YENİ TEKNOLOJİLER VE
DEĞİŞEN ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ
(Prof. Dr. Aysen Tokol; Uludağ Üniversitesi, İ.İ.B.F.)
Teknoloji, bir sanayi
dalıyla ilgili üretim yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri
kapsayan bilgi olarak tanımlanabilir. Teknoloji, üretimle ilgili bilginin
gerçek hayatta kullanılmasını ifade eden tekniklerin bütününü
oluşturmaktadır. Ayrıca insanın bilgisini çeşitli araç ve gereçlerin
oluşumunda devreye sokması ve insanın maddi çevresini değiştirmek ve
denetlemek amacı da teknoloji tanımında yer almaktadır. Teknoloji bilgi
birikiminin pratik hayatta yaygın biçimde uygulanması anlamı taşımaktadır.
Teknolojik gelişme, üretim ile ilgili yöntemleri, kullanılan araç gereç ve
aletleri kapsayan bilgideki gelişmeyi ifade etmektedir (Balcı,1995,78).
"Yeni teknolojiler ise
teknolojik değişimin günümüzde ulaştığı son aşamadır. Teknolojik gelişme,
ekonomik ve toplumsal yapıdaki değişim ve etkileşimlerle sanayileşmeye,
sanayileşmeden de içinde bulunduğumuz yeni teknoloji aşamasına ulaşmıştır.
Bu anlamda teknolojik değişim, var olan değişim sürecinin bir parçasıdır. Bu
değişim sürecinde teknik yeniliklerin, ekonomik gelişmeyle toplumsal ve
kurumsal değişikliklerle karşılıklı bağımlılıkları söz konusudur" (Erdut,
1998,1)
"200 yıl önce İngiltere
ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde, buharlı makina ve bu makinaların
kullanıldığı dokuma tezgahları, kol gücü dönemini kapsayan ve makinalaşma
dönemine geçilmesini sağlayan yeni teknolojinin simgesi olmuştur. XIX.
yüzyılın sonları ve XX. yüzyılın başlarında Fransa, Almanya ve İsveç gibi
bazı Batı Avrupa ülkelerinde ve ABD'de kimyasal ürünleri geliştirerek,
elektriği yaygınlaştırarak ekonomik büyümeyi sağlayan yeni teknolojiler
teknolojik gelişmede yeni bir aşamayı oluşturmuşlardır. II. Dünya
Savaşı'ndan sonra ise teknolojik gelişmeler yeni bir ivme kazanmıştır.
1920'lerden sonra uygulanmaya başlayan, yarı otomatik montaj hattına dayanan
Fordizm adını taşıyan üretim süreci yerini otomasyona bırakmıştır. Çelik,
petro-kimya gibi ağır sanayilerde otomatik üretim işlemleri
geliştirilmiştir.
Günümüzde ise bilimsel
veya teknolojik devrim veya teknolojik patlama adı verilen tüm ekonomik
alanları, üretimin organizasyonunu, dağıtımını ve yaratılan gelirin
paylaşımını doğrudan etkileyen yeni teknolojiler dönemi ortaya çıkmıştır.
Son teknolojik gelişmeler emek yoğun makineleşme dönemini geride bırakarak
sermaye yoğun makineleşme sistemleri dönemini başlatmıştır. Makine
sistemleri bir üretim sürecinde birbirini tamamlayan makinaların organik
olarak birleşmesini ifade etmekte, bu sistemde üretimde enformasyon akışı,
eşgüdüm ve işbölümü en üst düzeyde bilimsel yöntemlerle yapılmaktadır"
(Petrol-İş, 1990,409).
Günümüzde yeni
teknolojiler bilgi teknolojisi, bio-teknoloji, materyal teknolojisi, uzay
teknolojisi ve nükleer teknoloji şeklinde sıralanabilir. Bunlar içinde
kullanımı ve etkinliği en fazla olanı bilgi teknolojisi olarak görünmektedir
(ILO,1996,19). "Bilgi teknolojisi, bilgisayar, mikroelektronik ve
telekomünikasyon teknolojilerini birlikte ifade etmektedir. Önceleri
birbirinden ayrı olarak gelişen bu üç teknoloji elektronik teknolojideki
gelişmenin etkisi ile tek bir akım halinde birleşmiştir. Bilgi teknolojisi
bilginin toplanması, işlenmesi, saklanması, gerekli olduğunda çağrılması ve
iletilmesinde köklü yenilikler sunan bir teknolojidir. Bilgi teknolojisi,
hızlı bir şekilde sektörler arasında yaygınlaşan, ürün ve üretim süreci
yeniliklerini içeren, işletmede maliyetlerin azalmasına ve verimliliğin
artmasına yol açan, ulusal ve uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü
sağlayan yeni bir teknoloji sistemi olarak ortaya çıkmaktadır" .
"Teknolojik değişme,
ekonomik gelişme ile sosyal-kurumsal değişimle bağımlı olduğundan bilgi
teknolojisinin etkileri ekonomik ve sosyal koşullardan ayrı
değerlendirilememekte, ekonomik ve sosyal yapıdaki değişim de yeni
teknolojilerle uyumlu olarak meydana gelmektedir". Bu anlamda yeni
teknolojiler endüstri ilişkilerini etkilemektedir (Erdut,1998,5,148). Bu
etkileşim endüstri ilişkilerini oluşturan faktörlerin rollerinde ve nitelik
yapılarında olduğu kadar sistemin yapısında da köklü bir değişimi
getirmektedir (Şenkal, 1999,55).
Yeni Teknolojilerin Üretim ve
Organizasyon Modelleri Üzerine Etkileri
Sanayileşmiş ülkelerde
yeni teknolojilerin üretim ve organizasyon modellerini etkilediği Fordist ve
Taylorist yaklaşımların önemini yitirdiği ileri sürülmektedir. Bilindiği
gibi Fordist üretim, hareketli montaj hattı sayesinde belirli ürünler için
özel olarak hazırlanmış makinelerle, kitle, standart ve fiyat rekabetine
dayalı üretimi ifade etmektedir. Hareketli montaj hattı Fordist üretimde
endüstriyel organizasyonla, işletme organizasyonunu belirgin biçimde
etkilemiştir. Buna göre, kitle üretimi yapan endüstriler geniş bir alana
yönelmiş, dikey bütünleşme (işletmenin hammaddenin hazırlanmasından, üretim
ve pazarlama aşamasına kadar olan bütün işlevleri bünyesinde toplaması)
artmıştır. Montaj hattı ayrıca ileri teknik işbölümünün temelini
oluşturmuştur. Fordist üretimde işler Taylorist ilkelerle gelişen bilimsel
yönetim yaklaşımına göre biçimlenmiştir. Bu modelde üretim sürecinin tüm
aşamalarını kapsayacak bir plan esas alınmış, bu planda iş sistematik olarak
alt bölümlere ayrılmış, bu bölümler de ayrıntılı şekilde tanımlanmıştır.
