Ücret Dışı Ödemeler (Yan-Ek Ödemeler):
[Additional wages // Lohnnebenleistungen]: Ücret haddinin üzerinde
yapılan ve ücret gelirini artıran ek ödemeler. // Bunlar şu
şekilde tasnif edilebilir: ....
Ücret Esnekliği:
[Wage
flexibility // Lohnflexibilitaet]: Klâsik teorinin otomatik tam istihdam
mekanizmasına göre, parasal ücret oranındaki bir azalmanın,
maliyetlerin ve rekabet şartları altında fiyat düzeyinin düşmesine yol
açacağı ve toplam talepte değişiklik olmadığı takdirde satılan malların
miktarıyla üretim ve istihdamı artıracağı iddiasıdır.....
Ücret Eşitsizliği:
[Wages inequality // Lohnungleichheit]: “Eşit (değerde) işe, eşit ücret”in
ödenmemesidir. // Aynı olarak kabul edilen işler için, aynı miktarda emek
harcansa da, daha düşük karşılık ödenmesi.
Ücret Farklılaşması:
[Wage differentials // Lohndifferenzierung]: Bir sınıf işçinin
ücretleriyle diğer bir sınıf işçinin ücretleri arasındaki farktır. Örnek
....
Ücret Konseyi:
[Wage council // Lohn-und Einkommensrat]:
Ülkede dengeli bir ekonomik ve sosyal
gelişmenin gerçekleştirilmesi, ekonomik büyüme yanında tam istihdamın, fiyat
istikrarının, adil bir gelir dağılımının ve çalışma barışının
sağlanması ve sürdürülmesi amacıyla bir milli ücret ve gelirler politikası
saptamak, bu konuda öneriler getirmek ve istişarî nitelikte kararlar almak
üzere kurulan, devlet işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan bir kuruldur.
Ücret Maliyeti:
[Wage cost // Lohnkosten]: İşçinin
işletmeye mal oluş bedeli. Yani, çıplak ücretten başka,
işverenin ödediği primler, yemek bedeli, aynî harcamalar, ücretli izin,
sosyal yardımlar gibi harcamaları da kapsamaktadır.
Ücret Ödeme Borcu:
[Duty of paying wages // Lohnzahlungspflicht]: Emeğin karşılığı olarak
ücretin, işveren tarafından çalışana, para ile ödenmesini öngören bir
mükellefiyet.
Ücret Politikası: [Wages
policy // Lohnpolitik]: Sosyal
siyasetin vasıtalarından olan
ücret politikası, özellikle, “ücretliler toplumu” konumuna gelen ve
iktîsaden faal nüfusun
%85-90’ını ücretlilerin belirlediği sanayileşmiş
toplumlarda,
işçilerin
ve diğer bağımlı çalışanların hayat şartlarını ve seviyelerini belirleyen
tedbir ve programların bütünüdür.
Ücret Sistemleri:
[Wage systems // Lohnsysteme]:Ücretin
hesaplanmasını, ödeme tarzını ve şeklini (aynî veya nakdî
ödeme) belirleyen bir sistemdir.
Ücret Teorileri:
[Theories of wages // Lohntheorien]: Ücretin
nasıl oluştuğunu ya da ücretin düzeyini belirleyen faktörlerin neler
olduğunu açıklamak üzere geliştirilen nazariyeler. Örn.:...
Ücret:
[Wage; Wages // Lohn]: “Ecir”
veya “ücret” terimleri, Arapça’da “e-c-r” kökünden türemiş olup,
emeğin neticesi anlamına gelmektedir. // İşletmenin kâr ve zararına bağlı
olmayan, müteşebbis tarafından emek sahibine, üretilen malın satışı
beklenmeden ödenen, miktarı önceden belirlenmiş bir gelirdir.
Ücretliler: [Wages earners //
Lohnempfaenger]: Emeğini arz etmek
sûretiyle ücret geliri ile geçinen işçi.
Ücretsiz Aile İşçileri:
[Unpaid family workers // Mitarbeitende (unbezahlte)
Familienangehörige]: Kendilerine ait
olmayan ve/fakat aileye ait olan sermaye üzerinde ücretsiz olarak
çalışan aile fertleridir.
Ülfet (Ünsiyet):
[Habituation; Accustoming; Intimate
knowledge; Familiarity // Gewöhntsein; Gewöhnung; Vertrautheit;
Zutraulichkeit; Freundschaftliche Beziehung]:
Anlaşma, alışma, gönüllerin birleşmesi;
insanların birbirleri ile anlaşıp kaynaşmasıdır.
Ülke (Vatan; Yurt; Memleket; Anavatan):
(Country; Mother country; Motherland // Land; Mutterland): Bir kimsenin
yerleşip, yurt edindiği yer.
