aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

Türkçe-İngilize-Almanca Açıklamalı
<<<SOSYAL SÖZLÜK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yabancı: [Foreigner // Auslaender]: Bir yabancı ülkede bulunan ve o ülkenin vatandaşlığına geçmemiş bulunan bir kişi...

Yabancılaşma (Aliyenasyon; Yabancı Emek): [Alienation // Entfremdung]: Lâtince “alienus” (yabancı, başkası) kelimesinden türeyen aliyenasyon, hukukî mânâda bir mülkiyetin, bir malın başka birisine geçmesi...

Yağmur Duası: [Rain prayer // Gottesbitte um Regen]: Yağmurların kesildiği ve özellikle kıtlığın hâkim olduğu dönemlerde, yağmurun yağması ve rahmetin-bereketin artması için, Müslüman toplulukların-islamî cemaatlerin tertiplediği bir dinî merasim...

Yakîn: [Knowledge // Wissen]: Aksine ihtimal olmayan, kesinlik derecesinde yerleşmiş sağlam bilgi....

Yalan: [Lie // Lüge]: Bir işin doğrusunu bildiği halde, yanlış söylemek, saptırarak söylemek veya susmak suretiyle hakikatleri örtbas etmeyi hedefleyen kötü bir insanî haslet ve davranış biçimi...

Yalnızlık: [Loneliness // Einsamkeit]: Kişinin, tek başına yaşaması sonucunda veya toplumla-sosyal çevre ile birlikte yaşamasına rağmen psikolojik olarak kendisini yalnız hissetmesi...

Yaltakçılık (Yaltaklık; Tabasbus): [Flattery; Flawning // Unterwürfigkeit; Kriecherisches Benehmen]: Yaltaklanma; Yaltaklık. // Kendini mânen küçülterek, riyakarlıkla kendini beğendirmeye çalışmak...

Yanılsama (İllüzyon): [Illusion // Illusion; Trugbild; Einbildung]: Uyarıcıların yanlış yorumlanması biçimde ortaya çıkan idrak (algı) yanılması.

Yanlılık (Taraflılık): [Bias // Parteilichkeit; Vorurteil]: Bir şeye, bir kimseye eğilim; etki, nüfuz; önyargı, peşin hüküm. // Bu terim genellikle belli bir kişi ya da topluluğun leh veya aleyhindeki tutum, tavır ve faaliyetlere atfen kullanılmaktadır.

Yansıtma (İzdüşüm; İrtisam; Gösterim): [Projection // Projektion]: Kendimizde olan ve-fakat farkına varmak istemediğimiz hususiyetleri, başkalarında görmek ve böylece kendimizde olduğunu görmeme hasletidir.

Yapısal Uyum Programları: [Structural adjustment programmes // Strukturelle Anpassungsprogramme]: Bütçe açıkları gibi iktisadî sorunları olan devletlerin yeniden yapılanması için, bütçe harcamalarını ve kamunun, iktisadî ve sosyal hayata direkt müdahale seviyesini aşağıya doğru çekmeyi hedefleyen makro-ekonomik politika ve programların bütünü...

Yardım (Yardımlaşma): [Help; Helping each other // Gegenseitige Hilfe]: Başkalarına, özellikle muhtaçlara iyilikte bulunma. // Kardeşliğin, dostluğun, geleneğin, örfün, dinin veya şahsî-kolektif bir ihtiyacın karşılanmasının bir simgesi-gereği olan karşılıklı dayanışma...

Yardıma Muhtaç İnsan: [Needy-indigent person // Hilfsbedürftige Person]: Mal varlığı bulunmayan veya temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde menkul, gayrimenkul veya bunun dışında her hangi bir yerden gelir temin etmeyen ve bundan dolayı da başkalarının maddî yardımına ihtiyaç duyan kişi...

Yardımcı Aile Efradı: (Bkz. Ücretsiz Aile İşçileri).

Yardımlaşma (Hediyeleşme) Türleri: [Types of helping each other // Arten gegenseitiger Hilfleleistungen]: Yardımlaşma, hediyeleşme ve dayanışmanın, tarihî boyutuyla bir çok türü vardır. Türk sosyal tarih açısından ortaya çıkan yardımlaşma biçimleri...

