|
ULUSAL VE ULUSLAR ARASI
MEVZUAT AÇISINDAN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SİSTEMİNDE İŞYERİ HEKİMLİĞİ
VE İŞ YERİ HEMŞİRELİĞİ UYGULAMALARI
Doç. Dr. Ali Seyyar
Özet
Çalışan tüm insanların fiziksel,
ruhsal, moral ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının sağlanmasını ve
en yüksek düzeylerde sürdürülmesini, iş koşulları ve kullanılan zararlı
maddeler nedeniyle çalışanların sağlığına gelebilecek zararların
önlenmesini ve ayrıca işçinin fizyolojik özelliklerine uygun yerlere
yerleştirilmesini, işin insana ve insanın işe uymasını asıl amaç olarak
ele alan, temel bir disiplin olan iş sağlığı ve güvenliği bilimin asli
uygulayıcı ve rehberlik edici olanlarından biri de işyeri hekimliği
ve iş sağlığı merkezidir.
Çalışmanın öncelikli hedefi, iş sağlığı
ve güvenliği organizasyonu bağlamında “iş yeri sağlığı birimi ve
personelini” ulusal ve uluslar arası mevzuat çerçevesinde incelemektir.
Ağırlıklı olarak inceleyeceğimiz personeller iş yeri hekimi ve iş yeri
hemşiresidir. (uygulamada bazı yerlerde sağlık memurları olarak
isimlendirilen sağlık teknisyenleri çalıştırılmaktadır.)
İş sağlığı ve güvenliği kavramı
uygulayıcılarından olan işyeri hekimliği ve hemşireliği çalışma
ortamının insanileştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu
çalışmamızda, işyeri hekimliği ve hemşireliği ilk planda ulusal mevzuat
açısından incelenecektir. Daha sonra kapsayıcı ve rehberlik edici
yönleri ağır basan uluslar arası mevzuat gözden geçirilecektir. Bu
kapsamda işyeri hekimliği ve hemşireliği ile ilgili ILO sözleşme ve
tavsiyelerine, Avrupa Birliği direktiflerine ve son olarak da gelişmiş
Avrupa ülkelerinden Almanya uygulamasına değinilecektir. Ayrıca yeni
tüzük çıkmadan önce ilgili taraf olan Türk Tabipler Birliği’nin
görüşleri eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilecektir. Sonuç
kısmında ise işyeri hekimliği ve işyeri hemşireliği konusundaki mevcut
sorunlara yönelik çözüm önerilerinden bahsedilecektir.
Anahtar Kavramlar:
İş Sağlığı ve Güvenliği, İşyeri Hekimliği ve Hemşireliği, İşyeri Sağlık
Birimi, Ortak Sağlık Birimi, İLO Sözleşme ve Tavsiyeleri, AB
Direktifleri, Türkiye ve Fransa Uygulamaları
OCCUPATİONAL HEALTH PRACTİTİONER AND
HEALTH NURSE PRACTİCES İN THE SYSTEM OF OCCUPATİNAL HEALTH AND SAFETY İN
ACCORDİNG TO NATİONAL AND İNTERNATİONAL LEGİSLATİON.
Abstract
The science of occupatinal health and
safety (OHS) is a fundemantal discipline which deals with, a) the
provision and sustainability of physical, psyhcological, morale and
social well-being of all workers at the highest possible level, b)
preventing the workers from the possible exposure of hazardous workin
environment as well as from harmful substances, c) the placement of
workers to the jobs that are suitable for their physical and
psyhcological nature, d) the matching the suitability of workers with
the jobs and vice-verca. Occupational health practitioners (OHP) and
occupational health nurse (OHN) are the two major entities of the
science of OHS.
The primary aim at this study is to
investigate the OHS and its personel on account of OHS organization
within the frame work of national and international legislation. The
personel to the considered are primarily OHP and OHN.
Of the executors of OHS, OHP and OHN
play vital roles in improving working environment and conditions. In
this study occupational health practitioning and occupational health
nursing are firstly looked over in terms of national laws. Afterwards,
international laws with large encompassing and guiding aspects are
scrutinized. ILO convention and recommendations regarding occupational
health practitioning and occupational health nursing, EU directives and
Application of OHS in Germany, one of developed countries, will be
studied. Moreover, the opininon of Türk Tabipler Birliği,one of the
associated components regarding national OHP/ OHN bylaw will be
critically scrutinized. Finally, some solutions to the current problems
of OHP and OHN are recommend and discussed to some extend.
Keywords:
Occupational health and safety,
Occupational health practitioner, Occupational health nurse,
occupational health service, IlO convention and recommendation
ULUSAL VE ULUSLAR ARASI MEVZUAT
AÇISINDAN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SİSTEMİNDE İŞYERİ HEKİMLİĞİ VE İŞ
YERİ HEMŞİRELİĞİ UYGULAMALARI
ÖNSÖZ
İş sağlığı ve
güvenliği kavramı uygulayıcılarından olan işyeri hekimliği ve
hemşireliği çalışma ortamının insanileştirilmesinde önemli rol
oynamaktadır. Bu kısa ve özlü çalışmamızda işyeri hekimliği ve
hemşireliği ilk planda ulusal mevzuat açısından incelenecektir. Daha
sonra kapsayıcı ve rehberlik edici yönleri ağır basan uluslar arası
mevzuat gözden geçirilecektir. Bu kapsamda işyeri hekimliği ve
hemşireliği ile ilgili ILO sözleşme ve tavsiyelerine, Avrupa Birliği
direktiflerine ve son olarak da gelişmiş Avrupa ülkeleri bağlamında
Almanya ve Fransa ülkeleri uygulamalarına değinilecektir. Sonuç kısmında
ise işyeri hekimliği ve işyeri hemşireliği konusundaki mevcut
sorunlarına yönelik çözüm önerilerinden bahsedilecektir.
Anahtar
Kavramlar: İş Sağlığı Ve
Güvenliği, İşyeri Hekimliği Ve Hemşireliği, İşyeri Sağlık Birimi, Ortak
Sağlık Birimi, İLO Sözleşme Ve Tavsiyeleri, AB Direktifleri
I- İŞ SAĞLIĞI
VE GÜVENLİĞİ KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği, daha doğru bir ifadeyle mesleki sağlık güvenlik veya iş
sağlığı ve güvenliği, işin yapılması sırasında çeşitli nedenlerden
kaynaklanan sağlığa ve güvenliğe zarar verebilecek koşullardan korunmak
amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır
(Kuru,1998:249). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslar arası Çalışma
Örgütü (ILO) işçi sağlığını, “Çalışan tüm insanların fiziksel, ruhsal,
moral ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının sağlanmasını ve en yüksek
düzeylerde sürdürülmesini iş koşulları ve kullanılan zararlı maddeler
nedeniyle çalışanların sağlığına gelebilecek zararların önlenmesini ve
ayrıca işçinin fizyolojik özelliklerine uygun yerlere yerleştirilmesini
işin insana ve insanın işe uymasını asıl amaçlar olarak ele alan tıp
bilimidir" (Işıl, 1990:590) şeklinde tanımlamaktadırlar.
Dar anlamda işçi sağlığı ve güvenliği
işçinin sağlık ve emniyetinin işyeri sınırları ve iş dolayısıyla doğan
tehlikelere karşı korunmasını anlatır. "Geniş anlamda" işçi sağlığı ve
güvenliği ise, sadece işyerinden değil işyeri dışından da olsa işçinin
sağlık ve güvenliğini olumsuz etkileyebilecek risklere karşı önlem
almayı ifade etmektedir. Hatta artık sağlık ve güvenlik ihtiyacı ve
önlemlerinin işçiyle sınırlanmayıp tüm bağımlı çalışanları kapsar
tarzda ele alındığı ve bu yüzden de işçi sağlığı ve iş güvenliği yerine
"iş sağlığı ve iş güvenliği" deyimlerinin kullanılmaya başlandığı da
belirtilmelidir.(Akyiğit, 2001:1456)
Mesleki sağlık ve güvenlik
çalışmalarının amacı, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamak,
çalışanları çalışma onamından kaynaklanan sağlık ve güvenlik risklerine
karşı korumak, çal şanların sağlık, güvenliğini sağlamak ve
geliştirmektir.
Bu çalışmamamızın öncelikli hedefinin
iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu bağlamında “iş yeri sağlığı birimi
ve personelini” ulusal ve uluslar arası mevzuat çerçevesinde
incelemektir. Ağırlıklı olarak inceleyeceğimiz personeller iş yeri
hekimi ve iş yeri hemşiresidir. (uygulamada bazı yerlerde sağlık
memurları çalıştırılmaktadır.)
Dünya Sağlık Teşkilatı, iş kazasını
önceden planlanmamış, çoğu kez kişisel yaralanmalara, makinaların araç
ve gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan
bir olay, Uluslararası Çalışma Teşkilatı ise; iş kazasını belirli bir
zarar yada yaralanmaya neden olan, beklenmeyen, önceden planlanmayan bir
olay olarak tanımlamıştır (Kuru,1998:249).
Her iki tanımda da iş kazası,
beklenmeyen, istenmeyen ve planlanmayan sonuçta insan veya eşyaya zarar
veren bir olay olarak belirtilmiştir. Mevzuatımızda ise “iş kazası ve
meslek hastalığı” 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda yer almaktadır.
