Öğrencilere Duyurular

 

 

Sosyal İçerikli Derslerde Başarılı Olmanın ve İmtihanlarda Yüksek Not Almanın Altın Kuralları

Mecburî olmasa da hocalarınızın derslerini sürekli tâkip ediniz. Bu da, başkalarının tuttuğu notlardan istifade etmek yerine, bizzat derse iştirak ile mümkündür. Unutmayınız: Notlar, ancak konuyu hatırlamak açısından bir ipucudur. Derin bir fikre sahip olabilmek için, notların ötesinde konuların iç yüzünü ve mahiyetini bilmek gerekir.

Derslerde hocanın konuşmalarını, yorumlarını ve atıfta bulunduğu kaynakları dikkate alınız. Anlamakta güçlük çektiğiniz veya hocanın eksik ve yetersiz anlattığı zannettiğiniz konular hakkında mutlaka soru sorunuz. Düşünce eğitimi, soru sormaktan, yeni kelime-terim öğrenmekten ve karşılıklı fikir alış verişten geçer.

Derslere hazırlıklı geliniz. Bunun için de, hocaya gelecek derste hangi konuların ele alınacağını sorunuz. Hazırlıklarınızı, değişik kitaplardan bilgi edinmeye dayandırarak yapınız. Bilgiye dayanarak düşününüz ve düşünerek öğreniniz. Gördüklerinizi ve bildiklerinizi anlamaya uğraştığınız gibi, görmediklerinizi ve bilmediklerinizi de anlamaya gayret ediniz.

Ders için hangi kaynak kitapların önemli olduğunu öğreniniz. Okurken, diyalog edermişçesine okuyunuz. Önemli cümlelerin altını çiziniz. İlave notlar ekleyiniz. Zihninizi yormayacaksanız, gözlerinizi boşuna yormayınız. Bilmediğiniz ve ağır zannettiğiniz kelimelerle karşılaştıran kitaplar, size çok şeyler kazandırdığını düşününüz. Bir lügat yardımıyla, yılmadan kelime hazinenizi genişletiniz. Dil, sadece bir düşünceyi ifade etmek için değil, aynı zamanda yeni fikir üretmek için de şarttır.

Hocalarınızın kitaplarını ve makalelerini okuyunuz. Hocanıza, son yazdığı makalesini veya kitabını beğenerek okuduğunuzu söylerseniz, hocanız bundan mutlaka memnun olacaktır. Okuduğunuz eserin, vize veya final konusu olup olmadığını da sormaya unutmayınız.

Mecburî olmasa da, hocanızdan bir ev ödevi isteyiniz. Vizede arzu ettiğiniz nota ulaşamadığınızı düşünüyorsanız, ev ödevi ve bunun sınıf önünde takdiminin genel değerlendirmeye (müspet) pozitif bir katkısı olabileceğini düşününüz.

İmtihandan bir gün önce değil, haftalar öncesi konulara vakıf olabilecek derecede hazırlıklı olmalısınız. Konularla ilgili temel kavramların iç yüzünü ve mahiyetini derinlemesine ele alabilecek düşünce boyutunu geliştiriniz. Kavramlar ve unsurlar arasında doğru münasebetler kurmayı sistematik hale getiriniz. Sosyal bilimlerde gerekli asgari bilgilerden mahrum olmamak için, çok sayıda sosyal nitelikli kavramın anlamını bilmelisiniz ve bunları günlük hayatınızın bir parçası haline getirmelisiniz.

İmtihan günü öncesi uykunuzu almış olarak üniversiteye geliniz. Sabah kalktığınızda güzel bir duş alınız ve kahvaltı yapınız. Okulda imtihan öncesi bir çay veya kahve içebilirsiniz. Asla sigara ve(ya) içkiye baş vurmayınız. Stres ve panik yapmak yerine “bayağı iyi hazırlık yaptım, o halde benden kaynaklanmayan bir aksilik çıkmazsa tatmin edici derecede bir not alacağım galiba” dedikten sonra bir de içtenlikle dua ediniz. Unutmayınız, azim, gayret ve cehtten sonra dua ve tevekkül en güçlü manevî silahlardandır.

İmtihan sorularını soğuk kanlılıkla ele alınız. Unutmayınız ki, sosyal nitelikli konularda ve sorularda tek sebepli basit çözümler pek yoktur. Onun için, zihnî gücünüzü ve aklınızı azamî derecede kullanınız. Kurnazlık veya zekâ akrobatlığı yerine küllî denge istikameti, meşru tutarlılık iradesi, denge disiplini ve sorumluluk şuurunu telkin eden akıl ve itidal yolunu kullanınız. Peyami Safa çok doğru söylemiş: “Kurnazlık denilen küçük zekâ ile büyük meseleler çözülemez”.

İmtihan soruları önünüzdedir. Sorular karmaşık gibi görünebilir. İlk önce meselenin bilinen unsurları arasındaki münasebetlere bakınız. Bunun için temel sosyal kavramları, çok iyi bilmelisiniz. Bilinmeyenlere doğru ne gibi delaletleri (işaretleri) olduğunu tespite çalışınız. Bu münasebetler ağı içindeki öncelikleri belirleyiniz.