Planda katı bir işbölümüne tabi tutulan işçilerin hareketleri verimliliği en
üst düzeye çıkaracak biçimde sınırlanmış ve zamanlaması yapılarak en ince
ayrıntılarına kadar hesaplanmıştır. Böylece kitle üretimi, görevler ve
pozisyonlar (yatay işbölümü) ile planlama ve kontrol gibi işlevleri kapsayan
hiyerarşik yapılanmanın (dikey işbölümü) ileri derecede farklılaşmasına
neden ol-muştur. İşbölümü ve uzmanlaşma işin niteliksiz ve yarı nitelikli
işgücü tarafından yapılmasına olanak tanımış, nitelikli işgücüne olan
bağımlılık azalmıştır (Erdut,1998, 42-43).
Fordist sistemde
niteliksiz işçi ile makine arasında sabit bir ilişkinin kurulduğu hareketli
montaj hattı farklı ritm ve farklı işlemleri koordine ederek çıktının
standartlaştırılmasına olanak tanımış, bu da kitle üretimin teknik
koşullarını sağlamıştır. Bu nedenle büyük ölçüde üretim yapan işletmeler
temel birimleri oluşturmuştur. Fordist üretimde işçi başına üretimin
ayrıntılı işbölümü ve standart mal üretimi ile arttırılması amaçlanmıştır.
Verimlilik artışı organizasyon yapısı ile de pekiştirilmeye çalışılmış,
dikey haberleşme, merkezi denetim ve kontrol esasına oturtulmuştur. Böylece
karar alma tamamen atölyelerin dışına taşınmış, işçinin üretim üzerindeki
kontrolü yok edilmeye çalışılmıştır. Ayrıntılı işbölümünün dayandığı, işçi
tarafından işin basit tekrarlara in-dirilmesiyle hız ve verimlilik artışı
sağlamak ve işçinin üretim sürecinde kontrolünü azaltmak amacı işin
niteliksizleştirilmesine de beraberinde getirmiştir. İşçinin işten ve karar
alma sürecinden koparılması yüksek ücretle telafi edilmeye çalışılmış ise de
iş motivasyonunun azalması engellenememiştir (Yentürk,1995,803).
Yeni teknolojilerin
üretim sürecine uygulanması üretim sürecinin esnekleşmesine neden olmuştur.
Teknolojik değişim sonucunda değişen rekabet koşullarına uyum sağlama
gereği, esnek üretime geçmeyi ve işgücü istihdamında esnekliği beraberinde
getirmiştir (Erdut,1998,27).
Esnek üretim, birbiriyle
rekabet eden ancak uzmanlık ve üretim bilgisi alışverişinde bulunan küçük ve
orta büyüklükteki işletmelerin üretim tarzıdır. Esnek üretimde, modül
üretimi kullanılarak, genel amaçlı makinelerle ürün farklılaştırılması
yapılabilmekte, aynı makinelerle farklı mallar üretilerek değişen talebe
uyum sağlanabilmektedir. Rekabette de fiyat yerine kalite ön plana
geçmektedir (Tuna, 1997,52).
Geleneksel Taylorist
Fordist organizasyon modeli yalın üretime özgü eşzamanlı mühendislik, tam
zamanında üretim, toplam kalite kontrolü, sürekli gelişme, ekip çalışması,
arz zincirinin bütünleştirilmesi ve işbirliği gibi çalışma sistemleri
karşısında önemli değişiklikler geçirmektedir. Bu doğrultuda yaratıcılığa
dayalı ve katılımcı ilişkiler içeren yeni organizasyon modelleri
geliştirilmiştir. Esneklik ve verimliliğin birlikte gerçekleştirilmeye
çalışıldığı bu modellerde işletmede yatay örgütlenme ve hiyerarşik düzey
sayısının en aza indirilmesi, birimler arasında çok yönlü bağlantıların
kurulması gibi düzenlemeler yer almaktadır.
Üretimde etkinliğin
arttırılması ile ilgili yeni düzenlemeler yatay ve dikey işbölümünde köklü
değişiklere yol açmaktadır. Yatay işbölümünde en önemli değişiklik işin
bütünleşmesidir. Fordist- Taylorist modelde işin hazırlanması, malzeme
yönetimi, kalite kontrol ve bakım gibi işlevler doğrudan üretim işlevinden
bağımsızdır. Bu durum ürün kalitesi, işten memnuniyet gibi konularda
sorunlar çıkmasına ve işin organizasyonunda katı bir yapılanmaya neden
olmuştur. Yeni modelde işçinin yaptığı işlerin sayısının artması, yatay iş
entegrasyonu (işin genişlemesi), işçinin değişik nitelik taşıyan işler
yapması, yürütme işlevine planlama, organizasyon ve denetimde eklemek
suretiyle dikey düzeyde karar alma yetkisinin arttırılması (işin
zenginleştirilmesi) bekleme nedeniyle iş yapmadan geçen zamanının
azaltılmasına, işçinin zihinsel ve bedensel yeteneklerinin kullanılmasına
yol açmaktadır. İnsan kaynaklarının geliştirilmesi yaklaşımı çerçevesinde
işçi ile işverenler arasında daha iyi ilişkilerin kurulması sayesinde işe
devamsızlık ve grevlerin azaltılması amaçlanmaktadır.
Taylorizm-Fordizm ve Alternatifi
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Taylorist-Fordist Modelin
unsurları Fonksiyonel Alternatifi
|
Standart üretim
Ürün farklılaşması
|
Fiyat
rekabeti
Kalite rekabeti |
Hareketli Montaj
hattı Modül üretimi
|
Tek amaçlı
makineler Genel
amaçlı makineler |
Vasıfsız
İşçiler
Vasıflı işçiler |
Düşük iş
motivasyonu Yüksek iş
motivasyonu |
Çatışmacı iş
ilişkileri
İşbirliğine dayanan ilişkiler |
Hiyerarşik
yönetim Katılımcı
yönetim |
Dikey işbölümü (planlama ve
uygulama Dikey iş entegrasyonu (planla- |
arasında
ayırım) ma
ve uygulamada işbirliği) |
Dışarıdan
kontrol
İçeriden kendi kendine kontrol |
Yatay işbölümü (görevlerin
aşırı sınırlandırılması) Yatay iş entegrasyonu (işin
genişlemesi) |
İşçileri işyerine
bağlama Rotasyon
|
Makine temposuna
uygunluk Montaj hattından
bağımsızlık |
Zaman
standartları
Zaman egemenliği |
Bireysel
çalışma Grup
çalışması |
Bozkurt,1997,37.
