Türkiye’de Özürlülerin
Demokratik Katılımı Açısından
Özürlüler Danışma Kurulu Doç. Dr. Ali Seyyar
Sakarya Üniversitesi
İİBF-Öğretim Üyesi
(SARAY
REHABİLİTASYON Dergisi; T.C. Başbakanlık, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu; Sayı: 5; Ocak-Mart 2000. // Zaman Gazetesi; 20 Ekim 1998)
1. Konunun gündeme gelmesi bakımından kısa bir ön
bilgi
Özürlüler,
sorunlarını il bazında çözmek maksadıyla bir araya gelmek suretiyle
Oluşturdukları dernekleri vasıtasıyla değişik sosyo-kültürel faaliyetler
tertipleyerek hem kamuoyunun desteğini hem de yetkili idari kurum ve
kuruluşların yardım ve desteğini sağlamak için azami gayret
göstermektedirler.
Ancak,
meselelerine çözüm ararken, bi1hassa yetkili olarak gördükleri idare
birimlerinin bürokratik engellemeleriyle ve bu birimlerin kendi aralarında
sağlıklı bir koordinasyonun olmamasından kaynaklanan problemlerle karşı
karşıya gelmektedirler.
Bilindiği gibi,
sosyal siyaset ve katılımcı demokrasi yönünden gelişmiş ülkeler gerek
sosyo-ekonomik problemlerini, gerekse diğer sosyal grupları ilgilendiren
sorunlarını hem makro, hem de mikro düzeyinde geniş kapsamlı sosyal
diyalog yoluyla çözmektedirler.
Bu sebepten dolayıdır ki, Türkiye Sakatlar Derneği,
Sakarya Şubesi'nin inisiyatifi ile değişik idare birimlerinin
temsilcilerinden müteşekkil .’’Özürlüler Danışma Kurulu (ÖDK}"nun ihdası
için çalışmalar başlatılmıştır. ÖDK'nin kurulmasına yönelik teklifin
Sakarya Valisi Sayın Yener Rakıcıoğlu tarafından müspet karşılanmasından
sonra hazırlık çalışmaları bizzat valiliğin desteği ve himayesinde
yürütülmektedir.
Türkiye’de böyle bir teşebbüsün ilk defa Sakarya
İli’nde başlatılması, katılımcı demokrasinin yurt çapında da yayılması
açısından önem arz etmesi açısından önem arz edeceğinden konunun daha iyi
anlaşılabilmesi ve diğer illere de örnek teşkil etmesi amacıyla, bu makale
hem teorik hem de pratik yönüyle hazırlanmıştır.
2. Katılımcı Demokrasinin Genel Esasları
2.1.Katılımcı Demokrasinin Tanımı
Demokrasi, menşe itibariyle’’halk’’ (demos) ve ‘idare etmek’ (karatain)
kelimelerinden oluşan siyasi bir mefhumdur. Halkın iktidarı ve idaresi
anlamına gelen demokratik rejimde idare, kararların oluşması ve
uygulanmasındaki mekanizmayı
yansıtmaktadır. Demek oluyor ki, katılımcılığı esas alan demokratik rejim,
toplumun mümkün mertebe bütün sosyal grupların önemli kararların müşterek
alınmasını sağlayarak siyasi sisteme etkin bir şekilde entegre etmek
istemektedir.
Katılımcı bir toplum seçtikleri idarecileri hem denetleme hakkına sahip
olurlar, hem de kararların hazırlanma, alınma ve uygulanma safhalarında
müessir bir rol üstlenmeye de yetkili kılınırlar.
Böyle olunca, idare edenlerle edilenler arasında sıkı
bir bağ gelişir ve idare edenler mi; yoksa edilenler mi kararların
alınmasında baş rol alırlar, bu pek anlaşılmadığı gibi karar alma
prosedürünün istişare niteliği taşımasından dolayı da pek de önemli
değildir.
Adem-i merkeziyetçi ve dar anlamdaki katılımcı modelde,
dar bir bölgede yaşayan insanlar problemlerini mahalli idarecilerle
tartışarak çözüm üretmektedirler.
Dolayısıyla; bugün, günlük hayatımızda iki farklı
boyutta oluşturulmuş demokratik katılımın örneklerini görebiliriz.
Birisi, makro düzeyinde gönüllü sivil örgütlerin üst
temsilcilerinin katılımı ile sağlanan merkez danışma kurulları (Mesela:
Ekonomik ve Sosyal Konsey).