Yardımlaşma (Muavenet): [Helping each other // Gegenseitige Hilfeleistungen]: Kardeşliğin, dostluğun, geleneğin, örfün, dinin, vicdanın, insanlığın, millî ve mânevî değerlerin bir gereği olarak başta yardıma muhtaç insanlara (fakirlere), özürlülere, yaşlılara, yetimlere, hastalara, miskinlere, işsizlere olmak üzere sevdiğimiz-sevindirmek istediğimiz bütün insanlara maddi ve mânevi destekte bulunma keyfiyetidir. // Toplumun, birbirleriyle sosyal dayanışma içinde olması...

Yaş: [Age // Alter]: Ferdin, doğum gününden itibaren belli bir güne kadar geçirdiği zaman. // İnsanın, yaşamış olduğu yılların, ayların ve günlerin sayısı...

Yaşlanma Türleri (Yaşlılık Hâlleri): [Types of old age // Typen des hohen Alters]: Yaşlanmanın değişik tezahürleri. // Yaşlılığın, kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutu...

Yaşlı (Yaşlanan) Nüfus: [Old age population // Alte Bevölkerung]: Bir ülkenin nüfusunun yaşlanmasıdır. // 65 yaş ve üzeri yaştaki nüfus oranının, genel nüfus içindeki payının artması...

Yaşlı Apartmanları: [Flat for old persons // Etagenwohnung für alte Personen]: Yalnız yaşayan ve huzurevlerinde yaşamak istemeyen yaşlıların, toplum içinde ve korumalı bir ortamda hayatlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla, Batı dünyasında uygulanan, Türkiye’de ise SHÇEK tarafından yapılması düşünülen ve kısmen uygulanan bir proje...

Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Kurumu (Yaşlı Bakım Yurdu): [Nursing and rehabilitation center for old persons // Pflege-und Rehabilitationszentrum für alte Personen]: Tek başına ihtiyaçlarını gideremeyen, bir başkasının fizikî bakımına ve yardımına ihtiyacı olan bakıma muhtaç yaşlılara, gerek aktif sosyal bakım hizmetleri açısından, gerekse psiko-sosyal ve tıbbî rehabilitasyon programları açısından geniş kapsamlı bakım-tedavi hizmetleri sunan sosyal-bakım kurumlar...

Yaşlı Danışma Merkezleri: [Information-center for old persons // Informationszentrum für alte Personen]: Evlerinde yalnız yaşayan ya da aileleri ile birlikte yaşayan 60 yaş ve üstündeki yaşlı insanların sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermede destek hizmetleri sunan gündüzlü kuruluşlardır...

Yaşlı Hasta Bakımı: [Nursing of old and ill persons // Alten- und Krankenpflege]: Yaşlılıktan dolayı değişik hastalıklara (özellikle Alzheimer ve Demans) yakalanan kişilerin, evde veya her hangi bir sosyal kuruluşta (Örn.: Yaşlılar (bakım) yurdu veya Huzurevi) bakımı...

Yaşlı Hizmetleri: [Social contribution for old persons // Sozialleistungen für alte Menschen]: Sosyal hizmetler kapsamında yaşlı insanların saadeti ve huzuru için, gerek kurumsal, gerek eve yönelik olarak yapılan sistemli ve örgütlü çalışmaların bütünü...

Yaşlılar Politikası: [Policy for old persons // Altenpolitik]: Sosyal siyaset uygulamaları çerçevesinde, özel şartlarını dikkate alacak bir biçimde yaşlılara dönük hayata geçirilen sosyal politikalar, sosyal hizmetler, bakım hizmetleri, sosyal yardımlar ve psiko-sosyal danışmanlık ve rehberlik hizmetleri.

Yaşlılar Yurdu: (Bkz. Huzurevi).

Yaşlılar: [Old persons // Alte Menschen]: 65 yaş ve üstünde olan veya fizyolojik-bedenî-zihnî-ruhî açıdan belirli derecede fonksiyonel kayba uğramış insanlar....

