182 SAYILI ILO-SÖZLEŞMESİ’NİN TÜRK ÇALIŞMA
YAŞAMINA ETKİSİ
(Prof Dr. Tankut Centel)
I. Giriş
1999 yılında Cenevre’de toplanan Uluslararası Çalışma
Konferansı, 17 Haziran günü 182 sayılı ILO-Sözleşmesi’nin büyük bir çoğunluk
oyuyla kabul etmiştir. Söz konusu sözleşmenin tam adı, “Kötü Şartlardaki
Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil
Önlemler Hakkında 182 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi” dir.
Türkiye Cumhuriyeti, diğer ILO sözleşmelerini onaylama
konusunda haklı olarak çekingen davranırken, 182 Sayılı Sözleşme bakımından
bu tutumunu terketmiş; önce, 25 Ocak 2001 tarihli Yasa’yla, sözkonusu
sözleşmeyi onaylamış ve sonra da, yine fazla beklemeksizin, 18 Mayıs 2001
günlü Kararname ile, yürürlüğe koymuştur.
Onaylama konusunda Türkiye’nin göstermiş bulunduğu
rahatlık, akla ister istemez, ulusal mevzuatın böyle bir onaya hazır olup
olmadığı sorusunu getirmektedir. Bu nedenle, aşağıda ilkin, 188 sayılı
Sözleşme’nin, çalışma yaşamına getirdikleri ve sonra da, Türk iş mevzuatı
ile uyumlu olup olmadığı, değilse alınması gerekecek hukuki önlemler
üzerinde durulacaktır. Ancak, tüm bu irdeleme sırasında, çalışma yaşamı
temel alınacak ve söz konusu sözleşmenin iş hukukuna yönelmeyen sonuçları
üzerinde fazlaca durulmayacaktır.
II.182 Sayılı
Sözleşme’nin Çalışma Yaşamına Yönelik İçeriği
1. Sözleşmenin Hedefi
Öncelikle belirtmek gerekir ki; 182 sayılı Sözleşme,
çocuk işçiliğine yönelmekle birlikte, çocuk işçiliğinin tümden
yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir uluslararası metin
değildir. Bu nedenle, 182 sayılı Sözleşme’yi çocuk işçiliğine ilişkin diğer
sözleşmelerden ve özellikle de, asgari çalışma yaşamını düzenleyen veya
gençlerin çalışma koşulları ile ilgili ILO-sözleşmelerinden ayırt etmekte
yarar vardır. Nitekim, 182 sayılı Sözleşme, çocuk çalıştırılmasını
yasaklamayı amaçladığı için, çocuk/genç işçi ayrımına gitmemekte; salt
“çocuk” teriminden, ne anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. Buna göre, 18
yaşın altındaki her kişi, 182 sayılı Sözleşme bakımından, “çocuk” olarak
kabul edilecektir. (Sözleşme m.2)
182 sayılı Sözleşme’nin yasaklamak ve ortadan kaldırmak
istediği husus, sadece ve sadece, “kötü şartlardaki çocuk işçiliği” dir. Bu
açıdan, söz konusu metnin dünyadaki “çocuk çalıştırma olgusu” nu, bir
gerçeklik olarak kabul ettiği söylenebilir.Nitekim, 182 sayılı Sözleşme’nin
Başlangıç metninde de, “...çocuk işçiliğinin büyük ölçüde yoksulluktan
kaynaklandığını ve uzun vadeli çözümünün, sosyal gelişmeye ve özellikle
yoksulluğun azaltılmasına ve evrensel eğitime imkan tanıyan sürekli ekonomik
büyümede yattığı” açıkça belirtmektedir. Zaten bunun içindir ki; 182 sayılı
Sözleşme, Uluslar arası Çalışma Konferansı (1999) tarafından çok yüksek bir
oy sayısıyla kabul edilebilmiştir. Bu anlamda, çok sayıda üye devlet
tarafından onaylanma istek ve endişesi, Konferansın çocuk işçiliği gerçeğini
kabullenmesini zorunlu kılmıştır.
