Okuyucu Köşemiz   

 

Web sitemizin varlığından beri belki de yüzlerce mektup aldım. Değişik konulara yönelik soru soranlar oldu, Ev ödevi için yardım isteyenler oldu, Yüksek lisans tezi veya doktora tezi için kaynak ve görüş isteyenler oldu, Çalışmalarımdan dolayı tebrikler aldım, üzüntülerini benimle paylaşanlar oldu, Sıkıntılı ve zor günlerimde bana manen destek çıkanlar oldu, Bazen de yazılarımdan dolayı beni eleştirenler oldu. Ancak birçoğu objektif ve samimi idi. Üşenmedim ve hemen hepsine cevap vermeye gayret gösterdim. Bu vesile ile birçok okuyucumuzla dost oldum. Bunların arasında değerli bilim adamları ile ortak çalışmalar ve projeler yapabildik ve değişik sebeplerden dolayı engelli olan insanlarımızla tanışma fırsatım oldu. Nedense gelen mektupları okuduktan ve cevap verdikten sonra hemen hepsini sildim. Saklamayı düşünmemişim. Halbuki her biri hem bir hatıra değerinde hem de hatırla(n)maya bir vesile. Bundan böyle mahrem olmayan mektupları, bu köşede yayınlayıp sizlerle paylaşacağız. Şeffaf olmak aslında samimi olmak demektir. Güven ortamı tesis etmek, sadece bilgilerimizi paylaşmakla mümkün olmaz, okuyucularımızın değişik görüşlerini de yansıtmakla mümkün olabilir. Bundan böyle bu köşede hem gelen mektuplara, hem de verdiğimiz (özet halindeki) cevaplara yer vereceğiz. Bütün okuyucularıma ve bizlere mektup yazanlara teşekkürlerimi sunarım.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Tebrik Mektubu

11/02/2014
 

Merhaba Ali Hocam,

Sonpeygamber.info Web Portalı'nda."Sahabenin Varlıkla İmtihanı" üzerine yapmış olduğunuz söyleşinin her satırını büyük bir zevk ve ilgi ile okudum. Söyleşiniz kendini sık sık sorgulayan bir insan olarak bu sorgulamayı yinelememe sebep oldu Hocam.

Bizler bugün her türlü konfor, teknoloji ve kolaylığa sahipken sırf kendimiz için başkalarını düşünmeden ve zaman zaman dünya hırsı ile bunu da yapayım, şunu da alayım derken çoğu kez sosyal dayanışmayı, adaleti, bütünleşmeyi terazinin bir kefesine koymayı unutabiliyoruz. Hatta bazen kimilerimiz o görünmeyen teraziyi tamamen yokmuş gibi sayarak gaflete düşebiliyoruz… Oysa Sizinde Kitabınızda vermiş olduğunuz örneklerle; Sahabeler ellerinde olanı hatta kendilerine yetecek kadar az olanı dahi son damlasına kadar paylaşabilecek kadar cömertken günümüzde insanlar neden bu kadar paylaşımdan uzak diye hep bir sorgulama yapıyorum. Bu konuda şimdiye kadar aldığım yanıtlar da pek iç açıcı değil aslında… Belki de bununla ilgili olarak yapmamız gereken önce kendimizden ve yakın çevremizden başlayarak düzgün insan nasıl olunuru aramak, aramaya çalışmak…Bu bulunur mu yada bunu bulmaya bir ömür yeter mi bilemiyorum ancak bu arayışta yılmamak ve yıkılmamak en önemlisi galiba Hocam…

Bu arayış içerisinde benim en sık karşılaştığım ve kısmen tespit ettiğimi sandığım sorun insanların “Güven” konusundaki güvensizliği. Günümüzde belki de sosyal bütünleşmeyi tam anlamı ile sağlayamamamızın en büyük sebebi bu…Bu konuda Sizinle samimi olarak yaşamış olduğum bir olayı paylaşmak isterim: Geçtiğimiz sene Kadıköy’ün dershaneleri ile ünlü caddelerinin birinde yürürken dershaneden çıkmış bir grup genç de (yaşları 15-20) hemen yanımda yürüyorlardı. Yürüyüş hızlarını artırıp ilerlediklerinde gayri ihtiyari olarak İçlerinden birinin okul çantası açık kalmış olduğunu gördüm. Çantanın içindeki cüzdan da neredeyse çantadan düşmek üzereydi… Olaya müdahale ederek kızı uyardığımda kız ve arkadaşları sanki farklı bir gezegenden gelmişim gibi garip bir şekilde yüzüme bakarak kendi aralarında konuşmaya başladılar. Olayın asıl trajik kısmı burası Hocam. Kızın yanındaki çocuğun dedikleri aynen şuydu “Ben senin çantanın açık olduğunu görmüştüm, ben olsam cüzdan düşse bile müdahale etmezdim dedi. Cüzdan düşünce de alırdım giderdim kim görecek ki” diye ilave etti…Bu olayda beni asıl düşündüren “kim görecek ki” kısmı olmuştu Hocam. İnsanların birbirlerine güvenlerinin azaldığı bir hayatta belki de en büyük imtihan insanı düzgün davranışlardan alıkoyacak fiillerle mücadele etmek diye düşünüyorum naçizane…Açıkçası bu ve buna benzer olaylarla karşılaşınca insan Allah'ın verdiği güç ile daha da dirençli oluyor ve yaradılış gereği bir yerde müdahale etmeden de yapamıyor…

Karşılaştığım problemlerden bir diğeri de çoğu iyiliğin yalnızca maddi olarak yapılabileceği yönündeki anlayış ve fakirliğin alın yazısı olduğu yönündeki yaygın kanaat…Sizinde söyleşinizde ele aldığınız ve Kur’an-ı Kerim’de de geçtiği gibi “Allah’ın nimetlerini aramak” yaratılmışların en üstünü insan için en önemli hareket noktalarından biri olmalıdır. Bu konuda belki de en önemli husus aşırı hırs yapmadan ya da dünya nimetlerinin geçiciliğine kapılmadan paylaşımcı olarak Allah’ın nimetlerini aramaktır diye düşünüyorum… Sizin de vurguladığınız gibi selam verdiğimiz bir insan, alışveriş poşedini taşıdığımız bir yaşlı, kimsesiz çocuklar yurdu, darülacezede gözleri kapıda olan yaşlılara ve çocuklara yaptığımız ziyaretler de aslında görünmeyen zenginlikleri ortaya çıkarmamız bakımından önem arz etmektedir.

