TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM VE
BİLGİ ÇAĞI
PROF.DR.NUSRET EKİN
YENİ BOYUTLAR
Günümüzde dünya “bilgi
yolu birbirine bağlı bilgisayarlar, yüzlerce uydu ve 1000’lerce link
istasyonu sitesinde günde 4.8 trilyon dolarlık ticari işlemin yaratıldığı
bir ortam haline gelmiştir.”1
XXI. Asra girerken artık
“yeni elektronik dünya” (new electronic world) geçerlidir ve kimi yazarlara
göre bu süreç bir “net ekonomiye” (net economy) dönüşmektedir. Bu elektronik
dünyada işlemler hızlı, ucuz ve daha iyidir. Gerçekten Bill Gates 1990’lı
yıllarda bu değişime işaret ederek “bilgi parmaklarımın ucundadır” diyordu.2
Böylece asrın sonuna
doğru internet, alış- veriş edenlerin bir cenneti haline dönüşmüş, çiçekten
arabaya kadar her şey bu yolla satılmaya başlanmıştır. İş hayatı bugüne
kadar hiç tecrübe etmediği yeni boyutlara kavuşmuştur.3
Aslında bilgi
teknolojisindeki hızlı gelişmelere, internet yoluyla elektronik Network’e
girişteki yaygın uygulamalara rağmen, bu süreçlerin ticari işlemlerde
kullanımı gelişimin ilk safhalarında gözükmektedir. Gerçekten ortaya çıkan
“elektronik piyasa” (electronic marketplace) dünya ekonomisinin küçük bir
parçasını oluşturmaktadır. Ancak araştırmacılar gelecek birkaç yılda bu
alandaki potansiyel büyümenin çok hızlı olacağına işaret etmektedir. İşletme
ve hükümetler bu potansiyele uluslar arası pazarların genişlemesi ve
küresel ticaretin kolaylaştırılması gözüyle bakmaktadır.
Bu niteliği ile son on
yıllık dönemin kuşkusuz “köşe” taşı internettir. Günümüzde milyonlarca insan
internet sayesinde büyük bir ticari faaliyet oluşturmaktadır. Bu rakamın 200
yılında 100 milyar dolara ulaşacağı sanılmaktadır. Bir diğer araştırmaya
göre, Amerika’da tüketicilerin %14’ü artık alış-verişlerine ilişkin
kararlarında internetten etkilenmektedir. İnternet bu özelliği ile sadece
ulusal düzeyde değil, ayrıca uluslar arası alanda ad ciddi bir potansiyel
yaratmaktadır.
Açık olan husus, gerek
tüketici, gerekse işletmelerin ortaya çıkan elektronik ticaret ortamından
büyük bir yarar kazandıklarıdır. Tüketiciler bu sayede çok çeşitli mal ve
hizmeti tanıyabilme olanağına sahipken, işletmeler geniş bir piyasada
rekabet etme imkanını elde etmektedirler.
Gerçekte elektronik
ticaret günlük yaşamımızda otomatik para çekme makinelerinden bankacılık
alanındaki işlemlerimize kadar pek çok alanı kapsamaktadır. Bu gelişme
çeşitli yazara göre, bir “devrim”dir. Bu iletişim ve bilgi teknolojileri,
işletmeci ve tüketicileri elektronik işlemler yoluyla birbirine
bağlamaktadır.
Elektronik çağ bu
yönüyle yeni bir devrimim ifade etmektedir. Çağın sonuna doğru ortaya çıkan
bu değişimden bütün ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam biçimi gibi, ticaret
sektörü de payının almıştır. Ticaretteki bu yeni boyutların ortaya çıkışında
internet anahtar rolü oynamaktadır. İnternet yoluyla dünyanın her yerinde
elektronik ticaretin gereli tüm işlemlerinin yapmak mümkündür.
Özellikle bu dönüşümlerin
finansal hizmet endüstrilerinde büyük bir gelişme yarattığı “bilgiye erişim,
satın alma, servisler arası haberleşme, istek ve ödeme şeklinin değiştiği
gözlenmektedir. Fakslarla ödeme, sigorta ve ev bankacılığı gibi finansal
servisler günümüzde ve önümüzdeki günlerde internet üzerinden
yapılabilecektir.”
Böylece internet
elektronik ticareti hızlandıran çok önemli bir anahtar rolü oynamakta,
CD’lerden, otomobillere kadar çok sayıda ürün bu yolla pazarlanmakta ve
satın alınabilmektedir. Ayrıca interneti bir reklam kanalı olarak kullanma
eğilim gittikçe yaygınlaşmaktadır. “geçtiğimiz yıl yaklaşık 13 milyar
dolarlık bir ticaretin gerçekleştirildiği “web” üzerinden reklam
harcamalarının 1 milyar dolara ulaştığı tahmin edilmektedir.”
Aslında internet
alış-verişleri elektronik ticaretin sadece bir kısmını oluşturmaktadır.”
Elektronik ticaret kavramı aslında internet üzerinden “online” borsa
hizmetlerinden satın almaya kadar uzanıyor. Bir görüşe göre, batılı
ülkelerde kablolu TV aracılığı ile ve telefonla yapılan sipariş yöntemi de
elektronik ticaret kapsamına girmektedir.”4
artık bir “web” sayfası ile video görüntülerinden, grafiklere, seslerden her
türlü yazılı metne kadar pek çok bilgi transfer edilebilmektedir. Bu araçlar
günlük yaşantımızda sürekli genişlik kazanmaktadır.
