GÜNÜMÜZDE VE GELECEKTE
UZUN
SÜRELİ BAKIM İHTİYAÇLARI.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ
UZUN SÜRELİ BAKIM ÇALIŞMASI Tercüme: Doç. Dr. Ali Seyyar-Nurullah Kurutkan
Not:
1.) Bu Analiz, Who’nun 1990’ da Yaptığı
Çalışmaya Dayanmaktadır
a)
Hastalığın Global Külfeti ve
Engelliliğin ve Hastalığın, Uluslararası Fonksiyon Sınıflandırması
b)
Uzun Süreli Bakımda
c)
Çapraz Sınıflandırma
İnisiyatifi
d)
Dünya Sağlık Örgütü Bulaşıcı
Olmayan Hastalıklar ve Zihin Sağlığı Sınıfı
2.) Bütün ülkelerin veri ve tahmini
rakamlarını, Dünya Sağlık Örgütünün Web sitesinde bulabilirsiniz.
http://
www.who.int/ncd/long_term_care/index.htm
http://
www.who.int/ncd/long_term_care/long_term_care_publications.htm.
ÖZET
Sakat insanlara bakım, çoğu zaman ya aile bireyleri
veya gayri resmi bakıcılar tarafından verilmektedir. Sakat insanlara
bakım, bir de, genellikle malzemeleri ve ücretleri milli ekonomiler
tarafından sağlanan ve genellikle çok az bulunan profesyonel bakıcılar
için de önemli bir görevdir.
Son elli senedeki yaşam beklentilerinin yükselmesi ve
değişiklik gösteren doğum oranlarının, nüfusu etkileyen hastalık
numunelerindeki değişiklikler ile birleşmesi sonucu, insanların çoğu,
ağır, kronik şartlara ve ya dünyada yaşayan pek çok kısmın sakatlanmasına
maruz kalacaktır.
Biz, sakatlık düzeylerinin şiddetinin dağılımını
hesaplamak için Dünya Sağlık Örgütünün “Hastalıkların Global Külfeti”
çalışmasının verilerinden yararlandık. Bundandır, biz sıhhatli
insanlardan kendi sağlıkları için yapması beklenilen sağlık, şahsi ve ya
ev ihtiyaçlarının karşılanması için dünyada başkalarının günlük bakımına
ihtiyacı olan insanların sayısını tahmin etmeye çalıştık. Biz, nüfus
projeksiyonlarını gelecekteki elli yılı göz önüne alan hesaplamalarda
kullandık.
Bağımlılık oranındaki en büyük artışlar, ( 5 ve ya 6
katına kadar) Aşağı Sahra Afrikası, Latin Amerika, Ortadoğu İslam Alemi ve
Diğer Asya ve Adalarında ortaya çıkacaktır. (Çin ve Hindistan dışındaki
Asya). Bununla birlikte, bu artışlar genel nüfus artışları ve oldukça
tutarlı olacak olan “bağımlılık oranındaki” (bağımlı insan sayısının,
çalışan insan sayısına oranlanması olarak) artışları bağlamında olacaktır.
Yüksek artışların dağılımı bir de Çin ve Hindistan’da
görülecek, fakat, bağımlılık oranı Çin için oldukça fazla olan % 14’e
kadar yükselecektir. Kurumsallaşmış Pazar Ekonomileri, özellikle, Avrupa
ve Japonya olgun nüfus yapısı ile bağımlılığın dağılımı ve bağımlılık
oranının ikisinde yalnızca ılımlı artışları müşahede edecektir. Avrupa’nın
Eski Sosyalist Ekonomileri, göreceli kısa yaşam beklentileri ve şimdiye
kadar büyük dışarıya göçleri sonucu azalan doğum oranlarına sahip oldu.
Onlar sabit ya da azalan bağımlı insan sayısına sahip olacaklar, fakat,
bağımlılık oranlarında büyük artışlar olacaktır.
Bu veriler takribi (Tahmini)varsayımlara tabidir.
Sınırlı ampirik veri mevcuttur, fakat, tahminlerin geçerliliği genellikle
desteklenmektedir. Vurgulanmak zorundadır, ancak, sunulan bu rakamlar
hataya maruz kalacak tahminlerdir. Gelecekteki projeksiyonlarda, sadece
nüfusun yapısı ve büyüklüğünde beklenilen değişikliklerin ne surette
olduğu ve hastalık dağılımındaki olası herhangi bir değişikliğin olmadığı
belirtilmektedir.( hastalığın dağılımı, koruyucu, tedavi ve ya rehabilite
edici tesirlerden etkilenebilmektedir.)
Rakamlar, bu meselenin
potansiyel büyüklüğüne vurgu yapmaya hizmet eder. Bir çok ülke şiddetli
kronik şartlarda yaşayan insanların sayısındaki artıştan derinden
etkilenecek ve onları tespit etmek ve desteklemek için finansal kaynaklara
ihtiyaç olacaktır. Makroekonomik planlamalar yapmak, çalışanları
bilgilendirmek, gelecekte sağlığı ve uzun dönemli bakımı temin etmede
rehber olmak adına sakatlık ve bakım hizmetleri verenler ilgili veri
toplamayı geliştirme ihtiyacı vardır.
1. GİRİŞ
1.1. KRONİK HASTALIKLARIN ARTAN ÖNEMİ
Geçen yüzyıldan beri, ekonomik açıdan, dünyanın daha
gelişmiş ülkeleri, kendilerini etkileyen hastalık tiplerine maruz kalmış
ve nüfus yapılarında demografik ve epidemiolojik değişimler
geçirmişlerdir. Gelişmekte ve orta düzey gelir gruplarına sahip olan
ülkeler, geçerli olan değişimi bu tecrübe edecekler ve ya gelecek on yılda
bununla yüzleşmek zorunda kalacaklardır.
“Demografik değişim” bir ülkenin veya toplumun yüksek
doğum ve yüksek ölüm oranlarından düşük doğum düşük ölüm oranlarına geçiş
yapmasıdır. Bu değişim yüksek “hayat beklentisi” ve 70 ve 80’li yaşların
genel nüfus yapısı içindeki ağırlıklarının öncelerde başat konumda olan
çocuk ve genç nüfus oranına eşit olması veya bu oranı geçmesini temsil
etmektedir. Bu “nüfus yaşlanması” artışı ile karakterize edilmektedir.
Epidemiolojik değişim, süreç dahilinde, yüksek çocuk ve
anne ölümleri ile infeksiyon hastalıklarının prematüre ölümlerinin düştüğü
ve kronik hastalıkların ağırlığının arttığı bir gelişimi içermektedir. Bu
kronik hastalıklar, iskemik kalp hastalığı, kanser, felç, artirit,
solunumu engelleyici akciğer hastalığı, demans ve depresyondur. Bu
hastalıkların dağılımı yaş ile birlikte yükselmektedir. Bu hastalıklardan
muzdarip olanlardan bazıları birden fazla hastalık ve patolojiye sahip
olabilmektedir.
Ayrıca sakatlığın, travma ve enfeksiyon hastalıklarının
(HIV/AIDS, tüberküloz, malarya, filariasis ve poliomyelit gibi) az
gelişmiş ülkelerdeki dağılımı ile ilgisi vardır. Bu hastalıklar, ölüm
oranlarının artışına sebep olduğu gibi, daha çok ekonomik açıdan
gelişmekte olan ülkelerin genç nüfuslarında sakatlığa sebep
olabilmektedir.
1.2 FONKSİYONAL SINIFLANDIRMANIN DİLİ
Bu hastalıkların ortak geleceği, onların fonksiyonel
yetenekleri sınırlandırma oranına bağlıdır.
Sınırlandırmalarla ilgili olarak terimler için
geçenlerde basılan “Hastalığın ve Sakatlığın Uluslararası Fonksiyon
Sınıflandırması” (WHO, 2001) adlı çalışma standardize edilmiş
tanımlamalar sundu.
Sakatlık, toplum, kişi, organ sistemi veya beden
düzeylerinde fonksiyon sınırlandırma tecrübelerini kapsayan bir geçiş
terimi olarak kullanılmaktadır. Sakatlık, kişinin sağlık koşulları ile
şahsın kendini keşfetmesi bağlamı arasındaki etkileşimin sonucudur.
Bağlam, şahsi faktörlerle (örn: yaş, cinsiyet, ırk ve eğitim) ve (harici)
çevresel faktörlerle (tutumlar, fiziksel çevre ve yardımcı teknoloji,
politikalar, hizmetler, doğal çevre ve kişisel destek) desteklenmektedir.
Sakatlık, üç düzey veya perspektif açıdan
tanımlanmaktadır:
-
Beden: Beden fonksiyonları ve yapısında
sakatlığın görülmesi impairment (Noksanlık) olarak adlandırılır.
(örneğin: Kas tonunun eksikliği, konuşma yetisinin eksikliği, zihinsel
bozukluk)
-
Kişi: Sakatlığın kişinin aktivitelerinde
müşahede edilmesine aktivite sınırlanması denilmektedir.( Yürüme,
iletişim kurma ve kendine bakma yetersizliği)
-
Toplumsal: (veya toplum içindeki şahıs)
Sakatlığın katılımı zorlaştırması ve engellemesi sonucu toplumla
bütünleşmesinde görülen eksikliğe “katılım sınırlanması” denilmektedir.
(ulaşılamaz çevre yüzünden çalışamama, insanların sohbetlerine katılma
olmadığı için iletişimsizlik) Kişi iktidara sahip olmayabilir ve verilen
doğru çevresel kolaylaştırıcılarla katılıma sahip olabilir. Örneğin,
şahıs yürüyemeyebilir, fakat tekerlekli sandalye ile dolaşabilir veya
çevresel engellemelerin bir şeyleri yapmasına engel olmasından dolayı
yeteneğini gösteremeyebilir. (Sakatlıkla ilgili olumsuz tutumlar olduğu
için diğerleriyle iletişim kurma yeteneğinin verilmemesi gibi.)
Aktivite sınırlılığı önceden sakatlık olarak
adlandırıldı.(WHO,1980) Sakatlık sözcüğü, İngilizce’de yaygın klinik
uygulamalarında aktivite sınırlılığına yakın bir manaya gelmektedir,
fakat birde katılım sınırlılığının unsurlarını da içerisinde
barındırmaktadır.
Sakatlığın Global Külfeti çalışmasında “sakatlık”
genişçe kullanıldı ve belirsiz bir şekilde, noksanlığın karşılığına taban
yapılarak terimden genişçe istifade edildi. Bu analizde, sakatlık, ICF
(International Classification of Functioning, Disability and Health) ile
bağlantı yapılarak orada verilen manada -açıkça verilen sınırlandırmaların
dışında- kullanıldı.
1.3. SAKATLIK, BAĞIMLILIK VE BAKICILAR
Kronik sakatlığın dağılımı, ulusal çalışmaların bir
çoğunda dökümante edilmiştir. (Örn: Australian Institute of Health and
Welfare 1999 ve 2001; Martin ve diğ., 1988) Güçsüzlük, sağlıklı
yetişkinlerin alıştıkları yaşama göre ihtiyaç duymadıkları insani
yardımları (Örn: yiyecek veya yemeğin hazırlanması, kişisel hijyenin
sürdürülmesi ve güvenlik farkındalığı) beraberinde getiren bazı anahtar
aktiviteleri içermektedir.