Yatay işbölümünde diğer
değişiklik denetim biçimlerinin ortaya çıkmasıdır. İşin kısa aralıklarla
mekanik kontrolü azaltılmış, bilgisayarlı bilgi kontrol sistemleri
sayesinde aynı işletme içindeki atölyeler arasında rekabet ve karşılaştırma
gibi çeşitli denetim mekanizmaları oluşturulmuştur. Ayrıca grup çalışmaları
önem kazanmıştır. Nitelikli işçilerden oluşan gruplarda iş tanımları gruplar
esas alınarak yapılmaktadır. Grup üyelerinin yatay işbölümü ve görev
alanları geniş olup, dikey işbölümüne göre farklı işlerde çalıştırılması (iş
rotasyonu) söz konusudur. Grup kalite denetimi de dahil işten bütün olarak
sorumludur. Bu çalışma yöntemine uygun yeni ücret sistemleri de
oluşturulmaktadır.
Dikey işbölümünde
değişiklik daha sınırlı kalmakta, işlevler arasında eşgüdüm ve denetim
işlevlerinin en alt düzeye indirilmesi, planlama, kalite denetimi gibi
işlevlerin işyerine yakınlaştırılması, işletmede yeniliklerin planlanması,
organizasyonu ve uygulanması sürecinin işletmenin alt kademelerinde
çalışanların görüş ve önerilerine açık hale getirilmesi amaçlanmaktadır.
Yalın üretim modeli
işçilerin daha iyi kullanımı ile elde edilecek olan kalite, verimlilik ve
esneklik artışını sağlama arayışı içindedir. Sorumluluk ve karar verme
yönetim yapısından işçilere ve işçilerin oluşturduğu ekiplere aktarılmakta,
işçiden beklenti artmaktadır. Ancak yalın üretimde çalışma sistemleri
işçilerin bireysel çabalarına dayanmakta, iş hızı artmakta bu nedenle daha
fazla strese neden olmaktadır Ayrıca yalın üretimde işçilere işlerindeki
performansları ile ilgili olana tanınan karar verme alanı daha dar
tutulmaktadır.
Yeni teknolojilerin
üretim sürecine yaptığı etki ve işverenlerin uyguladıkları yönetim
stratejileri sonuçta daha sonra değineceğimiz iş ilişkilerinin
esnekleşmesine ve ademi merkezileşmeye neden olmaktadır (Erdut,1998,44-50,64).
Yeni Teknolojilerin Sektörler
Üzerine Etkileri
Yeni teknolojilerin
sektörler üzerine etkisi tüm sektörlerde aynı olmamaktadır. Kısa dönemde
yeni teknolojilerden en fazla etkilenen sektör hizmetler sektörü olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yeni teknolojilerin yayılma sürecini ekonomik, sosyo-politik
ve kurumsal birçok faktör etkilemektedir. Sermaye yoğunluğunun yüksek olduğu
veya büyük çaplı bir değişimle yeniden yapılanmanın gerektiği, ürün
tasarımında temel değişikliklerin zorunlu olduğu sektörlerde ve verimliliğin
yüksek olduğu sektörlerde yeni teknolojilerin yayılması nispi olarak yavaş
olmaktadır. Hizmetler sektöründe ise imalat ve tarım sektörüne oranla
sermaye yoğunluğunun daha az, verimliliğin düşük ve işgücü maliyetinin
yüksek olması yeni teknolojilerden daha fazla yararlanılmasına yol
açmaktadır (Erdut,1998,8).
Yeni teknolojiler ile
hizmet sektörünün önemi artmakta, hizmet sektörü değişim yaşamakta, anlam
ve kapsam olarak değişmekte ve zenginleşmektedir (Koray, 1994,31). Hizmet
sektörü adı altında toplanan çeşitli işlevler birbirlerinden
fonksiyonlarına göre ayrılarak, dağıtım hizmetleri, üretici hizmetler,
sosyal hizmetler, kişisel hizmetler olarak gruplanabilmektedir. Dağıtım
hizmetleri; ulaşım, haberleşme, toptan ticaret ve perakende ticareti
içermektedir. Üretici hizmetler; bankacılık, sigortacılık, mühendislik,
hukuk, emlak işlerini kapsamaktadır. Sosyal hizmetler; sağlık, eğitim, posta
ve hükümet hizmetlerini içermekte, buna karşılık kişisel hizmetler ev
hizmetleri, gıda hizmetleri, spor, onarım, eğlence hizmetleri gibi
hizmetleri kapsamaktadır (Erbesler,1987,22).
Bilgi teknolojisi
kullanımının artması hizmet sektörünün endüstriyel üretimdeki ağırlığını
arttırmaktadır. Bilgisayar destekli tasarım ve bilgisayar destekli üretim
devreye girmekte, üretimde sayısal kontrollü makineler ve robot kullanımı
artmaktadır. Bunun sonucunda üretim süreci hizmet sektörü ile
bütünleşmektedir (Koray,1994,31). Sanayi üretimi ile hizmetler
fonksiyonları verimlilik kapasitelerini arttırıcı ve birbirlerini
tamamlayıcı biçimde iç içe örgütlenmektedirler (Erbesler, 1987, 22).
Ekonominin çeşitli
sektörlerinde uygulamaya konulan yeni teknolojilerin kısa dönemde en önemli
etkisi istihdam üzerinde görülmekte, bilgi teknolojisi istihdamın sektörel
dağılımı ile daha sonra değineceğimiz mesleki yapısını değiştirmektedir.
Diğer ekonomik faktörler yanında bilgi teknolojilerinin istihdamın sektörel
dağılımının hizmet sektörü lehine değiştirdiği görülmektedir. ABD'de imalat
sektöründeki istihdam hızlı bir biçimde azalırken, hizmet sektöründe
istihdam büyük bir artış kaydetmiştir. Japonya'da hizmet sektörü
istihdamında artış, ABD kadar keskin olmasada imalat sanayi istihdamında
gerileme ortaya çıkmıştır. AB ülkelerinin bir bölümünde ABD, bir bölümünde
Japonya'ya benzer eğilimler görülmektedir (Erdut,1998,10; Bozkurt, 1997,
102-105). Örneğin ABD gibi imalat sanayi istihdamının hızlı bir biçimde
azaldığı İngiltere'de 1965 yılında İşgücünün %32'si imalat sanayinde iken bu
oran 1997'de %18'e inmiştir. Buna karşılık 1979 yılında işgücünün %58'i
hizmet sektöründe iken, 1997'de oran %75 olmuştur. Buna göre 1998'lerde
İngiltere'de her dört kişiden üçü hizmet sektöründe çalışmaktadır (Sezal,1999,24).
Yeni Teknolojilerin İşin ve
İşgücünün Niteliği Üzerine Etkileri
Yeni teknolojilerin işin
niteliği üzerine etkisi konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir.
Birinci görüşe göre, yeni teknolojiler işlerin nitelik kaybına ve işler
arasında kutuplaşmaya yol açmaktadır. İkinci görüşe göre, yeni teknolojiler
önce işlerde bir nitelik kaybına yol açmakta daha sonra işlerin niteliğinde
yükselme meydana gelmektedir. Üçüncü görüş ise sosyo-teknik seçimin önemi
üzerinde durmaktadır. Buna göre teknolojik değişimin işin niteliği
üzerindeki etkileri karmaşıktır. Bu nedenle teknolojik değişiklikler tek
başına işin niteliğini belirlemede yeterli olmamakta, daha çok işletmede
karar vericilerin uygulayacakları stratejilerin sonuçlarına bağlı
bulunmaktadır (Koray, 1994, 35-36).
