ENGELLİLERE
VERİLECEK
TEBLİĞ
ve İRŞAD HİZMETİ
M.Naci KULA*
ÖZET
Hastalık,
kaza,
doğal
afet
gibi bazı
sebeplere
bağlı
olarak
yaşanabi-
len
engellilik
hali, bireyin
yaşamında
istenmedik
ve
beklenmedik
bir durumdur.
Bununla birlikte.
engelli
birey,
içinde
bulunduğu
duru-
mu anlamak,
kavramak
ister
ve karşılaştığı
sorunlar
ile
de
baş
et-
meye
çalışır.
Engelli
birey
için
engellilik
halini makul
bir şekilde
an- lama ve
kabul
etmesinde,
sorunlarını aşmada
olumlu
katkıda
bulu-
nabilecek
kaynaklardan
biri de
din olabilir.Çünkü
din, bireyin
ken- dini
ve
dış
dünyasını
tanıma, anlama
ve buna
bağlı olarak
da
bir ya- şam
felsefesi
oluşturması
açısından
ona birtakım
bilgiler
sunar. Bu
nedenle
engelli
birey,
hem
dinin
olumlu
katkılarından
yararlanma
hem
de dinini
öğrenme
açısından kendisine
verilecek
tebliğ
ve irşad
hizmetlerinden
yararlanmak
isteyebilir.
Engelli
bireye
verilecek
tebliğ ve
irşad
hizmetlerinde
onun
psikolojisi
göz
önüne
alınmalı,
dini
so-
rumluluk
ve yükümlülüklerinin
neler
olduğu
öğretilmeli
ve
dini
teb- liğ
ve
irşad
faaliyetlerinde
engellinin
yararlanabileceği
yazılı ve
görsel
teknik imkanlar
da sunulmalıdır
ABSTRACT
THE
SERVİCE
OF TABLİG
AND IRSHAD
FOR DİSABLED PEOPLES
People
dıslıke
beıng
dısabled
resultıng
from
varıous
reasons
such
as ıllness,
accıdents,and
naturaldısasters.
ın
spıte
of
thıs,
dısabled
people
want
to
understand
hıs
sıtuatıon
and
strıve
to
handle
the
problems
they
encounter.
relıgıon
may
be
a
source
ın
helpıng
dısabled
person
to
evaluate
and
adjust
to
hıs
sıtuatıon
and
to
solve
the
resultıng
problems.
The
reason
ıs
that
relıgıon
provıdes
the
dısabled
person
some
ınformatıon
to
understand
hımself
and
hıs
envıronment,
and
consequently
to
form
an
helpful
lıfe
perspectıve.
therefore,
dısabled
person
may
wısh
to utılıze
the
tablıg
and ırshad servıces
to
benefıt
from
the contrıbutıons
of
the
relıgıon
as well
as learnıng
ıt.ın
provıdıng
tablıg
and ırshad
servıce
to
dıasbled
person,
hıs psycholgy
must
be
taken
ınto
consıderatıon
and
he
must
be tought
about
hıs relıgıous
responsıbılıtıes,
and
prınted
and vısual
technıques
should
be
used
ın
these
servıces.
Key
Words:
Disability,
tablıg and Irshad
*
Yrd.Doç.Dr.,
Gazi Ünv.
Çorum
İlahiyat
Fak. Din
Psikolojisi
Öğretim
Üyesi.
nkula@yahoo.com
Giriş
Sosyal
bir
varlık
olan
insan,
etkileme
ve
etkilenme
özelliğine
sa- hiptir.
Toplum
içinde
yaşamını
sürdürürken
birey,
çevresinden
etki-
lenmekte,
etrafında
meydana
gelen
olaylar
karşısında
kimi
zaman
sevinmekte
kimi
zaman
da üzülmektedir.
Bununla
birlikte
yaşadığı
ortamı
etkileyerek
değiştirmekte,
bozmakta,
tahrip
etmekte
veya
gü- zelleştirmekte
ve
imar
etmektedir.
Bu
etkileşim
süreci
içerisinde
in- sanın
davranışlarına
yön
veren,
anlam katan,
motive eden
veya
kont- rol
etmesine
yardımcı olan
beşeri
ve
beşer
üstü
birtakım
unsurlar
da bireyin
hayatında
yer
almaktadır.
Örf,
adetler,
kanunlar,
ideolojiler,
ahlak, din
vb.
sayesinde
birey
sosyal
ilişkilerini
düzenlemekte,
top-
lumsal görev
ve
sorumluluklarını
yerine
getirmeye
çalışmakta,
bu sayede
de
sosyal
uyumunu
gerçekleştirmektedir.
Birey,
kendisini
kuşatan
bu unsurların
olumlu katkılarıyla
çev-
resiyle
uyumlu bir
şekilde
günlük
yaşamını
sürdürebilmesi
için onla-
rı
iyi, doğru
bir
şekilde
tanıması,
anlaması
ve
yaşamında
uygulaması
gerekir.
İnsanın
yaşamında
önemli
bir rol
oynayan
dinin de
birey
ta- rafından
doğru
bir
şekilde
öğrenilip
yaşanması,
dinin olumlu
katkıla-
rını arttıracaktır.
Bundan
dolayıdır
ki dini
insanlara
ulaştırmak
vazi- fesi
olan
peygamberler1
Allah
tarafından
tebliğ
ve
irşad
vazifesiyle
görevlendirilmişler2 ve
bu
görevi
yerine
getirmek
için
birçok
sıkıntı
ve zorluklara
da
katlanmışlar,
her
şeye
rağmen
tebliğ
ve irşad
vazifesini
sürdürmüşlerdir.
Peygamberimiz
de kendisine
vahiy geldikten
sonra kendisinden
önceki
peygamberler
gibi
insanlara
dini
tebliğ
etmek
için biran
evvel
görevini
yerine
getirmesi
istenmiş
ve
“Ey
örtüsüne
bürü-
nen,
kalk ve
uyar ”3 buyrulmuştur.
