SOSYAL BAKIM HİZMETLERİ VE
KALİTE
Doç. Dr. Ali
Seyyar
Ülkemizde, kronik hastalığı bulunan, felçli, tedavisi
uzun süren, günlük zaruri ihtiyaçlarını bağımsız olarak karşılayamayan,
bedensel faaliyetlerini yerine getiremeyen ve dolayısıyla başkalarının
yardımına ve bakımına sürekli muhtaç olan insanların barınabileceği ve
gerekli bakım hizmetleri alabileceği bakım ve rehabilitasyon merkezleri
hemen hemen yok gibidir.
Mevcut
huzurevleri ise bakıma muhtaç insanlardan ziyade maddi ve sosyal açıdan
yoksulluk içinde bulunan genellikle sağlıklı yaşlıları kabul etmektedir
(Huzurevleri Yönetmeliği, 1984, m. 34)
Bir
sosyal hizmet türü olan yaşlı ve bakıma muhtaç kişilerin bakım
hizmetlerinin kurumsal yetersizliği bir yana, diğer sosyal hizmet
alanlarında, özellikle kamusal sağlık hizmetlerinde sergilenmekte olan
özensizlik, ilgisizlik ve kalitesizlik de toplum tarafından sürekli
olarak şikayet konusu yapılmaktadır (Türk Tabipler Birliği Raporu,
1996).
Bakım
hizmetlerine ihtiyaç duyan ve bunlardan yararlanmak isteyen hasta, yaşlı
veya özürlülerin genel beklentileri, talep ettikleri bakım hizmetlerinin
kalite ve fiyat açısından kendilerine uygun olmasıdır. Bu olaydan yola
çıkarak, özel veya kamuya ait huzurevleri, bakım yurtları, hastaneler,
özürlüler ve rehabilitasyon merkezleri ve sosyal hizmet üreten diğer
sosyal birimleri amaçları, bakıma muhtaç insanların beklentilerini
karşılamak ve onları memnun etmek olmalıdır.
Bakım hizmetlerinin finansman
yapısı ve parasal yönden
bakıma muhtaç kişilere nasıl
bir şekilde yansıması gerektiği
hususu, bakıma muhtaç
insanların sosyo-ekonomik
durumları ile ilgili olduğundan
ve bu hususun sosyal
güvenlik sisteminin yöntemleriyle
(sosyal sigortalar
ve/veya sosyal yardım sistemi)
çözümlenmesi gerektiğinden
dolayı (Dilik, 1992, ss.
51-59),
konumuzun dışına çıkmamak
için bu hususa makalemizde yer
vermeyeceğiz.
Toplumdaki demografik değişimler
sonucunda belirlenen
yaşlılık trendi ve bununla birlikte
oluşan sağlıklı bir yaşam arzusu, sosyal bakım hizmetlerinde
yeni ve karışık taleplerin
ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Bu sebepten dolayı
makalemizde, bu talepleri
önemli bir ölçüde karşılayabilecek durumda olan kalite konusu
üzerinde ağırlıklı olarak durulacaktır.
Genelde, kalitenin göreceli bir kavram olması ve algılamalara
göre değişmesi nedeniyle,
belirlenmesi ve tanımlanması
da güçtür. Bu durum sosyal
hizmetler alanı ve bilhassa
bakım hizmetleri için daha
çok geçerlidir.
Çünkü, bakıma muhtaçlık
hadiseleri farklı sebeplerden
dolayı ortaya çıkmakta ve hayata
farklı boyutlarda yansımaktadır.
Bunun yanında
bakıma muhtaç kişilerin bireysel
ihtiyaçları ve kişisel
durumları (huy, mizaç) da
birbirlerininkinden çok farklı
olmaktadır. Dolayısıyla, bakıma
muhtaçlık çeşitleri ve dereceleri
de bazen çok girift bir
hal
aldığından ve beklentiler
de
bu doğrultuda çok değişken
olduğundan, bakım hizmetlerindeki
kalite kavramı kesin ve ölçülebilir
olmaktan epey uzak
kalmaktadır.
Buna
rağmen; makalemizde
görüleceği gibi, bakım hizmetlerinin
kalitesini etkileyen
bir
çok faktör mevcuttur.
Ülkemizde sosyal bakını hizmetleri
ile ilgili ciddi ve bilimsel
yönde geniş kapsamlı olarak
fazla araştırma yapılmadığından,
konuya anlaşılabilirlik sağlanması düşüncesiyle
ilk önce sosyal bakım hizmetleri
bakıma muhtaçlık ve
tıp
bilimi ile kıyaslandırılacaktır.
Daha sonra, sosyal bakım
hizmetlerinin de bir bilim dalı
olarak oluşma safhasına geldiği,
bu aşamada da bakım kalitesinin ön
plana çıktığı dile
getirilecek ve bakım hizmetlerinin
kaliteli olmasını sağlayacak
değişik faktörlere yer
verilecektir.
BAKIMA MUHTAÇLIK İLE
BAKIM HİZMETLERİ
ARASINDAKİ İLİŞKİ
Bakım hizmetlerinin geçici
(Örneğin: hastalık) veya sürekli
olarak {örneğin: yaşlılık
veya özürlülük) kimlere sunulması
gerekmektedir? Bu hizmetlere en
fazla kimler ihtiyaç
duymaktadır ve bu hizmetlerden
kimlerin yararlanması
gerekmektedir?
Bu
suallere yanıt verebilmek
için, bakıma muhtaçlık durumunun ve bakıma muhtaç
hale gelmiş insanların tarifini
yapmamız gerekmektedir.
