TÜRKİYE’DE KIZ KAÇIRMA
USULÜ İLE EVLENMENİN SOSYO-KÜLTÜREL SEBEPLERİ
VE MEDYANIN YANSITMA TARZI
(Doç. Dr. Ali Rıza Abay)
GİRİŞ
Aile temel toplumsal kurumlardan biri iken,evlenme de
sosyolojik bir olgudur.Tarihi süreç içinde bilinen en eski sosyal grup olan
aile, zamana ve topluma göre büyüklüğü ve otorite anlayışı değişse bile,
genel olarak anne baba ve çocuklardan meydana gelen bir gruptur. Aile
biçimsel olarak değişse bile fonksiyonu itibariyle çok fazla değiştiği
söylenemez.Aile kurumunun temel fonksiyonu, cinsel davranışları
düzenlemek,topluma yeni üyeler kazandırarak üremeyi sağlamak,bireyin
toplumsallaşmasını sağlamak, grup içi ekonomik dayanışmayı sağlamak ve
bireylere duygusal destek sağlamak olarak özetlenebilir (Arslantürk,1999:270).
Geleneksel toplumlardan modern toplumlara doğru
gidildikçe, büyük aileden çekirdek aileye doğru bir dönüşüm söz konusu
olmaktadır.Bu durum da ailenin karakterinde, eş seçiminde, kadının toplum
içindeki statüsünün yükselmesinde, kadına ve erkeğe eşit boşanma hakkı vb.
bazı değişikliklere sebep olmuştur.
Aile kurumunun oluşmasında evlenme usulleri, toplumdan
topluma, kültürden kültüre, köyden kente, yöreden yöreye farklılık
gösterebilir. Anadolu’nun bazı yörelerinde Türkler arasında kız kaçırma
yöntemi ile evlenme de bir yuva kurma tarzıdır.
Hala ülkemizin bazı yörelerinde bir halk kültürü olarak
revaçta olan kız kaçırma geleneğinin tarihi,sosyolojik ve kültürel temelleri
vardır.
Bu çalışma sadece evlenmek maksadıyla kız kaçırma konusu
ile sınırlıdır. Başka maksatlarla kız yada kadın kaçırma konusu
çalışmamızın kapsamı dışındadır.
TOPLUMSAL
YAPILAR VE EVLENME USÜLLERİ
Evlenme sosyolojik bir olgu olduğuna göre,evlilik
olgunluğuna erişmiş karşıt cinslerin aile kurmak maksadı ile cinsel
birleşmelerini toplumun onaylaması gerekir. Bu birliktelikten doğacak
çocukların meşruluğu da evliliğin toplum tarafından onaylanmasına bağlıdır.
Tarih boyunca toplumlar, kendi toplumsal ve kültürel
yapılarına göre evlilik biçimlerini oluşturmuşlardır. Evlilik biçimlerini
kategorilendirmek gerekirse genel olarak beş kategoriye ayırmak mümkündür.
Eş sayısına göre:
erkeğin veya kadının tek eşle evliliği (monogami), erkeğin veya kadının
birden fazla eşle evliliği(poligami) biçiminde tezahür eder. Ancak eş
sayısına göre şekillenen evlilik biçiminde yaygın olan erkeğin birden fazla
eşle evliliğidir.Kadının birden fazla erkekle evliliği yaygın olmamakla
birlikte Hindistan’da, Tibet’te ve Filipin’lerde bazı kabilelerde
görülmektedir (Tezcan,1997:71).
Grup ilişkilerine göre: aile bir grup olduğuna göre, bazı
toplumlarda grup içi evlilik(endogami), bazı toplumlar da grup dışı evlilik
(exogami) görülmektedir.Genellikle alt kültüre sahip kapalı toplumlarda
endogami, açık toplumlarda ise exogami evlilik biçimi görülmektedir.
Çiftlerin Yerleşim yerine göre: toplumsal normlara
göre bazı toplumlarda evlenen çiftler erkeğin babasının yanında yada
yakınında otururlar (patrilokalite), bazı toplumlarda ise kadının
ebeveynlerinin yanında yada yakınında otururlar (matrilokalite), bazı
toplumlarda genellikle de çağdaş toplumlarda yeni evlenen çiftler kendi
başlarına ayrı ev açarak (neolokalite) otururlar.
Otorite ilişkilerine göre:
evli çiftler arasında otoriteyi belirleyen
kişilikleri olmakla birlikte, genellikle toplumsal normlara göre koca
otoritesinin üstünlüğü (patriyarki) görülürken, çok az da olsa kadın
otoritesinin üstünlüğü (matriyarki) de görülür. Ancak çağdaş toplumlarda
yeni ilişki sistemi olarak eşitlikçi (egaliteryan) otorite anlayışı
gelişmektedir.
Soy ve şecere ilişkilerine göre: aile reisi öldüğü zaman mirasın nasıl taksim edileceği noktasından
hareket edilen evlilik biçimine gelince, mirasta baba soyunun hakimiyetine
dayanan (patriliniyal) evlilik biçimi, ana soyunun hakimiyetine dayanan (matriliniyal)
evlilik biçimi ve her iki tarafın eşitliği esasına dayanan (bilateral)
evlilik biçimidir.Soy ve şecere ilişkilerine dayalı evlilik biçiminde de
çağdaş yaklaşım eşitlikçi yaklaşımdır(Özkalp.1993:97-120).
Türklerde aile yapısı;
Türklerde evlilik biçimleri genel hatları ile yukarıdaki
katagorilendirme ile örtüşmektedir. Ancak Türklerin eski ve kendilerine has
kültürel yapısı ile farklılıkları da vardır.Türkler genellikle dıştan
evlenme (exogami) esasına dayalı, velayeti esas alan baba otoritesinin hakim
olduğu,tek eşli(monogami) ve küçük aile biçiminde bir aile yapısına
sahiptirler. Eski Türklerde her ne kadar dıştan evlilik esas olsa da
akrabalığa çok önem vermektedirler(Kafesoğlu,1994:214). Müslüman olduktan
sonra ise İslam dininin müsaade ettiği ölçüde akraba evliliği de
yaygınlaşmıştır. Bu gün Türkiye de mevcut evliliklerin yarıya yakını(%44)
akraba evliliğidir(Balaman,1994:144).