Bu Kanunun 11. maddesinde; İş Kazası,
·
Sigortalının işyerinde
bulunduğu sırada,
·
işveren tarafından
yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
·
Sigortalının, işveren
tarafından görev ile başka yere gönderilmesi yüzünden ……....asıl
işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
·
Emzikli kadın
sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
·
Sigortalıların, işverence
sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp
getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen ve sonradan
bedence veya ruhça arızaya uğratan olay,
Meslek Hastalığı
ise; "Sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir
sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli
hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir" olarak tanımlanmaktadır.
Uluslararası Çalışma Teşkilatı yayınlarında, dünyada her yıl 1.2 milyon
insanın iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybederken,1
60 milyon çalışanın ise iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla
yaralandığı ve hastalandığı belirtilmektedir. Yine aynı kaynaklar
endüstrileşmiş ülkelerde iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam
maliyetinin bu ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılalarının % 1'i ile % 3' ü
arasında değiştiği belirtilmektedir. Bu maliyet özellikle kalkınmakta
olan ülkelerin göz ardı edemeyeceği kadar ağır bir maliyettir. Güvenli
çalışmanın sağlanması, çalışanların sürdürülebilir bir refah seviyesine
ulaşabilmeleri için ülkelerin çözmek zorunda oldukları sorunların
başında iş sağlığı ve güvenliği gelmektedir (Mert; 2003:1).
İş sağlığı ve
güvenliğinin. toplumsal. teknolojik ve bilimsel gelişmeler bağlamında
dört temel ilkesi olduğunu söyleyebiliriz (Süzek,1985:72 ve
Kuru,1998:250). Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
1.
Çalışanın sağlık yönünden
değerlendirilmesi,
2.
Olumlu çalışma düzeni,
3.
Sağlıklı çalışma ortamı,
4.
Güvenli çalışma ortamı.
Yukarda belirtilen ilkeleri özetle
değerlendirelim; Çalışma yasma gelmiş tüm bireylerin istihdamı yani tam
istihdam amaçtır. İstihdamda iş kapasitesine göre bireyin ise
yöneltilmesi ve yerleştirilmesi önemlidir. İş kapasitesini bedensel,
zihinsel ve ruhsal güç ve yetenek olarak tanımlayabiliriz. İş kapasitesi
genetik özellikler doğum öncesi, doğum sırası ve yetişme çağındaki
bakım, beslenme, eğitim ve benzeri çevresel koşullara bağlıdır. Çalışma
yaşındaki bireyleri iki büyük grupta değerlendirebiliriz,
a) Sakatlar,
b) Sağlamlar.
Sakatların özel
bir grup olduğunu düşünerek, sağlamlarla ilgili ise yöneltme ve
yerleştirmeyi sağlık açısından değerlendirdiğimizde, işin niteliği, yaş
ve cinsiyet öncelikle ele alınmalıdır, ikinci aşama işe giriş, sağlık
muayeneleri ve üçüncü aşama da işin devamı sırasında yapılması gereken
periyodik sağlık muayeneleridir İkinci ilkemizi teşkil eden olumlu
çalışma düzenini belirleyen unsurlar, ücret, iş güvencesi, çalışma
süresi, istirahat aralıkları ve izinler gibi işçilerin sağlık ve
güvenliğini ilk bakışta doğrudan ilgilendirmediği düşünülen unsurlardır.
Üçüncü ilke olan sağlıklı çalışma
ortamı, sağlık sakıncaları en aza indirilmiş bir 'işyeri olarak da
belirtilebilir. Sağlık sakıncaları üretim teknolojisinin değişimine
bağlı olarak değişiklik gösterir. Farklı iş kollarındaki farklı
teknolojiler sağlıklı işyeri tanımını güçleştirmektedir. Genel olarak
sağlık sakıncası yaratacak etmenler;
1-Fiziksel etmenler,
2-Kimyasal etmenler,
3-Biyolojik etmenler,
4-Psiko-sosyal etmenler,
5-Ergonomik etmenler, olarak
sıralanabilir.
Dördüncü ve son ilke iş sağlığı ve
güvenliği ilkesi ise güvenli çalışma ortamıdır.Bu ilkenin en kısa
anlatımı iş kazasını oluşturan tehlikeli davranış ve tehlikeli durumdan
birisinin ortadan kaldırılması suretiyle iş kazalarının önlenmesidir.
Tehlikeli durumun önlenmesi sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması
ile sağlanabilir. Bunun da teknik anlamda ilk adımı işyerlerinin
kurulması aşamasında alınması gereken Kurma izni ve işletmeye geçilmesi
durumunda alınması gereken işletme belgesidir.
Çalışma
aktivitesi ilk insanla başlamış olduğundan, onu korumaya yönelik
tedbirlerin alınmasını da insanlık tarihi kadar geriye götürebilmek
mümkündür. Başlangıca ilişkin ilk yazılı bulgulara dayalı kaynaklara
göre, M.Ö 370 yıllarındaki Hipoktrat’ın kurşunun zararlı etkilerini
ortaya koyduğu çalışmasına dayandırılabileceği gibi, daha yaygın kabul
gören diğer bir yaklaşım olan 16. ve 17. yüzyıllarda (1633-1714) İtalyan
Bernardino Ramazzini’nin iş sağlığına ilişkin bilimsel çalışmaları da
sayılabilir (Alper, 1992: 84). Yazılı belgelere dayandırarak işçi
sağlığı ve iş güvenliğini korumak için alınan önlemler ne kadar eskiye
dayandırılsa bile temelde, bu konuya yönelik çalışmaların toplum
yaşantısında sanayi devrimi süreci ile birlikte artarak önem kazandığı
belirtilebilir.(Gerek, 1998:3)
İş sağlığı ve güvenliği kavramı önemi
bir toplumsal sorun olarak ilk kez gündeme Sanayi Devrimi sonrasında
gelmiştir. 18. yüzyılın ikinci yansından sonra Avrupa'da ortaya bilimsel
ve teknolojik gelişmeler ki bunlardan en önemlisi buhar gücünün
makinaya uygulanmasıdır, sanayide yeni üretim yöntemlerine geçilmesi
sonucunu doğurmuştur. Sanayi Devrimi olarak tanımlanan bu olay
toplumların sosyal, ekonomik ve siyasal yapılarında değişikliklere
neden olmuştur. Bu dönemde çalışanlar özellikle kadın ve çocuklar son
derecede olumsuz koşullarda çalışmak zorunda kalmışlardır. Maden
ocaklarında ve dokuma atölyelerinde çalışan çocukların ve kadınların
maruz kaldıkları iş kazaları ve meslek hastalıkları sonuç olarak
Devletin önce çocuk ve kadınlar, daha sonra tüm çalışanları kapsayacak
koruyucu önlemleri almak suretiyle çalışma hayatına müdahale etmesine
neden olmuştur (Yılmaz, 2003: 4-5)
Öncelikle Devlet gerekli yasal
düzenlemeleri hazırlayarak yürürlüğe koymuştur. Mevzuat yapma ile
başlayan bu süreç zaman içerisinde denetim ve teşkilatlanmayı da
beraberinde getirmiştir.İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ilk yasal
düzenlemeler 1802 Yılında İngiltere'de çocuk işçiler için yapılmıştır.
Çok dar kapsamlı olan bu ilk-yasadan sonra biraz daha geniş kapsamlı
ikinci yasal düzenlemesi 1819 Yılında yapılmıştır. Söz konusu bu
dar kapsamlı yasaların hazırlanması ve yürürlüğe konulması
çalışma hayatında uygulamaya geçmek için yeterli olmamıştır. Böylece iş
sağlığı ve güvenliği konusunda denetim olgusu gündeme gelmiştir.
Nitekim 1833 yılında çalışanları koruyucu yasa hükümlerinin
uygulanmasını saptamak üzere il kez resmi bir iş denetim teşkilatının
oluşturulmanı öngören yasal düzenleme yürürlüğe girmiştir
(Kuru,1998:250-51)
İş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel
gelişimi içinde çalışma hayatinin değişmez üçlüsü Devlet, işçi ve
işveren kesimi birbirinden ayrı, ancak birbirini tamamlayan görevleri
üstlenmişlerdir. Genelde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olarak Devlet
mevzuat yapma, teşkilatlanma ve denetim, işveren önlem alma ve eğitim,
işçi ise alınan önlemlere uyma ile yükümlü kılınmıştır.
İş sağlığı ve güvenliğini ülkemizdeki
başlangıç ve gelişimi incelendiğinde Osmanlı imparatorluğu döneminde
1865 tarihli Dilaver Paşa Nizamnamesi ile l869 tarihli Maadin
Nizamnamesi’nden başka herhangi bir düzenleme görülmemektedir.
Cumhuriyet döneminden hemen evvel 1921 tarihli 151 sayılı Ereğli Havzai
Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanunla başlayan iş
sağlığı güvenliği mevzuatımızda Cumhuriyet döneminde 1926 tarihli
Borçlar Kanunu, 1930 tarihli Belediye Kanunu, 1936 tarihli Umumi
Hıfzıssıhha kanunu (173-180.maddeler) ile 1936 tarihli 3008 Sayılı ve
1971 tarihli 1475 İş Kanunlarının önemli bir yeri bulunmaktadır.