Diğeri ise, mikro düzeyindeki sosyal grupların idareye
katılmasını temin eden demokratik organlardır.
2.2. Katılımın Şekilleri
Halkın demokratik katılımını sağlayan kurulların
yapısı, gerek bu kurullara daimi üyelik sıfatı kazananlar, gerekse karar
almada uygulanan prosedürler açısından önemlidir.
2.2.1. Danışmalı Katılım Modeli
Bu modelde; idareciler, oluşturulan
kurullar aracılığı ile halk ve örgüt temsilcilerinden müteşekkil
üyelerinin görüş ve bilgilerine müracaat ederler. Danışma, idare
edilenlerden sadece fikir alma yönündedir. İdareciler, nihai karar organı
olmaları dolayısıyla başkalarının isteklerini uygulamak mecburiyetinde
değildirler. Dolayısıyla , bu tür bir katılım modeli kısmi bir katılımı
sağlamaktadır.
Ne var ki; idarecilerin, onların reyine her
zaman ihtiyaç duyacaklarından dolayı mümkün mertebe kararlarını isabetli
ve seçmenlerin arzuları istikametinde alacakları düşünülebilir.
Dolayısıyla, bu model demokratik katılımı tam olarak
yansıtmasa da , tek taraflı karar alma yetkisine sahip olan idarecileri
ikna etmek ve yönlendirmek mümkündür.
2.2.2. Birlikte İdare Modeli
Bu modelde,idare edilenler idarecilerle beraber karar
alma salahiyetine sahiptir. Buna benzer bir diğer yöntem de,idarecilerin
istişare neticesinde aldıkları karar tasarılarını geçerli hale
getirebilmek için kurul üyelerine sunmak ve onların muvafakatini almaktır.
Muvafakat ya da birlikte idare şekli demokratik katılımın en gelişmiş
şeklidir.
Ancak;bu durumda da,kurul üyelerinin kimlerden meydana
geldiği,kimleri temsil ettiği ve idare edilenler adına bulunanların
sayısal yapısı da kararların demokratik bir şekilde alınması açısından
önem arz etmektedir.
3. Türkiye de Katılımcı Demokrasi Açısından
Özürlülere Yönelik Gelişmeler
3.1. Milli Düzeyde Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın
Tesisi
T.C.’nin 54. hükümeti Özürlüler Konfederasyonu’nun
katkılarıyla kanun hükmünde bir kararname ile, ‘Özürlülere yönelik
hizmetlerin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini temin
etmek için, ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği
ve koordinasyonu sağlamak, özürlüler ile ilgili ulusal politikanın
oluşmasına yardımcı olmak, özürlülerin problemlerini tespit etmek ve
bunların çözüm yollarını araştırmak üzere ’ Başbakanlığa bağlı Özürlüler
İdaresi Başkanlığı’nı (ÖİB) 1997 yılında tesis etmiştir (T.C. Resmi
Gazete;30.05.1997 tarih ve 2304 sayılı Kanun Hükmünde Kararname;m.1).
3.1.1. Özürlüler Yüksek Kurulu (ÖYK)’un İhdası
Adı geçen bu
kararnamenin 18.maddesinde ÖİB uhdesinde yer alan ‘Özürlüler Yüksek
Kurulu’nun İhdasından bahsedilmektedir. Bu kurulun görevleri arasında ÖİB
tarafından ‘hazırlanan, hazırlatılan ve incelenen projelerin öncelik
sırasını tespit etmek ve uygulanacak projeleri karara bağlamak’
gelmektedir (m.20,a).
Ayrıca , kurul ÖİB’ nin
‘görev alanına giren konularda üst düzey politikaları belirlemek’, bu
mevzuda ÖİB’ ye ‘görüş ve önerilerini bildirmek’ (m. 20,b) gibi bir görevi
de üstlenmektedir.
Kurulun en önemli kişileri şüphesiz özürlüleri temsil
eden üyelerden Türkiye Sakatlar Konfederasyonu genel başkanı ve
konfederasyon tarafından her özür grubunu temsil eden federasyonlardan
seçilecek dört üye bulunmaktadır.(m.18, ı).
Özürlüleri direkt olarak
temsilen beş üyenin bulunmasının yanında ‘Başbakan tarafından en az biri
üniversite öğretim üyelerinden olması kaydıyla özürlülerle ilgili
konularda temayüz etmiş kişiler arasından seçilecek üye’ (m.18,i) de
dolaylı olarak özürlüler adına kurulda yer almaktadır.