Tekrar söyleşinize dönecek olursam, her bir kelimesinde bir sonrakini merakla okuduğum bir soru cevap olduğunu tekrarlamak isterim. Meğer sosyal politika, adalet ve diğer kavramlar ne kadar derin mevzuların bam teli imiş, bence bunu sağır kulakların, kör gözlerin, kapalı kalplerin görmesi muhakkak gerek…Bu vesile ile Allah’ın hem maddi, hem de manevi zenginlikleri ihsan ettiği kullarından olabilmek duası ile…

Saygılarımla ve Selamlarımla,

Aynur Yumurtacı
Sosyal Siyaset Doktora Öğrencisi

 

Tebrik Mektubu

17/04/2012
 

Değerli Hocam uzun süredir, sizlerin değerli çalışmalarınızı takip ediyorum. Kitaplarınızı okuyorum. Kendi adıma sizden çok şeyler kazandım. Çalışkanlığınızı kendime örnek aldım. Gerek yurdışındaki çalışmalarınız gerekse sakaryadaki çalışmalarınız da dahil hepsini bulmaya inceleye çalıştım. Gerçekten çok verimli ve değerli çalışmalar bunlar. Kendi hayatında da örnek aldığım kişilerdensiniz. Şuan gündemde olan 28 Şubat olayları dikkatimi çekince Tuncer Çentinkaya'nın En Uzun Şubat adlı kitabını okumaya başladım. Orada sizin 28 Şubat'ta yaşadıklarınız okuyunca inanamadım. Çok üzüldüm. Çalışmalara değil de ideolojik bir bakış açısıyla insanların nasıl değerlendirildiğine burada şahit oldum. Severek okuduğum istifade ettiğim bir insanın dramı beni çok etkiledi. Çok üzüldüm. İnşallah şuanki durumları sizin içinizi biraz olsun rahatlatmıştır. Sizin adınıza hem üzüldüm, şuandaki 28 şubatçıların durumunu görünce de sevindim. En azından hesap soruluyor olması güzel.

Tekrar çalışmalarınızda başarılar diler.

Saygılarımı sunarım.

Bayram Özfırat

 

Tebrik Mektubu

11/02/2011
 

Merhaba Saygıdeğer Hocam,

Hocam ismim Ümüt Hüseyin Böyük Kayseri/Yeşilhisar'da İngilizce öğretmeni olarak görev yapmaktayım. 28 Şubat süreciyle ilgili bir kitap okuyordum isminize o kitapta denk geldim. Bu arada kitabın ismi En Uzun Şubat / Tuncer ÇETİNKAYA. Kitapta çok üretken biri olduğunuz yazıyordu. Merak ettim ve internetten araştırdım. Hocam gerçekten sizleri kutluyorum. Ülkemizin sizler gibi aydın insanlara çok ihtiyacı var.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Saygılar Saygıdeğer Hocam...

Ümüt Hüseyin Böyük
11.02.2011

 

Cevap:

Merhaba;

İlginiz için çok teşekkürler. İnşallah bilimsel çalışmalarımızla ülkemizin gelişimine katkıda bulunmaya devam ederiz... Dualarınızı bekler, eğitim alanında muvaffakiyetler dilerim...

Saygılarımla

Prof. Dr. Ali Seyyar

 

Tebrik Mektubu

11/05/2010
 

Merhaba Ali hocam,

Nasılsınız, dilerim iyisinizdir.

Sizinle yüzyüze görüşmekten dolayı memnun oldum. Ben de bugünlerde sizin kitabınızı gönderecektim ki hoş bir tevafuk oldu.

Dün çarşıda giderken bir afiş gözüme ilişti ve isminiz dikkatimi çekti. Yazın gelebilirim demiştiniz ama tarih belli değildi. Bu vesileyle de haberdar oldum.

Öncelikle sunumuz tek kelimeyle muhteşemdi. Hatta sonlara doğru gözlerim de doldu. Dedim ki içimden, bu adam tüm içtenliğiyle bunu söylüyor, kitaplarında bunlardan bahsediyor ve her yerde bunları söylemekten usanmıyor. Hele bir tane engelli valimiz, kaymakamımız var mı diye gürleyişiniz ise çok manidardı.

Yaşadığım bir olayı anlatayım. Bir markete işe girecektim 5-6 yıl önce... Girdim markete, adam kendini öve öve bitiremiyor. Vay Türkiye 90. cısıydım vs. vs. Neyse sabır deyip girdim. Baktım olmuyor, çıkacağım zaman yine öve öve bitirmiyor. Dedim ki "Banane, ben de bölüm birincisiyim!" Sen işitme engellisin, daha çok çalışmalısın, dedi. Dedim ki sağlam adamlar derslere girmezken ben bölüm birincisi oldum. Sonra orda paspas yapan bacağından engelli birini gösterdi ve bak bu öğretmen, burada paspas yapıyor dedi yüksek sesle... Bu o insanı rencide etmektir. Bunu söyleyen zatın adına da "İnsan!" diyoruz. Ben buna insan demem ya...