Yaşlılara Yardım Evi: [Hospital for old persons // Sozialheim für alte Menschen]: SHÇEK tarafından barınacak herhangi bir yeri olmayan, bedenî, zihnî veya ruhî sorunları sebebiyle herhangi bir sosyal kurum ve kuruluşun hizmetlerinden yararlanamayan, kendi başına sokaklarda yaşayan, dilencilik yapan yetişkin ve yaşlı insanların beslenme ihtiyaçlarını karşılamak ve kısmî barınma imkanı da sağlamak üzere kurulması plânlanmış proje halinde bir merkezdir....

Yaşlılık Psikolojisi: [Old age psychology // Psychologie des hohen Alters]: Yaşlı insanların içinde bulundukları ruh hâli....

Yaşlılık Psikozu: [Old age psychosis // Psychose aufgrund des hohen Alters]: Bazı yaşlı insanlarda aklî yeteneklerinin zayıflaması (bunama), hafıza kusuru ve genel yönelim bozukluğu şeklinde ortaya çıkan bir psikotik reaksiyon türü.

Yaşlılık Riskleri: [Old age risk // Risiken bedingt durch hohes Alter]: Yaşlanmadan dolayı ortaya çıkan veya yaşlılığın tabiî tezahürü olan sosyal riskler. Yaşlılıkta özellikle fizikî ve sosyo-ekonomik riskler önem kazanmaktadır.

Yaşlılık Sorunları: [Old age problems // Problem des hohen Alters]: Yaşlı insanların, yaşlanma sebebiyle yaşadıkları iktisadi, sosyal, psikolojik ve(ya) bedeni problemler...

Yaşlılık: [Old age // Hohes Alter]: İnsan hayatının son merhalesi ve kişinin yaşlanma devresi olarak kabul edilen yaşlılık, farklı çevrelerce farklı biçimde tanımlanmaktadır. Kimilerine göre yaşlanma, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden, tabiî ve kaçınılmaz bir süreç...

Yayılmacılık (Difüzyonizm): [Diffusion // Verbreitung]: Genel anlamda yayılmacılık, herhangi bir dünya görüşünün, bilinçli olarak başka toplumlara ihraç edilmesi teşebbüsü veya bunun, çaba sarf etmeksizin kendiliğinden başka toplumlar tarafından benimsenmesidir...

Yazı Dili (Edebi Dil): (Bkz. Dil).

Yazılı İletişim: (Bkz. İletişim Araçları).

Yeis: [Hopelessness; Despair // Hoffnungslosigkeit; Verzweiflung]: Ümitsizlik, karamsarlık...

Yerel Demokrasi: (Local democracy // Örtliche Demokratie]: Demokratik ülkelerin sadece millî düzeydeki kararların alınmasında kullanılmasının yeterli görülmeyerek, mahallî nitelik taşıyan kararların alınmasında da kullanılması, böylece siyasî katılım, kamu denetimi, eşitlik gibi demokratik değerlerin mahallî karar alma süreçlerine de hakim kılınmasını öngören demokrasi anlayışı...

Yerel Yönetim (Mahallî idare): [Local administration // Örtliche Verwaltung]: Devletin temel fonksiyonlarının bir kısmının, hem kaynakların daha verimli ve denetimli kullanılması, hem de halkın idareye katılımının sağlanması maksadıyla kurulan mahallî birimler ve seçimle işbaşına getirilen idarecilerin başkanlığı aracılığıyla yerine getirilmesi...

Yerinden Yönetim (Adem-i merkeziyet): [Decentralization // Dezentralisation]: Merkeziyetçiliğin tersi olarak mahalli idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi; merkezin gücünün kırılması; yetkilerin merkez ile taşra arasında paylaştırılması; merkezileşmenin önlenmesine yönelik karar ve uygulamalar.

Yerlileşme: [Mention of social-folkloristic occurences in literature // Erwaehnung von sozialen-folkloristischen Ereignissen in literarischen Werken]: Manzum veya mensur bir edebiyat eserinin, kendi devrinin sosyal hadiselerine daha fazla yer vermesi ve mahalli-folklorik unsurların eserlere yansımasıdır.