Bu sakatlık olarak adlandırılmaktadır. Böyle bakım,
şahsi, ev ve sağlık ihtiyaçlarını içermektedir. Bakım hizmetini temin
edenler şunlar olmaktadır;1-aile üyeleri, 2- arkadaş veya komşu 3-
hastanın evinde çalışan sağlık personeli 4- evde bakım hizmetlerinde
bulunan sağlık veya sosyal bakım profesyonelleri 5- hastane enstitüleri.
İngiltere ve Avustralya’da “carers- bakıcılar” tabiri,
Kuzey Amerika’da “caregivers- bakıcılar” ve Hindistan ve diğer bazı
ülkelerde “caretakers- bakıcı” terimi kullanılmaktadır. “Bağımsız yaşamı
sağlayan temel görevler için düzenli olarak aile fertlerinin veya
başkasının bir diğer kişiye düzenli (genellikle günlük) olarak yardım
etmesi” bir başka tanımdır. (Brodaty & Green, 2000).
“Resmi olmayan” aile üyelerinin çoğu ve diğer bakıcılar
ilgili çalışmalar iyi dökümante edilmiştir (Brody, 1990; Jones, 1990;
Brodaty & Green, 2000). Bir çok açıdan bu bakıcılar önemlidir. Bakıma
muhtaç insanların yaşam kalitesi için önemli olan bakımın yüksek kalitede
olmasını sağlarlar. Eğer bu insanlar bu bakımı sağlamazlarsa, hükümetler
ve diğer bakım servisleri muhtemelen ne eşdeğer bakımı sağlayabilecektir
ne de buna güçleri yetecektir.
Bundan başka, bakıcıların kendilerine bakım sağlama
rolü, önemli bir konudur. Onların fiziksel ve zihinsel sağlıkları kötü bir
şekilde etkilenmiş olabilir ve sosyal yaşamları ve iş fırsatları sık sık
ciddi şekilde kesintiye uğramaktadır. Ulusal ekonomiler kalifiyeli emeği
kaybedebilmekte ve emekli ve bakıcıların sosyal güvenlik kazanımları
sınırlandırılmış olmaktadır.
Ekonomik realite ve sosyal resmin global istatistiki
verileri içinde bakım hizmetleri görülmeyebilmektedir. Bugün, bakım
çalışmaları her ne kadar aile üyeleri, arkadaş ve komşular ve formel
sektör tarafından sağlanmaktaysa da doğru dürüst bir “çalışma alanı” (mali
güvence, tanıma ve saygı duyma) olarak görülmesi gerektiği noktasında,
Uluslararası Çalışma Ofisi’nde şiddetli tartışmalar yapılmaktadır.
Sayısal olarak, aile üyeleri, bakıcı kişiler arasında
ağırlıklı olan grubu kapsamaktadır. Çalışmalar göstermiştir ki,
düşüncesizce sömürülen bir kaynak değildir. Onlara teslim edilebilen bakım
hizmetini maksimize etmeyi sağlamak, bakımın gerçekleştirilmesi sırasında
vuku bulan hatırı sayılır stresten kaçınmak, genelde uzun yıllar ve uzun
zaman alan bakımda, bakıcının rolünü ayakta tutabilmek için bakıcılara
destek ve beslenme kaynağı sağlanmalıdır.
Bu açıdan, kurumsal bakım açısından gereksiz erken
yerleşimlerden kaçınılabilir. Buna ek olarak, bir çok hemşire, doktor,
terapist ve sosyal bakım hizmetleri çalışanları, sakatlanan insanlarla
kendi evlerinde veya kurumlarında meşgul olmalıdır.
Özetle bakım çalışmasının negatif yüzü vardır ve
minimize edilmemesi gerekir. Bununla birlikte, bakımı sağlamak, insani
duruşun değerli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu değerli kısmın içinde
bakım ihtiyacı varlığını hissettirmektedir. Bu yüzden, sadece bakımı
almaya hak kazananların arasında değil, bir de bakımı sağlama ve verme ve
böyle zorunlulukların kadın ve erkek, aile bireyleri, toplum ve devlet
arasında nasıl paylaşılması gerektiği konusunda, sivil toplum içinde ciddi
bir tartışmanın olması gerekmektedir.
1.4. BAKIM İHTİYACININ GELECEK PROJEKSİYONU VE
ŞİMDİKİ TAHMİNLER
WHO’ya üye olan ülkelerin, şu anda devamlı bakıma
muhtaç sakat insanların sayısını bilmeye ihtiyacı vardır. Ayrıca,
gelecekte bakıma ihtiyacı olacakların sayısını bilme ihtiyacı ve bakım
sağlığı ile ilgili olarak, sosyal altyapı, çalışma hayatı ve ekonomisinin
uğrayabileceği olası değişiklikleri tahmin etmek ihtiyacı vardır.
Gelecek elli yılda bu servislere ihtiyaç duyacak
olanların çoğunluğu şimdilerde doğmaktadır. Eğer biz arzu edersek,
gelecekteki değişiklikleri şimdiden planlayabiliriz (örneğin; öncelikli
olarak önleme ve rehabilitasyon hizmetleri). Bu krizlerden kaçınmaya
yardım edebilir, örneğin; sağlık profesyonellerinin işe alınması ve
hastanelerde ki uygun olmayan kötü şartların önüne geçilmesi gibi.
Potansiyeli olan bazı sosyal ve sağlık politikalarını gerçekleştirmek
yıllar almaktadır. Bu politikalar, sağlık profesyonellerinin eğitimini,
uzun dönem bakım için bakım sigortasının geliştirilmesini ve bakıcıları
destekleyen yapıların geliştirilmesini gerektirmektedir. İhtiyaçları
gerçekleştirilme zorunluluğu vardır. Önümüzdeki yıllarda bu politikaların
gerçekleşmesi beklenmektedir. Biz, WHO’nun Hastalıkların Global Külfeti
çalışmasının verilerini ve BM nüfus projeksiyonlarını, 2050 yılına kadar
günlük bakım ihtiyacı olacakların sayısını tespit etmek için kullandık.
2. METOTLAR
2.1 HASTALIKLARIN GLOBAL KÜLFETİ (HGK) ÇALIŞMASI
Hastalıkların Global Külfeti projesi, Cenova’daki WHO
ve Harward Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu arasında ortaklaşa yürütüldü.
Tanımlanmış 483 hastalığın spesifik dağılımı, yaş, cinsiyet veya
hastalık-hastalık sonrası ortaya çıkan patolojik değişimler ve dünyada 8
değişik nüfus bölgesine (veya ülke gruplarına) göre belirlendi.
Kullanılan verilerde, sakatlığın 7 düzeyinin dağılımı
hesaplandı. Bir sakatlık puanlama sistemi kullanıldı. Puanlar, 22 basit
gösterge şartlarından yararlanarak yapılmış yararlı tipin bütün teşhis
listesine uygulanmasından elde edilmiş ağırlıklandırma alıştırmalarından
derlendi.
Bu koşullar, noksanlık (impairment) terimlerinin tipik
olarak diğerleriyle ilişkilendirilmesiyle tamamlandı. Önemli ağırlıklar,
“profesyonel hekimler paneli” tarafından belirlendi. Tekrarlamalı ve
kişiyi göz ardı eden yaklaşım kullanıldı. Her bir dairedeki (düzey)
oranların politika sonuçları, gelecekte dairede yapılacak değişiklik
bilgilerini besledi. Bu prosese “müzakere” denildi.
Her birine tahsis edilmiş ağırlık tercihlerine göre,
gösterge şartları, sakatlık düzeyleri içinde sınıflandırıldı. Diğer
tanımlamalar veya hastalık-hastalık sonrası patoloji görülmesi eşlemeleri,
gösterge şartları ile karşılaştırıldıktan sonra sakatlık düzeyleri
eşlendi. (Uluslararası uzman paneli, bakınız, Murray,1996:41) Bundan
dolayı, sakatlığın yedi düzeyinin dağılımı, her bir sakatlık düzeyi
şartlarının dağılımının toplanmasından sonra hesaplandı.
Dağılımlar, yaş, cinsiyet bandı ve 8 ülke
gruplandırmasına göre hesaplandı. Bu gruplandırma Dünya Bankasının
demografik ve ekonomik açıdan homojenliği makul düzeyde görülen
sınıflandırmasına dayandırıldı. (Bak. Kutu 1, sonraki sayfa) Dağılımlar,
birikimli olmamakla birlikte, birden fazla hastalığı bir arada yaşayan ve
çoklu patolojiye sahip olanlar dikkate alınmadan hesaplandı. (Sakat olup
birden fazla hastalığa sahip olan kişiler sakatlık düzeyleri için gereken
hastalıktan daha fazlasına sahip olabilmektedir).
Kutu 1. Hastalıkların Global Külfeti (1990)
Çalışmasına Göre Ülke Grupları (Murray& Lopez, 1996a)
-
Kurumsallaşmış Pazar Ekonomileri
-
Avrupa’nın Eski Sosyalist Ekonomileri
-
Aşağı Sahra Afrikası
-
Latin Amerika Ve Karayip Adaları
-
Ortadoğu İslam Alemi
-
Çin
-
Hindistan
-
Diğer Asya ve Adalar
|
HGK çalışması, 2000’li yıllar için, aşağıda göreceğiniz
gibi, güncelleştirilmiş ve iyileştirilmiştir.
-
Ülke gruplandırmaları değiştirilmektedir. (Dünya
Bankası bölgelerinden daha fazlası WHO çalışmasına yansıtmak için)
-
Hastalık-hastalık sonrası ortaya çıkan patoloji
görülmesi eşlemeler listesi, revize edildi
-
Altı etki alanı ile sakatlık sınıflandırması takdim
edildi. 1-Kendi etrafında hareket, 2-kişisel bakım, 3- acı /
rahatsızlık, 4-ıstırap/ hüzün /kaygı, 5-hafıza ve 6-konsantrasyon (bu
terimler Hastalıkların ve Sakatlığın Uluslararası Fonksiyon
Sınıflandırması etki alanı içindeki “noksanlık ve aktivitenin
sınırlandırılması” kavramlarını da içermektedir.
-
Sakatlığın önemi üzerine daha fazla bilgi açısından
sakatlığın dağılımı ve konsantrasyonu her bir teşhis ve hastalık sonrası
görülen patoloji ile ilişkilendirildi.
-
Yaş gruplarının aralığı genişletildi
-
Hastalıkların birlikte olabileceği meselesi
vurgulandı
-
Sakatlığın sayılma metotları rafine edildi
-
Çalışma, nüfus tabanlı sağlık durumu araştırmaları
ile ilşkilendilmiştir.