Bilgi ve iletişim
teknolojilerinin bu şekilde hızla yayılması dünyada sınırlara aşan ölçülerde
mal ve hizmetlerin tüm piyasalara yayılmasını sağlamaktadır. Web sayfaları
sayesinde şirketler ürün ve hizmetlerinin tüm dünyaya tanıtabilme olanağına
sahiptir. 1990 yılına sadece birkaç akademisyen Web’i tanırken, bugün en az
50 milyon insanın “web” sayfalarında gezindiği tahmin edilmektedir. Pek çok
insan finans sektöründen, eğlence sektörüne kadar hemen her alanda “web”
sayfalarının sağladığı geniş olanaklardan faydalanmaktadır. Böylece daha
önce tahmin edilemeyecek bir “global piyasa dijital dünyada” yaratılmış
olmaktadır.
Öte yandan yeni
teknolojilerin sağladığı bu geniş ve sınırsız olanaklar, yerel işletmeleri
ve uluslar arası hızla dönüştürme eğilimindedir. Bu süreç sadece işletmeleri
değil, aynı zamanda tüketicileri de etkilemektedir. İnternet ticareti
tüketicilere, sınırsız sayıda mal ve hizmet çeşitliliğine ulaşma olanağı
sağlamaktadır.
Gerçekten yeni
teknolojiler küresel ticaret için hayal edilemeyecek olanaklar
sağlamaktadır. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir mağaza, ya da işletme
“web siteleri” aracılığı ile alış-veriş yapma olanağı vermektedir.
Tüketiciler internet sayesinde dünyanın her yerine ulaşabilmektedir.
Özellikle iletişimi ve
bilgi teknolojilerinde gözlenen gelişmeler düşük maliyetli, hızlı ve etkin
bir haberleşme ve ulaşım olanağı sağlamakta, bireysel bilgisayarlarla pek
çok insan evinden dünyanın her tarafı ile iletişim kurabilmektedir.
İnternetin sağladığı olanakları insanlara oturdukları yerden sipariş verme
ve ödemelerinin gerçekleştirme olanağı sağlamaktadır. Bilgi yoğunluğu bu
sistemin bir sonucu olarak sürekli artmaktadır. Gerçekte pek çok internet
kullanıcısı yaklaşık 400.000 olan web sayfalarının günde 16.000.000 kez
ziyaret etmektedir.
Böyle bir çerçevede
gerçekleştirilen elektronik ticaret, daha önce tahmin edilemeyecek bir hızla
büyümektedir. Söz gelimi 1995 yılında 100 milyon dolarla ifade edilen bu
sektörün ticaret hacmi, 2000 yılında 100 milyar dolarla ifade edilecek
boyutlara ulaşacaktır. Bu rakamın önümüzdeki on yılda katlanarak artacağı
tahmin edilmektedir.
Buna karşılık, yeni
teknolojilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan internet beraberinde çeşitli
risk ve tehlikelerde getirmektedir. Bunlar arsına özel hayatın gizliliği,
bilgilerin korunması, mamul güvenliği vb. konular yer almaktadır. Zamanla
hükümetler gelişen bu yeni piyasalarda sorunları nasıl çözümleneceğine ve
tüketicilerin nasıl korunacağına ilişkin politikalar geliştirmektedirler.
Mevcut kural ve uygulamalar yetersiz ve eksiktir. Bu yöndeki eksik ve
aksaklıkların giderilmesi giderek ön plana çıkmaktadır.
Aslında internette ele
alınması gereken temel konu güvenlik ve özel hayatın korunması sorunudur.
Elektronik ticaret olanakları tüketicilerin maddi güvenliğini ve özel
hayatını hiçbir şekilde olumsuz etkilememelidir. Bu konuda getirilecek
standartların etkin ve açık olması gerekmektedir. Gerçekte şu anda
elektronik ticaretin sorunlarının en ciddisi olarak güvenlik görünmektedir.
Bun sorunu çözümlemeye dönük çok sayıda girişim ve çalışmalar yapılmaktadır.
Bu amaçla “Güvenli
Elektronik Sistem” (Secure Elektronic Transcition-SET) sisteminin
kullanılması önerilmiştir.”SET” uluslararası ödeme kuruluşları olan Visa ve
Master kart öncülüğünde IBM ve Microsoft gibi büyük firmaların desteğinde
geliştirilmiş bir protokol dür. Yakın bir gelecekte internet üzerinden
alış-veriş yapmanın standardı olacak olan SET pek çok firma tarafından
desteklenmektedir.
İnternet ticaretinde
karşılaşılan bir başka sorun hukuksal normlardır. Sözgelimi Kanada ve
Amerika’daki bir web sitesini ziyaret eden bir Avrupalı hangi hukuk düzenine
uygun davranacaktır. Bu sorunlar karşılıklı diyalog ve işbirliği içerisinde
çözülebilecek sorunlardır.
Temelde elektronik
ticaretin boyutları ulusal ve uluslar arası bir düzeyde işbirliği
gerektirmektedir. Burada oluşturulması gereken ana politika piyasa kökenli
bir ortam yaratmaktır. XIX. Yüzyılın ünlü iktisatçısı Adam Smith’in
müdahaleden uzak piyasa fikri bir anlamda global düzeyde internetle
sağlanmaktadır. Bu konuda gerçekleştirilmesi gereken an a politika, devlet
müdahalesi ile serbest piyasa mekanizması arasında denge kurmaktır.