Yeni teknolojinin
işgücünün niteliği üzerine etkisi konusunda da farklı görüşler bulunmaktadır
(Ansal,1996,122). Bu konudaki tartışmalar XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar
uzanmaktadır (Bensghir,1996,264). Bir görüş işgücünün teknolojik gelişme
ile vasıf kazandığını veya yeniden vasıflandığını belirtmektedir. Diğer
görüş ise yeni teknolojilerin işgücü başına düşen vasıf gereksinimini
azalttığını ve gerçekte emeği ikame etmek ve sermayenin vasıflı emeğe
bağlılığını ortadan kaldırmak üzere üretim süreçlerine adapte edildiğini
ileri sürmektedir (Ansal, 1996, 122).
Genel bir yaklaşım ile
yeni teknolojiler belli bir vasıf düzeyi gerektirirken üst düzeyde vasıflı
olmayı klasik anlamdakine göre düşürmekte, ayrıca yeni tür vasıflı işgücüne
gereksinim ortaya çıkmaktadır. İşgücünün niteliğindeki genel eğilimler üç
ana yönde belirlenebilmektedir. İlk eğilim yüksek vasfa doğru olup, bunlar
tasarım, program ve analiz, üretim ve bakımda yeni teknoloji destekleri,
teşhis ve yönlendirme gibi işlerdir. İkinci eğilim geniş bir alana doğru
olup, bunlar robotların bakımı, elektrik, makine mühendisliği, belirleme ve
sistem analistliği gibi işlerdir. Bir diğer eğilim ise esnekliğin
arttırılmasına yöneliktir. Bu eğilimdeki işlerde, üretim ve diğer bağlı
işlemlerin yapılışı bütünleştirilerek, istihdam azaltılıp, yapılan işler
basitleştirildiğinden, işçi eki-binin farklı işler yapabilecek şekilde
esnekliğe kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda fonksiyonel esneklik
karşımıza çıkmaktadır (Petrol-İş, 1990,435).
Yeni teknolojilerin
işgücü üzerine etkileri endüstrilere, işletmelere ve ülkelere göre farklı
olabilmektedir (Bensghir,1996,265). Örneğin cam işkolunda nitelikli işgücüne
gereksinim duyulurken, basın-yayın işkolunda nispeten niteliği düşük işgücü
kullanılmakta, kimya işkolunda ise üretim sürecini tümü ile üstlenebilecek
küçük işçi ekibine gereksinim duyulmaktadır.
Yeni teknolojiler
vasıflı işçi yerine mikroelektronik kontrolü getirmiş, üretimde parçaları
bütünleme işini kolaylaştırıp, uyumlu işlemlere dönüştürerek vasıflı işgücü
gereksinimini azaltmıştır. Operatör tarafından müdahale edilmesi gereken
birçok sanayi işlemleri otomatik kontrol sistemi tarafından yerine
getirilmektedir. Mikroelektroniğin programlanabilme özelliği kullanılarak
vasıflı işçilerin çoğu için programlar oluşturulmakta ve geniş biçimde
uygulanmaktadır. Mikroelektronik teknolojilerin güvenirliliklerinin fazla,
bakımlarının kolay olması bakım onarım hizmetlerinde vasıf düzeyini
düşürmektedir. Karar alma ve yönetim mekanizmalarında yüksek vasıfta
işgücüne gereksinim duyulmaktadır. Büro, işlemleri, muhasebecilik,
bankacılık, bilgisayar operatörlüğü gibi işlerde vasıflı işler yeni
teknolojiler tarafından yerine getirildiklerinden bu alanlarda nitelikli
işgücüne gereksinim kalmamıştır. Buna karşılık yeni özelliklere sahip
vasıflı işgücüne gereksinim duyulmaktadır. Yeni uygulamaların geliştirilmesi
için sistem analistleri ve programcılar, mikroelektroniklerin bakım ve test
işlemleri için yeni nitelikli işçiler, artan iletişim akışının örgütlerde
kullanılabilir olmasını sağlayabilecek yönetici uzmanlar, yüksek düzeyde
analiz, tasarım ve program yapanlara gereksinim duyulmaktadır (Petrol-İş,
1990,435).
Yeni teknolojilerin
mesleki yapı üzerindeki etkisi ile ilgili geleneksel yaklaşımlarda tarım ve
imalat sanayindeki işler ortadan kal-karken, hizmetler sektöründeki işlerin
gelişeceği kabul edilmiştir. Yeni teknolojilerle birlikte bilgiye dayalı
mesleklerin oranı artacak, yönetici, uzman ve teknik kadrolar önem
kazanacaktır. ABD'de bilgi toplumuna geçiş eski mesleklerin yerine
yerilerinin ikame edilmesi, Japonya'da gereksinim duyulan yeni meslekler
gelişirken öncekilerin yeniden tanımlanması şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Almanya ve Fransa her iki modelinde özelliklerini taşımakta, Bu ülkeler
uzman yönetici grubundaki mesleklerin artması nedeni ile ABD modeline, el
işçisi/operatör grubundaki mesleklerdeki yavaş gerileme ile Japon modeline
yaklaşmaktadır (Erdut,1998,119).
1986 yılında Leontief ve
Duchin 1963-2000 yılları arasında ABD ekonomisinde input-output modelini
kullanarak mikroelektroniğin istihdam üzerine etkilerini araştırdığı
çalışmada, büro işçileri ile şeflerde büyük oranda azalma,
profesyonellerin oranında hızlı bir artış olacağı belirtilmiştir (Castell,
1999, 263).
Yeni teknolojinin
gerektirdiği niteliklere sahip olmayanların işgücü piyasası dışında kalmak
veya gelir düzeyi düşük ve istihdam güvencesi olmayan işlerde geçici olarak
çalışmak arasında seçim yapmaları zorunluluğu doğmaktadır. Bu durumdan en
fazla hizmet sektöründe niteliksiz işlerde çalışan kadınlar, gençler,
yaşlılar ve azınlıklar etkilenmektedirler (Erdut,1998,11).