Dolayısıyla kurulda dolaylı ve dolaysız olarak
özürlüleri temsilen sekiz üye bulunmaktadır.
On yedi üyeden ibaret olan kurulda ayrıca Özürlüler
Dairesi Başkanı dahil olmak üzere hükümeti/devleti temsilen yedi siyasi ve
bürokrat üyenin yanında ‘en fazla üyesi bulunan işçi ve işveren
konfederasyonlarının başkanları’ (m.18, h) olmak üzere iki kişi de çalışma
hayatından iştirak etmektedir.
Kurul, genellikle başbakan veya görevlendirdiği bir
devlet bakanının başkanlığında toplandığı için (m.18) kurulun üye dağılımı
(işçi-işveren kesimini dahil etmezsek) sekize sekiz olarak eşit
orantılıdır.
Kurulun toplantı yeter sayısı daimi üyelerin salt
çoğunluğu olarak tanzim edilirken, karar yeter sayıda toplantıya katılan
üyelerin salt çoğunluğu esas alınmaktadır (m.18).
3.1.2. ÖYK’ nin Değerlendirilmesi
Kurulun üye dağılımı idareci-bürokrat sıfatı
taşıyanlarla özürlüler adına katılanların eşit orantılı olması kararların
demokratik esaslara göre alınmasına sebep olacaktır.
Ancak,projelerin daha ziyade ÖİB tarafından
hazırlandıktan sonra kurula sunulması kararların alınabilmesi için
özürlülerden sadece muvafakat arandığı intibasını vermektedir.
Doğrusu,projelerin daha hazırlanma safhasındayken özürlülerin görüşüne
müracaat edilmektedir.
Bunun ötesinde, alınan karaların geçerlilik
kazanabilmesi bir başka ifadeyle,uygulanabilmesi için kurul tarafının
dışında başka bir üst organın onayına gerek olup olmadığı da kararnameden
anlaşılmamaktadır. Kararların resmiyet kazanabilmesi için bir başka üst
kurula (mesela Bakanlar Kurulu’na) gitmesi gerektiğinde ÖYK’ nin birlikte
karar verme organı olmaktan ziyade sadece bir danışma organı özelliğini
taşıdığını belirtebiliriz.
3.2. İl Düzeyinde Özürlülerin Demokratik Katılımını
Sağlayacak Proje Hazırlıkları
Merkezi sosyal diyalog vasıtasıyla özürlüler
politikasının genel esaslarının belirlenmesi ve buna yönelik projelerin
geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ancak,özürlüler politikasının bütün yurt
çapında etkili sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için oluşturulan merkezi
sosyal diyalogun tabana doğru yayılması katılımcı demokrasi açısından son
derece elzemdir.
İl ve İlçe bazındaki mahallî idareciler vali ve
kaymakamla beraber özürlülerle sürekli teması sağlayacak resmi danışma
kurullarını tesis etmeleri gerekmektedir.
Dolayısıyla,özürlülerle ilgili problemlerin anında ve
mahallinde tartışılmasına ve çözümlenmesine imkan tanıyacak Özürlüler
Danışma Kurulu’na ihtiyaç vardır.
3.2.1. Bir Teklif Olarak; Özürlüler Danışma Kurulu (ÖDK)
Katılımcı demokrasinin temel esaslarından kabul edilen
danışma ve istişare kültürünü yaygınlaştırmak ve kurumsallaştırmak
maksadıyla ilk etapta il bazında da ÖDK’nin oluşturulmasını teklif
etmekteyim.
3.2.1.1. ÖDK’ nin Daimi Üyeleri
ÖDK’ye sürekli olarak katılma hakkına sahip
olan üyelerin aşağıda sıraladığım kişilerden oluşmasında fayda vardır:
1) Kurul başkanı olarak vali veya yardımcısı.
2) Belediye başkanı veya yardımcısı.
3) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu İl müdürü
veya yardımcısı
4) İş ve işçi bulma kurumu il müdürü veya özürlüler
istihdam şefi.
5) Milli Eğitim müdürü veya yardımcısı.
6) Sağlık Bakanlığı,Tedavi Hizmetler İl müdürü veya
yardımcısı.
7) İşçi sendikalarından dönüşümlü olarak yetkili bir
temsilci.
8) İşveren sendikalarından dönüşümlü olarak yetkili bir
temsilci
9) Özürlüler dernekleri tarafından en az bir üniversite
öğretim üyelerinden olması şartıyla özürlülerin problemlerine vakıf
elemanlar arasından tespit edilecek iki kişi.