2.2. SAKATLIK DÜZEYİ VE BAKIM İHTİYACI ARASINDAKİ
İLİŞKİ
HGK 1990 sakatlık dağılımları, sakatlığın sayısal
verilerine dayanmaktadır veya dağılım ağırlıklıdır, yani tahmini değer
veya her bir sakatlık düzeyinin değeridir. (Murray, 1996; Murray & Lopez,
1997). Sağlık için toplumsal tercihlerin miktarı, en uygun toplumsal
sağlık idealine ilişkin olarak ifade edilmiştir. Bakım ihtiyacı gereği ile
bu düzeyler arasında yaklaşık olarak ilişkilerin olması gerektiğini
varsaydık. (varsayım tahminlerimizin amaçlarındandır)
Her bir gösterge şartının tanımı, incelenen sakatlık
puanı alıştırmalarında kullanıldı ve hakim gereken bakım düzeyi olarak
hazırlandı. Bu şartlarla birleştirilen sakatlık puanları, sakatlık
düzeylerinin sınıflandırılmasında temsil ettikleri düzeylerin belirlenmesi
için sonra eşlendi.
Bu varsayımları doğrulamak için, dünya çapında
İngiltere Milli Sağlık Servisinde çalışan 20 profesyonel sağlık grubunu
çalışmalara kattık. Sakatlığın dağılım ağırlıklarında elde edilen
listelenmiş 22 gösterge şartını kullandık.
Katılanlardan şu konularda karar vermesi istenildi:
Tanımlanmış koşullarda; 1- yetişkin bir hasta için gereken insani yardım,
2- ev ve sağlık ihtiyaçlarının belirlenmesi, ayrıca, 3- sağlıklı bir
yetişkinden beklenilmesi gerekenler. Gereken bakım ihtiyacının günlük
olması, haftada bir kezden fazla veya az olmasının veya bunların
hiçbirinin gerekip gerekmediği soruldu. Sakatlığın mahiyetinin
öğrenilmesinde iki gösterge şartı hakkında kıdemli bir doktor ve kıdemli
bir hemşireye de (kendileri zihinsel engellilerinin sakatlıkları konusunda
uzmanlar)
danışıldı.
2.3. İSTATİSTİKSEL METOTLAR
BM nüfus verilerini, yeniden gruplanan yaş aralıkları
eşlemelerini HGK çalışmasında 2000’li yıllarda sakatlığın dağılımını
tespit etmek için kullandık. Buna ek olarak, orta doğurganlık nüfus
projeksiyonlarını 2010, 2020, 2030, 2040 ve 2050 yıllarının tahmininde
kullandık.
Biz sakatlığın dağılımlarını sabit kabul ettik ve
sakatlık dağılımlarını her ülke grubunu, aynı örnek ülke grubu içinde
sayarak hesaplamalar yaptık. Günlük bakım ihtiyacı duyan 6 ve 7 sakatlık
düzeylerinin dağılımlarını hesapladık. Kutu 2’de, sonraki sayfada,
varsayımların tam listesi verilmiştir. Bu varsayımların sınırları ve
geçerliliği 4. bölümde 17-30. sayfada tartışıldı.
KUTU 2: Şimdi Ve Gelecekte Bakım İhtiyacı
Kavramı İçin Hazırlanan Varsayımlar Listesi
-
Yaş, cinsiyet ve ülke gruplarında spesifik
sakatlık dağılımları için HGK çalışmasının hesapları geçerlidir.
-
Sakatlık şartlarının oluşması, daha fazla şans
eseri olmaktan ziyade, bireysel özellikler taşımaktadır.
-
Sakatlık düzeylerinden günlük bakım için gereken
bakım ihtiyacı tahmin edilebilir.
-
Sakatlık düzeylerinde verilen günlük bakım
ihtiyacı, kültürler ve ülkeler arsında benzerlikler göstermektedir.
-
Yaş ve cinsiyet açısından spesifik sakatlık
dağılımları, 50 yaşın üzerindekilerde sürekli olacaktır.
-
BM orta düzey doğurganlık nüfus projeksiyonları
geçerlidir.
|
İki düzeyin dağılımı, basit olasılık temelinde
birleştirildi. Yayınlanan dağılıma, bu gruplara ferdi olarak girmesi
ihtimal dahilinde olanlar alındı. Şans eseri, günlük bakım ihtiyaçları
düzeylerinin ikisine de düşen insanları saymadık, istisna yaptık.
Bu yüzden, 6 ve 7. sakatlık düzeyinin her birinde olma
ihtimali, 6.düzeyde olma ihtimalinden fazla, her ikisinin 7. düzeyde
bulunma ihtimali daha aşağıda bulunma ihtimalinden daha azdır. Ciddi
sakatlanmış çocukları bu kapsamda değerlendirdik.
Hassas analizi en kötü senaryoyu göze alarak
gerçekleştirdik. Bu analizde insanlarının çoğunun 5, 6 ve 7. sakatlık
düzeylerinde olduğunu tahmin ettik ve öyle yansıttık. Benzer bir şekilde
6. ve 7. sakatlık düzeyleri birlikte değerlendirilerek birleştirildi.
Sonuçlar, ülke ve ülke grupları tarafından hesaplandı.
Onlar aşağıdaki gibi sunuldu:
Demografik açıdan, bağımlılık oranı, yaşlı ve çocuk
sayısı toplamının çalışma yaşı nüfusuna bölünmesidir. Bakıcıların çoğu, 60
yaşın (örneğin; yaşlı nüfusun bağımlı eşleri veya sakat yetişkinlerin
öğrenen anne ve babaları) üzerinde olacak veya bazı durumlarda çocuklar
bağımlı yetişkinlerine bakmak zorunda kalacaklardır.
Bu demografik indeks, ayrıca, informel ve profesyonel
bakım için, mevcut iş güçlükleri üzerine bağımlı nüfusa hitap eden
standardize edilmiş ölçüler verir. Bunun gibi, sayılardaki bu
değişiklikler, artan bağımlılığın geniş sosyal etkilerini, bağımlı olan
nüfusun kaba oranından daha iyi yansıtabilir.
3. BULGULAR
3.1 Sakatlık Düzeyi Ve Bakım İhtiyacı Arasında
İlişki
Sağlık profesyonellerinin incelemeye ortalama cevapları
Ek 1’de rapor edilmektedir. 6. yada 7. sakatlık sınıfının bütün gösterge
şartlarını taşıyanların, günlük bakımdan daha fazla bakıma ihtiyacı olduğu
düşünülmektedir. Ayrıca, üçte iki sakatlık sınıfı olan 5. sınıf şartlarını
taşıyanlar. günlük bakım ihtiyacı kapsamında değerlendirildi.
Temel analizimizi, 6. ve 7. sakatlık sınıflarını göz
önüne alarak sınırlandırdık, ayrıca, analizin hassasiyetini arttırmak
için 5. sınıfı dahil ettik.
3.2. Sakatlanma Durumlarının Yaygınlığında Günlük
Bakım İhtiyacı
Ülkeler tarafından günlük bakım ihtiyacının sayısal
tahminleri grup, yaş ve yıl olarak Ek-2’de verildi. Duyarlılık
analizindeki dağılıma karşılık olarak, daha liberal kriterler içeren
(sakatlık önem derecesi 5, 6 ya da 7) günlük bakım ihtiyacı oranları, Ek-3
de verildi. Tek tek ülkeler için tahmini oranlara, Dünya Sağlık Örgütü web
sitesinde ulaşılabir.
http://www.who.int/ncd/long_term_care/index.htm
http://www.who.int/ncd/long_term_care/Long_term_care_publications.htm
2000’de temel durum, bağımlı nüfusun (daha kısıtlayıcı
tanım, 6 ve 7 sakatlık düzeyleri) tüm nüfusun % 4-5 ini yada çalışan
yetişkin nüfusun (bağımlılık oranı) %7-8 ini kapsayacak olduğudur. Ülke
gruplanmalarına karşın, bu sonuçlar dikkate değer şekilde tutarlıdır.
Aşağı Sahra Afrika hariç temel bağımlılık oranı %10 dur.
Şekil-8 Toplam nüfusun bakım ihtiyacı oranı ve
bağımlılık oranı, (2000 yılı ile karşılaştırılmalı), günlük bakım gereken
insanların dağılımı içinde bölgelerin farklılığına göre resmedildi.
Bağımlılık oranı, bağımlı insan sayısının toplam nüfusun 15-59 yaş
arasındaki insan sayısına oranıdır. Bağımlılık oranı ve toplam nüfusun
orantısı için, sol taraftaki skalaya bakılabilir. Günlük bakım ihtiyacı
duyan insanların dağılımındaki değişikliklere ise, sağ taraftaki skalada
yer verilmiştir.
Gelecek elli yıl üzerine, tahmin edilmiş dört ana
değişim modeli vardır. Birinci grup, Avrupa’nın Eski Sosyalist
ekonomilerini kapsar. Bu ülkelerde, erişkin nüfus yapısı ile düşük ve
azalma seyri gösteren doğurganlık oranı, yaşlılık döneminde hayatta
kalanlar ile birleşince, bağımlı insanların sayısının azalmasına sebep
olacaktır. Bu azalma, %36 (Estonya), %32 (Bulgaristan) ve % 25 (Ukrayna)
kadar olacaktır.
Bununla birlikte, aynı dönemde (15-59 yaş
arasındakiler) çalışan nüfustaki azalmalar, bağımlılık oranını, % 8’den %
12’ye yükseltecek demektir. Bağımlılık oranı, Ermenistan’da % 17’ye
varacaktır. Benzer bir model, düşük doğum oranları ve yüksek yaşam
beklentisi içinde İtalya ve İspanya gibi bazı Batı Avrupa ülkelerde,
bağımlılığın dağılımı statik, fakat bağımlılık oranı % 13’lere
ulaşacaktır.
ŞEKİL
1: AVRUPA’NIN ESKİ SOSYALİST EKONOMİLERİ
İkinci grup, kurumsallaşmış pazar ekonomileridir.
Yüksek hayat beklentisi ve İkinci Dünya Harbinden sonra “bebek patlaması”
olan neslin yaşlanması, 2040’a kadar bağımlı insanların sayısında ılımlı
artışlara (ortalama %31) sebep olacaktır. 1970 ve 80’lerdeki doğum
oranlarındaki azalışla ilgili olarak bazı ülkelerde ondan sonra sapmalar
olmuştur.
Artışlar, genellikle Avrupa ve Japonya’da (0-20 %) daha
küçüktür. Kuzey Amerika ve Avusturalya’da daha büyüktür. Bağımlılık oranı
artışları %10 ile % 7 civarında artacak, ancak, Japonya’da %13’e
ulaşacaktır.
ŞEKİL 2: KURUMSALLAŞMIŞ PAZAR EKONOMİLERİ
Üçüncü grup Çin ve Hindistan’dır. Bu ülkeler, 2050’de
bağımlılığın dağılımında büyük artışları tecrübe edecektir.( 70-120 %).
Çin de bağımlılık oranı % 8’den % 14’e ve Hindistan da % 9’dan % 12’e
çıkacak olan artışlar daha da dikkati çekicidir.
ŞEKİL 3: ÇİN
ŞEKİL 4: HİNDİSTAN
Son grup Latin Amerika ve Karaip Adaları, Orta Doğu
İslam Alemi, Aşağı Sahra Afrikası ve Diğer Asya ve Adalarıdır.