Genelde, bir insanın günlük hayatına
ait her zaman tekerrür eden
olağan ve basit hareketlerin
ifasında başkalarının fiziki
yardımına ihtiyaç hissedecek bir konuma gelen aciz
kişiler hakim hizmetlerine,
içinde bulundukları durumu da göz önünde bulundurarak ya devamlı ya da
belirli bir süre için gereksinim
duymaktadırlar (Hopfe, 1993,
s.21).
Başkalarının yardım ve hizmetine
zorunlu olarak ihtiyaç duyan
aciz insana da bakıma muhtaç
insan denilmektedir.
Nitekim, akademik ve bilimsel
ön çalışmaların sonucunda,
bakıma muhtaçlık durumu ve bu bağlamda bakıma muhtaç insan kavramı batı
Avrupa ülkelerinin sosyal hukuk
düzeni içinde, amacı ve boyutu farklı da olsa, terminolojik
yerini almaktadır.
Mesela, F. Almanya Sosyal
Yardım Kanunu'nda (BSHG,
m. 68) "hastalık veya
sakatlıktan dolayı, yardım ve bakım
görmeksizin hayatım idame
ettiremeyen" insanlar bakıma muhtaç olarak tanımlanmaktadır.
Bakıma muhtaç insan tanımı
F.
Almanya'nın sosyal sigortalar
sisteminde 1995 yılından
beri yer alan Bakım Sigortası
Kanunu'nda da geçmektedir.
Buna göre, "bakıma muhtaç
insanlar, bedenen, aklen veya
ruhen hasta veya özürlü olmaları
nedeniyle, hayatın idamesine
yönelik günlük, basit ve sürekli işlerin ifasında
(muhtemelen en az 6 ay ciddi
olarak veya bundan daha önemli
boyutta) başkalarının
yardımına ihtiyaç duyan insanlardır"
(SGB,XI; m.14.1).
Bu
hukuki tanıma binaen,
bakıma muhtaçlığa sebebiyet
verebilecek hastalık ve Özürlülük
durumları 3 madde halinde
sıralanmaktadır:
Hareket ve yaşama mekanizmasında
kayıp, aşınma, felç
veya diğer fonksiyonel bozukluklar.
İç
organlarda veya duyum organlarında
fonksiyonel bozukluklar.
Merkezi sinir sisteminin tahribata
uğraması (sevk, hafıza
veya oryantasyon bozukluğu)
ve
bunun yanında endojen psikoz, nevroz veya zihinsel
özürlülük.
Yardıma
konu olan basit ve sürekli tekrarlanan işler ise
beden temizliği, beslenme,
hareketlilik ve ev işleri ihtiyaçlarının
karşılanması ile ilgili ev idaresi şeklinde dört
ana aktivite alanında tespit
edilmektedir.
Yabancı menşeli literatürde
anılan ilk üç aktivite
alanı, normal bir insanın hayatını
idame ettirmesinde yapması
gereken gündelik faaliyetler
(Activities of Daily Living ;
ADL) olarak ele alınmaktadır.
Buna göre, ADL diye ifade
edilen günlük bütün hareketlerin farklı derecede kısıtlanmış
olmasıyla, bakıma muhtaçlık
durumu ortaya çıkmaktadır
ve bu duruma gelmiş
bir insan da, doğal olarak
kendi gücü ve gayretiyle
yıkanmak,
yemek-içmek, yataktan
kalkmak ve tuvalet ihtiyacını
gidermek gibi temel ve zaruri olan
iş ve görevleri kısmen veya
tamamen yerine getirememektedir
(Wahl, 1995, s.717).
Ev
ihtiyaçlarının giderilmesi
yönünde yapılması zaruri
olan bütün işler de günlük
enstrümentel meşgaleler
(İnstrumental Activities of
Daily Living) olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlamanın içine, evin
içindeki işler (ev
temizliği, yemek pişirilmesi
vs.) girdiği kadar evin dışında
takip edilmesi gereken işler
(alış veriş, resini dairelere
gitmek vs.) de girmektedir (Wahl, 1995, s.717).
TIP İLE BAKIM HİZMETLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Tıp ile
bakım hizmetleri arasında tarihi bir süreçten gelen hiyerarşik ve
inter-disipliner (bilimlerarası) bir bağ mevcuttur. Sağlık sistemini
kapsayan kanuni düzenlemelerde olduğu gibi, uygulama sahasında da
şimdiye kadar daima tıp bilimi lehine bir hiyerarşik yapı saptamak
mümkündür (Böhıne, 1996, ss. 9-15).
Bununla
birlikte temel bakım hizmetlerine ait bilgilerin tıp biliminde olması
gerektiği tezi son zamanlara kadar yaygın bir görüştü .
Buna
binaen; örneğin, F, Almanya'da tıp tahsili gören öğrenciler uygulamalı
olarak 2 aylık hasta bakıcılığı dersi almaktaydılar (Ulmer, 1996, s.27).
Şu da
bir gerçek ki, sağlık bakım hizmetlerinin etkili ve verimli olarak
yürütülebilmesi için, her iki yakın olan diğer ana bilim alanlarından
(Anatomi, Psikoloji, Pataloji, Fizyoloji, Gerontoloji, Geriyatri ve
Sosyal Bilimler), farklı boyut ve yoğunlulukta bile olsa, mümkün
olabildiğince yararlanmak zorundadır.