Evlenme usul ve tarzlarına gelince;
aile kurma(ev bark edinme) toplum
tarafından meşru kabul edilen bir evlenme yöntemi ile gerçekleşir.Türk
kültüründe meşru evlenme yöntemleri genel olarak, görücü usulü ile evlenme,
tercihli evlenme, anlaşarak evlenme ve kız kaçırma usulü ile evlenmedir.
Görücü usulü ile evlenme;
bilindiği gibi evlenecek erkeğin aile bireyleri daha önceden gördükleri yada
tavsiye edilen kızın evine ziyarete giderek, hem kızı yakından görürler hem
de niyetlerini belli ederler.Taraflar, eğer gerekiyorsa birbirlerine,
araştırmak ve düşünmek için kısa bir zaman tanırlar.Bu zamanın sonunda
ilişkinin devamı arzu ediliyorsa kız ile erkeğin birbirlerini tanımalarına
fırsat verilir.Görücü usulü evlenmede her ne kadar aile büyüklerinin
girişimi esas ise de son karar erkek ve kıza aittir.
Tercihli evlenme;
temelde çıkar esasına dayanan, aileler arası dayanışmayı esas alan ve
evlenecek olanların değil de ailelerinin tercihleri ile gerçekleşen bir
evlenme usulüdür.Tercihli evlenme usulünün de çeşitli türleri vardır.
Bunlardan birincisi beşik kertmesidir ki, kız ile erkeğin henüz beşikte
iken, ailelerin büyüdüklerinde evlenmelerine karar vermeleridir. Başka bir
deyişle beşikte iken nişanlamalarıdır.Bu göreneğin eski Türklerde de olduğu
Dede Korkut kitabında söz konusu edilmektedir (Balaman,1982:212).İkincisi
söz alıp verme ki, ailelerin dostluklarını devam ettirmek maksadı ile henüz
evlenme yaşına gelmemiş çocuklarını ileride evlendirmek üzere söz alıp
vermeleridir. Üçüncüsü ise Berder evliliği ki,genellikle başlık parasından
kurtulmak maksadı ile evlenecek iki erkeğin,ailelerin de onayı ile evlenecek
yaşta olan kız kardeşlerini aynı zamanda karşılıklı olarak birbirlerine
vermeleri ya da evlenmeleridir.Dördüncüsü de Tay geldi(denk geldi)
evliliğidir ki, çocuklu dul bir erkekle, ayrı cinsten çocuklu bir dul
kadının çocuklarının ve kendilerinin evlenmeleri ile meydana gelen evlenme
türüdür (Gökçe,1996:165).
Anlaşarak Evlenme;
Bireylerin kendi özgür iradeleri ile evlenmeye karar vererek evlenmeleridir.
Türk toplumunda anlaşarak evlenme usulünde genellikle ailelerin rızası da
alınmaktadır. Bu evlenme türü gün geçtikçe görücü usulü ile evlenmenin
yerini almaktadır.
Kız kaçırma usulü ile evlenme; en yalın biçimiyle kız kaçırma, istek ve rızası olmadan bir kızın,
bir erkek tarafından evlenmek maksadı ile ailesinden habersiz olarak zorla
kaçırılmasıdır. Ancak kız kaçırma olayının amacı aynı olmakla birlikte
şekli, yöntemi ve kapsamı aynı değildir. Kız kaçırma kavramı bütün kaçırma
şekilleri için kullanılan temel bir kavram olmakla birlikte kapsamı daha
geniştir. Şöyle ki;
Kız kaldırma; bu
olayda başlıca iki kaçırma şekli söz konusudur.Birincisi kızın rızası ve
haberi olmadan, pusu kurarak kaçırma, ikincisi ise kızın isteği olduğu halde
ailesinin erkeği istememesi veya başka engellerin olması sebebiyle
kaçırmadır. Kızın rızası olmadan gerçekleştirilen kaçırma olaylarına,
genellikle istediği kız ile evlenmesi imkansızlaşan gençler başvururlar.
Kızın isteği olduğu halde, kızın ailesinin erkeği istememesi veya başka
engellerin olması sebebiyle gerçekleşen kaçırma olayları ise; ailelerin her
ikisinin de gençlerin birbirleri ile evlenmelerini istememeleri,gençlerin,
özellikle de kızların aileleri tarafından istemedikleri kişiler ile
evlendirilmek istenmeleri veya ailelerin sosyal statülerinin farklı
olmasından ötürü gençlerin birbirleri ile evlenmelerini istememeleri vb.
sebepler ile gerçekleşir.
Oturakalma; kızın
oğlan evine kendiliğinden kaçması ya da kızın gözünün tuttuğu ancak
kendisine pek fazla ilgi göstermeyen bir delikanlının evine bohçasını alıp
gidip oturmasıdır.Bu olaya oturakalma denir. Oturakalmanın da iki sebebi
vardır.Birincisi kızın sevdiği oğlana verilmemesi nedeniyle gururunu
çiğneyerek oğlan evine kaçması, ikinci ise kızların zengin koca ile evlenme
isteğidir. Töreye göre de eve gelen kız geri gönderilmez. Orturakalma yolu
ile evlenme Türkiye’de Sivas, Kastamonu.Bolu ve Kütahya yörelerinde
görülmektedir. Bu durum genellikle erkeğin iradesine rağmen gerçekleştiği
için bir nevi erkeğin kaçırılması olarak da değerlendirilmiştir
(Yasa,1962:2-6).
Kaçışma yada anlaşma yolu ile kaçma;
birbirini seven iki gencin herhangi bir
sebeple evlenmelerine izin verilmediği takdirde kaçarak evlenmeleri yada
yuva kurmalarıdır.Anlaşarak kaçma yada kaçışmada olayı gençlerin
istek ve rızaları ile gerçekleştiği için ailelerin müdahaleleri ikinci
derecede kalmaktadır.Ayrıca kaçışma olaylarında zorla kaçırma olaylarına
nispetle, gençler toplum ve yakın çevreleri tarafından çok fazla
yadırganmazlar. Ufak tefek kırgınlıklar kısa sürede giderilebilir.
