aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

Türkçe-İngilize-Almanca Açıklamalı
<<<SOSYAL SÖZLÜK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ücret Dışı Ödemeler (Yan-Ek Ödemeler): [Additional wages // Lohnnebenleistungen]: Ücret haddinin üzerinde yapılan ve ücret gelirini artıran ek ödemeler. // Bunlar şu şekilde tasnif edilebilir: ....

Ücret Esnekliği: [Wage flexibility // Lohnflexibilitaet]: Klâsik teorinin otomatik tam istihdam mekanizmasına göre, parasal ücret oranındaki bir azalmanın, maliyetlerin ve rekabet şartları altında fiyat düzeyinin düşmesine yol açacağı ve toplam talepte değişiklik olmadığı takdirde satılan malların miktarıyla üretim ve istihdamı artıracağı iddiasıdır.....

Ücret Eşitsizliği: [Wages inequality // Lohnungleichheit]: “Eşit (değerde) işe, eşit ücret”in ödenmemesidir. // Aynı olarak kabul edilen işler için, aynı miktarda emek harcansa da, daha düşük karşılık ödenmesi.

Ücret Farklılaşması: [Wage differentials // Lohndifferenzierung]: Bir sınıf işçinin ücretleriyle diğer bir sınıf işçinin ücretleri arasındaki farktır. Örnek ....

Ücret Konseyi: [Wage council // Lohn-und Einkommensrat]: Ülkede dengeli bir ekonomik ve sosyal gelişmenin gerçekleştirilmesi, ekonomik büyüme yanında tam istihdamın, fiyat istikrarının, adil bir gelir dağılımının ve çalışma barışının sağlanması ve sürdürülmesi amacıyla bir milli ücret ve gelirler politikası saptamak, bu konuda öneriler getirmek ve istişarî nitelikte kararlar almak üzere kurulan, devlet işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan bir kuruldur.

Ücret Maliyeti: [Wage cost // Lohnkosten]: İşçinin işletmeye mal oluş bedeli. Yani, çıplak ücretten başka, işverenin ödediği primler, yemek bedeli, aynî harcamalar, ücretli izin, sosyal yardımlar gibi harcamaları da kapsamaktadır.

Ücret Ödeme Borcu: [Duty of paying wages // Lohnzahlungspflicht]: Emeğin karşılığı olarak ücretin, işveren tarafından çalışana, para ile ödenmesini öngören bir mükellefiyet.

Ücret Politikası: [Wages policy // Lohnpolitik]: Sosyal siyasetin vasıtalarından olan ücret politikası, özellikle, “ücretliler toplumu” konumuna gelen ve iktîsaden faal nüfusun %85-90’ını ücretlilerin belirlediği sanayileşmiş toplumlarda, işçilerin ve diğer bağımlı çalışanların hayat şartlarını ve seviyelerini belirleyen tedbir ve programların bütünüdür.

Ücret Sistemleri: [Wage systems // Lohnsysteme]:Ücretin hesaplanmasını, ödeme tarzını ve şeklini (aynî veya nakdî ödeme) belirleyen bir sistemdir.

Ücret Teorileri: [Theories of wages // Lohntheorien]: Ücretin nasıl oluştuğunu ya da ücretin düzeyini belirleyen faktörlerin neler olduğunu açıklamak üzere geliştirilen nazariyeler. Örn.:...

Ücret: [Wage; Wages // Lohn]: “Ecir” veya “ücret” terimleri, Arapça’da “e-c-r” kökünden türemiş olup, emeğin neticesi anlamına gelmektedir. // İşletmenin kâr ve zararına bağlı olmayan, müteşebbis tarafından emek sahibine, üretilen malın satışı beklenmeden ödenen, miktarı önceden belirlenmiş bir gelirdir.

Ücretliler: [Wages earners // Lohnempfaenger]: Emeğini arz etmek sûretiyle ücret geliri ile geçinen işçi.

Ücretsiz Aile İşçileri: [Unpaid family workers // Mitarbeitende (unbezahlte) Familienangehörige]: Kendilerine ait olmayan ve/fakat aileye ait olan sermaye üzerinde ücretsiz olarak çalışan aile fertleridir.

Ülfet (Ünsiyet): [Habituation; Accustoming; Intimate knowledge; Familiarity // Gewöhntsein; Gewöhnung; Vertrautheit; Zutraulichkeit; Freundschaftliche Beziehung]: Anlaşma, alışma, gönüllerin birleşmesi; insanların birbirleri ile anlaşıp kaynaşmasıdır.