(Akyiğit, 2001:1455-1456)
2- ULUSAL
MEVZUAT AÇISINDAN İŞ YERİ HEKİMLİĞİ VE İŞ YERİ HEMŞİRELİĞİ
Yürürlükten
kaldırılmış 1475 Sayılı İş Kanununun 76’ncı maddesi ve bu madde uyarınca
çıkarılan tüzük hükümleri çerçevesinde sanayiden sayılan ve devamlı
olarak en az 50 işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin
yapıldığı ve işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları
oluşturulmalıdır. Bu kurulların kimlerden oluşacağı çalışmaların ne
şekilde yapacağı hususları İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulları
Hakkında Tüzükte ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Anılan tüzüğe göre iş
yeri hekimleri kurul daimi üyeleridir.
Ülkemizde işyerlerinin çalıştırılan işçi sayısına bağlı pek çok yasal
zorunluluğu bulunmaktadır. Bunlardan biri de 1593 sayılı Umumi
Hıfzısıhha Kanunu’nun 180., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün
91.maddesi ve SSK Kanununun 114’üncü maddesi uyarınca sürekli olarak 50
ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerine yönelik kabul edilen işyeri
hekimi istihdamı zorunluluğudur.
Yeni
çıkartılan 4857 sayılı İş kanununa göre iş yeri hekimliğiyle ilgili
düzenleme 81. madde de düzenlenmiştir: Madde 81. Devamlı
olarak en az elli işçi çalıştıran işverenler, Sosyal Sigortalar
Kurumunca sağlanan tedavi hizmetleri dışında kalan, işçilerin sağlık
durumunun ve alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin
sağlanması, ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık hizmetlerini
yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre
bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık
birimi oluşturmakla yükümlüdür. İşyeri hekimlerinin nitelikleri, sayısı,
işe alınmaları, görev, yetki ve sorumlulukları, eğitimleri, çalışma
şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri ile işyeri sağlık birimleri,
Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşü alınarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikte
düzenlenir.
Yasada
geçen “devamlı olarak en az elli işçi çalışma” ifadesinde geçen işçi
ibaresinden ister belirsiz süreli akidle olsun, ister fiilen çalışma,
ister izin vs. gibi nedenlerle çalışmıyor olsun, işyerine hizmet
sözleşmesiyle bağlı işçiler kastedilmektedir. Dolayısıyla çırak/stajyer
vs.nin bu sayıya katılması anlamsızdır. Ancak bu şartları taşıyan
işyerinde istenen şey, oraya bağlı bir işçi sıfatıyla hekim istihdamı
değil, işçilerin sağlık kontrol ve denetimi ve muayenesinin
yaptırılmasıdır. Bunun, hekimin muayenehanesine gitmek yoluyla
sağlanması gibi eser sözleşmesiyle hekim hizmeti temini yöntemiyle
gerçekleştirilmesi de mümkündür (Akyiğit,2001:1460) düşüncesi
işverenlerin uygulamak istemeyecekleri unsurlar taşımaktadır: İlk başta,
işçilerin ulaşımı ve işçilerin muayene sırasında geçirecekleri vaktin
hangi çalışma saatleri içinde sayılıp sayılmayacağı tartışılır hale
gelecektir. İkinci olarak işverenlere ekstra maddi bir yük getirilmiş
olacaktır.
İşçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin uygulanmasında önemli bir payı olan
“İşyeri Hekimliği”; gerek mevzuattaki düzenleme şekli gerekse uygulaması
bakımından pek çok hukuki sorunu bünyesinde barındırmakta ve bu nedenle
çalışma hayatında giderek daha geniş yer almaktadır. İşyeri hekimleri
10/06/2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci
maddesine dayanılarak çıkarılmış olan “İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri
Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
esasları doğrultusunda çalışmalarını yürütmektedirler.
Bu yönetmeliğe
göre İşverenler, elli ve daha fazla işçi çalıştırılan
işyerlerinde bir sağlık birimi kurmak zorundadırlar. İşverenler,
işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının tesis edilmesi,
sağlık ve güvenlik risklerinin önlenmesi ve koruyucu hizmetlerin
yürütülmesi için gerekli tedbirlerin belirlenmesi, bu tedbirlerin
uygulanması ve uygulamaların izlenmesi işlerini yürütmek üzere;
işyerinin risk grubuna ve işçi sayısına göre bir veya daha fazla işyeri
hekimi görevlendirmek ve bu görevlerin yapılması için gerekli yer,
donanım ve personeli temin etmekle yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde
görev yapan işyeri hekiminin adı, soyadı, adresi, çalışma saatleri ile
yetki ve sorumlulukları konusunda çalışanları bilgilendirmekle
yükümlüdürler. İşverenler, işyeri hekiminin görevini etkili bir şekilde
yürütebilmesi amacıyla gerekli planlama ve düzenlemeler yapmasına ve
mesleği ile ilgili gelişmeleri izlemesine imkan sağlar. İşyeri sağlık
hizmetlerinin yürütümünden işveren sorumludur.(Madde 5)
Yönetmelik yenilik
olarak özellikle ILO sözleşmelerinde ifade edilen iş yeri sağlık birimi
kavramından bahsetmektedir. Buna göre iş yeri sağlık birimi şöyle
düzenlenmiştir. Sağlık biriminde; en az bir işyeri hekimi ile birlikte
en az bir işyeri hemşiresi veya sağlık memuru görevlendirilmesi
zorunludur. Sağlık birimi, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin
yürütülebilmesine ve çalışacak personel sayısına yetecek büyüklükte,
kolay ulaşılabilir, tercihen tek katlı bir binada veya kurulacağı
binanın giriş katında olmalıdır. Sağlık birimi; en az bir muayene odası,
bir müdahale odası, bir yardımcı sağlık personeli odası ile bekleme
odasından oluşur. Sağlık biriminde yeterli aydınlatma, havalandırma,
ısıtma, soğuk ve sıcak su tesisatı bulunmalı, sağlık biriminin tabanı
kolay temizlenebilen ve yıkanabilen nitelikte olmalıdır. Nitelikleri
dolayısıyla devamlı çalışma yapılan işyerlerinde sağlık birimleri
çalışma süresince açık bulundurulur ve en az bir işyeri hemşiresi veya
sağlık memuru görevlendirilir. Normal çalışma süresi dışında kalan
vardiya çalışmalarında bu personelin sağlanamadığı hallerde, sağlık
biriminde ilkyardım kursu görmüş en az bir eleman görevlendirilir.(Madde
7)
Daha önce
uygulamada görülen ancak mevzuatta zikredilmeyen ortak sağlık birimi,
yönetmeliğin 17. maddesinde düzenlenmiştir: İşverenler, koruyucu ve acil
sağlık ve güvenlik hizmetlerini yürütmek üzere bir ortak sağlık birimi
kurabilir, kurulmuş olanlara ortak olabilirler. Ortak sağlık birimi aynı
işkolunda faaliyet gösteren işyerlerine hizmet vermek üzere
kurulabileceği gibi, küçük sanayi siteleri veya organize sanayi
bölgeleri gibi aynı alanda kurulmuş bulunan ve farklı işkollarında
faaliyet gösteren işyerlerine hizmet vermek üzere de kurulabilir.Ortak
sağlık biriminde çalışacak personel sayısı ve nitelikleri, hizmet
verilecek işyerlerinin yer aldığı risk grupları ve çalışanların toplam
sayısı dikkate alınarak bu Yönetmelikte belirtilen diğer kriterlere göre
tespit edilir. Ortak sağlık biriminin tüm giderleri hizmet alan
işverenler tarafından karşılanır.
İşyeri
hekiminin nitelikleri, görev, yetki ve sorumlulukları ile eğitimleri,
çalışma şartları ve görevlendirilmeleri yönetmelikte şöyle tanzim
edilmiştir:
İşyeri
hekiminin nitelikleri,
İşyeri hekimi olarak görevlendirilecek hekimlerin Bakanlıkça verilmiş
işyeri hekimliği sertifikasına sahip olmaları gerekir.(Madde18)
Sertifikalandırma, İşyeri
hekimliği sertifikası; İş müfettişliği yapmış veya üniversitelerden iş
sağlığı bilim doktorası veya bilim uzmanlığı almış, iş ve meslek
hastalıkları yan dal uzmanlığı veya işyeri hekimliği yan dal uzmanlığı
almış olan hekimlere istekleri halinde, Bakanlıkça düzenlenen işyeri
hekimliği sertifika eğitim programlarına katılan ve eğitim sonunda
düzenlenecek sınavda başarılı olan hekimlere, Bakanlıkça verilir.(Madde
19)
İşyeri hekimliği
sertifika eğitim programlarının hazırlanması, uygulanması, sınav
komisyonunun teşekkülü ve sınavın yapılış şekli ile ilgili usul ve
esaslar, İşyeri Hekimliği Eğitim Komisyonu tarafından belirlenir.
Eğitimin süresi, teorik ve pratik olarak 180 saatten az olmamalıdır.