Oturakalma ve zorla kaçırma olaylarında genellikle kızın gururu
zedelenirken, kaçışma olayında muhtemel riskler ortaklaşa göğüslenilir.
Kız kaçırma olayları ani
gelişen olaylar cinsinden olmadığı için uzunca bir hazırlık süresi ve planı
gerekir. Kız kaçırma usulü ile evlenme genellikle kırsal kesimde özellikle
de köylerde gerçekleştiği için ve kadın erkek ilişkileri bazı töresel
sınırlara tabi olduğu için kızlar ile erkekler arasında aracılık yapan ve
çeşitli isimlerle cadı, hacana, çöpçatan vb. isimlerle anılan aracılar
vardır. Bunlar genellikle işlerini belli menfaatler karşılığı yaparlar(Atalay,1979:50-51).
Ancak telefon vb. teknoloji ürünlerinin yaygın olarak kullanılmaya
başlanılması ile aracılara pek ihtiyaç duyulmamaya başlamıştır. Kız kaçırma
olayları genellikle yörelerin durumuna göre tarımsal ve hayvancılık
faaliyetlerinin yapıldığı mevsimlerde gerçekleştirilmektedir.Ayrıca kaçırma
yeri,zamanı ve kaçırma aracı da kaçırma ya da kaçışma olayının rahatlıkla
gerçekleştirilebileceği şekilde seçilmektedir (Yasa,1962:9-14).
KIZ KAÇIRMA GELENEĞİNİN SOSYO-KÜLTÜREL ARKA PLANI
Aile kurumunun temel
fonksiyonlarından birinin de cinsel davranışları düzenlemek olduğunu ve
ailenin oluşabilmesi için de toplum tarafından meşru kabul edilen bir
evlenme yöntemi ile evliliği gerçekleştirmek gerektiğini ifade etmiştik. Bu
durum tarihi ve sosyolojik bir gerçek olarak bugün de geçerlidir.
Diğer toplumsal
kurumlarda olduğu gibi aile ve evlenme kurumları da tarihi süreç içinde
değişime uğramıştır. Bilimsel çalışmalar ilk aile düzenlemesinin “kaçırma
yolu ile evlilik” yöntemi ile gerçekleştiğini(Can,1995) ve kız kaçırma
yöntemi ile evlenmenin tarih boyu evrensel bir evlenme şekli olduğunu
göstermektedir (Wells,1984:93).Tarihin ilk dönemlerinde bir grubun diğer
grup üzerinde hakimiyet kurma biçimi daha çok kas gücüne dayalı olarak
gerçekleştiğini düşünecek olursak, bir grubun diğer grup üzerindeki
hakimiyetinin göstergesi olarak diğer grup içinden bir kızın kaçırılmasının
da sembolik bir anlamının olduğu, gerçeği ifade açısından önemli
görülmelidir. Evlenme usulleri kaçırma yolu ile evlenmeden, anlaşarak
evlenmeye doğru bir değişim gösteriyorsa da bugün de kız kaçırma yolu ile
evlenmelerin hala devam ettiğini söyleyebiliriz.
Türk Kültüründe kız
kaçırma geleneğine gelince;Yukarıda sözünü ettiğimiz varsayım Türkler için
de geçerlidir. Özellikle yerleşik hayata geçilmediği ilk dönemlerde,kız
kaçırma usulü ile evlenmelerin yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Türk kültür
tarihinde grup dışından evlilik esas olduğundan kız kaçırma yolu ile
evlenmenin yada kız kaçırmanın da grup dışından (Exogami) olması doğaldır.
Abdülkadir İnan’ın (1987) tespitlerine göre, eski Türklerde özellikle de
Yakut ve Altay Türklerinde evlenme yollarının başında kız kaçırma usulü ile
evlilik “meşru İzdivaç” sayılmıştır.Yakutlarda evlenme ye karar veren
delikanlı, kendi soyuna mensup gençleri toplar, büyüklerin huzurunda dini
tören “kam ayini” yaparak kız kaçırma eylemine çıkılırdı. Altay Türkleri
arasında bugün bile kız ve erkek tarafları aralarında anlaştıkları
halde,delikanlı bir yiğitlik göstergesi olarak kendi soyundan olan
yiğitlerle beraber giderek kız kaçırır. Kırgızlara ait Manas destanından da
anlaşıldığına göre, çok sevimli ve makbul karşılanmasa da Kırgızlarda da kız
kaçırma yolu ile evlenmenin var olduğu anlaşılmaktadır (Eroğlu.1996:76-80).
Yine Abdülkadir İnanın
tespitlerine göre Başkurt, Kazak ve Altay lehçelerinde güvey ve kız aileleri
arasında aracılık yapan kişiye “akıncı muharip” manasına gelen Yavçi(yuçi)
denilmektedir.Anadolu Türkleri arasında bu kişiye “görücü”, ”dünürcü” yada
elçi denilmektedir. Oğuzlarda görücüye “Yorıgçı”, Kazak ve Altay
lehçelerinde Yorıgçı kelimesi akıncı,çapulcu anlamlarına gelmektedir. Başka
bir ifade ile görücü gizlice kız arayan ve kaçırmaya fırsat hazırlayan
kişidir(İnan,1987:344-349).
Kız kaçırma geleneği
daha çok yerleşik hayata geçilmediği dönemlere ait bir gelenek gibi
algılanmasına rağmen,yerleşik hayata geçildikten sonra,yeni bir boyut
kazanarak devam etmektedir. Göçebe hayatı yaşarken kız kaçırmak sureti ile
evlilik,evlenmede temel bir anlayış iken yerleşik hayatla birlikte nişan,
düğün usulü esas evlenme yöntemi olmuştur. Ancak kız kaçırma yöntemi ile
evlenmeler şartlar oluştuğunda toplumun da zımni onayı ile hala devam
etmektedir (Ozan,1999:14).
