DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE KAMU GÖREVLİLERİ
SENDİKALARININ HUKUKİ GELİŞMELERİ
(Prof. Dr. Kamil Turan)
1-GİRİŞ
Otuz yıldan fazla zamandan beri çalışma hayatımızın en önemli
konularından biri olarak kamuoyunda tartışılan Kamu Görevlileri Sendikacılığı,
diğer bir deyimle memur sendikacılığı, bugünlerde ülkemizin gündeminin
başköşesinde yerini almaktadır. Çünkü otuz küsür yıldan beri Türk Kamu
görevlilerinin bazen temposunu düşüren, fakat bazen de alevlenen ama peşi hiçbir
zaman tamamıyla bırakılmayan ısrarlı ve kararlı mücadelesi sonucunda, nihayet bu
konuda bir kanun tasarısı hazırlanarak Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.
Meclis Genel Kurulunun
yeniden onayına sunulması beklenen bu tasarı kanunlaştığı takdirde, çalışma
hayatımızda hak mücadelesi zemininde yeni bir dönem başlayacaktır bu yeni
dönemde işçiler yanında kamu görevlilerimiz de hak mücadelesini meşru bir
zeminde sürdürmek imkanı bulacak, statü hukukuna göre çalışan kamu
görevlileriyle hizmet akdine göre çalışan işçiler arasındaki farklılık nispeten
azaltılmış olacak ve en önemlisi kamu görevlileri üzerinde günümüze kadar egemen
olan “hükümdar devlet” anlayışı yerini “koruyucu devlet” anlayışına
bırakacaktır.
Ayrıca kamu görevlilerimizle ilgili bu tasarının kanunlaşması
Türk toplumunun demokratikleşme doğrultusunda yaptığı hamlelerden en
önemlilerden birisini daha gerçekleştirilmiş olacaktır.
“Kamu Görevlileri sendikalarının hukuki gelişmeleri gerek
dünyada gerekse Türkiye’de çok yavaş bir seyir takip etmiştir. Bu çalışmada
önce, Kamu Görevlileri Sendikalarının tarihi gelişmeleri, ortaya çıkış sebepleri
ve hukuki özellikleri değerlendirildikten sonra, Büyük Millet Meclisine sunulma
safhasına gelen Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun tasarısını takip ettiği
sancılı hukuki gelişme yer verilecektir. Böylelikle bir taraftan Kamu
Görevlileri Sendikalarının amaç ve ilkeleri ana özellikleri itibariyle
tanımlanırken, diğer taraftan Meclis Gündemine sunulan Kamu Görevlileri
Sendikaları fikrinin gelişme safhaları değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
II-
KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARININ TARİHİ
GELİŞİMİ
Kamu Görevlileri Sendikalarının tarihi gelişimindeki en
önemli unsur, sanayi ihtilalinden sonra işçi sendikalarının bütün sanayileşmiş
ülkelerde kaydettiği dinamik gelişmedir.
İşçi sendika hareketinin hak kazanımı mücadelesi verdiği XIX.
Yüzyılda kamu görevlileri, çalışanlar dünyasının talihli insanları olarak kabul
edilmişlerdir. İşçilerin arz ve talep kanununa göre emeklerini pazarladıkları ve
başta iş güvencesi olmak üzere her çeşit iktisadi ve sosyal haklardan mahrum
bulundukları bu dönemde, kamu görevlileri muhatapları olan devletin kendilerine
sağladığı hukuki bir statüden yaralanmakta ve en azından iş güvencesine sahip
bulunmaktadırlar.
Osmanlı Devletinin sosyal ve kültürel yapısında kamu
görevlilerinin sahip bulunduğu bu avantajlar o kadar iyi anlaşılmıştı ki, her
anne kızına memur bir damat bulmayı hayal etmiş, İstanbul’un kibar
hanımefendileri bu özlemlerini “katibim” şarkısıyla dile getirmişlerdir.
İşçi Sendikacılığı hareketi modern iş hukukunun yerini geniş anlamda iş hukuku
kavramına bırakmasından sonra, sosyal kesimler üzerindeki stratejisini
değiştirmeye başlamıştır. Bu yeni strateji sonucunda işçi sendikacılığı hareketi
sanayide çalışan işçilere ilave olarak serbest meslek sahiplerinin, tarım
işçilerinin, kamu görevlilerinin mensubu bulundukları sosyal kesimleri de
mücadele alanlarına dahil etmiştir. Diğer taraftan bir tepki hareketi olarak
işverenler de kendi sendikalarını oluşturmaya başlamışlardır. Bütün bu tarihi
gelişmeler toplumlarda bütün sosyal kesimlerde top yekun bir sendikalaşma
hareketinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Bu akım ve anlayış o kadar görmüştür ki, 1919 yılında kurulan
ve çalışma teşkilatlandırmak amacıyla faaliyet gösteren Milletlerarası Çalışma
Teşkilatı bütün sözleşme ve tavsiye kararlarında yalnız “işçiler” kavramını
değil daha geniş bir kavram olan “çalışanlar” kavramını ilke olarak hedef
almıştır.
