aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

Türkçe-İngilize-Almanca Açıklamalı
<<<SOSYAL SÖZLÜK

 

 

B Tipi Davranış: [Behaviour according to Typ B // Verhalten gemaess Typ B]: B tipi kategorisine giren bir insanın karakteristik özellikleri ve kendine has davranış biçimleri.

Bab: (Bkz. Şeyh).

Baba Hanlık (Patriarki): [Patriarchat // Patriarchat]: Erkeklerin ya da erkeklik zihniyetinin, her türlü sosyal, siyasî, iktisadî, kültürel süreç, karar ve münasebetlerde belirleyici olduğu sosyal örgütlenme biçimi.

Baba Mahallinde İkâmet: [Patrilocal residence // Patrilokaler Wohnsitz]: Evli çiftlerin, erkeğin ailesinin ev halkıyla yaşaması geleneğidir. Başka bir deyişle, yeni evli çiftlerin, erkeğin aile efradının bir parçası olması gerektiğini savunan bir görüş.

Baba Nesli: (Baba Soyluluk; Baba Soylu Miras): [Patrilinearity; Patrilineal Descent // Patriliniearitaet; Patrilineale Abstammung]: Akrabalığın ve soyun, babanın ailesi tarafından sürdürülmesi.

Baba Nesli: (Bkz. Baba Nesli).

Baba Soylu Miras: (Bkz. Baba Soyluluk).

Babaerkil (Pederşahi) Aile: (Bkz. Aile Tipleri).

Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınlar Birliği): [The first Turkish-Muslim Women’s Union in Anatolia // Erste Türkisch-Muslimische Frauenvereinigung in Anatolien]: Aşık Paşazade Tarihinde Ahiyan-ı Rum (Ahilik Birliği)’un dışında Anadolu’da kadınlar tarafından oluşturulan örgütlü bir sosyal gruptur.

Bağımlı Çalışan (Ücretli, İşçi; İşgören; Emekçi; Eleman; Personel): [Worker, Workman, Labourer // Arbeitnehmer; Arbeiter]: Bir örgütte, kuruluşta yönetime bağlı olarak çalışan erkek ve kadınların toplamı. // Bir hizmet akdine bağlı olarak bir başkasına ait üretim araçlarını kullanan ve kendine ait olmayan, yani başka birinin (işverenin) mülkiyetinde ve(ya) yönetiminde olan herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan işçidir.

Bağımlı Çocuk: [Dependent child // Abhaengiges Kind]: Hukukî bağın yanı sıra, kan veya his bağları ile bağlı olduğu bir başkasıyla birlikte yaşayan, uygulamada da yaşından dolayı başkasının vesayeti altında bulunması gereken bütün çocuklar.

Bağımlılık (Tek Taraflı Bağımlılık): [Dependency // Abhaengigkeit]: Bir kişi, sosyal grup veya toplumun siyasî, ekonomik ve sosyo-kültürel yönleriyle yabancı-başka kişi, grup veya toplumların, fiilen olmasa da psikolojik güdüm (sevk) ve idaresi altına girmesi durumudur.

Bağımlılık İhtiyacı: [Dependency need // Abhaengigkeitsbedürfnis]: Öğüt alma, danışma ve mânevî destek temin etmek maksadıyla, diğer kişilere dayanma, onlarla birlikte olma ve müşterek hareket etme ihtiyacı. (Bkz. İhtiyaçlar Piramidi Teorisi).

Bağımlılık Oranı: [Dependency Rate // Abhengigkeitsrate]: Bir ülkede bin veya yüz kişinin bakmakla mükellef olduğu insan sayısı. // 15-64 yaş arasındaki faal nüfusun (işgücünün) veya çalışma çağındaki nüfusun bir yüzdesi olarak 0-14 ile 65 üstü insanların oranı.

Bağımlılık Teorisi: [Dependency Theory // Anhaengigkeitstheorie ]: Kapitalist ulusların ekonomik ve malî bakımdan önceki özgür kolonileri, kendi menfaatleri uğruna elde tutmaya çalışmalarını savunan bir çatışma teorisi. (Bkz. Sosyal Teori).

Bağımsız Çalışan (Kendi Hesabına Çalışan): [Self-Employed Selbstaendig]: Çalışan işgücü içerisinde, ücret karşılığında bir işverene bağımlı olarak çalışmayan, yanlarında ücret karşılığı işçi de istihdam etmeyen, buna karşılık üretim sürecinde kendi işgücünü ve sermayesini kullanan kişidir.

Bağımsız Olma Güdüsü: (Bkz. Güdü Türleri).

Bağımsız Roller: [Independent roles // Unabhaengige Rollen]: Yerine getirilmesi mecburi olmayan ve etkileri şahsi olan rollerdir.

Bağımsızlık Oranı: [Independency ratio // Unabhaengigkeitsrate]: Bir toplumda başkalarına muhtaç olan insanların, iktisadi yönden faal ve üretken olan gruplara olan oranıdır.

Bağımsızlık: [Independence // Unabhaengigkeit]: Bir toplum veya bir sosyal grubun iktisadi, siyasi ve sosyo-kültürel bakımlardan başka toplum ve grupların yönetimi altında olmaması durumu.

Bağ-Kur: [Insuranced Self-Employed Institution // Sozialversicherungsanstalt für Selbstaendige]: 14.09.1971 tarih ve 1479 sayılı "Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu" ile Sosyal Sigortalar kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sosyal güvenliğini teminat altına almak isteyen bir sosyal sigorta uygulamasıdır.

Bağlanma: (Bkz. Sosyal Bağlanma).

Bahar Bayramı: (Bkz. İşçi Bayramı).

Bahilik: (Bkz. Cimrilik).

Bahşiş: [Tip; Gift // Geschenk; Gnaedig gewaehren; Trinkgeld]: Lütfedip verilen para. // Fazladan, iyilik olsun diye bir kişiye (hizmetliye) gönülden koparak verilen küçük bir hediye.

Bakıcı Aile Fertleri: [Nurses in the family // Pflegepersonen innerhalb der Familie]: Bakıma muhtaç kişiye evinde bakan aile fertleri. // Aile fertlerinden oluşan bakıcıların yükünün hafifletilmesi ve şartlarının iyileştirilmesi, sosyal siyasetin ve kamusal sosyal hizmetlerin ilgi alanına girmektedir.

Bakım Bilimi: (Bkz. Sosyal Bakım).

Bakım Güvencesi: [Nursing guarentee; Nursing security; Nursing assurance // Pflegegarantie; Pflegesicherung; Pflegesicherheit ]: Bakıma muhtaç hale gelen insana, sosyal hizmetler ve sosyal güvenlik sistemi içinde sağlanan bakım hizmetleri/desteği ve aynî-nakdî bakım yardımı.