Türkiye’de Kız kaçırma
usulü ile evlenme köy kültürüne ait gibi görülmesine rağmen, şehirlerde
özellikle de köy ile şehir arasında bir yerde olan kenar mahallelerde de
görülmektedir.İstanbul’da
Jandarma'nın sorumluluk
alanı içindeki ilçelerde, son beş yılda 237 kız kaçırıldı. Kaçırma
olaylarının yoğun olduğu ilçelerin başında Ümraniye, Pendik ve Silivri
gelmektedir(Hürriyet,1999). Ayrıca
Türkiye genelinde, Emniyet verilerine göre, 1997 yılında 5 bin 917, 1998
yılında 5 bin 252, 1999 yılında 4 bin 792,2000 yılında 4 bin 466 kız kaçırma
olayı adli mercilere intikal etmiştir.
4 bin 466 'kız kaçırma olayı'nın, asayiş olayları sıralamasında ilk
sıralarda yer aldığını söyleyen Emniyet yetkilileri, kentlerde daha çok
kadın ve erkeğin gönüllü olarak birlikte kaçtığını, kırsal kesimlerde ise
zorla kaçırma olaylarının görüldüğünü belirtiyor.
Kız aileleri genellikle şikâyetçi olduğu
için, 4 bin 466 olaydan kaçının gönüllü olduğu bilinmiyor. Ancak kız
kaçırma olaylarını diğer asayiş olaylarından ayıran en önemli unsur, hiç
faili meçhulün kalmamış olmasıdır (Radikal,2001).1950’lı yılların
verilerine göre, köylerde kız kaçırdıkları için mahkum olanların
sayıları,1952 yılında 3453 kişi,1953 yılında 3879 kişi,1954 yılında ise 2665
kişidir (Yasa,1962:26).Görüldüğü gibi aradan elli yıl geçmesine rağmen
yuvarlama ile rakamlar birbiriyle örtüşmektedir.
Asayiş olayları arasında
ilk sırayı kız kaçırma olayları almasına rağmen,hiç faili meçhul kalmamış
olması, kız kaçırma olaylarının %90’nın kaçışma biçiminde tezahür etmesi,
kaçan gençlerin bulunmasından ve ailelerinin haberdar edilmesinden ve kısa
bir kırgınlık safhasından sonra evlendikleri yada evlendikten bir müddet
sonra aileleri ile barıştıkları, emniyet güçleri ile adliyenin de özellikle
18 yaşından büyüklerde işin tatlıya bağlanması için toleranslı
davranmaları,toplumun kız kaçırma yada kaçışma usulü ile evlenmeleri zımnen
kabul etmesi büyük bir toplumsal sorun olarak ortaya çıkmasını
engellemektedir.
Görüldüğü gibi kız
kaçırma usulü ile evlenme çağdaş ve barışçı bir evlenme yöntemi
değildir.Bugün Anadolu’da, ailelerin anlaşarak yapmış oldukları evlenme
törenlerindeki adetlerini dahi dikkatle izleyecek olursak;kız istemeden
başlayarak,başlık parası pazarlığı, düğünde geline takılacak takıların
önceden belirlenmesi, düğün merasiminin yapılış biçiminin önceden tespit
edilmesi, düğün esnasında erkek tarafından istenen toprak bastı parası,çeyiz
sandığına oturma, kızın erkek kardeşinin kapı tutması,düğüncü yolu kesme,
vb. adetler iki tarafın örtülü bir rekabet anlayışı içinde olduklarını
göstermektedir.
Ayrıca düğünlerde
kullanılan silahlar ve özellikle erkek tarafının silahlarını gelini baba
evinden çıkardıktan sonra ateşlemeleri rakibe karşı zafer elde etme
anlamına gelmektedir. Düğün merasimi bitene kadar bu örtülü rekabet biraz da
kırgınlığa varacak biçimde devam eder.Bu kırgınlığın farkında olan taraflar,
artık hısım olduklarını düşünerek ve kırgınlıklarını geride bıraktıklarını
göstermek için düğünden sonra birbirlerini evlerine davet etmek suretiyle
yeni bir dönemi başlatırlar. Kanaatimizce düğün esnasında yapılan bütün bu
adetler dıştan evliliğe dayalı, kız kaçırma yöntemi ile evlenme anlayışının
düğünlere yansımasından başka bir anlam taşımamaktadır.
KIZ KAÇIRMA USULÜ İLE EVLENMENİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI
Bütün canlılar için
olduğu gibi insanlar için de karşı cinslerin birbirlerine ilgisi doğaldır.
Kız kaçırma ve kaçışma olaylarının ana sebebi de karşı cinslerin doğal
cinsel ilgilerinin engellenmesidir.Başka bir ifade ile gençler arasına
aşılamaz mahremiyet duvarlarının örülmesidir. Olaylara bu açıdan
baktığımızda, kız kaçırma veya kaçışma usulü ile evlenme, bireylerin
kendilerine konulan engelleri aşması ameliyesidir diyebiliriz. Ancak kız
kaçırma veya kaçışma olayları sosyo-kültürel nedenlerle toplumdan topluma,
zamandan zamana nitelik ve nicelik açısından farklılık gösterebilir.
Genellikle kaçan yada
kaçışan gençlerin yaşları ağırlıklı olarak erkeklerde 18-20, kızlarda ise
16-19 arasındadır (Ozan,1999:114-115).
Her ne kadar bu konuda
ana sebep, karşı cinslerin doğal cinsel ilgilerinin engellenmesi olsa da,
olayların diğer bazı tali sebepleri de vardır. Şimdi biz bu sebepleri ve
sonuçlarını genel hatları ile analiz etmeye çalışacağız.
Ekonomik sebepler;Türkiye’de
genellikle evlenecek gençlerin ailelerinin her açıdan, özellikle de ekonomik
açıdan denk olmasına dikkat edilirse de, bu her zaman mümkün olmayabilir.
Geleneksel olarak düğün masrafları erkek tarafından karşılandığından, eğer
erkek tarafı düğüne hazırlık safhasında ve düğün esnasında masrafları
karşılayamayacağını anlarsa, erkek kızı ikna ederek yada zorlayarak
kaçırabilir.