Kamu görevlileri sendikalarının sanayileşmiş dünya
ülkelerinde de meşru temelde kurulma ve gelişmeleri kolay olmamıştır.
İşçi sendikacılığının gelişmeye başladığı günlerden itibaren,
Devlette sendikacılık konusu, sonu gelmeyen tartışmalara sebebiyet vermiştir.
Kamu görevlileri sendikacılığı, kendisini meşru zeminde kabul
ettirmek devletle kamu görevlileri arasındaki hukuki ilişkileri değiştirmek için
mücadele vermiştir. Bunun için bir taraftan kamu görevlilerine sendikal
hürriyetlerin verilmesi ve uygulanması hakkı talep edilirken, diğer taraftan
kamu gücü sahip olduğu yetkilerin bir kısmından feragate zorlanarak bir uzlaşma
ortamı yaratmaya çalışılmıştır.
Kamu görevlilerinin sendikal haklarını serbestçe
uygulayabilmeleri için, devlet bazı yetkilerinden vazgeçerek Kamu Görevlileri
Sendikaları ile onların üyelerini serbestçe tanımak zorunda kalmıştır.
Bu serbesti sonucunda Kamu Görevlileri Sendikaları ve bu
kuruluşların üyeleri serbestçe faaliyet göstererek, kamu görevlilerinin toplu
çıkarlarını savunmayı yüklenmiş ve böylelikle genel bir uzlaşma ortamının
doğmasına razı olmuşlardır.
Bütün tarihi gelişmesi boyunca işçi sendikacılığının izinden
yürüyen kamu görevlileri sendikacılığı, yine de elde ettiği hakları işçi
sendikacılığının hakları ile eşitleyememiştir. Bunun en önemli sebebi kamu
görevlilerinin statü hukukuna göre, işçilerin ise daha farklı bir statü olan
hizmet akdi ilkesine göre çalışmış olmalarıdır.
III-
KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARININ ORTAYA ÇIKIŞ SEBEPLERİ
Kamu Görevlileri
Sendikalarının ortaya çıkışını sağlayan bir çok sebebi burada sıralamak
mümkündür. Bu sebeplerin hemen hemen hepsinin dayanağının üç önemli gelişmeden
kaynaklandığını görmekteyiz.
Demokratik hak ve hürriyetlerin dünyada yaygınlaşması,
Devlet dediğimiz organizasyonun yapı değiştirmesi ve Kamu Görevlileri ile Kamu
sektöründe çalışan işçilerin benzer hükmi şahsiyet veya hükmi şahsiyetlere bağlı
olarak çalışmaları bu kuruluşların Dünya ülkelerinde yaygınlaşmalarına sebebiyet
vermiştir.
1. Dünya’da Demokratik Hak ve Hürriyetlerin Yaygınlaşması
Demokratik hak ve hürriyetlerin bütün Dünya toplumlarında
yaygınlaşması, Kamu Görevlilerinin Devletin veya siyasi gücün mutlak ve
tartışmasız otoritesine kayıtsız şartsız teslimiyetinden kurtarmıştır.
Demokratikleşme akımı karşısında daha fazla dayanamayan
“Hükümdar Devlet” ve “Jandarma Devlet” teorileri sert ve katı tutumlarını
yumuşatarak toplumların siyasi, iktisadi ve sosyal özlemlerine cevap verme
yolunu seçmişlerdir. Bunun sonucunda bu otoriter devlet teorileri yerlerini
“Koruyucu Devlet” ve “Sosyal Devlet” gibi devlet anlayışlarını bırakarak,
demokrasinin devletin en mümeyyiz özelliği olduğu gerçeği kabul edilmiştir.