Maalesef toplumumuzda büyük bir fikir değişimi şart. Kendini yenilemek istemeyen, toplumsal olaylara kulaklarını tıkamış, gözünü kapamış, tüm benliğiyle soğumuş insanlar, hiçbir zaman olumlu bir şey yapamazlar. Kitabımda Engelli Olmak bölümünde değindiğim bir husus var, insanlar engellilere yardım ederken, aslında kendilerini göz önüne getirerek yardım ediyorlar, göz yaşı döküyorlar. Engelli de zannediyor ki kendisine göz yaşı döküyor. Bu defa üzülüyor. Her iki tarafta bir yanılgıda... Ve çok önemli bir şey söylediniz, bir engelliyi görünce başlıyor sorular, nasıl oldu, doğuştan mı, sonradan mı vs. vs. Yahu sanane doğuştan mı, sonradan mı? Bunları sorunca, vatandaş düzelecek mi? Sürekli bu sorularla muhatap olan kişi sizin de bahsettiğiniz gibi bir bunalıma giriyor.

Ve duyarsızlığımız... Dün akşamki konferansa gelirken yolda kendi kendime düşündüm. Salon boş mu olur, dolu mu olur diye... Popüler bir yazar gelseydi tıka basa dolardı dedim. Ama bunda dolu olacağını sanmıyorum dedim. Çünkü bakış belli. Ve yanılmadım bunda... Aslında bu çok kötü. İlin idari amirleri de belki prosedür gereği geldiler. Prosedür olmasaydı gelirler miydi acaba...

Değerli hocam, bu kutlu yolda çalışmalarınızı her zaman için destekliyorum. İnşallah ömrüm yettikçe destekleyeceğim. Uzun bir mektup hazırlayarak görebildiğim kadarıyla yaşanan sıkıntıları, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlıklara, kurumlara göndereceğim. Aynı metni, aynı gün hepsine postalayacağım.

Görüşmek dileğiyle,

Bâki selamlarımla.

Erol AFŞİN
www.erolafsin.net
MALATYA 11.05.2010

Kaynak Temini

02/01/2010
 

Sayın hocam merhabalar,

Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri bölümünde yüksek lisans öğrencisiyim. Aynı zamanda yürüme engelliyim. Engel(lenen)lilerin mesleki açıdan eğitimi ve istihdamı isimli bir tez hazırlamaktayım. Ancak basılı kaynaklara ulaşmak benim açımdan oldukça zorlayıcı oldu ve olmaya devam ediyor. Kütüphanelerin bizler için uygun olmayışı ve ulaşım problemi nedeniyle yeteri kadar basılı kaynağa ulaşamadım. Özellikle engellilerin mesleki eğitimi açısından durum oldukça vahim... Elimde iki tane kitabınız mevcut. Biri Sosyal Siyaset Açısından Özürlüler Politikası, diğeri ise Özürlülere Adanmış Sosyal Politika Yazıları. Kitaplarınızdan tezimde kaynak göstererek yararlanacağım inşallah. Yalnız sizden bir ricam var: elinizde mevcut bulunan ve sitenizde olmayan tez konumla ilgili makale, kitap vs. gibi dokümanlar ile birikimlerinizi benimle paylaşabilir misiniz? Acil yardıma ihtiyacım var. Olumlu ya da olumsuz bir cevap yazarsanız çok sevinirim.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim...

Saygılarımla

Şule ÇARKÇI

Kitap Temini

01/01/2010
 

Sayın  Dr. Seyyar,

Yıldızlar engel tanımaz adli kitabınızdan haberdar oldum. Özürlü bir çocuğun annesi olarak kitabinizi nasıl temin edebilirim. Su an Amerika’da bulunmaktayım.

Şimdiden Teşekkürler

Gülşen KAYA

Sessiz Dünyadan Seslenen Bir Dost

06/12/2009
 

Selam Ali Bey;

Ben işitme engelli yazar Turan Yalçın; Lokman Ayva beyin takdir ettiği bir yazarım, 4 Aralıkta beni davet etti İstanbul beyaz ay toplantısına ama gelemedim. Ben işitme engelliyim aynı zamanda hiç duymam ama konuşurum. İstanbul Üniversitesi İktisat bolümü ve Tokat MYO elektrik mezunuyum. 30 yılı aşkın Tokat yerel basınında Umutcan Umut takma adı ile yazılar yazarım. "Sessiz Dünyadan Esintiler" adlı kitabımda 12 başarılı işitme engelli ile röportaj ve bir kişisel gelişim romanı ve şiir ve hikâyelerim var.

Ben telekomda çalışmakta iken hiç istemediğim halde İl Halk Kütüphanesine tayin oldum, iş arkadaşlarımız alaycı ve ben sıkıntı çekmekteyim. Beni bir odaya adeta hapsettiler, arkadaşların yanına cıksak hep alay, hâlbuki beni Yurtkur’a tayin etseler gençlere güzel yol gösterirdik. Benim oğlum 6. sınıfta ve üstün yetenekli. 5. sınıfta burslulukta Türkiye 53.’sü oldu. Bir engelli bu kadar gayret ediyorsa onu maddî sıkıntı çekmeyecek ve gençleri güzel etkileyecek bir kurumda çalıştırmak gerekmez mi sizce? Genel başkanımız Lokman Ayva Bey bize sahip çıkmalı. Recep Yazıcıoğlu’nun Tokat yıllarını anlatan kitabım bu ay çıkacak, genç gelişim dergisi e-kitap olarak verecek. Tokat valisi önsöz yazdı.

Ali bey;

Tokat’tan hemşerim Onur Kaan Demir sizin okulda İşletme okuyor, size gelmiş ve beni anlatan “genç gelişim” dergisi fotokopilerini vermiş, beni konferansa davet etmek istediğini söylemiş, siz sıcak ilgi göstermişsiniz Bugün kendisi ile konuştum "Sessiz Dünyadan Esintiler" adlı başarılı işitme engellilerle alakalı kitabımı size imzalayarak yolladım. Ali bey sizin engellilerle alakalı kitaplarınızı Hayat Yayınları bana yollamıştı, evde ailece okuduk, gerçekten güzel. Sizlere başarılar dilerim, Sizi takdir etmekteyim. İnşallah Sakarya’ya gelir ve sizinle tanışırız.