Bakım Hizmetleri: [Nursing services // Pflegeleistungen]: (Bkz. Bakım Güvencesi; Bakım Kalitesi).

Bakım Kalitesi: [Nursing quality // Pflegequalitaet]: Sosyal hizmetler alanında gerek evde, gerekse bakım yurdunda yatan bakıma muhtaç insanlara yönelik uygulanan bakım hizmetlerinin örgütsel yapı, teşkilat sistemi ve yönetim işlevi çerçevesinde memnuniyetin bir ifadesi olarak elde edilen üstün başarı ve etkinlik.

Bakım Sigortası: [Nursing insurance // Pflegeversicherung]: Bakıma muhtaçlık riskinden doğan bedenî-maddî-manevî zararların telâfisini sağlamak maksadıyla sosyal sigorta sistemi içinde tesis edilen bir sigorta türüdür.

Bakım Standartları: [Nursing standards // Pflegestandarts]: (Bkz. Standart Bakım Modelleri).

Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi: [Nursing and Rehabilitation Center // Pflege und Rehabilitationszentrum]: (Bkz. Rehabilitasyon Merkezi).

Bakım Yönetimi: [Nursing management // Pflegemanagement]: Sosyal bakım biliminin bir şubesi olarak bakım yönetimi, sosyal-bakım hizmetleri çerçevesinde oluşturulan örgütsel yapı ve örgütlenme sistemi içinde bakıma muhtaç (yaşlı ve(ya) özürlü) insanların bakımını, standart bakım modelleri etrafında sistemli ve kaliteli bir şekilde temin etmeye yönelik örgütsel yönetimdir. (Bkz. Sosyal Bakım; Bakım Kalitesi; Standart Bakım Modelleri).

Bakım Yurdu: [Nursing home // Pflegeheim]: Bakıma muhtaç insanların, profesyonel bakıcı uzmanlar tarafından sosyal hizmetler çerçevesinde bakıldığı yatılı kurum ve kuruluşlardır.

Bakıma Muhtaç İnsan: [Person in need of nursing; // Pflegebedürftige Person]: Günlük hayatta her zaman yapılması gereken bazı basit bedenî hareketlerin yerine getirilmesinde (giyinme, yeme içme, beden temizliği, tuvalet ihtiyacını giderme, alış veriş vb.), başkalarının fizikî yardımına ve desteğine sürekli olarak ihtiyaç duyan aciz insandır.

Bakıma Muhtaç Kişi: (Bkz. Bakıma Muhtaç İnsan).

Bakıma Muhtaç Özürlü: [Handicapped person in need of nursing // Pflegebedürftige Person]: Ağır bir yaralanma, sakatlanma, doğuştan gelen veya daha sonra ortaya çıkan herhangi bir özürlülükten dolayı, başkalarının bakımına, kısmen veya bütünüyle sürekli olarak ihtiyaç duyan insan. (Bkz. Bakım Güvencesi; Sosyal Bakım; Bakım Sigortası).

Bakıma Muhtaç Yaşlı: [Old man (woman) in need of nursing // Pflegebedürftige Alte]: İleri yaşlılık sebebiyle bakıma muhtaç hâle gelmiş insan. (Bkz. Müsinn; Korunmaya Muhtaç Yaşlı; Sosyal Bakım).

Bakıma Muhtaç: (Bkz. Bakıma Muhtaç İnsan).

Bakıma Muhtaçlık Derecesi: [The degree of nursing neediness // Pflegebedürftigkeitsgrad]: Değişik derecelerde başkalarının fizikî desteğine ihtiyaç duyma durumudur. Bakıma muhtaçlık derecesi yükseldikçe, kişinin bakımı da o nispette zor olmaktadır. Bakıma muhtaçlık derecesi, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler (bakım hizmetleri) açısından önem arz etmektedir. (Bkz. Bakım Güvencesi; Bakım Sigortası).

Bakıma Muhtaçlık Riski: [The risk of nursing neediness // Pflegebedürftigkeitsrisiko]: Kişinin, özürlülük, yaşlılık, hastalık veya malullük gibi sebeplerden ötürü başkalarının fizikî bakımına sürekli olarak muhtaç hale gelebileceğini gösteren sosyal bir tehlikedir. (Bkz. Bakım Güvencesi; Bakım Sigortası).

Bakıma Muhtaçlık: [Nursing neediness; Nursing indigence // Pflegebedürftigkeit]: Kişinin, bedensel hareket edebilirliğinde otaya çıkan fonksiyonel kısıtlamalar ve engeller (felç; kişinin iç organlarında veya duyum organlarında genel veya kısmî fonksiyonsuzluk; hafıza veya oryantasyon bozukluğu; akıl hastalığı vb.) sonucunda gerek beden temizliğinde, gerek beslenmede, gerekse ev idaresinde başkalarının değişik sıklık ve yoğunlukla ve/fakat düzenli bakımına ihtiyaç duyma halidir.

Balo: [Ball // Ball]: Batı toplumlarında eğlence kültürünün ve sosyal hayatın bir parçası olan balo, akşam ziyafetinden sonra geniş salonlarda yapılan danslı toplantıdır. //

Banliyöleşme: [Suburbanization // Verstaedterung in den Vororten]: Şehirlere yakın iskan bölgelerinin, nüfusça artmasıdır. // Şehirlerin merkezindeki insanların yavaş yavaş daha küçük toplumların çevresine göç ederek orada yaşamalarıdır.

Barbarlık: [Barbarism; Brutality // Barbarismus; Brutalitaet]: İlkel ve medeniyetten uzak vahşî toplulukların sergiledikleri zalimane ve dehşet verici tutum ve davranış biçimlerinin bütünüdür. (Bkz.: Despotizm; Totaliter İdeoloji).

Basiret: [Sagacity; Acumen; Far-sightedness // Scharfsinn; Weitblick]: Aklın pratik yönü olan basiret, hakikati ve var olan şeylerin değerlerinin doğrudan doğruya bilip kavramayı sağlayan bir melekedir. (Bkz. Fehim; Akıl; Zeka; Feraset; İlham).

Basit Fobi: (Bkz. Fobi Türleri).

Basit Tip: (Bkz. Şizofreni).

Baskı Grupları (Sosyal Baskı Grupları): [Pressure groups // Druckausübende Gruppen]: Kendi üyelerinin menfaat ve ideallerini koruyabilmek için, genelde siyasî iktidara karşı, değişik kitle iletişim vasıtaları ile kamuoyu oluşturan, propaganda yapan, kendi üyelerini harekete geçiren, hükümetlerin bir nevi "gölge kabine"si rolüne soyunan genelde örgütlü sivil toplumdur.

Baskı İdaresi: (Bkz.: Despotizm; Totaliter İdeoloji).

Baskı: [Suppression; Oppression // Oppression; Suppression; Unterdrückung]: Sosyal Psikolojide baskı, belirli ruhî etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışında şuur altına itmesi ya da itilenlerin şuur alanına çıkmasının önlenmesidir.