ŞEKİL 5: LATİN AMERİKA VE KARAYİP ADALARI
ŞEKİL 6: ORTA DOĞU İSLAM ALEMİ
ŞEKİL 7: AŞAĞI SAHRA AFRİKASI
ŞEKİL 8: DİĞER ASYA VE ADALAR
Mutlak manada bağımlı insanların sayısında çok büyük
artışları bu ülkeler tecrübe edecektir (Ülke gruplamalarına göre artışlar
ortalama olarak % 115-257). Somali, Uganda, Kongo Demokratik Cumhuriyeti,
Burkina Faso, Liberya, Nijerya ve Filistin İşgal Topraklarında artış
oranları % 400’ün üzerinde müşahede edilecek. Bu artış Yemen’de % 581
olacaktır (artış beş kat fazladır). Bununla birlikte, bu ülkelerdeki tüm
nüfus artış halindedir.
Bağımlılık oranlarındaki artışlar daha ılımlı
olacaktır(% 7-10 aralığından % 10-11’e). Yemen’in bağımlılık oranı, %
7.5’te sabit, mevcut olduğu gibi kalacaktır. Ancak bazı ülkeler, örneğin
Küba ve Singapur gibi, bağımlılık oranında büyük artışlar görecektir.
5, 6 ve 7. sakatlık sınıfında bulunan insanları dahil
ettiğimiz duyarlılık analizindekiler, bağımlılık oranı ve tahmini dağılım
açısından yaklaşık % 50 artacaktır. Eğer daha liberal tahminler doğruysa,
Çin’de çalışan nüfusun içinde her beş kişiden biri, günlük bakım gereken
biri olabilecektir.
4. TARTIŞMALAR
4.1. Tahmini Varsayımlar
Sunulan tahminler, aşağıda izlenilecek beş ana
varsayıma göre hazırlanmıştır.
4.1.1. Nüfus Projeksiyonları
Kullanılan verilerin en doğru olması muhtemeldir. Nüfus
projeksiyonları iyi kurumsallaşmış bir disiplindir. Nüfus
projeksiyonlarında 50 yaşını geçince sakat kalacak olan insanların büyük
çoğunluğu, zaten doğmuş olacaktır. Projeksiyonlar, başlıca, yaşa özgü ölüm
oranları ile göreceli olarak daha düşük olan doğum oranlarındaki olası
değişiklikleri karşılaştırmak için kullanılır. Birleşmiş Milletler nüfus
projeksiyonu, yüksek, orta, düşük ve sabit doğum oranlarının tahminlerini
eğer arzu edilirse, daha duyarlı analizlerde kullanılabilsin diye
vermektedir.
Nüfus verileriyle gelen potansiyel büyük bir problem
de, HGK’i çalışmasının 60 yıl üzeri yaş kategorisini kullanmaktır.
Gelişmekte olan ülkelerde, bu gruplandırma en az üç kısma ayrılmaktadır.
Bunlar; genellikle sağlıklı da denilen genç yaşlılar (60-70), orta yaş ve
sağlıklı iken bile çoğu kez fiziksel koruması az olan ve sakatlandıran
hastalıkların ağır külfetini çeken yaşlının yaşlısıdır (85 yaş ve üzeri).
Felç, demans ve kalça frakturunun (femur başı kırığı) görülme sıklığı,
yaşa bağlı olarak üssel artmakta ve 85 yaş üzeri insanlar içinde daha
yaygın olmaktadır. Bunun sonucu olarak, 60 yıl üzeri yaş gruplarının yaş
yapısındaki değişiklikler, baştanbaşa sakatlığın dağılımı üzerinde önemli
etkiler yapabilmektedir.
Belirsizliğin bir diğer kaynağı da hastalıkların
çoğunun ortaya çımasından ziyade ölüm oranı beklentilerindeki fazla
kararsızlığa yol açan HIV salgınının gelecekte yönünün ne olacağıdır. Bir
de, sosyo-ekonomik kararsızlıklardaki geniş skala, ölüm artışlarına sebep
olabilir (Eski Sovyetler Birliğinde, yetişkin ölüm oranlarında 1984
yılındaki hızlı artışlar da görüldüğü gibi) (Leon ve diğ.,1997)
4.1.2. SAKATLIĞIN DAĞILIM ORANLARININ GEÇERLİLİĞİ
HGK çalışması sakatlığın dağılım oranlarının
geçerliliği, bazı sorulara kapı açmaktadır. HGK projesi, geniş değişimdir
ve değişken niteliklere dayanmakta ve rafine edilen ve zaman içinde
iyileştirilen bir çalışmadır.
HGK çalışma katalogları, yaş ve memleket grupları, 483
hastalık teşhisi veya teşhis-hastalık sonrası patoloji eşleşmelerine göre
dağılım vardır. Bulaşıcı olmayan hastalıkların ve bunların sonuçlarının
kapsamı çok farklıdır. Örneğin; şeker hastalığının beş komplikasyonu
listelenmektedir, fakat, her bir kategorinin yalnızca birisinde felç ve
femur boynu farkturu vardır.
Bahsedilen bir çok hastalık gibi, bağımsızlıktan
tamamıyla bağımlılığa bir geniş aralıkta sakatlıklara sebep
olabilmektedir. Geçerli çalışmada, hataya kapı açan ve muhtemelen sağlık
bakımı müdahalelerine ilgisiz olan ortalama önemdeki ağırlıkları
kullandık. Sakatlığa yol açan hastalıklar birlikte kümelenmeye meyillidir,
öyle ki, herhangi bir kişide sık sık birden fazla hastalık ortaya
çıkmaktadır.
Klinik ve kavramsal olarak, teşhislerden sakatlığı
ortaya çıkartmak alışılan bir pratik değildir. Kişisel düzeydeki sakatlık,
vazifenin veya aksiyonun gerçekleştirilmesinde anormalliklerin veya
sınırlamaların olmasıdır. Onlar, kendi paylarına düştüğü kadar tanımlandı
ve değerlendirildi. Ve bazı durumlar ancak, patoloji açısından sonradan
açıklanabilir veya hiçbir zaman yeterli bir şekilde açıklanamaz. Böyle
aktivite sınırlaması bir çok faktörün bir araya gelmesine bağlıdır.
-
Tip, konum ve patolojik hastalıkların ağırlığı. Örn:
periferik vasküler hastalıklar sonucu ekstremite kesimlerinin boyutunu,
romatoid artirit hastalıklarındaki iltihaplanmanın yoğunluğunu ve
nörolojik hastalıklarda doku bozukluğu bölgelerini içermektedir.
-
Hastalık öncesi yetenekler, psikolojik beslenme
kaynakları ve psikolojik intibak kabiliyeti, sakatlanmaya sebep olan
hastalıkların görülmesinde etkili olan önemli altkümelerdir.
-
Sakatlık patoloji toplamına ve izolasyon içinde sık
sık gerçekleşmeyen belirli kişisel psikolojik süreçlerin bağlı
olmaktadır.
-
Kültürel ve yaş (birde cinsiyet) temelli yapılmış
tanımlamalar, insanların ne yapabileceğine veya gerçekte alışıldığı gibi
yapabilmelerine katkıda bulunmaktadır.
-
Rehabilitasyon ve çevre ve sosyal değişiklikler,
sakatlıkların etkilerini minimize etmede kişinin katılımına yardımcı
olmaktadır. (Bozukluğun veya aktivite sınırlamasının tedavi edilip
edilmediğine bakılmasızın)
Aktivite sınırlandırmalarının hemen hemen sonsuz sayıda
tanımlamaları yapılabilmektedir. Onlardan biri de insanın üstlendiği
aktivite veya vazifedir. Bu aktiviteler, etki alanlarına, veya boyutlarına
veya bir düzine içinde olmasına göre sınıflandırılabilmektedirler.
Ulaşabilme, hareketlilik, uzanabilme, el becerisi, idrarını tutabilme,
kişisel bakım, davranış, görüş, işitme ve entelektüel vazifeler gibi
kategorilere ayrılmaktadır. (WHO, 2001) Ağır sakatlığın global skalasını
tanımlama amaçlı bir çok teşebbüs gerçekleştirilmiştir. Topluluk
incelemeleri, bireysel sakatlık dağılımlarında olduğu gibi, sakatlığı bir
çok değişik açıdan tanımlayarak, sakatlık düzeyleri dağılımını rapor
etmişlerdir.
HGK projesinde, teşhislerden çıkartılan sakatlığın
alışılmadık adımının benimsenmesinin sonucu olarak sakatlığın nüfus
incelemeleri, varolan mevcut içinde sınırlandırılmıştır. Bazı ulusal
incelemeler, çalışılmış, fakat dünya boyutunu kapsamamıştır. Ayrıca,
sakatlık tiplerinin muhtelif tanımlamaları ile incelemeler arasında
genellikle farklılıklar vardır. Direkt karşılaştırma güçlükleri vardır.
Bu güçlüklere rağmen, sakatlık hakkında bilgi sahibi
olmak çok önemlidir. Çoğu kez, bireylerin günlük yaşamlarında yapabildiği
veya yapamadığı işler, yeteneklerin sınırlandırılması sonucu mecbur
olmaktan daha önemli olmaktadır. Sakatlık, eğitim ve iş fırsatları, ev,
aile ve sosyal yaşamda ve bir vatandaş olarak topluma katılımda
sınırlamalar getirebilmektedir.
Sakatlık, ayrıca, günlük yaşamın temel aktivitelerinde,
kişisel yardım ihtiyacına neden olmaktadır. Bir de şu alanlarda etkili
olmaktadır: Fiziksel çevrenin adaptasyonu, bakım için sağlık servisleri
veya problemlerin iyileştirilmesi veya daha da kötüleşmeyi engelleme veya
komplikasyonların gelişmesini engelleme. Sağlık ekonomisi ve politikası
alanında, sakatlıkta olduğu gibi sağlık durumunun böyle ölçülmesi, bütün
bakım sağlığı sisteminin ve bakım müdahalelerinin sonuçlarını
değerlendirmekte kullanılmaktadır.
HGK 1990 çalışmasından, hastalıkların teşhis
dağılımlarından farklı ağırlıktaki sakatlıkların yaygınlığını tahmin
etmeğe teşebbüs ettik. Bu teşhisler, temel basılmış eserlerden ve uzman
fikirlerinden oluşmaktadır. Bu tahminlerin yerine geçecek doğrudan
ölçülmüş dağılımların yerine hazır olan verilerin ne zaman kullanılacağı
çalışmamızın ana meramı olmuştur.
Yalnız, hastalıkların birlikte görülmesi üzerinde çok
az veriye ulaşılabildi ve bu hastalık-hastalık sonrası görülen
patolojilerin içeriğinde birleştirildi. (örn: tüberküloz ile veya HIV
enfeksiyonsuz)
Sakatlık dağılımlarının basılmış tabloları bu
nedenledir.-Birikimli olmayan- Bireyler, birden fazla hastalığa sahipse,
ağır sakatlık düzeyleri altındaki tabloda bir kereden fazla görünme
ihtimali mümkün olmaktadır.