Peygamberimiz
bu emir
üzerine
Mekke
halkını
Safa
tepesine
toplayarak
ilk
tebliğ
ve
irşad
görevine
başlamış,
daha sonra
şahıslarla
tek
tek
görüşerek
toplu
bir
şekilde
hitap
ederek,
çarşı,
pazar,
mabed
ve
meclisleri
dolaşarak
onları
İs- lam’a
davet
etmiştir.
Müslümanların
sayısı
çoğalıp
onlarla
görüşme
imkanı azalınca
hem
yeni
mü’minlerin dini
hayatıyla
ilgilenmek,
hem de
müslüman
olmayanları
islama davet
etmek
için birtakım
kişileri
görevlendirmeye
başlamıştır.4 Peygamberlerin
bizzat kendilerinin
yü-
rüttükleri,
daha sonra
da görevlendirdikleri
kişilerce
gerçekleştirilen
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
günümüze
kadar öncelikle
dini konularda
ih- tisas yapmış
alimler
başta
olmak
üzere
bilgi
sahibi
her
müslüman
tarafından
yürütülmüştür.
Günümüzde
ise
başta
müslümanların
1
“Biz
her
milletin
içinden
o
milleti
Allah’a
ibadete
davet
eden
Peygamberler
gönder-
dik”
(Nahl,
36)
ayetiyle
toplumları
Allah’ın
emirlerine
davet
eden
Peygamberler
gön- derildiği
ifade
edilmektedir.
2
“Bizim
görevimiz
açık
bir şekilde
Allah’ın
emirlerini
size
tebliğ
etmekten
başka
bir
şey
değildir,
dediler.”
(Yasin 17)
ayetiyle
peygamberlerin
görevleri
ifade
edilmiştir.
3
Müdessir,1-2
4
Süleyman
Uludağ,
İslamda
İrşad,s.16-17
dini
doğru
ve
güzel
bir
şekilde
öğrenip
yaşamaları,
müslüman
olma- yanlara
da dini
tebliğ
etmek
üzere
tebliğ
ve
irşad
hizmetleri
ilim a- damları,
din
görevlileri
ve
doğru
yeterli
bilgi
sahibi
her
müslüman
tarafından
da
gerçekleştirilmeye
çalışılmaktadır.
Toplumumuzda
her
müslümanın
dinini doğru
bir
şekilde
öğrenip
yaşaması
için daha
ge-
niş
kitlelere
ulaşacak
tarzda
camilerde
hutbe
ve
vaazlarla
halka
yö- nelik
konferans,
panel
ve
sempozyumlarla
da
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
sürdürülmekte,
çocuk,
genç,
yaşlı,
kadın,
erkek,
şehirli,
köylü,
en- gelli,
engelsiz
vatandaşlarımız
aydınlatılmaya
çalışılmaktadır.
1-Engelli
ve Tebliğ
İrşad
Hizmeti
Toplum
farklı
özelliklere
sahip
bireylerden
oluşur.
Farklı
yaş, kabiliyet
ve özelliklere
sahip kadın
ve
erkeklerin
oluşturduğu
toplum,
zengin
ve
çeşitli
bir
sosyal
yaşamı
bünyesinde
barındırır.
Bundan
dolayı
bireyler
arasındaki
farklılıklar
da insanların
birbirlerinden
ya- rarlanmalarına,
sosyal
dayanışmaya
ve
sosyal
rollerin
oluşmasına
neden
olmaktadır.
Ülkemizde
yaklaşık
olarak
8.5 milyon
civarında
bulunan
engelli-
lerin5
bireysel
farklılıkları
bazen
doğuştan
gelen
özelliklerle
– kalıtımsal
hastalıklar-
meydana
gelirken
bazen
de hastalık,
kaza, sa- vaş,
çevresel
imkansızlıklar
gibi nedenlerle
daha sonra ortaya
çıkar.
Engelliğe
neden
olan
bir
sebepten
dolayı
yaş,
cinsiyet,
sosyal
ve kültürel
faktörlere
bağlı olarak
oynanması
gereken
rollerin
yetersiz-
likten
dolayı yerine
getirilememesi
şeklinde
yaşanan
özür-engel
hali
6bireyin
yaşamında
istenmeyen
beklenmedik
bir durumdur.
Böyle
bir
durumla
karşılaşan
birey
ve ailesi
engel
haline
karşı
değişik
tepkiler-
de
bulunabilir.7 Özellikle
doğumla
ilgili
beklentinin
aksine
doğan ço- cuğun
özürlü
olması
aile
içinde
çok karmaşık
psikolojik
duyguların
yaşanmasına
neden
olabilir.
Yapılan
çalışmalarda
yaşanan
bu duy- guların
doğal
ve evrensel
olduğu
belirtilmektedir.
8
5
Aralık
2003
de
devlet
planlama
teşkilatı
koordinasyonluğunda
Devlet
İstatistik
Enstitüsü ve
Özürlüler
İdaresi
Başkanlığınca
yürütülen
Türkiye
özürlüler
araştırması
sonuçları
özürlülerden
sorumlu
devlet
bakanı
tarafından
açıklanmış
ve ülkemizde
toplam
8
milyon
431
bin
937
özürlü
olduğu
ve
bu
oranın
nüfusun
%
12.29
nu
oluşturduğu
belirtilmiştir.
Özürlülerin
%
1.25
ini
de
ortopedik,
binde
60’nı
görme,
binde
37’sini
işitme,
binde
38’ini
dil ve
konuşma,
binde
48’ini zihinsel
özür grupları
oluşturmaktadır.
(http:
sabah.com.tr/2003/12/03/god
122 html)
6
Yahya
Özsoy,Mehmet
Özyürek,
Süleyman
Eripek,
Özel
Eğitime
Muhtaç
Çocuklar,
Özel
Eğitime
Giriş,
s.5;
1. Özürlüler
Şurası,
s.74.