Turan YALÇIN

Cevap:

Turan Bey; Merhaba;

Öğrencimiz Onur Kaan Bey sizden sitayişle bahsetti; Ben de doğrusu sizin gayret ve çalışmalarınızdan etkilendim; C. Hakkın yardımı ve güçlü iradenizle kendinizi geliştirmek suretiyle hem toplum hayatında yer almaktasınız, hem de özel yeteneklerinizle topluma faydalı hizmetlerde bulunmaktasınız. İnşallah istikrarlı bir şekilde bu hizmetleriniz devam eder. Sizlerle tanışmak ve sohbet etmek isterim. Kitaplarınızı da merakla bekliyorum. Mektubunuzu ve bununla birlikte sizlerle ilgili haber ve yazıları bundan böyle sitemizde yer alan Özürlüler Dosyası bölümüne ekleyeceğiz. Sizleri ve eserlerinizi bütün Türkiye tanımalı. Elimden geldiği kadar buna katkı sağlayacağım. En kalbî muhabbetlerimle.

Prof. Dr. Ali Seyyar

Sosyal Hizmetlerde Yaşlı Bakım Modellerinin Uygulama Biçimi

20/11/2009
 

Merhabalar hocam, "sosyal hizmetlerde yaşlı bakım modellerinin uygulama biçimi (Almanya örneği)” makalenizi sosyal siyaset kürsüsü sitesinden okurken, mesleğimizi bize en yakın meslek grubu hekimler tarafından bir bilim olarak kabul edilmezken, sizlerin hemşireliğin özünü bu kadar iyi ifade etmeniz ve bir sağlık bilimlerinin bir dalı olduğumuzu göstermeniz beni hem gururlandırdı hem de hoşuma gitti. Ellerinize sağlık. Hemşirelik, bakım gerektiren her koşulda vazgeçilmez bir meslektir. Hasta sadece bizim için tedavi edilecek bir beden değil, insan (hasta birey/sağlıklı birey), çevre, sağlık (hastalık), hemşirelik kavramları içinde bütüncül olarak değerlendirilir. Ülkemizde ne yazık ki (tabi bizim meslektaşlarımızdan da kaynaklanan sebeplerde var) hemşire, iğne yapmak ve tansiyon ölçmek kavramının ötesine gidemedi. Halbuki bakım gereksinimin hemşire tarafından evde de karşılanabilirliği sağlık politikaları tarafından sağlanabilseydi, hasta ve uzun süreli hastalığı olan bireylerin evde bakımları sürdürülecek ve bireylerin yaşam kaliteleri, sağlık düzeyleri arttırılıyor olacaktı. Buna paralel hastane yükünün azaltılması sağlık bakım giderlerini azaltmış olacaktı. Bu konuda hocalarımızın uğraşılarının umarım sonuçlarını görürüz. Aslında sadece size teşekkür etmek için yazmaya başlamıştım ama kanayan yaramızı anlatacak birini bulmuşum gibi hissettim. Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.

Saygılarımla

Belgin Sarper Can
Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu
İç hastalıkları hemşireliği doktora öğrencisi

 

Cevap:

Merhaba;

Bütüncül bir bakışla yani sağlık ve sosyal hizmetler açısından hemşireler, hem hasta bakıcısı, hem sosyal bakım elemanı, hem de manevi bakım elemanıdır. Yani hasta bir insanın tıbbî tedavi hizmetleri süreci çerçevesinde hangi temel ihtiyaçları varsa, bu ihtiyaçları hemşireler, hem mesleğin-görevin bir icabı olarak, hem de insanlığın (merhametin, sosyal duyarlılığın) bir gereği olarak karşılayabilmelidir. Hastaların yeniden sağlıklarına kavuşmaları, bu anlayış ve hizmet açılımlarıyla mümkün olabilir. Bu kapsamlı hizmetler sayesinde hastanın iyileştirilmesi mümkün olması bile, en azından ruh sağlığını korumuş olur. Hastaların tıbbî rehabilitasyonu bazen mümkün olmayabilir, ama eksik veya yanlış bir hizmet anlayışı ve uygulamasından dolayı kişi, bir de psikolojik bir rahatsızlığa itilmiş ise bundan kim sorumlu olacak. Bunun için, özellikle hemşireler, hekimlerin tıbbî müdahalelerinin yanında hastanın sosyal ve manevî yönleriyle samimi bir yaklaşımla ilgilenebilmelidir.

Bunlar tabii ki temenniler ve bu temennileri uygulayan hekim ve hemşireler de benim gözümde gereç terapistlerdir. Sizlere mesleğinizde başarılar diler, tatlı dil ve tebessümlerinizle hastalarınızın gönüllerini fethetmenizi dilerim.

