Toplumun Kanayan Yarası ‘Çocuklarda Madde Bağımlılığı’
'İstanbul'da belli
bölgelerde temsil edilen madde kullanım ve satım yerleri, artık her
mahallede bulunuyor' diyen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi
Başhekim Yardımcısı Sosyal Hizmet Uzmanı Fatih Kılıçarslan, sorularımızı
yanıtladı.
Kendinizden ve görevinizden bahseder misiniz?
1969 - Ankara Beypazarı doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Hizmetler Yüksek Okulu mezunuyum. 13 yıldır Sağlık Bakanlığı'nda sosyal
hizmetler uzmanı olarak çalışıyorum. Halen Bakırköy Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi’nde Başhekim yardımcısı kadrosunda görev
yapıyorum. Mesleki hayatım içerisinde özellikle sokak çocukları, sokak
çocuklarına bağlı olarak madde bağımlılığı, madde kullanan çocuk ve
ergenlerin aileleri ile halen klinik çalışmalarını sürdürüyorum.
Hastanemizin ÇEMATEM kliniğinde (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı
Kliniği) aile terapisi çalışmalarını yürütüyorum. Madde kullanan çocuk
ve ergenlerin aileleri ile terapi çalışmaları yapıyorum. Özellikle madde
kullanan çocuklarda annelerin ve babaların tutumlarında, çocukluk dönemi
gelişim sürecinde ciddi olumsuz, yanlış yaklaşımlar var. Bunların
değerlendirilmesi, konuşulması, özellikle çocuğun aile ve topluma
kazandırılmasında, anne ve babanın nasıl bir rol alacağı, tutum ve
davranışları yeniden nasıl yapılandıracağını konusunda görüşme
yapıyoruz. Bu görüşmeler bazen üç ya da dört seans, bazen de 8 ya da 12
seansı buluyor. Ortalama 2 – 3 ayı bulan ya da 1 yıl ailesiyle birlikte
takip ettiğimiz çocuklarımız var. Özellikle madde bağımlılığı, yaptığım
klinik çalışmalarda edindiğim bilgi şu; madde bağımlılığı bir sebep
değil, bir sonuç. Bunun sebepleri öncelikle aile içerisindeki, anne ve
babanın çocukla ilişkilerinde yaşadığı sonuçlar. Karı – koca ilişkisi
içerisinde olan anne baba, evlilik yaşantısında bir uyum, ahenk
sağlayamazsa, duygusal anlamda, ilişki anlamında olumlu yaklaşımlarda
bulunmazsa, bu çocukların doğumuyla birlikte ortaya çıkan anne ve
babalık rolüne de olumsuz bir şekilde yansıyor. Yani birbiriyle uyumlu
olmayan karı-koca, çocuklarının doğmasıyla birlikte, olumlu, verimli ve
sağlıklı gerçekleştiremiyorlar. Bunun sonucu olarak çocuklarıyla
yaşadıkları kriz ve çatışma, çocukta uyum - davranış bozukluklarına yol
açıyor ya da çocuk sokağa yöneliyor. Çocuk sokağa itiliyor. Çocuk ailede
bulamadığı ilgiyi, desteği, sokakta arkadaş grupları içerisinde
sağlamaya çalışıyor, arkadaş grupları içinde onay görüyor, takdir
görüyor. Dolayısıyla çocuk sokakta yaşamayı alışkanlık haline getiriyor.
Sokak onun bir parçası oluyor. Sokakta bir kimlik, güç kazanıyor. Bu
çocuğun özellikle ergenlik döneminde bağımsızlaşma, gelişim sürecinde
çok iyi geliyor. Aile içinde onay görmeyen, takdir görmeyen,
bağımsızlaşma süreci desteklenmeyen çocuk, yani otoriteyle, baskıyla ya
da koruyucu anne-baba tutumları ile bastırılan çocuk, sokakta arkadaş
grubu içerisinde güçleniyor, kişilik ve kimlik kazanıyor, bağımsızlık
kazanıyor ve bu çocuğun sokakta yaşama, sokağa bağımlı olma sürecini
arttırıyor. Çocuk artık aileden koparak sokak kültürünün bir parçası
haline geliyor. Burada her türlü manüplatif etkiler, arkadaş etkisi,
maddeye alıştıran çıkar gruplarının etkisi, merak, ilgi çocuğu maddeye
yöneltiyor, dolayısıyla çocuk madde bağımlısı haline geliyor. Madde
kullanan çocuklar, tiner, bali, esrar, kokain, ekstazi, karışık maddeler
hatta eroine kadar kullanan çocuklarımız var. Klinik gözlemlerimde
edindiğim izlenim, İstanbul’da önceden Hacıhüsrev ve Tarlabaşı ile
temsil edilen madde kullanım, satma yerleri, İstanbul’un her bölgesinde,
İlçesinde her mahallesine inmiş durumda. Her bölgede bir grup çocuk,
gerek uçucu madde, bali ve tiner kullanır halde. Gençleri ve
çocuklarımızı tehdit eden bir unsur. Bunun tabi açılımı olarak, kapkaç
olayları, çocukların hırsızlık olaylarında kullanılması, çocuklara
tecavüz, fiziksel şiddet, duygusal şiddet gibi arka planları var.