2. Sözleşmenin tamamlayıcı niteliği
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün daha önceki çocuk
işçiliğine ilişkin sözleşme metinleri, daha çok, çocuk çalıştırma yasağı ile
genç işçilerin iş güvenliğine yönelmiştir. Ancak, 182 sayılı Sözleşme; söz
konusu metinleri ve özellikle de 1973 tarihli İstihdama Kabulde Asgari Yaşa
Dair 138 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’ni göz önünde
bulundurmaktadır. Bu bağlamda, 182 sayılı Sözleşme’yi çocuk işçiliğine
yönelik anılan metinleri “tamamlayıcı” bir metin olarak görmekte yarar
vardır. Nitekim Başlangıç bölümü de; 182 sayılı Sözleşme’nin, “çocuk
işçiliğine ilişkin mevcut temel belgeler olmaya devam eden 1973 tarihli
İstihdama Kabulde Asgari Yaş Haddine İlişkin Sözleşme ve Tavsiye Kararını
tamamlamak üzere” getirildiğini açıklıkla kaydetmektedir.
3.Sözleşmenin konusu
182 sayılı Sözleşme, kendisini onaylayacak üye
devletlere, “kötü şartlardaki çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan
kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin önlemleri alma” hükmünü
getirmektedir. (Sözleşme m.1) Söz konusu yüküm açısından önemli olan, salt
çocuk işçiliği değil; sadece, “kötü şartlardaki çocuk işçiliği”nin
yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını sağlayacak önlemlerin alınmasıdır.
Çocuk işçiliğinde nelerin “kötü şartlar” içine gireceğine geçmeden önce ise,
bu tür önlemleri yaşama geçirecek mekanizmalar konusunda Sözleşme’nin
içerdiği temellere kısaca değinmekte yararlar vardır.
Gerçekten, 182 sayılı Sözleşme, öncelikle, alınacak
önlemlerin “ivedi” ve “etkin” nitelikte olmalarını öngörmektedir. Bununla
Sözleşme’nin kendi hükümlerini kağıt üzerinde bırakılmayıp yaşama
geçirilmesini amaçladığı belirtilmelidir. Böylece 182 sayılı Sözleşme’yi
onaylayacak üye devlet, onay tarihinden itibaren “kötü şartlardaki çocuk
işçiliği” ne kayıtsız kalmayacak ve bir an önce, bunun yasaklanması ve
ortadan kaldırılması için gereken önlemleri almak durumunda kalacaktır.
Alınacak önlemlerin yaşama geçirilmesi için bir yandan,
izleme mekanizmalarının kurulması düşünülmekte; diğer yandan ise, sadece
izlemekle kalınmayıp, eylem ve eğitim programlarının yürütülmesi
öngörülmektedir. Nitekim, önce, “her üye, işçi ve işveren kuruluşlarına
danıştıktan sonra bu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasını izleyecek uygun
mekanizmalar kurar ya da belirler” (Sözleşme m.5) biçiminde, izleme
mekanizmalarına ilişkin genel nitelikteki soyut kural konulmakta; daha sonra
da, somut olarak, aktif davranışı içeren eylem ve eğitim programlarına
ilişkin hükümler (Sözleşme m.6 ve 7) getirilmektedir.
Buradaki izleme mekanizmaları, daha çok, bilinen klasik
(resmi ve özel) denetim örgütlenmelerinin faaliyetlerini içerecektir.
Bunların somut içeriğini, Sözleşme m.5 hükmünün soyut nitelikteki
anlatımından çıkarmak, oldukça güçtür. Esasen, buna pek de gerek yoktur.
Çünkü her üye devlet, kendi ülkesinin koşullarına göre, anılan hükmün
içeriğini somutlaştırabilir.