Ülkeler Üstü Sosyal Siyaset:
(Bkz. Supranasyonel Sosyal Politika).
Ümmet:
[Religious community //
Religionsgemeinschaft]: Kendi
irâdeleriyle veya bir mecburiyet neticesinde aynı yerde, aynı zamanda ve(ya)
aynı dine tâbi olma sebebiyle bir arada yaşayan topluluk.
Üniforma:
[Uniform; Official dress // Uniform]:
Aynı vazifeyi yerine getiren
veya aynı işi yapan insanlar tarafından giyilen, çoğu zaman
rengi ve biçimi tüzükle belirlenmiş elbise. Örn. Asker, polis ve okul
üniforması.
Üreme Hakları:
[Reproductive rights // Fortpflanzungsrecht]: Çiftlerin ve fertlerin,
çocuklarının sayısına, nerede ve ne zaman doğacaklarına hür ve
mesuliyetli bir biçimde karar verme ve bunları hayata geçirmek için,
bunlarla ilgili bilgilere kavuşma hakkı ve imkanının yanında en yüksek
üreme sağlığı standartlarından istifade etme hakkı.
Üreme Sağlığı:
[Reproductive health // Fortpflanzungsgesundheit]: Üreme (tenâsül)
sistemine, sistemin fonksiyon ve süreçlerine yönelik bütün konularda bir
hastalık veya rahatsızlığın olmamasından öte, tam anlamıyla bedenî, zihnî ve
sosyal iyilik hâli.
Üretim (İstihsâl):
[Production // Produktion]: Mal ve
hizmetlerin elde edilmesi ve çoğaltılması ile ilgili işlemler
ünitesidir. Bir başka deyişle, sosyal fayda sağlamaya yönelik bir
iktisadî değerdir.
Üretim Faktörleri (Üretim Vasıtaları):
[Factors of production //
Produktionsfaktoren]: Üretimde kullanılan her türlü unsura verilen
addır. // Bir toplumdaki maddî mal üretiminin gerçekleştirilmesini sağlayan
araçlar. // Üretim Faktörleri 4 grupta toplamak mümkündür: ....
Üretim Yönetimi:
[Production management // Produktionsleitung]:
Üretilmesi plânlanan miktar ve nitelikteki malın, işletmenin elindeki
malzeme, araç ve işgücü ile belirlenen sürede ve en düşük maliyetle
üretilmesi için gerekli kararların alınmasıdır.
Üretime Dayalı Devlet:
[State that supports production // Produktionsunterstützender Staat]:
Açık-şeffaf bir ortamda özel teşebbüs sistemini ve üretim ekonomisini
savunan-destekleyen liberal bir devlet.
Üretken:
[Productive // Produktiv]: Üretme
gücü ve kabiliyeti olan. // Çok üretebilen.
// Verimli olan.
Üst-İnsan:
[Superman // Übermensch; Herrenmensch]:
Alman filozofu Nietzsche (1844-1900) tarafından ileri sürülen
“üst-insan” fikri, 19. asırda
şahsiyet kavramının inkar
edilmesine karşı insan tasnifine yönelik geliştirilen darvinist-materyalist
bir görüş.
Üstün Zekâ:
[Superior-high intelligence // Hohes Intelligenz]: Zekânın bütün
fonksiyonları (dikkat, hafıza, dil, idrak, ilgi kurma, soyut
düşünme) normalin üstünde olmasıdır. // Gruplandırılması: ...
Üstünlük Kompleksi (Büyüklük Sabuklaması):
[Superiority complex // Überlegenheitskomplex]: Kendini, başkalarından her
hususta üstün ve güçlü görme duygusudur.
Ütopya:
[Utopia // Utopie]: İdeal bir
hükümetin yönettiği, ideal bir toplumun yaşadığı ülkedir. //
Etimolojik, yani kelimenin tarihî kökü-yapısına zıt olarak bugün
"olmayan bir ülke", "hayalî ülke", "gerçekleştirilmesi mümkün olmayan
arzu ve istekler" veya "delilik" anlamlarına gelir.
Üzüntü (Keder):
[Worry; Sorrow;
Grief // Kummer; Sorge; Besorgnis; Unruhe]: Kişiye göre sebepleri, tesiri,
süresi farklı olan, içten ve dıştan uyaranlarla meydana gelen, istenmeyen
psikolojik bir durumdur. // Keder ise, derin bir üzüntüdür. Üzüntünün derin
ve sürekli olması halinde, kişi depresyona girebilir. // Üzüntü
örnekleri veya üzüntünün ortaya çıkış sebepleri: 1.)....
|