Dolayısıyla hem kamu kurumlarının hem sivil toplum kuruluşlarının bir an
önce harekete geçmesi gerekir.
İstanbul’da bu değişimin yaşanmasının nedenleri nelerdir?
Bunun sosyolojik bir altyapısı da var. Doğu ve Güneydoğudan gerek terör
olayları gerek ekonomik nedenlerle göç eden aileler, İstanbul’da varoş
bölgeler oluşturdular. Her bölge etrafında böyle varoş bölgeler oluştu.
Aileler şehir yaşamına, şehir yaşamının getirdiği zorluklara karşı uyum
sorunu yaşadılar. Bunlar hem ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bu
güçlükler yaşandı. Ailelerin bu uyum sorunundan en çok çocuklar
etkilendi. Çocuklar yeterli sağlıklı gıda alamadılar, yeterli eğitim
alamadılar, aile içerisinde sosyal ve psikolojik açılardan aile içinde
anne – babalarından destek alamadılar. İşşizlik sorunu ve ekonomik
güçsüzlük ile birlikte bu çocuklar sokağa itildiler. Sokak kültürünün,
alt kültürün, çeteleşmeler, gruplaşmalar, mafyavari örgütlenmeler ile
birlikte, çocuklar hem sokak hem mafyaya yöneldiler. Artık her mahallede
bir Hacıhüsrev, Tarlabaşı oluştu. Okullara, ilköğretim okullarına kadar
madde kullanımı indi.
Buna bağlı önlemler neler olmalıdır?
Özellikle sağlık hizmetlerinde koruyucu, önleyici hizmetler çok önemli.
Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, toplumda yeniden organize edilmeli.
Koruyucu ruh sağlığına yönelik kurumlar oluşturulmalı. Bunlar nelerdir;
aile danışmanlığı merkezleri oluşturulmalı, milli eğitimde veliler,
aileler eğitilmeli, okullarda danışmanlık ve aile rehberliği birimleri
oluşturulmalı. Ailelerin eğitiminde, anne-baba-çocuk ilişkilerinde bu
kurumlar aktif ve etkin bir rol oynamalı, aile rehberliği, danışmanlığı
hizmetleri verilmelidir. Yönetim kurulu üyesi olduğum Çocuk Akıl
Sağlığı ve Rehberliği Derneği olarak 4 yıldır aile rehberliği çalışması
yürütüyoruz. Çocuklarda uyum ve davranış sorunları karşısında ailenin
desteklenmesi, aile ilişkilerinin yeniden yapılandırılması, ailenin
eğitilmesi ile ilgili hizmetler veriyoruz. Bizim bir aile rehberliği
birimimiz var. Bu ekipte psikiyatr, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve
eğitimci arkadaşlar yer alıyor. Bu grupla 4 yıldır yaklaşık 100’ün
üzerinde aileye danışmanlık hizmeti verdik. Aile içi iletişim sorunları,
çocuğun uyum ve davranış sorunları, çocuğun okuldaki performans
düşüklüğü ya da çocuğun yerinde duramama, aşırı hareketliği –
hiperaktivite, çocuğun ergenlik dönemi cinsel sorunları, aile içi
sorunlar, anne-baba arasındaki uyuşmazlıklar, çiftler arasındaki ilişki
sorunlarının biz bu ekiple çözmeye, vatandaşlarımıza danışmanlık hizmeti
vermeye devam ediyoruz.
Madde bağımlısı çocuklar nasıl bir tedavi sürecinden geçiyorlar?