7
Engellilik
durumuyla
ilgili
ailelerin
tepkilerini
açıklayan
modeller,
aşama,
sürekli
üzüntü,kişisel
yapılanma
modeli
ve
çaresizlik,
güçsüzlük
ve anlamsızlık
modeli
ol- mak üzere
dört
kategoride
toplanabilir.
Bkz
Fusun
Akkök,
Bayan
Perşembeler,
s.17-18
8
Bkz.
Latife
Bıyıklı,
Bedensel
Özürlü
Çocukların
Benlik
Kavramı
(Aile
Kabul
Dü-
zeyleri
Açısından)
s.5
Çocuk
özürlü
olarak
dünyaya
gelmiş
veya
beklenmedik
bir
du- rumla
engellilik
haliyle
karşılaşmış
ise önce
şok yaşanır.
Bu
aşama- da
anne-baba
veya
özürlü
birey
inançsızlık
ve
çaresizlik
duyguları
içerisinde
olayı
bir
türlü
kabullenemez,
şaşırmış
bir
durumla
karşı
karşıya
kalır.
Şok halinin
akabinde çocukda
veya
yetişkinde
meyda-
na gelen
bu
farklılık
ve
yetersizliği
kabul
etmeyerek
uzmandan
uz- mana
dolaşma
ve
çare
arama
safhası
olan
red
duygusu
yaşanabilir.
Bunu
aşırı
üzüntü,
depresyon,
karşıt
duygular
yaşama,
suçluluk,
kızgınlık,
utanma,
sıkılma,
uzlaşma,
uyum,
yeniden
düzenleme
ve
kabul
aşamaları
izleyebilir.
Ulaşılması çok
güç olan,
fakat
engelli
bi- rey
üzerinde
en
olumlu
etkiyi
bırakan son
aşama
kabul
aşamasıdır.
Bu
aşamaya
gelen
anne-babalar
çocuklarını
olduğu
gibi
kabul
etme-
ye ve onları
ailenin bir ferdi
olarak görmeye
hazırdırlar.9
Aynı zamanda
bu
aşamayı
yaşayan aileler
ev
dışı
sosyal
etkinlik-
lerini
sürdürmekte
ve
normal
çocuklarının
ihtiyaçlarıyla
da
engelli
çocuğunun
ihtiyaçları
kadar
ilgilenebilmektedir.
Engelli
yetişkin
bi- rey
de kabul
aşamasında
kendini
olduğu
gibi
görme
ve
ev dışına
çı- karak
sosyal
yaşama
katılma
cesaretini
kendinde
daha
rahat hisse-
debilmekte
ve toplumsal
ilişkilerini
sürdürebilmektedir.10
Engelli
bireyin
bu
şekilde
yaşamını
sürdürebilmesinde,
kendi
durumunu
algılamasında
başta
ailesinin
ve
toplumun
tutum
ve davranışları
önemli
ölçüde
rol
oynar.
Olumlu
benlik
kavramı geliştirme
ve kendini
kabul düzeyinin
yüksek olması,
öncelikli
olarak bireyin
engel
durumuyla
ilgili sağlıklı
tutum
ve davranışlar
gerçekleştirebilmesiyle
mümkün
olabilecektir.
Bunun
için
de aile
ve toplumun
engelli
bireye
olumlu katkılarının
olması gerekir.
11
Engelli
birey
ve
ailesi
açısından
engel
durumunu
kabul
etme,
olumlu benlik
kavramı
oluşturma
ve
engel
durumundan
kaynakla-
nabilecek
sorunları
aşmada
olumlu
katkıda
bulunabilecek
kaynak-
lardan biri
de din
olabilir.
Çünkü
din
bireyin
kendini ve
dış
dünyası-
nı
tanıma, anlama
ve
buna
bağlı olarak
da bir
yaşam
felsefesi
oluş-
turması
açısından ona
birtakım bilgiler
sunar.12
Engelli
bireyin
de
engel
durumunu
anlama,
kavrama
ve
yaşa-
dıklarını
makul
bir
şekilde
anlamlandırmaya
çalışarak
engellilik
ha- lini
kabul
etmesine
katkı
sağlayacak
bir takım
bilgileri
elde
etmesin-
de
dinden
yararlanması
mümkün
olabilir. Zira
engelli,
öncelikle
ya- şadığı
durumu
anlayacak
bazı
soruları
kendine
sorabilir. Neden
ben, yaşadıklarım
Tanrı’nın
bir cezası
mı
yoksa bir
imtihanı
mı,
Tanrı
bu-
9
Akkök,a.g.e,
s
.17,Bıyıklı,a.g.e.s.5
10
Bıyıklı,ag.e.s.6
11
Gönül
Erkan,Ortopedik
Özürlü
Çocukların
Kendini
Kabul
Düzeyi
Üzerine
Bir
Araştırma,
s.18-19
12
Şerif
Mardin,Din ve İdeoloji,
s.24
nunla
ne
murad
ediyor vb.
sorulara
cevap
arayacaktır.13 Ayrıca
kar- şılaşabileceği
sıkıntıları
aşmada
iç dünyasında
sığınabileceği
bir
var- lığı
hissetmesinde
manen
kendini
iyi
hissedebileceği
ve
moralinin yüksek
olmasını
sağlayabileceği
durumları
yaşayabilmesinde
dini inancın
önemli
bir
rolü
olabilecektir.
Çünkü
aşkın
bir varlığa
inan- mak, bireyde
bir
güven
duygusu
oluşturur.