Baskıcı Aile: (Bkz. Aile Tipleri).

Baskıcı Otorite: [Authoritarian family; Pressure authority // Obrigkeitsfamilie, Gebieterische Autoritaet]: Sosyal pedagojide baskıcı otorite, ebeveynin, gelişim çağında olan çocuğundan, yalnız itaat etmesi beklemesi ve ona düşünmeye, konuşmaya ve kendisine has bir dünya geliştirme hakkı vermemesidir.

Basma Kalıp Davranış: [Stereotyped behaviour; Trite-cliche behaviour // Stereotypisches Verhalten]: Belirli bir hadisenin karşısında kişinin gösterdiği kalıplaşmış davranış.

Basma Kalıp Hüküm: [Stereotyped judgement; Trite-cliche judgement // Stereotypisches Urteil]: Sosyal münasebetlerde, insanın bir gruba yönelik değişmez kanaatini dile getiren bir terim olarak basma kalıp hüküm, belirli sosyal gruplar (özellikle azınlık gruplar, yabancılar, etnik gruplar vb.) ile ilgili yanlış, abartılmış, basit ve(ya) menfi yargılamaların (düşüncelerin ve tasavvurların) bütünüdür.

Basma Kalıp: [Stereotype // Stereotyp]: Hayalimizde veya hâkim sosyal kaidelerin-baskıların tesiriyle başka insanlarla, kültürlerle, gruplarla, sınıflarla, topluluklarla, azınlıklarla, sosyal hadiselerle, nesnelerle veya coğrafî bölgelerle ilgili olarak geliştirdiğimiz, benimsediğimiz, içimizde içselleştirdiğimiz ve/fakat çoğu zaman hakikatlerle bağdaşmayan tek yönlü modeller, önyargılar ve yanlış tasavvurlar.

Basmahâne: (Bkz. Dârü’t-Tıbâa).

Baş Bağlama (Başörtü): [Head scarf; Engagement of a girl // Kopftuch; Ein Maedchen verloben]: Folklorik, geleneksel ve islâmî bir simge olan baş bağlama, Anadolu Müslüman hanım Türklerin başlarına, bazen çiçek ve takılarla bağladıkları bir başörtüdür.

Başarı İhtiyacı: [Achievement need; The need of success // Erfolgsbedürfnis]: Kişinin, özellikle ilgi duyduğu veya çalıştığı alanda mükemmel olma isteği ve ihtiyacı.

.) Liderlik koltuğuna gelebilme. (Bkz. İhtiyaçlar Piramidi Teorisi; X Teorisi).

Başarı Kaygısı: [Performance-Success anxiety // Leistungsangst]: Sosyal Psikolojide başarı kaygısı, kişinin, sosyal hayatta başarısız olacağına dair korkusu-endişesi.

Başarı ve Güç Kazanma Güdüsü: (Bkz. Güdü Türleri).

Başkalarına Bağımlı Şahsiyet: [Co-dependent personality // Abhaengige Persönlichkeit]: Kendi başına var olamayan, psikolojik yönden başkalarına sürekli bağlanmış olan kişilik.

Başlık Parası (Ağırlık): [Brideprice; Bridewealth; Dowry // Mitgift]: Hem kızın ailesinden ayrılmasıyla yitirilen işgücünü karşılamak, hem de kadının durumunu ve evliliğin sürüp gitmesini güven altına almak gibi ikili işlevi gâye edinen, erkeğin evlenmek için kızın ailesine verdiği para, hayvan veya maddi değeri olan nesneler.

Başörtü Peruka: [Wig as head scarf // Perücke als Kopftuch]: Kamusal mekânda kılık kıyafet yönetmeliğinin getirdiği başörtü yasağını delmek maksadıyla Müslüman kadınların başlarına taktıkları peruk.

Başörtü: (Bkz. Baş Bağlama).

Batıl İnanç: [Superstition // Aberglaube ]: Hak ve hakikat ölçülerine uymayan, nesilden nesile bütün yanlış-eksiz yönleriyle bugüne kadar ulaşmış inanışlar.

Batılılaşma (Frenk Mukallitliği): [Westernization // Verwestlichung]: Alafranga, yani Frenk kültür ve değerleri benimseme. // Batılı gibi yaşama, Batılı değer sistemleri, Batılı tutum ve zihniyetleri benimseme sürecidir.

Bayan: (Bkz. Kadın).

Bayram: [Religious festival; Holiday // Religiöser Feiertag]: Genel olarak ferdî, millî, tarihî ve dinî sebeplerden dolayı ortaya çıkmış, insanlar arasındaki karşılıklı sosyal bağlarını perçinlediği, dargınlıkları kısmen de olsa unutturduğu, toplum içindeki fertlerin sosyal barış ve birlik içinde yaşamalarını sağlayan, insanların birbirlerini kutladıkları güzel günlerdir.

Bayramlaşma (Muayede): [To wish “merry holiday” // “Gesegnetes-frohes Fest” wünschen]: Müslümanların, özellikle ramazan ve kurban bayramlarında birbirlerini tebrik etmeleri.

Bebek Ölümleri: [Infant mortality; Baby deaths // Kindersterblichkeit ; Tod bei Geburt]: Bir takvim yılı içerisinde yaşayan 1.000 (bin) bebekten 1 (bir) yaşın altındaki ölen çocukların oranıdır.

Bebek Ölümü Oranı: [Infant mortality rate // Babysterberate]: Bir yıl içinde görülen bir yaşından küçük çocuk ölümü sayısının, o yıl ki canlı doğan çocuk sayısına oranı.

Beceri Kazandırma Programları: [Skill courses for unemployed young persons in Turkey // Geschicklichkeits- und Berufserwerbskurse für arbeitslose Jungen in de Türkei]: Türkiye çapında işsizliği önleyebilmek ve özellikle genç işsizlere meslekî beceri kazandırmak maksadıyla Başbakanlığın 1985 tarih ve 18 sayılı genelgesi ile düzenlenmesine onay verilen kurslardır.

Beceri: (Bkz. Kabiliyet).

Beden Dili (Beden İşaretleri; Lisan-i Hâl): [Body language; Body signals // Körpersignale; Körpersprache]: Bir iletişim biçimi olarak beden dili, bedenin değişik organları vasıtasıyla başkalarına şuurlu veya şuursuzca aktarılmak istenen veya gayri ihtiyari olarak aktarılan mesajlar.

Beden İşaretleri: (Bkz. Beden Dili).

Beden Sosyolojisi: [Body sociology // Körpersoziologie]: İnsan bedeninin fizikî hususiyetlerinin, toplum üzerindeki tesirleri inceleyen sosyolojik bilim dalıdır. (Bkz. Sosyoloji Dalları; Morfoloji; Tipoloji).

