aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

<<<Sosyal Siyasetçilerimiz; 

<<<Prof. Dr. Nusret EKİN;

 

Prof. Dr. Nusret EKİN

 

Makaleleri
 
Ekin, Nusret; “Teknolojik Dönüşüm ve Bilgi Çağı”; MESS-Mercek Dergisi; Yıl: 5; Sayı: 18; Nisan 2000.

 

 

TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM VE BİLGİ ÇAĞI

PROF.DR.NUSRET EKİN

 

YENİ BOYUTLAR

Günümüzde dünya “bilgi yolu birbirine bağlı bilgisayarlar, yüzlerce uydu ve 1000’lerce link istasyonu sitesinde günde 4.8 trilyon dolarlık ticari işlemin yaratıldığı bir ortam haline gelmiştir.”1

XXI. Asra girerken artık “yeni elektronik dünya” (new electronic world) geçerlidir ve kimi yazarlara göre bu süreç bir “net ekonomiye” (net economy) dönüşmektedir. Bu elektronik dünyada işlemler hızlı, ucuz ve daha iyidir. Gerçekten Bill Gates 1990’lı yıllarda bu değişime işaret ederek “bilgi parmaklarımın ucundadır” diyordu.2

Böylece asrın sonuna doğru internet, alış- veriş edenlerin bir cenneti haline dönüşmüş, çiçekten arabaya kadar her şey bu yolla satılmaya başlanmıştır. İş hayatı bugüne kadar hiç tecrübe etmediği yeni boyutlara kavuşmuştur.3

Aslında bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmelere, internet yoluyla elektronik Network’e girişteki yaygın uygulamalara rağmen, bu süreçlerin ticari işlemlerde kullanımı gelişimin ilk safhalarında gözükmektedir. Gerçekten ortaya çıkan “elektronik piyasa” (electronic marketplace) dünya ekonomisinin küçük bir parçasını oluşturmaktadır. Ancak araştırmacılar gelecek birkaç yılda bu alandaki potansiyel büyümenin çok hızlı olacağına işaret etmektedir. İşletme ve hükümetler bu potansiyele uluslar arası pazarların genişlemesi  ve küresel ticaretin kolaylaştırılması gözüyle bakmaktadır.

Bu niteliği ile son on yıllık dönemin kuşkusuz “köşe” taşı internettir. Günümüzde milyonlarca insan internet sayesinde büyük bir ticari faaliyet oluşturmaktadır. Bu rakamın 200 yılında 100 milyar dolara ulaşacağı sanılmaktadır. Bir diğer araştırmaya göre, Amerika’da tüketicilerin %14’ü artık alış-verişlerine ilişkin kararlarında internetten etkilenmektedir. İnternet bu özelliği ile sadece ulusal düzeyde değil, ayrıca uluslar arası alanda ad ciddi bir potansiyel yaratmaktadır.

Açık olan husus, gerek tüketici, gerekse işletmelerin ortaya çıkan elektronik ticaret ortamından büyük bir yarar kazandıklarıdır. Tüketiciler bu sayede çok çeşitli mal ve hizmeti tanıyabilme olanağına sahipken, işletmeler geniş bir piyasada rekabet etme imkanını elde etmektedirler.

Gerçekte elektronik ticaret günlük yaşamımızda otomatik para çekme makinelerinden bankacılık alanındaki işlemlerimize kadar pek çok alanı kapsamaktadır. Bu gelişme çeşitli yazara göre, bir “devrim”dir. Bu iletişim ve bilgi teknolojileri, işletmeci ve tüketicileri elektronik işlemler yoluyla birbirine bağlamaktadır.

 Elektronik çağ bu yönüyle yeni bir devrimim ifade etmektedir. Çağın sonuna doğru ortaya çıkan bu değişimden bütün ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam biçimi gibi, ticaret sektörü de payının almıştır. Ticaretteki bu yeni boyutların ortaya çıkışında internet anahtar rolü oynamaktadır. İnternet yoluyla dünyanın her yerinde elektronik ticaretin gereli tüm işlemlerinin yapmak mümkündür.

Özellikle bu dönüşümlerin finansal hizmet endüstrilerinde büyük bir gelişme yarattığı “bilgiye erişim, satın alma, servisler arası haberleşme, istek ve ödeme şeklinin değiştiği gözlenmektedir. Fakslarla ödeme, sigorta ve ev bankacılığı gibi finansal servisler günümüzde ve önümüzdeki günlerde internet üzerinden yapılabilecektir.”

Böylece internet elektronik ticareti hızlandıran çok önemli bir anahtar rolü oynamakta, CD’lerden, otomobillere kadar çok sayıda ürün bu yolla pazarlanmakta ve satın alınabilmektedir. Ayrıca interneti bir reklam kanalı olarak kullanma eğilim gittikçe yaygınlaşmaktadır. “geçtiğimiz yıl yaklaşık 13 milyar dolarlık bir ticaretin gerçekleştirildiği “web” üzerinden reklam harcamalarının 1 milyar dolara ulaştığı tahmin edilmektedir.”