BİLİGİ ÇAĞINI GELİŞİMİ
Günümüz dünyasında
network ağına dahil olmuş topluluklar hızla gelişmektedir. İleri sürüldüğüne
göre, 1990’ların başında “bilgisayar ağına “ bağlanmış bir milyon kullanıcı
mevcutken, internetin yaygınlaşması ile bu sayının elli milyona ulaştığı
iddia edilmektedir. C.S. Quarterman’e göre, kullanıcı sayısı, yaşadığımız
yüzyılın sonunda 700 milyona ulaşacaktır. ABD’nin dev tekefon şirketlerinden
MCI’nın başkanı B. Roberts’in de belirttiği gibi, “telefon kullanımında
yüzyılda ulaşılan noktaya internet kullanımı beş yılda varmıştır.”
“Network’ün gücü,
kendisine bağlanan makine sayısının karesine eşit olduğu varsayımına
bakarak, internetin gücünün yüzyılın sonunda, bugünkünün yüz katı olacağı da
belirtilmektedir. Bir diğer deyişle, internet ağına bağlanan PC sistemin
gücünü geometrik olarak arttıracak ki, bu sürecin gelecekteki aşamaları
tahayyül sınırlarının bir hayli zorlamaktadır.”5
ileri sürüldüğüne göre, örneğin “MSC, Malezya’yı XXI. Yüzyıla taşıyan ve %8
E tekabül eden ekonomik gelişimin kilit noktasının oluşturmaktadır.
Fiber-optik ve kablosuz
networkler, dünya ticaretine yeni ufuklar açmakta, çin hükümeti milyonlarca
dolarlık yatırımlarla 2010 yılında, 12 ayrı kente faaliyete geçmesi
öngörülen teknoloji harikası bölgelerin inşaasına yönelmektedir.
Networklenmiş toplumların en önemli özelliği kuşkusuz hız ve sınırsız büyüme
olmaktadır. Bu süreçler sayesinde, tüketici hizmetlerinden, para akışına
kadar tüm hizmetler inanılmaz bir hıza ulaşmaktadır. “bilgi çağında Network,
şirketler için işlerini kolaylaştıran bir araç olmaktan çıkarak, işin
kendisi konumuna gelmiştir.”6
Bilgi- teknoloji
danışmanı D. Tabscott “dijital ekonomi” isimli kitabında, günümüzde
teknoloji ve rekabetin aynı şeyi ifade eder konuma geldiğini ileri
sürmüştür. “bilgisayarlar ve networkler için harcanan para, gider hanesinde
yer alan bir kalem olmaktan çok, kritik bir yatırım konumuna gelmiş
durumdadır.” “bireysel ticari zeminler ortadan kalkarak, yerlerini günde 24
saat ve yılda 365 gün çalışan küresel piyasalara bırakıyor. Para ışık
hızında hareket ediyor, yatırımcılar sınırsız miktardaki fonları bir anda
istedikleri yerlere aktara bilme olanağına sahipler. Dünyayı tümüyle
değiştiren başkalaşımın çekirdeği bilgidir.” Günümüzde C.Corzine’nin de
belirttiği gibi, “bilgi şeffaf bir duruma gelmiştir. Bir Reuters terminaline
ve bir telefona sahip olan herkes istediği her türlü bilgiye sahip olabilir”
“Dolayısıyla her daim aç
olan ticari kuruluşlar, daha az bilinen, ancak büyük potansiyel taşıyan
bölgelere yönelmiş durumdadırlar. Dünyanın gelişmekte olan ülkeleri
ekonomistler, bu ülkelerin finans piyasalarına taşınmalarının bugüne dek
benzeri görülmemiş bir refah yaratımını sağlayacağı görüşündedirler.
Negroponte’nin dediği gibi, bit’lar hiçbir sınır tanımıyorlar.”
Büyüyen bir ülke,
diğerini de bu büyüme sürecinin içine çekiyor. Ayrıca, gelişmekte olan
ülkelerin gelişmiş ülkelere oranla daha fazla avantajları bulunmakta. Daha
yaşlı olarak nitelendirilebilecek ekonomilerin elleri ayakları katı
bürokrasi ve eski moda bakır kablolarla bağlanmış durumda. Yeni gelişen
ekonomiler ise, fiber-optik kabloların, hatta kablosuz bağlantıların
nimetlerinden yararlanma imkanına sahipler. Singapur, Filipinler gibi
yerleşim merkezleri en son teknolojik gelişmeleri uygulamak suretiyle, Batı
ülkelerinin maruz kaldığı uzun ve sancılı gelişim sürecini hiç
yaşamamaksızın yeni dünyada yerlerini alıyorlar.”7
İleri sürüldüğüne göre,
gelişmekte olan dünya “ network’lenmiş ekonomilere sıçrama yaparken, örneğin
eski sanayileşmiş Avrupa ülkeleri ve Japonya ise bir Network kriziyle karşı
karşıyadır. Microsoft’un Avrupa yöneticisi B. Vergnes, “Avrupa’da hatta
yüksek teknolojisi ile övünene Japonya’daki pek çok kuruluşun Network’ü
bırakın kullanmaktan, anlamaktan bile epeyi uzak olduğunu vurgulamaktadır.”8
Kuşkusuz, yeni çağın
işçisi de sanayi devriminin kontrolü altında çalışan ve verilen emirleri
uysalca yerine getiren işçisine karşılık, bilgi çağı, sorma alışkanlıkları
gelişmiş ve yaratıcı gücünü kullanan “bilgi işçilerine” ihtiyac duymaktadır.