2. Devlet Organizasyonunun Yapı Değiştirmesi
Klasik devlet anlayışı yerine koruyucu, sosyal veya diğer bir
deyimle demokratik devlet anlayışının genelde kabulü, kamu gücünü yapı
değişikliğine zorlamıştır. Halkın iktisadi ve sosyal ihtiyaçlarının görülmesi
için Devlet “Düzen” ve “Güvenlik” gibi klasik fonksiyonlarının dışına taşarak,
demokratik Devlet anlayışının icabı olarak, iktisadi ve sosyal alanlara müdahale
etmeye başlamıştır.
Vergi, iletişim, ulaşım, bayındırlık, eğitim, sosyal güvenlik
ve buna benzer hizmetlerin alanlarının genişlemesinden ötürü, her geçen gün
Devlet daha artan sayıda kamu görevlisi çalıştırmak durumu ile karşı karşıya
gelmiştir.
Netice olarak sayıları çoğalan kamu görevlilerinin baskı gücü
artmış ve bu gücü daha iyi kullanmak için bütün faaliyetlerini sendikalaşma
talepleri etrafında yoğunlaştırmışlardır.
3. Kamu Görevlileri İle Kamu Sektörü İşçilerin
Fonksiyonlarının Benzerliği
Devletin iktisadi ve sosyal alanlara müdahalesi, bir taraftan
kamu görevlilerinin sayısını çoğaltırken, diğer taraftan Kamu İktisadi Teşekkül
ve Teşebbüslerinin toplum hayatındaki faaliyet alanlarını genişletmiştir. Bu
durum Türkiye’de olduğu gibi kamu sektöründe önemli bir işçi kitlesinin
çalıştırılması sonucunu doğurmuştur. Böylelikle devlet kamu görevlileri yanında
kamu sektörü işçilerine de muhatap olma durumuna gelerek her iki sektörün
işvereni olmuştur.
Bu durum tam olmasa da benzer hizmetler gören bu her iki
sektörü birbirine yakınlaştırmıştır. Demokratik devlet anlayışının eseri olan
yeni memur grupları ve kamu sektörü işçileri, hizmet gördükleri alanda aynı
işveren yani Devlete muhatap olmakla kalmamış, aynı zamanda kamu hizmetlerinin
görülmesinde de doğrudan doğruya pay almışlardır.
Bu durum Kamu Görevlileri kesimi ile Kamu Sektörü kesimi
işçileri arasında ortak bir gelecek için işbirliği ortamını doğurmuştur.
Bu işbirliği anlayışı bazı batı ülkelerinde ideolojik ve
organik beraberliğin doğmasına yol açmıştır.
IV-KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALRININ
BAZI ÖZELLİKLERİ
Kamu Görevlileri Sendikacılığı bir çok ülkede genel
sendikacılıktan ayrı tutulmadığı için,özel olarak fazla incelenmemiştir. Bu
sendikacılık türü tarihi gelişmesi itibariyle işçi sendikacılığına bağlı kaldığı
için, işçi sendikacılığı içinde mütalaa edilmiştir.
Bütün bunlara rağmen, Kamu Görevlileri sendikacılığını işçi
sendikacılığının tıpatıp bir kopyası olarak kabul etmek ve Kamu Görevlileri
Sendikacılığının orijinal bir faaliyet alanı olduğunu, milletlerin hayatında
farklı ve önemli bir yer işgal ettiğini göz ardı etmek mümkün değildir.
Kamu Görevlileri Sendikalarının bazı özellikleri konunun
farklı bir platformda incelenmesi ihtiyacını ortaya çıkartmaktadır. Bu
özellikler kısaca incelendiği taktirde bu gerçeği kabul etmek daha da
kolaylaşmaktadır.
1-Meşru Zemin
Bütün Dünya ülkelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Kamu
Gücünün muhalefeti ile karşılaşmışlardır. Daha sonra kamu gücünün ve kanun
koyucunun bu direnci, kırılarak müsamahaya dönüşmüştür. Bunun sonucunda Kamu
Görevlileri Sendikaları’nın kuruluşunun yolu açılarak kamu görevlilerinin genel
sendikal hakları meşru zemine oturtulmuştur. Bu haklar günümüz demokratik devlet
anlayışının temel ilkelerinden birisi haline gelmiştir.
2-Danışma Mekanizmaları
Kamu Görevlileri Sendikalarının görevi ve amacı patron-devlet
karşısında üyelerinin toplu olarak haklarını korumak ve geliştirmektir.