Eylem ve eğitim programları hakkında ise, Sözleşme’nin
öngörülerinin oldukça somut olduğu görülmektedir. Nitekim, Sözleşme m.6 /
bent 1’ de, “her üye, kötü şartlardaki çocuk işçiliğinin öncelikli olarak
ortadan kaldırılması için eylem programlarını belirler ve uygular” hükmüne
yer verilmektedir. Ancak, bunların içeriğinin belirlenip yürütülmesi,
tekrardan, işçi/işveren kuruluşları ile ilgili grupların katkıları ile
oluşacak hükümet kurumlarının politikalarına bırakılmaktadır.(Sözleşme
m.6/bent 2)
Eğitim programlarına gelince; bu konuda Sözleşme,
hedefleri göstermek suretiyle, eğitim politikalarının içeriğini belirlemeye
çalışmaktadır. Bu hedefler ise; daha çok, sınırdaki çocuk gruplarının kötü
şartlardaki çocuk işçiliğine yaklaştırmama ve uzaklaştırma, bunlara gerekli
temel ve mesleki eğitimlerinin ve toplumsal rehabilitasyonlarının
sağlanması, giderek kötü şartlarda çalıştırılma riski ile karşı karşıya
bulunan çocuklar belirlenip bunlara ulaşılması gibi somut çabalara yönelik
biçimde saptanmıştır. Anılan hedefleri gerçekleştirmekten sorumlu bulunacak
yetkili makamları belirleme işi de, her üye devletin kendisine
bırakılmıştır. (Sözleşme m.7 / bent 3)
III.182 Sayılı Sözleşme
Kapsamındaki “Çocuk İşçiliği”
1. ”Kötü şartlardaki çocuk işçiliği” kavramı
182 sayılı Sözleşme, esas olarak, “kötü şartlardaki çocuk
işçiliği”nin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Bunun
için, Sözleşme; salt genel anlatımlarla yetinmemekte ve bizzat kendisi,
“kötü şartlardaki çocuk işçiliği”nden ne anlaşılması gerektiğini somut
olarak belirlemektedir. Buna göre, “kötü şartlardaki çocuk işçiliği” :
-
Kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm
biçimlerinde çocukların yer almasını,
-
Fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde
veya pornografik gösterilerde çocukların kullanılmasını, sağlanmasını veya
sunulmasını,
-
Yasal olmayan faaliyetlerde çocukların
kullanılmasını, sağlanmasını veya sunulmasını,
-
Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibarı
ile çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişmeleri bakımından zararlı
olan işleri,
kapsayacaktır. (m.3).
2.”Kötü Şartlardaki
Çocuk İşçiliği”nin Kapsamı
a) Kölelik ve kölelik benzeri uygulama biçimleri
128 sayılı Sözleşme m.3/bent a, “kölelik ve kölelik
benzeri uygulamaların tüm biçimlerini, kötü şartlardaki çocuk işçiliği”
olarak kabul etmektedir. Ancak, Sözleşme’nin kendisi de, bu konudaki
örnekleri bizzat vermekten geri kalmamaktadır.
Buradaki örneklere gelince; bunlar, “çocukların
alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması
ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak
kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburi çalıştırılmaları”
biçimindeki fiili olgulardır. Anılan örneklerin sınırlı (tüketici nitelikte,
numerus clausus) olmadığı, söz konusu hükümdeki “gibi” sözcüğünden
anlaşılmaktadır. Bunun gibi yine aynı hükümde, kölelik ve kölelik benzeri
uygulamaların “tüm” biçimlerinden söz edilerek de, bu tür örneklerle sınırlı
kalınmak istenmediği, açıklıkla belirtilmektedir.
Zorla çalıştırılma yasağını içeren ILO-Sözleşmelerinin
dışında ve bunlardan ayrı olarak çocukların zorla çalıştırılmasını hukuken
onaylanamayacağı durumlar, 182 sayılı Sözleşme m.3/bent a tarafından özel
olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu anlamda, ilkin, 182 sayılı Sözleşme;
Cebri veya Mecburi Çalışmaya Dair 29 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi
m.11’le “cebri veya mecburi çalıştırma “yasağına getirilmiş asgari 13 yaş
sınırını, 18 yaşa (m.2) yükseltmiş durumdadır. Bunun gibi 29 sayılı Sözleşme
m.2/bent 2 a, “mecburi askerlik hizmeti hakkındaki kanunlar gereğince mecbur
tutulan ve sadece askeri mahiyet taşıyan işlere hasredilen bir çalışma veya
hizmet” leri “cebri veya mecburi çalıştırma” kavramı dışında tutarken; 182
sayılı Sözleşme m.3/bent a, çocuklara gördürelecek bu tür faaliyetleri de,
çalıştırma yasağı kapsamında kabul etmektedir.