Birey
Allah’a
iman
duy- gusuyla
birtakım
değerlere
bağlanmakta,
kendini
yalnız
hissetme-
mekte
ve
aynı
değerlere
inanan diğer
insanlarla birlikte
olma
duygu- suyla
da
içinde
bulunduğu
toplumda
kendisinin
bir yerinin
ve anla-
mının olduğunu
kavramakta,
sorunlarını
aşabilecek
bir
gücü
kendi-
sinde hissederek
güven
duygusunu
kazanabilmektedir.14
İşte
engelli
bireyin
durumunu
kabul
etme
ve
mevcut
durumun-
dan kaynaklanabilecek
sorunlarını
aşmada,
dinin
olumlu
katkılarını
sağlamak
üzere
onlara
dini
tebliğ
ve
irşad
hizmetini
nasıl
sunmalıyız, dini anlatırken
nelere
dikkat
etmeliyiz,
aynı zamanda
engelli
bireyler
arasında dini
ilgi ve
istek sonucunda
dinini
öğrenmek
isteyenlere
di-
ni anlatır
ve
öğretirken
mevcut
bireysel
farklılıklarını
göz
önünde
bu- lunduracak
şekilde
nelere
dikkat
etmeliyiz,
dini
onlara
nasıl
anlat- malıyız
ve öğretmeliyiz
şeklinde
bazı
sorular
önem
kazanmaktadır.
Bu
sorular
ışığında
gerek
engelli
bireyin
kendi ilgi
ve isteği
so- nucu
ona
verilebilecek
dini
bilgilerde,
gerekse
sorunlarını
aşmada
dinin katkısını
sağlamak üzere
kendisine
ulaştırılacak
olan
tebliğ
ve irşad
faaliyetlerinde
engellinin
mevcut
durumunu
göz
önünde
bu- lundurarak
bunun
nasıl
gerçekleştirilebileceğini
ele
almak
bu
tebli-
ğin konusunu
oluşturmaktadır.
Bu çalışmamızda
2000-2001
yaz
ve
kış
döneminde
İstanbul
ve Çorum’da
engelliler
üzerinde
ankete
daya-
lı yaptığımız
“Bedensel
Özürlülük
ve
Dini Başa
Çıkma”
konulu araş-
tırmada15 yer
alan 16-22
yaş arası
gençten
mülakata gönüllü
katılan
50
kişi
ve
aynı
araştırma
örneklemindeki
yetişkinlerden
mülakata
katılan
35
kişi
ile
buna ilaveten
Çorum’da
ankete
dayalı
çalışmamız
dışında
2001
yılında
tesadüfi
örneklem
yöntemiyle
seçilen
30 beden-
sel
özürlü
genç
ve
2001
yılı yazında
da Bursa’da
aynı
şekilde
belirle-
nen
22 bedensel
engelli
genç
ile
yaptığımız
mülakatlardan16 elde
etti-
ğimiz verilerden
de
yararlanarak
konuyu
ele
almak istiyoruz.
13
Bkz.Elçin
Tapan,
Devam Eden
Hikayemiz,
Ben
Mutlu
Bir Down
Annesiyim
2
,s.23
14
Hüseyin
Peker,
Din Psikolojisi,
s.71
15
Zikredilen
araştırma,İstanbul’da
İstanbul
Büyük
şehir
Özürlüler
Merkezi
ve
Beyazay
Görmezler
Derneği
ile
Fiziksel
Engelliler
Vakfı,
Çorumda
ise Çorum
Sakat- lar
derneği’nin
katkılarıyla
tesadüfi
örneklem
yöntemiyle
seçilen
bedensel
özürlüler üzerinde
yapılmış
olup,
yayına hazırlanmaktadır.
16
Araştırmamızda
mülakat
için örneklem
grubunu
oluşturan
bedensel
engelliler,
or-
topedik
ve
görme
engellilerle
sınırlı
tutulmuştur.
Çünkü
bedensel
engelli
grubunu oluşturan
işitme,
konuşma,
sürekli
bakım
gerektiren
ve
zihinsel
engellilere
ulaşma
ve onlarla
iletişim
kurma
zorlukları
göz önüne
alınarak
örneklem
grubu
ortopedik
2-Engelli
Bireyle
Sağlıklı
İletişimin
Tebliğ
ve İrşad Hizmeti
Açsından
Önemi
Tebliğ,
“Bel-le-ğa”
fiilinin
mastarı
olup
bir
şeyi
veya
bir
işi ulaş-
tırmak,
iletmek,
bildirmek,
nakletmek,
götürmek,
taşımak,
bir bilgiyi ulaştırmak
manalarına gelmektedir.17
Buna
göre
tebliğ
bilgilendirme
olarak da
tarif
edebiliriz.
Ayrıca tebliğ
başkasına
bilgi ulaştırmak
ve onunla
iletişim
kurmaktır
tarzında
da
belirtilmiştir.18
Zira
iletişim,
bir
etki
oluşturmaya
ve
davranış
nedeni
olmaya
yarayan
bilgi,
dü- şünce
ve
duyguların
her
türlü
yolla
aktarılması
sürecidir.19 Terim
olarak ise
“ilahi vahyi,
yani Allah’ın
emirlerini
kullarına
duyurmak- tan ibarettir”
şeklinde
tarif edebileceğimiz20 tebliğin
muhatabı
insan- dır.
Allah’ın emirlerini
insanlara iletirken
onlarla iletişim
kurmak
ge- rekir.
Sağlıklı
ve
doğru
bir iletişim,
muhataba verilmek
istenen
mesa- jın
doğru
ulaşmasına
yardımcı
olur.
Bu nedenle
karşımızdaki
kişiyle
iletişimi
engelleyecek
veya zorlaştıracak
tutum
ve
davranışlardan
ka- çındığımız
oranda
o
kişiye
iletmek
istediğimiz
mesajı
ulaştırma
im- kanımız artar.
Engelli
bireyin
de
başta
engel
durumundan
kaynaklanabilecek
sorunlarını aşmada
katkı
sağlayacak dini
inanç ve bilginin ulaştırılması
veya
dinini
öğrenmek
isteyen
engelliye
istediği
dini bilgilerin
verilebilmesi
için
doğru
ve
sağlıklı
iletişim
kurmamız
gerektiği
engelliye
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetlerinde
dikkat
etmemiz
gereken
hususların
başında
yer
almaktadır.