İleiri sürüldüğüne göre, “tarih boyunca belki de ilk kez politik ve ekonomik
liberalleşme aynı anlama gelmektedir.”
“network’lerce
sarmalanmış bilgi çağının öncü nitelikli örneklerini Asya kıtasının yeni
devletleri oluşturuyor. Malezya, Singapur gibi toplumlar, bilgi çağına
ülkelerini baştan aşağı kablolarla donatarak ve babadan kalma hükümetlerin
yerine, daha açık sistemler getirerek hızla dalma girişindeler. Büyük bir
refah patlaması eşiğindeki bu ülkelerde, Asya’nın aile, sabır, düzen gibi
değerleri Network’lü dünyanın kaba eleğinden geçiyor ve hükümetler açık
entelektüel ve ekonomik sisteme geçiş yöntemlerini de kendileri icat
ediyorlar.” Asya’nın birçok ülkesinde, örneğin Singapur, Malezya ve Çin’de
şehir planlamacıları geleceğin kentlerinde bilgi merkezleri inşa
etmektedirler.9
kuşuksuz bilgisayar
dünyası beraberinde bazı ciddi tehlikeleri de getirmektedir. Her şeyden önce
bilgi çağı bilgi teknolojisine bağımlılığı arttırmakta ve toplumların olumlu
ve olumsuz anlamda, bir diğerinden etkilenebilirliğini hızlandırmaktadır.
İleir sürüldüğüne göre, “bilgisayar virüsleri en az körfez savaşında atılan
bombalar kadar tehlikeli. Pentegon yetkilileri, bilgisayarında mudemi olan
birkaç zeki insanın, milyonlarca insanın hayatını tehlikeye sokabileceğinin
ve büyük ekonomik rahatsızlıklar yaratabileceğini, bunu neredeyse paraya hiç
ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirebileceğini söylüyorlar.” Bütün bu
tartışmalara rağmen birçok yazar, Network’ün korkulacak bir şey olmadığına
önemle işaret etmiştir.
İleri sürüldüğüne göre,
“tam tersine yaşamı kolaylaştırmanın ötesinde, çoğaltan bir olgu. Bilgiye
erişim arttıkça, sınırlar, kısıtlamalar ve engeller ortadan kalkıyor ve
insan zekası yapay zekanın koridorlarında rotasını belirlemiş yolculuklara
çıkıyor ve her durakta kendine mükemmel bir bilgi ziyafeti çekiyor.”10
Bu kişilerin ve
kurumların kendilerine ve çevreye hakim olabilme mücadelesinde bilgi ,
değerlendirilebilecek en önemli araçtır. Bilgi, her ölçüde bir varlığı
sürdürme faktörü olarak yaşamımıza egemen olmuştur. “insan bilgi işcisi
olarak en gelişmiş sibernetikmakinelerden çok daha etkin sentezleme
kabiliyetlerine kavuşmuştur. Eğitilimş insan, bilgi işcisi olarak bir
problem yumağını hızla çözümler demetine dönüştürebilme” kabiliyeti
kazanmıştır.11
KÜRESEL BİLGİ TOPLUMUNA DOĞRU
“Bilgi toplumu,
insanların yaşan kalitesini yükseltme, sosyal ve ekonomik örgütlenmenin
verimini artırma potansiyeli taşımaktadır.” “yeni teknolojiler sayesinde,
dünya rekabet gücünün sürdürülmesi, uzun dönemli işsizliğin azaltılması ve
çevrenin korunması gibi karşı karşıya olunan acil görevlere başlamak için
gerek duyulan bazı araçlara kavuşmuştur.”
Gerçekten “dünyanın
herhangi bir yerinde depolanmış bilgilere erişme ve hepsinden önemlisi büyük
miktarda veriyi birleştirme ve çözümleme olanağı sayesinde, başkalarının
sahip olmadığı ve katma değer içeren bilgileri üretmek artık mümkün hale
gelmiştir.”12
AB’de çağı yakalamak ve
bilgi toplumuna dönüşmek için önemli girişimlerde bulunmaktadır. Özellikle
1994’de Bangemann grubunun yayınladığı “Avrupa ve Küresel Bilgi Toplumu
raporu”nda, 10 noktada öneriler yapıldığını görüyoruz. Bunları aşağıdaki
gibi sıralayabiliriz:
a.Uzaktan çalışma. b.