Gerek
tıp gerekse bakım bilimi, anılan diğer bilim alanlarını kendileri için
yardımcı ve tamamlayıcı bir unsur olarak gördükleri için, tıp ve bakım
hizmetleri arasında gayri-ihtiyari olarak girift bir ilişki ortaya
çıkmaktadır (Ulmer, 1996, s.28).
Diğer taraftan şunu da kabul etmek gerekir ki, sağlık
alanında meydana gelen hastalıkların bir çoğu bakıma muhtaçlık ile
direkt olarak ilgili değildir. Hele hele bilinen ve basit olarak
değerlendirilen hastalıklar, kısa zamanda ve alışılmış ilaçlarla
düzeldiğinden bu kategoriye girmektedir. Bunun ötesinde, sağlık
mevzuunda insanların bilgileri ve tecrübeleri arttıkça daha seyrek
hastalandıkları ve hastalıklardan daha çabuk kurtuldukları
bilinmektedir. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin geliştiği
batı ülkelerinde, insanların ortalama yaşama sürelerinin gelişmekte olan
ülkelerden daha fazla olması, belki bu gelişmelere bağlanabilir.
Ancak,
ilerleyen yaşla beraber bazı hastalık risklerinin yanında bakıma
muhtaçlık da artan bir olasılıkla kaçınılmaz bir hal almaktadır.
Meydana
gelen çeşitli hastalıkların tedavisinin güç veya imkansız olması
halinde, ortaya çıkan olumsuz gelişmeler sonucunda yaşlı insanlar,
hastalığın türü ve şiddetine göre, ya geçici veya sürekli olarak balama
muhtaç hale düşmektedirler.
Bazen uzun süren bir
tıbbi rehabilitasyon döneminden
sonra belirli derecede bir iyileşme
sağlanabiliyorsa da,
hastalıkların bir çoğunda geçmeyen
bir rahatsızlık
veya sakatlık
kalabilmektedir. Hastanın maksimal hareket kabiliyeti elde edilebilmesi
için,
fizyoterapi programlan çerçevesinde
fizik tedavisinin ve aktif-pasif egzersizlerin bir
iyileşme sağlamaması halinde,
hastanın sürekli bakıma muhtaç durumuma düşmesi
de artık kaçınılmaz olmaktadır
(Seyyar, 1997, s. 26).
BİR SOSYAL BİLİM DALI
OLARAK
BAKIM HİZMETLERİ
Daha
bundan 20-30 yıl önce, bakım
hizmetleri ile ilgili teorik
bilgiler ancak tıp kitaplarında
yer alan modellerden elde
edilmekteydi. O zamanlar
bakım, müstakil bir bilim dalı olarak kabul edilmediğinden,
tıp ilminin hakimiyeti altında,
dar bir çerçevede yer almaktaydı. Bunun yanında,
bakım hizmetleri ile ilgili bilgiler
daha fazla tecrübeye, gözlemeye ve
sadece hasta bakıcılığına
dayanmaktaydı. Terapoytik
deneylerin neticesinde elde edilen bilgiler de
çoğu kez sübjektif olarak değerlendirilmekteydi
(Schröck, 1992, ss. 96-104).
Geleneğe ve sezgiye dayanan
bakım bilgisi metodik açıdan
kendi içinde uyumlu ve
ahenkli olamayacağı gibi bakım
hizmetlerinde kalite ve standard
sağlaması açısından da bilimsellikten uzak
kalmaktaydı.
Uygulamalı hasta bakıcılığı
sadece hastanın sağlık sorunlanna
eğilmesi ve diğer
yardımcı bilim dallarına yeterince
başvurmaması sonucunda bakım
hizmetleri,sosyal hayatımızda
bakım bilimi olarak
gelişememiştir (Schröck,
1992, ss. 100-103).
İngiltere'de 1959 yılından beri
üniversitelerin tıp fakültelerinde
ve değişik sosyal bilim
bölümlerinde 'sosyal bakım
bilimi' adı altında ders verilmektedir
.
F.
Almanya'da da son yıllarda
gerek üniversitelerde gerekse
sağlık meslek yüksek okullarında
'bakım pedagojisi' ve
'bakım yönetimi bilimi' adı altında
dersler okutulmaktadır (Schröck,
1992, s. 101).
Sosyal bakım bilimi ağırlıklı
olarak bakıma muhtaç hale
gelmiş insanlarla ilgilenirken,
bakıma muhtaç kişilerin karmaşık
ihtiyaçlarının bir gereği olarak bir çok bilim dalı ve bunlardan
türeyen bir o kadar meslek gruplan da yine
aynı kişilere değişik hizmetler
götürmektedir. Sosyal bakım
bilimi, bakıma muhtaçların
özel durumlarına göre yoğun olarak genelde sadece bakım
hizmetleri götürmeyi hedefliyorsa
da, bu hizmetlerin etkili ve
verimli olması bakımından diğer bilim alanlarından
elde edilen bilgilere de ihtiyaç
duymaktadır (Bkz. Çizelge
1).
Sosyal Bakım Biliminin Ana Temaları
Sosyal bakım bilimi, konu
olarak uygulanmakta olan
bakım hizmetlerinin türünü
ve alanını (hasta, yaşlı veya
özürlülere yönelik bakım)
saptadıktan sonra işleyiş yönünü
incelemekte ve değerlendirmektedir.
Bu
çalışmalarla birlikte, hayata
geçirilen bakım hizmetlerinin
bakıma muhtaç insana
ve onun sosyal çevresine
ne
gibi olumlu-olumsuz etkiler
yaptığı da araştırılmaktadır.