Bu amaçla, taraf olan Devlet ve Kamu Görevlileri
Sendikalarınca ortak danışma kurulları teşkil edilmektedir. Bu danışma
mekanizmalarında taraflar birtakım hakları beraberce tartışarak çözüm yolları
üretmektedirler. Maaşların tespit çalışmalarının düzenlenmesi, toplu
görüşmelerin yapılması, gerektiği taktirde grev şartlarının tespit edilmesi ve
benzer konuların görüşülmesi, bu danışma mekanizmalarının başlıca gündem
maddelerini oluşturmaktadır.
3-Uyum
Uyum ilkesi hem devlet
hizmetlerinin görülmesi, hem de Kamu görevlileri Sendikalarının varlık sebebi
olarak çok önemlidir.
Kamu Görevlileri Sendikaları ülke çapında bu kamu
kuruluşlarında organize olmakla üyelerinin haklarını savunmak zorundadır. Buna
karşılık Devlet, kamu hizmetlerinin aksatılmadan gereğince görülmesini sağlamak
zorundadır. Devletin bu görevini diğer işverenlerin çıkar ilkesi ile
karıştırmamak lazımdır.
Gerek Kamu Görevlileri
Sendikalarının hak savunma görevi ve gerekse Devletin kamu hizmetlerini
gerçekleştirmek görevinden vazgeçilemeyeceğine göre, her iki tarafın toplu
görüşmelerde uyum halinde hareket etmelerinden başka çare yoktur.
4-Çoğulculuk
Kamu Görevlileri Sendikaları çoğulcu bir karaktere sahiptir.
Bu durum aynı hizmet kolunda birden fazla sendikanın kurulması imkanını
vermektedir. Fakat bu ilke üye gücünün dağılmasına sebebiyet verdiği için, Kamu
Görevlileri Sendikalarının önemli bir zaafını teşkil etmektedir.
5-Temsil Kabiliyeti En Yüksek Olan Sendika ilkesi
Kamu Görevlileri Sendikalarının sayısı ne olursa olsun,
hepsinin muhatabı aynı tüzel kişidir. Bu tüzel kişi Devlettir. Devlet
mekanizmasındaki bütün kurumlar bir ve bütünlük içinde işletilmek zorunda
oldukları için, Devletin bütün Kamu Görevlileri Sendikaları ile ayrı ayrı
doğrudan muhatap olması ve ayrı ayrı toplu görüşmeler yapması mümkün değildir.
Bu sebepten ötürü Devlet Kamu Görevlileri Sendikaları ile
olan ilişkilerinde “Temsil Kabiliyeti En yüksek Olan Konfederasyonu” nu muhatap
almak zorundadır. Çoğunluk ilkesine göre kurulan diğer konfederasyonlar bu
sebepten dolayı ikinci planda kalmakta, fiiliyatta kamu görevlilerinin müzakere
gücünün bölünmesi gibi bir durumun doğmasına sebebiyet vermektedirler.
6-Uzlaşma İlkesi
Kamu Görevlileri Sendikalarının her zaman Devlet otoritesi
ile karşı karşıya gelmeleri mümkündür.
Devlet otoritesi hem hizmetlerde disiplin gücünü sağlamak hem
de hizmetlerin tek taraflı değerlendirilmesi yetkilerine sahip bulunmaktadır.
Aynı zamanda Devlet, Kamu Görevlileri Sendikaları üyelerinin sendikal
yetkilerini suiistimal etmemelerine dikkat etmek durumundadır.
Diğer taraftan Devlet kamuda sendikal hakların tam olarak
uygulanmasını da temin etmekle mükelleftir.
Bu durumda Devlet zor bir ikilemle karşı karşıya gelmektedir.
Çünkü kamu hem sendikal hakların uygulanmasını sağlamak, hem de kamu
hizmetlerinde disiplinin teminine ve kamu çıkarlarının korunmasına nezaret etme
mecburiyetindedir.
Çok zor olan bu dengenin kurulabilmesi , tarafların her türlü
ikili ilişkilerinde “ Uzlaşma” ilkesine ne kadar önem verdiklerine bağlıdır.
Bütün ilişkilerinde taraflar, uzlaşma ilkesini temel kural
olarak benimsedikleri takdirde, Kamu Görevlileri Sendikacılığının sistem olarak
yaşatılması ancak o zaman imkan dahiline girebilmektedir. Çünkü kamu
hizmetlerinin aksatılmasına sebebiyet veren her olay, uzun vadede, Kamu
Görevlileri Sendikalarının mevcudiyetinin yeniden tartışılmasına uygun, anti
demokratik bir ortamın oluşmasına sebebiyet verecektir.