Belirli sakatlık düzeylerinin bir diğer eleştirisi de,
sakatlığa sahip olan insanların bakışını içermesinden ziyade, bütün
değerlendirmelerin profesyoneller tarafından hazırlanmasıdır. Yapılmış
final değerlendirmeleri bunu etkileyecekse, çalışma karmaşık bir hal
alacaktır.
HGK 1990 tahminleri çok yönlü olmanın üstünlüğünü
bünyesinde barındırmaktadır ve en azından bazı hastalıkların dağılımında
temel bilgidir. Bununla birlikte, tahminler, çok yaklaşık varsayımlardır
ve derleme tarzında çok açık sınırlandırmalara tabi olmak zorundadır.
4.1.3. ÜLKE GRUPLARININ HOMOJENLİĞİ
Sakatlığın dağılımı oranları, sekiz ülke gruplandırması
içinde farklı ülkeler arasında benzerlik olduğu varsayımına dayanmaktadır.
Örn: Avrupa ülkeleri arasında değişen felç vakaları üç kat, kalça kırığı
ise iki kat fazladır. Bununla birlikte, Kurumsallaşmış Pazar Ekonomileri,
Avrupa’nın Eski Sosyalist Ülkeleri, Aşağı Sahra Afrikası ve Latin Amerika
gibi grupların çoğu için geniş tahminlerin hazırlanmasının amacı, gelecek
için makul olabilecek varsayımların oluşturulmasıdır. Ana istisna, Diğer
Asya ve Adalarıdır. Bu adalar, diğerlerine nazaran iyi gelişmiş sağlık
ekonomilerine sahip olan ülkelere (Hong Kong ve Singapur gibi) ile çok az
gelişmiş ülkelere sahiptir. (Mongolya, Bangladeş ve Vietnam gibi)
4.1.4. SAKATLIĞIN DAĞILIM ORANLARININ İSTİKRARLILIĞI
Sakatlığın dağılım oranlarının gelecek elli yılda,
durağan olacağı farz edilmektedir. Bu yaklaşım bir de, başkaları
tarafından gelecekte sakatlığın dağılımı projeksiyonlarında ve bakım
servisi için kullanılmaktadır. (Avustralya Sağlık ve Refah Enstitüsü,
2001, s:203)
“Başarılı yaşlanma” arzusunu duyabilme, zaman içinde
hastalıkların baskı altında tutulması şartına bağlı olarak artış içinde
olacaktır. Sakatlığın başlangıcı ve süreci sırasında, Sakatlık koruma
programlarıyla, sağlıklı yaşam tarzı, ekonomik ve sosyal şartların
iyileştirilmesi ve daha iyi bakım ve rehabilitasyon ile ölüm
kısaltılabileceği veya baskı altında tutulabileceği umulmaktadır.
Sakatlık yapan hastalıkların çoğundan korunulabileceği
veya etkilerinin ertelenebileceğine inanmak için makul sebepler vardır.
Farklı ülke gruplandırmaları; ülkelerin farklı bölgeleri; zaman içindeki
asırlık eğilimler; kişisel risk faktörlerine dayalı nüfus yapıları; sosyo
ekonomik statü kapsamı arasında hastalıkların ortaya çıkışı açısından
büyük farklılıklar vardır. Göçmen çalışmaları, genellikle bir kuşak
içinde, bazı benzer hastalıkların bazı benzer risklerle kazanıldığını
(yerli nüfus yapılarında olduğu gibi) göstermektedir.
Nihayet, bazı müdahale çalışmaları, sakatlığa sebep
olan hastalıkların oranını “deneysel” durumlar azaltmıştır. Kan basıncını
düşürmek felci engellemekte, kalsiyum ve D vitaminleri kalça kırığı
riskini azaltmakta, kolesterolün azaltılması iskemik kalp rahatsızlığını
azaltmakta ve felçlilerin rehabilitasyonunu organize etmek sakatlığı ve
sakatlığın kurumsallaşmasını engellemektedir. Bunun gibi önleyici
eylemleri müdahale çalışmalarını içermektedir.
Zaten, dünyanın çoğu yerinde, poliomyelit sonucu
sakatlanma ve kızamığın nörolojik sekelleri aşı tarafından
engellenebilmektedir. İskemik kalp rahatsızlıklarında –asırlık trend- felç
ve bazı kanserler, geçmiş on yıllarda aşağı düşen bir seyir izlenmiştir.
Bununla birlikte, yaşa özgü kalça kırığı oranları
Avrupa’da yükselmektedir. Sigara içmeyle bağlantılı hastalıkların, sigara
içmenin azaldığı ülkelerde azalma ihtimali yükselmiştir ve onlar aşağıdaki
hastalıkların hızla artacağını beklemektedirler. (kronik engelleyici
akciğer hastalığı, akciğer kanseri ve iskemik kalp rahatsızlığı)
HIV enfeksiyonun yaygın olduğu ülkelerde sakatlık ağır
bir külfet meydana getirmektedir. Bakım alma rolü verdiği bir çok
yetişkini öldürmektedir. Demansın ve şizofrenin yaşa özgü yaygınlığı,
hiçbir anlamlı değişiklik izi göstermektedir. Anlamlı görünmeyen değişim
izleri hastalıkların etiolojisini anlamak için yeterli değildir. Bu tür
hastalıkları engellemek için şimdilerde zayıf bir ihtimal vardır. Bu
ifadeler bir de osteoartirit, katarakt ve gözdeki tabaka dejenerasyonu
içinde geçerlidir.
Hastalıkları baskı altında tutup tutmamanın delili,
gerçekten ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerin kaynaşmasının vuku
bulmasıdır, fakat hala umut vardır. Amerika Birleşik Devletlerinde Ulusal
Uzun Dönem Bakım incelemesinde, 65 yaş üzeri insanlardan standart hale
getirilmiş yaş oranları içinde, günlük yaşam aktivitelerinin en az birini
yerine getirmedeki başarısızlık % 65 idi. Bu oran, 12 yıldan sonra % 3.6
azaldı. Azalışlar, sakatlık düzeyleri ve yaş tabakalarının her birinde
görülebilmektedir. Ne yazık ki, diğer çalışmalar bunu doğrulamayı
başaramadı. (Avustralya Refah ve Sağlık Enstitüsü1999 ve 2001; Crimmins
ve diğ.,1997). Bundan sonra, dünya topluluklarının ekonomik, sosyal ve
bakım sağlığındaki yetersizlilikleri herhangi bir hastalığı engelleme
konusunda, büyük değişikliklere sebep olacaktır. Şimdiki erişilen
verilerin kullanılmasıyla modellendirilen böyle değişimleri izlemek zor ve
imkansız gözükebilmektedir. (biz buna teşebbüs ettik). Geleceğin raporunu
şekillendirmek için, gelecek çeyrek asırda sakatlığın ayrıntılı verilerine
sahip olmak gerekecektir.
4.1.5. SAKATLIK DÜZEYİ VE BAKIM İHTİYACI ARASINDAKİ
İLİŞKİ
Yetişkinlerin çoğu, başkalarının yardımına doğrudan
başvurmadan hayatlarını idame etme yeteneğine sahiptirler. -en azından
kısa dönemde- Sakatlıkla birlikte, kişiler biyolojik ve sosyal olarak
hayatta kalmak için gerekli olan vazifeleri yerine getirememeye
başlayabilirler. Bu gerekli olan vazifeler şunlardır: yemek ve içecek
hazırlama ve tüketme; düşmeler, yangın ve diğer yaralanmalardan korunmayı
sağlama; yangın; temiz kalma, ısınma ve giyinme; ve temiz kalmayı sürdürme
ve güvenli iskan.
Kişi bu vazifeleri yerine getirmeyi beceremiyorsa, o
kişinin normalde kendisinden beklenilen vazifeler için yardıma muhtaç
olduğunu kabul edebiliriz. Bundan başka, çeşitli toplumlarda ve ülkelerde
üstlenilmek zorunda kalınan vazifeler arasında makul bir ilginin olması
gerekmektedir.
Bakıcıya gereksinim, bağımlılık olarak
tanımlanmaktadır. Sakatlığı nicelemek karmaşık bir iştir. “Gerekli” olarak
düşünülmesi gereken vazifelerin neler olması gerektiği hakkında tam olarak
çok az anlaşma vardır.- Özellikle, dikkate alınan sosyal ve serbest vakit
aktiviteleri, diğer iradeli aktiviteler, alışveriş yapmak ve parayı
yönetmek gibi kompleks vazifeler. Böyle vazifeler, ülkeler ve toplumlar
arasında değişebilmektedir.
Yardım ihtiyacının şiddetini ölçmenin yöntemlerinden
biri, insan yardımı olmadan kişinin zamanı süresi ne olursa olsun
yönetebilmesidir. – Bu “İhtiyaç aralığı” olarak da adlandırılmaktadır.
(Isaacs& Neville, 1979) “Uzun aralık” ihtiyaçlar, günde bir kereden daha
az tedarik edilmesi zorunlu olanlardır. (örn: alışveriş, veya paranın
yönetimi) “Kısa aralık” ihtiyaçlar, günlük gerekenlerdir. (örn: yemek
hazırlamak). “Kritik ara” ihtiyaçlar, gün boyunca tahmin edilemeyen
ihtiyaçlardır. (tuvalete gitme ihtiyacı gibi). Bütün zaman aralığı için
ihtiyaç duyan insanlar, bazen ek olarak “yoğun bakım ihtiyacı”
kategorisine dahil edilmektedirler.
Sakatlığı değerlendirmek için kural koyucu öğeler
vardır. Biz bir dereceye kadar, bağımlıyız.(veya birbirine bağımlı).
Karışık toplumlarda, günlük yaşam ihtiyaçlarının (yiyecek, elektrik, su)
çoğu yalnızca çalışma ve diğer kişilerin aksiyonları elde edilmektedir.
Bir de diğerlerine sosyal geçim sağlamak ve duygusal destekleri için
ihtiyaç duyarız. Bazı sık tekrarlanmayan ev aktivitelerini
üstlenebiliriz.(eğer aileler içinde vazife taksimatı var ise veya ücretli
yardım)
Normal ve anormal bağımlılığı neyin oluşturduğunu kesin
tabirlerle tanımlamak kolay değildir (Wilkin, 1987). Bu farkın önemi,
Amerika Yaşlılık Üzerine Ayrıntılı Çalışmasında betimlenmiştir.
Sakatlık, GYA’nin basit vazifelerinde “kişi yardımına
ihtiyaç duyma veya alma” olarak tanımlandı. Cevap verenler kapsamında
yardım aldıklarını söylediler, fakat kendileri vazifeleri yerine getirme
kapasitelerine sahiptiler. Yardım alanların artan dağılımlarının
tahminleri % 83 idi. (Crimmins ve diğ., 1997)
Bazı çalışmalar, sakatlık (aktivite sınırlama) ve bakım ihtiyacı
arasındaki ilişkiyi inceledi. Bir diğeri, Yeni Zelanda’dan, bakım (bütün
kaynaklardan) gerektiren haftalık saatlerin gözlenmesini, Fonksiyonel
Bağımsızlık ölçümünde ki hesaplarla ve Edinburgh Rehabilitasyon Durum
Ölçeğiyle karşılaştırdı. Kapsamlı ilişki yalnızca ılımlı bir şiddette idi.