Bedensel Özürlü: [Physical handicapped // Körperbehinderte Person]: Çeşitli sebeplerden (hastalık, kaza, doğum vb.) dolayı bedenin dış ve(ya) iç organlarında rahatsızlık, bozukluk veya bu organlarda her hangi bir eksikliği olan ve bundan dolayı da bedensel yeteneklerini fonksiyonel olarak kısmen kullanabilen veya hiç kullanamayan kişidir.

Bedesten: [Covered Turkish Bazaar // Überdeckter Türkischer Basar]: Üstü kapalı ve iki tarafı dükkanlarla çevrilmiş olan çarşı ve pazar yeri. // “Bezzaz” bezci, bez dokuyan kişilerin bulundukları çarşı anlamına gelen, Farsça Bezzazistan’ın halk dilinde bozulmuş şeklidir.

Bedeviyet (Bedevîlik): [Nomadic life // Nomadentum]: Yerleşik hayatın henüz yaygınlaşmadığı, buna bağlı olarak, medeniyetin gelişmediği bir ortamda söz konusu olan sade, göçebe yaşama tarzı.

Behaviyorizm: (Bkz. Davranışçılık).

Bekar Odaları: [Rooms for singles // Unterkunftsraeume für Ledige]: Osmanlı döneminde Anadolu’dan İstanbul'a gelen işçilerin veya bekar gençlerin toplu halde kaldıkları han veya benzeri yerlerdir.

Bekarlık Vergileri: Nüfusu artırmak ve bununla ilgili olarak da bekarların evlenmesini teşvik etmek maksadıyla pro-natalist politikalar çerçevesinde bekarların gelirlerine, çoğu zaman vergi oranlarını artırmak suretiyle getirilen ek vergiler.

Beklenen Rol: [Anticipatory role // Die zu erwartende Rolle]: Belirli statülere sahip olan fertlerden belirli davranış kalıpları çerçevesinde kendilerinden yerine getirilmesi istenen rol.

Beklenen Sosyalleşme: [Anticipatory socialization // Die zu erwartende Sozialisierung]: Birinin sosyal hayatta ileride üstleneceği bir vazifenin gereği olarak yerine getirilmesi istenen rolü ifa etme mevkiine gelmeden önce onu, bu mevkilerde bulunan kişilerden öğrenmesi ve uygulamaya hazır olmasıdır.

Beklenen Yaşama Süresi: [Life expectancy // Lebenserwartung]: Bir toplumda ya da sosyal grupta belirli bir yaşa gelmiş insanların ortalama daha kaç yıl yaşayacağını gösteren ve sayılama vasıtasıyla tespit edilen sayı.

Beklenti: [Expectation // Erwartung]: Gelecekte olmasını istediğimiz, hayata geçmesini arzuladığımız şeyler.

Beladet: (Bkz. Akıl).

Belde: (Bkz. Kent).

Belediye: [Municipality // Stadtverwaltung]: Şehir işlerine bakan daire. // 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanununa göre, beldenin ve belde sakinlerinin mahallî mahiyette, müşterek ve medenî ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye (gidermek, düzeltmek) ile mükellef hükmü şahsiyettir.

Belirlilik: (Bkz. Determinizm).

Ben Kavramı: (Bkz. Benlik).

Ben Merkezcilik (Enaniyet; Egosantrizm): [Selfcentredness; Egocentricity; Egocentrism // Egozentrik]: “Ego”, ben; “centre”, merkez; egosantrizm ise “ben merkezcilik” demektir. // Etrafındaki hadiseleri kendi bakış açısı dışında mana vermemek, her şeyi kendi sınırlılığına hapsetme hali.

Bencil-Egoist Ahlâk Ekolü: (Bkz. Ahlâk Ekolleri).

Bencillik (Egoizm): [Egoism // Egoismus]: Kişinin, faaliyetlerini sadece kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda yerine getirmesidir.

Benimseme: [Appropriation // Aneignung; Annahme]: Sevdiğimiz kişiyi, kendimizden addetmek. // Sevmek ve o sevginin, bize ait olduğunu hissetmek sûretiyle haz duymak.

Benlik (Ego; Ben Kavramı): [Ego // Das Ich; Ego]: Bir kimsenin öz varlığı, öz saygısı, kişiliği, şahsiyeti.

Benlik Güdüsü: (Bkz. Güdü Türleri).

Benlik Şuuru: [Ego-consciousness // Ego-Bewusstsein]: İnsanın, kendisinin, sosyalleşme sürecinde elde ettiği sosyo-kültürel tecrübeler (dili konuşabilme, düşünebilme, öğrenebilme, idrak edebilme, aklını kullanabilme, fikir yürütebilme vb.) sâyesinde tedricî de olsa, bir çok yönleriyle diğer insanlardan ayrı, bağımsız sosyal bir hüviyeti (kimliği) olduğunun farkında olmasıdır. (Bkz. Şuur; Benlik).

Benlikçilik: (Bkz. Egotizm).

Bereket (Bolluk) Teorisi: [Abudance theory // Segentheorie]: Dünya kaynaklarının ve nimetlerinin, bütün insanlığa yetecek ölçüde kâfî derecede var olduğunu ileri süren görüş.

Bereket: [Abudance; Benediction; Divine gift // Segen]: İyi, güzel ve hoş karşılanan her şeyin süreklilik arz etmesidir. // Söz konusu şey, maddî ise, mevcudiyetini sürdürmek, yani tükenmemek anlamında bolluk, kazanç, refah ve genişliktir.

Beş Yıllık Kalkınma Plânı: [Five-year development plan // Fünf Jahresplaene]: 1963 yılından beri, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 5 yılda bir hazırlanan, ulaşılması istenen hedeflerin kamu sektörü için mecburî ve özel sektör için yönlendirici niteliğinde olan plân.

Beşeri Coğrafya (Sosyal Coğrafya): [Human Geography // Anthropogeographie]: İnsanın, dünya ile olan münasebetlerini ele alan coğrafya biliminin bir dalıdır. //

Beşerî Münasebet: (Bkz. Sosyal Münasebet).

Beşerî Sermaye (Kapital): (Bkz. İnsan Gücü).

Beşeriyat: (Bkz. Antropoloji).

Beşerperestlik: (Bkz. Hümanizm).

Beşik Kertmesi (Beşik Kertiği): [Child marriage // Verlobung schon bei Geburt]: Kız veya erkek çocuğunu, dünyaya gelmesi ile birlikte, başka bir ailenin veya akrabanın yaşıt veya yetişkin çocuğu ile nişanlamak.

Beveridge Modeli: (Bkz. Primsiz Sistem).

Beyaz Yakalı Suçları (Güçlülerin Suçları): [White collar crimes // Schreibtischtaeter]: Masa başı üzerinden suçun işlenmesi yönünde direktif veren memur veya yüksek mevkide bulunan bir amir.