b) Fahişelik ile pornografik yayın ve gösteriler
128 sayılı Sözleşme’nin yasaklamaya ve ortadan
kaldırdığı, yöneldiği diğer bir konu, çocuk yaştaki kişilerin fahişe olarak
çalıştırılması ve pornografik yayın ile gösterilerde kullanılmasıdır. Bu
anlamda, ulusal hukuk sistemi; fuhuşun kendi sistemleri bakımından hukuka ve
ahlaka uygun olduğunu benimsemiş bulunsa dahi, söz gelimi genel kadınlar
için asgari çalışma yaşını 18 yaşın altında tutamayacaktır.
c) Yasal olmayan faaliyetler
128 sayılı Sözleşme’nin m.3/bent c, çocukların “yasal
olmayan faaliyetler” de kullanılmalarını önlemek istemektedir. Söz konusu
hüküm, “yasal olmayan faaliyetler” konusunda, özellikle “uyuşturucu
maddelerin üretimi ve ticareti” üzerinde durmakta; ancak, “gibi” sözcüğüne
yer vererek, bu tür faaliyetleri sınırlı sayıda ele almak da istememektedir.
Bu bağlamda, çocukların, özellikle “uyuşturucu trafiği” denilen, satım ve
taşıma işlerinde araç olarak kullanılamayacağını belirtmekte yarar vardır.
d) İşçi sağlığı ve iş güvenliğine aykırı uygulamalar
128 sayılı Sözleşme’nin yöneldiği bir diğer nokta,
çocukların ,işçi sağlığı ve iş güvenliğine ters düşecek koşullar altında
çalıştırılmalarıdır. Nitekim, Sözleşme m.3/bent d, “doğası veya
gerçekleştirildiği koşullar itibarı ile çocukların sağlık, güvenlik veya
ahlaki gelişmeleri açısından zararlı olan iş”leri, “kötü şartlardaki çocuk
işçiliği” kapsamında görmektedir. Bu nitelikteki iş türleri ise,
“uluslararası standartlar ve özellikle 1999 tarihli Kötü Şekillerdeki Çocuk
İşçiliği Tavsiye Kararı’nın 3. ve 4. paragrafları dikkate alınarak”
belirlenecek (m.4/bent 1) ve zaman içinde gözden geçirilip
yenilenecektir.(m.4/bent 3) Söz konusu 190 sayılı Tavsiye Kararı’na göre de;
128 sayılı Sözleşme m.3/bent d de belirtilen işler belirlenirken, bunların;
-
Çocukların fiziki, psikolojik veya cinsel yönden
istismarla karşılaştığı işler,
-
Yeraltında, sualtında, tehlikeli yükseklikte veya
dar alanlarda görülen işler,
-
Tehlikeli makine, donanım ve araçlarla
çalışılmasına veya ağır yük taşınmasına bağlı işler,
-
Çocukların tehlikeli maddeler, sağlığa zararlı
ısı, gürültü veya titreşimle karşılaştığı,
sağlıksız çevrede görülen işler,
-
Uzun süreyle veya gece boyunca çalışma ya da
çocuğun haksız olarak işverenin işyerinde kalmaya zorlanması gibi çok ağır
şartlarda yapılan işler,
kapsamında olup olmadıkları göz önünde bulundurulacaktır.
182 sayılı Sözleşme m.4/bent 1’de “uluslararası
standartlar” dan söz edilmektedir. Bununla, bir an için, asgari çalışma
yaşını belirleyen uluslararası metinler ve özellikle de, İstihdama Kabulde
Asgari Yaşa Dair 138 Sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’nin koyduğu
esasların kastedildiği düşünülebilir. Çünkü, daha sonra değinilen tavsiye
kararının ölçütlerine bakıldığında bunlar için de asgari çalışma yaşının
olmadığı görülmektedir. Ancak, 182 sayılı Sözleşme, daha önce de
belirtildiği üzere, 138 sayılı Sözleşme’yi saklı tutan ve olsa olsa, onu
tamamlayan bir sözleşmedir. Bu nedenle, buradaki “uluslararası standartlar”
anlatımını, daha çok, gençlerin çalıştırılma koşulları ile ilgili, söz
gelimi onları düzenli sağlık yoklamalarının yaptırılması veya sağlıklarına
zararlı işlerde çalıştırılmamasına ilişkin ILO-normları ile sınırlı tutmakta
yarar vardır.