Zira
mesajın
hedefe
yani
muhataba
ulaşabilmesi
ve
etkili
olabilmesi
için
sağlıklı
iletişim
kurmak
mesajın
içeriği
kadar
önemlidir.21 Nitekim
Kur’an’ı
Kerim’de
peygamberimize
Allah
“Eğer
onlara
kaba,
sert,
katı
tutum
ve davranışlar
sergileseydin,
onların
etrafından
dağılıp
gittiğini görürdün!”22
buyurarak
tebliğ
ve irşad faaliyetlerinde
peygamberimizin
de
öncelikli
olarak
sağlıklı
iletişim
kurmasının önemi
vurgulanmıştır.
Bu
itibarla
engelli
bireye
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetlerinde
sağlıklı
iletişim
kurmaya
özen
göstermek
aynı
zamanda
ona
verilecek
tebliğin
temel
amaçlarından
biri
olarak
da sayılabilir.
Ancak
toplumumuzda
bu
konunun
yeterince
dikkate
alınmadığı
veya
alınamadığı
da
bir
gerçektir.
Nitekim
mülakat
yaptığımız
engelli
bireylerden
cemaatle
namaz
kılmak
için
camiye
gittiğini belirten
40
engellinin
yaşadığı
bazı
olaylar
bu
noktadaki
ve
görme
engellilerle
sınırlandırılmıştır.
Diğer
engelli
grupları
üzerinde
de
konu
ile
ilgili
araştırmaların
ekip
çalışması
halinde
yapılarak
detaylı
bilgilerin
elde
edilmesi
mümkün
olabilir.
17
Ferid
Develioğlu,Osmanlıca
Türkçe
Ansiklopedik
Lugat,
s.1254
18
Bkz.
Mehmet
Şanver,
Kuran’da Tebliğ
ve Eğitim
Psikolojisi,
s.26
19
Feyzullah
Eroğlu,
Davranış Bilimleri,
s.207
20
Uludağ,
a.g.e.s.19:
Şanver,
a.g.e, s.
24
21
Bkz.
Özcan
Köknel,
İnsanı
Anlamak,
s.31-34
22
Al-i
İmran,
119.
olaylar bu
noktadaki
toplumsal eksikliklerimizi
ortaya
koyan
bir
ta-
kım
verileri
oluşturmaktadır.
15
görme
engelli
ve 25
ortopedik
engelli
birey
zaman zaman
ca- miye gittiklerinde
aşağıda
belirtilen
bazı
olumsuz
tutum
ve
davranış-
larla karşılaştıklarını
ve
bu
durumdan
rahatsızlık
duyduklarını
ifade etmişlerdir.
Tablo-1
Camiye
Giden
Engellilerin
Kendileriyle
Sağlıklı
İletişimi
Engelle-
yici Nitelikte
Karşılaştığı
Bazı Olumsuz
Tutum
ve
Davranışlarla
İlgili Bulgular
Seçenekler |
Görme
Engelli
Sayı % |
Ortopedik
Engelli
Sayı % |
1-Caminin
avlusundayken
kendisine
para
verilmesi |
13
87 |
22
88 |
2-Cami
avlusundan
kovma
yada
gitmesini
isteme |
2 13 |
3 12 |
3-Abdest
alma
yerine
doğru
gidilirken
he-
men
koluna
girmeye
çalışmak
veya
yardım etmek* |
8 53 |
- - |
4-Hafız
olup
olmadığının
sorulması
veya
Kur’an
okunması
istenerek
para
verilmeye
çalışılması |
6 46 |
- - |
Not:
3 ve
4 nolu
seçenekler
camiye
giden
görme
engelli
bireyler-
den
bir
kısmının
diğer
davranışlarla
birlikte
farklı
zamanlarda
yaşa-
dıkları
tutum ve
davranışlar
olarak zikredilmiştir.
Tablo-1’den
de anlaşılacağı
gibi camiye
namaz
kılmak
için giden
görme
ve ortopedik
engelli
bireylerin
cami avlusundayken
ya da
na- maz sonrasında
karşılaştıkları
olumsuz
tutum
ve
davranışlar
onlarla sağlıklı
iletişim
kurmayı
engelleyecek,
zorlaştıracak
davranışlardan-
dır.
Zira
bireyler
arasındaki
ilişki
temel
iletişim
varsayımlarının
be- şincisine
göre23 eşit
ve eşit
olmayan
ilişki
tarzında
gerçekleşir.
Kişiler
birbirlerini
denk
görürlerse
eşit
ilişki
içerisinde
iletişimlerini
sürdü-
rürler.
Bu
tür
iletişim
içinde
olanlar
“Ben
çalışkanım,
konuştuğum
*
Bu
durumu
değişik
zamanlarda
yaşayan
görme
engelli
bireyler,
kollarına
girilmesi
ya da
hemen
yardım
etme
istenilmesinin
kendi
başlarına
hareket
etme
imkanını
engellediğini
ve
bu durumun
kendilerine
güveni
olumsuz
yönde
etkilediğini,
ancak
toplumumuzda
hissettiklerinin
yeterince
anlaşılmadığını
ifade
etmişlerdir.
23
İnsanlar
arası
iletişimin
dinamiğini
açıklamak
üzere
beş
iletişim
varsayımı
bulun-
maktadır.
Bu varsayımlardan
birincisi,
her
an
iletişim
içersinde
olduğumuzu,
ikin- cisi, iletişimin
ilişki ve
içerik
düzeylerinin
olduğunu,
üçüncüsü,
mesaj
alışverişin-
deki
dizisel
yapının
kendi
başına
bir
anlamının
olduğunu,
dördüncüsü,
mesajların
sözlü
ve sözsüz
olarak
iki
grup
olduğunu,
beşincisi
de iletişim
kuranların
eşit
ve
e- şit
olmayan
ilişkiler
içinde
olduğunu
ele
alır. (Bkz.
Doğan
Cüceloğlu,
Yeniden
İn-
san İnsana,
s.19-32)
da çalışkan”,
“Ben
istediğimi
söylemekte
özgürüm,
konuştuğumun
da istediğini
söyleme
özgürlüğü
var”
gibi
düşünürler.