Şu ana kadar çocukları madde bağımlılığına iten etmenler üzerinde
durduk, özellikle aileler bu konuda maalesef bilinçsiz. Madde
kullanımıyla ilgili, madde kullanan çocuklarda meydana gelen davranış ve
fiziki değişiklikler konusunda bilgisiz. Bir çok ailede şunu
gözlemledim; çocuğun madde bağımlılığını geç fark ediyorlar. Bir yıl
sonra hatta iki yıl sonra çocuğunun madde kullandığını fark eden anne ve
babalara rastladım. Dolayısıyla bu tedavi sürecini de olumsuz
etkileyerek, güçleştiriyor. Tedaviyi öncelikle çocuğun istemesi, tedavi
sürecine anne ve babanın da katılması gerekiyor. Biz burada psikiyatr
arkadaşlarımızın yönetiminde ÇEMATEM kliniğinde, psikolog, sosyal hizmet
uzmanı, eğitimci arkadaşlarla bireysel, grup, terapi ve grup eğitimi,
aile terapisi çalışmalarını yürütüyoruz. Bu çalışmada klinisyen ilaçlı
tedaviyi takip ediyor, ekibi yönetiyor, bizler de eğer anne baba tedavi
sürecine katılıyorsa, aile terapisi ile, psikolog arkadaşlarımız
bireysel terapi ile, eğitimci arkadaşlarımız ise grup eğitimi ile, madde
bağımlısı programı tedavisi programlarına katılıyoruz.
Hangi yaş grubu çocuklar bu tedaviye katılıyor?18
yaşına kadar çocuk ve ergen kapsamında hizmet veriyoruz. 18 yaşın
üzerindeki bireyler AMATEM kliniğinde tedavi oluyorlar. 12 ile 18 yaş
arası madde bağımlılığı daha fazla görülüyor. Dönem dönem 10-11
yaşındaki çocuklarda tedavi amacıyla yatırıldı. Madde bağımlılığı, ömür
boyu sürecek bir tedavi, uçucu madde bağımlılığı organik düzeyden ziyade
psikolojik bir bağımlılık. Esrar, eroin, ekstazi ve karışık maddelere
bağımlılıkta organik bir boyut da var. Dolayısıyla tedavi görenlerin
uzun bir süre takibi gerekiyor. Madde kullanılan yerler ve madde
kullanan kişilerden uzak durmaları gerekiyor. Her an yeniden maddeye
dönme riski altındalar. Burada ailenin bilinçlenmesi, ailelerin
yaklaşımı ve tedavi sürecine aktif katılımı çok önemli. Ben de sosyal
hizmet uzmanı olarak ailelerle ilgili çalışmalar yapıyorum ve bunun
önemini özellikle vurguluyorum. Çocuk aileye yeniden kazandırılmazsa,
aile içi sorunları çözülmezse, çocuğun toplumsal hayata katılımı aile
desteklemezse, çocuk her an yeniden madde kullanmaya başlar ve madde
kullanımı yetişkinlik döneminde de devam edebilir.
Ekonomik durumu yüksek düzeyde olanda ailelerin çocuklarında da madde
bağımlılığı görülmektedir. Bunun nedeni nedir?
Elbette, burada şunu vurgulamak lazım; aile ilişkileri çok önemli. Eş
ilişkileri çok önemli. Özellikle ekonomik düzeyi yüksek, eğitim düzeyi
yüksek ailelerde karı-koca arasındaki iletişim sorunları, parçalanmış
anne-baba sorunları neticesinde çocuk psikolojik olarak etkileniyor.
Aileden uzaklaşıyor, anne-babadan uzaklaşıyor. Çünkü çocuk, anne ve
babanın çatışma alanı haline geliyor. Karı-koca kendi arasındaki çatışma
ve problemi çocuk üzerinden gidermeye çalışıyor. Dolayısıyla çocuk,
sorunun bir parçası haline geliyor. Bu çocukta uyum ve davranış
sorunlarına yol açıyor. Uyum ve davranış sorunları olan çocuk da,
maddeye yöneliyor. Yani, sorunun odağında aile ve ilişkileri var.
Karı-kocanın kendi arasındaki uyumu, ahengi, paylaşımı var. Eğer bu
sağlıklı bir şekilde organize edilebiliyorsa eşler arasında, sağlıklı
nesiller, sağlıklı çocuklar yetiştirebilmemiz mümkün. Ama burada bir
kriz, bir çatışma, burada bir sorun oluyor ve çözümlenemiyorsa, o zaman
çocukta uyum-davranış sorunları ve madde bağımlılığı ortaya çıkıyor.
Madde bağımlılığına yönelen çocuklar arasında anket vs. bir çalışma
yapıldı mı? Yapıldıysa bulgular nelerdir?
