Osman SARI

 

1946 yılında Kahramanmaraş’ın Sarımollalı köyünde dünyaya geldi. İlköğretimini bu köyde, orta öğretimini Kahramanmaraş’ta tamamladı (1968). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1973 yılında mezun oldu. Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı. 1979 yılından beri (İTÜ) Sakarya Üniversitesi’nde öğretim elemanı olarak çalışmaktadır. Halen Sakarya Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Ana Bilim Dalında Yardımcı Doçent olarak çalışma hayatına yönelik hukuk dersleri vermektedir. Evli ve üç çocuk sahibi olan Osman Sarı’nın şiir ve yazıları Gonca, Çıkış, Defne, Edebiyat, Diriliş, Mavera, İlim ve Sanat Dergilerinde yayınlandı.

Yayınlanmış Eserleri:

1.) Bir Savaşçıdır Kalbim

2.) Aydınlar İhaneti

3.) Önden Giden Atlılar

4.) Türkiye’de İşyeri ve Sendika Denetimi

 

Foto (Soldan Sağa): Yrd.Doç.Dr. Osman SARI ve Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Dağları seven iki dost: Ali SEYYAR ve Osman SARI

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 

Foto: Osman SARI ve Ali SEYYAR öğrencileriyle birlikte

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Tabiatı ve Yalnızlığı Seven Şair: Osman SARI

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Osman Sarı beyefendiye ait olan bazı şiirler,

müsaadeleriyle paylaşılmıştır:

 

AĞIT (Bu şiiri, şairin kendi sesinden dinlemek için tıklayınız...)

 

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

ÖZLEYİŞ

Yine öyle yeni doğan

Bir ay gibi

Parıl parıl parıldar mı

Gözleri Nuri Pakdil'in

Yine öyle kulağımda

Hâlâ çınlar billur sesi

Yakar kavurur bizleri

Sözleri Nuri Pakdil'in

 

Düş gören atın yemidir

Elindeki sefer tası

Sofrası yoksul sofrası

Sırtında derviş hırkası

Giydiği Nuri Pakdil'in

 

Gökyüzü kararmış dostlar

Zulüm bürümüş bu çağı

Afganistan dağlarında

Yetim çocuk elindeki

Son lokma kuru ekmeği

Kapıvermiş Amerika

Onun içindir sabırla

Öksüzler yetimler için

Toplar topraktan başağı

Elleri Nuri Pakdil'in

 

Peynir ve bir kaç zeytin

Bir kaç dilim ekmek ile

Tencerede kuru aşı

Onu da bir kaç dostla

Yaşar paylaşı paylaşı

Ama gidemez bilirim

Özlemiş canım Maraş'ı

Gözleri Nuri Pakdil'in

 

Ne altını ne gümüşü

Yalnız Hakk iledir işi

Azığıdır heybesinde

Kuru ekmek yoksul aşı

Yediği Nuri Pakdil'in

 

Sanki deli ve divane

Koşup duran bir at gibi

Bir o dağı bir bu dağı

Bir yukarı bir aşağı

Kuşandığı gökkuşağı

Belinde Nuri Pakdil'in

 

Şiirimin asî sesi

Göğe yükselen öfkesi

Kaynayıp taşan öfkesi

Yankılanır kulaklarda

Bu çağda her kelimesi

Sanki sonsuzluk bestesi

Sözleri Nuri Pakdil'in

 

(Edebiyat Ortamı, Kasım-Aralık, 2008)

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 

Not: Şiirin klibini görmek ve dinlemek için tıklayınız: http://serdarselcuk.wordpress.com/2007/07/22/onden-giden-atlilar-osman-sari-ve-siirleri

 

http://www.facebook.com/video/video.php?v=102990046395601

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Taş Gazeli

I.

Taş, taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

Bir katılıktır, dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin

Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey-
Ferhat, niçindir kırdığın bunca taş senin

Anne seninle bağrın döğer, gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin

Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni, kalbin taştan taş senin

Ölüm, sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür, çiçektir attığın her taş senin

Gözünü dikme taşa, işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın, dayanır mı taş senin

Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın, komaz taş üstünde taş senin

Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu Leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
 

II.

Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin

Taş alanlarıdır, taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ey aşk, karşında bu taş senin

Uygarlık taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür senin

Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin

Bir İbrahim bıçağı, ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin

Ölüm bir kasırgadır, çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman taş senin

 

III.

Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin

Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin

 

Not: Şiirin klibini görmek ve dinlemek için tıklayınız:

http://vimeo.com/7405653

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

TÜKENİR HEYBETLİ DURUŞLARI

Sen yoksun burada
Telaşlı telaşlı dolaşan insanlar arasında
Her yana savrulan bu kalabalıkta bir şey var
Artık bu bulvarlarda
Ağaçların bile
Tahammülü kalmamıştır

Bir gün
Bu insanlar bu caddelerden geçmeyecek artık
Bu gündoğuşları bu akşamlar bir gün tükenir
Bu bahar
Bu yağmur
Bu çiçek açışları bu bakışlar gözlerinde
Toprağın alıp alıp bir gün geri verişleri
Tükenir bu heybetli duruşları dağların
Sürekli toprağa doğru kayıyoruz biri çekiyor bizi
Biri bir bir geri alıyor verdiklerini
Bir gün böyle yürüyemeyebilirim burada

Sen yoksun daha
Boşunadır bunca kolladığın ufukları
Yağmurun bile
İstemiye istemiye yağışında bir şey var
Göklerin bunca susuşundan sonra
Bir sabırsızlıkla patlıyor gök gürültüleri
Sen yoksun daha
Bu baharı yorgun görüyorum böyle
Toprağın üzerinde bir ordu gibi
Yürüyen karıncalarda
Mahmur kızların bakışlarında
Çiçek açışlarında bir hüzün
Bu yıl da boynu bükük açıyor menekşeler

Toprak bizden usanmış artık
Sarsarak
Üzerinden atıyor insanları
Yeraltından
Derin homurtularla konuşuyor

Sen büyüyorsun şimdi
Bunca oluşlardan habersiz
Ey
Uyurken bile yürüyen çocuk

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

BENİ

Bu aşk beni mecnun gibi
Çeker beni çöle beni
Dağa beni taşa beni

Bir uçurumdur gözlerin
Atıverir birden beni
Derin bir boşluğa beni

Bir kararda koymaz beni
Çeker mevsimden mevsime
Bir yaza bir kışa beni

Bırakır yem olsun diye
Kurda beni kuşa beni
Sürer bir yokuşa beni

Bilirim ki bir gün beni
Hiç acımaz salar beni
Derin bir ateşe beni

Geliverir bir gün beni
Alır beni gider beni
Ölüm beni ölüm beni

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

DİKTA

Ben devletim artık
Çıkmışım bir kez iktidar dağlarına
Altında kalmış derin ırmaklar
Benim emrimce akmaktadır
Altında kalmış vadiler, yamaçlar
Altımda kalmış köyler, kentler
Bütün insanlar

Ben devletim artık
Çıkmış oturmuşum iktidar dağlarına
Bu ırmak ne oluyor yarıp geçiyor dağları
Benden
İzin almış mı açan çiçekler
En kuytu yerlerinde kayaların
Sümbüller, kaya nergizleri
Bu kuşlar
Yuva yapıyor izin almış mı benden
Yeni bir köy kurulmuş karşı yamaçlara
Bahar gelmiş
Göçler başlamış yaylalara
Fermanımdır bütün insanlara
Sürüler
Geceleyin geçecektir kent kıyılarından
Çocuklar develeri
Ancak masallarda görecektir ya da hayvanat bahçelerinde
Sürüler çıngırak çalmayacaktır
Dağ başlarında bile
Çobanlar
Şapka giyecektir
Ancak kuşluk vakti doğuracaktır kadınlar

Ben devletim artık
İktidarlar benden alır iktidarını
Benim buyruğumu dinler sakince dağlar
Ben belirlerim ne giyecekse insanlar
Hak hak deyip durma karşımda

Ben devletim artık
Yasalar koyarım buyruklar verip
Kimini haklı kılarım kimini haksız
Kimini yoksul kimini zengin
Sizi de
Birbirinize bağlarım dağlar
Barajlar kurarım derin vadilere
Artık akmasınlar ulu ırmaklar

Ben devletim artık
Din benim buyruğumdadır bilim benim buyruğumda
Benim buyruğumu beklemektedir
Hukuk
Ey şair topla bu kelimeleri
Beni ürküten
Bu kelime dağlarını dağıt
Sana kim yaz dedi bu şiirleri
Ey şair topla bu kelimeleri
Ey savcı dağları bile tutukla

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Osman Sarı Hakkında Yazılanlar

 

Şiirim Ete Kemiğe Büründü

Önden Giden Atlılar'ın şairi konuştu

Geçen yılki Türkçe olimpiyatlarında Ukraynalı Elvira Saranayeva’nın okuduğu ‘Önden Giden Atlılar’ adlı şiir, herkesin büyük beğenisini topladı.

Ünlü şiirin şairi Osman Sarı ile bu şiiri, dünyanın dört bir yanına eğitim için giden ‘önden giden atlılar’ı konuştuk.

“Issız sıcak çölleri / Karşı karlı dağları / Çoktan aşıp gittiler / Kayboldular uzakta / Önden giden atlılar...”