Eşit
olmayan
ilişki içerisinde
olanlar
ise
“Ben
çalışkanım,
konuştuğum
tembel”, “Ben
istediğimi
söylemekte
özgürüm,
konuştuğum
kişinin
istediğini söyleme
özgürlüğü
olmamalı”
gibi
düşünürler.
İletişimde
bulunan
kişiler
bu ilişki
içinde
kendilerini
sürekli
tanımlama
içindedirler.
İliş-
ki
içinde
benliğin tanımlanması
da
iletişim
sürecinin
temel
dinamiği-
ni oluşturur.
Bireyler
kendilerini
ilişki
içinde
tanımlamaya
başlarlar.
İlişki
içinde
bireylerin
kendini
tanımlamaları
üç
türlü
tepkide
bu-
lunmalarına
neden
olur
ve
bu
tepkiler
eşit
veya
eşit
olmayan
ilişki
biçimini oluşturur.
24 İlişki
içerisinde
bireyler
bazen
birbirlerini
ileti-
şimi sürdürecek
şekilde
dikkate
alır,
kendine
yakın
hisseder,
ancak
çoğu
kere
de ilişki
içinde
kişinin kendini
tanımlaması
kabul
edilmez, reddedilir.
Bu ilişki
içinde
bireyler
arasında
sınırlar
konur,
farklılık
öne
çıkar
ve
“resmi”
bir tanımlama
sözkonusudur.
Birbirlerinin
“ben- lik
tanımlarını”
iletişim
içinde
reddeden
kişiler
aralarında
kafa
ve gönlü
zenginleştirecek
bir iletişim
kuramazlar.
İletişim
içinde
tanımlanan
benliği
kabul
etmeme,
reddetme,
za- rarlı,
yıpratıcı
bir
ortam
yaratır.
Kişiler
arası ilişki
düzeyinde
psikolo-
jik bakımdan
en
yıpratıcı,
öldürücü
ortamı
oluşturan
ilişki
biçimi “umursamama”
dır.
Bu ilişki
içinde
karşısındakini
dikkate
almama, insan olarak
orada
varlığının
umurunda
olmadığını
ifade
etme
söz
konusudur.
Kabullenme
ve
reddetme
kişinin
o an
içinde kurmaya
çalıştığı
i- lişkinin benimsenip
benimsenmediğine
işaret
ederken,
umursama-
ma, kişinin
kendinin
önemsenmediğini,
değersiz
olduğunu,
yok
ol-
duğunu
belirtir.
25 İlişki
içinde olan
kişiler,
ilişkileri
süresince
birbir-
lerini
her
üç
türden
tanımlama
içine
sokarlar. Eşiyle
çoğunlukla
ka- bullenme
türünden
bir
tanımlama
içinde
olan koca,
bazen
reddetme
ara sıra
da umursamamama
davranışı
içerisinde
olabilirler.
Bir iliş-
kinin tamamen
kabullenici
yada
reddedici
olması
gerçeğe
uymaz.
Kabullenme,
reddetme
ve
umursamamanın
frekansı
ilişkiye
temel
özelliğini
kazandırır
.
Bireyler
arasındaki
ilişkilerde
sağlıklı
ilişkiler
kurulabilmesi
için
mümkün
olduğunca
reddetme
ve
umursamama
şeklindeki
ilişki
türlerinden
kaçınmak
yada bu
ilişki
türlerini
“kabul- lenme”
ilişki
türüne
dönüştürülmek,
eşit
olan
bir
ilişki
düzeyinin
oluşmasına
katkı
sağlayacaktır.26 Bu
itibarla tablo-1’deki
sonuçlara
baktığımızda
camiye
giden
engelli
bireylerin
karşılaştıkları
davranış-
lar, engelli
bireyle
iletişimi
zorlaştıran,
sağlıklı
iletişimi
engelleyen,
eşit olmayan
türde
reddedici
özelliğe
sahip
ilişki
türü
olarak
nitelen-
24
Cüceloğlu,a.g.e.s.26
25
Cüceloğlu,
a.g.e, s.27-28
26
Cüceloğlu,a.g.e.
s.29
dirilebilir.
Engelliye
karşı
takınılan
tutum
ve davranışlarda
engelliye
belli
düşünce
ve
inançlar
çerçevesinde
davranmanın
öne
çıktığını
söylemek
mümkündür.
Engelli
ile
sağlıklı
iletişimi
zorlaştıran
ve
bir iletişimsizlik
becerisini
ifade
eden
bu
davranışlarda
ortak
noktanın
engellinin
dilenmek,
için camiye
gelen
muhtaç, kendi
başına
yetme-
yen,
zavallı, çaresiz
vb.
tarzda algılanmasının
önemli bir
rolünün o- labileceği
ifade
edilebilir.
Zira
görme
engellilerde
%87
ile
ortopedik
engellilerde
%88
ile
ilk
sırada
yer
alan
cami
avlusunda
iken
– muhtemelen
dilenmek
için
geldiği
düşüncesiyle-
para
verilme
davra- nışı,
genelde
cami avlularında
veya
sokakta insanların
merhametini
sömürmek
amacıyla
engelliliğini,
hastalığını,
kucağındaki
çocuğunu
öne
sürerek
dilenen
insanların
olması
nedeniyle
toplumda
yer alan genel
bir
durumun
yansıması
tarzında
yapılan
bir
davranıştır.
Ancak
camiye
namaz
kılmak
için gelen
engelli
bireye
sağlıklı
iletişimi
zorlaş-
tıracak
ve
iletişimsizlik
becerisinde
etkili
olacak
olan
yaklaşım
dü- şüncelerin
“otomatik
pilota”
bağlanmasıdır.
Yani yapılan
davranışın
yetirince
farkına
varmadan
bildik,
alışılmış,
kalıplaşmış
biçimleriyle
gerçekleştirilmesidir.