Komisyon; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürünün başkanlığında, İş
Teftiş Kurulu Başkanlığından bir hekim iş müfettişi, İş Sağlığı ve
Güvenliği Merkezi Müdürlüğünden bir hekim, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi, Sosyal Sigortalar Kurumu
Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü, Türk Tabipler Birliğinden birer üye ile
Yükseköğretim Kurul Başkanlığı tarafından görevlendirilecek iş sağlığı
konusunda çalışmaları olan bir öğretim üyesinden oluşur. Komisyon
tarafından belirlenen sertifika eğitim programı ve sınavı, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafından
yürütülür. İşyeri hekimleri, Bakanlıkça belirli aralıklarla yenileme
eğitimlerine tabi tutulur. (Madde 20)
İşyeri
hekimlerinin hizmet süresi:
Madde 21 – İşyeri hekimleri, aşağıda belirtilen sürelerde görev
yaparlar. İşyeri hekimleri, bu Yönetmelikte belirtilen görevleri
eksiksiz olarak yerine getirmek için;
-
I inci Risk Grubunda yer
alan işyerlerine; ayda en az 1 iş günü,
-
II inci Risk Grubunda yer
alan işyerlerine; ayda en az 2 iş günü,
-
III üncü Risk Grubunda
yer alan işyerlerine; ayda en az 3 iş günü,
-
V üncü Risk Grubunda yer
alan işyerlerine; ayda en az 4 iş günü,
-
V inci Risk Grubunda yer
alan işyerlerine; ayda en az 5 iş günü, gitmek zorundadır.
İşe
giriş ve periyodik sağlık kontrolleri için çalışan başına yılda en az 30
dakika süre, yukarıda hesaplanan koruyucu hizmet süresine eklenir.
Ayrıca işyerinde tedavi hizmeti verilmesi durumunda, bu hizmet için
gerekli süre yukarıda belirtilen sürelerin dışında tutulur.
İşyerlerinin, iş sağlığı ve güvenliği açısından hangi risk grubuna
gireceği Sosyal Sigortalar Kurumu iş kazaları ve meslek hastalıkları
istatistikleri de göz önünde bulundurularak; İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürü başkanlığında, Sağlık Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığı, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ile en çok
üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonu, Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği ile Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğinden birer temsilcinin oluşturduğu bir komisyonun
görüşleri doğrultusunda her yıl Şubat ayında Bakanlıkça belirlenir.
İşyeri hekiminin görevleri
22.maddede uzun uzun
sayılmıştır: İşyeri hekimi iş sağlığı hizmetleri kapsamında aşağıdaki
görevleri yapmakla yükümlüdür:
-
Çalışanların işe giriş ve
periyodik muayenelerini Ek-5 de verilen örneğe uygun olarak yapar,
-
İşyerindeki iş sağlığı ve
güvenliği kuruluna katılarak çalışma ortamı ve çalışanların
sağlığının gözetimi ile ilgili gerekli açıklamalarda bulunur,
danışmanlık yapar ve kurulda alınan kararların uygulanmasını izler,
-
Özelliği olan
çalışanları; gebe ve emzikli kadınları, on sekiz yaşından küçükleri,
iki yaşından küçük çocuğu olan anneleri, meslek hastalığı veya
şüphesi tanısı alanları, kronik hastalığı olanları, malul ve
özürlüleri, alkolikleri, ilaç ve uyuşturucu bağımlılığı olanları,
birden fazla iş kazası geçirmiş olanları yakın takip ve koruma
altına alır,
-
Özürlülerin işe
alınmaları, işyerinde oluşan bir kaza ya da hastalık sonrasında
geçici ya da kalıcı iş göremezliği olanların işe başlamaları veya
eski hükümlülerin gerekli sağlık muayenelerini yaparak uygun işe
yerleştirilmeleri için rapor hazırlar,
-
Sağlık nedeniyle üç
haftadan uzun veya meslek hastalıkları veya iş kazaları nedeniyle
veya sık tekrarlanan işten uzaklaşmalarda, işe dönüş muayenesi
yapar,
-
Kronik hastalığı olanları
daha sık aralıklarla muayene eder, gerekli tetkikleri yaptırır ve
koruyucu önlemlerin alınması hususunda gerekli işlemleri yapar,
-
Gerekli laboratuvar
tetkikleri ve radyolojik muayeneleri yaptırır,
-
İşyerinde ilk yardım ve
kurtarma çalışmalarının organizasyonunu yapar, ilgili personelin
eğitimini sağlar ve acil tedavi hizmetlerini yürütür,
-
Bulaşıcı hastalıkların
kontrolünü sağlayarak yayılmasını önleme ve aşılama çalışmaları
yapar,
-
Kreş ve çocuk bakım yurdu
ile emzirme odalarının sağlık koşullarını kontrol eder, sağlık
koşullarına uygunluğunu sağlar, çocukların sağlık muayenelerini
yaparak kayıt altına alır,
-
Gebe ve emzikli
kadınların işyerindeki olası sağlık tehlikelerine karşı sağlığını
korur, geliştirir ve eğitimlerini sağlar,
-
İşyerinde kullanılan,
tüketilen maddeleri kontrol ve izlemek için aralıklı olarak inceleme
yaparak etmenleri belirler, değerlendirir ve kontrol önlemleri
geliştirir,
-
Çalışma ortamı gözetimi
ile ilgili olarak gerektiğinde ölçümler yapılmasını sağlayarak
alınan sonuçların çalışanlar yönünden değerlendirmesini yapar,
-
İşyerinin genel hijyen
koşullarını devamlı izleyerek ve denetleyerek işyerindeki bütün
birimlerin çalışanların sağlığını koruyup geliştirecek biçimde
düzenlenmesi, çalışana sağlıklı bir ortamda ve yürütülen işin
gerektirdiği kaloriyi karşılayacak nitelikte yemek sunulması, içme
suyu imkanı sağlanması, soyunma odaları, banyo, lavabo ve
tuvaletlerin bakımlı ve temiz olması ve genel temizlik donanımının
temin edilmesi ve sürdürülmesi için gereğini yerine getirir,
-
İş ve çalışanın uyumunu
sağlamak için çalışanların sağlığının, yapılan iş ve işlemler ile
çalışma ortamındaki çeşitli stres faktörlerinden olumsuz yönde
etkilenmesi olasılığına karşı inceleme ve araştırmalar yapar,
-
Meslek hastalığı veya
şüphesi tanısı alan çalışanların izleme ve kontrolünü yapar, SSK
Meslek Hastalıkları Hastaneleri ile sürekli işbirliği içinde
çalışır,
-
İşyerinde meslek
hastalığı veya meslek hastalığı şüphesi tanısı alanların çalıştığı
ortamda ve çalışanlarla ilgili inceleme yapar,
-
Herhangi bir hastalık
veya kaza ya da periyodik muayene sonrasında eski işinde çalışması
sakıncalı bulunan çalışanın, mevcut sağlık durumuna uygun bir işte
çalıştırılmasını sağlar,
-
İş kazasına uğrayan ya da
meslek hastalığına tutulan çalışanların rehabilitasyonu konusunda
işyerindeki ilgili birimlerle işbirliği içinde çalışır,
-
Eski hükümlü, malul ve
özürlülerin işlerine uyumlarını sağlar,
-
İşyeri yöneticilerine, iş
sağlığı ve iş güvenliği kurul üyelerine, çalışanlara ve
temsilcilerine genel sağlık konularında eğitim verir ve bu
eğitimlerin sürekliliğini sağlar,
-
Çalışanların, zamanlarını
etkin ve verimli biçimde değerlendirmeleri için eğitici, kültürel ve
sportif etkinliklerle zenginleştirilmiş dinlenme imkanı sağlayacak
çalışmalar yapar,
-
İşyerindeki sağlık
gözetimi ile ilgili çalışmaları kaydeder ve Ek-6da belirtilen örneğe
uygun yıllık çalışma raporu hazırlayarak iş sağlığı ve güvenliği
kuruluna gönderir.
I inci,
II inci ve III üncü Risk Gruplarında yer alan ve 1000 işçi çalıştırılan
işyerlerinde tam gün çalışacak bir işyeri hekimi görevlendirilir. 1000
kişiyi aşan hallerde bu Yönetmeliğin 21 inci maddesinde belirtilen
kriterlere uygun yeteri kadar hekim eklenir. IV üncü ve V inci Risk
Gruplarında yer alan ve 750 işçi çalıştırılan işyerlerinde tam gün
çalışacak bir işyeri hekimi görevlendirilir. 750 kişiyi aşan hallerde bu
Yönetmeliğin 21 inci maddesinde belirtilen kriterlere uygun yeteri kadar
hekim eklenir.(Madde 25)
3-
İŞYERI HEMŞİRESİ VE SAĞLIK MEMURUNUN NİTELİKLERİ, GÖREVLERİ, EĞİTIMLERİ
VE GÖREVLENDİRİLMELERİ
ILO’nun 112 sayılı tavsiye kararının
(İşyerlerindeki iş sağlığı
hizmetlerine ilişkin tavsiye kararı) 17. maddesinde iş sağlığı örgütüne
atanan hemşire kadrosunun, yetkili organca tanımlanan koşullara sahip
olması gerektiği ifade edilmektedir.
“İşyeri Sağlık
Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmeliğe” göre işyeri hemşiresi ve sağlık memurunun
nitelikleri: İşyeri hemşiresi veya sağlık memuru olarak
görevlendirileceklerin Bakanlıkça verilmiş işyeri hemşiresi veya sağlık
memuru sertifikasına sahip olmaları gerekir.