(Bağlantı katsayısı yaklaşık 0.4) Bu ilişki kapsamlı problemler ve denetim
için gereken durumların bazı şartları yüzünden zayıflatıldı. Eğer bunlar
hariç tutulsaydı, kalan durumlar için, (kuvvetli) sağlam bir ilişki ortaya
çıkardı (Disler ve diğ., 1993).
1998’de Avustralya İstatistik Bürosu incelemesi,
sakatlık düzeyiyle alınan bakım arasındaki ilişkiyi tetkik etti. Ağır ve
ciddi faaliyet kısıtlamasıyla evde yaşayan 961.600 insanın büyük
çoğunluğunun (958 bini) yardıma ihtiyacı vardı. Bunların en azından %
60’ının günlük bakıma (tanımlanmış kısıtlamaların tipine göre hükmedilmiş
) ihtiyacı vardı. (Avustralyalı Sağlık ve Refah Enstitüsü, 2001: Tablo
7.2). Buna ek olarak, 210 bin Avustralyalının tamamının günlük bakıma
ihtiyacının olduğu farz edilebilir.
Birleşik Krallık Tıbbi Araştırma Konseyi Kapsamlı
Fonksiyon ve Yaşlılık Çalışması, 4 İngiliz kasabasında 65 yaş üzeri 10.377
insanla gerçekleştirilmiş ortak bir çalışmadır. Sakatlık (faaliyet
kısıtlama), günlük yaşam skalasının Townsend aktivitileri kullanılarak
ölçüldü. Alınan bakım, röportajlar sayesinde tetkik edildi. Ciddi sakat
grubunun % 3’ü bağımsız, % 14’ü günlük bakımdan daha az sıklıkta yardıma
muhtaç, % 62’si en azından günlük yardıma muhtaç, % 21’i sürekli gözetime
ihtiyaç duydu. Bu çalışmada, bu yüzden, çok sakat insanların büyük
çoğunluğu günlük bakıma aldı. Profesyonel bakıcılar vakaların % 25’inde
tek yardım kaynağı, % 10’dan fazlası informel bakımla sağlamış, bakımın %
65’i tek başına informel bakıcılar tarafından gerçekleştirilmekte idi.
(MRC CFAS,1999)
İskoçya’dan 65 yaş üzeri 5000 insan üzerine yapılan bir
çalışma da, bağımlılık ve sakatlık (aktivite sınırlılığı) düzeylerini
(günlük yaşam skalasının Townsend aktivitileri kullanılarak ölçerek)
karşılaştırdı. Makul bir benzerlik vardı. Bağımsız katılanların hiçbiri
Townsend “ciddi yetersiz” grubunda değildi, bunların çoğu, kısa yada
kritik dönem bağımlılık grubunda idi. Bununla birlikte ortaya çıkan
bağımlılık için Townsend sayısının duyarlılığı uzlaştırıldı. Zihinsel
sağlık problemleri yardım ihtiyacına sebep oldu. Hatta bunlar arasında
kritik sürelerle fiziksel olmayan sebeplerin ihtiyaç olması, %20’nin
aşağısında veya kapasitesiz gruplar içinde, GYA kriterine dayanan bakım
ihtiyacı tahminleri önerisi, daha düşük olacaktı (Bondand Carstairs
1982 ).
HGK, 1990 çalışmasında, Sakatlıklar, ağırlık ölçümleri
tercihlerine dayanılarak gruplandırıldı (veya Kamu hizmetleri–değerin bir
ölçümü, değer yada sağlık durumunun istenirliliğine göre ). İdeal olarak
bakım ihtiyacı doğrudan araştırma ile belirlenmeliydi. Böyle verilerin
yokluğunda, biz sakatlığa dayanarak tahminler yapabiliriz (aktivite
sınırlama).
Bakım ihtiyacını tahmin etmek için, sakatlığın önemiyle
ilgili verilere ihtiyaç duyarız. Örneğin; bir vazifenin yerine
getirilmesinde sınırlamanın boyutlarını yada geçekleştirilebilir veya
gerçekleştirilemez görevlerin zorluğunu ölçmek. Bu, birey için aktivitenin
önemli elementlerini içeren vazifeyi, geçekleştirebilmenin çekiciliğinden
farklıdır ve sakatlığın ağırlığında olduğu gibi, damga veya diğer
sakıncalar onu gerçekleştirememekle ilişkilendirilmiştir. Hizmet
programlarına ağırlık verme sağlık ekonomisinin kökleşmesini sağlar iken,
ciddi değerlendirmeler, daha fazla klinik açıdan yöneltilmektedir. Genel
dönemlerde, onu öyle farz etmek mantıksız değildir. Ağırlık ve çekicilik
arasında oldukça yakın ilişkiler vardır, fakat bu varsayımlar, yaklaşık
düzeylerin miktarını zaten yaklaşık olan sürece daha fazla ekler.
Bu rapor için, belirli görevleri yerine getirme
yetersizliği dağılım verilerine sahip değiliz. Onun yerine, HGK çalışması
tarafından tanımlanmış sakatlık düzeylerini kullandık. Biz bundan dolayı,
günlük yardım ihtiyacı ile ilişkilendirilen uygun sakatlık düzeyini karara
bağlamak zorunda kaldık. Bunu yapmak için, biz 22 örnek “gösterge şartını”
kullandık (HGK çalışmasındaki tanımlanmış sakatlık düzeylerinin tercih
ağırlıklarını kullandık.). Bir erişkinin muhtemel bakım ihtiyaçları,
hangi şartlarda karşılanması gerektiğine biz karar verdik. Çoğu vakada,
bu, tartışmasızdı.
Kararımızı geçerli kılmak için, dünyanın çevresinden
bir İngiliz hastanesinde çalışan sağlık profesyonellerini küçük bir örneği
incelemeleri için topladık. Bu çalışmanın bazı açık sınırlandırmaları
vardı. (Örnek, sınırlandırıldı) Geniş coğrafik kökenlere rağmen, sadece
bir yerde erişkin rehabilitasyonu ve yetişkin tıbbı çalışıyordu.
Karşılaşılan ana problemler, şartları tanımlamada kesinliğin yetersizliği
(örn.Down sendromundaki kişisel ortalamalar) ve bazı koşullarda tecrübenin
eksikliği (öğrenebilen sakatları içermesi/ zihinsel engelli ve
koşulların, değerlendirme alıştırmaları yararına uydurulmasının
gerçekleştirilmesi, devamlı boğaz ağrısında olduğu gibi). Günlük bakımın
kurumsallaşmasına gelince burada yorumlarda değişik varyasyonlar vardı.
(örn; Kısırlık problemlerle boğuşan bir insanın psikolojik ihtiyaçlar ile
doğurgan bir insanın, ihtiyaçları arasında faklılıklar vardır.)
Bununla birlikte, makul bir uzlaşmaya varıldı. Ana analizimiz de, sakatlık
spektrumu sonundaki ağır hastalıklar için, insanlar günlük bakıma ihtiyaç
duyacaklar. Bu spektrum şu hastalıkları kapsamaktadır: Körlük, aktif
psikoz, ağır unutkanlık (bunama), belden aşağısının felci, her iki kol ve
her iki ayak felci, şiddetli devamlı ağrı, ve şiddetli depresyon, orta
zeka geriliğini, protez olmaksızın değneklerle yaşayan kişinin diz altı
amputasyonu, sağırlık, yada 50 metre yürümede anjin (Bir çeşit kalp
hastalığı). Bundan dolayı, tahminlerimizin ılımlı olması uygundur. (Örn:
düşük). Duyarlılık analizlerinin (ki onlar en kötü durum senaryosu olarak
sakatlık şiddetinin en üst 3 düzeyini içine aldı) günlük yardıma ihtiyacı
olan insanların büyük çoğunluğunu kapsaması ihtimal dahilindedir, çok
azını kapsamama olasılığında olduğu gibi.
4.2 SAKAT ÇOCUKLAR VE GENÇ İNSANLAR
Günlük bakım ihtiyacı olan insanların sayısını tahmin
etme girişiminde, 14 yaşa kadar olan genç insanların ve çocukların hesaba
katılması bir problem oluşturmaktadır. Çok genç (0-4 yaş) çocukların
günlük hayatın temel faaliyetlerinde hatırı sayılır yardıma ve rutin
olarak tekrarlanan yakın bir denetim ihtiyaçları vardır. ( onlara “yoğun
bakım” veya “kritik eşik” de denilebilir). Daha ileri yaştaki çocuklar,
ilerleyen zamanda daha bağımsız olurlar, fakat, genellikle yaşamlarının
bazı bölümlerinde bazı açılardan günlük bakıma ihtiyaç duyabilmektedirler.
Bütün çocuklar günlük bakım ihtiyacına sahip olmaları temel bir
düşüncedir, (bu bakım düzeyine ihtiyaç duymaları normal olduğu için).
Bununla beraber, sakat çocuklara karşı tedbir, çok daha
karmaşıktır. Böyle çocuklar, çoğu kez sağlıklı çocuklardan fazla, hatırı
sayılır ilave ihtiyaçlara muhtaçtır. Bu ihtiyaçlar için sağlanan
kaynaklar, diğer çocukların bakımı ve bağımlı yetişkinler ve istihdam
payları için ayrılan kaynakları azaltacaktır. Bütün rakamlar yaklaşık
olduğu için karmaşık sayılar, diğer sayılara nispeten göreceli olarak
küçük kalacaktır. Sadeliğin anlaşılması uğruna sakat çocukları, erişkinler
gibi aynı temele dahil ettik.
4.3 TAHMİNLERİN AMPİRİK GEÇERLİLİĞİ
Ölçülebilir sakatlık ile bakım ihtiyaçlarını
karşılaştırdığımız birkaç çalışmayı tanımladık.
İngiltere Bilişsel Fonksiyon ve Yaşlılık Çalışması
(CFAS: The United Kingdom Cognitive Function and Ageing Study) Townsend
günlük yaşam aktiviteleri skalası kullanarak sakatlığı (aktivite
sınırlama) ölçtü. (9 sınıf yerine getirmede zorluklara göre
değerlendirildi). Ağır sakatlık dağılımı, (skala, isteğe bağlı mahrumiyet
noktalarına dayanmaktadır) erkekler için %10.6 ve kadınlar için % 19.2
idi. Bu İngiltere’de ve Wales’de 1.3 milyon sakat yaşlı insana karşılık
gelmektedir. Daha önce tartıştığımız gibi, bu çalışma, bir de bakım
ihtiyaçlarını doğrudan doğruya ölçtü. Ağır sakatlık grubunda olan
insanların büyük çoğunluğu, günlük bakımı kabul etti. Bir bütün olarak
İngiltere için, 65 yaş üzerinde günlük bakım ihtiyacı olan 1.3 milyon
civarında insan olduğunu tahmin etmekteyiz.