Yeni
teknolojilere bağlı olarak mesleki yapının değişmesi karşısında işgücü
eğitimi önemli bir sorun olarak gündeme gelmektedir. Yeni teknolojiler,
makro düzeyde, mesleki ve teknik eğitimin teknolojik gelişmelere uygun bir
nitelik taşımasını ve işten çıkarılanların yeniden eğitimini gerekli
kılmaktadır. İstihdam öncesi eğitim ile istihdamın talep ettiği vasıflar
arasında çatışmayı ortadan kaldırmak amacı ile mesleki ve teknik eğitim
programlarının endüstri ve teknoloji dikkate alınarak içeriğinin
belirlenmesi, endüstri ve teknoloji sürekli değiştiği için endüstri ile
işbirliği yapılarak eğitim programlarının sürekli yenilenmesi ve bilim ve
teknoloji ağırlıklı eğitim yapılması önem taşımaktadır. Yeni teknolojilerin
işsizliğe yol açması karşısında ise yeni teknoloji nedeni ile mesleği
değerini yitirmiş olan vasıflı işçilerin, başka meslek ve sanat kollarında
istihdam edilmelerini sağlamak amacıyla yeni bir meslek ve sanatta eğitimine
tabi tutulmaları gerekmektedir. Mikro düzeyde ise işletme açısından yeni
teknolojiler hem işçilerin hem yöneticilerin değişen teknolojiye uyum
sağlamalarında sorun oluştur-maktadır. Zira işçilerin ve yöneticilerin
sahip oldukları vasıfla teknolojik değişmeye uyum sağlayamamaları ve
verimlerinin azalması işçilerin kendi iş ve mesleklerinde yeniden
eğitilmelerini zorunlu hale getirmektedir (Demirbilek, 1996,174-175).
Yeni Teknolojilerin İstihdam
Üzerine Etkileri
Yeni teknolojilerin
istihdam üzerine etkileri konusunda üç farklı görüş bulunmaktadır. Yeni
teknolojilerin istihdam üzerinde olumlu etki göstereceğini düşünen ve
iyimserler olarak nitelendirilebilecek düşünürler bilgi teknolojisinin
istihdamı arttıracağı ve çalışma hayatının kalitesini geliştireceği
görüşündedirler. İyimserlere göre, yüksek teknoloji kullanan Japonya gibi
ülkelerde işsizlik oranının diğer ülkelere oranla düşük olması, görüşlerini
desteklemesi bakımından önem taşımaktadır. İyimserlere göre, yeni
teknolojinin kullanılması değil kullanılmaması işsizliğe yol açacaktır.
İngiltere ve diğer ülkelerde görülen işsizliğin nedeni emekten tasarruf eden
ancak verimliliği ve rekabet gücünü arttıran yeni tekniklerin yayılması
olmayıp, tam tersine bu konuda diğer ülkelerden geri kalınarak pazar kaybına
uğranmış olmasıdır. Bu görüşü savunanlara göre yeni teknolojiler işsizliğe
yol açsa da yeni teknolojilerin ortaya çıkaracağı verimlilik ve refah
artışı yanında bunların fiyat veya talep üzerinde gerçekleşmesi beklenen
olumlu etkileri ve yeni ürünler, yeni pazarlar, yeni endüstriler yeni
istihdam olanakları yaratacaktır.
Bazı yazarlar ise
yeni teknolojilerin işsizliğe yol açacağını görüşündedirler. Bu görüşü
benimseyenler emeğin yerine makinanın ikame edilmesinin işsizliği
arttıracağını belirtmektedirler. Ayrıca bu yazarlar bilgi işlem
teknolojisinin maliyeti hızla azalırken, emek maliyetinin artmaya devam
etmesinin bu eğilimi sürdürmesinden endişe etmektedirler.
Bazı
araştırmacılar ise iki görüşü dengelemeye çalışmaktadırlar. Bunlara göre,
gelişmenin etkisi bu gelişmeden yararlanan insanların onu kullanış amaç ve
tarzına bağlı olmaktadır. Bu nedenle teknolojinin mutlaka bir yönde etki
göstereceğini ifade etmek doğru olmayacaktır. İki görüşü dengelemeye
çalışanların görüşlerine göre, yeni teknolojiler istihdamı miktar ve yapı
olarak etkilemekle birlikte teknolojik değişme ile istihdam arasında
doğrudan ilişki kurmak kolay değildir. İlişki karmaşık ve dinamik olup,
toplumsal ve ekonomik birçok değişkene bağlı bulunmaktadır. Araştırmacılar
bir taraftan yeni teknoloji ve yayılma hızının diğer taraftan yeni
teknolojilerin uygulanması sonucunda ortaya çıkan yapısal değişikliklere
karşı ekonominin uyum sağlama yeteneğinin dikkate alınması gerektiği
görüşündedirler (Balcı,1995,79-81).
ILO'nun yeni
teknolojiler üzerine gerçekleştirdiği bir dizi araş-tırmanın sonuçlarına
göre yeni teknolojilerin istihdam seviyesi üzerine etkisi kısa dönemde ele
alınırsa olumsuzdur. Ancak uzun dönemde mal ve hizmetlerin kalitesinin
artması, maliyetlerin azalması, yeni ürünler ve endüstriler yaratma, yeni
teknoloji alanında yapılacak yatırımlar aracılığıyla ekonomik gelişmeyi
teşvik etmek gibi nedenlerle bu etki olumlu olacaktır. Bu durumda yeni
teknolojinin ortaya çıkardığı iş kayıpları uzun dönemde ortadan kalkacaktır.
Uluslararası
Metal İşçileri Federasyonu'nun mikroelektroniğin istihdam seviyesi üzerine
etkileri konusundaki raporuna göre, mikroelektroniğin istihdam üzerine
etkisi dolaylı bir etkidir. Rapora göre, mikroelektroniğin etkisi farklılık
göstermektedir. Bu durum büyük ölçüde uygulanan tekniklerin, ekonomik,
sosyal çevrenin ve var olan standartların birbirlerinden farklı olmasından
kaynaklanmaktadır.
Japon Çalışma
Bakanlığı'nın hazırladığı bir raporda mikroelektroniğin otomotiv sektörüne
girişi ile istihdamda azalma olmadığı belirtilmiştir (Tokol,1986,49
).
ABD'de Flynn 1940-1982
yılları arasında proses yeniliklerinin istihdama etkisi ile ilgili 200
örnek çalışmayı analiz etmiş, bu analiz sonucunda proses yeniliklerinin
endüstri ve işletmelerin özel durumlarına göre etkilerinin değiştiğini
belirlemiştir. Levy'nin ABD'de teknolojinin etkileri ile ilgili olarak 5
endüstride yaptığı araştırmada kömür, demir, alüminyumda teknolojik
yeniliklerin verimliliği arttırdığını ve daha yüksek istihdam seviyesine
neden olduğunu, buna karşılık çelik ve otomotivde verimlilik ve istihdamın
düştüğünü belirlemiştir.
Young ve Lawson'un
ABD'de üretim ve istihdam üzerine teknolojinin etkileri ile ilgili 1972-1984
yılları arasında 79 endüstriden 44'ü kapsayan çalışmasında yeni teknolojinin
işgücü tasarruf etkilerinin artan taleple telafi edildiği belirlenmiştir.