Aslında internet alış-verişleri elektronik ticaretin sadece bir kısmını oluşturmaktadır.” Elektronik ticaret kavramı aslında internet üzerinden “online” borsa hizmetlerinden satın almaya kadar uzanıyor. Bir görüşe göre, batılı ülkelerde kablolu TV aracılığı ile ve telefonla yapılan sipariş yöntemi de elektronik ticaret kapsamına girmektedir.”4 artık bir “web” sayfası ile video görüntülerinden, grafiklere, seslerden her türlü yazılı metne kadar pek çok bilgi transfer edilebilmektedir. Bu araçlar günlük yaşantımızda sürekli genişlik kazanmaktadır.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bu şekilde hızla yayılması dünyada sınırlara aşan ölçülerde mal ve hizmetlerin tüm piyasalara yayılmasını sağlamaktadır. Web sayfaları sayesinde şirketler ürün ve hizmetlerinin tüm dünyaya tanıtabilme olanağına sahiptir. 1990 yılına sadece birkaç akademisyen Web’i tanırken, bugün en az 50 milyon insanın “web” sayfalarında gezindiği tahmin edilmektedir. Pek çok insan finans sektöründen, eğlence sektörüne kadar hemen her alanda “web” sayfalarının sağladığı geniş olanaklardan faydalanmaktadır. Böylece daha önce tahmin edilemeyecek bir “global piyasa dijital dünyada” yaratılmış olmaktadır.

Öte yandan yeni teknolojilerin sağladığı bu geniş  ve sınırsız olanaklar, yerel işletmeleri ve uluslar arası hızla dönüştürme eğilimindedir. Bu süreç sadece işletmeleri değil, aynı zamanda tüketicileri de etkilemektedir. İnternet ticareti tüketicilere, sınırsız sayıda mal ve hizmet çeşitliliğine ulaşma olanağı sağlamaktadır.

Gerçekten yeni teknolojiler küresel ticaret için hayal edilemeyecek olanaklar sağlamaktadır. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir mağaza, ya da işletme “web siteleri” aracılığı ile alış-veriş yapma olanağı vermektedir. Tüketiciler internet sayesinde dünyanın her yerine ulaşabilmektedir.

Özellikle iletişimi ve bilgi teknolojilerinde gözlenen gelişmeler düşük maliyetli, hızlı ve etkin bir haberleşme ve ulaşım olanağı sağlamakta, bireysel bilgisayarlarla pek çok insan evinden dünyanın her tarafı ile iletişim kurabilmektedir. İnternetin sağladığı olanakları insanlara oturdukları yerden sipariş verme ve ödemelerinin gerçekleştirme olanağı sağlamaktadır. Bilgi yoğunluğu bu sistemin bir sonucu olarak sürekli artmaktadır. Gerçekte pek çok internet kullanıcısı yaklaşık 400.000 olan web sayfalarının günde 16.000.000 kez ziyaret etmektedir.

Böyle bir çerçevede gerçekleştirilen elektronik ticaret, daha önce tahmin edilemeyecek bir hızla büyümektedir. Söz gelimi 1995 yılında 100 milyon dolarla ifade edilen bu sektörün ticaret hacmi, 2000 yılında 100 milyar dolarla ifade edilecek boyutlara ulaşacaktır. Bu rakamın önümüzdeki on yılda katlanarak artacağı tahmin edilmektedir.

Buna karşılık, yeni teknolojilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan internet beraberinde çeşitli risk ve tehlikelerde getirmektedir. Bunlar arsına özel hayatın gizliliği, bilgilerin korunması, mamul güvenliği vb. konular yer almaktadır. Zamanla hükümetler gelişen bu yeni piyasalarda sorunları nasıl çözümleneceğine  ve tüketicilerin nasıl korunacağına ilişkin politikalar geliştirmektedirler. Mevcut kural ve uygulamalar yetersiz ve eksiktir. Bu yöndeki eksik ve aksaklıkların giderilmesi giderek ön plana çıkmaktadır.

Aslında internette ele alınması gereken temel konu güvenlik ve özel hayatın korunması sorunudur. Elektronik ticaret olanakları tüketicilerin maddi güvenliğini ve özel hayatını hiçbir şekilde olumsuz etkilememelidir. Bu konuda getirilecek standartların etkin ve açık olması gerekmektedir. Gerçekte şu anda elektronik ticaretin sorunlarının en ciddisi olarak güvenlik görünmektedir. Bun sorunu çözümlemeye dönük çok sayıda girişim ve çalışmalar yapılmaktadır.

Bu amaçla “Güvenli Elektronik Sistem” (Secure Elektronic Transcition-SET)  sisteminin kullanılması önerilmiştir.”SET” uluslararası ödeme kuruluşları olan Visa ve Master kart öncülüğünde IBM ve Microsoft gibi büyük firmaların desteğinde geliştirilmiş bir protokol dür. Yakın bir gelecekte internet üzerinden alış-veriş yapmanın standardı olacak olan SET pek çok firma tarafından desteklenmektedir.

 İnternet ticaretinde karşılaşılan bir başka sorun hukuksal normlardır. Sözgelimi Kanada ve Amerika’daki bir web sitesini ziyaret eden bir Avrupalı hangi hukuk düzenine uygun davranacaktır. Bu sorunlar karşılıklı diyalog ve işbirliği içerisinde çözülebilecek sorunlardır.