Beyaz Yakalılar (Fikir İşçileri, Müstahdemler; Hizmet İşçileri; Enformasyon İşçileri; Hizmet Personeli): [White collar employees-workers // Die, mit dem weissen Kragen; Angestellte]: Daha çok idarî ve araştırma-geliştirme işlerinde faaliyet gösteren ve beden gücünden ziyâde yüksek teknolojik eğitim, zihin ve beyin gücüne dayalı olan lerde çalışanlara verilen bir addır. // Maddelerin fizikî dönüşümüne ait işlerde çalışmayan insanlar. //

Beyin (Fikir) Fırtınası: [Brainstorming // Ideenkonferenz]: Yeni fikirler ve çözüm stratejileri geliştirmek için, belirli sayıda kişilerden meydana gelen bir grubun, zihnî kapasitesinden faydalanmayı hedefleyen yoğun bir düşünme faaliyetidir. //

Beyin Göçü: [Brain drain // Abwanderung der Intelligenz]: Vasıflı insan gücünün kendi ülkesini veya bölgesini terk edip başka bir ülkeye veya bölgeye göç etmesidir. // Yüksek seviyede eğitim görmüş insan gücünün ülkeler arasındaki hareket.

Beyin Gücü: [Brain power // Intelligenzmacht]: Bir ülkede ileri seviyede yetişmiş olan meslek-teknik eleman, vasıflı işgücü ve bilim adamından oluşan kesimin toplam zihni gücü. (Bkz. Sosyal Sermaye).

Beyt'ül Mal: [Treasury of islamic state // Staatskasse eines islamischen Staates]: "Mal evi" anlamına gelen Beyt'ül Mal, modern İslam terminolojisine göre devlet hazinesi; mali işlerin görüldüğü merkez; maliye veya hazinedir.

Biçimsel İlişkiler: (Bkz. Sosyal Münasebet).

Biçimsel Olmayan İlişkiler: (Bkz. Sosyal Münasebet).

Bilgi (Malumat; İlmî Vukuf; Enformasyon): [Knowledge; Information // Kenntnis; Wissen; Information]: İnsanların, çalışma, tecrübe, araştırma, inceleme, sorma, deneme, okuma, öğrenme, tecessüs (merak) ve müşahede (gözlem) yollarla, bir başka ifadeyle fikrî-zihnî-ilmî-mantıkî faaliyetlerin bir neticesi olarak, dolaylı veya dolaysız olarak elde ettikleri, değişik gâyeler için değerlendirebilecekleri-kullanabilecekleri ve genelde zihnî idrak (algılama; anlayış) ile ölçebilecekleri ilmî birikim. //

Bilgi Bilim: (Bkz. Epistemoloji).

Bilgi Fakirliği: [Information-knowledge poverty // Informations-Wissensarmut]: Bir toplumun, genel sosyo-kültürel gelişim (insanî gelişmişlik) seviyesinin, yani eğitim, bilgi ve kültür düzeyinin düşük olmasının yanında, bilgisayarlar gibi bilgi teknolojisine erişimlerinin çok az olmasıdır.

Bilgi Felsefesi: (Bkz. Bilgi Teorisi).

Bilgi Karayolu: [Knowledge-information road // Informationsstrasse]: Evlerin, işyerlerinin, alış veriş merkezlerinin, devlet dairelerinin, okulların, kendi aralarında çok çeşitli elektronik iletişim biçimlerinin ve bilgi alış verişinin sağlanması maksadıyla, birbirleriyle tek bir kablo ağı ile bağlanmasını öngören vizyon.

Bilgi Kaynakları: [Knowledge sources // Wissensquellen]: Bilgiyi elde edebilmek için, başvurulan maddî (haricî) ve(ya) mânevî (dahilî) kaynaklar.

Bilgi Sosyolojisi: [Sociology of Knowledge // Wissenssoziologie]: Bilgi ile toplum arasındaki münasebetleri, ağırlıklı olarak farklı sosyal ortamlarda elde edilen veya üretilen bilgilerin karşılaştırılması yoluyla inceleyen özel sosyoloji disiplinlerindendir.

Bilgi Teknolojisi: [Information technology // Informationstechnologie]: Bilginin üretimi, gelişimi ve yaygınlaş(tırıl)masında, gelişen bilgisayar ve elektronik iletişim sistemlerinden istifade edilmesi.

Bilgi Teorisi (Bilgi Felsefesi): [Knowledge theory-Philosophy // Theorie des Wissens; Wissensphilosophie]: Bilginin kaynağı, mâhiyeti ve geçerlilik şartları konusunda tarih boyunca ortaya çıkan ve doğruluk-yanlışlık, mutlaklık-izafiyet, kesinlik-ihtimaliyet gibi hususların yorumlanış tarzları açısından birbirinden farklı felsefî görüşler.

Bilgi Teorisi: (Bkz. Epistemoloji).

Bilgi Toplumu: [Information society // Informationsgesellschaft]: Bilgi edinmeyi, zarurî ve organik bir ihtiyaca dönüştürmüş, iletişimin sonuna kadar tüketildiği, bilgi-yoğun, akılcı, dinamik, özgürlükçü ve demokratik bir toplum.

Bilgi Türleri: [Types-departments of knowledge // Wissensabteilungen]: Bilginin alt kümeleri. // Sınıflandırılan bilgiler.

Bilgin: (Bkz. Bilim Adamı).

Bilim (İlim): [Science // Wissenschaft]: Kainatta (fizikî dünyada) olup biten her şeyi kapsayacak bir şekilde, bütün olgu ve hadiseleri tasvir ve izah yoluyla sistemli bir şekilde inceleme ve kavramadır.

Bilim Adamı (İlim Adamı; Bilgin; Âlim): [Scientist // Wissenschaftler]: Sürekli olarak bilim ile uğraşan, bilmin bir kolu ile profesyonel olarak meşgul olan, hayatını bilme vakfeden kişi (kadın veya erkek).

Bilim Sosyolojisi: [Sociology of science // Wissenschaftssoziologie]: Sosyolojik yöntem ve bakış açısıyla, ilmî bilginin üretimini sağlayan sosyal ve siyasi şartlarını, bilim adamlarının yaşadıkları toplum içindeki konumlarını ve diğer sosyal kesimlerle olan münasebetlerini, bilime alternatif bilgi edinme yollarını, bilim-toplum, bilim-iktidar, bilim-iktisat seviye ve bilim-siyaset münasebetlerini inceleyen disiplin.

Bilimsel İlkeler: (Bkz. Bilimsel Normlar).

Bilimsel İşletme: [Scientific management // Wissenschaftliche Betriebsführung]: Emeğin bilimsel organizasyonu.