V-KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARININ TÜRK HUKUKUNDA
GELİŞMELERİ
Türkiye’ de Kamu Görevlileri Sendikalarının hukuki planda
gelişmesi karmaşık bir seyir takip etmiştir. Bu dönem içinde iki ayrı Anayasa
devreye girmiş,kısa bir meşrulaşma dönemi yaşanmış, çok sayıda kabul edilmiş
milletlerarası sözleşme hükümleri ile iç hukukumuzun yapısı arasında çatışmalar
ortaya çıkmış, fiili durumlar yaşanmış, Anayasa’ da değişiklik yapılarak,
nihayet siyasi otoritenin müsamahası elde edildikten sonra, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanun Tasarısı hazırlanarak Meclise sunulmuştur. Fakat 1998 yılı
şubat ayı içinde siyasi sebeplerden ötürü TBMM’nde tasarı konusunda yapılan
çalışmalar durdurulmuştur.
Ne var ki Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısı’nın
hazırlanmasına kadar geçen dönem içinde Türk hukukunda meydana gelen gelişmeleri
dört dönem içinde incelemek mümkündür.
1-1961 Tarihli Anayasa Dönemi
1961 tarihli T.C. Anayasası hazırlandığı döneme göre, Kamu
Görevlileri Sendikacılığı konusunda ileri bir adım atmıştır. Çünkü bu Anayasa
ilk şekli ile 46. maddesinde sendika hakkını yalnız işçi ve işverene değil,
“Çalışanlara” tanımıştır. Anayasa’ da sendikal hakkın “Çalışanlara” tanınması
kamu görevlilerinin de sendika kurma kapsamına alınmasını mümkün kılmıştır.
1961 Anayasa’ sının bu hükmünden hareket edilerek, 624 Sayılı
Devlet Personel Sendikaları Kanunu çıkartılmış ve böylelikle kamu görevlilerinin
sendikalar kurmalarının yolu açılmıştır.
Fakat 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra 20 Eylül 1971 tarih ve
1488 Sayılı Kanunla 624 Sayılı Devlet Personel Sendikaları Kanunu ilga
edilerek,memurların sendikalaşması yasaklanmıştır.
Ayrıca Anayasa’ nın 119. maddesinde “Memurların Sendikalara
Üye Olamayacakları” hükmüne yer verilmiştir.
2-1982 Tarihli T.C. Anayasası
12 eylül 1980 müdahalesinden sonra yeni bir Anayasa’ nın
hazırlanmasına karar verilmiş,7 Kasım 1982 tarihinde 1982 tarihli T.C. Anayasası
kabul edilmiştir. Yeni Anayasa’ nın “Sendika Kurma Hakkı” başlığını taşıyan 51.
maddesinde sendika kurma hakkı yalnız işçilere ve işverenlere verilmiştir.
1982 Anayasa’ sının kamu görevlilerine sendikalaşma yolunu
kapatması, daha sonraki yıllarda kamu görevlilerinin sendikal hakları elde etme
mücadelesine engel olmamış, kamu görevlileri önce dernekler kurarak , daha sonra
bu derneklere sendika adı vererek ve merkezlerine sendika tabelaları asarak
fiili durum yaratmışlardır. Bu fiili durumun yaratılmasında, özellikle seçim
öncesi dönemlerde siyasi parti liderlerinin yaptıkları seçim vaatlerinin de
büyük bir etkisi olmuştur.
3-Milletlerarası Sözleşmelerin Türkiye Tarafından
Kabulünün Etkisi
1932 yılında Milletlerarası Çalışma Teşkilatına üye olan
Türkiye bu tarihten itibaren çok sayıda Milletlerarası sözleşmeyi onaylayarak,
iç mevzuatını bu sözleşmelerin içerdiği ilkeler doğrultusunda yeniden
yapılandırmayı taahhüt etmiştir.
Türkiye’nin onayladığı sözleşmeleri üç grupta toplamak
mümkündür. Böylelikle Milletlerarası Çalışma Teşkilatı, Avrupa Kuruluşları,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Avrupa Kuruluşları, Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Türkiye’nin milletlerarası alanda yaptığı taahhütlerin odak noktası haline
gelmiştir.
A) Milletlerarası Çalışma
Teşkilatı
1932 yılında Milletlerarası Çalışma Teşkilatı’na üye olan
Türkiye, üyeliğe kabulü ile hem Teşkilatın Anayasası hükümlerini kabul etmiş,
hem de günümüze kadar çıkarılan 38 MÇT sözleşmesini onaylamıştır.