IV. 182 Sayılı Sözleşme
Karşısında Türk Çalışma Mevzuatının Durumu
1.Türk çalışma mevzuatına destek niteliğindeki genel
hükümler
a) Askerlik Yükümü
Askerli hükümünün yerine getirilmesine ilişkin esaslar,
çocukların bunlardan uzak tutulduklarını gösterir niteliktedir. Nitekim, 21
Haziran 1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu, askerli çağını erkeğin
20 yaşına girdiği yıldan başlatmakta (m.2/1) ve hatta, gönüllü asker
olacaklar için dahi, askere kabul sınırı olarak 18 yaşını doldurulmasını
(m.11) öngörmektedir.
b) Zorla Çalıştırma, Kölelik ve benzeri uygulamalar
Anayasa m.18 hükmü, hiç kimsenin zorla çalıştırılmamasını
öngörmüş ve angaryayı yasaklamamıştır.(f.1) Aynı hüküm; hükümlülük veya
tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar ile olağanüstü durumlarda
vatandaşlardan istenecek hizmetlerin ve ülke gereksinimlerinin zorunlu
kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki çalışmaların da,
zorla çalıştırma sayılmayacağını belirtmiştir.(f.2) Bunun gibi, Türkiye
Cumhuriyeti; daha önce, zorla çalıştırmayı yasaklayan ve istisnalarını
belirleyen 29 ve 105 sayılı ILO-sözleşmelerini onaylamış durumdadır.
Diğer yandan, kadın ve çocuk ticaretine ilişkin kölelik
ve benzeri uygulamaları yasaklayan Cenevre ve Paris sözleşmeleri de, Türkiye
tarafından geçmişte onaylanmış ve iç hukukun birer parçası durumuna
getirilmiştir. Gerçekten, bu anlamda ilkin, 24.05.1949 tarihli ve 5394
sayılı “New York’ta Lake Success’te İmzalanan (Kadın ve Çocuk Ticaretinin
Kaldırılması) ve (Müstehcen Neşriyatın Tedavül ve Ticaretinin Kaldırılması)
Hakkındaki Protokollerin Onanmasına Dair Kanun” çıkarılmış ve sonra da,
01.03.1950 tarihli ve 5570 sayılı “Kadın Ticareti Namiyle Anılan Cinai
Ticarete Karşı Müessir Bir Himayenin Sağlanması Maksadıyle İmzalanmış
Bulunan Milletlerarası Anlaşma İle Kadın Ticaretinin Zecren Men’ine Dair
İmzalanmış Olan Milletlerarası Sözleşmeyi Değiştiren Protokol ve Ekinin
Onanmasına Dair Kanun” kabul edilmiştir. Söz konusu uluslararası metinler iç
hukukun bir parçası durumuna gelmekle birlikte, bunların doğrudan
uygulanmasını sağlayacak yeterli ulusal hukuk kuralları oluşturulamamıştır.
c) Müstehcen yayın ve gösterilere karşı koruma
Çocukların müstehcen gösteri konusu yapılmalarını
önlemeye yönelik dolaylı bir hükme, Polis, Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun
12. maddesinde rastlanılmaktadır. Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 176. maddesine
benzer bir içeriği taşıyan söz konusu hükme göre;
“Kız ve kadınların gazino, bar, kafeşantan ve bunlara
benzer içki kullanılan yerler ve banyo, hamam ve plajlarda çalışabilmeleri o
yerin en büyük mülkiye amirinin iznine bağlıdır.
Yirmibir yaşından küçük yaştaki kadın ve erkekler hiçbir
surette bu yerlerde çalıştırılamazlar.”(f.1-2)
Söz konu hükme aykırı davrananlar hakkında da, kapatma
ve/veya faaliyetten men cezası uygulanır.(Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu
m.8/1 bent F)
Çocukların müstehcen yayın konusu yapılmaları hakkında
ise, özel bir düzenleme olmayıp, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu m.426 vd.
hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
d) Fuhuşa karşı koruma
Çocuklara fuhuş yaptırılmasını yasaklayıcı hükümler, Türk
Ceza Kanunu’nun 435 ile 436. maddelerinde yer almaktadır.