Bununla ilgili olarak, bakım
görevini üstlenen evdeki amatör
(gönüllü) bakıcıların yanında
özel veya resmi bakım yurtlarında görevli olan profesyonel
(uzman) elemanların
hizmet kalitesini artırabilmek
için, son yıllarda sosyal bakım bilimi dalında standard
bakım modellerinin oluşturulmasına
yönelik proje çalışmaları
yoğunluk kazanmaktadır.
Oluşturulan standard endeksli
bakım modelleri, bakım hizmetlerinin yapısını,
niteliğini ve uygulama biçimini genellikle olumlu yönde etkilemektedir.
Sosyal bakım biliminin diğer önemli temaları ise, bakım
hizmetlerinin örgütsel yapısı,
sistemi ve yönetim işlevidir.
Etkili ve verimli bakım hizmetlerinin
sağlanmasında bilimler
arası bir ilişkinin varlığı
ile birlikte multi-disipliner bir işbirliğinin öneminin genel
olarak kabul görmesinden
sonra uzman bakıcıların,
sağlık ve sosyal içerikli meslek
dallarından mezun olan diğer
elemanlarla birlikte koordineli
bir çalışmaya gitmeleri önem kazanmaktadır.
Değişik meslek gruplarına
mensup elemanlar arasındaki
koordinasyonu sağlamakla yükümlü olan sosyal bakım
biliminin bir şubesi haline gelen
'Bakım Yönetimi' (Pflegemanagement),
mesleklerarası işbirliğini
organize ederek, bakım ve
yardıma muhtaç insanların
farklı yapı ve ihtiyaçlarına
göre en ideal ve en optimal
bakım hizmetlerinin sunulmasına
yardımcı olmaktadır
(Stösser, 1996, ss.73-74).
BAKIM HİZMETLERİNİN
KALİTESİNİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
Kalite, herkesin tanımına göre
değişen sübjektif bir terim
olmakla beraber, hizmet sektöründe
bakıma muhtaç kişinin
spesifik ihtiyaç, istek ve
beklentisini belirleyen niteliklerin
toplamı olarak algılanabilir.
Bakım hizmetlerinden beklenenler
genelde muhataplarına
göre değiştiğinden, bakım
kalitesine değişik cephelerden bakılması gerekmektedir.
Örneğin, bakıma muhtaç kişinin
bakım hizmetlerinden
beklentisi hayat kalitesi
(memnuniyet, bağımsızlık,
güven vs.) olabilirken, bakıcı
personel için şahsi sorumluluğun
yanında mesleki bilgi ve tecrübe, kurum açısından
kaynakların optimal kullanımı
ve rasyonel çalışma sistemi,
toplum ve devlet açısından da
kurumsal ve eve yönelik
bakım hizmetlerinin sosyal ve
ekonomik şartların elverdiği
nispette etkili ve verimli
olarak temin edilmesi olarak
ele alınabilir (Deutsche
Gesellschaft für Gerontologie
und Geriatrie, 1996, s.208).
Bu farklı bakış perspektiflerinden
sonra bakım kalitesinden
bahsederken hangi kesimin
beklentileri doğrultusunda
konuya yaklaştığımızı belirtmemiz gerekmektedir. Her
bir kesimin beklentileri bakım
hizmetlerinin kalitesini
önemli oranda etkilemekle
beraber biz, ağırlıklı olarak
bakıma muhtaç insanların
ihtiyaç ve istekleri çerçevesinde
konuya yaklaşacağız.
Bununla ilgili olarak bu bahiste
ilk önce, bakıma muhtaç
kişinin beklentilerini en
ideal bir biçimde cevap verebilecek
nitelikte olan bakım
standardlarına yer verilecektir.
Bakım Standardları
Standardlaşma, genelde yerleştirilmek
istenilen bir uygulamayı
belli bir ölçü ve bir esas
dairesinde kullanmak
suretiyle belirginleştiren bir
girişimdir.
Bakım
standardları ise, bakım
hizmetlerinin görev alanını (hasta, yaşlı veya özürlü
bakımı) ve hedefini (bakım
kalitesinin oluşturulması,
korunması ve geliştirilmesi) belirleyen
ve bakım elemanları
tarafından genelde kabul edilen ve uygulanabilen bütün
norm ve ölçülerdir.
Bakım standardları, görevli
bakıcı elemanın somut ve genelde
sürekli olarak tekerrür eden
olayların karşısında nasıl
bir hizmet tutumu göstermesi
gerektiği hususunda yol
gösteren sistemli bir kurallar
manzumesidir.
Bakım kalitesi bakım hizmetlerinin
mevcut seviyesini ve
yapısını, bir başka ifadeyle
bakım hizmetlerinin nasıl ifa edildiğini gösterirken, bakım
standardları olması gerekeni, yani optimal bakım hizmetinin
temel esaslarını yansıtmaktadır
(Stösser, 1996,
s.
73).
Konuya bu açıdan yaklaştığımızda,
bakım hizmetlerinden
beklenen hedefler doğrultusunda,
bakım standardlarını
saptayabilmek için muhtelif
bakım alanlarına yönelik özel
normların yanında her bir
alan için geçerli olan müşterek
(genel) normlara da gerek
vardır.
Bütün hizmet alanları içirt geçerli
ve uygulanabilir genel
bakım standardlarının belirlenmesi,
örneğin psiyatrik
hasta ile yaşlı bir insana farklı
tür ve boyutta bakını hizmetleri
verilmesi gerektiğinden, her
zaman faydalı ve geçerli
olmayabilir.