Saygılar

Prof. Dr. Ali Seyyar

Özürlüler Şurası

19/11/2009
 

Sayın Prof.Dr.Ali SEYYAR,

Saygıdeğer Hocam,

Engelliler konusunda söz ve bilgi sahibi akademisyenlerin başında gelen şahsınızla 3. Özürlüler şurası nedeniyle tanıştım, Aynı komisyonda, engellilerin çağdaş kazanımlara kavuşması için, sizlerin engin deneyim ve gözlemlerinizden, akademik bilgilerinizden istifade etme şansım olduğu için mutluyum.4. Özürlüler şurasında da hem sizinle birlikte yeni çalışmalar yapmak hem de, gerek Fransa’daki gözlem ve tecrübelerim, gerekse, engellilerin mesleki rehabilitasyonu ve istihdamı için iki kez gittiğim Almanya’da, bilhassa korumalı işyerlerinin işleyişi, gerek, Kolping Berufsbildungswerk Essen Kooperasyon Essen iş ve işçi bulma kurumu ile yapılan görüşme notları ile, gerekse; Landschaftsverband / Köln’de Eyalet Özürlüler Fonunun engelli istihdam eden işyerlerine nasıl yansıtıldığı konusunda aldığımız brifing notlarını da alarak “İstidamın Sürdürülebilirliği” komisyonunda görev talep ederek şura çalışmalarına katkı yapmak amacıyla Bilkent Hotel’e geldim.İstanbul’da verdiğimiz tepki sonunda, bu sefer protokol konuşmalarında, bağlı iki konfederasyon başkanına da söz verileceğinin bildirilmesi üzerine, bir gün önce konfederasyonda toplanarak, Sayın Başbakanımıza ileteceğimiz beş başlık altındaki konfederasyon taleplerini hazırladık.Bunlardan birincisi, engelliler alanında devrim niteliğinde yapılmış tüm çalışmalar için başbakanımıza ve hükümetine teşekkür etmek, ikincisi, 5378 sayılı yasa ile verildiği halde sonradan tekrar elden alınan körlerin noterde iki şahitle imzalarının geçerli sayılması uygulamasından vazgeçilmesi, üçüncüsü ise birçok hak kaybına neden olan engelli sağlık kurulu raporlarındaki haksızlıkların düzeltilmesi, dördüncüsü ise, ağır engellilerin ve zihinsel engellilerin çalışma hayatına atılmaları ve sosyal entegrasyonlarının önünü açacak olan ve taslak halinde başbakanlıkta bulunan Korumalı İşyeri yasa tasarısının komisyon görüşmelerinde, daha işlevsel hale gelmesi için katkı sunma talebimiz ve son olarak da , birer engelli ticaret merkezi haline gelmiş özel özel eğitim kurumlarındaki haftada iki kez 45 dakikalık eğitim, terapi her neyse, en az günde yarım güne çıkartılması konusunda başbakanımızın desteğini istemek olacaktı.Sabah vardığımızda Sayın Abdullah GÜVEN, başbakanın vaktinin çok az olduğunu ve salonda 5-10 dakika kalıp gideceği için konfederasyon başkanlarının konuşmalarını iptal ettiğini, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi’nin buna bir itirazı olmadığını , bizim de itiraz etmememizi istedi.Başkanımız bu dayatmayı kabul etmedi ve başbakan ayrıldıktan sonra hiç olmaz ise basın aracılığı ile taleplerini kamuoyuna ve dolayısıyla başbakana duyurmaya çalışacağını bildirdi.Sizin de şahit olduğunuz gibi sayın başbakanımız salonda iki saate yakın kaldı.Çıkış esnasında başkanımız başbakana yaklaşarak konuşma şansını denese de, önceden haberdar edildiği için korumalar buna fırsat vermediler.Başkanımız da, dışarıda başbakanın çıkmasını bekleyen basın mensuplarına yönelerek kendisini tanıttıktan sonra “Sayın Başbakan ayrıldıktan sonra kendisinin de basına bir açıklama yapacağını” bildirmesi ile bizleri üzen, ekte basından alınmış görüntüleri içeren o koruma saldırısına maruz kalındı.Bu nedenledir ki bizler, sadece tutanaklara geçebilmesi için şurada bir kör avukat bayan arkadaşı bırakarak şuradan ayrıldık.Bizim sorunlarımıza çözüm bulmaya çalışan bunca değerli akademisyenin, bürokratın bir araya geldiği bu şuraya katkı yapamamaktan üzgünüz ama;başkanı hırpalanmış bir örgüt olarak da şura çalışmalarına katılmanın da uygun olmayacağını düşündük.Durum bundan ibarettir.Bizleri yanlış değerlendirenler mutlaka olmuştur.Hiç olmaz ise; şahsınızın; yaşananları bilerek değerlendirmeniz için ekte gönderdiğim ve geniş bir biçimde basına da yansıyan bu bilgiyi sizinle paylaşma gereği duydum.Selam ve saygılarımla.

Ömer KOÇ
Zihinsel Engelliler Federasyonu Başkanı

 

Cevap:

Merhaba Mustafa bey;

Yaşanan olaylar beni de elbette üzdü, keşke daha iyi bir uzlaşma zemininde sizler de kısa da olsa bir konuşma yapabilseydiniz, keşke siz de her şeye rağmen Şura'ya katılıp katkılarda bulunabilseydiniz... belki sizler Başbakandan bir randevu talep ederek, yaşanan olayların daha da gerginliğe yol açmadan her iki taraf da hatasını anlayarak hayırlı bir sonuca varmak mümkün olabilir. Şu anda aklıma bunlar geldi....saygılar

Prof. Dr. Ali Seyyar

Özürlüler Sözlüğü Hakkında Bir Şikayet

16/11/2009
 

Sayın Hocam,

Sitenizde "Özürlüler Sözlüğü" adı altında bir bölüm var. Siz hiç "Mimarlar Sözlüğü, Tüccarlar Sözlüğü, Hâkimler Sözlüğü..." diye sözlük ismi duydunuz mu? Ama, "Mimarlık Terimleri Sözlüğü, Ticaret Terimleri Sözlüğü, Hukuk Terimleri Sözlüğü..."nü duymuşsunuzdur. Türkçe açısından Özürlüler Sözlüğü diye bir sözlük olamaz. Sizin bu konuda hassasiyet göstereceğinize inanıyor, bu sözlüğün isminin bir an önce değiştirilmesini rica ediyorum. Saygılarımla,

Mustafa GÖK

Cevap:

Merhaba;

Hakikaten bu konuda haklısınız, fazla düşünmeden böyle bir başlık atmışız, hemen düzelttik: bundan böyle ÖZÜRLÜLÜK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ kavramını kullanacağız, inş. bu tanım daha isabetli olmuştur; İlginiz için teşekkürler...Saygılar

Prof. Dr. Ali Seyyar

Malul Gazi Çocuklarına Sağlanan Yüksek Öğretim Katkı Payı Muafiyeti Hakkında

08/10/2009
 

Merhabalar hocam iyi günler

Ben Kıbrıs gazisi olan bir babanın çocuğuyum ben şu ana kadar katkı payı yatırdım, ama şimdi öğrendim ki gazi çocuklarından para alınmıyormuş. Acaba şu anda ne yapabilirim.