Temelde elektronik ticaretin boyutları ulusal ve uluslar arası bir düzeyde işbirliği gerektirmektedir. Burada oluşturulması gereken ana politika piyasa kökenli bir ortam yaratmaktır. XIX. Yüzyılın ünlü iktisatçısı Adam Smith’in müdahaleden uzak piyasa fikri bir anlamda global düzeyde internetle sağlanmaktadır. Bu konuda gerçekleştirilmesi gereken an a politika, devlet müdahalesi ile serbest piyasa mekanizması arasında denge kurmaktır.

BİLİGİ ÇAĞINI GELİŞİMİ

 Günümüz dünyasında network ağına dahil olmuş topluluklar hızla gelişmektedir. İleri sürüldüğüne göre, 1990’ların başında “bilgisayar ağına “ bağlanmış bir milyon kullanıcı mevcutken, internetin yaygınlaşması ile bu sayının elli milyona ulaştığı iddia edilmektedir. C.S. Quarterman’e göre, kullanıcı sayısı, yaşadığımız yüzyılın sonunda 700 milyona ulaşacaktır. ABD’nin dev tekefon şirketlerinden MCI’nın başkanı B. Roberts’in de belirttiği gibi, “telefon kullanımında yüzyılda ulaşılan noktaya internet kullanımı beş yılda varmıştır.”

“Network’ün gücü, kendisine bağlanan makine sayısının karesine eşit olduğu varsayımına bakarak, internetin gücünün yüzyılın sonunda, bugünkünün yüz katı olacağı da belirtilmektedir. Bir diğer deyişle, internet ağına bağlanan PC sistemin gücünü geometrik olarak arttıracak ki, bu sürecin gelecekteki aşamaları tahayyül sınırlarının bir hayli zorlamaktadır.”5 ileri sürüldüğüne göre, örneğin “MSC, Malezya’yı XXI. Yüzyıla taşıyan ve %8 E tekabül eden ekonomik gelişimin kilit noktasının oluşturmaktadır.

Fiber-optik ve kablosuz networkler, dünya ticaretine yeni ufuklar açmakta, çin hükümeti milyonlarca dolarlık yatırımlarla 2010 yılında, 12 ayrı kente faaliyete geçmesi öngörülen teknoloji harikası bölgelerin inşaasına yönelmektedir. Networklenmiş toplumların en önemli özelliği kuşkusuz hız ve sınırsız büyüme olmaktadır. Bu süreçler sayesinde, tüketici hizmetlerinden, para akışına kadar tüm hizmetler inanılmaz bir hıza ulaşmaktadır. “bilgi çağında Network, şirketler için işlerini kolaylaştıran bir araç olmaktan çıkarak, işin kendisi konumuna gelmiştir.”6

Bilgi- teknoloji danışmanı D. Tabscott “dijital ekonomi” isimli kitabında, günümüzde teknoloji ve rekabetin aynı şeyi ifade eder konuma geldiğini ileri sürmüştür. “bilgisayarlar ve networkler için harcanan para, gider hanesinde yer alan bir kalem olmaktan çok, kritik bir yatırım konumuna gelmiş durumdadır.” “bireysel ticari zeminler ortadan kalkarak, yerlerini günde 24 saat ve yılda 365 gün çalışan küresel piyasalara bırakıyor. Para ışık hızında hareket ediyor, yatırımcılar sınırsız miktardaki fonları bir anda istedikleri yerlere aktara bilme olanağına sahipler. Dünyayı tümüyle değiştiren başkalaşımın çekirdeği bilgidir.” Günümüzde C.Corzine’nin de belirttiği gibi, “bilgi şeffaf bir duruma gelmiştir. Bir Reuters terminaline ve bir telefona sahip olan herkes istediği her türlü bilgiye sahip olabilir”

“Dolayısıyla her daim aç olan ticari kuruluşlar, daha az bilinen, ancak büyük potansiyel taşıyan bölgelere yönelmiş durumdadırlar. Dünyanın gelişmekte olan ülkeleri ekonomistler, bu ülkelerin finans  piyasalarına taşınmalarının bugüne dek benzeri görülmemiş bir refah yaratımını sağlayacağı görüşündedirler. Negroponte’nin dediği gibi, bit’lar hiçbir sınır tanımıyorlar.”

Büyüyen bir ülke, diğerini de bu büyüme sürecinin içine çekiyor. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere oranla daha fazla avantajları bulunmakta. Daha yaşlı olarak nitelendirilebilecek ekonomilerin elleri ayakları katı bürokrasi ve eski moda bakır kablolarla bağlanmış durumda. Yeni gelişen ekonomiler ise, fiber-optik kabloların, hatta kablosuz bağlantıların nimetlerinden yararlanma imkanına sahipler. Singapur, Filipinler gibi yerleşim merkezleri en son teknolojik gelişmeleri uygulamak suretiyle, Batı ülkelerinin maruz kaldığı uzun ve sancılı gelişim sürecini hiç yaşamamaksızın yeni dünyada yerlerini alıyorlar.”7

İleri sürüldüğüne göre, gelişmekte olan dünya “ network’lenmiş ekonomilere sıçrama yaparken, örneğin eski sanayileşmiş Avrupa ülkeleri ve Japonya ise bir Network kriziyle karşı karşıyadır. Microsoft’un Avrupa yöneticisi B. Vergnes, “Avrupa’da hatta yüksek teknolojisi ile övünene Japonya’daki pek çok kuruluşun Network’ü bırakın kullanmaktan, anlamaktan bile epeyi uzak olduğunu vurgulamaktadır.”8

Kuşkusuz, yeni çağın işçisi de sanayi devriminin kontrolü altında çalışan ve verilen emirleri uysalca yerine getiren işçisine karşılık, bilgi çağı, sorma alışkanlıkları gelişmiş ve yaratıcı gücünü kullanan “bilgi işçilerine” ihtiyac duymaktadır. İleiri sürüldüğüne göre, “tarih boyunca belki de ilk kez politik ve ekonomik liberalleşme aynı anlama gelmektedir.”