Dolayısıyla; bakım standardları,
bakıma muhtaç kişilerin,
yani hedef kitlenin özellikleri ve şahsi ihtiyaçları doğrultusunda
spesifik olarak saptanmalıdır.
Bu
şekilde ortaya konulan esnek
standardlar, farklı hedef
gruplarının karmaşık beklentilerine en isabetli bir biçimde
cevap vereceğinden, seviyeli
ve kaliteli bakım hizmetlerinin
somut olarak ortaya çıkmasına
yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak, bakım hizmetlerinde
standard modellere
gerek olup olmadığı artık tartışılmamaktadır.
Ancak, spesifik bakım alanlarına
göre oluşturulacak bakım
standardlarının asgari
özelliklerini belirlemek, elde
edilen hizmet seviyesinde
standardları tutturmak ve
aşamalı olarak bunları geliştirmek
için ne gibi yöntemlerin
uygulanması gerektiği hususunda
farklı görüşlerin ortaya
atıldığını söyleyebiliriz.
Bakım Standardlarının
Boyutları
Amerikalı tıp profesörü Donabedian
tarafından 1960'lı yıllarda
geliştirilen üç boyutlu bakım standardlarına göre,
bakım hizmetleri yapısal, süreç
ve sonuç standardlarına göre tasnif
edilmektedir (Donabedian,
1966, s. 166-206).
Bugün, bu farklı standard
türleri her ne kadar üç
ayrı boyutta ele alınıyorsa da,
bakım hizmetlerinin kalitesini
etkileme ve beklentilere cevap
verme bakımından üçü de
önemli derecede rol aldığından,
çoğu kez bir bütün halinde
değerlendirilmektedir.
Yapısal Standardlar
Bakım hizmetlerinde yapısal
standardlar, bakımın hangi
teknik, örgütsel, personel,
mekansal, hukuki şartlar çerçevesinde
yapıldığını gösteren
bir
kavramdır.
Bakımın yapıldığı mekanın ve
kurumun mimari yapısı, bakımı
kolaylaştıran teknik donatımın
ve araç-gerecin yeterli
sayıda ve kalitede bulunması
ve profesyonelce kullanımı,
bakıcı personelin sayısal ve niteliksel yapısı, iş organizasyonu ile
ilgili sistemli
çalışma plan ve uygulamaları,
bakım yönetmelikleri ve kurum
kültürü gibi değişik
strüktürel unsurlar yapısal
standardları oluşturmaktadırlar
(Behr, 1995, s.37).
Süreç Standardları
Bakım hizmetleri ile ilgili yapılan çalışmaların ve faaliyetlerin
tümü süreç standardları
çerçevesinde belirlenmiştir. Bakım hizmetleri alanında
adım adım takip edilmesi gereken
prosedürler, müdahaleler ve genel anlamda bütün
faaliyetlerin bakım modellerinde
(planlarında) tavsiye
edilen ölçülere göre yürütülmesi
gerekmektedir.
Buna göre, örneğin kişisel bakım
planlarında yer alan bakım faaliyetleri çerçevesinde
ön
görülen müdahalelerin uygun
vasıtalarla yapılmasından
sonra işlemlerin bakım
dosyasına kaydedilmesi gerekmektedir
(Junkers, 1996,
s.
79).
Sonuç Standardları
Sonuç standardları, bakım
faaliyetlerinden elde edilen
sonuçların konulan hedeflere
ne
derecede ulaştığım gösteren
bir ölçü olması hasebiyle
bakım kalitesinin seviyesini
ve
dolayısıyla bakıma muhtaç
kişinin memnuniyet derecesini
yansıtabilmektedir (Klie,
1996, s.7).
Sonuç
standardları bakım hedeflerine ne
kadar çok yaklaşırsa bakım kalitesinin seviyesi
de o nispette artmış olacaktır. Neticede, bakım kalitesinin iyi
veya kötü olması sonuç
standardlarının tutturulması
ile yakından alakalıdır.
Ancak, bunun da sağlanabilmesi için yapısal ve süreç
standardlarının layıkıyla yerine
getirilmesi zaruridir.
Bakım Standardlarının Fayda ve
Zararları
a)
Faydaları
-
Bakıcı elemanlar, belirlenmiş
aynı normlara göre hareket
ederler ve bakıcı eleman
adayları daha kolay eğitilebilir.
-
Yeni görevlendirilecek bakıcı
personel bakım standardları modeline
daha rahat ve daha süratli
bir biçimde adapte olabilir.
-
Bakıma muhtaç insan ve bakıcı
personel için güvence
sağlayabilir.
- Bakım araç-gereci yerinde,
profesyonel ve daha verimli
kullanılabilir.
-
Bakım hizmetlerinin yazılı
olarak kayda geçirildiğinden,
hizmetlerin etkinliği
standardlara göre ölçülebilir
ve hizmetlerin ifa edilip
edilmediği dokümantasyonların
incelenmesi sonucunda
daha rahat denetlenebilir.
-
Bakım kalitesinin seviyesi
muhafaza edilebilir.
b)
Zararları
-
Sağlam bakım eğitimi almış
bir çok tecrübeli bakıcı uzman,
mesleki özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünerek böyle standard
ve kalıplaşmış modellere, esneklik
ve yenilik imkanları tanımadıkları
için, ihtiyaç duymayabilir
(Heil-Ferrari,1996; ss.
81-83).