Bu dizeler ile başlayan ‘Önden Giden Atlılar’ şiiri, yakın zamana kadar az sayıdaki edebiyatseverin malumu idi. Ama artık binlerce, yüz binlerce kişinin gönlünde taht kurmuş durumda. Pek çok kişi bu şiiri, geçen yıl gerçekleştirilen Türkçe Olimpiyatları’nda Ukraynalı Elvira Saranayeva isimli öğrencinin ağzından duydu. Bu yılki Türkçe Olimpiyatları’nın finalinde şiiri tekrar okudu Elvira. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın bu şiir ve bu şiirin şairi ile ilgili yaptığı konuşma, ‘Önden Giden Atlılar’ın şöhretini artırdı. Ama bu yöndeki asıl etki, bu şiirin, geçtiğimiz ağustos ayında öğretmen olarak eğitim mücadelesi verdiği Moğolistan’da vefat eden merhum Adem Tatlı’nın hayatı ile adeta ete kemiğe bürünmesi oldu. Şiirdeki ‘önden giden atlılar’ gibi Adem Tatlı da eğitim mücadelesini verdiği Moğolistan topraklarına gömülmek istemiş ve bu vasiyeti yerine getirilmişti. 5. Türkçe Olimpiyatları’nın finalinde ‘önden giden atlılar’dan Adem öğretmenin anılması, hizmet ödülünün eşi ile oğluna verilmesi ve yapılan konuşmalar, geceye katılanlara ve ekranları başındaki yüz binlere duygulu anlar yaşattı.

Türkçe Olimpiyatları’nın neredeyse simgesi olan bu şiirin şairi Osman Sarı ile görüştük. Şair, yaptığımız görüşmede duygularını, düşüncelerini paylaştı bizimle. Halen Sakarya Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Osman Sarı, bu şiiri on beş yıl kadar önce kaleme almış ve şiir ilk kez 1992 yılında İlim ve Sanat Dergisi’nde yayınlanmış. Şiirinin yazıldığı dönemde okurun cephesinde yeterince anlaşılamadığını düşünüyor. Bu şiiri yazarken İslam’ın yayılışında Peygamberimiz’in çağırıp görev verdiği üç sahabeden ilham aldığını söylüyor Osman Sarı ve ekliyor: “Efendimiz, dünyanın dört tarafına giden sahabelere görevler vermişti. Onlar da İslam’ın mesajını ulaştırmak, Allah’ın ismini duyurabilmek için yol aldılar. Ben, şiirimle bu insanları anlatmak istemiştim. Ama şimdi şiirim günümüzün öncü atlılarını da anlatıyor.”

Osman Sarı, dünyanın dört bir yanına dağılan eğitim ordusunun önemli bir neferi olan Adem Tatlı’nın hayatıyla şiirinde anlatmak istediği yaşamların özdeşleştiğini düşünüyor ve bu düşüncesini şu cümlelerle açıyor: “Adem Tatlı, aynı sahabelerin gittikleri topraklarda ölünce gömülmelerini istediği gibi, görev yaptığı Moğolistan’a gömülmek istiyor. Sahabelerin yolunda olduğunu göstermek için bunu yapıyor. Bu nedenle benim şiirimin bu isimle özdeşleştirilmiş olması beni çok mutlu etti. Adem Tatlı ile şiirim vücut bularak adeta ete kemiğe bürünmüş oldu. Ama eğitim neferlerinin hepsini kapsıyor şiirim. Eğitim ordusunun bu başarılarını ben de büyük bir heyecanla izliyorum.”

Günümüzde eğitim alanında hizmet vermenin çok büyük önem taşıdığının altını çizen şair Sarı, ancak Türkçeyi dünyanın dört bir yanına yayan kişilerin özel bir yeri olduğunu söylüyor. Şiirini Ukraynalı Elvira Saranayeva’nın telaffuzuyla dinlediğinde büyük bir gurur duyduğunu anlatan Sarı, şöyle diyor: “Şiirimi okuyan çocuğa yabancı gözüyle bakmıyorum. Senin şiirini binlerce kilometre öteden gelip senin dilinle okuyorsa o kişiye yabancı denilmez. Şiirde verilmek istenen anlam mutlaka onun kalbinde de bir yer etmiştir. Ben o çocukları çok değerli ve özel görüyorum. Her birisi inşallah Türkçeleriyle birlikte dünyaya bizi belki de bizden daha iyi anlatacak. Bu nedenle her Türk evladının bu eğitim seferberliğini canı gönülden desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.”