Sertifikalandırma
Madde 28 de şöyle düzenlenmiştir: İşyeri hemşiresi veya sağlık memuru
sertifikası,
-
Halk sağlığı alanında
lisansüstü eğitim almış hemşire veya sağlık memurlarına istekleri
halinde,
-
Bakanlıkça düzenlenen
işyeri hemşiresi veya sağlık memuru sertifika eğitim programlarına
katılan ve eğitim sonunda düzenlenecek sınavda başarılı olan
hemşirelik/sağlık memurluğu lisans programı veya hemşirelik/sağlık
yüksek okulu mezunlarına, Bakanlıkça verilir.
Madde 29
- İşyeri hemşiresi veya sağlık memuru sertifika eğitim programlarının
hazırlanması ve uygulanması ile ilgili usul ve esaslar, İşyeri Hemşiresi
veya Sağlık Memuru Eğitim Komisyonu tarafından belirlenir. Komisyon; İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürünün başkanlığında, İş Teftiş Kurulu
Başkanlığından bir hekim iş müfettişi, İş sağlığı ve Güvenliği
Merkezinden bir hekim veya hemşire, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi, Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık
İşleri Genel Müdürlüğü, Türk Hemşireler Derneği, Türk Hemşireler
Birliğinden birer üye, Yükseköğretim Kurul Başkanlığı tarafından
görevlendirilecek iş sağlığı konusunda çalışmaları olan bir öğretim
üyesinden oluşur. Komisyon yılda bir olağan olarak toplanır. Bakanlık
gerektiğinde Komisyonu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Toplantıların
gündemi üyelere toplantı tarihinden 15 gün önce bildirilir. Komisyonun
sekreterya işleri Genel Müdürlük tarafından yürütülür. Komisyon
tarafından belirlenen eğitim programı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim
ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafından yürütülür.
İşyeri hemşiresi ve sağlık memurunun görevleri
30. Madde de tanzim
edilmiştir.
-
İş sağlığı ve güvenliği
ile ilgili sorunların saptanmasında, önceliklerin belirlenmesinde ve
yapılacak çalışmalarda işyeri hekimine yardımcı olur,
-
Çalışanların özellikleri
ve sağlık düzeyleri ile ilgili veri toplar, kaydeder, sağlık ve
çalışma öykülerini işe giriş/periyodik muayene formuna yazar ve
işyeri hekimi tarafından yapılan fizik muayene sırasında hekime
yardımcı olur,
-
İşyerinde sağlık
taramaları yaparak şüpheli vakaları hekime sevk eder,
-
Gebe ve emzikli
kadınların izlenmesi, zararlı maddelerden korunması için çalışır;
çocuk bakım hizmetleri ile ilgili çalışmaların planlanması,
yürütülmesi ve kontrolüne katılır,
-
Çalışanların hastaneye
sevk işlemlerini sağlar, tedavisini izler ve rehabilitasyon
hizmetlerine katılır,
-
Yardımcı sağlık
hizmetlerinin planlanması, değerlendirilmesi, izlenmesi ve
yönlendirilmesinde işyeri hekiminin önerileri doğrultusunda çalışır
ve gerekli kayıtları tutar,
-
İlk yardım hizmetlerinin
organizasyonu ve yürütümünde işyeri hekimine yardımcı olur.
-
İşyerinde çalışanların
sağlık eğitiminde görev alır,
İşyeri hemşiresi veya sağlık memurunun görevlendirilmesi
Madde 31 – Sağlık biriminde
tam gün çalışacak en az bir işyeri hemşiresi veya sağlık memuru
görevlendirilir. Buna ilave olarak;
-
I inci, II inci ve III
üncü Risk Gruplarında yer alan ve 500 ve daha fazla işçi
çalıştırılan işyerlerinde her 500 işçi için tam gün çalışacak bir
işyeri hemşiresi veya sağlık memuru görevlendirilir.
-
IV üncü ve V inci Risk
Gruplarında yer alan ve 350 ve daha fazla işçi çalıştırılan
işyerlerinde her 350 işçi için tam gün çalışacak bir işyeri
hemşiresi veya sağlık memuru görevlendirilir.
4- İŞ
HEKIMLIĞI KONUSUNDA ILO DÜZENLEMELERİ
Uluslararası ve ulusal hukuk sistemleri
incelendiğinde, işyerlerinde oluşturulan sağlık birimleri ve bu
kapsamda görev alan işyeri hekimlerinin esas olarak işçilerin sağlığının
korunması temel amacına yönelik görevler üstlendikleri dikkati
çekmektedir. Bu görev, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda, çağdaş iş
hukukunda egemen olan “önleyici” yada "koruyucu” anlayışla
uyum içinde bulunmaktadır. Ancak bu koruma işlevinin, günümüzde daha
geniş bir anlam kazanarak, işyerinde işçilerin sağlık ve güvenliklerinin
iyileştirilmesini de kavradığı unutulmamalıdır.(Güzel,2003:30)
ILO'nun 1953
tarihli ve 97 sayılı Tavsiyesi, işyerinde işçilerin sağlığını tehdit
eden risklere karşı koruma önlemlerinin, özel risk taşıyan işlerde
çalışan işçilerin doktor muayenesine tabi tutulmasını, meslek
hastalıklarının neler olduğu, ilk tedavi ve ilk yardım konularında
düzenlemeler içermekteydi. Bu tavsiye, işçilerin sağlığının korunması
konusunda bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü, bazı maddelerin
kullanılmasının idari açıdan yasaklanması aşamasından, denetim ve uygun
önleyici tedbirlerin alınması anlayışına geçilmesini sağlamıştır. ILO bu
tavsiyeyi kabul ettiği sırada, genel konferans özel bir kararla üye
devletlerden, olabildiğince kısa bir süre içinde uzman işyeri
hekimlerinin yetiştirilmesini ve işyerlerinde sağlık birimlerinin
organizasyonunun oluşturulmasını istemekteydi (Valticos,373 aktaran
Güzel, 2003:26-27)
ILO'nun 1959 tarihli ve 112 sayılı
Tavsiyesi, uluslararası planda ilk kez ve kapsamlı bir biçimde işyeri
hekimliği konusunda ayrıntılı düzenlemelerin yer aldığı önemli bir belge
olmuştur. "Tanım" başlığını taşıyan ilk bölümde, "işyeri hekimliği
birimi(servisi)" kavramı, işyerinde ya da işyeri civarında oluşturulan
ve işçileri, yaptıkları işten veya iş koşullarından kaynaklanan sağlıkla
ilgili tehlikelerden korumak yanında, işçilerin işe fiziksel ve ruhsal
uyumlarını, işi işçilere uyumlu kılmak ve işçilerin yetenekli oldukları
işte çalıştırılmalarını sağlamak, işçilerin en üst derecede fiziki ve
ruhsal rahatlıklarını sağlamak olarak ifade edilmiştir. Tavsiye'nin 3.
maddesinde, işyeri hekimliği organizasyonun, bir işletmeye özgü veya
belirli sayıdaki işletme için ortak olarak oluşturulabileceği
öngörülmektedir. IV. Bölümde ise işyeri hekimlerinin görevlerinin esas
olarak koruyucu (önleyici) olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, işyeri
hekimliği birimlerinin, işyerindeki işçi sağlığı ile ilgili diğer
birimlerle işbirliği içinde işçi sağlığı, güvenliği, rahatlığı
konularında çeşitli denetlemeler, araştırmalar ve istatistikler yapması,
ilk yardım personelini denetlemesi ve eğitmesi, deontolojik açıdan
analizlerde bulunarak işveren ve işçilere tavsiyelerde bulunması da
öngörülmüştür. İşyeri hekimleri, işçilerin işe alınması veya daha sonra
periyodik muayene sırasında her işçi için sağlık durumu ile ilgili
bilgileri içeren, her muayenede güncelleştirilen ve gizli tutulan bir
dosya hazırlayacaklardır. Tavsiye'de, işyeri hekimlerinin tıbbi
deontolojik açıdan işçi ve işverenlere karşı bağımsızlıklarının
korunması amacıyla her üye devletin iç hukukunda gerekli önlemleri
alması gerektiği hususu üzerinde de durulmuştur. İşyeri sağlık
birimlerinin organizasyon ve çalışmaları ile ilgili mali yükümlülükler
işçilere yansıtılamaz (Tuncay, 2002, 81).
ILO, belirtilen ilkeler doğrultusunda
1981 yılında. " İşçi Sağlığı ve Güvenliği” başlıklı 155 sayılı
Sözleşmeyi kabul etmiştir. Bu Sözleşmede üye devletlerin; çalışma
ortamı, işçilerin güvenliği ve sağlığı konularında, sürekli
güncelleştirilen ve birbiriyle uyumlu ulusal bir politika belirlemeleri
gerektiği vurgulanmaktadır. Söz konusu bu politika, işe bağlı kazalara
ve sağlık sorunlarına karşı işçileri korumak; iş ortamına bağlı
riskleri, akılcı ve gerçekleştirilebildiği ölçüde asgari düzeye
indirmeyi hedeflemelidir (Tuncay, 2002, 81).