Bakıma Muhtaç İnsanın Sosyo-Kültürel Çevresi
Bakıma
muhtaç insanın sosyo-kültürel
çevresini etkileyen bir çok
faktör bulunmasına karşılık
(özellikle kurumsal bakım hizmetlerindeki iş organizasyonu,
işletmecilik anlayışı, çalışma
atmosferi vs.) bakıcının ve
bakımın yapıldığı mekanın ortamı bakım
hizmetlerinin kaliteli olması
açısından önem arz etmektedir
(Thiel, 1990, s.458).
Dolaysıyla, makalemizde bakıcı
personelin sayısal ve niteliksel
boyutunun yanında mekansal (mimari)
çevreye ağırlık
verilecektir.
Personel Çevre
İster
kurumsal (Yaşlılar bakım yurdu,
Huzurevi, özürlüler Rehabilitasyon Merkezi)
ister özel (evde) bakım hizmetlerinde
olsun, bakıcıların mesleki
kalifikasyonun yanında psiko-sosyal yapılan,
bir başka ifadeyle bakım ile ilgili
değişik problemlerin karşısında takınacakları hal ve
hareketler bakımın niteliğini
ve kalitesini tayin etmesi açısından
önem kazanmaktadır.
Dolayısıyla, bakıma muhtaç
kişinin durumu sadece kendini
ilgilendiren bir sorun olmaktan
çok, onun sosyal çevresini de
ilgilendiren toplumsal bir mesele olarak ortaya
çıkmaktadır (Wahl, 1995, ss.
720-723).
Bunun
içindir ki, bakıcılara ve bakım yurtlarına büyük
görevler düşmektedir. Çünkü;
sosyal-kültürel çevre, bakıma
muhtaç kişinin yeniden eski
fiziki yeteneğine kavuşabilmesinde
az veya çok faydalı
olabileceği gibi iyileşmesine
engelleyici bir rol da alabilir.
Özellikle, evde yapılan iyi niyetli
ve/fakat amatörce bakım hizmetlerinin yanlış ve
bilinçsiz olarak uygulanması
sonucunda bakıma muhtaç insanın
bakıma muhtaçlığı, derecesi
belki de artarak,
uzayabilmektedir.
Burada, profesyonel ve kurumsal
bakım hizmetlerinin farkı ve önemi
ortaya çıkmaktadır.
Mekansal-Nesnel (Yapısal)
Çevre
Bakıma muhtaçlar, günlük
hayatımıza ait bazı hareketlerin
ifasında belli bir ölçüde güçlükler ve sıkıntılar yaşadıklarından
dolayı, kaybettikleri fiziki
kabiliyetler nispetinde, çevre ile ulaşım kurma noktasında da
güçlükler yaşamaktadırlar.
Bunun içindir ki, bakıma
muhtaç kişiyi kuşatan mekansal-nesnel
çevre de önem kazanmaktadır
(Bkz. Çizelge 2).
Mekansal/nesnel çevre de bakıma muhtaç insanın mobilite
potansiyelini sınırlayacağı
gibi bakıma muhtaca yeni ve
daha kolay hareket imkanları
da sağlayabilir.
Örneğin, günlük hayatın getirdiği
işlerin ifasını kolaylaştıran
teknik araç ve gereçlerin
lüzum görülen yerlere monte
edilmesiyle (mesela: duş tesisatında
kaymayı önleyen duvar
kollan) bir çok iş bağımsız ve başkalarının yardımına gerek
kalmadan yapılabilir (Seyyar,1997,
s.36).
Daha
genel olarak ifade etmek gerekirse,
bakım hizmetlerinin
yürütüldüğü yerin, burada
sürekli olarak ikamet edecek olan hedef grupların
beklenti, istek ve ihtiyaçlarına
cevap verebilecek nitelikte düzenlenmesi gerekmektedir.
Özellikle, mekan içi ulaşılabilirlik
ve ihtiyaç duyulan nesnelerin kullanım uygunluğu
bakım hizmetlerini kolaylaştıracağı
gibi bakıcıların yükünü de
hafifletecektir. (Ulaşılabilirlik
İçin Avrupa El Kitabı; 1995;
ss. 62-103).
Bakıma Muhtaç
İnsanın Kişilik Yapısı
Bakıma muhtaçlara sosyokültürel
çevre ile temas ve diyalog
kurabilme yönünde ne
kadar çok imkan tanınsa da,
bunlardan yararlanma ihtiyacı
duydukları ve genel olarak
bunları arzu ettikleri nispette
bakım hizmetlerinden etkili
bir sonuç elde edilebilir. Bu
itibarla, sosyo-kültürel çevre
her ne kadar bakım kalitesini
sağlayacak temel olgu olarak
kabul edilebilirse de, bakıma
muhtaç kişinin içinde bulunduğu veya bulunduğuna
inandığı hal, yani kendi bireysel
yapısı, bakım hizmetlerini
olumlu veya olumsuz yönde
direkt olarak etkilemektedir
Bakıma muhtaç insanın motivasyonu,
morali, azmi, yaşam
arzusu ve kendi sağlık durumuna bakış tarzı bakıma
muhtaçlığın geleceği ve
akıbeti ve dolayısıyla bakım
hizmetlerinin zorlaşması veya
kolaylaşması açısından son
derece önem arz etmektedir (Bkz.
Çizelge 2).
İradesi
ve ruh yapısı güçlü olan bakıma
muhtaçlar, fiziki
bağımlılığın getirdiği olumsuz
şartlan daha kolay kabul etmekle
beraber, sabır ve inançla kendi özel şartlarına
uygun iktiham (mücadele) yöntemleri geliştirerek
karşılaştıkları engelleri, kısmen de olsa daha başarılı olarak
aşabilmektedirler.