“network’lerce sarmalanmış bilgi çağının öncü nitelikli örneklerini Asya kıtasının yeni devletleri oluşturuyor. Malezya, Singapur gibi toplumlar, bilgi çağına ülkelerini baştan aşağı kablolarla donatarak ve babadan kalma hükümetlerin yerine, daha açık sistemler getirerek hızla dalma girişindeler. Büyük bir refah patlaması eşiğindeki bu ülkelerde, Asya’nın aile, sabır, düzen gibi değerleri Network’lü dünyanın kaba eleğinden geçiyor ve hükümetler açık entelektüel ve ekonomik sisteme geçiş yöntemlerini de kendileri icat ediyorlar.” Asya’nın birçok ülkesinde, örneğin Singapur, Malezya ve Çin’de şehir planlamacıları geleceğin kentlerinde bilgi merkezleri inşa etmektedirler.9

kuşuksuz bilgisayar dünyası beraberinde bazı ciddi tehlikeleri de getirmektedir. Her şeyden önce bilgi çağı bilgi teknolojisine bağımlılığı arttırmakta ve toplumların olumlu ve olumsuz anlamda, bir diğerinden etkilenebilirliğini hızlandırmaktadır. İleir sürüldüğüne göre, “bilgisayar virüsleri en az körfez savaşında atılan bombalar kadar tehlikeli. Pentegon yetkilileri, bilgisayarında mudemi olan birkaç zeki insanın, milyonlarca insanın hayatını tehlikeye sokabileceğinin ve büyük ekonomik rahatsızlıklar yaratabileceğini, bunu neredeyse paraya hiç ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirebileceğini söylüyorlar.” Bütün bu tartışmalara rağmen birçok yazar, Network’ün korkulacak bir şey olmadığına önemle işaret etmiştir.

İleri sürüldüğüne göre, “tam tersine yaşamı kolaylaştırmanın ötesinde, çoğaltan bir olgu. Bilgiye erişim arttıkça, sınırlar, kısıtlamalar ve engeller ortadan kalkıyor ve insan zekası yapay zekanın koridorlarında rotasını belirlemiş yolculuklara çıkıyor ve her durakta kendine mükemmel bir bilgi ziyafeti çekiyor.”10

Bu kişilerin ve kurumların kendilerine ve çevreye hakim olabilme mücadelesinde bilgi , değerlendirilebilecek en önemli araçtır. Bilgi, her ölçüde bir varlığı sürdürme faktörü olarak yaşamımıza egemen olmuştur. “insan bilgi işcisi olarak en gelişmiş sibernetikmakinelerden çok daha etkin sentezleme kabiliyetlerine kavuşmuştur. Eğitilimş insan, bilgi işcisi olarak bir problem yumağını hızla çözümler demetine dönüştürebilme” kabiliyeti kazanmıştır.11

KÜRESEL BİLGİ TOPLUMUNA DOĞRU

“Bilgi toplumu, insanların yaşan kalitesini yükseltme, sosyal ve ekonomik örgütlenmenin verimini artırma potansiyeli taşımaktadır.” “yeni teknolojiler sayesinde, dünya rekabet gücünün sürdürülmesi, uzun dönemli işsizliğin azaltılması ve çevrenin korunması gibi karşı karşıya olunan acil görevlere başlamak için gerek duyulan bazı araçlara kavuşmuştur.”

Gerçekten “dünyanın herhangi bir yerinde depolanmış bilgilere erişme ve hepsinden önemlisi büyük miktarda veriyi birleştirme ve çözümleme olanağı sayesinde, başkalarının sahip olmadığı ve katma değer içeren bilgileri üretmek artık mümkün hale gelmiştir.”12

AB’de çağı yakalamak ve bilgi toplumuna dönüşmek için önemli girişimlerde bulunmaktadır. Özellikle 1994’de Bangemann grubunun yayınladığı “Avrupa ve Küresel Bilgi Toplumu raporu”nda, 10 noktada öneriler yapıldığını görüyoruz. Bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

a.Uzaktan çalışma. b. Uzaktan öğrenme c. Üniversiteler ve araştırma merkezleri arasında iletişim ağlarının kurulması d. Küçük işletmeler için uzaktan işleme merkezleri tesisi e. Karayolları trafik denetimi f. Hava trafik kontrolü g. Sağlık ağları h. Elektronik ihaleler ı. Trans-Avrupa kamu yönetim ağı j. Kent içi bilgi otoyolları.13 

günümüzde “bilgisayar teknolojisindeki gelişme hızını yakından izleyenler bile yakalayamamaktan yakınmaktadır.sektördeki önde gelen şirketlerden olan IBM çok kısa aralarla piyasaya yeni ürünler sunmaktadır.her yeni model daha öncekinden daha büyük, daha büyük kapasite getiriyor.”14