Kolay gelsin

Turgay Karateke

Cevap:

Yüksek öğretimde okuyan Malul Gazi çocukları, 2008/14110 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile katkı payı ödememektedir. Kıbrıs gazilerinin çocuklarına böyle bir hak maalesef tanınmamaktadır.

Saygılar...

Yunus KÖLEOĞLU

Özürlü Dostu Mimari Yapılar Hakkında

05/10/2009
 

İyi günler Hocam

Ben Mimar Sinan Güzel Sanatlar üniversitesi mimarlık bölümü öğrencisiyim mimari proje dersim için konu olarak huzur evi seçtim bundan dolayı yaptığım okumalarımda sizin makaleleriniz ve kitaplarınızda yer alıyor. (Kaynakça bölümüme de ekliyorum)

Çalışmalarınızdan dolayı size birkaç soru yöneltmek istiyorum izniniz ile. SHÇEK konu ile ilgili yapmış olduğu tanımda Huzur evi güvenli girişli, kapalı bir bina olarak tanımlanıyor ama ben tasarlayacağım binada yapmış olacağım sosyal servis bölümüne konser ve tiyatro etkinlikleri için olan çok amaçlı salonu ve kütüphaneyi dışarıdan gelecek huzur evinde yaşamayan insanlara da yani çevresinde ikamet eden halka da açarak huzur evi sakinlerini çevre insanlarla bir araya getirmeyi planlayan bir şema geliştiriyorum. Ama bu konu ile ilgili topladığım bilgiler pek açık olmadı. Bu konu ile ilgili bana kaynak yada fikirlerinizi bildirir misiniz?

Teşekkür ederim.

Gamze ÇALGIN

Cevap:

Gamze Hanım; merhaba;

Sizleri tebrik ederim; SHÇEK veya özürlü dostu oteller için asgari seviyede şart koşulan bazı mimarî düzenlemeler, ergonomi, estetik ve sosyal ihtiyaçlar açısından yetersizdir. Toplumsal entegrasyona yönelik sizin girişiminiz ise sosyal bir nitelik kazanıyor. Bununla ilgili pek kaynak yoktur herhalde. Ancak sizlerin mimarî tahayyülleriniz ile ergonomiye dönük açılımlar birlikte değerlendirilirse çok güzel bütüncül açılımlar ortaya çıkar. Multi disipliner bir yaklaşımla gerontoloji, geriatri bilimleri gibi yaşlılara yönelik sosyolojik, psikolojik ve tıbbî bilgileri, mimarî çalışmalarınıza ekleyebilirseniz harika sonuçlar çıkar diye düşünüyorum. Başarılar dilerim.

Saygılar

Prof. Dr. Ali Seyyar

İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri Sözlüğü Hakkında

2009
 

İyi günler Ali Bey,

Sizi bugün satın aldığım İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri Sözlüğünüz ile tanıdım. Ayrıca yüzeysel olarak internet sitesini de inceledim. Ankara Dost'ta kitabınızı ilk gördüğümde işte benim kütüphanemde kesin olmalı dediğim ender eserlerden biri çalışmanız. Uzun zamanınızı aldığını düşünüyorum. En çok ilgimi çeken hususlardan biri terimlerin İngilizce ve almanca karşılıklarını da vermiş olmanız. Ben de TBMM Araştırma Merkezi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi departmanında çalışmaktayım ve yabancı dil olarak da çeviri yapabilecek düzeyde Almancaya ve intermediate seviye İngilizceye sahibim. Müdürlüğümüz de Sosyal Politika birimi de var ve sizleri ve sitenizi bildiklerini düşünüyorum. Kitabınız sayesinde ben de tanımış oldum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum efendim.

Kadir Candan
candankadir@hotmail.com

Görme Engelli Bir Vatandaşdan Gelen Tebrik Mektubu

2008
 

Sayın Ali Seyyar merhaba!

Konuya nasıl başlamalıyım bilmediğim için sanırım size yazmama ve sizi merak etmemi sağlayan sebepten başlasam sanırım en güzeli olur. Ben sizin adınızı ilk bir engelli paylaşım sitesi olan “sinerjigrubu@yahoogroups” ta bir engelli arkadaşımızın sizin peygamber H.z Muhammed (S.A.V ) efendimizin dönemindeki yaşayan bedensel engelli sahabelerimizin hayatını anlattığınız “Yıldızlar Engel Tanımaz-Bedensel Özürlü Sahabelerin Hayatı” adlı kitabınızla ilgili paylaşımından öğrendim.

Bu yazıda sadece kitabınızdan birkaç küçük alıntıya bakarak bile kitabınızın ne güzel bir okunası eser olduğunu anladım. Keşke bende okuyabilseydim bu ve bundan evvelki kitaplarınızı. Ama maalesef okuyamam. Çünkü ben bir görme engelliyim. Ve çok uzun bir zamandır yazılı basımları okuyabilmekten mahrumum.

Düşünün ki benim gibi okumayı kendine ihtiyaç kabul etmiş bunu ekmek yemek su içmek gibi doğal bir ihtiyaç haline getirmiş biri için en büyük haz aldığınız şey olan o kitapların sayfalarına dokunmak onu kendiniz okumak ve ruhunuzda hissetmek tıpkı ruhunu müziğe adamış bethoven’ın sağır olması gibidir. Ama ben her şeye rağmen bu ihtiyacımdan vazgeçmedim evet artık okuyamıyorum ama sesli kaynaklardan faydalanıyorum kabil olduğu kadar.