Bazen de kız nişanlı
olduğu halde nişanlısının düğün masraflarının altından kalkamayacağını
düşünerek başka bir erkekle kaçtığı da görülebilir.
Yine ekonomik bir
nedenle yani kız ailesinin çok fakir olması halinde, kız itibarının
sarsılmasını göze alarak, erkek tarafının kendini isteyip istememesine
bakmaksızın erkeğin evine gidip evlenmek maksadı ile oturabilir
(Yasa,1962:15-16).
Son yıllarda Türkiye’de
yaşanan ekonomik krizin kız kaçırma olaylarında artışa sebep olduğu ifade
edilmektedir. Edirne Emniyet Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, Edirne’de
geçen yılın ilk 6 ayında 26 kız evden kaçarken, bu yıl rakamın 40’a ulaştığı
anlaşılmaktadır (Zaman,2002).
Sosyal psikolojik sebepler;
aile içi geçimsizlikler,
özellikle de aile içinde üveyliğin varlığı önemli bir geçimsizlik kaynağı
olduğundan, gençler aile içindeki huzursuzluktan bir an evvel kurtulup,
kaçarak yada kaçışarak evlenip huzura kavuşmak istemektedirler.
Bazen de karşılıklı
husumet içinde olan ailelerin çocukları birbirleri ile evlenmek
isteyebilirler, ancak aileler buna rıza göstermeyecekleri için kaçarak yada
kaçışarak evlenebilirler.Bu durum çoğu zaman husumeti artırıcı bir rol
oynarken bazen de ailelerin barışmasına sebep olabilir.
Bazı hallerde bir kızı
birkaç delikanlı isteyebilir. Bu durum gençler arasında bir rekabet meselesi
haline dönüşür ve gençlerden hangisi çabuk davranırsa, kızın isteği olup
olmamasına bakmaksızın kızı kaçırarak evlenebilir.
Bazı durumlarda ise
küçük yaştan itibaren birbirlerini isteyen ve büyüdükleri zaman
evleneceklerini bilen gençlerin başka birisi ile evlendirilmek istenmeleri
çoğu zaman kaçışma ile sonuçlanır (Yasa,1962:17-19).
Bu sebeplerin dışında,
kaçma yada kaçışma usulü ile evlenmelere yörede zımni bir destek verilmesi,
bu tür olaylara adli makamların müsamaha ile yaklaşmaları, genç kızların
kente gelin gitme istekleri, genç kızların ihmal edilmişlik duygusu içinde
olmaları,genç kızların evde kalma korkusu içinde olmaları, genç erkeklerin
evlenememe korkusuna kapılmaları ve gençlerin yiğitliklerini gösterme
vesilesi olarak görmeleri de diğer tali sebeplerden sayılabilir
(Ozan,1999:94-104).
Kaçma veya kaçışma yolu ile evlenmenin sonuçlarına
gelince; Kandıra yöresinde yapılan bir
araştırmaya göre (Ozan,1999) Kaçma-kaçırmalar %98.5 nispetinde evlenme
maksadıyladır.Yapılan bir başka araştırmaya ise (Yasa.1962) zorla
kaçırılarak kurulan ailelerin, %75’i ayrılma ile sonuçlanırken, sadece %25’i
başarılı olabilmektedir. Buna karşılık kaçışma yolu ile kurulan ailelerde
ise %95 nispetinde başarılı bir evlilik sürdürülebilmektedir. Ozan’ın (1999)
araştırmasında da kaçışma yolu ile evliliklerin %95 nispetinde devam ettiği
yönündedir. Bu durumdan iki sonuç çıkmaktadır; birincisi kız kendi isteği
ile kaçtığı ve tekrar ailesine dönmeye yüzü olmadığı için her şeye
katlanmaktadır. İkincisi ise gençler bireysel özgürlükleri ile
evlendiklerinden evlilikte daha başarılı olmaktadırlar.
Kandıra’da yapılan
araştırmaya göre (Ozan,1999), anlaşarak kaçma suretiyle evlenmeler normal
seyrinde devam ederken, 1980’li yıllardan sonra zorla kaçırma yolu ile
evlenmeler azalmıştır.Ayrıca telefon vb. teknoloji araçlarının yaygınlaşması
ile aracılara daha az iş düşmektedir.
Kaçma veya kaçışma yolu
ile evlenmelerin sonuçları, kaçmanın yada kaçışmanın sebeplerine,olayın
gerçekleşme biçimine ve kıza yapılan davranışın şekline göre değişebilir.
Söz gelimi anlaşarak
kaçmalarda ailelerin statüleri ve ekonomik düzeyleri birbirlerine eşit yada
yakın ise kısa bir dargınlık döneminden sonra araya giren hatırlı kişiler
vasıtası ile olay tatlıya bağlanarak mahkemeye başvurulmadan nikah
kıyılabilir.
Kaçma yada kaçışmada kız
önceden bir başkası ile nişanlı ise bu durumda hemen hemen uzlaşma hiç
mümkün değildir. Zira ailelerin yada kişilerin itibarları iyice
sarsıldığından sonucu cinayetlerle biten olaylar da olabilmektedir.
Kız kaçırma olaylarında
kızın mahkemede vereceği ifade oldukça önemlidir. Kız kaçırma olayına
katıldığını ifade ederse mahkeme beraat kararı vermek suretiyle gençlerin
evliliklerinin yolu açılmış olur.
Yapılan araştırmalara
göre kız kaçırma olaylarında kaçan gençler bir müddet ortalarda görünmezler,
etrafı dinledikten sonra, eğer ailelerinden büyük bir tepki görmezlerse
araya giren hatırlı kişiler vasıtası ile iş tatlıya bağlanır yada dargınlık
devam etmesine rağmen evlilik gerçekleşmiş olur. Şayet aileler arasında
uzlaşma sağlanamazsa bazen, özellikle kız için evlatlıktan ret etme,
mirastan mahrum bırakma vb. tehditler yapılmasına rağmen uzun vadede
torunların dünyaya gelmesi ile barış sağlanmış olur.