IBM’in Avrupa bölümü başkanı D. Winn “20 yıl önce telefon, telgraf ve mektup tek haberleşme vasıtasıydı. Kurum içi haberleşmeler içinde kısa mektuplar yazılırdı. Mektup tek tek kişilere yollanırdı.şimdi ise “elektronik mektubu” (email) pek çok kişiye aynı anda yollayabilirsiniz. Mektup eskiden kişiseldi. Şimdi herkesin okuyabileceği bir şey oldu.” “internet ise bugün darmadağın bir kütüphaneye benzemektedir.”insanlar, internet nedeniyle birbirleriyle konuşmayı unutur hale gelebilir. Bu zor ama mümkün. Çünkü ekran başında tuşlara basıp yazı yazarak yapılan “konuşma” farklı bir tür konuşma, pek çok insan şu anda ekran başında alış-veriş yapmayı, ticaret yapmayı konuşmaktan çok daha yararlı sanıyor.”15

“200 yılına kadar 1,2 trilyon ABD doları, bilgi teknolojileri için harcanmak üzere şirket planlarına geçmiş durumda. Ticari şirketler, mevcut ürün ve hizmetlerini küresel pazarlara, daha hızlı ve daha etkin sunabilmek için bu parayı harcamaya mahkum. Bunun yegane yolu, bilgi teknolojilerinden geçiyor. 2,5 yılda 164 katrilyon liralık bu harcama, Türkiye’nin yedi yıllık milli gelirine eşit.”

Tarih boyunca görülmeyen böylesine dev kaynağın harcanacağı bilgi teknolojileri ise giderek karışık bir hale gelmektedir. Ticari plan ve hedefleri destekleyecek etkili bilgi teknolojisi yaratmak ve yürütmek için  şirketler çok geniş bir yazılım, donanımla uğraşmak zorunda kalmaktadırlar.”16

 Günümüzde özellik elektronik ticarette bir devrim yaşanmaktadır. Devrimci dijital yapılanmada şirket yönetimleri radikal bir biçimde değişmektedir. Bu dünyayı kuranlar Hewlett Packard, Intel, Netscape, IBM, Machintosh, Yahoo gibi şirketler faklı bir dünya kurmaktadır.17

İleri sürüldüğüne göre, “ önümüzdeki beş on beş yıl içinde bilgisayar okur yazarlığı, şimdiki okur yazarlıktan daha önemli hale gelecektir. Çünkü, hayatın her alanında akıllı aletleri kullanacağız. ABD, milli gelirinin %4’nü, Japonya % 2,67’^sini, Batı Avrupa %2,2 ‘sini bilgi teknolojilerine harcıyor. Türkiye’de bu rakam %0,4’ün biraz üzerinde.”18

Bu gelişme sürecinde robotlarında  sanayide hızla arttığına tanık oluyoruz.  Gerçekten, 1990’da tüm dünyada 80 bin ünite sanayi robotu satılırken, 1997’de bu rakamın 133,5 bine çıkacağı tahmin edilmektedir.1997 sonunda ise 611 bin olması beklenmektedir. Bu rakamın yarısından fazlası Japonya’dadır. ABD’de bu rakam 78 bin, Avrupa’da ise 153 bine yükselecektir. Avrupa’da en fazla robotun Almanya’da olduğu gözlenmektedir.

KÜRESELLEŞMENİN GELEÇEĞİ: “ÜMİT BAHARI MI!”

XXI. yüzyıla girerken, önümüzdeki yarın asır içerisinde örneğin 2040’lara kadar dünyada teknolojik ve ekonomik ne gibi gelişmelerin olabileceği de tartışılmakta ve tahminler yürütülmektedir. Bu tahminlere bağlı olarak ön görülen kaygılar dile getirilmektedir. Bu tahminlerden örneğin 2005 yılında yapay kan, yapay kulak, sanal üniversitelerde öğrenim yapılabileceğini, 2010 yılında kanserin önlenebileceğini, yapay kapak yapılacağını, 2020 yılında Japonya’da yer altı şehirleri kurulacağını, 2035’te yapay beyin, 2040’da ayda bir üssün kurulacağını öğreniyoruz.19

Küreselleşmenin geleceği ile ünlü yazarlardan birisi Samuel Huntington’dur. 1993’te Foreign Dergisinde yazdığı makalede, daha sonra “medeniyetler çatışması ve dünya düzenini yeniden oluşması” adlı eserinde dünyanın bir dinler çatışmasına yöneleceğine işaret etmektedir. Kitabın tanıtım yazısında ünlü diplomat Kissinger “ Batının önde gelen siyaset bilimcilerinden Huntigton bu kitabı ile önümüzdeki yüzyılın  küresel gerçeklerinin anlaşılması için iddialı bir çerçeve sunuyor.” Demektedir.

Küresel dünyanın geleceğine yönelik bir vizyon sunmaya çalışan yazarlar arasında James Dale Davidson ve William Ress- Mogg’un “ mutlak Birey” kitabı da sayılabilir. “Davidson ve Ress- Mogg, refah devletinin tarihten silmeye mahkum olduğunu, çünkü gözleri açılan yüksek gelir sahiplerinin zenginliği üretken vatandaşlardan alıp, bunu hak etmeyen vergi tüketicilerine aktaran ağır vergi oranlarına karşı isyan noktasına geldiklerini” belirtiyorlar.

