerisinde yaşamayı,
çalışmayı ve kalmayı en çok isteyen kişilerdir. Toplumun katılımı genellikle
toplumu formel ve informel liderlerinin anlaşması ve onaylanmasını
gerektirir.
4.
(Yerel, bölgesel, ulusal) yönetimler:
TTR programlarının geliştirilmesi ve sürdürülebilirliği konusunda en önemli
rol hükümetlerindir. Devletin işbirliği, desteği ve katılımı TTR’nin tüm
toplumu kapsaması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için gereklidir.
Programın tüm yapılanmasını gerçekleştirmeli ve koordine etmeli, toplum içi
aktiviteler kadar danışmanlık sisteminin gelişimine de olanak
yaratmalıdırlar. Sivil toplum örgütlerine ve toplum aktivitelerine kaynak
desteği sağlamalıdırlar. Sonuç olarak; ayrımcı yasaların ve kanunların
değiştirileceğini ve özürlü bireylerin haklarının sağlanması ve korunmasını
garanti etmelidirler.
5.
Sivil toplum kuruluşları,i yerel, bölgesel, ulusal
ve uluslar arası kuruluşlar:
Sivil toplum örgütleri özellikle kimsenin önemsemediği alanlarda sık sık
yeni programlarının gelişmesini kolaylaştırıcı kaynaklar ve becerile
sağlayabilirler. Sivil toplum örgütleri, TTR konusunda yeni yaklaşımlar
geliştirebilir ve devlet, TTR çalışanları, özürlüler, aileleri ve topluluk
üyeleri için eğitim programları sağlayabilir. Sivil toplum örgütleri, toplum
üyelerinin bilinçlendirilmesini kolaylaştırmada, TTR programı liderleri
kadar etkilidirler ailelerinin bakamadığı ağır özürlüler için dönemli bakım
uygulamaları sağlayabilmektedirler.
6.
Tıbbi uzmanlar, yardımcı sağlık uzmanları, sosyal
bilimciler ve diğer uzmanlar:
Uzmanlara her düzeyde ihtiyaç vardır. Eğitici düzeyde olan profesyoneller
kendi bilgi ve becerileriyle; toplum üyeleri ve TTR çalışanlarını, yerel
programlar geliştirilmesi ve yerel seviyedeki TTR programının gelişimi ve
ilerlemesi konusunda yardımcı olacaktır.
7.
Özel sektör (iş ve endüstri alanları):
Özel sektörün kendi yaptığı uygulamaların yararlarını, onu destekleyen
topluma geri döndürmesi söz konusudur. Eskiden bu desteği büyük bir kısmı
bağış şeklinde sağlanıyordu. Bağış yapan kişiler, özürlü bireyler için en
uygun ve gerekli olanın ne olduğuna karar vererek bağış yapmaktadır. Bu
yaklaşımın uygun olmadığı ve değiştirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. TTR
program aktivitelerinin desteklenmesi, bağış ihtiyacını ortadan
kaldırmaktadır. TTR desteği; kaynakların topluma ve özürlülere
yönlendirilmesinin en uygun yoludur. TTR programlarının desteklenmesiyle,
özel sektör bir yandan kendi desteğinin en etkili ve elverişli şekilde
kullanıldığını garantilemekte, bir yandan da sosyal ilişkilerinde kredi
kazanmaktadır. Eğitilmiş ve bilgili toplum üyeleri kendi toplumlarında
kimlerin en çok neye ihtiyacı olduğunu bileceklerdir (www.unescap.org
1993-2002).
Dünyada uygulanan
rehabilitasyon modellerine bakıldığında uzun yıllardan beri geleneksel
yöntemlerle toplumun kendi olanakları ile özürlüleri toplum içinde tutmaya
yönelik çabaların olduğu görülmektedir. TTR modelleri, teknolojik
olanaklarında gelişmesi ile ülkelerin sosyal ve ekonomik koşullarına uygun
modellerle yaygınlaşmaktadır.
KAYNAKLAR
1.
Asian Pasific Decade of Desabled Persons.
Understanding Community-Based Rehabilitation. (1993-2002).
htp://www.unescap.org/decade/ cbr.htm
2.
CBR For and People with disabilities Joint
Position Paper. Geneva:ILO-UNESCO-WHO.(1994).
3.
CRİSHNA B.,What is community-based rehabilitation?
A view from experience Child Care Health Dev. 25(1):27-35 Jan. (1999).
4.
Declaration of Alma-Ata.1978 International
Conferense on Primary Health Care. Alma-Ata. USSR 6-12 Sept (1978).
5.
DİLŞEN G, AYDIN R, MÜSLÜMANO_LU L, SERDARO_LU G,
KARAMEHMETO_LU Ş, YAZGAN N, BECER H, YÖNDEMLİ H, BAKIRCI N.,Ülkemizde
Özürlülük Epidemiyolojisi Verileri. Aktüel Tıp Dergisi. Cilt:7 Sayı:2
s.17-21(2002)
6.
HELANDER E, MENDİS P, NELSON G AND GOERDT A.,
Training in the community for people with disabilities. WHO Publication.
Geneva: WHO. (1998).
7.
ILO,UNESCO,UNICEF,WHO. Community Based
Rehabilitation(CBR) with and for people disabilities. Draft Joint Position
Paper(2002).
8.
KROL J.,Disability Prevention and
Rehabilitation.(1981).
9.
Metin B, Tezel Aydın s. Dünya Sağlık Örgütü ve
Türkiye ile İlişkileri. TC. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel
Koordinatörlüğü s.1-76. (1997).
10.
T:C:Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı,
I.Özürlüler Şurası, “Çağdaş Toplum, Çağdaş Yaşam ve Özürlüler” Komisyon
Raporları, Genel Kurul Görüşmeleri, Ankara,29 Kasım-02 Aralık
(1999),s.495-539
11.
Theme Paper on International Consultation on
Reviewing Community Based Rehabilitation(CBR); organized by WHO, In
collaboration with UN Organisations, NGOs and DPOs, Helsinki 25-28 May
(2003).
12.
THOMAS M, THOMAS MJ.,Community Based
Rehabilitation:General; Asia Pac Disabil Rehab J, Group of Publication,
(2001).
13.
Toplum Temelli Rehabilitasyona Yaklaşım Programı
Eğitim Kitapçığı. Handicap International, Dayanışma Gönüllüleri s.1-8
(2001).
14.
World Healty Organization-International
Classification of Impairments, Disabilities and Handicaps-WHO-ICIDH, Geneva.
(1980).
15.
World Healty Organization. International
Classification of Functioning, Disability and Health.
ICF.Geneva.pp3-23.(2001).
16.
BÖLÜKBAŞI R., “Toplum Temelli Rehabilitasyon”,
Öz-veri Dergisi, cilt:1, sayı:1,s.15-24,Eylül (2004).
|