İzmit’in Kandıra
ilçesinde yapılan araştırmaya göre kaçma yada kaçırma gerçekleştikten sonra
kız ailelerin %11.2’i mahkemeye baş vururken, %27.6’ı olayı
kabullenmekteler, %61.2’i aracılar vasıtası ile yatıştırılmaktadır. Bu durum
da kaçma veya kaçırma yolu ile evlenmenin zımnen kabul edildiğinin
göstergesi olarak düşünülebilir (Ozan,1999:125).
Kaçırılan kızlara
genellikle düğün yapılmaz.Ancak oğlan evinde düğünü andıran nişan düğün
arası bir tören yapılır (Yasa,1962:22).
Kaçırma ve kaçma yolu
ile evlenmelere her ne kadar toplum tarafından zımni bir onay verilse de,
sonuç itibarı ile, kaçırılan kız, oğlan evinde çoğu zaman iyi muamele
görmediği gibi, köylerde de “kız dediğin telli duvaklı gelin olur”
anlayışından hareketle çeşitli vesilelerle bu durum yüz kakıncı yapılır. Köy
yerlerinde kaçırma ve kaçma olayları dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılır
durur.
KIZ KAÇIRMA USULÜ İE EVLENMEYİ MEDYANIN YANSITMA TARZI
Yukarıda ifade edildiği
gibi, kız kaçırma suretiyle evlenmeyi toplum örtülü biçimde
desteklemektedir. Hatta kız kaçırma olaylarında erkeğin ailesi çoğu kere
oğulları ile övünürken,kız ailesi başlangıçta üzülmüş olsa bile bir müddet
sonra yakın çevresi tarafından yatıştırılmaktadır.
Kız kaçırma olayını
medyanın yansıtma tarzına gelince; medya bir yansıtma ve aktarma aracı
olduğundan, bu konuda da halkın anlayışını yansıtmaktadır. Kız kaçırma
konusu halk arasında dilden dile magazinal bir anlayışla anlatıldığı gibi,
konu yazlı ve görsel medyada da aynı anlayışla işlenmektedir.TGRT
televizyonunda yayınlanan Telekritik programında, Afyonun bir köyündeki kız
kaçırma olaylarını yansıtan bölüm, konuyu açıklaması açısından önemli bir
örnektir.
KIZ KAÇIRMA USULÜ İLE EVLENMEYE İLŞİKİN ÖRNEK OLAYLAR
Örnek Olay-1
Olumlu sonuçlanan bir zorla kız kaçırma örneği(Gümüşhane)
Gülsün kız kardeşi, annesi ve teyzesi ile Gümüşhane’nin
bir semtinde yaşamakta idi. Annesinin sıhhati daima bozuk, kız kardeşi de
okula gittiğinden evin bütün işi ona kalıyordu. Su taşır, tarlaya
gider,harman kaldırırdı. Ailenin her şeyi o idi. Bir erkek gibi büyümüştü.
Hiçbir şeyden korkmaz, gece gündüz çalışırdı. Akraba ve komşularına yardım
etmesini çok severdi. Ateş gibi kızdı.
Gülsün 16 yaşına bastığında eve dünürler gelmeye
başlamıştı. Fakat annesi, “o giderse ben ne yaparım” diye dünürleri geri
çeviriyor, Gülsün de henüz evlenmeyi istemiyordu. Komşular kendisine, “kız
seni kaçırırlar” diye takılıyorlardı. O da “beni kaçıranın alnını
karışlarım” diye cevap veriyordu.
Dünürcülerin birisi çok ısrarcı idi. Muhakkak Gülsün’ü
oğulları Osman ‘a almak istiyordu. Gülsün’ün evine yakın bir yerde oturan
Osman ona aşıktı. Ne yapıp yapıp onu almalıydı. Bir yaz mevsimi onu takip
etti, konuşmak istedi, fakat muvaffak olamadı. Kız hep ret ediyordu. O halde
ne yapmalıydı?
Bir mevsim daha böyle geçti. Kar yağmaya başladı.
Dışarıda pek iş kalmadığından gülsün evden çıkmıyordu. Bir gün annesi
amcasına gitmişti. Akşam olmak üzereydi. Kapıları iyice kapattı; pencerenin
önüne oturdu. Annesini beklemeye başladı. Biraz sonra kapı vuruldu.
Açtığında karşısında amcasının oğlunu buldu. 7-8 yaşlarındaki çocuk Osman
tarafından kandırılıp gönderilmişti. Çocuk “abla annen gelmeyecek,seni bizde
bekliyor” dedi ve hemen gitti.
Gülsün çarşafını giydi, hiçbir şeyden habersiz karlı
yollardan hızlı hızlı yürüyerek amcasına gidiyordu. Bu sırada ilerde
birisini görür gibi oldu. Biraz yaklaşınca Osman’ı tanıdı. Şimdi ben ne
yapacağım diye sağına solun bakındı, taş aradı. Kulağına birkaç ayak sesi
geldi içi ferahladı. Osman koşmuş Gülsün’ü yakalamıştı, bağırmak için boşuna
çırpındı. Osman’ın yüzünü gözünü yırttı, yerde taş aradı bulamadı.
Osman ‘ın iki arkadaşı gelmiş, kızcağızı bir ehrama
sarmışlardı. Biraz ilerde bekleyen taksiye götürüp bıraktılar ve ayrıldılar.
Şoför kızcağızın haline acıdı. “ ben bunu sir yere götürmem, kız isteksiz”
dedi. Fakat Osman kızın bayılmasından istifade ederek onu sırtına aldı ve
doğru evine götürdü.
Annesine “Gülsün’ü getirdim” diye bağırarak bir oda
açmasını istedi. Birkaç dakika sonra gözlerini açan gülsün karşısında Osman
ile annesini buldu; başladı ağlamaya. “Ağlıyorsan annem seni evine bıraksın”
dedi. Gülsün, “evet,namusumu beş para ettikten sonra mı? Ben ailemin yüzüne
nasıl bakarım. Allah belanızı versin, inşallah sizin kızınız da benim gibi
olur” dedi.