10) Mümkün mertebe her özür grubunu temsil eden
özürlüler derneklerinin başkanları ve/veya yardımcıları olmak üzere altı
kişi.
Kurula ilmî ve teknik bir boyut kazandırmak gayesiyle
akademik ,sağlık ve araştırma kurum ve kuruluşlarının uzmanlarının gerekli
görülmesi halinde misafir delege olarak aktif bir şekilde katılmalarına
yer verilmelidir. Kurul başkanlığına vali veya yardımcısının getirilmesi
bürokratik işlemlerin daha süratli bir biçimde yerine getirilebilmesi
bakımından tercih edilmelidir.
Ancak, hazırlanacak bir tüzükte başkanın kurul
üyelerinin kendi aralarından birisinin seçimi ile de
kararlaştırılabileceğine dair bir hüküm konabilir.
Kurul, hazırlanacak bir tüzükte başkanın kurul
üyelerinin kendi aralarından birisinin seçimi ile de
kararlaştırılabileceğine dair bir hüküm konabilir.
Kurul, periyodik toplantılarının dışında başkanın
çağrısı üzerine her zaman bir araya gelebilmelidir. Bilhassa özürlülerin
talebi üzerine olağan üstü bir kurul toplantısı tertip edilebilmelidir.
3.2.1.2. ÖDK’ nin Karar Alma Mekanizması
Kurulun daimi bir sekreter yası bulunmalıdır. Halktan
ve özürlülerden gelen şikayet,istek ve projeler direkt olarak buraya
iletilebilmelidir. Bunların konunun önemine göre kurul gündemine geçmesine
ve araştırılmasına imkan tanınmalıdır.
Çoğunluk ilkesine göre alınması uygun gördüğüm kuru
kararlarının bağlayıcı yönünün bulunması için gerekli alt yapının ve
şartlarının oluşturulması gerekmektedir.
3.2.1.3. ÖDK’ nin Görevleri
a) Özürlülerin
sağlık,eğitim,meslek,istihdam,sosyal ve ekonomik problemlerine yönelik
ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonu ve işbirliği aracılığıyla
müşterek çözüm imkanlarını sağlamak.
b) Özürlülerin günlük hayatlarında karşılaştıkları
mimari,fiziki ve bürokratik engellerin kaldırılması için ortak çalışmalar
yapmak ve projeler geliştirmek.
c) Evde yaşayan bakıma ve yardıma muhtaç ağır
derecedeki özürlüleri tespit etmek ve onların ihtiyaçlarını eve yönelik
bakım hizmetleri programları aracılığıyla çözmek.
d) Özürlülerle ilgili
kanuni hükümlerin uygulandığını araştırmak ve eksiklikleri gidermek için
denetlemek.
e) Halkın ve özürlülerin
taleplerini dikkate almak ve genel olarak idare edenlerle özürlüler
arsında bir sosyal köprü oluşturmak.
4. Nihai Değerlendirme
Özürlü vatandaşlarımız,her şeyden önce diğer sosyal
gruplara nazaran daha insanca muamele görmeye layık insanlarımızdır.
Bu itibarla,onları dolaylı ve dolaysız olarak
ilgilendiren konularda kendilerinin görüş ve fikirlerinin alınması ve
karar alma prosedüründe söz sahibi yapılması hem sosyal kültürümüzün hem
de katılımcı demokrasinin bir gereğidir.
Katılımcı demokrasinin sağladığı sosyal köprü
vasıtasıyla,özürlüler kendilerine değer verildiğini anlayacaklar ve hayata
daha olumlu bakarak huzur ve mutlulukları için gereken şartları meydana
getirmiş olacağız. Ayrıca,şunu da son olarak ifade etmek isterim
ki,karşılıklı hoşgörü ve iyi niyet ortamında yürütülen görüş
alışverişlerinde idareci-bürokrat ile özürlüler arasındaki münasebet daha
insani ve samimi bir mecraya kaymaktadır. Dolayısıyla,iletişim düzeni ve
karar alma imkanı hem daha kolaylaşmakta hem de isabetli olmaktadır.
Netice
itibariyle,düzenli olarak yapılan karşılıklı müzakereler sonucunda her iki
taraf da sosyal konularda daha bilgili ve tecrübeli olabilmektedir. Bu da
sosyal siyasetin demokratik gelişimi için önemli bir kazançtır.
|