27
Aynı
şekilde
sadece dilenmek
için geldiği
veya
camiye
engellile-
rin genelde
gelmediği/gelemeyeceği
düşüncesinin
etkisiyle
de cami avlusundan
kovma
ve
gitmesini
isteme
davranışıyla
özellikle
görme
engellilerin
karşılaştığı
(%46),
hafız
olup
olmadığının
sorulması
ve
Kur’an okumasını
isteyerek
para
vermeye
çalışma,
-genelde
toplum-
da görme
engellilerin
hafız,
mevlüthan
gibi yönlerinin
olabileceği
dü- şüncesi
de
vardır
28-
davranışlarının
gerçekleştiğini
görmekteyiz.
Peygamberimiz
döneminde
de
sağlıklı
iletişimi
engelleyecek
tarzda yaşanan
mescitte
küçük
tuvaletini
yapan
kişiye
saldırılmak
istenme-
si
29 ile
zina
etmek
için
izin
isteyen
gence
karşı
orada bulunanların
onu susturmak
istemeleri
ve
kızmaları,
30 tebliğ
ve
irşad
hizmetinde
sağlıklı
iletişimi
engelleyen
toplumsal
düşünme
ve
davranma
biçimi çerçevesindeki
alışılmış,
kalıplaşmış
şekilde
ve
tek
yönlü
bakış
açı- sıyla
olayın
değerlendirilmesini
gösteren
örneklerdendir.
Çünkü
bu yaklaşımlara
göre
mescidde
küçük tuvaletini
yapmak
ayıptır
ve ya- pan
hemen
engellenmelidir.
Aynı
şekilde
peygamberimizin
huzurun-
da
terbiye
sınırlarını
aşacak
şekilde
bir
konuyu
konuşmak
da
doğru
değildir
ve
hemen
engellenmelidir.
Halbuki
her
iki
olayda
da
pey- gamberimiz
sağlıklı
iletişim
açısından
önem
taşıyan
çok
yönlü
dü- şünme,
karşısındakinin
durumunu
dikkate
alma
vb.
hususları
yeri-
ne
getirmiş,
böylece
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
açısından
da sağlıklı
ileti-
şimin önemini
ortaya koymuştur.
Nitekim
peygamberimizin
“Zorlaştı-
27
Bkz.
Kadir
Özer,
İletişimsizlik
Becerisi,
s.28-31
28
Bkz.
Gültekin
Yazgan, Kör
Uçuş, s.56
29
Geniş
bilgi için
bkz. Ahmet
Önkal, Resulullahın
İslama
Davet
Metodu,
s.140
30
Bkz.
Önkal,
a.g.e,
s.
157
rıcı
değil,
kolaylaştırıcı,
nefret
ettirici
değil
sevdirici olun.”
31uyarısı-
nın da
tebliğcinin
nasıl
davranması
gerektiğini
ve
tebliğ
faaliyetinde
sağlıklı
iletişimin
tebliğin
bel
kemiğini
oluşturabileceğini
gösteren
önemli
bir
hatırlatma
olduğu
söylenebilir.
Bu
hususlar
göz
önüne
alınarak
engelliye
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetinde
öncelikli
olarak engelliyle
iletişimi
zorlaştıran
tutum
ve davranışlardan
kaçınmak
en- gellinin
tebliğ
ve
irşad
hizmetinden
yararlanma
imkanını
artırmak,
aynı zamanda
sağlıklı
iletişimle
tebliğin
ana
maksadının
bu olduğu-
nu
göstermek
mümkün
olmalıdır.
Zira Kur’an-ı
Kerim’de
Allah’ın
Peygamberimize
Abese
Suresinde
Mekkenin
ileri
gelenlerini
İslama
kazandırma
çabasındayken
o
esnada
sadece
dinini
öğrenmek
için
gelen
görme
engelli
Ümmü
Mektum’a
yüzünü
ekşitmesi
üzere,
ona
böyle
davranmaması
şeklinde
uyarması32
sağlıklı
iletişimin
tebliğin
ana unsuru
olduğunu
gösteren
önemli
bir örnektir.
Aynı
şekilde
Ta- ha
suresinde
Allah
Hz.
Musa
ve
kardeşi
Harun’a
Firavun’a
birlikte
giderek
ona
yumuşak
bir
dille
konuşmalarını
emretmiş
ve
böylesi
bir davranışın
da
tebliğ
görevi
içerisinde
yer
aldığını “O
zaman
belki
aklını
başına
toplar,
yahut
olur
ki korkar”
33 buyurarak
Hz.
Musa
ve Harun’a
hatırlatmıştır.
3-Engelliyi
Tanımanın
Tebliğ ve İrşad
Hizmeti Açısından
Anlam
ve Önemi
Çok
yönlü
ve
karmaşık
bir yapıya
sahip olan
insanı
tanımadan
ona
yönelik
bir faaliyette
başarılı
olmak
mümkün
değildir.
Her
insa- nın
kavrayış derecesi
ve
kültür
seviyesi
aynı olmadığı
gibi,
sosyolojik,
psikolojik
ve
ekonomik
şartlar
açısından
da
herkes
aynı
durumda
değildir.
Bütün
bu faktörler
insanı
birçok
yönden
etkilediği
gibi inanç
ve
davranışlarının
değişmesini
de önemli
ölçüde
etkilemektedir.
Teb-
liğ ve
irşad
hizmeti
verilecek
fert
ve
toplumun
yapısı,
özellikleri
iyi bilinirse
ulaştırılmak
istenilen
mesajın
ne
zaman,
nasıl ulaştırılacağı,
nasıl bir
uslüp
ve
metod
takip
edileceği
de belirlenmiş
olur.34 Böylece
olumlu netice
alma
imkanı
da
doğmuş
olur.
Bu
nedenle
tebliğde
muhatabı
tanımanın
önemini
vurgulama
açısından
Peygamberi-
miz’de “Herkese
derecesine
göre
davranın”
buyurmuştur.35
Ayrıca
Abdullah b. Mes’ud’un
“Rasulullah
bize
bıkkınlık
vermesinden
endişe
ederek
vaaz
ve
sohbet
için günleri
kollardı”
şeklindeki
rivayeti,
pey- gamberimizin
muhatabı
tanıyarak duruma
göre
tebliğde
bulunduğu-
na ve
uygulamalarında
bu
hususa
önem
verdiğine
işaret
etmektedir.
