aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

<<<Manevi Bakım Makaleleri

 

 

 

 

Sosyal Hizmetlerin Manevî Boyutu

Suavi Kemal

 

(Milli Gazete // 14.11.2008)

Evvelden insan olmanın bir gereği olan şeyler modern Dünya’da kurumlara devredilmiş durumda. İnsanlar analarını-babalarını “huzurevlerine” gönderiyor, çocuklarını ise “kreşlere”. İnsan ilişkilerinin böylesine dolaylı olduğu bir zaman diliminde de insanların nesneleşmesi süreci daha da hızlanıyor. İnsanı özne kılmak adına atomize eden, her türlü toplumsal bağından kopartan modernitenin vardığı nokta işte burası. Bu noktada ise insanlar bir bütçe sorunundan ibaret varlıklara dönüşüyor. İnsanı sadece “maddi” bir varlık olarak tanımlayan, onu tek boyuta hapseden bu zihniyet için maneviyat sözlüklerde boşuna yer işgal eden bir kelimeden ibaret değilse de olsa olsa üstüne etiket yapıştırabildiği, alıp satabileceği bir şeye dönüştürebileceği kadar bir anlam ifade ediyor. Üstelik her türlü manevi marazanın normal “ticari” metaya dönüştüğü, normalleştiği bir süreçte “maneviyat” denince akla gelenlerin bu marazlardan ayırt edilebilmesi gün geçtikçe daha zor hale geliyor. Dinin, ed-Din olarak değil bir çeşit folklorik anane gibi algılanması isteniyor.

Prof. Dr. Ali Seyyar’ın, “Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım” adlı kitabı fıtraten sadece tıbbi anlamdaki iyileşmeye değil ondan çok daha sahih bir kavram şeklinde tezahür eden şifaya da muhtaç olan insanlara yönelik yapılması gereken hizmetlerin görmezden gelinen manevi boyutuna işaret ediyor.  Kitapta teorik ve pratik boyutlarıyla tanıtılan manevî bakım modeli, insanın, bir manevî varlık olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, her insanda var olan manevî kaynakların Yaratan’ın rızasını kazanma ve bu yolla mutluluğu elde etme maksadıyla harekete geçirilmesi gerektiğini temel esas alan bir model. Yazar, bu modelin ayrıntılarını anlatırken “Rıza-i ilahî maksadını gütmeyen diğer spritüel (ruhçu) ve mistik yaklaşımlardan farklı olarak din dışı maneviyat arayış ve akımlarına girmeden doğrudan İslâm ve millî kültürümüzün değerleri ekseninde oluşturulmuştur.” hatırlatmasında bulunuyor.

“Yaratan dileseydi herkese bir ömür boyu hastalıksız ve zahmetsiz bir hayat sunabilirdi. Ancak, modelde de görüldüğü gibi, bu dünyada cereyan eden bakıma muhtaçlık gibi zahirî musibetlerin Yaratan’ın isim ve sıfatlarının yanında ahirete ve kadere bakan bir yönü de vardır. İnsanın yaratılmasındaki maksatlardan biri de Yaratan’ın isimlerinin yansımalarını, daha dünyadayken görmek ve hadiselerin uhrevî ve kaderî boyutlarını düşünmektir. Hâl böyle olunca musibetlerin bu gayeye yönelik neticeleri ve gayeleri önemlidir.” diyen Prof. Dr. Seyyar, bakın modelini nasıl anlatıyor: “Modelde, asıl lezzet, sağlık, saadet ve mükâfat yerinin bakıma muhtaç kişi için Cennet olduğu hatırlatılmış ve bu noktadan buradaki sıkıntıların sabırla hoş karşılanması, sağlayıcı sevaplardan dolayı da şükredilmesi gereğine vurgu yapılmıştır. Bakıma muhtaçlığın manevî yönden bu derece avantajlı olmasındaki asıl sırrın, insanın nefsî benliğini kırarak, O’na kulluğunu hatırlatması ve O’nun dergahına gerçek acizlik ve fakirlik hisleriyle ilticaya mecbur etmesinde olduğu delillerle ispatlanmıştır. Ayrıca kalp, akıl, vicdan ve diğer latifeler, aynı ölçü ve aynı çizgi üzerinde birleşik olmalarının manevî faydalarına vurgu yapılmıştır. Nefsin müdahalelerine rağmen bakıma muhtaçlığın manevî mağlubiyet hissi vermemesi de büyük ölçüde bu manevî duygulara bağlı olduğu açıklanmıştır. Olayları tesadüfe ve tabiata havale etmeden, hadiselere uhrevî ve kaderî bir mana kazandıran modeldeki manevî tavsiyelerin özeti şu şekilde yapılabilir: Dinî olmayan musibetlerin gerçek anlamda ilâhi bir ikaz, ilahî bir iltifat, ilahî bir hediye veya kişinin geçmiş günahlarına bir kefaret olduğundan dolayı bakıma muhtaç kişinin bu manevî avantajları düşünüp, hâlinden memnun olmalı, hayatından manevî lezzet almalı ve Rabb’ine şükretmelidir.”

 Kitabıyla dünyadaki çalışmalara paralel olarak bize ait bir manevî bakım modelinin de çizmeyi amaçlayan Seyyar’ın çalışması sadece “sosyal hizmetler” alanında değil hangi alanda olursa olsun “bize ait” bir yol ve yöntem kaygısının peşinde olan herkese “ilham” verebilecek nitelikte. Geriye sadece “ilham alma becerisine” sahip okurlara ulaşmak kalıyor elbette. Eh artık, okur olarak o kadar da zahmete girivereceğiz gayrı…

 

Google