Uzaktan öğrenme c. Üniversiteler ve araştırma merkezleri arasında iletişim
ağlarının kurulması d. Küçük işletmeler için uzaktan işleme merkezleri
tesisi e. Karayolları trafik denetimi f. Hava trafik kontrolü g. Sağlık
ağları h. Elektronik ihaleler ı. Trans-Avrupa kamu yönetim ağı j. Kent içi
bilgi otoyolları.13
günümüzde “bilgisayar
teknolojisindeki gelişme hızını yakından izleyenler bile yakalayamamaktan
yakınmaktadır.sektördeki önde gelen şirketlerden olan IBM çok kısa aralarla
piyasaya yeni ürünler sunmaktadır.her yeni model daha öncekinden daha büyük,
daha büyük kapasite getiriyor.”14
IBM’in Avrupa bölümü
başkanı D. Winn “20 yıl önce telefon, telgraf ve mektup tek haberleşme
vasıtasıydı. Kurum içi haberleşmeler içinde kısa mektuplar yazılırdı. Mektup
tek tek kişilere yollanırdı.şimdi ise “elektronik mektubu” (email) pek çok
kişiye aynı anda yollayabilirsiniz. Mektup eskiden kişiseldi. Şimdi herkesin
okuyabileceği bir şey oldu.” “internet ise bugün darmadağın bir kütüphaneye
benzemektedir.”insanlar, internet nedeniyle birbirleriyle konuşmayı unutur
hale gelebilir. Bu zor ama mümkün. Çünkü ekran başında tuşlara basıp yazı
yazarak yapılan “konuşma” farklı bir tür konuşma, pek çok insan şu anda
ekran başında alış-veriş yapmayı, ticaret yapmayı konuşmaktan çok daha
yararlı sanıyor.”15
“200 yılına kadar 1,2
trilyon ABD doları, bilgi teknolojileri için harcanmak üzere şirket
planlarına geçmiş durumda. Ticari şirketler, mevcut ürün ve hizmetlerini
küresel pazarlara, daha hızlı ve daha etkin sunabilmek için bu parayı
harcamaya mahkum. Bunun yegane yolu, bilgi teknolojilerinden geçiyor. 2,5
yılda 164 katrilyon liralık bu harcama, Türkiye’nin yedi yıllık milli
gelirine eşit.”
Tarih boyunca görülmeyen
böylesine dev kaynağın harcanacağı bilgi teknolojileri ise giderek karışık
bir hale gelmektedir. Ticari plan ve hedefleri destekleyecek etkili bilgi
teknolojisi yaratmak ve yürütmek için şirketler çok geniş bir yazılım,
donanımla uğraşmak zorunda kalmaktadırlar.”16
Günümüzde özellik
elektronik ticarette bir devrim yaşanmaktadır. Devrimci dijital yapılanmada
şirket yönetimleri radikal bir biçimde değişmektedir. Bu dünyayı kuranlar
Hewlett Packard, Intel, Netscape, IBM, Machintosh, Yahoo gibi şirketler
faklı bir dünya kurmaktadır.17
İleri sürüldüğüne göre, “
önümüzdeki beş on beş yıl içinde bilgisayar okur yazarlığı, şimdiki okur
yazarlıktan daha önemli hale gelecektir. Çünkü, hayatın her alanında akıllı
aletleri kullanacağız. ABD, milli gelirinin %4’nü, Japonya % 2,67’^sini,
Batı Avrupa %2,2 ‘sini bilgi teknolojilerine harcıyor. Türkiye’de bu rakam
%0,4’ün biraz üzerinde.”18
Bu gelişme sürecinde
robotlarında sanayide hızla arttığına tanık oluyoruz. Gerçekten, 1990’da
tüm dünyada 80 bin ünite sanayi robotu satılırken, 1997’de bu rakamın 133,5
bine çıkacağı tahmin edilmektedir.1997 sonunda ise 611 bin olması
beklenmektedir. Bu rakamın yarısından fazlası Japonya’dadır. ABD’de bu rakam
78 bin, Avrupa’da ise 153 bine yükselecektir. Avrupa’da en fazla robotun
Almanya’da olduğu gözlenmektedir.
KÜRESELLEŞMENİN GELEÇEĞİ: “ÜMİT BAHARI MI!”
XXI. yüzyıla girerken,
önümüzdeki yarın asır içerisinde örneğin 2040’lara kadar dünyada teknolojik
ve ekonomik ne gibi gelişmelerin olabileceği de tartışılmakta ve tahminler
yürütülmektedir. Bu tahminlere bağlı olarak ön görülen kaygılar dile
getirilmektedir. Bu tahminlerden örneğin 2005 yılında yapay kan, yapay
kulak, sanal üniversitelerde öğrenim yapılabileceğini, 2010 yılında kanserin
önlenebileceğini, yapay kapak yapılacağını, 2020 yılında Japonya’da yer altı
şehirleri kurulacağını, 2035’te yapay beyin, 2040’da ayda bir üssün
kurulacağını öğreniyoruz.19
Küreselleşmenin geleceği
ile ünlü yazarlardan birisi Samuel Huntington’dur. 1993’te Foreign
Dergisinde yazdığı makalede, daha sonra “medeniyetler çatışması ve dünya
düzenini yeniden oluşması” adlı eserinde dünyanın bir dinler çatışmasına
yöneleceğine işaret etmektedir. Kitabın tanıtım yazısında ünlü diplomat
Kissinger “ Batının önde gelen siyaset bilimcilerinden Huntigton bu kitabı
ile önümüzdeki yüzyılın küresel gerçeklerinin anlaşılması için iddialı bir
çerçeve sunuyor.” Demektedir.
Küresel dünyanın
geleceğine yönelik bir vizyon sunmaya çalışan yazarlar arasında James Dale
Davidson ve William Ress- Mogg’un “ mutlak Birey” kitabı da sayılabilir.