Bir iki gün evdekiler ona yalvardılar, ikna etmeye
çalıştılar. O bu meseleyi bir türlü hazmedemiyordu, fakat cesareti de
kırılmıştı. Nihayet bir sabah Osman ile evlenmeye razı oldu.
Osman’ın ailesi derhal düğün hazırlığına başladı. Bir tek
evlatları her şeyin tam olmasını istiyordu. Düğüne kızın ailesinden kimse
gelmedi, annesi sıkıntısından hastalanmıştı. Mesut olamayacağını söyleyip
duruyordu. Fakat akrabaları “kızın gönlü olmasaydı gitmezdi geri gelirdi.”
Diyorlardı ve kadının konuşmamasını istiyorlardı. Evladına dayanamayan anne
bir seneyi zor geçirdi. Hele torunu olunca daha fazla dayanamayarak kızını
görmeye gitti. Böylece iki aile barışmış oldu (Yasa.1962:42-43).
Örnek
Olay-2
Olumsuz sonuçlanan bir kaçışma örneği (Gaziantep-Islahiye)
Ben bu zamanda ilkokulun dördüncü sınıfına devam
ediyordum. Babamın teyzesinin oğlu Ahmet Hancer, köylerinde emine ismindeki
bir kızı severmiş. Ahmet dünürcü göndermiş, kızın kardeşleri Ahmet’in
fakirliğini ileri sürerek dünürcüleri reddetmişler.
Kız ile Ahmet’in aşkları karşılıklı imiş. Kız bir gün
dayanamayıp Ahmed’e “bu gece kaçalım” diyor. Ahmet de peki deyip tedbir
alıyor. Saat dokuz sıralarında gece yolu tutuyorlar. Ev halkı bir de bakıyor
kız evde yok. O zaman kızın kaçtığını anlayan kardeşleri kazamız olan
Islahiye’ye gideceklerini anlayarak daha kısa bir yoldan önlerini
kesiyorlar. Yolun kenarına siper alıyorlar. Bu sırada Ahmet ile emine de
yavaş yavaş geliyorlar. Köyden bir saat mesafe olan Dosunun pınarında oturup
muhabbet edip sevişiyorlar. Ahmet diyor ki “ artık sen benimsin ben de
senin” ve kızı bozmak istiyor. Fakat emine bu teklifi kabul etmiyor. “nikah
olalım,ondan sonra sana teslim olurum” diyor. Ahmet de bu söze hak veriyor.
Kız “ben üşüyorum deyince Ahmet sırtındaki ceketi Emine ye veriyor ve yola
revan oluyorlar.
Köyden iki saat uzaklaştıkları sırada Hopurun Çayına
geldikleri zaman, kızın kardeşleri ve akrabalarından Mustafa ile
karşılaşıyorlar. Ahmet ile Emine’yi görünce, “hangisini önce vuralım” diye
konuşmaya başlıyorlar. “ilk kurşunla oğlanı vuralım kız kaçamaz, kızı da
sonra öldürürüz” diye karar veriyorlar. Kızın sırtında siyah ceket
olduğundan oğlan zannederek ateş ediyorlar. Kız “aman anam diyerek hemen
ölüyor. Olay üzerine Ahmet çevik davranarak kaçıp uzak bir ağacın başından
onu gözlüyor. Kızı öldürenler sesinden kız olduğunu anlayarak yanına
varıyorlar. Kızı yoldan beş metre uzağa sürüklüyorlar. O şekilde bırakıp
evlerine dönüyorlar. Ahmet sabah olmadan kazaya ulaşıp jandarmaya olayı
haber veriyor. Derhal tahkikat başlıyor. Ahmet’in ifadesine göre kızın
kardeşi ile akrabası olan Mustafa’yı hapis ediyorlar.
Ahmet ‘in ifadesi, “kızı ben iki seneden beri severdim.
Bu sevgimiz karşılıklı idi. Onu doğrulukla istedim, fakat fakirliğimi ileri
sürerek vermediler. Neticede kız benden vazgeçmedi. Kaçalım diye bana
yalvardı. Bende peki dedim. Gece vakti yola çıktık. Gidip kazada nikah
olacaktık. Yolda üşüdüm dedi. Bende sırtımda ki ceketi sırtına giydirdim.
Kaçtığımızı haber alan bu şahıslar önümüzü keserek ateş edip kızı vurdular.
Ben de gece olduğundan istifade ederek kurtuldum.” Kızın kardeşi Mustafa
“bizim bir şeyden haberimiz yok, kızı kendisi öldürmüş diye ifade
veriyorlar. Fakat sonunda, kızı kardeşinin vurduğuna kanaat hasıl oluyor”
gençler altı sene hapse mahkum oluyorlar.
Ahmet de sonra dul bir kadın ile evleniyor. Fakat
korkusundan köyde oturmayıp Islahiye’ye yerleşiyor(Yasa.1962:73-74).
Örnek Olay-3
Olumsuz bir otura kalma
örneği (Bolu)
Bolu’nun Seben İlçesine
bağlı himmetler köyünde Kara Mehmet Lakaplı 17 yaşlarında yiğitliği ile ün
salmış bir genç vardır. Abisini hanımı onu kendi kız kardeşi Safiye ile
evlendirmek istemektedir.Kara Mehmet’in ise kızla evlenmeye niyeti
yoktur.Buna rağmen kız.gururunu hiçe sayarak bohçasını alıp Mehmet’lerin
evine gelip oturmuştur.Çobanlık yapmakta olan Mehmet kızın evlerine
geldiğini duyunca, evine dönmesi gerektiğini, onunla evlenmek istemediği
haberini gönderir.Ancak kız buna aldırmaz Mehmet’lerin evinde kalmaya devam
eder. Mehmet’te kız evine dönmediği sürece davarların yanından gelmeyeceğini
söyler.Kız yaklaşık Altı ay Mehmetlerin evinde kalır, Mehmet’te altı ay eve
gelmez.Altı ay sonra kız kendi evine dönmek zorunda kalır.Daha sonra her
ikisi de başkaları ile evlenirler (Abay).