Bilimsel Normlar (İlmî Düsturlar; Bilimsel İlkeler): [Scientific norms // Wissenschaftliche Normen]: Bilim adamlarının, yeni keşifler, teknolojiler ve bilgiler ortaya çıkarırken uymaları gereken ilmî ve ahlâkî standartlar. // İlmî araştırmalarda tâkip edilen ölçüler.

Bilinç: (Bkz. Şuur).

Bilinçaltı Süreçler: (Bkz. Şuuraltı Süreçler).

Bilinçdışı: (Bkz. Şuurdışı).

Bilinçli Bilgi: (Bkz. Şuurlu Farkındalık).

Bilinçli Davranış: (Bkz. Şuurlu Davranış).

Bilinmezcilik: (Bkz. Agnostisizm).

Biliş: (Bkz. Kognisyon).

Bilişsel Öğrenme Teorileri: (Bkz. Öğrenme Teorileri).

Bilişsel: (Bkz. Kognitif).

Bilişsellik: (Bkz. Kognisyon).

Bilişüstü: (Bkz. Metakognisyon).

Bimârhâne (Bimâristan): [Old Turkish hospital // Osmanisches Krankenhaus]: Selçuklu ve Osmanlı döneminde "bimâr" (hasta) ve "-hâne" (ev) veya yer adı yapmakta kullanılan“-istan” kelimelerinden meydana getirilmiş olup, “hasta-hâne” ve “hasta-yurdu” anlamlarına gelmektedir. (Bkz. Darüşşifa)

Bimâristan: (Bkz. Bimarhâne).

Biogenetik Gelişme Psikolojisi: (Bkz. Gelişim Psikolojisi).

Biogenetik Gelişme Psikopatolojisi: (Bkz. Gelişim Psikopatolojisi).

Bio-Meteoroloji: [Bio-Meteorology // Bio-Metereologie]: Atmosferin ve meteorolojik değişikliklerin insanlar ve diğer canlılar üzerindeki etkilerini ve atmosferdeki değişiklikler ile biyolojik, psikolojik ve sosyal hadiseler arasındaki münasebetleri inceleyen bir bilim dalıdır.

Bio-Tipoloji: (Bkz. Tipoloji).

Bir Mayıs: (Bkz. İşçi Bayramı).

Birbirine Bağlılık: [Interdependence // Gegenseitige Abhaengigkeit]: En az 2 insanın hislerinde, inançlarında, mizaçlarında, huylarında ve alışkanlıklarında karşılıklı olarak birbirlerine yakın olmaları ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilemeleri. (Bkz. Kardeşlik; Dostluk).

Birbirine Tutkunluk: [Cohesiveness // Zusammengehörigkeitsgefühl]: En az 2 insanın, birbirlerine bağlılık hissetmelerinden dolayı ortaya çıkan sağlıklı ve etkili sosyal münasebet neticesinde, kişilerin birbirlerine gönüllü olarak karşılıklı maddî ve manevî destek vermeleri ve sosyal fedakârlıkta bulunmaları.

Bircilik: (Bkz. Monizm).

Birey: (Bkz. İnsan; Şahıs).

Bireyci Devlet: [Individualistic state // Individualistischer Staat]: Ferdin, devlet için, değil, devletin, fert için var olduğu bir devlet modelidir. Bireyci devlet felsefesinde, devletten ziyâde insan kutsal ve mübarektir. Bundan dolayı, devlet, fertlerin temel hak ve özgürlüklerini koruması ve güvence altına alması gerekmektedir.

Bireycilik: (Bkz. Ferdiyetçilik).

Bireysel Emeklilik Sistemi (Özel Emeklilik): [Individual annuity insurance // Private Rentenversicherung]: Kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, fertlere emeklilik dönemlerinde ek gelir sağlamak üzere oluşturulan bir sistem.

Bireysel İş Uyuşmazlığı: (Bkz.Sosyal Uyuşmazlık Türleri).

Birinci Dünya: (Bkz. Gelişmiş Ülkeler).

Birincil Emek Piyasası: (Bkz. Emek Piyasası Türleri).

Birincil Gelir Dağılımı: (Bkz. Gelir Dağılımı):

Birincil Grup: (Bkz. Grup Türleri).

Birincil Sosyal Münasebetler: (Bkz. Sosyal Münasebet).

Birkaç Cepheli Sosyal Güvenlik Sistemi: (Bkz. Dikey Sosyal Güvenlik Sistemi).

Birleşmiş Milletler Arası Çalışma Teşkilatı: (Bkz. Uluslar Arası Çalışma Örgütü).

Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Teşkilatı: [United Nations-World Health Organization (WHO) // Vereinigte Nationen Weltgesundheitsorganisation]: 1948 yılında “bütün halkları en yüksek sağlık seviyesine kavuşturmak ve sağlık şartlarını iyileştirmek yönünde uluslar arası işbirliği sağlamak” maksadıyla kurulan, BM‘ye bağlı sağlık alanında uzmanlık kuruluşudur.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi: [UN-Declaration of Human Rights // Allgemeine Erklaerung der Menschenrechte; Menschenrechtsdeklaration]: BM-Genel Kurulu tarafından 10.12.1948 tarihinde kabul edilen cihanşümul ilkeler ve değerler bütünüdür.

Birleşmiş Milletler-Çocuk Fonu: [United Nations Children's Fund (UNİCEF) // Vereinigte Nationen-Kinderfonds]: 11.12.1946 tarihinde BM Genel Kurul kararı ile geçici olarak kurulan "BM Olağanüstü Uluslar arası Çocuk Fonu"nun ismi değiştirilmesi ile 06.10.1953 tarihinde sürekli bir nitelik kazanan BM'ye bağlı bir örgüt.

Birleşmiş Milletler-Eğitim ve Araştırma Enstitüsü: [United Nations Institute for Training and Research (UNITAR) // Vereinigte Nationen Institut für Erziehung und Forschung ]: 11.12. 1963 tarihinde BM Genel Kurul kararı ile oluşturulmuş bir enstitüdür.

Birleşmiş Milletler-Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı: [United Nations Educational-, Scientific and Cultural Organisztion (UNESCO) // Vereinigte Nationen-Organisation für Erziehung, Wissenschaft und Kultur]: 16.11.1945'de Londra'da imzalanan ve 04.11.1946'da yürürlüğe giren bir antlaşma ile resmen 14.12.1946'da kurulan bu teşkilat, BM üye ülkeler arasında barış ve güvenlik ortamını sağlamak maksadıyla, BM'ye bağlı bir uzmanlık kuruluşu olarak, üye devletlerin eğitim, bilim, haberleşme ve kültür politikalarına maddî ve teknik ve destek sağlamaktadır.