Bu engelime rağmen biliyor musunuz okumaktan ve öğrenmekten asla vazgeçmedim ve şu an ikinci üniversitemi okumaya hazırlanıyorum. Bende bir Sakaryalıyım ve ilk üniversitemi “Sakarya Üniversitesi Adapazarı Meslek Yüksekokulu Bilgi yönetimi” bölümünü bitirip DGS ( dikey geçiş sınavı ) sınavıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi bölümüne yerleştirildim ve bu günlerde okumaya hazırlanıyorum. Yine engelimle ve hem de görenlerle birlikte. Sakın yanlış anlamayın bu sözlerimden asla bir engelli olduğum için asla bir eksiklik duymadım ve bu engelime rağmen başarmaya çabaladığım için ve başarmak istediğim için kendimi ziyadesiyle başarılı ve mutlu aynı zamanda üstün buluyorum.

Şimdi belki de diyeceksiniz bana neden bunları yazdın. Sanırım o mail bana bu cesareti verdi. Sizinle paylaşabileceğim ve beni anlayacağınızı hissetmemdendir. Keşke kitabınızı okuyabilseydim. Bu benim için çok büyük bir kazanç olacaktı.

Size bu duyarlılığınızdan ve pek çok insanın dışlayarak yaklaştığı bir yük kabul ettiği biz engellilere bu yaklaşımınızdan dolayı çok minnettarım. Başarılarınızın devamını diler yeni kitaplarınızla iç dünyaları körleşmeye yüz tutmuş gönül gözleri görmeyen ama tüm bedeni sağlam insanlara bir nebze olsun bunları hatırlattığınız için çok teşekkür ederim.

Aileniz ve sevdiklerinizle başta sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler geçirmeniz dileğiyle!

Sağlıcakla kalın. Hoş cakalın. Esen kalın.

ALLAH a emanet olun.

yesilkiraz@hotmail.com

Bir Akademisyenden Gelen Tebrik ve Danışma Mektubu

2007
 

Saygı değer Hocam,

Sağlık ve afiyet içinde olmanınız diler, saygılarımı sunarım. Ben Hitit Üniversitesi İlahiyat fakültesi din psikolojisi öğretim üyesiyim. 23. 09. 2007 tarihinde zaman gazetesinde engelli sahabeleri konu alan ve yayımlanan kitabınızla ilgili yazıyı okudum. Kitabınızdan dolayı sizi kutlar ve bu konudaki gayretlerinizden dolayı da minnettarlığımı ifade etmek isterim. Ben de alanım çerçevesinde engellilerle ilgili bazı çalışmalar yapmaktayım. Bu sıralar "Engelli çocuğa sahip ailelere yönelik moral ve manevi destek" konulu bir tebliğ üzerinde çalışmaktayım. Sizin konu ile ilgili eserlerinizden haberdarım. İnşallah son eserinizi de alıp okuyacağım. Branşım çerçevesinde engellilere yönelik çalışmalarımla ilgili sizin değerli bilgi ve birikiminizden de yararlanmak istiyorum. Yapmakta olduğum yukarıda bahsettiğim son çalışmamla ilgili tavsiyeleriniz olabilecekse iletebilirseniz son derece memnun olurum. Web sayfanızdan konu ile ilgili bazı bilgilerinizden de yararlandım. Engellilerle ilgili yaptığım çalışmalarımın listesini de ekte gönderiyorum.

Çalışmalarınızda başarılar diler, saygılarımı sunarım.

Yrd. Doç. Dr. Naci Kula
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Bir Tebrik Mektubu

2007
 

Selam ve hürmetlerimi arz ederim sevgili hocam!

Gecenin bu saatinde ihtiyaca binaen size bu iletiyi gönderdim. Özürlü bir çocuk babası olarak çaresizliğim ve ümidimin kalmadığı bir zamanda sizin yazmış olduğunuz "Sosyal Siyaset Açısından Özürlüler Politikası (Almanya-Türkiye Mukayeseli) "isimli kitabınızı okudum. Neden ülkemizde sizin gibi değerler var iken ümitsiz olalım dedim ve ısrarlı ve samimiyetle Üniversitemizde bulunan değişik mesleklerden öğretim üyelerine "özürlüler ve onların sıkıntılarını" anlattım. Bu çabalarım bir yıl içinde meyvesini verdi. Süleyman Demirel Üniversitesinde "Engelliler Araştırma. ve Uygulama Merkezi" kuruldu. İİBF'de Sosyal Hizmetler Programı açıldı. Fen Edebiyat Fakültesinde Psikoloji Programı açıldı. Sağlık Yüksek Okulunda Fizyoterapi Bölümü açıldı. Öğretim Üyesi arkadaşlarım sizin kitaplarınızdan ders notları veriyorlar. Ben ise Engelliler Merkezinde Şube Müdürü olarak çalışıyorum. Ayrıca Sosyal Hizmet Derneği ismi ile bir derneğin kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyesiyim. Özürlüler ile ilgili 4 adet projenin yapımcısı ve uygulamasından sorumluyum. Şimdi Isparta Valiliğine bir proje hazırlamaktayım.

Sevgili hocam! Bir kitabınız bir çok kapıyı açtı dualarım sizinle ALLAH yardımcınız olsun. Daha çok kapılar açmak ve daha çok özürlü çocuklarımızın ve onların annelerinin yüzünü güldürmek için sizin değerli bilgilerinize ihtiyacımız vardır. Bu kıymetli ayda bilgilerinizin zekatı olarak kitaplarınızdan birer adet Merkezimizin Kütüphanesine bağışlamanızı arz ve istirham ederim.

Posta ücreti tarafımdan karşılanacaktır. Tekrar saygılarımı sunar Ramazanınızı ve Bayramınızı şimdiden tebrik ederim.

Ramazan ÇELİK
Şube Müdürü Yönetim Kurulu Üyesi
Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi
Batı Kampus/ ISPARTA
E.Posta: rcelik@sdu.edu.tr

Bir Destek Mektubu

2005
 

Değerli hocam;

Çalışmanız hakkında kartel medya tarafından yapılan kasıtlı ve asılsız iddiaları okudum ve çok büyük üzüntü duydum maalesef kimi zaman toplumda faydalı işler yapmaya çalışan insanlara art niyetli şeyler isnat ediliyor. Şu bir gerçek ki değerli çalışmalarınızdan çok sayıda kişi istifade etmekte ve toplumsal sorunlara sizin gibi çözüm üreten kişilere ihtiyaç duyulmakta. Sizin ve çalışmalarınızın her zaman destekçisi olduğumuzu bilmenizi isterim hocam saygılar...