Tabi, elbette. Madde bağımlılığına başlamanın bir çok nedeni var. Merak,
arkadaş grubu, çocukların arkadaşlarına hayır diyememesi. Çocuğun
arkadaşları tarafından sürekli manüple edilmesi ya da çocuğun örtülü bir
depresyon geçirmesi, aile içi sorunlar; bunların hepsi çocuğun madde
bağımlılığında bir etken, sebep. Bu nedenlerin hepsi ya da sadece biri;
çocuğun merakı, arkadaş grubu. Aile içerisinde anne ya da babadan
birinin madde bağımlısı olması, alkol bağımlısı olması da oldukça büyük
etki eder. Madde bağımlılığını genetik bir nedene bağlamaya ilişkin elde
yeterli kanıt yoktur. Ama özellikle, çocuğun modelleme ile ilişkisine
bağlayabiliriz. Çocuk ya arkadaşından birini model alacak ya da anne
babasından birisini model alacak. Çocuğun çevresinde ve ailesinde böyle
modeller varsa, maddeye yönelme riski çok daha yüksek. Ailede sigara
içen ebeveynin olması, çocuğu sigara bağımlılığına yatkın olması haline
getiren en etkin sebeplerden birisi.
Çocuğun sosyal faaliyetlerle yaşantısını dolduramaması da etken sanırım
Kesinlikle. Bu çok önemli bir şey. Türkiye’deki eğitim sistemini
sorgulamak gerekir burada. Türkiye’deki eğitim sistemi bilgiyi yüklemek
şeklinde. Halbuki çocuklarımıza bilgiyi nasıl kullanabileceğini
vermeliyiz. Çocuğumuzu geleceğe ve hayata hazırlayabilmeliyiz.
Dolayısıyla burada bilgiyi kullanabilme becerisi, sosyal beceri –
davranışsal beceri çok daha önemli. Özellikle çocuklarımıza oyun
alanları, spor, sanat, kültür, edebiyat alanları oluşturmalıyız.
Çocuklarımız ilköğretimden itibaren sanat ve kültür alanlarında etkin
bir yer edinmelerini sağlamalıyız. Enerjisini harcayacak bilinçli,
sağlıklı alanlara bulamayan çocuk, bilinçsiz ya da sağlıksız alanlara
yöneliyor. Çocukluk ve ergenlik çağı potansiyel ve güçlü bir enerjiyi
temsil eder. Dolayısıyla çocuğun sağlıklı bir şekilde bu enerjisini
harcayacak alanlar oluşturmak bizim görevimizdir. Sadece kamu
kurumlarına, yerel yönetimlere değil, sivil toplum örgütlerine de büyük
görevler düşüyor. Mahallemizde, sokaklarda dolaşan kimsesiz çocuklar,
anne-babasız çocuklar ya da mendil satan, arabaların camlarını silen
çocuklar. Biz onlara para vererek, mendil alarak onlara onay veriyoruz,
takdir ediyoruz. Bu şekilde davranışlarının pekişmesini sağlıyoruz.
Böylece çocuğun sokağa itilmesini güçlendiriyoruz ve madde bağımlısı
olma riskini arttırıyoruz. Ne yapmalıyız peki? Toplumumuz, bu alanda
hizmet veren kuruluşları bilmek zorunda. Sosyal Hizmetler il
Müdürlüğü’nü, Emniyet’te Küçükleri Koruma Şube Müdürlükleri’ni bilmek
zorunda. Milli Eğitim Müdürlükleri’ne bu çocukları haber vermek zorunda.
Bu kuruluşları harekete geçirmek ve işbirliği yapmalarını sağlamak
zorunda. Kendi başına çözüm üretemiyorsa, gece saat 11’de mendil satan
bir çocuğu görüyorsa, Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz.
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde Korunmaya Muhtaç Çocuklar Şube
Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz. Belediye’de Zabıta’ya haber vermeliyiz. En
azından harekete geçirmeliyiz.Çocuklara onay verir, takdir edersek,
sokakta bulunmalarını pekiştiririz.
Yönetim kurulu üyeliğini yaptığınız Çocuk Akıl Sağlığı ve Rehberliği
Derneği dışında, aynı alanla ilgilenen benzeri kuruluşlar var mı?
Tabi, bizim derneğimiz bakanlar kurulu kararı ile kamu yararına bir
dernek. Bizim böyle bir ayrıcalığımız var. Biraz dernek hakkında bilgi
vereyim. Derneğimiz 1969 yılında Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi
Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Cebiroğlu tarafından
kurulmuştur. Çapa Çocuk Psikiyatrisi A.B.D. Başkanları, her dönem
derneğimizin başkanlığını yürütmüşlerdir. Biz özellikle uyum ve davranış
sorunu gösteren çocukların ailelerine, çocuklara; tedavi, eğitim,
danışmanlık hizmetleri veren bir derneğiz. Bu alanda, birçok sivil
toplum kuruluşu var. Sokak çocukları ile ilgili alanda ve genel olarak
çocukların eğitimi ile ilgili, çocukların hakları ile ilgili birçok
sivil toplum örgütü var.
Fatih kılçarslan - Bakırköy Ruh ve Sinir Hast. Başhekim Yard. - Newport
Ünüversitesi Öğretim Üyesi