“Davidson ve Ress- Mogg, refah devletinin tarihten silmeye mahkum olduğunu,
çünkü gözleri açılan yüksek gelir sahiplerinin zenginliği üretken
vatandaşlardan alıp, bunu hak etmeyen vergi tüketicilerine aktaran ağır
vergi oranlarına karşı isyan noktasına geldiklerini” belirtiyorlar.
Söz konusu iki yazar,
“önümüzdeki yüzyılın en hızlı büyüyen ve ne önemli ekonomisi Çin değil,
“siber ekonomi” olacak demektedirler.” Enformasyon teknolojisi, aktiflerin
oluşturulması ve kurulması açısından piyasaların çarpıcı bir şekilde
genişlemesini mümkün kılıyor. Yeniden paylaşım prensibine dayanan yağmacı
bir vergi rejimi, ve baskıcı düzenlemelere sahip başlıca ulus devletler,
tercih edilen yetkili güç olma özelliklerini yitirecektirler” ifadesinde
bulunmaktadır.
“Kağıt paranın yerini
siber paranın alacağı, ve aktiflerin korunması ve şifrelenmesinde etkili
şifrelemelerin kullanılacağı, yazarların öngördüğü diğer değişiklikler
arasında yer alıyor. Bir ülkede üretilen mallar, ikincisinde satılırken
üçüncü bir ülkede yaşayan yatırımcılar, ticari faaliyetlerini dördüncü bir
ülkeden finanse edip, elde edilen karları muhtemelen bir vergi cenneti olan
beşinci bir ülkede saklamaya başladığında, ulus devletlerin vergi
matrahlarını belirlemeleri oldukça güç olacaktır. Bu gerçek ise, terk
edilecek olan refah devletlerinin en yetenekli vatandaşlarını kaybedecekleri
anlamına gelmektedir.”
“Bu uygulamanın
günümüzdeki karşılığı ise, işlerini sermayelerinin en iyi muamele gördüğü
yere kuran vergi müşterileri olacaktır.aynı şirketlerin tüketicilere yönelik
hizmet vermeleri gibi, hükümetlerde bu cazip müşterileri kendilerine
çekebilmek için adeta yarış edeceklerdir.” İleri sürüldüğüne göre
İsviçre’deki bazı kantonlar, daha şimdiden zengin yabancı yatırımcılarla
özel vergi anlaşmaları düzenlemektedir.
William Strauss ve Neil
Howe tarafından kaleme alınan “ dördüncü dönemeç” adlı kitapta ise yazarlar
tarihin gelişimini 80-100 yıllık dilimler olarak bölmekte ve her birinde
farklı bir neslin ruh halini dönemeçler halinde belirtmektedir. “Kitaba
göre, 2005 yılında başlayacak olan dördüncü dönemeç ile birlikte, ABD’de iç
savaş ve büyük bir buhranı andıran kriz dönemine girilecektir. İyi haber ise
bu krizin etkisiyle toplumsal bağlar güçlenecek, sorumluluk ve dürüstlük
gibi eski değerlere dönüş yaşanacaktır.20
Küresel dünyanın gelişme
trendlerini ele alan bir başka yazar ise, Amerikalı ekonomist Prof. Lester
Throw’un “ Kapitalizmin Geleceği” isimli ki,tabıdır. Bu eserde işaret
edildiği gibi, “ başta Almanya olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesinde tıkanan
ve neredeyse bir numaralı sorun haline gelen sosyal refah devleti, Avrupa
ekonomilerindeki durgunluğunda baş nedeni olarak gösterilmeye başlanmıştır.
Sendikaların gücü, yüksek
işçi ücretleri ve bunu kaldıramayan rekabet, Avrupa ülkelerini tıkamış,
rekabete ayak uydurmak isteyen büyük kuruluşlar dağılan sosyalist blok
ülkelerinde, yani 2-3 adım ötede 1/10 çalıştıracak işci bulunca, üretim
merkezlerini hızla kendi ülkeleri dışına taşımışlardır. Avrupa’da işsizlik
hızla artarken, sendikalar elde ettikleri haklardan geri adım atmamakta
direniyorlar yaşlı nüfusun artması ise devleti sosyal harcamalarda baş
edilmez noktaya getiriyordu.”21
Kapitalizmin en ciddi
hastalığının “ miyopi” olduğunu belirten Throw, kısa vadeli bir bakış
açısına bağlı olmanın, sistemin geleceğini ipotek altına aldığını
vurguluyor. Bireycilik üzerine kurulu olan kapitalizmin, bireyin doğasındaki
kısa vadeyi öne çıkarma eğilimini dengeleyecek sosyal normları içermeyen bir
sistem olduğu için kendi geleceğini ileri attığını” ileri süren yazar,
demokratik sistemin çözüm üretme yeteneğini de sorguluyor. “thow, sistemi
çıkışsızlığa sürükleyen, bugünü tüketme ideolojisinin yerini , yarını inşa
etme ideolojisine bırakması gerektiğini, devlete ve hükümetlere bu süreçte
önemli rol düştüğünü belirtiyor”22
Geleceğin dünyasını
düşünenlerden bir diğeri ise ünlü bilim adamı Nicholas Negroponte’dir.