Ümidini yitirmeden
durumu az çok kendi lehine çevirebilen
bir insanın başarısının sırrını
kendi geçmişi ile ilgili olan hayat tecrübelerinde ve
genel olarak güçlü iradesinde
bulabiliriz.
Dolayısıyla, bakıma muhtaçlık hali ile karşı karşıya gelen bütün
insanlar bu olgun davranış biçimini sergileyemeyeceklerinden ötürü,
bakım hizmetlerine geçilmeden önce her bakıma muhtacın biyografik
özgeçmişi iyice gözden geçirilip bakıma muhtacın özel yapısına göre
farklı bir hizmet anlayışı sergilenmesi gerekmektedir.
Aksi
taktirde, bakıma muhtaç bir insanın biyografisi incelenmeden ve
psikolojik/insani cephesi tahlil edilmeden yapılmak istenen her çeşit
bakım hizmetinin etki ve faydası sınırlı kalacaktır.
Örneğin, hazırlıksız ve refakatsiz olarak herhangi bir huzurevine veya
bakımevine alınan bakıma muhtaç yaşlı insan, çoğu kez bu mekanı
hayatının son basamağı olarak algıladığı ve yalnızlığa itildiğini
düşündüğü için, bu insan-da beklenmedik ani psikolojik bozukluklar
ortaya çıkabilmektedir. Şaşkınlık, bunama, sinirsel ruhsal
rahatsızlıklar ve
inkontinans (tuvaletini
tutamama) gibi çeşitli
hastalıklar bunun sonucu olabilmektedir
(Onur,1995, s. 201).
Mazide
yaşananlar insanların psikolojik altyapısının olumlu veya olumsuz yönde
kemikleşmesine yol açtığı içindir ki, özellikle yaşlılık halinde bakıma
muhtaç duruma gelenlere yapılacak bakım hizmetlerinin daha dikkatli bir
şekilde yapılması gerekmektedir.
Nitekim, yaşlı bakım hizmetlerinde artık ADL modeli yeterli görülmemiş,
buna ilaveten bakıma muhtaç kişinin maziye ait bireysel faktörleri de
dikkate alınmaya değer başlanmıştır. Bununla birlikte, bakıma muhtaç
insanın şahsi kimliğine ve ruh yapısına endeksli spesifik bakım
hizmetlerinin oluşturulması ve geliştirilmesi mümkün olabilmiştir.
Bakıma
muhtaç olmadan önceki hayat safhalarında kazanılmış benlik
özelliklerinin iyice olgunlaşması ile ortaya çıkan bu bireysel faktörler
"hayati önem arz eden hayat deneyimleri" (Existentielle Erfahrungen des
Lebens) olarak ifade edilmektedir (Düh-ring, 1996, s.86).
Buna
göre, bir insan geçmişte karşılaştığı olumsuz sayılabilecek küçük veya
büyük çaptaki bazı hadiseler karşısında bunları aşabilme amacıyla
başarılı teknikler geliştirebilmiş ise, bakıma muhtaç halde iken de
güven duygusunu yitirmeden mücadele stratejileri oluşturabilmektedir. '
Buna
karşılık, geçmişte acı olaylar karşısında sabır, direnme ve mücadele
teknikleri geliştirememiş olan insanlar, bakıma muhtaç hale
geldiklerinde fazlasıyla müteesir olup, davranışlarında depreş-yon,
ümitsizlik, endişe ve korku alametleri baş göstermektedir (Tablo 1). '
Biyokimya, moleküler biyoloji ve fizyoloji açısından yapılan tıbbi
çalışmaların önemini İnkar etmemekle beraber, hayati önem arz eden bu
beşeri hayat tecrübeleri incelenip değerlendirildiğinde, bakıma
muhtaçların bu farklı davranışlarına bir anlam verilebilmektedir.
Özellikle bakıma muhtaç hastaların öz geçmişi gözden geçirilmek
suretiyle, bakım hizmetleri bilinçli olarak geçmişteki bir konuya
dayandırılarak daha etkili olarak sunulabilir. Bu yöntem genelde şaşkın,
bunamış, psiko-somatik ve geronto-psiatrik hastalarda uygulanmaktadır
(Dühring, 1996, s. 87).
Diğer
sosyal hizmetlerde olduğu gibi bakım hizmetlerinde de başarılı olmanın
bir diğer sırrı da bakıma muhtaçlara gösterilen saygı, ilgi ve sevgidir.
Her ne kadar sevgi elle tutulup ölçülmesi adeta mümkün olmayan ve
rasyonelliğin ötesinde bir fenomen olarak görülse de, psikoterapi
dalında olduğu kadar bakım hizmetlerinde de müessir bir etken olarak
kabul edilmektedir (Peck, 1995, s. 179).
Sevgi,
merhamet ve şefkat unsurunun insani ilişkiler cephesinde hissedilebilir
yoğunlukla aktarılabilmesi halinde (Bkz.: Çizelge 2), bakıma muhtaçlara
en azından moral, motivasyon ve ruhi dinçliğinin temini bakımından
umulmadık faydalar sağlanabilmektedir.
SONUÇ
Nasıl
ki demografik değişimler yaşlılığın kendi bilim alanını doğurup
gerontoloji ve geriatri dallarının oluşmasına zemin hazırladıysa, bakım
hizmetlerine artan talebin karşısında da bakım uzmanları biyoloji, tıp,
psikoloji ve değişik sosyal bilim dallarının bilgi ve tekniklerinden
daha fazla yararlanma gereği duyduklarından, sosyal bakım bilim dalının
oluşmasına katkıda bulunmuşlardır.