Örnek olay –4
Kız kaçırma olayının
gerçekleşme biçimini ve medyanın yansıtma tarzını anlatan görüntülü bir
örnek.
(bu örnek olay TGRT
arşivlerinden yararlanılarak, 14.12.2002 günü Sakarya Üniversitesi,Süleyman
Demirel Kütüphanesi Konferans Salonunda, bildirinin sunumu esnasında
gösterilmiş ve yorumlanmıştır.)
SONUUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç;
-ilk aile düzenlemesi “kaçırma yolu ile evlilik”
olup, kız kaçırma yöntemi ile evlenme tarih boyu evrensel bir evlenme şekli
olmakla birlikte, toplumsal bir problem olmaya da devam etmektedir. Ancak bu
problem toplumun bütünlüğünü bozacak noktalara ulaşmamaktadır.
-Genel olarak bütün Türk boylarında kız kaçırma geleneği
vardır. Ancak tamamen bir yağmacılık anlayışında olamayıp, toplum vicdanının
onaylayabileceği ölçüde gerçekleşmektedir.
-Kız kaçırma ve kaçışma olaylarının ana sebebi karşı
cinslerin doğal cinsel ilgilerinin engellenmesidir. Başka bir ifade ile
gençler arasına aşılamaz mahremiyet duvarlarının örülmesidir.
-Kaçma-kaçırma olayları
%98.5 nispetinde evlenme maksatlıdır. Anacak zorla kaçırılarak kurulan
ailelerin, %75’i ayrılma ile sonuçlanırken, sadece %25’i başarılı
olabilmektedir. Buna karşılık kaçışma yolu ile kurulan ailelerde ise %95
nispetinde başarılı bir evlilik sürdürülebilmektedir.
-Zamanın geçmesi ile kız kaçırma usulü ile evlenmelerde
belirgin bir azalma olmamakla birlikte, bireyin ön plana çıkmasına bağlı
olarak zorla kaçırmalar yerini analaşarak kaçmalara bırakmaktadır.
-Kaçırma ve kaçma yolu ile evlenmelere her ne kadar
toplum tarafından zımni bir onay verilse de, sonuç itibarı ile, kaçırılan
kız, oğlan evinde çoğu zaman iyi muamele görmediği gibi, köylerde de “kız
dediğin telli duvaklı gelin olur” anlayışından hareketle çeşitli vesilelerle
bu durum yüz kakıncı yapılmaktadır.
Öneriler;
-Toplumlar için ailenin önemi yadsınamaz. Bu durum Türk
toplumu için de geçerlidir.Evlilik kurumu aile kurumunun meşruiyetinin
sebebi olduğuna göre bu kurum daha baştan insan haysiyeti ile bağdaşmayan
kaçırma yöntemi ile oluşturulmamalıdır.
-Kız kaçırma usulü ile evlenmenin sosyal bir problem
olmaktan çıkması için, temel sebep olarak nitelendirdiğimiz ve toplumsal
yapının ürettiği gençlerin önündeki mahremiyet duvarının ortadan kalkması
ile mümkündür. Ancak bu duvarı toplum, kendi dinamikleri ile zamanla ortadan
kaldıracak ve yine kendi dinamikleri ile yeni bir yapı oluşturacaktır. Zira
toplumsal yapılar bir takım zorlamalar ile değişmez, değiştirilemez. Ancak
alınacak bazı ekonomik ve sosyal politikalarla zaman içinde kendiliğinden
değişebileceğini düşünebiliriz. Bu cümleden olarak, örneğin ekonomik
nedenlerden ötürü kız kaçırmanın kısmen de olsa önlenebilmesi için normal
yollardan evlenmeleri teşvik maksadı ile karşılıksız yada faizsiz evlilik
kredileri verilebileceği gibi, vergiden düşmek kaydı ile ticari firmalar ve
vakıflar da teşvik edilebilir.Sosyal psikolojik nedenlerin ortadan
kaldırılabilmesi için ise kız kaçırma olayına şu yada bu şekilde muhatap
olan şahısları rencide etmeden uzun vadeli bilgilendirme ve telkin
programları uygulanabilir. Bu konuda, aynı zamanda bir yaygın eğitim aracı
olan görsel,işitsel ve yazılı medya araçlarından yararlanılabilir.
KAYNAKÇA
ARSLANTÜRK Z., AMMAN T., Sosyoloji, İfav Yayınları,
İstanbul, 1999.
BALAMAN, Ali Rıza, ”Türkiye’de Geleneksel Yaşamda Kadının
Toplumsal Yeri”, Humana, T:C Kültür Bakanlığı Yayını,Ankara, 1994.
BALAMAN, Ali Rıza, Evlilik-Akrabalık Türleri, Karınca
Matbaacılık,İzmir,1982.
GÖKÇE, Birsen, Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Toplumsal
Kurumlar,Savaş Yayınları,Ankara,1996.
ATALAY, Beşir, Köy Gençliği Üzerine Sosyolojik Bir
Araştırma,Atatürk Üniversitesi Basımevi,Erzurum,1979.
YASA, İbrahim, Türkiye’de Kız Kaçırma Gelenekleri ve
Bununla İlgili Bazı İdari Meseleler, Ajans Türk Matbaası,Ankara,1962.
İNAN, Abdülkadir, Makaleler ve İncelemeler, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1987.
EROĞLU,Cemal, Türk Sosyo-Kültürel Yapı İçinde Manas
Destanı, Basılmamış YLS Tezi,SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adapazarı,1996.
ÖKALP; Enver, Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi
Yayınları, 1994.
KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi
Yayınları, İstanbul,1994.
HÜRRİYET GAZETESİ, 24.Aralık.1999.
HÜRRİYET GAZETESİ, 18.Ağustos.2001.
RADİKAL GAZETESİ, 4.Mart.2001.
TEZCAN, Mahmut, Kültürel Antropoloji, Kültür Bakanlığı
Yayını, Ankara, 1997,
ZAMAN GAZETESİ, 15.07.2002.
OZAN, Ubeydullah, Kız Kaçırma Geleneğinin Sosyo-Kültürel
Temelleri, Basılmamış YLS Tezi, SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adapazarı,
1999. |