İşyeri hekimliği ile ilgili olarak 112
sayılı Tavsiyede belirlenmiş temel esaslar 1985 yılında kabul edilen 161
sayılı Sözleşmenin metnine yansımıştır. Bu sözleşmede de, işyerinde
işyeri hekimliği biriminin oluşturulması öngörüldükten sonra, anılan bu
birimin tamamen koruyucu nitelikte görev yapmak üzere, işçilerin
işleriyle ilgili olarak en üst düzeyde beden ve ruh sağlığı içinde
olması amacıyla, işyeri ortamının sağlıklı bir duruma getirilmesini
sağlayıcı önlemler ile işçilerin beden ve ruh sağlıklarının dikkate
alınarak işin işçilerin kapasitesine uyumlu hale getirilmesi konularında
işverene, işçilere ve işyerindeki temsilcilerine tavsiyelerde
bulunmaktır. Aynı yıl, Sözleşmenin uygulanma esaslarını belirlemek
amacıyla 171 sayılı Tavsiye kabul edilmiştir. (Güzel, 2003:28)
ILO'nun " İşyerinde Sağlık
Hizmetleri' başlıklı 161 sayılı Sözleşmesi, 1. paragrafında,
işyerinde sağlık hizmetlerinin esas olarak önleyici (koruyucu) işleve
sahip olduğu ve bu konularda işverene, işçilere ve işçi temsilcilerine,
işle bağlantılı olarak optimal düzeyde beden ve ruh sağlığı düzeyini
korumak amacıyla sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı için gerekli
önlemler; işçilerin beden ve ruh sağlıkları dikkate alınarak işin
işçilerin kapasitelerine uyumlu kılınması konularında tavsiyelerde
bulunmakla görevli oldukları vurgulanmıştır. Sözleşmenin 5.
paragrafında işyeri sağlık birimlerinin şu görevleri yerine
getirecekleri açıklanmıştır: işyerinde işçilerin sağlığını olumsuz yönde
etkileyecek riskleri belirlemek; işçilerin sağlığını etkileyecek işyeri
ortamı faktörlerim gözetlemek, işin organizasyonu konusunda önerilerde
bulunmak, sağlık, güvenlik ve iş hijyeni, ergonomi ve bireysel ve toplu
koruma araçları konularında bilgilendirmek; işle bağlantılı olarak
işçilerin sağlıklarım gözetleme; işi işçilere uyumlu hale getirmeyi
sağlamak, yeniden mesleki eğitim önlemlerine katkıda bulunmak; ilk
yardım ve acil tedavi hizmetlerini organize etmek, iş kazaları ile
meslek hastalıklarının analizine katılmak.(Güzel, 2003:30 ve Tuncay,
2002:84)
ILO’nun 161 sayılı İşyerinde Sağlık
Organizasyonu Sözleşmesinin 10.maddesine göre, işçi sağlığı konusunda
hizmet veren personel; işverene, işçilere ve işçi temsilcilerine karşı,
5.maddede belirtilen tıbbi görevleri sırasında tam bir bağımsızlık
içinde olmalıdır. 112 sayılı tavsiyenin 15. paragrafına göre de, iş yeri
hekimi, işçilere ve işverenlere karşı, teknik ve moral açıdan tam bir
bağımsızlık içinde olmalıdır. Bu bağımsızlığı sağlamak amacıyla, ulusal
mevzuat, işyeri hekiminin işe alınmasını ve işten çıkarılmasını özel
statüye kavuşturmalıdır.(Güzel, 2003:54)
5- İŞ HEKİMLİĞİ
KONUSUNDA AVRUPA BİRLİĞİ DİREKTİFLERİ
Avrupa Birliği'nin 89/391 sayılı
Çerçeve Yönergesi, ILO normlarındaki çağdaş yaklaşım ve anlayışı daha da
pekiştirmektedir. Gerçekten, Yönergenin Başlangıç metnine göre, daha
iyi bir koruma düzeyi sağlamak amacıyla işçilerin sağlığı ve güvenliği
konularında önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması
kaçınılmazdır. Yönergenin 1.maddesinde de bu yönergenin işçilerin
işyerinde sağlık ve güvenliklerinin iyileştirilmesine yönelik önlemleri
belirleme amacına yönelik olduğu ve bu çerçevede mesleki risklerin
önlenmesi, işçi sağlığı ve güvenliğinin korunması, risk ve kaza
faktörlerinin ortadan kaldırılması bu amaçla da, bilgilendirme, dengeli
bir katılım ve nihayet işçilerin ve temsilcilerinin bu konularda
eğitilmesi gereği vurgulanmıştır. Yönergenin 5 ve 6. maddeleri de
belirtilen koruyucu önlemlerin alınmasını işverenler için bir yükümlülük
olarak öngörmektedirler.(Avrupa İş Hekimliği, 2002:11)
6. Avrupa
Birliği Ülkelerinden Almanya’nın İş Kanununda İşyeri Sağlık Birimi Ve İş
Yeri Hekimi
İş hukuklarını
Avrupa Birliği'nin 89/ 391 sayılı Yönergesi ile uyumlu kılan AB'ye üye
devletler işyeri sağlık hizmetleri ve işyeri hekimlerinin görevleri
konusunda benzer ilke ve esaslara yer vermişlerdir. Böylece, üzerinde
durduğumuz konuda Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin iç hukukları arasında
belirli bir uyum sağlanmış bulunmaktadır. Aynı uyumun, Birliğe tam üye
olacak ülkeler ve bu arada Türk hukuku açısından da önem taşıdığı kuşku
dışıdır. Çeşitli ülkelerin hukuk sistemleri incelendiğinde, işçilerin
sağlığının korunması temel amacı çerçevesinde, işverenlerin işyerlerinde
bir sağlık birimi oluşturmaları ve bu kapsamda işyeri hekimi istihdam
etmek zorunda olduğu görülür.
Almanya'da 12
Aralık 1973 İş güvenliğine ilişkin yasa, tüm işletmelerde işyeri
hekiminin atanmasını zorunlu kılmıştır. Alman hukukunda 1973 tarihli
Yasanın §3 hükmüne göre işyeri hekimleri işçilerin sağlığını koruma
temel görevini yerine getirirler. Bu kapsamda; iş sağlığı, ilk yardım ve
işyeri hekimliği alanında işverene önerilerde bulunma görevlerini de
yerine getirirler (Tuncay.2002, 84).
Alman hukukunda,
1973 tarihli Yasa, tüm işyerlerinde işverenlerin işyeri hekimi
istihdamını zorunlu kılmıştır. İşverenler, işyeri düzeyinde bağımsız bir
işyeri sağlık birimi oluşturabilecekleri gibi, " İşletmelerarası
Ortak Sağlık Birimi" bünyesinde görev yapan işyeri hekimlerinden de
yararlanabilirler. 1973 tarihli Yasaya göre, bu ortak sağlık
birimlerince istihdam edilen işyeri hekimlerinin hizmetlerinden
yararlanan işverenler, doğrudan işyeri hekimi istihdam yükümlülüğünü
yerine getirmiş sayılırlar. Uygulamada, büyük işletmeler kendi
bünyelerinde bağımsız bir sağlık birimi oluşturmakta, küçük ölçekli
işletmeler ise ortak sağlık birimlerince istihdam edilen işyeri
hekimlerinden hizmet almayı tercih etmektedirler. İşletmeler arası ortak
sağlık birimleri, genellikle kar amacı gütmeyen dernek biçiminde
örgütlenmişlerdir. (Güzel, 2003:33)
Almanya'da 1973
tarihli Yasa. işyeri hekimliği konusunda ikili bir model öngörmüştür.
İlk modelde işyeri hekimliğinde uzman hekimlerin istihdamı söz
konusudur. İşyeri hekimliği uzmanlık diploması, altı yıl süren tıp
doktorası eğitiminden sonra 4 yıllık eğitim sonucunda elde edilir.
Bunun, 24 aylık bölümünün 12 ayı hastanede olmak üzere ek bir dahiliye
formasyonunu, eğitimin 21 ay süren bölümü işyeri hekimliği alanında
staja ayrılmıştır. Üç aylık eğitim ise işyeri hekimliği alanındaki
teorik eğitimi kapsar. İkinci model çerçevesinde iş hekimliği uzmanlık
diploması olmadan bir işletmede hekim olarak görev almak isteyenler yer
alır. Bunlar tıpta doktorluk eğitiminden sonra üç yıllık eğitime tabi
tutulurlar. Söz konuşu tamamlayıcı eğitimin 24 aylık bölümü klinik
çalışmalarına, 9 aylık kısmı işyeri hekimliği konusunda eğitim verme
yetkisine sahip bir merkezde ve nihayet 3 aylık eğitim, işyeri hekimliği
konusunda teorik eğitimi içerir. (L'organisation de la medecine du
travail, Allemagne, aktaran Güzel:2003:38).
F. Almanya'da da
1973 tarihli yasa işletmenin niteliği, çalışan işçi sayışı ve
işletmenin organizasyonunun gerektirdiği ölçüde iş hekimi istihdamını
zorunlu kılmaktadır. İş hekiminin her işçi için ayıracağı "tıbbi zaman",
yılda 15 dakika ila 2 saat arasında değişmektedir. Büyük işletmeler,
genellikle "işletme düzeyinde bağımsız sağlık birimi" oluşturmaktadırlar
. Bu durumda, iş hekimi, işletmenin personeli olup, tam süreli olarak
çalışır. Diğer küçük işletmeler, "işletmeler arası iş hekimi
organizasyonuna" katılırlar. Bu takdirde, işverenin doğrudan doğruya iş
hekimi istihdamı artık zorunlu değildir. Küçük işyerleri, serbest hekim
olarak çalışan bir iş hekiminin hizmetlerinden de yararlanabilirler. Bu
olasılıkta uygulamada hekimler arasındaki rekabet nedeniyle çok düşük
ücretle hizmet sunma söz konuşu olmuştur. Bu nedenle, "Alman İş
Hekimleri Derneği"nin girişimiyle çok ciddi bir denetim mekanizması ve
kaliteli bir hizmet için bazı ölçütler oluşturulmuştur (Kaufmann/
Kessler/ A. Köhler,126 vd; L'organisation de la medecine du
travail, Allemagne, 1 aktaran, Güzel, 2003:42).