Söz konusu iki yazar, “önümüzdeki yüzyılın en hızlı büyüyen ve ne önemli ekonomisi Çin değil, “siber ekonomi” olacak demektedirler.” Enformasyon teknolojisi, aktiflerin oluşturulması ve kurulması açısından piyasaların çarpıcı bir şekilde genişlemesini mümkün kılıyor. Yeniden paylaşım prensibine dayanan yağmacı bir vergi rejimi, ve baskıcı düzenlemelere sahip başlıca ulus devletler, tercih edilen yetkili güç olma özelliklerini yitirecektirler” ifadesinde bulunmaktadır.

“Kağıt paranın yerini siber paranın alacağı, ve aktiflerin korunması ve şifrelenmesinde etkili şifrelemelerin kullanılacağı, yazarların öngördüğü diğer değişiklikler arasında yer alıyor. Bir ülkede üretilen mallar, ikincisinde satılırken üçüncü bir ülkede yaşayan yatırımcılar, ticari faaliyetlerini dördüncü bir ülkeden finanse edip, elde edilen karları muhtemelen bir vergi cenneti olan beşinci bir ülkede saklamaya başladığında, ulus devletlerin vergi matrahlarını belirlemeleri oldukça güç olacaktır. Bu gerçek ise, terk edilecek olan refah devletlerinin en yetenekli vatandaşlarını kaybedecekleri anlamına gelmektedir.”

“Bu uygulamanın günümüzdeki karşılığı ise,  işlerini sermayelerinin en iyi muamele gördüğü yere kuran vergi müşterileri olacaktır.aynı şirketlerin tüketicilere yönelik hizmet vermeleri gibi, hükümetlerde bu cazip müşterileri kendilerine çekebilmek için adeta yarış edeceklerdir.” İleri sürüldüğüne göre İsviçre’deki bazı kantonlar, daha şimdiden zengin yabancı yatırımcılarla özel vergi anlaşmaları düzenlemektedir.

William Strauss ve Neil Howe tarafından kaleme alınan “ dördüncü dönemeç” adlı kitapta ise yazarlar tarihin gelişimini 80-100 yıllık dilimler olarak bölmekte ve her birinde farklı bir neslin ruh halini dönemeçler halinde belirtmektedir. “Kitaba göre, 2005 yılında başlayacak olan dördüncü dönemeç ile birlikte, ABD’de iç savaş ve büyük bir buhranı andıran kriz dönemine girilecektir. İyi haber ise bu krizin etkisiyle toplumsal bağlar güçlenecek, sorumluluk ve dürüstlük gibi eski değerlere dönüş yaşanacaktır.20

Küresel dünyanın gelişme trendlerini ele alan bir başka yazar ise, Amerikalı ekonomist Prof. Lester Throw’un “ Kapitalizmin Geleceği” isimli ki,tabıdır. Bu eserde işaret edildiği gibi, “ başta Almanya olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesinde tıkanan ve neredeyse bir numaralı sorun haline gelen sosyal refah devleti, Avrupa ekonomilerindeki durgunluğunda baş nedeni olarak gösterilmeye başlanmıştır.

Sendikaların gücü, yüksek işçi ücretleri ve bunu kaldıramayan rekabet, Avrupa ülkelerini tıkamış, rekabete ayak uydurmak isteyen büyük kuruluşlar dağılan sosyalist blok ülkelerinde, yani 2-3 adım ötede 1/10 çalıştıracak işci bulunca, üretim merkezlerini hızla kendi ülkeleri dışına taşımışlardır. Avrupa’da işsizlik hızla artarken, sendikalar elde ettikleri haklardan geri adım atmamakta direniyorlar yaşlı nüfusun artması ise devleti sosyal harcamalarda baş edilmez noktaya getiriyordu.”21

Kapitalizmin en ciddi hastalığının “ miyopi” olduğunu belirten Throw, kısa vadeli bir bakış açısına bağlı olmanın, sistemin geleceğini ipotek altına aldığını vurguluyor. Bireycilik üzerine kurulu olan kapitalizmin, bireyin doğasındaki kısa vadeyi öne çıkarma eğilimini dengeleyecek sosyal normları içermeyen bir sistem olduğu için kendi geleceğini ileri attığını” ileri süren yazar, demokratik sistemin çözüm üretme yeteneğini de sorguluyor. “thow, sistemi çıkışsızlığa sürükleyen, bugünü tüketme ideolojisinin yerini , yarını inşa etme ideolojisine bırakması gerektiğini, devlete ve hükümetlere bu süreçte önemli rol düştüğünü belirtiyor”22