Yeşil Kart: [Health card (Green Card) for not insured persons in Turkey // Krankenschein (Grüne Karte) für nicht sozialversicherte Personen in der Türkei]: Hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan, Türkiye'de ikamet eden ve fakir durumunda olan Türk vatandaşlarına, talep üzerine valilik veya kaymakamlık tarafından verilen bir sağlık karnesi...

Yetim (Öksüz): [Orphan // Waise; Waisenkind]: Yetim, genelde babası ölmüş olan çocuk için kullanılırken, öksüz, daha çok annesi ölmüş ya da hem annesi, hem de babası ölmüş olan çocuk için kullanılır...

Yetimhâne: [Home for orphans // Heim für Waisenkinder]: Yetim ve öksüzlerin barındığı yurt.

Yetiştirme Yurtları: [Youth hostel; Home for youth in Turkey // Türkisches Jugendheim]: 13-18 yaş arası korunmaya muhtaç gençlerin (çocukların) himaye edildiği, bakıldığı, bir veya meslek sahibi edildikleri SHÇEK’ye bağlı olarak faaliyet gösteren yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır (1983 tarih ve 2828 sayılı Kanun; m. 24).

Yevmiye: [Day’s (daily) wages // Tagelohn]: Gündelik. // Bir günlük çalışmanın karşılığı olan ücret.

Yevmiyeci: [Day-labourer // Tagelöhner]: Gündelikçi. // Günlük çalışan ve bir günlük çalışmanın karşılığını alan işçi.

Yolsuzluk Türleri: [Types of embezzlement // Veruntreuungsarten]: Yolsuzluk ile ilgili akla gelebilecek her türlü yöntem ve usul.

Yolsuzluk: [Embezzlement // Veruntreuung; Unterschlagung; Inkorrektheit]: Dar anlamda yolsuzluk, “kamu gücünün, özel menfaat sağlamak maksadıyla kötüye kullanmak”tır.

Yöneltme (Yönlendirme): [Canalize; Guide // Lenken; Führen]: Eldeki kaynakları, en etkin bir biçimde kullanarak, örgüt hedeflerini gerçekleştirme faaliyetidir.

Yönetici (İdareci): [Administrator; manager // Verwaltungsbeamter; Lenker; Führer]: Kendisini ve ekibini, kurum hedeflerine yönelten, sorunların üzerine giden, en iyi çözümleri üretmek üzere sürekli düşünen ve düşündüren, çizgisi ve değeri kabul gören, ekibini ve işlerini iyi tanıyan, seçilerek ilerlemeyi ve ilerletmeyi ilke edinen, bilgisini çevre ile paylaşan, iş ahlâkına ve normlarına uyan kimsedir.

Yönetim (İdare): [Administration ; Management // Verwaltung; Führung]: Bir veya birkaç kişinin idareci (idari kadro), diğer kişilerin de idare edilen (yönetilen kesim) olduğu bir ast, üst ve otorite münasebetinin olduğu bir idari yapı-sistemdir.

Yönetim Psikolojisi: [Psychology of management // Verwaltungspsychologie]: İdarenin vazifesini yapabilmesi için, ihtiyaç duyulan psikolojik bilgilerin (örgütlerde insan davranışlarına yönelik teoriler gibi) üretimi ve uygulanmaya dönük biçimde hazırlanması ile yöneticiler de ruhi sorunlara yol açan alanları, etkileri ve çözüm yollarını araştıran bir bilim dalıdır.

Yörük (Göçebe; Konar-Göçer): [Turkish nomads in Anatolia // Turkmenische Nomaden in Anatolien]: Bu kelime, Anadolu halk ağzında, cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı çabuk kimse, çok doğurgan hayvan ve iyi mahsul veren tarla vs. gibi mânâları da ifade etmektedir...

Yüksek Öğretim: [Study in a high school // Studium an einer Hochschule]: Orta eğitimden sonra yüksek okullar veya üniversiteler tarafından verilen eğitimdir.

Yüksek Ücret Politikası: [High wages policy // Hohe Lohnpolitik]: Çalışanlar için yüksek ücretin, çalışanların verimliliğini artıracağı ve bu sebeple sadece çalışanlar için değil, işverenler için de faydalı neticeler doğuracağını savunan görüş.

Google

İnternetten Online Sipariş Vermek İçin Tıklayın