Almanya’da iş hekimi, işletmenin işçisi
ve dolayısıyla iş sözleşmesine göre tam veya kısmi süreli olarak
çalışan kimsedir. İşveren, iş hekimi ile iş sözleşmesinin bir türü olan
"hizmet sözleşmesi" de bağıtlayabilir. İşletmeler Ortak Sağlık Birimi
bünyesinde çalışan iş hekimi de, bu kuruma bir iş sözleşmesi ile
bağlıdır. Almanya’da 1973 tarihli Yasanın 9. maddesinin 3. fıkrasına
göre işyeri hekiminin işverence işe alınmasında ve işine son
verilmesinde işyeri temsilciliğinin (Betriebsrat) onayı gereklidir.
Alman hukukunda, 1973 tarihli Yasa, hukuki statüsü ne olursa olsun,
işyeri hekiminin doğrudan işverene bağlı olduğunu kabul etmektedir.
Çünkü işveren, işçilerin iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda bizzat
ve doğrudan sorumludur. Bununla birlikte, aynı yasaya göre işyeri
hekimi, teknik ve tıbbi açıdan işverene karşı tam bir bağımsızlık
içindedir. İşyeri hekimleri, hiçbir yerden talimat almaksızın, mesleki
bilgilerine göre görev yaparlar. Bunun gibi, işyeri hekimi mesleki
sırları saklama yükümlülüğü altındadır. Yasaya göre (1973), işyeri
hekimleri sadece kendi vicdanlarına göre hareket ederler ve tıbbi
sırları saklama konusundaki kurallara da uymak zorundadırlar
(L'Organisation de la medecine du travail,Allemagne, 2 aktaran Güzel,
2003:49)
Alman hukukunda, 1951 tarihli Feshe
karşı Koruma Yasası, tüm işçiler için öngördüğü genel feshe karşı
koruma hükümleri dışında, bazı kategori çalışanlar için özel koruma
hükümlerini de içermektedir. İşletme komiteleri üyeleri, personel
temsilcileri, çıraklar ve işyeri hekimleri bu kategori içinde yer
alırlar. Yasa, belirtilen kimseler için, haklı nedenler dışında, görev
süreleriyle sınırlı olarak bir tür işten çıkarma yasağı öngörmüştür
(Güzel, 2003:60)
7. TARAF OLAN
KURULUŞLARIN GÖRÜŞLERİ ( TTB VE TÜRK İŞVERENLER SENDİKASI)
İlgili kesimlerin meseleye bakış
açıları daha çok maddi boyutta yoğunlaşmaktadır. Türk İşverenler
Sendikası, işyeri hekimi için harcanılan eğitim giderlerinin
yüksekliğinden ve sözleşme yapma hürriyetinin sınırlandırılmasından
şikayet etmektedir. TTB (Türk Tabipler Birliği ise işverenlerin kanuni
sorumluluklardan kaçmak için çeşitli kanuni boşluklardan istifade
ettiğini, denetim eksikliğinin görülmesinden ve İş yeri hekimi atama ve
onaylama yetkilerinin sulandırıldığından bahsetmektedir. Şimdi ilgili
tarafların fikirlerini zikretmekte fayda vardır:
7.1. TTB’nin Uygulamaya ve Mevzuata
Yönelik Görüşleri
TTB’nin 19 KASIM
2003 tarihli basın açıklamasında "İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri
Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmeliği" ile ilgili düşünceleri şöylece özetlenmiştir.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından
hazırlanan "İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile
Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" taslağı meslektaşlarımız
arasında büyük bir hayal kırıklığı ve tepki yaratmıştır. Taslak bu
haliyle çağdaş normları yerine getirmekten uzak, alanın gereksinimi olan
öncelikleri kavramayan, hekim eğitimini ve hekimlik uygulamalarının
hassasiyetini önemsemeyen bir içerik ve yaklaşıma sahip olup, mevcut
durumu daha da kaotik hale sokacaktır. Taslak;
-
İşyeri hekimi olarak, Bakanlık
tarafından sertifikalandırılmış hekimleri kabul ediyor.
Böylece 1988 yılından bu yana TTB tarafından sertifika eğitimlerine
katılmış binlerce hekimin kazanımı olan sertifikaları yok sayıyor,
geçici bir maddeyle Bakanlık tarafından sertifika verilene kadar
sertifikasız çalışmaya izin veriyor. Böyle bir yaklaşım kabul
edilemez.
-
Hekimin çalışma saatlerini
belirlerken hekimlerin işyerlerinden uzaklaştırılacak bir düzenleme
ile işyeri hekimliği uygulamalarını işlevsiz hale getiriyor. Bu
yaklaşımın fiili sonucu olarak 7000 civarında işyeri hekiminin işini
kaybetmesi söz konusu olacak.
-
Anılan Yönetmelik işyeri hekiminin
görevlendirilmesini tamamen bakanlığın ilgili genel müdürlüğüne
bırakıyor. Oysa işyeri hekimliği uygulamaları bir çok AB ülkesinde
devlet dışı bağımsız ve tarafsız kurulların denetim ve koordinasyonu
ile takip edilmektedir. Bu yönetmelik ile TTB devre dışı
bırakılıyor, hekimler sadece Bakanlık ve işveren taraflarının
inisiyatifine terk ediliyor.
-
750’den daha az işçi çalıştıran
işyerleri için işçi sağlığı hizmetlerinin çeşitli kurum ve
kuruluşlardan alınabilmesine olanak tanıyarak hizmetin özel sektör
eliyle ihtiyaca yönelik değil, promosyona yönelik sunulmasına olanak
tanıyor.
Bu yönetmelik
sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Hazırlık
aşamasında gerek tarihsel birikimi, gerekse uzmanlık deneyimi açısından
işçi sağlığı alanında ciddi bir yere sahip olan örgütümüzün hiçbir
hassasiyetini taşımayan bu yönetmeliği derhal geri çekerek yeni bir
yönetmeliğin çıkarılması çalışmalarına katkı sağlamamızı ülkemize ve
toplumumuza bir hizmet olarak algılıyoruz.
7.2 Türk İşverenler Sendikasının
Görüşleri
İşçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinin uygulanmasında önemli bir payı olan “İşyeri Hekimliği”;
gerek mevzuattaki düzenleme şekli gerekse uygulaması bakımından pek çok
hukuki sorunu bünyesinde barındırmakta ve bu nedenle çalışma hayatında
giderek daha geniş yer almaktadır. Yeni yönetmelik çıkarılmadan önce
ilgili sendikanın görüşleri kendi ifadeleriyle şöyle aktarılmaktaydı
(Diğer başlığa kadar dile getirilen düşüncelerle ilgili değerlendirme
sonuç kısmında ayrıca tarafımızdan değerlendirilecektir.) :
“Kanuni
yetkilerini yerine getiren ve işçilerin sağlık durumlarının
denetlenmesi, ilk yardım, acil tedavi ve diğer koruyucu sağlık
hizmetlerinin düzenlenmesi amacıyla işyeri hekimi istihdam eden
işyerleri ciddi sıkıntılar yaşamakta ve Tabip Odalarının aşağıda
belirteceğimiz, haksız tutum ve davranışlarına maruz kalmaktadırlar.
Tabip
odaları; Sertifika vermeye yetkili makam konusunda açık bir hüküm
bulunmamasına rağmen; hekim bulundurma zorunluluğu olan işyerini
saptamakla, iş hekimliği sertifikasına sahip hekimlerin atanmalarına
izin vermekle ve iş hekimliği sertifika kurslarını düzenlemekle,
İşyerlerini kendi belirledikleri hekimle (genellikle tek bir hekim ismi
empoze etmek suretiyle) sözleşme yapmaya zorlamakla, İşyerlerine, kendi
hazırlamış oldukları hukuka aykırı birçok hüküm içeren “Tip Sözleşme”nin
imzalanmasını dayatmakla, İşyerlerini, birer yıllık sözleşme yapmaya
zorlamakla, Hizmet sözleşmelerinin her yıl Ocak ayında yenilenmesini
istemekle, Hizmet sözleşmelerinin feshinin, 3 ay önceden yazılı ve
gerekçeli olarak bildirilmesini zorunlu kılmakla ve kendilerinin kabulü
şartına bağlamak istemekle, İşyerini hizmet sözleşmesi feshedilen
hekimi, yeni hekim atanana kadar çalıştırmaya zorlamakla, Hizmet süresi
ne olursa olsun işyeri hekimine bir ay ücretli izin verilmesini
öngörmekle, Kendilerince her yıl Ocak ve Temmuz aylarında belirlenen
asgari ücret tarifelerinin hizmet sözleşmeleriyle çalışan hekimlere de
uygulanmasını zorunlu kılmakla,her konuda kendilerini tek yetkili
görmekte ve iş hukukunun temel prensiplerinden olan “iş akti yapma
serbestisi”ne aykırı uygulamalara gitmektedirler.