Çok yüksek not almak ve meseleye akademik bir yaklaşım sergilemek istiyorsanız, bütün unsurları ihata eden bir şuurla kademe kademe her izahı, değişik perspektiflerden birleştirmeye gayret ediniz. Tabii ki, bu arada ihtimalleri ve yanılma paylarını da dikkate alacaksınız. Kendi içinde bir bütünlük arz eden yaklaşımın sonunda çözüm kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Konuları, basit ve modaya uymuş kelimelerle çok basite indirmeyiniz. Geleceğin büyük ve/fakat sorumlu bir bilim adamı edası ile, gerektiğinde en klâsik (eski) kelimeleri dahî kültür hazinenizden çıkarıp, bunları iftiharla kullanınız. Farklılığınız bu şekilde ortaya çıksın. Dil şuurunu, düşünce ve başarı şuurundan ayıramayız. Bir dili güzel bilmek, o dille düşünmeyi ve düşünenleri güzel ifade etmeyi bilmek anlamına gelir. Zihnî ve fikrî incelikleri yakalayabilmek ve ince farkları temyiz edebilmek için, güzel Türkçe’yi koruyunuz ve mutlaka asgarî seviyenin üstünde Osmanlıca kelimeler öğreniniz. Unutmayınız, kelime hazineniz, düşünce ufkunuzu da belirler.

Cevaplarınızı, sistemli, dil kaidelerine uygun ve okunaklı bir şekilde veriniz. Ezbercilikten kaçınınız. Kendi ifadelerinizi kullanınız. Konuların özünden uzaklaşmayınız. Sorunların tarifinden çok, çözüm üretiniz. Cevap verirken, ikide bir sağa sola bakmayınız. Boşuna şüphe uyandırmayınız.

Sosyal meselelerin çözümümde manevî ve kültürel hasletlerin önemini unutmayınız. Çünkü, sosyal sorunlar, bazen maddeden çok ahlâk ve ruh ile yakından ilgilidir. Manevîleşme ve kültürleşme, medeniyetin ve sosyal gelişmenin de bir esasıdır. Yahya Kemal’ın ifade ettiği gibi, toprak, manevileşince vatan; topluluklar millet; fertler şahsiyet; evler de yuva olur.

Size empoze edilen sistemlerin dışında çözüm stratejileri oluşturmaya gayret ediniz. Belirli bir sistemin vasıtaları, sizi ancak programlandığı noktaya götürür. O halde alternatif sistemlerin ve özellikle kendi toplumunuzun sosyal yapısına ve sistemine uygun vasıtaların önemini de hatırlayınız.

Doğru teşhis ve tespitler yapabilmek için, ezberlediğiniz ayrıntıların içinde boğulmayınız. Unutmayınız ki ayrıntılar; cüz’i mahiyetlerinden ziyade küllî (bütünsel) delaletleriyle önemlidir. Onun için bütünsellik görüşünüzü koruyunuz. Bilgi hamallığı (cüz’lere ait bir çok analitik bulgu ve bilgiler) ve fikir taklitçiliği yerine, mevcut bilgilerinize, ruhunuzun ve aklınızın hür iradesi ile tefekkür ederek yeni ve orijinal boyutlar kazandırınız ve terkip gücünüzü ortaya seriniz.

Bilmediğiniz konularda ısrarlı bir şekilde fikir yürütmeye ve bunda da iddialı olmaya kalkmayınız. Hz Ali’nin şu sözü manidardır: “Bilmedikleri yerde dursalardı, sapıtmazlardı”. Sayfalar dolu hayalî şeyler yazmak ve buna rağmen sıfır puan almak yerine, bildiğiniz konular üzerine temerküz (yoğunlaşmak) etmek daha akıllıcadır. Hiçbir zaman bilgiçlik taslamayınız. Bu cehaletin bir eseridir. “Bilmiyorum” demeniz daha isabetlidir. “Bilmiyorum” diyemeyen, bilim dünyasında terakki (ilerleme) kaydedemez. Bilmezlikten gelebilirsiniz, ki bu irfanın bir eseridir. Ancak, bilmediğiniz halde biliyormuş gibi görünmeyiniz, bu tutum bütün hayata sirayet ederse, yalancılığa ve münafıklığa yol açabilir.

Sosyal meselelerin çözümüne, sosyal, yani insanî yaklaşınız. İnsanı bilmeyen, bilginin ne olduğunu da bilmez. Pascal, insan için, “Hiç ile her şey arasında bir şey” diyor. Yani ruhun “her şey”, nefsin ise “hiç” olduğunu söylüyor. Ruh, fıtraten hakikatten ve sevgiden yana olduğunu düşününüz. Hak ve hakikatten yana düşünce geliştiremeyenler, nasıl görünürlerse görünsünler, maddeyi ve nefsi tercih etmiş olacaklarını da hatırlayınız.

Bütün gayretlerinize rağmen, tatmin edici bir not elde edememiş iseniz, hemen ümitsizliğe veya aşağılık kompleksine kapılmayın. Böyle bir neticenin de hayırlara vesile olabileceğini düşünün. Üniversitenin tertiplediği yaz kurslarının derslerine katılan “başarısız” bir talebemin, en yüksek notu aldığını hatırlarım. Yaz kurslarına katılım sayısı daha az olduğu için, dersler daha samimî ve derunî olmaktadır. Bunun da imtihanlara büyük etkisi olmaktadır.

Netice olarak şunu söyleyelim: Her “kötü” netice, ilk başta kişiyi rahatsız etse de mutlak anlamda kötü değildir. Belki de nefsin kırılması ve şahsiyetinin oluşması için, bütün bunlara ihtiyaç vardır. Eğilmeden geçilmez bazı kapılardan. Kaybetmezsen, Eğilmezsen, belki de başka kapılarda nefsin kazanır, ama şahsiyetin kırılıp param parça olur. Nihaî sonuca bakmak gerekir. İlme merakınızı yitirmediğiniz müddetçe, bilim adamlığına aday üyeliğinizi korumuş olduğunuzu düşünün. Yılmadan hamlelerinize devam ediniz. Hamlenin sırrı da çok çalışmadaki mukavemette gizlidir.