Kurumsallaşmış Pazar Ekonomilerinde, 60 yaş üzerinde
insanlar için HGK çalışmasından elde edilen tahminler göre erkekler için %
9.8 (6 ve 7 sınıf ) ya da % 14.8 (5, 6 ve 7. sınıf) ve kadınlar için %10.1
(6 ve 7. sınıf) yada % 14.6 (5, 6 ve 7. sınıf)’dır. Yaş aralıklarındaki
farklılıklara rağmen, bu tahminler, benzer makul büyüklüktedir, fakat,
gözlemlenen datalar içinde cinsiyete göre dağılım içinde büyük
farklılıkların olduğu ortaya konulamadı. 2000 yılı için Birleşik Krallıkta
60 yaş üzerinde günlük bakım ihtiyacı olan insanların sayılarının HGK
verilerinden elde edilen kapsamlı tahmini, 1.2 milyondu, CFAS’da
gösterilen rakama, dikkat çekecek derecede yakın bir tahmin idi.
1985’de Birleşik Krallık, milli sakatlık incelemesi
sakatlığın 10 düzeyini belirledi. Aktivite sınırlama). Bu düzeylerin her
biri için verilen tipik tanımlayıcı görünümlerden günlük bakım gerektiren
düzeyler için bir hüküm çıkartılabilir. 7. ve daha üzeri sakatlık düzeyi
içindeki insanlar, tam olarak günlük bakıma ihtiyaç duyarlar. 5. ve daha
üzeri sakatlık düzeyindekilerde ise bazı durumlarda (günlük bakıma)
ihtiyaç duyarlar. Birleşik Krallıkta 7. ya da üzeri sakatlık düzeyinde 16
yaş üstü insan sayısı, 1.46 milyon ve 5 yada daha üzeri sakatlık
düzeyinde 2.7 milyon insan vardır. Toplam dağılım tahminleriyle HGK
çalışmasından çıkartılan 2.6-3.8 milyon kişi verisi karşılaştırılmıştır.
Bu incelemede kadın oranı baskınlığı daha azdı, 75 yaş üzeri hariç,
sakatlık yaklaşık olarak %50 kadınlarda daha yaygındı. (Martin ve diğ.,
1988).
İskoçya’da 65 yaş üstü 5000 insan üzerinden yapılan bir
çalışma, kısa dönem tüm bağımlılık oranı % 15 olarak verdi; % 11.2
erkekler, % 17.4 kadınlar; 65-69 yaş arasında % 4.6, 85 yaş üzerinde artış
%55.3 idi. (Bond ve Carstairs, 1982). Daha küçük ve daha eski 65 yaş üzeri
1035 insan üzerinde yapılan İskoçya Çalışması, 1035 insanın % 19’unun kısa
yada kritik dönem ihtiyaçlarının olduğunu saptadı.
İspanya Leganes’da 65 yaş üzeri 1273 insan üzerinde
yapılan bir çalışmada, bakım % 59 kadın, tarafından gerçekleştirilmiştir.
GYA’nin 7 temel göstergelerinin herhangi birinde, bağımlılık % 15.5 idi.
banyo yapmak, giymek, tuvalet ihtiyacı, taşıma, yemek yeme, hazırlama ve
yürüme küçük bir odada karşıdan karşıya geçmek-bunlardan herhangi birinin
günlük bakım ihtiyacına sebep olacağı umulmaktadır. (Beland ve Zunzunegui,
1999).
Bir yüksek kalite dizisi olarak, kapsamlı incelemeler
1981, 1988, 1993 ve 1998’de, Avustralya İstatistik Bürosu tarafından
(sakatlık, yaşlılık ve bakıcı incelenmesi) yapıldı.,. Bu incelemeler derin
ve ağır aktivite sınırlamasının özünü, bakıcı yardımcıya her zaman yada
ara sıra ihtiyaç olması yada yerine getirmekte güçsüzlüğün oluşu şeklinde
belirledi Dikkate alınan faaliyetler, banyo yapmak, duş almak, giyinmek,
yemek yemek, tuvalet ihtiyacını görmek, kendini tutmayı yönetmek, aktarım,
ev hareketliliği ve kamu taşıma araçlarını kullanma durumu ve iletişimdir.
Bu sınırlandırmalardan bazıları için, izolasyonda, günlük bakım ihtiyacı
için muhakkak uygulanmak istenmeyebilir. Dağılım tahminleri günlük bakım
ihtiyacı olan insanlardan fazla olabilecektir. Yaygınlık, 65-69 yaş arası
kadınlar için % 9.2 ve erkekler için % 7.8’den 85 yaş üzeri; kadınlar
için % 69’a ve erkekler için % 56’ya yükseldi. 1988’den beri spesifik yaş
dağılımı daha çok yada daha az durağandı, fakat, toplam dağılım, 1988’de
658 binden, 1995’te 795 bine, 1998’de 1.135.900’e hızla çoğaldı. HGK data
verileri ile (791 bin- 1.14 milyon) bu ampirik rakamlar ve tahminler
arasında genel karşılaştırılabilirlik görülmektedir.
Benzer uygunluk, Fransa’nın 3 bölgesinden bilgiler ile
HGK tahminleri arasında görünmektedir. Rastgele topluluk örneklerinden
katılanlar, kısıtlamanın düzeyine göre sınıflandırıldı. Üst İki düzey
“yatağa yada sandalyeye bağımlı” ve “eve bağımlı” olmaktadır.. Bu iki
düzey birlikte 65 yaş üstü nüfusun % 12.4’ünü kapsamaktadır. (muhtemelen
bu rakam günlük bakım gerektirenlerin çoğunu kapsamakta ve çok azını içine
almamak olasılığı vardır. (Leibovici ve diğ, 1995). Yine, 60 yaş üzeri
%10-15’inin tahminleriyle HGK verilerinden Kurumsallaşmış Pazar
Ekonomilerinin yaşlı nüfusu karşılaştırılmıştır.
Birleşik devletler ulusal uzun dönem bakım incelemeleri, 65 yaş üzeri
nüfusun ulusal tipik örneklerini çalıştı. Bir dizi çalışmalar, 1982’de,
1989’da ve 1994’te yürütüldü. Son çalışma,
günlük yaşam aktivitelerinin (GYA)
en
azından birinde sakatlığın % 17.1 olacağını veya bir kurum içinde
olabileceğini; % 21.3,
GYA’nin
en azından bir enstrümanı açısından sakattır (örn: yemek pişirmek, çamaşır
yıkamak). GYA’den birini yerine getirmekteki yetersizlik, 65-74 yaşları
arasındakilerde % 8.4’den fazla, 85 yaş üzerindekilerde % 53’e yükseldi
(Manton et al, 1997).
İkisinden başka, Birleşik Devletler incelemeleri, veri
sağlamaktadır. Bununla beraber, 1994’de % 5.2 olan kurumsal bakım gereken
nüfusu, iki çalışmada göz önünde bulundurmaz. (Manton et, al., 1997).
Ulusal Sağlık Görüşme İncelemesi, bütün yaşlarda kesitsel örnek
incelemelerinin yenilenmesidir. Bu inceleme, kişisel bakımla yardım
ihtiyacı hakkında soruları içermektedir. (örneğin; yemek yemek, banyo
yapmak yada ev çevresinde gezinmek). Zaman içinde trendin yönü açık
olmamakla birlikte, 70 yaş üstü olanlardan, % 6.8-8.5’i 1982-1993 arasında
bağımlı idi.. Yaşlılık üzerine derinlemesine yapılan bir çalışma, 76 yaş
üzeri kurumsallaşmamış nüfusun % 9.2’sinin GYA (günlük yaşam aktiviteleri)
açısından bağımlı olduğu analaşılmıştır. (Crimmins, ve diğ. 1997).
Bu sonuçlar, 1. tabloda özetlendi. Hiçbiri, doğrudan bu
raporda hazırlanan tahminlerle karşılaştırılamaz:
Ø
Hesaba katılan yaş dizileri çoğu durumda
farklıdır. Biz dağılım yüzdeleri tahminlerimizin rapor edilmiş çalışma
oranlarından daha düşük olabileceğini ummaktayız.
Ø
Yaşlı nüfusun yapısı, çok yaşlıların oranı
içindeki artışlar zaman içinde yapılan incelemeler sırasında
değişebilmektedir.
Ø
Sakatlığı tanımlamanın farklı yolları ve farklı
eşikleri, kapsamı genişletmek için kullanılmaktadır. Deneysel deliller,
ADL temelli veriler, bakım ihtiyacını olması gerekenden az kıymet
verilmesini çağrıştırmaktadır, çünkü, o, kavramsal ve vizyon problemleri
için gereken ağırlığın hakkını vermez.
Ø
Bazı raporlar, kurumsal sakinleri hariç tuttu.
Ø
Günlük yaşam aktivitelerinin yalnızca bir
tanesinde görülen bozukluk, günlük bakım ihtiyacının göstergesi olamaz.
(Örn: banyo yapmak).
Karşılaştırılabilir çalışmaların çoğu, İngiltere (MRC,
CFAS; 1999) ve Avustralya (Avustralya Sağlık ve Refah Enstitüsü; 2001)
kökenlidir. Önemle belirtmek gerekir ki, bu çalışmalar günlük bakım
gerektiren ağır sakatlık varsayımlarını inceledi. MRC, CFAS’daki
tahminler, birbirine çok yakındı.
Avustralya çalışması, bizim ana tahminlerimizin (6 ve 7
sakatlık düzeyi) daha düşük, fakat duyarlık analizlerinin (5, 6 ve 7
sakatlık düzeyleri) daha yakın olduğunu ortaya çıkarmıştır. Diğer
çalışmaların çoğu, (yaşlı nüfusa özgü) tahminlerimizin, özellikle belirli
farklı yöntemlerin kullanılması sonucu, aşağı yukarı doğru olduğunu
göstermiştir.
Nüfus yapısındaki değişikliklere dayalı Avustralya
çalışması gelecekteki projelerini bizimkilere benzer yaptı. Bununla
birlikte, onlar, 60 yaş üzeri yaş tabakalarının çoğunda, sakatlık dağılım
oranları hakkında verilere sahip idiler. Bundan dolayı, projeleri yaşlı
nüfusun yaş yapısındaki gelecekteki değişiklikleri, daha iyi hesaba
katmaktadır. (örn: çok yaşlı insanların çoğalma oranı) Bu HGK verileri
kullanıldığında, gelecek yıllarda sakatlığın dağılımında tahminlerin
altına yol açmaktadır.
Bu durum, Tablo 2’de görülebilir bir ölçüdür.
Avustralya kategorisi (derin ve ağır sakatlık aktivite sınırlandırmasının
özü) duyarlılık analizimizde kullanılan sakatlık düzeyleri daha düşük
derecedekilerle daha yakından karşılaştırılabilir.
2000 için tahminler, yalnızca % 4 daha farklıdır. 2030
yılına göre eksik tahmin etme oranı % 14’tür.