Watanable tarafından Japonya, ABD, Fransa, İtalya'da robotların otomotiv
endüstrisine etkileri ile ilgili olarak yürütülen bir çalışmada toplam iş
kaybının %2 ile %3.5 arasında olduğu belirlenmiştir. Ancak Japonya'da
işçinin yeniden eğitimi ve rekabete hazırlık nedeni ile istihdamda artış
sağlanmıştır (Castell, 1999, 258,263).
Yeni Teknolojilerin İstihdam
Şekilleri ve Bireysel İş Hukuku Üzerine Etkileri
Kitle üretimine
ve standartlaştırmaya dayanan endüstri toplumunun çözülmesi yerine farklı
teknolojilere ve standartlıktan uzak çeşitliliğe ve esnek üretim biçimine
dayanan bilgi toplumunun gelmesi istihdam şekillerindeki standartlaşmayı da
bozmuştur. Standartlaşmanın bozulmasına paralel olarak standart dışı veya
atipik olarak bilinen başta part-time çalışma olmak üzere esnek zaman, evde
çalışma, yoğun çalışma, belirli süreli çalışma, alt işveren gibi daha
sonra ayrıntılı biçimde belirtilecek olan çok sayıda istihdam şekli hızlı
bir artış göstermiştir (Bozkurt, 1997, 108-109).
Halen geleneksel işçi ve
işyeri kavramının önemi devam etmekte ise de yeni teknolojiler emek
sahibinin işyeri dışında da hizmet sözleşmesi ilişkisi sürdürmesine olanak
vermektedir. Evde çalışma veya tele çalışma gibi istihdam şekilleri
işyerinde işin yapılması ile ilgili ilkenin önemini kaybetmesine yol
açmaktadır. Ayrıca yeni teknolojiler sonucu verimliliğin artması iş
sürelerinin kısaltılmasına neden olmaktadır. Yoğun sermaye yatırımları
atipik çalışma şekillerinden geçici çalışma ve alt işveren uygulamasını
teşvik etmektedir. Belli saatlerde çalışacak işçilerle, farklı vasıftaki
işçilere gereksinim duyulması part-time veya belirli süreli hizmet
sözleşmelerini gündeme getirmekte, bu konuda uzmanlaşmış bir firmadan
işçileri ödünç alma uygulanmalarını teşvik etmektedir. Yeni teknolojilerin
part-time çalışmayı arttırması kadın işgücü istihdamında önemli rol
oynamaktadır. Yeni teknolojilerin sağladığı olanaklar kadınların ağır iş
koşullarına karşı korunması gereksinimini azaltmaktadır. Yeni
teknolojilerin neden olduğu işsizlik belirli dönemlerde kısa süreli
çalışmayı gündeme getirmekte, kriz dönemlerinde işçiler ücretlerinde
azalmayı istihdam güvencesine karşı kabul etmektedirler. (Kutal,1996,364-367)
Bilgi teknolojilerinin
iş ortamında kullanılmasıyla çalışanların üstlendikleri roller değişime
uğraması ve niteliklerin yeniden tanımlanması ücretlerin tespitini de
karmaşık hale getirmektedir (Bensghir,1996, 266).
Yeni Teknolojilerin Sendikalar
ve Toplu Pazarlık Üzerine Etkileri
Esnek üretim
sistemlerinin vasıfsız işgücüne talebi azaltması, yüksek vasıflı işgücüne
talebi arttırması sendikalaşma açısından olumsuzluklar içermektedir. Üretim
tasarımı ve uygulamanın bütünleşmesi sonucu işgücünün geniş bir mesleki
kalifikasyona sahip olması ve çok çeşitli işleri yürütebilmesi
gerekmektedir. Üretim sürecini anlamış, bilgili ve becerili, zihinsel
işlevlerde bulunarak üretim sürecini değiştirebilme potansiyeline sahip,
grup çalışması yapmaya alışmış işçiler profilindeki yoğunlaşma sendikal
etkinlik bakımından yeni açılımlar gerektirmektedir (Lordoğlu, Özkaplan,
Törüner,1999,225).
Yeni teknolojilerin
istihdam seviyesi üzerine olumsuz etkisi, hizmet sektörü istihdamındaki
artış ve atipik çalışma şekillerinin yaygınlaşması ve diğer esneklik
uygulamaları sendika üye sayısını ve pazarlık gücünü olumsuz yönde
etkilemektedir. Atipik istihdamda yer alanlardan oluşan çevre işgücünün
sendikalaşmadan uzak kalması, az sayıda nitelikli işçinin sürekli işgücü
haline gelmesi işkolu sendikacılığı yerine işyeri sendikacılığını ön plana
çıkaracak bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca esnek üretimde
küçük ve orta ölçekli işletmelerin ön plana çıkması kitle sendikacılığını
tehdit etmektedir (Yentürk,1995,809).
Ayrıca toplu pazarlık
düzeyinin işletme düzeyine inmesi ve çok düzeyli hale gelmesinde (Kutal,1996,372),
toplu pazarlık grevin et-kinliğinin azalmasında yeni teknolojiler önemli rol
oynamaktadırlar (Tokol,1986, 50).
Yeni teknolojilerin
ortaya çıkardığı sorunlar sendikaları yeni teknolojilere karşı çeşitli
stratejiler izlemeye yönelmektedir. Bu stratejileri beş grupta toplamak
olasıdır.
İlki, işçi
sendikalarının teknolojik değişmeye tümü ile karşı çık-malarıdır.
Sendikaların teknolojik gelişmelere karşı çıkabilme şansı sendikaların
stratejik pozisyonlarına ve makinelerin emekten tasarruf edebilme gücüne
bağlıdır. Ancak bu politikanın uzun dönemde başarı şansı bulunmamaktadır
(Tuna-Ekin,1970,132).
İkinci strateji,
işçilerin isteksiz olsa da teknolojik değişmeyi kabul etme zorunda oldukları
durumdur. Burada işçi teknolojik değişmeyi kabul etmediği taktirde işten
çıkarılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu durum ekonomik durgunluk
dönemlerinde veya sendikaların güçsüz olması halinde geçerlidir.
Üçüncü strateji, Şartsız
kabuldür. Şartsız kabul işverenlerin değişim kararlarını tek başına
vermeleri ve bunu işçilere benimsetmelerini ifade etmektedir. İşçilerin
stratejik kararları yöneticilerin alması gerektiğine inandıkları bu tür
davranış şekli vasıfsız işçiler arasında ve yeni kurulan işletmelerde
görülmektedir.
Dördüncü strateji, işçi
sendikalarının teknolojik değişimi olumlu karşılayarak, kuruluş aşamasından
başlayarak tüm temel tercih ve dizayn kararlarını paylaştıkları katılımcı
sendika davranışıdır. Sendikaların teknolojik değişimin planlanması ve
uygulanması ile ilgili kararlara katılmaları oldukça sınırlı bir uygulama
olarak görülmektedir.