Nurcan Sert

(Not: Bu mektup, bizlere gönderilen onlarca mektuptan birisi olup aşağıdaki haberle ilgilidir)

 

Said Nursi’nin sözlerinden dolayı öğretim üyesine verilen ceza mahkemeden döndü

Hazırladığı özel web sitesinde Said Nursi’nin sözlerine yer verdiği gerekçesiyle cezalandırılan öğretim üyesi, hukuk mücadelesini kazandı. Sakarya 1. İdare Mahkemesi öğretim üyesine Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü’nce verilen cezanın hukuka uygun olmadığına karar verdi. Doç. Dr. Ali Seyyar’ın başından geçen olayın geçmişi, üniversitelerdeki akademik özgürlüklerin ve bilim adamlarına yönelik baskıların arttığı bir döneme rastlıyor. Geçtiğimiz günlerde Kaynak Yayınları arasında piyasaya çıkan En Uzun Şubat isimli kitaba da konu olan Sakarya Üniversitesi’ndeki olay, Rektör Prof. Dr. Mehmet Durman’ın, Doç. Dr. Ali Seyyar’a; özel internet sitesinde Bediüzzaman’ın sözlerine yer verdiği gerekçesiyle soruşturma açması ile başladı. Soruşturma gerekçesinde şu iddialara yer verildi: “Fakültenin resmi web sayfasından kişisel web sayfasına link verilmesini sağlayarak, bu sayfada bir cemaat liderinin (Said Nursi) sözlerine yer verip öğrencilerin ve kamuoyunun yanlış izlenimler edinmesine neden olmak.” Bilim adamına verilen ceza ise öğretim üyelerinin taşıdığı sıfatın vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunma gerekçesine dayandırıldı. Doç. Dr. Seyyar ise cezanın haksız olduğunu belirterek kaldırılması için Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu.

Sakarya 1. İdare Mahkemesi’ndeki dava Seyyar’ın lehine sonuçlandı. Mahkemenin verdiği karar şöyle: “Davacı tarafından kişisel web sayfasında yer verilen Batı ve Doğu medeniyetlerine ait 163 düşünürün sosyal içerikli sözlerinin yayınlandığı sitede 272 vecizenin bulunduğu, Said Nursi’nin sözlerinin oranının yüzde 8,5 olduğu açık olup; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi çalışma ekonomisi bölümünde Doç. Dr. olarak görev yapan davacının kişisel web sayfasında yayınlanan sosyal içerikli bu sözlerde suç unsuruna yer verilmediği, herhangi bir övgü, yergi gibi kişisel görüşlerin de yer almadığı bağımsız, özgür ve bilimsel düşüncenin tezahürü kapsamında bulunması nedeniyle cezalandırılamayacağı açıktır. Bu itibarla davacıya Sakarya Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi resmi web sayfasından kişisel web sayfasına link verilmek suretiyle ve sırf bu sayfada yer verilen cemaat liderine ait sözlerden dolayı yönetmeliğin 5/e maddesi uyarınca uyarma cezası verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Sitede Livaneli’nin sözleri de var

Ali Seyyar’ın www.sosyalsiyaset.net isimli sitesinin bir bölümünde Doğu ve Batı dünyasına ait 163 ayrı düşünürün sosyal psikoloji, sosyal ahlak ve sosyal pedagoji ile ilgili vecizelerine yer veriliyor. Sitede Albert Camus, Aristotales, Balzac, Pascal, Çiçero, Epicure, Bacon, Bernard Shaw, Dostoyevski, Goethe, Konfiçyüs, Lamartine, Socrates, Shakespeare, Tolstoy, Victor Hugo gibi Batılı ilim ve düşünce adamlarının yanı sıra Doğulu kabul edilen Cenap Şehabeddin, Farabi, Firdevsi, Halid Ziya Uşaklıgil, Hacı Bektaş-ı Veli, Hasan-ı Basri, Hz. Ali, Mevlânâ, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Gazali, Şafii, Muhyiddin-i Arabi, Namık Kemal, Said Nursi ve Zülfü Livaneli gibi isimlerin veciz sözleri bulunuyor. Sitede 47 profesörün de sosyal siyaset alanındaki çalışmaları tanıtılıyor. Bunlar arasında kamuoyunda laik kimliği ile öne çıkan İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter de var.

Doç. Dr. Ali Seyyar, soruşturmanın akademik özgürlük, ifade hürriyeti gibi temel insan haklarını hiçe sayan keyfi ve zorlama iddialar içerdiğini anlattı. Seyyar, “25 yıl Almanya’da kaldım. Bugüne kadar dünyanın hiçbir üniversitesinde böyle bir uygulamaya şahit olmadım.” dedi. Seyyar, 43 yıl önce ölmüş Said Nursi’nin üniversite rektörlüğü tarafından cemaat lideri gibi gösterilmesinin de şaşkınlığını yaşadığını anlattı.

Rektörün cezaya gerekçe gösterdiği sözler

• Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve servettir ki hiçbir şey ile değiştirilemez.

• Atalet sıkıntıyı, sıkıntı sefahati, sefahat (lüzumsuz yere zevk ve eğlence) fakirliği ve bedbahtlığı doğurur.

• Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusuru görse o kusur, kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur.

• Her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değil.

• İdarede kuvvet, kanunda olmalı. Ve ilimde de kuvvet hakta olmalı. Yoksa istibdat hükümferma olur.

• Kanaat ticaretli bir şükrandır.

Kaynak: 18.08.2005-Tuncer Çetinkaya-İstanbul- Zaman Gazetesi