Dillere dolanan bu şiirin şairini daha yakından tanımak istediğinizi düşünerek sohbeti uzatıyor, gündelik yaşamından sorular soruyoruz. Şiirin sıkıştırarak kendisini yazmaya zorladığını söyleyen şair, şiirlerini kendisiyle baş başa kalabildiği yolculuklarda yazıyormuş. Üniversitedeki işi gereği İstanbul-Sakarya arasında mekik dokuyan şair, öğrencileriyle vakit geçirmenin kendisini her zaman canlı tuttuğunu da söylüyor: “Artık 60 yaşındayım. Devam edebildiğim kadar eğitim vermeye devam etmek istiyorum. Ama bu yoğun tempo yeni şiirler yazmamı engelliyor. Bütün arkadaşlarım ve çevrem yeni şiirler yazmamı istiyor. İnşallah emekli olduğumda içimdeki sese kulak vererek yeni şiirler yazacağım.” ‘Önden Giden Atlılar’ şiirinde anlatılan insanlar gibi öncü olamamanın ıstırabını duyduğunu ifade eden şair, “Önden gitmek zordur. Onlar kendilerinden ve hayatlarından büyük fedakârlıklar vererek önemli başarılara imza atıyorlar. Maalesef ben onlar gibi olamadım.” diyor.

5. Türkçe Olimpiyatları’nda şiir dalında birinci olan ‘Kepez’ ve yarışmada okunan ‘Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman’ şiirlerinin yazarı şair Bahattin Karakoç ile de görüştük, duygularını bizimle paylaşmasını istedik. Bahattin Karakoç, her cümlesinden heyecan ve memnuniyet duyulan sözlerini şöyle sıraladı: “O çocukların ağzından Türkçeyi dinleyince ülkemi daha çok sevdim. Şiirlerimin dili biraz ağırdır. Kelimeleri sembollere yükleyerek, damıtarak kapalı yazarım. Açıkçası dinlemeden önce bir Vietnamlının şiirimi bu kadar iyi yorumlayacağını düşünmemiştim. Ama ‘Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman’ şiirimi Vietnamlı Hanhnguyen Hua Dieu, o kadar güzel yorumladı ki dakikalarca ağladım. Belki kelimeleri tam söyleyemiyordu; ama ifadesiyle, telaffuzuyla ve yüklediği anlamla adeta şiirimi altın gibi parlattı. 77 yaşındayım, diyebilirim ki; hayatımın en güzel anını şiirimi o çocuğun ağzından dinlediğim zaman yaşadım. Bu zamana kadar çok ödül ve takdir aldım; ama hiçbiri bu olay kadar beni mutlu etmedi.

İnsanlar ister farkına varsın ister varmasın Türkiye’de çok iyi şeyler oluyor. Bu kervan inşallah yürüyecek. İlk yapıldığı günden bu yana Türkçe Olimpiyatları’nı büyük ilgi ve merakla takip ediyorum. Ve bunu yapanları gönülden takdir ediyorum. O çocukları yetiştirip aramıza getirenler çok büyük hizmetler yapıyor. Çünkü içine kapanan ülkemizi adeta bir pencereyle dünyaya açtılar. Dünyadaki hiç kimse önden giden atlıların yaptığını yapamadı.

Sezai Karakoç ile Necip Fazıl beni çok etkilemiştir, fikrî dünyamın gelişmesinde Bediüzzaman Said Nursi’nin büyük etkisi vardır. Necip Fazıl ise gerçekten hem üslubumu hem de ruh dünyamı derinden etkiledi. Gençlik yıllarımda memleketten İstanbul’a Necip Fazıl’ı görmek için gelmiştim. Beni dizine oturtup nasihat etmiş ve ilgi göstermişti. O günü hiç unutmadım, benim için ehemmiyeti büyüktür. Yeni şiirler yazmaya vakit bulamasam da halen her hafta üstat Sezai Karakoç’un da olduğu edebi toplantılara katılıyorum. O atmosferin içinde olmak beni hem mutlu ediyor hem de manevi olarak besliyor.

Zaman-Pazar/10 Haziran 2007

 

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Osman Sarı, Nuri Pakdil'le Döndü

"Önden Giden Atlılar" isimli meşhur şiirin mütevazı şairi Osman Sarı, uzun yıllar edebiyat dünyasından uzak durmuş önemli bir şairimiz..(devamını okumak için tıklayınız:)

 

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=243

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 

Osman Sarı Nerede?

(devamını okumak için tıklayınız:)

www.dunyabizim.com/images/news/16686.jpg

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 

Osman Sarı Bursa'da "Şiirin Yolcuları" Programına Katıldı.

Osman Sarı; Adem Turan ve Sıddık Ertaş’ın hazırlayıp sundukları “Şiirin Yolcuları” programı için 5 Mart Cumartesi günü Bursa'daydı. (devamını okumak için tıklayınız:)

http://www.sosyalsiyaset.net/documents/23032011.asp

http://www.gaziantepyazarlar.com