Tablo 2:
Avustralya Sağlık ve Refah Enstitüsü tarafından hazırlanan ağır sakatlığın
gelecekteki projeksiyonun HGK verilerine dayalı karşılaştırma tahminleri
Yıllara göre
dağılım (bin)
2000 2010/11
2020/21 2030/31 |
AIHW
1189.5 1438.7 1670.9
1983.8 |
HGK verileri
Ana analiz (Düzey 6& 7)
791.0 924.8
1060.6 1175.4 |
HGK verileri
Duyarlı analiz (Düzey 5,6&7)
1143.7 1338.3 1537.5
1706.1 |
5. GELECEK ÇALIŞMA İÇİN TAVSİYELER
5.1
HGK veri kümesinin devam eden güncellemelerinde yapılan
iyileştirme çalışmalarından elde edilen bu rapor, metodolojinin bazı
potansiyel kritik noktalarını atlama ihtimalini içermektedir. Özellikle
sağlığın etki alanlarında aktivite sınırlamsına dayalı, bir bakım ihtiyacı
düzeyi, tahsis etmek mümkün olabilir.
5.2
Yüksek kalitede ulusal sakatlık incelemelerinden
bazıları, bakıcı ihtiyaçlarını da içine alabilmektedir. Biz şimdiki
raporda direkt kullanmak için bu araştırma verilerinin kullanırlılığının
(başlıca, Kurumsallaşmış Pazar Ekonomileri hariç,) fazla dağınık olmaları
ve kendi veri koleksiyonlarındaki tanımlama farklılıklarındaki
çeşitliliklerden dolayı, az olacağına inanmaktayız. Bununla birlikte
yeniden incelemek ve listelemek mümkün olabilir ve onlar için, tahminlerin
ayarlanması ve geçerli kılınmasında HGK verileri kullanabilirler.
5.3
Sağlık durumu ve bakım ihtiyacı üzerinde sistematik
nüfus tabanlı raporlara gereksinim vardır. Bu raporlar, gelecek için
tahmin yapmak ve eğilim modellerine yol açmak ve izin vermek için, zaman
içinde yenilenebilmesi gereken karşılaştırmalı metotlar kullanmalıdır.
Sağlık incelemelerinden oluşan veriler, standartlaştırılmış tanımlar
yapmak için sakatlık sorunları verilerini de içermelidir (WHO, 2001).
Bakım verme ve bakımı kabul etme ihtiyacı hakkında doğrudan doğruya
sorular sorulmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü Dünya Sağlık İncelemesi. bu
ihtiyacı karşılaştırmaya yardım edebilir.
6 SONUÇLAR
Ağır kronik durumda yaşayan ve dünyada günlük bakım
ihtiyacı içinde olan sakatların sayısını, HGK çalışmasının sakatlık
dağılımı verilerinden yararlanarak tahmin ettik. Bu bağımlı insanlar, şu
anki toplam nüfusun % 4-5’ini temsil etmektedir. Duygusal, fiziksel ve
sosyal sağlık açısından bakım ihtiyacı içinde olan insanoğlu diğerlerine
bağımlı olmaya başlamakta olanlar için bu, hayati bir onaylamadır.
Bununla birlikte, sağlıklı erişkinlerin çoğu, en
azından kısa dönemde, insan yardımına muhtaç olmadan yaşayan canlıların
yeteneğine sahiptir. Ağır sakatlıkla yüz yüze olan insanlar, biyolojik,
duygusal ve sosyal olarak hayatta kalmak için gerekli olan vazifelerini
yapmakta sık sık yetersiz kalabilmektedir. Onlar, bakıma bağımlı olmakla
birlikte bakıcıya ihtiyaç duymaktadırlar.
Özellikle gelişmiş memleketlerde, hedeflenen
değişikliklere dayalı gelecek 50 yıl için düzenlenen nüfus
projeksiyonlarına göre, işlevsel olarak bağımlı insanların kesin sayısı ve
çalışan nüfusa oranı çok artacaktır. Avrupa’nın Eski Sosyalist Ülkelerin
ve Kurumsallaşmış Pazar Ekonomilerinde oran, diğer yerlerden az olacaktır,
fakat bağımlılık oranı yine de artacaktır. Bu gelişmeler karşısında
ülkeler gerekli değişikliklere başvurmak zorundadır. Sosyo-ekonomik
değişim ve yakın gelecekteki hükümet politikaları girişimleri için
hazırlık gerekecektir.
Üzerinde durulmalıdır ki sunulan rakamlar birbirine çok
yakındır. Gelecekteki projeksiyonlar yalnızca, nüfus yapısı ve
büyüklüğünde beklenilen değişiklilerin nasıl olacağını belirlemeyi ve
sakatlık dağılımları ve hastalıklardaki (önleyici bakım ve
rehabilitasyondan etkilenebilir) olası değişikliklerin her birini tespit
etmeyi ummaktadır. Şimdi hareket etme ihtiyacında olduğu gibi rakamlar,
potansiyel sorunların büyüklüğünü vurgulamaya hizmet etmektedir. Sakatlık
ve bakım üzerinde daha fazla kapsamlı veriye ihtiyaç vardır. Bütün
toplumlar kabul etmelidir ki bakım bir öncelikli insan ihtiyacıdır ve bu
durumda olanlar, ailelerini geçindirmek gibi bir zorunlulukla karşı
karşıyadır.
8. KAYNAKLAR
1.Australian Institute of Health and Welfare.
Australia’s Welfare 1999: Services and Assistance. At web site:
http://www.aihw.gov.au/disability/ pubs.html (accessed 14.12.01).
2. Australian Institute of Health and Welfare.
Australia’s Welfare 2001. At web site:
http://www.aihw.gov.au/publications/aus/aw01/index.html (accessed
22.2.02).
3.Béland F, Zunzunegui MV (1999) Predictors of
functional status in older people living at home. Age and Ageing,
28:153–159.
4.Bond J, Carstairs V (1982) Services for the elderly:
a survey of the characteristics and needs of a population of 5000 old
people. London, HMSO.
5. Brodaty H, Green A (2000) Family carers for people
with dementia. In: O’Brien J, Ames D, Burns A. Dementia, 2nd edition.
London, Arnold.
6. Brody EM (1992) Problems of carers: the United
States view. In: Grimley Evans J, Williams TF, eds. Oxford Textbook of
Geriatric Medicine. Oxford, Oxford University Press:652–658.
7.Chamie M (1989) Survey design strategies for the
study of disability. World Health Statistics Quarterly, 42:122–140.
8. Chapuy MC et al. (1992) Vitamin D3 and calcium to
prevent hip fractures in elderly women. New England Journal of Medicine,
327:1637–1642.
9. Collins R et al. (1990) Blood pressure, stroke, and
coronary heart disease. Part 2, Short-term reductions in blood pressure:
overview of randomised drug trials in their epidemiological context.
Lancet, 335:827–838.
10. Crimmins EM, Saito Y, Reynolds SL (1997) Further
evidence on recent trends in the prevalence and incidence of disability
among older Americans from 2 sources: the LSOA and the NHIS. Journal of
Gerontology: Social sciences, 52B:S59–S71.
11. Daly M, ed. (2001) Care Work: The quest for
security. Geneva, International Labour Office.
12. Disler PB, Roy CW, Smith BP (1993) Predicting hours
of care needed. Archives of Physical Medicine and Rehabilitation,
74:139–143.
13 Ebrahim S, Kalache A (1996) Epidemiology of Old Age.
London, WHO/BMJ books.
14. Fries JF (1980) Aging, natural death, and the
compression of morbidity. New England Journal of Medicine, 303:130–135.
15. Isaacs B, Neville Y (1979) The measurement of need
in old people. Scottish Health Service Studies No. 34. Edinburgh, Scottish
Home and Health Department.
16. Jones D (1990) Problems of carers: the United
Kingdom view. In: Grimley Evans J, Williams TF, eds. Oxford Textbook of
Geriatric Medicine. Oxford, Oxford University Press:659–664.
17. Leibovici D, Curtis S, Ritchie K (1995) Application
of disability data from epidemiological surveys to the development of
indicators of service needs for dependent elderly people. Age and Ageing,
24:14–20.
18. Leon DA, Chenet L, Shkolnikov VM et al. (1997) Huge
variation in Russian mortality rates 1984–94: artefact, alcohol or what?
Lancet, 350:383–388.
19. Manton KG, Corder L, Stallard E (1997) Chronic
disability trends in elderly US populations 1982–1994. Proceedings of the
National Academy of Sciences, USA, Medical Sciences, 94:2593–2598.
20. Martin J, Meltzer H, Elliot D (1988) The prevalence
of disability among adults. London, HMSO.
21. MRC Cognitive Function and Ageing Study (1999)
Profile of disability in elderly people: estimates from a longitudinal
population study. British Medical Journal, 318:1108–1111.
22. Murray CJL (1996) Rethinking DALYs. In: Murray CJL,
Lopez AD, eds.The Global Burden of Disease, Vol. 1. USA, Harvard
University Press:1–98.
23.Murray CJL, Lopez AD, eds. (1996a) The Global Burden
of Disease, Vol. 1. USA, Harvard University Press. 37
24. Murray CJL, Lopez AD (1996b) Global and regional
descriptive epidemiology of disability: Incidence, prevalence, health
expectancies and years lived with disability. Chapter 4. In: Murray CJL,
Lopez AD, eds. The Global Burden of Disease, Vol. 1. USA, Harvard
University Press:201–246.
25. Murray CJL, Lopez AD (1997) Regional patterns of
DFLE and DALE: GBDS. Lancet, 349:1347–1352.
26.Shepherd J et al. (1995) Prevention of coronary
heart disease with pravastatin in men with hypercholesterolemia. West of
Scotland Coronary Prevention Study Group. New England Journal of Medicine,
333:1301–1307.
27. Stroke Unit Trialists’ Collaboration (1997)
Collaborative systematic review of the randomised trials of organised
inpatient (stroke unit) care after stroke. British Medical Journal,
314:1151–1159.
28. United Nations. Department of economic and social
affairs.Disability statistics. At web site:
http://esa.un.org/unsd/disability/default.asp (accessed 18.12.01).
29. Wilkin D (1987) Conceptual problems in dependency
research. Social Science and Medicine, 24:867–873.
30. World Health Organization (1980) International
classification of impairments, disabilities and handicaps. Geneva, WHO.
31. World Health Organization (2001) International
Classification of Functioning, Disability and Health. Geneva, WHO.
32.World Health
Organization (2002) Lessons for Long-term Care Policy. Geneva,
WHO/NMH/CCL/02.1.
KISALTMALAR
ADL: Activities of daily living: Günlük Yaşam Aktiviteleri; GYA
AIHW: Australian Institute of Health and Welfare: Avustralya Refah ve
Sağlık Enstitüsü
CFAS: Cognitive Function and Ageing Study (of MRC, see below) Fonksiyon
Kavramları ve ……...Yaşlılık Çalışmaları (aşağıda görülen MRC’nin )
GBD: The Global Burden of Disease: Hastalığın Global Külfeti; HGK
HIV: Human Immunodeficiency Virus: İnsan Bağışıklık Sistemi Eksikliği
Virüsü
ICF: International Classification of Functioning, Disability and Health:
Hastalığın ve …….Engelliliğin Uluslararası Fonksiyon Sınıflandırması
MRC: Medical Research Council (United Kingdom): Tıbbi Araştırmalar Kurumu
(İngiltere)
WHO: World Health Organization: Dünya Sağlık Teşkilatı; DST
|