Onaylanan bu belgelerden özellikle sendikal hürriyetlerin
kabulüne yer veren sözleşmelerden en önemlileri şunlardır.
a) Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Anayasası
MÇT Anayasası’nın başlangıç bölümünde “Sendika Özgürlüğü
İlkesinin Onaylanmasına” yer verilmiş, Türkiye MÇT’na üye olmakla zaten bu
ilkeyi kabul etmiştir.
b) Sendika Hürriyeti ve Teşkilatlanma Hakkının
Korunması Sözleşmesi
87 Sayılı sözleşme olarak da kısaca adlandırılan bu sözleşme,
çalışanlar için sendika ve teşkilatlanma hürriyetini konu almaktadır.(Md.2 ve
3/2) 9 Temmuz 1948 tarihinde kabul edilmiş, Türkiye bu sözleşmeyi 25 Şubat 1993
tarihinde onaylamıştır.
c) Teşkilatlanma ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin
Uygulanmasına İlişkin 98 Sayılı Sözleşme
Konumuz itibariyle çalışanların sendikal hak ve
hürriyetlerini esasa bağlayan 1. Ve 6. Maddeleri önem taşımaktadır. Bu sözleşme
1Temmuz 1949 tarihinde kabul edilmiş, Türkiye tarafından 8 Ağustos 1951
tarihinde onaylanmıştır.
d) Kamu Hizmetlerinde Teşkilatlanma Hakkının Korunması
ve Çalışma Şartlarının Belirlenmesi Yöntemleri Sözleşmesi
151 Sayılı Sözleşme olarak da anılan bu sözleşmenin 1/1,2,3
ve 4/1 maddeleri kamu görevlilerine sendikalaşma hakkını net bir şekilde
tanıması bakımından önemlidir. Sözleşme 27 Haziran 1978 Tarihinde kabul edilmiş,
Türkiye tarafından 25 Kasım 1992 (veya 11.12.1992) Tarihinde onaylanmıştır.
B) Avrupa Kuruluşları’nın
Belgeleri
Türkiye’nin Avrupa Kuruluşları ile yoğun ilişkisi ülkemizin
12 Aralık 1949 Tarihinde Avrupa Konseyine üye olması ile başlanmıştır. Konumuz
itibariyle Avrupa kuruluşları kapsamı içerisinde iki belge ön plana çıkmaktadır.
a) İnsan Hakları ve Temel Hürriyetleri Koruma
Sözleşmesi. Bu sözleşmenin II/1 Maddesi “herkese sendika kurma ve sendikaya üye
olma hakkı “ tanımıştır.
4 Kasım 1950 Tarihinde kabul edilen bu sözleşme, Türkiye
tarafından 18 Mayıs 1954 Tarihinde onaylanmıştır.
b) Avrupa Sosyal Şartı
Avrupa Sosyal Şartı’nın 5. Maddesi “Tüm çalışanların ve iş
verenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarının korunması için teşkilatlanma ve
teşkilatlara üye olma hakkını” güvenlik altına almaktadır.
Avrupa Sosyal Şartı 18 Kasım 1961 Tarihinde kabul edilmiş,
birtakım çekinceler konularak Türkiye tarafından 7 Ağustos 1989 Tarihinde kabul
edilmiştir.
C) Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Belgeleri
a) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Beyannamenin 23/4 maddesi “Herkesin çıkarını korumak için
sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır” hükmü ile sendikal hak ve
hürriyetlerini geniş bir perspektif içinde yorumlamıştır.
10 Kasım 1948’de kabul edilen Beyanname, 27 Mayıs 1948
tarihinde Türkiye tarafından kabul edilmiştir.
b) Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Milletlerarası
Sözleşmesi
Sözleşmenin 8/1-a maddesi herkesin sendika kurma hakkına yer
vermektedir. 16 Aralık 1966 tarihinde kabul edilen sözleşme henüz Türkiye
tarafından onaylanmamıştır.
c) Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi
Sözleşmenin 22/1 maddesi herkesin teşkilatlanma hakkına yer
vermektedir.
26 Aralık 1996 tarihinde kabul edilen bu sözleşmede Türkiye
tarafından henüz onaylanmamıştır.
Kamu Görevlileri Sendikaları konusunda Türkiye’nin onayladığı
veya onaylamakta tereddüt ettiği sözleşmeler açısından durumu gayet açıktır. MÇT.
Belge ve Sözleşmeleri Sendikalaşma hak ve hürriyetini “yalnız işçi ve
işverenlere” değil “çalışanlara ve işverenler”tanınmış bir hak olarak kabul
etmektedir.