Negroponte, bilgi literatürüne “Bit-atom” ikilisini öneriyor ve şunları
söylüyor:” bilginin en küçük yapı taşı Bit’lar, düşüncelerimizi, bilgimizi
tanımlıyor. Atom ise maddenin en küçük parçasını. Bilginin en küçük parçası
olan bit, maddenin en küçük parçası olan atomun karşılığı.geleceğin dijital
dünyasında bitlar atomlardan daha önemli hale gelecek. Atomlar sanayi
toplumunu, bitlar bilgi toplumunu simgeliyor. Gümrük duvarı, siyasi sınır
veya sansür tanımayan bitların egemen olduğu dijital dünyada, pek çok
kavramın değişeceğini söylüyor. Bu değişimi sağlayamayanlar, medeniyetin
taşrasına düşeceklerdir.”23
Francis Fukuyama, 1989
yılında yayınladığı “ tarihin Sorunu” adlı makalesiyle dünyada büyük bir ün
yaptı. Bu makalede liberal demokrasinin önce monarşiyi, sonra faşizmi,
nihayet komünizmi de alt ederek “insanoğlunu ideolojik çevriminde son durak”
ve “nihayi bir yönetim biçimi” olabileceğini söylüyordu. Daha sonra
yayınladığı “güven: sosyal erdemler ve refahın yaratılışı- 1995” adlı
esriyle bu ünün pekiştiren Fukuyama “ekonomik kalkınmayla demokrasi arsında
çok katı bir ilişkinin olmadığını, örneğin Hindistan, Filipinler gibi
nispeten yoksul ülkelerde demokrasiyi sürdürme eğilimi devam ederken, çok
daha zengin bazı ülkelerde demokrasi dışı bazı rejimler görüldüğünü
söylemektedir.” “Yinede modern toplumun gelişmesi demokrasiyi
gerektiriyor.modernleşme eğitimi yaygınlaştırıyor sivil toplumu yaratıyor
bunlarda çoğulculuğa yol açıyor.24”
demektedir.
Fukuyama’ya göre,
gelecekte ayakta kalabilecek olan en olumlu toplumlar, modern teknolojiye
uyum gösteren Endonezya, Malezya gibi toplumlardır. “Fukuyama, liberal
demokrasi ve piyasa ekonomisinin galip geleceğine, komünizmin yeniden
canlanmasının mümkün olmadığını savunmakta, milliyetçiliğin yücelmesine
rağmen, bölgesel çatışmaların daha önce yaşananlardan daha büyük
olmayacağını vurgulamaktadır. Fukuyama “bugünkü dünyanın birbirine benzeyen
ve hiçbir özgün karakteri olmayan topluluklardan oluşacağını söylemektedir.”25
İnsanlık tarihi boyunca
geleceğe yönelik yaklaşımlar yazan çok sayıda yazar olmuştur.kuşkusuz,
burada söz konusu olan Nostradamus tarzında gelecekten esrarlı haberler
veren, hatta insanları ürküten bir kehanet değil, bilimsel verileri
kullanarak olayların temel parametrelerine dayalı eğilimleri öngörebilen,
geleceğe yönelik yaklaşımlardır.”Mega Trends 2000”kitabıyla geleceğe yönelik
yaklaşımlar yapan başka yazarlar ise C. Naisbitt ve P. Aburdene’dir.
Yazarlar, “Büyük
yönelimler” kitabında, dönemin eğilim ve inançlarına ters düşen on temel
yönelimi öngörmüştür.1980’lerde yayınlanan kitap büyük ilgi görmüş, daha
sonra bunu diğer kitaplar takip etmiştir. “ Onlara göre geniş çaplı
toplumsal değişiklikler yavaş yavaş biçimlenmektedir ve oluşumları
tamamlandıktan sonra ortalama 7 ile 10 yıl içinde bizleri de etki altına
almaktadır. Büyük yönelimlere göre çağımızda dünyayı biçimlendirecek şu
geçişler olmaktadır:
·
Endüstri
toplumundan-bilgi toplumuna
·
İşgücü ağırlıklı
teknolojiden-yüksek teknolojiye
·
Ulusal
ekonomiden-dünya ekonomisine
·
Kısa dönemden-
uzun döneme
·
Merkezi
yönetimden- yerel yönetime
·
Kurumsal
yardımdan-kendi kendine yardıma
·
Teslimiyetçi
demokrasiden- katılımcı demokrasiye
·
Hiyerarşiden-
şebekelere
·
Kuzeyden- güneye
·
Kısıtlı
seçeneklerden çeşitli seçeneklere”
Kuşkusuz bilgi toplumunu
gelişmesini, tıpkı birinci endüstri devriminde olduğu gibi hiç kimsenin
kontrol etmesi mümkün değildir.” O4rtaçağ’da geliştirilen bilimsel
yöntemler, meyvelerini endüstri devrimiyle vermişti. XX.yüzyılın iletişim
teknolojisi de meyvesini bilişim devrimi ve bilgi toplumuyla vermektedir.”26
İNTERNETLİ YENİ DÜNYA
Konu ile ilgili uzmanlara
göre, toplumların internetsiz bir geleceği olamaz. İnternet kullanımı
açısından dünya ile ABD arsında önemli bir fark gözlenmektedir.ABD’nin
birçok kurumunun tümüyle internete bağlandığını görmekteyiz. Gerçekten
toplumsal yaşamdan interneti çektiğimiz zaman ABD’de bütün üniversite eğitim
sistemi son bulur. Amerikan ekonomisinin savunma gücünün, bilimin ilerlediği
kurumlar, yani Amerika’nın geleceği son bulur. Amerika’daki iş dünyası bu
ortamı iki yıldır kullanıyor. Ama nasıl ki dünyadaki bilimsel ve teknolojik
gelişmenin önemli bir kısmı ABD kaynaklı olduğu için, dünya üniversite
sistemi de mecburen bu sisteme bağlanıyorsa, Amerikan iş dünyası da 5-6 yıl
sonra tamamen internete geçmiş olduğunda, bütün dünyada ister istemez geçmek
zorundadır. Bu bir tercih meselesi değildir, dünya ticaretinin de başka
seçeneği yoktur.”