Birleşmiş Milletler-Ekonomik ve Sosyal Konsey: [UN-Economic and Social Council (ECOSOC) // Vereinigte Nationen-Wirtschafts-und Sozialrat]: 11.12.1963 tarihli BM-Genel Kurul kararı ile kurulan ve 1965 yılında BM yapısı içinde özerk bir kuruluş olarak faaliyet gösteren, BM üye ülkelerinin ve özellikle kalkınmakta olan 3. Dünya ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmelerine katkıda bulunmak isteyen uluslar arası bir uzmanlık kuruluşudur.

Birleşmiş Milletler-Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar Arası Sözleşmesi: [UN-International convention about economic, social and cultural rights // Vereinigte Nationen-Internationales Abkommen über wirtschaftliche, soziale und kulturelle Rechte]: 16.12.1966 tarihinde BM Genel Kurulunda kabul edilen ve 35 ülkenin onayını alarak 03.01.1976'da yürürlüğe giren, ekonomik ve sosyal hakları, klâsik hak ve özgürlükleri tamamlayacak şekilde, daha geniş ve ayrıntılı olarak açıklayan bir Sözleşme. (Bkz. BM İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi).

Birleşmiş Milletler-Gıda ve Tarım Örgütü: [Food and Agricultural Organization (FAO) // Ernaehrungs- und Landwirtschaftsorganization]: 16 Ekim 1945 tarihinde Kanada’nın Quebec kentinde BM’ye üye 44 ülke temsilcisinin, insanların sağlıklı ortamda beslenme düzeylerini yükseltmek, gıda ve tarım mamullerinin üretimini ve dağıtımını geliştirmek, kırsal kesimde yaşayan insanların hayat şartlarını iyileştirmek, bitki ve hayvan üretimini artırmak, bitkileri korumak, hayvanların sağlığını temin etmek, açlığı ve fakirliği önlemek, toprağın verimliliğini artırmak, erozyonla mücadele etmek, tarım mekanizasyonu, depolama, işleme, pazarlama, su ürünleri, ormancılık ve kırsal kalkınma gibi konuların yanında, hükümetlerin tarıma yönelik ekonomik ve sosyal politikalarını desteklemek maksadıyla FAO Anayasasını imzalaması ile kurulmuş olan beynelmilel bir teşkilattır.

Birleşmiş Milletler-Kalkınma Programı: [UN-Development Programme (UNDP) // Vereinigte Nationen-Entwicklungsprogramm]: 1992’de Rio’da yapılan BM-Çevre ve Kalkınma Konferansı çerçevesinde toplulukların hayat şartlarının ve ulusal koruma politikalarının, sürdürülebilir insanî gelişme politikaları ve programları yoluyla sağlanması maksadıyla 75 ülkede oluşturulan programlar zinciridir.

Birleşmiş Milletler-Sosyal Gelişme ve İlerleme Bildirgesi: [UN- Declaration of Social Development and Progress // Vereinigte Nationen-Deklaration über Soziale Entwicklung und Fortschritt]: 11.12.1969 tarihinde BM Genel Kurulunda kabul edilen, BM Ekonomik ve Sosyal Haklar Uluslar Arası Sözleşmesini tamamlayan ve uluslar arası kuruluşlara, sendikalara yol gösteren ve/fakat kanunî bir bağlayıcı yönü olmayan bir belgedir. (Bkz. İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi).

Birlik Felsefesi: (Bkz. Monizm).

Birlikte Sigortalı Olmak (Aile Sigortası): [Family insurance // Familienversicherung; Mitversicherung]: Sosyal sigortalar sisteminde, sigortalı işçinin çalışmayan aile fertlerinin de sosyal güvenlik kapsamında olduğunu ve dolaysıyla sosyal sigortalı sayıldığını ifade eden bir terimdir.

Birr: [Goodness // Gute Tat]: Lügatte lütuf, ihsan, iyilik, hayır ve doğru sözlü olmak anlamlarını ihtiva etmektedir.

Birr-i Valideyn: [Goodness for the parents // Gute Tat gegenüber den Eltern]: Evlatların, ana-babaya lütuf, iyilik ve ihsanda bulunmalarıdır. (Bkz. Ebeveyn Hakları).

Biseksüel: (Bkz. Biseksüellik).

Biseksüellik: [Bisexuality // Bisexulitaet]: Kişinin, hem kendi cinsine, hem de karşı cinse belirgin duygusal-şehevî ilgi-istek ve arzuda bulunmasıdır.

Bismark Modeli: (Bkz. Primli Sistem).

Biyolojik Devrî Teorisi: (Bkz. Devrî Sosyal Değişim Teorileri).

Biyolojik Sosyal Tipler: [Biological social types // Biologische Sozialtypen]: Tipolojik cihetiyle birbirinden farklı sosyal ve biyolojik özellikler taşıyan insanlar.

Biyolojik Yaş: (Bkz. Yaş).

Biyolojik Yaşlanma: (Bkz. Yaşlanma).

Biyolojik-Tekâmül Ahlâk Ekolü: (Bkz. Ahlâk Ekolleri).

Biyoritm: [Biological rhythm // Biologischer Rhytmus]: İnsan organizmasının, fizik ve biyokimya bakımından, fonksiyonlarının periyodik olarak günün değişik saatlerine göre ortama uyacak bir şekilde adapte olabilme yeteneğini göstermesidir.

Biz Duygusu: [We-Feeling // Wir-Gefühl]: Bir sosyal grupta yer alan üyelerin, şahsi menfaatlerin peşinden koşmaktan ziyade, mânevî birlik çerçevesi içinde diğer üyeler ile sosyal dayanışmaya girmeleri ve sıkı sıkıya birbirleriyle kenetlenmeleridir.

Bizeban: [Blind and dump // Blind und Stumm]: Kör ve dilsiz. (Bkz. Özürlü Türleri).

BM-Uluslar Arası Standart Sanayi Sınıflandırması: (Bkz. Sektör).

Bolşevizm: [Bolshevism // Bolschewismus]: Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi içerisinde 1903 yılından itibaren meydana gelen gruplaşmada, çoğunluğu oluşturan ve kendilerini Komünist Parti olarak adlandıran, 1917 devrimini gerçekleştiren Lenin ve arkadaşlarının Marks’ın görüşlerinden yola çıkarak geliştirdikleri anlayış.

Bonapartizm: [Bonapartism // Bonapartismus]: I. Napolyon ve III. Napolyon’a dayanan ve 19. asırda hakim olan, gerek parlamentarizme, gerekse kraliyete karşı olan otoriter bir idare biçimidir.

Borçlanma: (Bkz. Hizmet Borçlanması; Süper Emeklilik).

Boş Zaman Değerlendirme Kurumu: (Bkz. Kurum Türleri).

Boş Zaman Faaliyetleri: [Free time occupation // Freizeitbeschaeftigung]: İnsanların serbest zamanlarında yaptıkları etkinliklerin bütünüdür.

Boş Zaman: [Free-spare time // Freizeit]: Çalışma saatlerinin dışında arta kalan serbest zaman. // Boş zamanlar, dinlence ve değişik sıkıntılardan kurtulmak için bir vesiledir.