Ülke (Vatan; Yurt; Memleket; Anavatan): (Country; Mother country; Motherland // Land; Mutterland): Bir kimsenin yerleşip, yurt edindiği yer.

Ülkeler Üstü Sosyal Siyaset: (Bkz. Supranasyonel Sosyal Politika).

Ümmet: [Religious community // Religionsgemeinschaft]: Kendi irâdeleriyle veya bir mecburiyet neticesinde aynı yerde, aynı zamanda ve(ya) aynı dine tâbi olma sebebiyle bir arada yaşayan topluluk.

Üniforma: [Uniform; Official dress // Uniform]: Aynı vazifeyi yerine getiren veya aynı i yapan insanlar tarafından giyilen, çoğu zaman rengi ve biçimi tüzükle belirlenmiş elbise. Örn. Asker, polis ve okul üniforması.

Üreme Hakları: [Reproductive rights // Fortpflanzungsrecht]: Çiftlerin ve fertlerin, çocuklarının sayısına, nerede ve ne zaman doğacaklarına hür ve mesuliyetli bir biçimde karar verme ve bunları hayata geçirmek için, bunlarla ilgili bilgilere kavuşma hakkı ve imkanının yanında en yüksek üreme sağlığı standartlarından istifade etme hakkı.

Üreme Sağlığı: [Reproductive health // Fortpflanzungsgesundheit]: Üreme (tenâsül) sistemine, sistemin fonksiyon ve süreçlerine yönelik bütün konularda bir hastalık veya rahatsızlığın olmamasından öte, tam anlamıyla bedenî, zihnî ve sosyal iyilik hâli.

Üretim (İstihsâl): [Production // Produktion]: Mal ve hizmetlerin elde edilmesi ve çoğaltılması ile ilgili işlemler ünitesidir. Bir başka deyişle, sosyal fayda sağlamaya yönelik bir iktisadî değerdir.

Üretim Faktörleri (Üretim Vasıtaları): [Factors of production // Produktionsfaktoren]: Üretimde kullanılan her türlü unsura verilen addır. // Bir toplumdaki maddî mal üretiminin gerçekleştirilmesini sağlayan araçlar. // Üretim Faktörleri 4 grupta toplamak mümkündür: ....

Üretim Yönetimi: [Production management // Produktionsleitung]: Üretilmesi plânlanan miktar ve nitelikteki malın, işletmenin elindeki malzeme, araç ve işgücü ile belirlenen sürede ve en düşük maliyetle üretilmesi için gerekli kararların alınmasıdır.

Üretime Dayalı Devlet: [State that supports production // Produktionsunterstützender Staat]: Açık-şeffaf bir ortamda özel teşebbüs sistemini ve üretim ekonomisini savunan-destekleyen liberal bir devlet.

Üretken: [Productive // Produktiv]: Üretme gücü ve kabiliyeti olan. // Çok üretebilen. // Verimli olan.

Üst-İnsan: [Superman // Übermensch; Herrenmensch]: Alman filozofu Nietzsche (1844-1900) tarafından ileri sürülen “üst-insan” fikri, 19. asırda şahsiyet kavramının inkar edilmesine karşı insan tasnifine yönelik geliştirilen darvinist-materyalist bir görüş.

Üstün Zekâ: [Superior-high intelligence // Hohes Intelligenz]: Zekânın bütün fonksiyonları (dikkat, hafıza, dil, idrak, ilgi kurma, soyut düşünme) normalin üstünde olmasıdır. // Gruplandırılması: ...

Üstünlük Kompleksi (Büyüklük Sabuklaması): [Superiority complex // Überlegenheitskomplex]: Kendini, başkalarından her hususta üstün ve güçlü görme duygusudur.

Ütopya: [Utopia // Utopie]: İdeal bir hükümetin yönettiği, ideal bir toplumun yaşadığı ülkedir. // Etimolojik, yani kelimenin tarihî kökü-yapısına zıt olarak bugün "olmayan bir ülke", "hayalî ülke", "gerçekleştirilmesi mümkün olmayan arzu ve istekler" veya "delilik" anlamlarına gelir.

Üzüntü (Keder): [Worry; Sorrow; Grief // Kummer; Sorge; Besorgnis; Unruhe]: Kişiye göre sebepleri, tesiri, süresi farklı olan, içten ve dıştan uyaranlarla meydana gelen, istenmeyen psikolojik bir durumdur. // Keder ise, derin bir üzüntüdür. Üzüntünün derin ve sürekli olması halinde, kişi depresyona girebilir. // Üzüntü örnekleri veya üzüntünün ortaya çıkış sebepleri: 1.)....

Google

İnternetten Online Sipariş Vermek İçin Tıklayın