Buna karşılık Avrupa Kuruluşlarının ve Birleşmiş Milletler
Teşkilatı belge ve sözleşmeleri bu hakkı “herkes” için kabul etmektedir.
Bu durum karşısında önemli bir gerçek ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin onayladığı ve onaylamadığı bütün milletlerarası belgelerde, kamu
görevlilerinin sendikal teşkilatlar kurmak hakkının tartışmasız bir şekilde
kabul edildiği ve bu hakkın güvence altına alındığı hiçbir tereddüde yer
vermeyecek şekilde kesinleşmiştir. Bu kesin durum kamu gücünün serbest iradesi
ile yarım yüzyıllık bir dönem içinde yaratılmıştır. Artık geriye dönüş mümkün
değildir.
4-1993 Tarihinden Günümüze Kadar Olan Dönem
151 Sayılı MÇT sözleşmesinin 2 Kasım 1992 tarihinde
kabulünden sonra Kamu Görevlileri Sendikaları konusunda Türkiye’de tartışmalar
daha da yoğunlaşmıştır.
Bazı bilim adamlarının görüşüne göre 151 Sayılı Sözleşmenin
onaylanması ile mesele bitmiştir. Artık Kamu Görevlileri Sendikalarının meşru
zemine kavuşmaları tahakkuk etmiştir. Diğer bir kısım bilim adamlarına göre ise,
151 Sayılı sözleşmenin onaylanmasından sonra, iç mevzuatın sözleşmenin ilkeleri
paralelinde yeniden yapılandırılması gerçekleşmedikçe, Kamu Görevlileri
Sendikalarının meşru bir planda faaliyet göstermeleri mümkün görülmemiştir.
Bunun için 1982 Anayasası’nın engel teşkil eden 51.
Maddesinin değiştirilerek 151 Sayılı Sözleşmenin doğrultusuna getirilmesi ve
ayrıca kanuni bir düzenlemenin yapılması kaçınılmaz olmuştur.
Arada çıkarılan bakanlık genelgeleri ile bu sendikaların
hukukileşmesi mümkün görülmemiştir.
Bu kinci görüşü paylaşmamak mümkün değildir.
Nitekim siyasi otorite de bu ikinci görüşü paylaştığından
hukuki çalışmalar aynı doğrultuda inkişaf etmiştir.
Bu yüzden 23 Temmuz 1995 tarihli ve 4121 Sayılı Kanunla
Anayasa’da gerekli değişiklikler yapılmıştır.
Anayasa’nın 53. Maddesine eklenen bir fıkra ile;
128. maddenin ilk fıkrası kapsamına giren Kamu Görevlileri
için:Sendika kurmak, üst kuruluşlar meydana getirmek ve toplu görüşme yapmak
hakları hükme bağlanmıştır. Bu arada 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun mülga
22. Maddesi 12.6.1997 tarih ve 4275 Sayılı kanun ile ihya edilerek “Devlet
Memurları Anayasa ve özel kanunlarda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve
üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler”hükümlerine yer verilmiştir.
Ayrıca bu haklara ilişkin usullerin Kanunla düzenleneceği
hususunda mevzuatta hüküm bulunduğundan, daha önce bahsedilen Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu Tasarısının hazırlanarak Meclise sevki mümkün olabilmiştir.
VI-SONUÇ
Bütün tarihi süreci içinde Kamu görevlileri sendikaları
hukuki ve teşkilatlanma bakımından işçi sendikalarını örnek almışlardır. Bu
kuruluşlar oluşumları boyunca işçi sendikalarının zengin tecrübelerinden
yaralanmak istemiş talepleri ve hakları bakımından onların izledikleri yolda
gelişme çabası göstermişlerdir. Fakat bütün bu gayretlere rağmen bu kuruluşların
gelişmeleri statü hukukunun icapları doğrultusunda şekillenmiştir.
Aslında Kamu görevlilerinin hukukunun farklı istikamette
şekillenmesinin beklenen ve normal bir sonuç olarak kabul edilmesi
gerekmektedir. Çünkü işçi ve memurlar farklı hukuki statülerin temsilcileridir.
İşçiler hizmet akdi ilişkisine kamu görevlileri ise statü hukuku ilişkisine göre
çalışmaktadırlar. Dolayısı ile işçilerin hakları iş hukuku alanı ilgili olduğu
halde, kamu görevlilerinin hakları idare hukukunun kapsamı içinde
düzenlenmektedir.