Sosyal
bakım biliminin amacı bakıma muhtaç insanlara, farklı ihtiyaç ve
beklentilerine göre kaliteli ve sağlıklı bakım hizmetleri sunarak
onların memnun ve mutlu olmalarını sağlamaktır.
Kaliteli bakım hizmetlerinin oluşturulması için her kademede standardlar
geliştirilmektedir. Genelde, bakım hedeflerine ulaşabilmek amacıyla
yapısal boyutta üniversel çapta standardların saptanması kolay
görünürken, bakım süreci çerçevesinde bakım faaliyetlerinin bakıma
muhtaç kişilerin spesifik durumlarına endeksli olarak sunulması
gerektiğinden, süreç standardlarının belirlenmesinde ve uygulanmasında
güçlükler yaşanmaktadır.
Bakım
süreci çerçevesinde basan, bu alanda çalışmakta olan bakıcı personelin,
bakıma muhtaç kişilere sabırlı, saygılı ve şefkatli davranmasına bağlı
olarak, mesleki duyarlılık ve sorumluluk ile de yakından ilgilidir.
Dolayısıyla, sosyal bakım ekibini oluşturacak olan bütün elemanların,
bakıma muhtaç insanlarla olan ilişkisini insana güven ve huzur veren bir
atmosferde gerçekleşebilecek tarzda, pedagojik ve sosyo-psikolojik
yönden profesyonel ve mesleki eğitim almaları zorunlu olmalıdır.
KAYNAKLAR
•
Behr, Renate; Vom Pflegeheim zum Altenwohnhaus; Fischer-Verlag;
Frankfurt a.M.; 1995
•
Böhme, Hans; "Feststellung der Pflegebedürftlgkeitî; in: Begutach-ten,
forschen, Qualitaet sichern; Fachhochschulverlag; Bd. 61; Frankfurt
a.M.; 1996
•
Bundessozlalhllfegesetz (BSHG);30.Jun 1961; (BGB1.I s.815)
•
Deutsche Gesellschaft für Geron-tologle und Geriatrie; "Professi-onelle
Pflege alter Menschenî; in: Klie, Thonıas; Pflegeversicherung und
Qualitaetssicherung in der Pflege; Melsungen; 1996
•
Dilik, Sait; Sosyal Güvenlik; YÖK-Matbaası; Ankara; 1992
• Donabedian, Avedis; Evaluating the Quality of
Medical Çare; in: The Milbank Memorial Fund Qu-arterly; Vol:XLIV; Nr.3;
1966
•
Dühring, Angela; "Grundpflege und Beziehungspflege" ; in:
Pflegeversicherung, Management in der Altenpflege; Bd.l; Hrsg. Junkers,
G.; Schattauer nVerlag; Stuttgart; 1996
•
Heil-Ferrari, Hermann H.; "Quali-- taetssicherung in der Altenpflegeî;
in: Pflegeversicherung und Quali-taetssicherung in der Pflege;
2.Auflage; Bibliomed; Melsungen; 1996• Hopfe, Christian; Die
Pflegeversic-herung; Verlag Aktüeli; München; 1993
•
24.11.1984 tarih ve 18585 sayılı Huzurevleri Yönetmeliği
•
Junkers, Gabrielle; "Die Betre-uung verwirter alter Menschen in der
Einrichtung" ; in: Pflegeversic-herung und Qualitaetssicherung in der
Pflege; 2. Auflage; Bibli-omed; Melsungen; 1996
•
Klie, Thomas; Pflegeversicherung und Qualitaetssicherung in der Pflege;
2. Auflage; Bibliomed; Melsungen; 1996
•
Onur, Bekir; Gelişim Psikolojisi; 3. Bask l; Ankara; 1995
•
Peck, Scott M.; Az Seçilen Yol; Sevginin Geleneksel üçerlerin ve Ruhsal
Tekamülün Psikolojisine Yeni Bir Bakış (Çeviren: Rengin Özer); Akaşa
Yayın; İstanbul; 1995
•
Schröck, R.; "Entwicklung und Perspektiven der Pflegeforschung" ; in:
Forschung und Praxis, Schriftenreihe deş BMfG; Bd. 12; 1992
•
Seyyar, Ali; F.Almanya'da Bakıma Muhtaçların Sosyal Güvenliği; İstanbul
Üniversitesi; İktisat Fakültesi; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Doktora
Tezi; İstanbul; 1997
•
Sozialgesetzbuch (SGB);
XI:
Soziale
Pflegeversicherung; 26. 05. 19 94
•
Stösser, Adelheid v.; Standards in der Pflege alter Menschen; in:
Klie.Thomas; Pflegeversicherung und Qualitaetssicherung in der Pflege;
2. Auflage; Bibliomed; Melsungen; 1996
•
Thiel, B.; "Qualitaetssicherung in der Pflege" ; Krakenpflege; Nr.9;
1990
•
Türk Tabipler Birliği Raporu; Yay.: Bizim Gazete; 21.01.1996
•
Ulaşılabilirlik İçin Avrupa El Kitabı, (Çeviren: Hamide Tokmak);
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Yay.:4; Anakara; 1995
•
Ulmer, Eva; "Medizinische Diag-nosen" ; in: Begutachten, forsc-hen,
gualitaet sichern; Fach-hochschulverlag; Bd.61; Franfurt a.M.; 1996
•
Wahl, Hans W.; "Pflegebdürftigkeit im Alter" ; Die Ortskrankenkasse
(DOK); Nr.22; 15.11.1995. |