Geleceğin dünyasını düşünenlerden bir diğeri ise ünlü bilim adamı Nicholas Negroponte’dir. Negroponte, bilgi literatürüne “Bit-atom” ikilisini öneriyor ve şunları söylüyor:” bilginin en küçük yapı taşı Bit’lar, düşüncelerimizi, bilgimizi tanımlıyor. Atom ise maddenin en küçük parçasını. Bilginin en küçük parçası olan bit, maddenin en küçük parçası olan atomun karşılığı.geleceğin dijital dünyasında bitlar atomlardan daha önemli hale gelecek. Atomlar sanayi toplumunu, bitlar bilgi toplumunu simgeliyor. Gümrük duvarı, siyasi sınır veya sansür tanımayan bitların egemen olduğu dijital dünyada, pek çok kavramın değişeceğini söylüyor. Bu değişimi sağlayamayanlar, medeniyetin taşrasına düşeceklerdir.”23

Francis Fukuyama, 1989 yılında yayınladığı “ tarihin Sorunu” adlı makalesiyle dünyada büyük bir ün yaptı. Bu makalede liberal demokrasinin önce monarşiyi, sonra faşizmi, nihayet komünizmi de alt ederek “insanoğlunu ideolojik çevriminde son durak” ve “nihayi bir yönetim  biçimi” olabileceğini söylüyordu. Daha sonra yayınladığı “güven: sosyal erdemler ve refahın yaratılışı- 1995” adlı esriyle bu ünün pekiştiren Fukuyama “ekonomik kalkınmayla demokrasi arsında çok katı bir ilişkinin olmadığını, örneğin Hindistan, Filipinler gibi nispeten yoksul ülkelerde demokrasiyi sürdürme eğilimi devam ederken, çok daha zengin bazı ülkelerde demokrasi dışı bazı rejimler görüldüğünü söylemektedir.” “Yinede modern toplumun gelişmesi demokrasiyi gerektiriyor.modernleşme eğitimi yaygınlaştırıyor sivil toplumu yaratıyor bunlarda çoğulculuğa yol açıyor.24”  demektedir.

Fukuyama’ya göre, gelecekte ayakta kalabilecek olan en olumlu toplumlar, modern teknolojiye uyum gösteren Endonezya, Malezya gibi toplumlardır. “Fukuyama, liberal demokrasi ve piyasa ekonomisinin galip geleceğine, komünizmin yeniden canlanmasının mümkün olmadığını savunmakta, milliyetçiliğin yücelmesine rağmen, bölgesel çatışmaların daha önce yaşananlardan daha büyük olmayacağını vurgulamaktadır. Fukuyama “bugünkü dünyanın birbirine benzeyen ve hiçbir özgün karakteri olmayan topluluklardan oluşacağını söylemektedir.”25

İnsanlık tarihi boyunca geleceğe yönelik yaklaşımlar yazan çok sayıda yazar olmuştur.kuşkusuz, burada söz konusu olan Nostradamus tarzında gelecekten esrarlı haberler veren, hatta insanları ürküten bir kehanet değil, bilimsel verileri kullanarak olayların temel parametrelerine dayalı eğilimleri öngörebilen, geleceğe yönelik yaklaşımlardır.”Mega Trends 2000”kitabıyla geleceğe yönelik yaklaşımlar yapan başka yazarlar ise C. Naisbitt ve P. Aburdene’dir.

Yazarlar, “Büyük yönelimler” kitabında, dönemin eğilim ve inançlarına ters düşen on temel yönelimi öngörmüştür.1980’lerde yayınlanan kitap büyük ilgi görmüş, daha sonra bunu diğer kitaplar takip etmiştir. “ Onlara göre geniş çaplı toplumsal değişiklikler yavaş yavaş biçimlenmektedir ve oluşumları tamamlandıktan sonra ortalama 7 ile 10 yıl içinde bizleri de etki altına almaktadır. Büyük yönelimlere göre çağımızda dünyayı biçimlendirecek şu geçişler olmaktadır:

·                   Endüstri toplumundan-bilgi toplumuna

·                   İşgücü ağırlıklı teknolojiden-yüksek teknolojiye

·                   Ulusal ekonomiden-dünya ekonomisine

·                   Kısa dönemden- uzun döneme

·                   Merkezi yönetimden- yerel yönetime

·                   Kurumsal yardımdan-kendi kendine yardıma

·                   Teslimiyetçi demokrasiden- katılımcı demokrasiye

·                   Hiyerarşiden- şebekelere

·                   Kuzeyden- güneye

·                   Kısıtlı seçeneklerden çeşitli seçeneklere”

Kuşkusuz bilgi toplumunu gelişmesini, tıpkı birinci endüstri devriminde olduğu gibi hiç kimsenin kontrol etmesi mümkün değildir.” O4rtaçağ’da geliştirilen bilimsel yöntemler, meyvelerini endüstri devrimiyle vermişti. XX.yüzyılın iletişim teknolojisi de meyvesini bilişim devrimi ve bilgi toplumuyla vermektedir.”26

İNTERNETLİ YENİ DÜNYA

Konu ile ilgili uzmanlara göre, toplumların internetsiz bir geleceği olamaz. İnternet kullanımı açısından dünya ile ABD arsında önemli bir fark gözlenmektedir.ABD’nin birçok kurumunun tümüyle internete bağlandığını görmekteyiz. Gerçekten toplumsal yaşamdan interneti çektiğimiz zaman ABD’de bütün üniversite eğitim sistemi son bulur. Amerikan ekonomisinin savunma gücünün, bilimin ilerlediği kurumlar, yani Amerika’nın geleceği son bulur. Amerika’daki iş dünyası bu ortamı iki yıldır kullanıyor. Ama nasıl ki dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmenin önemli bir kısmı ABD kaynaklı olduğu için, dünya üniversite sistemi de mecburen bu sisteme bağlanıyorsa, Amerikan iş dünyası da 5-6 yıl sonra tamamen internete geçmiş olduğunda, bütün dünyada ister istemez geçmek zorundadır. Bu bir tercih meselesi değildir, dünya ticaretinin de başka seçeneği yoktur.”