Bunun dışında, genel kadın olarak tescil edilebilmek
için, Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş
Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü m.21/bent b uyarınca,
21 yaşın bitirilmiş olması gerekir. Aynı şekilde, genelevlerde müstahdem
(hizmetçi, odacı, kahveci, vb.)adı altında çalıştırılacak kişilerin de,
erkekse 25 ve kadınsa 35 yaşından aşağı yaşta olmamaları
öngörülmektedir.(m.94)
e) Uyuşturucu Ticaretine Karşı Koruma
Türk Ceza Kanunu m.403/bent 9, çocukları uyuşturucu madde
üretiminde ve ticaretinde kullananlar hakkında verilecek cezanın
ağırlaştırılmasını kabul etmiştir. Buna karşılık uyuşturucu madde üretimine
ve ticaretine katılan çocuklar bakımından genel hükümlerin uygulanması
gerekecektir. Buna göre de, 11 yaşından küçük çocuklara, hiçbir ceza
verilmeyecek, gerekirse tedbir uygulanacak; 11-15 yaşlarındaki çocuklara,
ancak kusur yetenekleri varsa ceza verilecek ve ceza indirimine
gidilecektir. 15-18 yaşlarındaki çocukların cezası ise, önceki gruptaki
çocuklarınkine oranla, daha az indirilecektir.(Türk Ceza Kanunu m.53-55;
Çocuk Mahkemeleri Kanunu m.12)
2. Özel olarak Türk Çalışma Mevzuatında düzenlenmiş
hükümler
a) Ağır ve tehlikeli işlerde çalışma
16 yaşını doldurmamış çocuklar, ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılamaz (İş K. m. 78/1) 16 yaşını doldurmuş ama 18 yaşını doldurmamış
çocukların çalıştırılabilecekleri ağır ve tehlikeli işler de, İş K. m.
78/ II hükmüne dayanılarak çıkarılmış bulunan 1973 tarihli “Ağır ve
Tehlikeli İşler Tüzüğü”nde gösterilmiştir. Nitekim, bunlar; ancak anılan
tüzüğe ekli cetvelde, karşılarında “Ç” harfi bulunan işlerde
çalıştırılabilir.( Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü m.2/I )
b) Gece döneminde çalışma
Gece döneminde çalışma, İş Kanunu m.69/I, yetişme çağında
bulunan çocukların uykuya ve özellikle de gece dönemindeki uykuya olan
gereksinimlerini göz önünde bulundurarak, sanayie ait işlerde 18 yaşını
doldurmamış çocukların gece döneminde çalıştırılmalarını yasaklamıştır. İş
Kanunu m.69/I hükmünde, sanayi işlerinin dışındaki işlerde çalışan
çocukların gece döneminde çalıştırılıp çalıştırılmayacakları ise belirtilmiş
değildir. Ancak, Umumi Hıfzısıhha Kanunu m.174, “12-16 yaş arasında bulunan
çocukların saat 20:00’den sonra gece çalışmaları memnudur” hükmünü
taşımaktadır. Bu bakımdan, en azından, İş Kanunu’na tabi olmayan 16 yaşından
küçük çocuk işçilerin hem sanayide ve hem de sanayi dışındaki işlerde, gece
döneminde çalıştırılamayacakları söylenebilir.
c) Yer ve sualtında çalışma
Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel
inşaatı gibi yeraltında veya sualtında çalışacak işlerde, çocukların
çalıştırılmaları yasaktır.(İş K. 68) Sonra, özel yasa niteliğindeki 151
sayılı Yasa’nın 2. maddesinde, 18 yaşından küçüklerin maden ocaklarında
çalıştırılmamasını öngörmektedir.