Boşanma Oranı: [Refined divorce rate // Scheidungsrate]: Genelde bir yıl içinde meydana gelen evlenmelerin toplam sayısının, boşanmaların toplam sayısına bölünmesi ile ortaya çıkan nispi bir ölçüdür.

Boşanma: [Divorce // Scheidung]: Kanunî yönden geçerli sayılan evlilik bağının, yine kanuni yoldan çözülmesi.

Boy: (Bkz. Aşiret)

Boykot: [Boycott // Boykott ; Aechtung]: Umumî mânâda, bir hedefe baskı yapmak maksadıyla bilinçli ve plânlı olarak onunla münasebeti, belirli bir zamana kadar veya belirli bir başarı elde edesiye kadar kesmektir.

Boyun Eğme: [Compliance; Bending // Einwilligung; Beugung]: Başkasının veya başkalarının isteği, talebi veya baskısı üzerine gayri ihtiyari olarak belirli bir davranışta bulunma durumudur.

Bozulma: (Bkz. Sosyal Bozulma).

Brüt Ücret: (Bkz. Ücret Türleri).

Budun Bilim: (Bkz. Etnoloji).

Buhran: (Bkz. Kriz).

Buluğ: (Bkz. Ergenlik).

Buluntu Çocuk: (Bkz. Lâkît).

Bulyonizm: (Bkz. Merkantilizm).

Bumerang Etkisi: [Boomerang effect // Bumerangwirkung]: Uluslar arası sosyal siyaset ve uluslar arası işgücü hareketi çerçevesinde ortaya çıkan “Bumerang Etkisi” kavramı, sanayileşmiş ve göç alan ülkelerin, göçmen işçilerine ödedikleri ücretlerin, en azından bir kısmının, göç veren ülkelere işçi dövizi olarak gönderilmesine rağmen, o ülkede değerlendirilmediğini, er veya geç, dolaylı veya dolaysız olarak göç alan ülkeye yeniden döndüğünü iddia eden bir görüşü ifade etmektedir.

Bunalım: (Bkz. Kriz).

Bunama (Bunaklık; Matruh; ; Erzeli'l Ömür; Demans): [Dementia // Dementia; Schwachsinn]: Zihnî ve sosyal kabiliyet ve beceride, günlük hayattaki davranışlara olumsuz yönde tesir eden, daha fazla yaşlılarda görülen bir hastalık.

Burjuva Toplumu: (Bkz. Burjuvazi; Sivil Toplum).

Burjuva: (Bkz. Burjuvazi).

Burjuvazi (Burjuva Toplumu): [Bourgeoisie // Bürgertum]: 19 asırda ortaya çıkan ve terim olarak kullanılır hâle gelen burjuvazi, kasaba veya şehirde oturan ve zanaat veya ticaret ile uğraşan bir sosyal sınıftır.

Burs: [Scholarship // Stipendium]: Özellikle gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarının eğitim imkanlarını kolaylaştırmak, eğitimden doğan masrafları karşılamak için, devlet veya özel hayır kurumları tarafından öğrencilere ayda veya toptan olarak yılda bir kere olmak üzere, çoğu kez karşılıksız veya makul bir süre içinde ve belirli bir takvim çerçevesinde geri ödemeli (faizsiz) kredi biçiminde verilen eğitim parasıdır. (Bkz. Okul; Öğrenci Kişilik Hizmetleri).

Burslu Öğrenim: [Scholarship // Stipendium]: Belirli şartlara haiz olan öğrencilere, genelde karşılıksız olarak veya faizsiz taksitli geri ödemeli olarak yapılan maddi yardımlardır.

Bühtan: [Calumny; Defamation // Verleumdung; Ungerechtfertigte Beschuldigung]: Bir asosyal ve gayri ahlaki tutum ve davranış biçimi olarak bühtan, bir kimsenin işlemediği bir suçla onu itham etmek ve ona iftira etmektir. (Bkz. Gıybet; Dedikodu).

Bünyevi İşsizlik (Yapısal İşsizlik): (Bkz. İşsizlik Türleri).

Bürokrasi: [Bureaucracy // Bürokratie]: Devlet daireleri, devlet işlerinin görüldüğü bürolar anlamındaki “büreau”, hakimiyet ve iktidar anlamındaki “cratie” kelimelerinin birleşmeleriyle meydana gelen ve devlet dairelerinin gücünü, iktidarını ve hakimiyetini ifade eden bir terimdir.

Bürokratik Devlet: [Bureaucratic state // Bürokratischer Staat]: Kırtasiyecilik ile uğraşan, aşırı kurallarla yönetimi elinde tutan, mal üretim ve hizmet sunumunda toplam kaliteden uzak olan hantal bir devlet tipidir.

Bürokratik Kolektivizm: [Bureaucratic collectivism // Bürokratischer Kollektivismus]: Sosyalizme geçiş için bir ön merhale olarak görülen proleterya diktatörlüğünün, teoride sunulduğu gibi üretim vasıtalarını toplumsallaştırmak yerine sadece devletleştirildiğini, böylece de bürokratik güce sahip uzman, teknisyen ve yöneticilerden meydana gelen yeni bir sınıfın artık değere el koymasına imkan sağlayarak, değişik bir sömürü mekanizması ortaya çıkardığını savunan görüş.

Bürokratik Mesleki Eğitim Modeli: [Bureaucratic model of vocational training // Bürokratisches Berufsausbildungsmodell]: Okul modeli olarak da bilinen bu modelde, meslekî eğitim, tamamen devlet tarafından belirlenmekte, planlanmakta, üstlenilmekte, finanse edilmekte ve denetlenmektedir. Burada meslekî eğitim sistemi, yerel eğitim sisteminin bir parçasıdır (Örn. Fransa, İtalya, İsveç).

Bütüncül Devletçilik: (Bkz. Devletçilik).

Bütünleşme: [Union; Consolidation; Integration // Vereinigung; Zusammenschluss; Integration]: Sosyal nizam, sosyo-kültürel yapı ve sosyal faaliyetlerde sağlanan birlik, denge ve ahenk.

Bütünlük Teorisi: (Bkz. Gestalt Psikolojisi).

Büyü (Sihir; Cincilik): [Magic; Spell; Incantation // Magie; Zauber]: Bazı hedeflere, normal yolların dışında ulaşmak maksadıyla, kötü ruhları, cinleri veya diğer metafizik varlıkları çağırma ve etkileme sûretiyle, onlardan istifade ederek bazı sihirli faaliyetlere girişme eylemidir.

Büyük Sosyal Gruplar: (Bkz. Grup Türleri).

Büyüklük Sabuklaması: (Bkz. Üstünlük Kompleksi).

Google

İnternetten Online Sipariş Vermek İçin Tıklayın