“Bu bir paradigma tercihidir. Amerikan toplumu böyle bir geleceğe kendini şuurlu olarak hazırlamıştır. Amerika bunun üzerine çok ciddi kumar oynuyor. Avrupa bu işi kaçırmıştır. Yani, Amerika burada iki üç yıl öne geçmiştir.ama bu yeni dünyada iki yıl eski dünyada yirmi yıl gibi bir şey oluyor.”

İnternetin kültürel açıdan negatif yönleri olduğunu gibi iddia eden görüşlere göre, internet bir bilgi çöplüğüdür ve insanları yönlendirmektedir. Buna karşı ileri sürülen yaklaşımlar ise, “bu bie seçenek meselesidir, bolluğun insanlar için ne kadar iyi bir şet olduğu” açıktır. İnternetin özellikle eğitim sektöründe büyük bir potansiyeli olduğu gözlenmekte, ayrıca turizm sektöründe de hızla kullanılmaya başlanmaktadır.

Özellikle, turistlerin kendi ülkelerindeki internet ağlarıyla,örneğin Türkiye’ye gelmeden önce sağlanacak hizmetleri öğrenmeleri ve böylece turizm sektöründe internetin yaygın bir kullanımı olabilir. Günümüzde Japonya bütün okulları %100 bilgisayarlaştırma, İngiltere her öğrenciye bilgisayar sağlamayı hedeflemektedir. “bir zamanlar okullar yabancı dil için tercih edilirdi, şimdi üniversiteye giriş için tercih ediliyor,çok yakın tarihlerde önemli kriterlerden bir tanesi de internet olacaktır.”şekline dönüşecektir.

“1969’da ABD 4 bilgisayarı bölgeler üstü bir bilgisayar ağına bağladığında, bir gün gelip buradan internet adlı dünya çapında bir iletişim ağı doğacağını ve bu iletişim ağının globalleşen enformasyon toplumunun modeli olacağını kimse tahmin edemezdi.” Askeri amaçlarla oluşturulan bu sistem, aynı zamanda bilgisayar kapasitelerinin daha etkin kullanılmasını, verilerin ve iletişimin daha güvenceye alınmasını hedefliyordu.

İleri sürüldüğüne göre, internet 1990’lara kadar üniversite öğrencilerinin birbirleriyle iletişim kurmakta kullandıkları  veya bilim adamlarını araştırma sonuçlarını birbirlerine aktardıkları bir araştırma şebekesi niteliği taşıyordu. Cenevre’de “World Wide Web”(WWW)’in geliştirilmesiyle yeni bir aktarım protokolü sayesinde internetteki yayılma hızla artmaya başladı. Böylece, kısa zamanda bilim kuruluşları ve üniversitelerden, kamu kuruluşlarına, örgütlere şirketlere, kısacası konutlara kadar yaşamın bütün alanlarına yayılmıştır27

Örneğin 1992 ABD seçimlerinde ileri sürüldüğü gibi, bu sistem sayesinde “bütün Amerikalılar istedikleri bilgiye, istedikleri gibi ulaşacaklar ve birbirleriyle iletişim kurabileceklerdir. Kolay, ucuz, güvenilir her an bütün medya türlerini kapsayan bir iletişim olacaktır. Bunu da doğuracağı yeni olanaklar sayesinde işgücünün verimliliği artacak ve toplumsal hizmetlerde, eğitimde, eğlencede büyük ilerlemeler kat edilecektir.”

ABD Başkan yardımcısı Al Gore, ülkedeki bütün okulların, kütüphanelerin ve üniversitelerin 2000 yılına kadar bilgisayar ağına bağlanmasını ulusal hedef olarak açıklamıştır. Kuşkusuz internetteki gelişme, çok sayıda cevaplanmamış soruyu beraberinde getirmiştir. Örneğin “internetten somut olarak ne bekleniyor? Bilgilerin evrensel kullanıma açık olması ne demektir?bu hizmetin mali yükünün herkesin kesesine uygun olması için gereken yasal düzenleme nedir? Özel hayatın dokunulmazlığı ve mahremiyetin korunması nasıl sağlanacaktır.”28 

Bu soruların cevabı ne olursa olsun, bugün gerek Almanya’da ve AB’nin öteki ülkelerinde, gerekse Japonya ve Uzak Doğu ülkelerinde, bilgi iletişim sistemlerinin altyapısı, XXI. Yüzyılın rekabeti göz önünde bulundurularak oluşturulmaktadır.” Bugün internetin en yaygın olarak kullanıldığı ülke ABD’dir.  Bunu sırayla Kanada, İngiltere, Avustralya, Almanya, Hollanda, İtalya, İsveç ve Japonya izlemektedir.29

Bütün bu oluşumlar üst üste binerek, 3.bin yıla doğru bizi dijital dünyalara doğru götürmektedir.