Farklı bir statüye sahip olmalarına rağmen Türkiye’de kamu
görevlileri sendikaları işçi sendikaları modelini örnek alarak toplu iş
sözleşmesi ve grevli bir sendika modelinin oluşturulması konusunda hala ısrar
etmektedirler. Bu taleplerini ileri sürerken İskandinav ülkeleri veya ABD’nin
bazı federe devletlerindeki uygulamaları örnek olarak göstermektedirler.
Adı geçen ülkelerde devlet için çalışan bir takım işçiler
sendikal haklar yanında, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına da sahip
bulunmaktadırlar. Fakat bu kimseleri işverenleri Devlet veya belediyelere
bağlayan hukuki bağlar, hizmet akdi olduğu için herhangi bir hukuki problem
ortaya çıkmamaktadır. Modern iş hukukunun işçiye tanıdığı bütün haklara sahip
bulunan bu kimseler, tabii kamu görevlilerine tanınan idare hukuku kapsamında
kazanılan haklardan da yararlandırılmamaktadırlar.
Dünya’nın hiçbir ülkesinde kamu görevlilerinin hem iş hukuku,
hem de idare hukuku kapsamındaki haklardan aynı zamanda yararlandırıldığı
görülmemiştir. Bu bakımdan kamu çalışanları Türkiye’de hizmet akdi ve statü
hukuku arasında tercih yapmak zorundadırlar.
Türkiye’de kamu görevlilerinin içinde bulundukları karmaşanın
çözümlenmesi için her şeyden önce işçi-memur ayrımının yapılması gerekmektedir.
Bu ayrım yapıldıktan sonra kamu gücünü kullanmayan işçiler sendikal, toplu iş
sözleşmesi ve grev hakları ile donatılırken, memur ve kamu görevlilerinin statü
hukukunun sağladığı haklar yanında sendikal ve toplu görüşme hakları ile
yetinmeleri gerekecektir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
A) ESERLER
-
CFDT-INFORMATİON, Les Syndicats Dans
le Monde, Aubin, 1979
-
EDMA, Le Syndiclisme, Encyelopedie du
Monde, Actuel, 1978
-
GÜLMEZ Mesut, Memurlar ve Sendikal
Haklar (Türkiye’de ve Dünya’da), İmge Kitabevi, Ankara, 1990
-
İZVEREN Adil, İş Hukuku (I, II, III),
Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1974
-
KAMU-İŞ, Endüstri İlişkilerinde
Gerekli Bilgiler ve Tablolar (I), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996
-
MARTİNET Gilles, Septe Syndicali smes,
Seuil, Paris, 1979
-
REYNAUD J-D., Les Syndicats en France,
Arwand Colin, Paris, 1963
-
SAİNT JOURS Yves, Le Syndicalisme dans
la Fonction Publique, La Documentation Française, 16 Juin 1975.
-
TAŞÇI Ersin, Memurlar Sendikal Haklar
ve Türkiye Kamu-Sen, Nüans Kitabevi, Ankara, 1996
-
TAŞKENT Savaş, İnsan Haklarının
Uluslar arası Dayanakları, Basisen Eğitim ve Kültür Yayınları No:26., 1993
-
Türkiye’de Memur Sendikacılığı,
Uluslar arası Sempozyum, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları: 10, Ankara, 13-14
Eylül 1990.
-
TURAN Kamil, Milletlerarası Sendikal
Hareketler, Kalite Matbaası, Ankara, 1979.
-
VERDİER J-M, Syndicats, Dalloz, Paris,
1966.
B)
TÜRK MEVZUATI
-
T.C. 1961 Anayasası
-
T.C. 1982 Anayasası
-
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu
-
624 Sayılı Devlet Personel Sendikalı
Kanunu
C)
Milletlerarası Sözleşmeler ve Belgeler
-
Milletlerarası Çalışma Teşkilatı (MÇT)
Anayasası
-
Filadelfia Bildirisi
-
MÇT’nın Sendika Hürriyeti ve
Teşkilatlanma Hakkının Korunmasına ilişkin 87 Sayılı Sözleşme
-
MÇT’nın Teşkilatlanma ve Toplu
Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanmasına İlişkin 98 Sayılı Sözleşme
-
MÇT’nın Kamu Hizmetlerinde
Teşkilatlanma Hakkının Korunması ve Çalışma Şartlarının Belirlenmesi
Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşme
-
Avrupa Konseyi Anayasası
-
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
-
Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi
Ekonomik Sosyal ve Kültürel
Haklar Milletlerarası Sözleşmesi
|