d) Sağlık muayenesinden geçirme
aa) İşe alınma sırasında ve sonrasında sağlık
muayenesi
Çocukların herhangi bir işe alınmalarından önce muayene
ettirilerek vücut yapılarının dayanıklı olduğunun raporla belirlenmesi ve
bunların 18 yaşını dolduruncaya kadar da en az 6 ayda bir doktor
muayenesinden geçirilip çalışmaya devamlarında bir sakınca olup olmadığının
kontrol ettirilmesi zorunludur.(İş K. m. 80/I)
bb) Ağır ve tehlikeli işlerde sağlık muayenesi
Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilecek olan 16-18
yaşlarındaki çocuk işçilerin işe girişlerinde veya işin devamı süresince
bedence bu tür işlere dayanıklı oldukları hakkında sağlık raporları
olmadıkça, bunların işe alınmaları veya işte çalıştırılmaları yasaktır.(İş
K.m.79/I)
V. Değerlendirme ve Sonuç
Türkiye, çok büyük bir oyla kabul edilmiş olan 182 sayılı
Sözleşme’yi onaylamış ve yürürlüğe koymuş bulunmakla, diğer dünya
ülkelerinden geri kalmadığını göstermiş ve çocuk emeğine karşı duyarsız
bulunmadığını belirtmiştir. Ancak, her uluslar arası sözleşmenin onayında
olduğu üzere 182 sayılı Sözleşme bakımından da önemli olan nokta, onaylanan
sözleşme hükümleri ile ulusal mevzuatın bağdaşıp bağdaşmadığından çok, iç
hukukun hükümlerinin onaylanan sözleşme doğrultusunda pozitif temellere
kavuşturulmasıdır. Nitekim, şu anda Türkiye’nin sorunu da, 182 sayılı
Sözleşme hükümlerine ters düşmekten çok, bu sözleşme hükümlerinin, ulusal
mevzuatta temel bulunmasındadır.
Gerçekten, ilkin, kölelik ve kölelik benzeri
uygulamaların tüm biçimleri konusunda; sadece ilgili uluslararası sözleşme
hükümlerinin, Türk hukukunun bir parçasını oluşturmasından öteye gidilmediği
söylenmelidir. Nitekim, çocuk alım-satımını ve ticareti ile borç karşılığı
çalıştırılmasını önleyici ve bu tür uygulamaları ceza tehdidi altına sokan
mevzuat hükümlerine rastlanılmamaktadır. Bunları, Ceza Hukuku’nun klasik
“özgürlüğü sınırlama” suçunun alışılmış kalıpları içinde değerlendirebilmek
ise, oldukça güç görülmektedir.
Bunun gibi, çocukların müstehcen yayın konusu yapılmasını
önleyici özel düzenlemelere, Türk hukukunun yabancı olduğu gözlemlenmekte ve
bu konuda da müstehcenliğe ilişkin genel hükümlerden yararlanmak zorunda
kalınmaktadır.
Yine, uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticaretine yönelik
faaliyetlerde çocuk kullanılmasını önleyici hükümler, kullananların cezasını
yükseltmekten öteye gitmemektedir.
Tüm bu çalışma mevzuatını destekleyici hükümlerdeki
yetersizliğe karşın, çocuklara sağlıklı ve güvenli bir ortam içinde
çalıştırılmalarını sağlayıcı mevzuat hükümlerinin daha zengin bir içeriğe
sahip bulundukları söylenebilir. Bunlarda da bazı eksikliklerin özel
düzenleme boşlukları yüzünden ortaya çıktığı ve genel hükümlerden
yararlanılmak zorunda kalındığını söylemek mümkündür. Nitekim, yollamada
bulunulan 190 sayılı Tavsiye Kararı’ndaki bazı öngörüler konusunda, ancak
genel hükümlerden yararlanılabilmektedir. Bu anlamda, çocukların tehlikeli
yükseklikte veya dar alanlarda ya da uygun ısı, gürültü ve titreşim
ortamları olmaksızın çalıştırılması yahut bunlara ağır yük taşıtılması
konuları, genel hükümlerden yararlanmayı gerektirmektedir.
Tüm bunlardan daha
önemli olarak, başlıca iki temel noktanın, ileride Türkiye’nin başını
ağrıtması beklenebilir. Bunlardan ilki, çocuk işçilerin çalışma koşullarına
ilişkin koruyucu hükümlerden, sadece İş Kanunu’na tabi olanların
yararlanmaları ve bunun dışındakilerin ise, gerekli korumadan yoksun
bulunmaları gerçeğidir. Diğer önemli nokta da; ağır ve tehlikeli işler
konusunda, İş Kanunu hükümleri içinde dahi, 182 sayılı Sözleşme’nin
öngördüğü 18 yaş sınırının (m.2) gerisinde kalınıp 16 yaşa inilmiş olması ve
sanayi dışındaki işlerde, gece döneminde çalışma yasağının, yine 18 yaştan
16 yaşa düşürülmüş bulunmasıdır. Çağdaş bir İş Kanunu çalışmalarına
günümüzde tanık olan yasa koyucunun, bu hususları da dikkate almasında yarar
görülmektedir. |