Sosyal Siyasetin en önemli vasıtalarından kabul
edilen Sosyal Güvenlik, herhangi bir sosyal risk yüzünden geliri veya
kazancı azalmış kişilerin, başkalarının yardımına gerek kalmaksızın, yaşama
ve geçinme ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemler bütünüdür.
Kişilere, belirli sosyal risklerin gerçekleşmesi
sonucunda ortaya çıkan muhtelif zararların, ilave maliyetlerin veya gelir
kayıplarının kısmî veya bütünüyle telâfisine yönelik ekonomik güvence
sitemidir.
Ortaya çıkan ek masrafların veya gelir kaybının
belli bir zümre veya toplumun tamamı tarafından kolektif bir biçimde
paylaşılarak karşılanmasını, dolayısıyla fertlerin tek tek üstesinden
gelemeyeceği sosyal problemlerin halledilmesini sağlamaya yönelik
tedbirlerin bütünüdür.
Uluslar Arası Çalışma Teşkilatı (ILO) nın 1944
Philadelphiya Konferansında yaptığı tanımlama ise şu şekildedir: "Halkın
hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm sebebiyle geçici veya sürekli olarak
kazançtan mahrum kalması durumunda düşeceği fakirliğe karşı tıbbî bakımdan
dolayı, çocuk sayısının artması ve analık halinde korunmasına yönelik umumi
tedbirler sistemidir".
Bu bağlamda, sosyal güvenliğin ana işlevinin,
değişik sosyal risklerin yol açtığı gelir kayıplarına (hastalık, işsizlik,
yaşlılık) ve(ya) gider artışlarına (çocuk yetiştirmek, kira masrafları, yol
giderleri) karşı telâfi edici sosyal yardım ve destekler sunmak olduğunu
belirtebiliriz.
Sosyal güvenliğin esas
gâyesi, her insana, hayatın türlü hadiseleri karşısında, aşırı bir
muhtaçlığa düşmeden ve hürriyetinden fedakârlık ettirmeden insan şahsiyetine
yaraşır bir hayat düzeyi sağlamaya yönelik kamusal sosyal düzenleme, sosyal
sigorta, sosyal yardımlar ve muhtelif sosyal hizmetler alanında bir takım
önlemler almaktır
|