Diğer
taraftan Sosyal Sigortalar Kurumu, işyeri hekimine tanınacak Kurum adına
reçete yazma ve iki güne kadar istirahat verme yetkisi için hekimin
işyerinde çalışmasında sakınca olmadığına dair mahalli tabip odasınca
verilmiş “onay belgesi” aramaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu
yürürlüğe koyduğu genelgelerle sorunu çözmek yerine daha da karmaşık
hale getirmektedir.Yasaya ve hukuka uygunluğu tartışmalı olan söz konusu
genelgelere dayanarak Kurumca aranan “yerel tabip odası onay belgesi”
tabip odalarının işyerleri üzerindeki baskıcı tutumlarının artmasına
neden olmaktadır. Daha açık bir ifadeyle SSK’nın aradığı “onay
belgesi” bir meslek kuruluşu olan tabip odalarının kendilerini
Anayasa’nın dahi üstünde görmelerine kadar pek çok olumsuzluğa neden
olmaktadır.”
SONUÇ
“İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri
Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
isimli yönetmeliğin işyerlerini dört risk grubuna ayırması isabetli
olmuştur. Düzenlemenin böyle gerçekleştirilmesi özellikle tekstil
atölyeleri ve KOBİ mahiyetindeki iş yeri sahiplerinin yükünü
hafifletmiştir.
İşyeri hekimliği esas olarak koruyucu
mahiyette düzenlenmesi gereken kurumların başında gelmektedir. İşyeri
hekiminin öncelikli görevi sektörün özelliklerini göz önünde tutarak
koruyucu önlemler almak olmalıdır. Zaten bu özellik ILO sözleşme ve
tavsiyelerinde de zikredilmektedir. Teoride böyle hüsnü kabul gören
anlayış, uygulamada işverenlerin işçileri tedavi etmek ve iş
devamsızlığını en aza indirmek istekleriyle çatışmaya girmektedir.
İşverenler daha çok tedavi etmek amacıyla işyeri hekimi istihdam etmek
istemektedir.
Zikredilen yönetmelikle işyeri hekimi
eğitimi yetkisi TBB’nden alınmış ve Çalışma Bakanlığı bünyesinde kurulan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafına verilmiştir. Bu
uygulamanın çok isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Bu düşüncemizin birkaç
sebebi vardır: İlk olarak TTB’nin 16 yıllık deneyimi göz ardı edilmek
istenmektedir. İlk defa kurulacak olan sertifikalandırma merkezi sadece
Ankara da olması sebebiyle ve daha önceki sertifikaların 6 ay içinde
değiştirilmek zorunda kalınacak olması sebebiyle Ankara da mevcut olan
bürokratik yük daha çok artacak ve işyeri hekimi ve işveren daha çok
masraf yapmak zorunda kalacaktır. Sertifika programları, eğitimin süresi
ve içeriği Avrupa Ülkelerindeki uygulamalar ışığında eskiden olduğu gibi
tabip odalarına bırakılmalıdır.
İşverenlerin TTB’nin tek tip sözleşme
ve asgari ücret tarifelerine karşı geliştirdiği tezlerin bir kaçı
dışında doyurucu olmaktan uzaktır. Asgari ücret tarifelerine günlük
yaşamda çok sık karşılaşılmaktadır. Avukatlar, Noterler ve Dişçiler için
yapılan hizmetler karşılığı olarak asgari ücret tarifeleri çizelgeleri
mevcuttur. Yalnız tek tip sözleşmeyi dayatma anlayışının İş Hukukunun
temel ilkelerinden birisi olan sözleşme yapma serbestliğini ciddi manada
sınırlandırdığı kanaatini taşımaktayız. Nitekim mevcut tabipler birliği
dışında yeni ulusal bir tabipler birliğinin kurulması karşısında iş yeri
hekimlerinin hangi tabipler birliğinin tek tip sözleşmesinin nazara
alınması gerektiği ciddi bir sorun olacaktır.
Mesleğin icrası sırasında mesleki
bağımsızlığın ve tıbbi deontoloji tüzüğünün uygulanmasından dolayı
işverenin işyeri hekiminin iş akdini feshetmesi karşısında korunmasız
bırakılmaması gerekmektedir. Bu konuda çıkarılacak düzenlemelerde iş
güvencesinin sağlanması gerekmektedir.
Mevcut sorunların çözümü için işyeri
hekimliği düzenlemeleri kanunda etraflıca zikredilmeli ve yeni
getirilecek düzenlemelerin mevcut olanlarla tezat oluşturmamasına dikkat
edilmeli veya son getirilen düzenlemeler eski düzenlemelerin ilgili
maddelerini iptal edecek şekilde kaleme alınmasında büyük fayda
olacaktır.
Özellikle son yirmi yılını büyük
krizleri atlatmaya çalışmakla geçiren işverenlere maddi yük getirecek
düzenlemelerin çok iyi düşünülmesi gerekmektedir. Bu yükün azaltılması
adına işyeri hekimi istihdam eden iş yerlerinde uygulanan vergilerin
oranları ya düşürülmeli yada işçilerin SSK primlerinde belli bir indirim
sağlanmalıdır.
Türk mevzuatının
AB müktesebatıyla uyumlu hale getirilebilmesi için 1475 sayılı İş
Kanununun iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerinde değişiklikler
yapan bir Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmıştır. Bu Taslağa bağlı
olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından bir “Çerçeve
Tüzük” hazırlığı sürdürülmektedir. Çerçeve Tüzük, AB’nin 89/391 sayılı
Çerçeve Direktifi kapsamında bulunan 18 adet Direktif ile bu kapsamda
olmamakla birlikte AB müktesebatı içerisinde bulunan diğer 2 adet Tüzük
ve 18 adet Direktifi de dikkate alacak şekilde düzenlenmektedir. Halen
bu bağlamda, 25 adet yönetmeliğin hazırlık çalışmaları devam
etmektedir.(Katılım Ortaklığı Belgesi, 2003:297)
KAYNAKLAR
Akyiğit, Ercan.
(2001), İş Kanunu Şerhi, Seçkin
Yayınları,Ankara
Alper, Yusuf.
(1992), “Bazı Ülkelerde İşçi Sağlığı-İş
Güvenliği Uygulamaları ve Türkiye’deki Uygulama İle
Karşılaştırılması”, Sosyal Siyaset Konferansları 37-38’nci
Kitaplar, İstanbul Ünv. Yay., No:3662.
Avrupa İş Hekimliği:(2002)
Kapsam Ve Yeterlilikler, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Çevre Sağlık
Merkezi Bilthoven, Çeviri: Didem Gediz Gelegen, Ebru Saner Kaan ve Nalan
Özdemir), TTB Yayınları, 2002
Gerek, Nüvit.
(1988) Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Türk Ar. Eskişehir
Güzel, Ali.
(2003), Uluslararası Ve Ulusal Hukuk
Sisteminde İşyeri Hekimliği Sempozyumu, TTB Yayınları, Ankara.
Işıl, Bedri.
(1990), “Teknolojik Gelişmeler Açısından İş Sağlığı Ve Güvenliği”, İş
Sağlığı Ve Güvenliği Sempozyumu 4-10 Mayıs 1989, Ankara, s.509
Katılım Ortaklığı Belgesi,
(2003) Devlet Planlama Teşkilatı
Yayınları, Ankara.
Kuru, Onan. (1988),
TEİD (Türk Endüstri İlişkileri; 14-16
Ekim 3. Uluslar Arası Endüstri İlişkileri Kongresi Bildiriler Kitabı.
Mert, Vedat Reha,
(2002), İş Sağlığı Ve Güvenliği Hizmetlerinde Yeni Hedefler, İşveren
Dergisi Mayıs Sayısı (Tisk Yayınları), s.1
Süzek, Sarper,
(1985) İş Güvenliği Hukuku,
Ankara.
…….Tuncay,
Can. (2002), İşyeri
Hekimliğine Alternatif Model Uluslar Arası Uygulamalar, TİSK, İşyeri
Hekimliği İstihdamında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Semineri, 23
Mayıs
2002,
…….TTB’nin
19 KASIM 2003 Tarihli Basın
Açıklaması.
……Yılmaz, Gürbüz. (2003) İş
güvenliği, TMMOB, Makine Mühendisleri Odası Yayın No: MMO/2003/294/2
Ankara
Kanunlar
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu,
1475 Sayılı İş Kanunu,
1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu,
4857 Sayılı İş Kanunu,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulları
Hakkında Tüzük (1974/14765),
İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri
Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,
(10/06/2003 Tarih
ve 25134 Sayılı Resmi Gazete)
ULUSLARARASI MEVZUAT
ILO SÖZLEŞMELERİ
1981 Yılı 155 sayılı Sözleşme: "İşçi
Sağlığı ve Güvenliği”
1985 Yılı 161 Sayılı Sözleşme: “İş
Sağlığı Hizmetleri Sözleşmesi”
ILO TAVSİYELERİ
ILO'nun 1953 tarihli ve 97 sayılı
Tavsiyesi:
ILO'nun 1959 tarihli ve 112 sayılı
Tavsiyesi: İşyerlerindeki İş Sağlığı Hizmetleri
DİREKTİFLER
1989/391/EEC: Avrupa Topluluğu
Çerçeve Direktif
|