“Bu bir paradigma
tercihidir. Amerikan toplumu böyle bir geleceğe kendini şuurlu olarak
hazırlamıştır. Amerika bunun üzerine çok ciddi kumar oynuyor. Avrupa bu işi
kaçırmıştır. Yani, Amerika burada iki üç yıl öne geçmiştir.ama bu yeni
dünyada iki yıl eski dünyada yirmi yıl gibi bir şey oluyor.”
İnternetin kültürel
açıdan negatif yönleri olduğunu gibi iddia eden görüşlere göre, internet bir
bilgi çöplüğüdür ve insanları yönlendirmektedir. Buna karşı ileri sürülen
yaklaşımlar ise, “bu bie seçenek meselesidir, bolluğun insanlar için ne
kadar iyi bir şet olduğu” açıktır. İnternetin özellikle eğitim sektöründe
büyük bir potansiyeli olduğu gözlenmekte, ayrıca turizm sektöründe de hızla
kullanılmaya başlanmaktadır.
Özellikle, turistlerin
kendi ülkelerindeki internet ağlarıyla,örneğin Türkiye’ye gelmeden önce
sağlanacak hizmetleri öğrenmeleri ve böylece turizm sektöründe internetin
yaygın bir kullanımı olabilir. Günümüzde Japonya bütün okulları %100
bilgisayarlaştırma, İngiltere her öğrenciye bilgisayar sağlamayı
hedeflemektedir. “bir zamanlar okullar yabancı dil için tercih edilirdi,
şimdi üniversiteye giriş için tercih ediliyor,çok yakın tarihlerde önemli
kriterlerden bir tanesi de internet olacaktır.”şekline dönüşecektir.
“1969’da ABD 4
bilgisayarı bölgeler üstü bir bilgisayar ağına bağladığında, bir gün gelip
buradan internet adlı dünya çapında bir iletişim ağı doğacağını ve bu
iletişim ağının globalleşen enformasyon toplumunun modeli olacağını kimse
tahmin edemezdi.” Askeri amaçlarla oluşturulan bu sistem, aynı zamanda
bilgisayar kapasitelerinin daha etkin kullanılmasını, verilerin ve
iletişimin daha güvenceye alınmasını hedefliyordu.
İleri sürüldüğüne göre,
internet 1990’lara kadar üniversite öğrencilerinin birbirleriyle iletişim
kurmakta kullandıkları veya bilim adamlarını araştırma sonuçlarını
birbirlerine aktardıkları bir araştırma şebekesi niteliği taşıyordu.
Cenevre’de “World Wide Web”(WWW)’in geliştirilmesiyle yeni bir aktarım
protokolü sayesinde internetteki yayılma hızla artmaya başladı. Böylece,
kısa zamanda bilim kuruluşları ve üniversitelerden, kamu kuruluşlarına,
örgütlere şirketlere, kısacası konutlara kadar yaşamın bütün alanlarına
yayılmıştır27
Örneğin 1992 ABD
seçimlerinde ileri sürüldüğü gibi, bu sistem sayesinde “bütün Amerikalılar
istedikleri bilgiye, istedikleri gibi ulaşacaklar ve birbirleriyle iletişim
kurabileceklerdir. Kolay, ucuz, güvenilir her an bütün medya türlerini
kapsayan bir iletişim olacaktır. Bunu da doğuracağı yeni olanaklar sayesinde
işgücünün verimliliği artacak ve toplumsal hizmetlerde, eğitimde, eğlencede
büyük ilerlemeler kat edilecektir.”
ABD Başkan yardımcısı Al
Gore, ülkedeki bütün okulların, kütüphanelerin ve üniversitelerin 2000
yılına kadar bilgisayar ağına bağlanmasını ulusal hedef olarak açıklamıştır.
Kuşkusuz internetteki gelişme, çok sayıda cevaplanmamış soruyu beraberinde
getirmiştir. Örneğin “internetten somut olarak ne bekleniyor? Bilgilerin
evrensel kullanıma açık olması ne demektir?bu hizmetin mali yükünün herkesin
kesesine uygun olması için gereken yasal düzenleme nedir? Özel hayatın
dokunulmazlığı ve mahremiyetin korunması nasıl sağlanacaktır.”28
Bu soruların cevabı ne
olursa olsun, bugün gerek Almanya’da ve AB’nin öteki ülkelerinde, gerekse
Japonya ve Uzak Doğu ülkelerinde, bilgi iletişim sistemlerinin altyapısı,
XXI. Yüzyılın rekabeti göz önünde bulundurularak oluşturulmaktadır.” Bugün
internetin en yaygın olarak kullanıldığı ülke ABD’dir. Bunu sırayla Kanada,
İngiltere, Avustralya, Almanya, Hollanda, İtalya, İsveç ve Japonya
izlemektedir.29
Bütün bu oluşumlar üst
üste binerek, 3.bin yıla doğru bizi dijital dünyalara doğru götürmektedir.
|