Beşinci stratejide,
sendikalar teknolojik değişikliklerin işçiler üzerindeki sonuçlarını
işverenle pazarlık etmekte, işçilerin çıkarlarının korunması karşılığında
teknolojiyi kabul etmektedirler. Pazarlık konusu yapılan konular ücret,
ödeme ve sosyal şartlarla ilgilidir (Kurtulmuş, 1995,93). Sonuçlar üzerine
pazarlık savunma stratejisi olarak uygula-mada en fazla rastlanan
stratejidir.
Sendikaların
organizasyon ve örgütlenme yapısı teknoloji ile ilgili politika geliştirmede
belirleyici rol oynamaktadır. İşkolu düzeyinde örgütlenmiş ve güçlü merkezi
konfederasyonunun varlığı halinde, sendikalar yeni teknolojinin ulusal ve
sektörel düzeyde kullanımı konusunda stratejik kararları etkilemede daha
etkilidirler. İşletme düzeyinde kararları etkilemek için işyeri düzeyinde
iyi örgütlenmiş güçlü sendikalara gereksinim duyulmaktadır. İngilizce
konuşulan ülkelerin çoğun-da sendikalar genellikle teknolojik
değişikliklere endüstri ilişkilerinde sosyal ortaklık yaklaşımının hakim
olduğu ülkelerdeki sendikalara göre daha karşıt tepki göstermektedirler (Lordoğlu,
Özkaplan, Törüner, 1999, 224).
Avusturya, Yeni Zelanda,
İskandinav ülkeleri, Almanya gibi merkezi yapıları ağır basan sendikalarda
ve özellikle ulusal düzeyde sendikal birliğin sağlandığı durumlarda sendikal
hareketin yeni teknolojilerin girişi üzerinde daha etkili olduğu
görülmektedir. Buna karşılık ABD, İngiltere, Kanada gibi sendikal yapının
merkezileşmediği ülkelerde işyerlerinde güçlü olunsa bile ulusal düzeyde
politikalar yönetememenin dezavantajı yeni teknolojiler üzerinde de
hissedilmektedir (Petrol-İş,1990,46).
Sendikaların izlediği
stratejiler ülkelerin yanı sıra işkolları, meslekler ve işletmeler ve zamana
göre de değişmektedir. Örneğin birçok ülkede matbaa işçileri sendikası
teknolojik değişime karşı çıkma eğiliminde iken, elektronik sanayindeki
sendikalar işbirliğine daha yatkındırlar (Lordoğlu, Özkaplan, Törüner,1999,224).
Yeni teknoloji
karşısında sendikaların savunmadan katılmaya doğru bir strateji izlemeye
çalıştıkları görülmektedir. "Katılımcı stratejinin izlenmesi için
sendikalar yasa ve toplu pazarlıkla getirilen düzenlemelere gereksinim
duymaktadırlar. Yasal düzenlemeler getiren az sayıda ülke olmasına karşılık
işletmeler önemli değişikliklerde işçilerle ve sendikalarla görüşme ve
danışma gereksinimi duyduklarından toplu sözleşmelerde bu konuda hükümlere
yer vermekte veya informel olarak danışma ve görüşme sürecini kullanmayı
tercih etmektedirler. Bu konuda ülkeler ve işletmeler arasında farklılıklar
bulunmaktadır. Ancak sendikaların yeni teknolojiler karşısında etkin
katılımı çok sınırlı olup, genelde teknolojinin işçiler açısından yol açtığı
sonuçlar üzerine pazarlık yapılmaktadır" (Koray,1994,102).
Almanya, Fransa, Norveç,
İsveç, Danimarka'da teknolojik değişikliklere işçilerin katılımı yasal
düzenlemelerle belirlenmekte ve yasal çerçeve toplu pazarlıkla
tamamlanmaktadır. Bu ülkelerde yeni teknolojiye geçiş ile ilgili sorunlar
toplu pazarlık sistemi içinde ve yönetime katılma mevzuatından
yararlanılarak çözümlenmektedir. Örneğin İsveç'te, 1976 tarihli Yönetime
Katılma Yasası işverenlerin işletmenin faaliyetinde önemli bir değişikliğe
yol açacak kararları almadan önce toplu sözleşme tarafı olan işçi sendikası
ile görüşme yükümlülüğü getirmiştir. Norveç'te 1977 tarihli İşçilerin
Korunması ve İş Çevresi Yasası benzer düzenlemeler içermektedir. Her iki
ülkede çeşitli tarihlerde yasal çerçeveyi tamamlayan ve yeni teknoloji
üzerine yoğunlaşan ulusal düzeyde çerçeve sözleşmeler yapılmıştır.
Norveç'te çeşitli tarihlerde yapılan ve ulusal düzeyde bağıtlanan çerçeve
teknoloji sözleşmelerinde yenilik kararlarına sendikaların katılımı yanında
kararlar alınırken ekonomik ölçüt yanında sosyal ölçütünde dikkate alınması
ilke olarak benimsenmiştir.
Almanya'da 1972 yılında
İşletme Konseyleri Yasası'nda yapılan değişiklikle işverenlere işçileri
önemli ölçüde etkileyecek teknolojik değişiklikler hakkında iş konseylerine
bilgi verme ve danışma yükümlülüğü getirilmiştir. İşverenlerin bu
yükümlülüğü sözleşme ile biçimlendirilmektedir. Halen kamu ve özel sektörde
çok sayıda işletmede bu tür sözleşmeler bağıtlanmaktadır.
Fransa'da 1982 tarihli
Auroux Yasası yeni teknoloji ile ilgili olarak işletme komitelerine
işletmenin işlevleri ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi ve belge isteme hakkı
tanımıştır. İşletme konseyi büyük işletmelerde yeni teknolojiye geçiş
hakkında bilgi alma ve önceden danışma hakkına sahiptir. 1986 yılında yasada
yapılan bir değişiklikle işçilere işin organizasyonu ve üretim teknikleri
ile ilgili kararlara karşı görüşlerini toplu halde ve doğrudan açıklayabilme
hakkı tanınmıştır. İşçiler bu hakkı bireysel olarak küçük grup
toplantılarında işin içeriği, işin organizasyonu ve iş koşulları hakkında
düşüncelerini açıklamak suretiyle kullanacaklardır. Ayrıca yasa ile
işverene bu tür grup toplantılarının işleyişi ile ilgili esasların
belirlenmesi için yetkili sendika ile işletme düzeyinde toplu sözleşme
bağıtlama yükümlülüğü getirilmiştir. 1982 yılında yapılan yasal reform
kapsamında 300 veya daha fazla işçi çalıştıran işletmelerde işletme
konseyleri dışarıdan bir uzmanın yardımını isteyebileceklerdir. Yasanın
ardından bazı işkollarında ve ulusal düzeyde yeni teknolojilerle ilgili
sözleşmeler yapılmıştır. Bu sözleşmelerin çoğu teknolojik değişimin
sonuçları üzerinde yoğunlaşmış, küçük bir bölümü de teknoloji ile ilgili
konularda sosyal taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen yeni kurallar
oluşturmuştur.
İngiltere,
İtalya, ABD ve Japonya gibi ülkelerde ise sendikalar teknolojik değişim
sürecini sadece toplu pazarlık yolu ile etkilemeye çalışmaktadırlar. Çabalar
işverenlerin değişim planlarından en kısa sürede bilgi sahibi olma hakkı
üzerine yoğunlaşmaktadır. İngiltere'de işletme düzeyinde çoğunlukla beyaz
yakalı işçilerin sendikaları tarafından teknoloji sözleşmeleri
bağıtlanmıştır. Bu sözleşmeler, TUC' nin teknoloji sözleşmeleri için çerçeve
oluşturmak üzere hazırladığı model listeden geniş biçimde yararlanmışlardır.
Teknoloji sözleşmelerinin önemli bir bölümünde teknolojik değişme
uygulamaya konulmadan önce işçi sendikasına danışma koşulu yer almaktadır.
ABD'de ise sendikalar toplu pazarlık yoluyla teknolojik değişime karar verme
sürecinde katılmak yerine teknolojik değişmenin sonuçlarını düzenlemeye
yönelmişlerdir. Bu nedenle İngiltere'de teknoloji sözleşmelerinde yer alan
ve yeni teknolojilere yatırım kararlarını etkilemeyi amaçlayan maddelere ABD
sözleşmelerinde çok az rastlanmaktadır. Ancak ABD sendikaları önceden bilgi
verme, işin ve gelirin korunması, yeniden işe alma ve yeniden eğitim
konularında nispeten başarılı olmuşlardır (Erdut, 1998,130-136).
Japonya'da işletme
düzeyinde yapılan sözleşmelerde teknoloji ile ilgili özel bir hüküm yer
almamakta ancak danışma mekanizmaları konusunda düzenlemeler bulunmaktadır (Koray,1994,106).
Yeni teknolojilerin
planlanma aşamasında sendikalar sınırlı bi-çimde etkin olabilmektedirler.
Buna karşılık yeni teknolojilerin uygulamaya konulmasından sonra ortaya
çıkan gelişmeleri daha belirgin biçimde etkileyebilmektedirler. Yeni üretim
yöntemleri işin niteliğini ve organizasyonunu değiştirdiğinden yeni
teknolojilerin uygulanmasının sonucunda teknolojik değişmeden etkilenen
işçilerin iş güvencesi, statülerinin belirlenmesi, mesleki eğitim ve yeniden
eğitimlerinin düzenlenmesi (Erdut,1998,142) sağlık ve güvenlikleri,
ücretlemeleri (ILO, 1996, 34) ele alınması gereken önemli konuları
oluşturmaktadır.
İngiltere, İtalya,
Hollanda, İsveç ve Almanya'daki verilere dayanılarak yapılan bir analizde
işyerindeki teknolojik değişmenin sendikalar üzerindeki etkileri
araştırılmıştır. Araştırmada sendikaların yeni yönetim stratejilerine tepki
göstermeleri gerektiği ve üretimle ilgili konularda sendikaların yöresel
katılımının işyeri demokrasisi açısından önemli bir adım oluşturacağı
vurgulanmaktadır. İşçiler özerkleştikçe yönetim de onlara daha bağımlı hale
gelmektedir. Bu şekilde sendikaların üyelerini işletme karar mekanizmalarına
katma çabalarını yoğunlaştırmaları gerektiği ortaya konmaktadır (Lordoğlu,
Özkaplan, Törüner,1999,228).
KAYNAKLAR
Ansal,H., "Teknolojik
Gelişmenin İşgücü Niteliğine Etkileri", İnsan, Toplum, Bilim, IV. Ulusal
Sosyal Bilimler Kongresi Bildirileri, (Der: Kuvvet Lordoğlu), Kavram
Yayınları, 122, İstanbul, 1996.
Balcı, Y., "Bilgi Teknolojisi
ve İstihdam", Çerçeve, Yıl 4, Sayı 15, Ağustos-Ekim,1995.
Bensghir, T.K., Bilgi
Teknolojileri ve Örgütsel Değişim, TODAİE, Ankara,1996.
Bozkurt,V., Enformasyon
Toplumu ve Türkiye, Sistem Yayıncılık, İstanbul,1997.
Castells,M., The Rise of
Network Society, the Information Age Economy, Society and Culture, Vol 1,
Blackwell Publishers Inc, Great Britain,1999.
Demirbilek,T.," Teknolojik
Değişimin Sosyo-Ekonomik Açıdan Yarattığı Sorunlar", Sabahaddin Zaim'e
Armağan, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 1-4, B-3,1994, İstanbul,1996.
Erbesler,A., İstanbul İmalat
Sanayinde İşgücünün Eğitim Yapısı ve Teknolojik Değişmeye Uyum Sorunları,
MPM, Ankara,1987.
Erdut, T., "Yeni
Teknolojilerin İş İlişkilerinin Yapısı Üzerindeki Etkisi", Çimento İşveren,
Cilt 11, Sayı 5, Eylül 1997.
ILO., Trade Unions and New
Technology, Labour Education, Num 104-105, 3/4,1996.
Koray,M., Değişen Koşullarda
Sendikacılık, TÜSES, Temmuz,1994.
Kurtulmuş,N., "Mega
teknolojiler ve Değişim", Çerçeve, Yıl 4, Sayı 15, Ağustos-Ekim,1995.
Kutal, M.., "Son Teknolojik
Gelişmelerin İş Hukuku Üzerindeki Etkileri", Sabahaddin Zaim'e Armağan,
İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 1-4, B 3, 1994, İstanbul 1996.
Lordoğlu,K.,- Özkaplan,N., -
Törüner,M., Çalışma İktisadı, Beta Yayınları, 3. baskı, İstanbul, 1999.
Petrol-İş., '90 Petrol-İş,
Yayın No 26, İstanbul,1990.
Sezal,İ., "İkinci Bin Yıl ve
İkinci Toplumdan Üçüncü Bin Yıl ve Üçüncü Topluma", Bilgi Toplum, Sayı 1,
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı No 161, İstanbul,1999.
Şenkal, A., Sendikasız
Endüstri İlişkileri, Kamu-İş, Ankara,1999.
Tokol, A.., " Otomasyonun
Endüstri İlişkileri Sistemine Etkileri", İktisat Dergisi,
Tuna,O.-Ekin,N., Otomasyon ve
Sosyal Meseleleri, İ.Ü. Yayın No 1486, İstanbul,1979.
Tuna,E., "Yeniden Yapılanma
ve Sendikal Politikalar", İktisat dergisi, Sayı 370-371, Ağustos-Eylül 1997.
Yentürk, N.,
"Üretim ve Organizasyon Sisteminde Değişmeler ve Türkiye Uygulamaları", '93-
'94 Petrol- İş, Petrol-İş Yayınları No 36, Nisan, 1995. |