36
31
Sahih-i
Buhari
Muhtasarı Tecridi
Sarih
Tercümesi,
C 1,s.77.
32
Bkz.
Abese
süresi,
1-11
ayetler
33
Ta-ha,
44.
34
Şevki
Saka Kur’an-ı
Kerimin
Davet
Metodu,
s.102
35
Ebu
Davud,
Süleyman
B.Eşas,
Sünen-i Ebu
Davud, Edep,
20.
36
Bkz.
Önal,
a.g.e.
s.131-132
Bu itibarla
engelli
bireye
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetinde
de onu
tanımak,
ne
tür
özelliklere
sahip
olduğunu
bilmek,
engeli
nede- niyle
ne
tür
sorunlarla
karşılaştığını
dikkate
almak,
ona hangi
hu-
suslarda
nasıl
tebliğ
hizmeti
götürmek
gerektiğinin
bilinmesini
sağ- layacağı gibi,
engelliye
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetinden
en
iyi
şe-
kilde yararlanmasına
da
neden
olacaktır.37 Bundan
dolayı
engelli
bi- reyi
daha
iyi
tanımamızı
sağlayacak
bazı
bilgileri
ana
hatlarıyla
ele
aldıktan
sonra
bu
bilgiler
ışığında
onlara
nasıl
bir
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
verebilme
imkanımızın
olabileceğini
incelemek
daha
uygun olacaktır.
Bedensel,
zihinsel,ve
sosyal özelliklerinde
belirgin
bir oranda
ve sürekli
olarak
fonksiyonel
kaybı
veya
bozukluğu
sonucu
normal
ya- şamın
gerekliliğine
uyamama
durumuna
engellilik,bu
durumdaki
kişiye
de engelli
denir.38
Engelli
bireyler
sahip
oldukları
engel
durumuna
göre
farklı
şe- killerde
gruplandırılmışlardır.
Ancak
herkes
tarafından
kabul edilebi-
lecek
bir
sınıflama
bulunmamakla
birlikte39 genelde
kolaylık
ve
ta-
nıma açısından
özel
eğitim
gerektiren
bireyler
bedensel,
zihinsel
ve uyum
özellikleri
ile
birlikte
birden
fazla özürlü
olanlar
olmak
üzere
dört
kategoriye
ayrılmaktadır.40
Engelli
olan bireyleri
dikkate
alarak bedensel
ve zihinsel
engelli-
ler hakkında
kısaca
bilgi vermek
istiyoruz.
Bedensel
engelliler
içerisinde
yer
alan
görme
engelliler,
çeşitli
sebepler
sonucu
görme
duyusunu
kısmen
veya
tamamen
yitiren
37
Engelliye
tebliğ
ve
irşad
hizmetleri
çerçevesinde
verilecek
dini
bilgilerin
onun-yaş,
cinsiyet
vb. –özellikleri
dikkate alınarak
verilmesinin
önemi
açısından
bkz.Alan,
S. Brown;Religious
Education
and Pubil
with Learning
Diffuculties,
s.150-151.
38
Bkz.
Yahya
Özsoy,Mehmet
Özyürek,Süleyman
Eripek,
a.g.e., s.6
39
Özsoy
ve ark,
a.g.e.,
s. 8
40
Bu
dört
grup
kendi
içinde
şu
şekilde
sıralanmaktadır.
I-Bedensel
Özellikleri
Yönünden
A-Görme
Özürlü
olanlar
1-Körler
2-Az
görenler
B-
İşitme
özürlü olanlar
1-Sağırlar
2-Ağır
işitenler
C-
Konuşma
özürlü
olanlar
D-
Ortopedik
özürlü
olanlar
E-Sürekli
Hastalığı
olanlar
II-Zihinsel
Özellikleri
Olanlar
A-
Geri
Olanlar 1- Eğitilebilir
2-
Öğretilebilir
zihinsel
özürlüler
B-
Üstün
olanlar
1-Üstün
zekalılar
2-Üstün Özel
yetenekliler
C-
Özel
Öğrenme
Güçlüğü
Olanlar
III-
Uyum
Özellikleri
Yönünden
A-
Duygusal
Güçlüğü
olanlar
B- Sosyal
uyumsuzluğu
olanlar
1-
Suçlu
, 2-Korunmaya
muhtaç,
3- Otistik
4-
İs- tismar
Edilen
Çocuklar
IV-
Birden
Fazla
Özürlü
Olanlar
(Bkz.
Latife
Bıyıklı
“Özel
Eğitime
Gereksinim
Duyan
Çoçuklar”
Milli
Eğitim
Dergisi
,1997,
sayı,136 s.30.
kimselere
denir.
Bütün
düzeltmelere
rağmen
iki
gözün
görmesi
1/10
ile 3/10
arasında
olan
ve
özel
birtakım
araç
ve
yöntemler
kullanma- dan eğitim
öğretim
çalışmalarında
görme
gücünden
yararlanması
mümkün
olmayanlar
az gören;
bütün
düzeltmelere
rağmen
iki gözle
görmesi
1/10’dan
aşağı
olan
ve
eğitim
öğretim
çalışmalarında
görme gücünden yararlanma imkanı
olmayanlar
körleri
oluşturmaktadır.41
Görme
yetersizliğinden
etkilenme
durumu
birtakım
sınırlılıklara
yol açabilmektedir.
Görme
yetersizliğinden
etkilenen
kişinin
sosyal,
kişilik
gelişimi
ve
eğitimden
yararlanma
özellikleri
olumsuz
bir
şekil-
de
etkilenmektedir.42 fakat
uzmanların
çoğu
görme
yetersizliğinin
dili kullanma
ve
anlama
yeteneğini
değiştirmediğine
inanmaktadır.
Bu
inançlarını
söze
dayalı
zeka
testlerinde
görme
yetersizliği
olanların
görenlerden
farklılık
göstermemiş
olmalarıyla
desteklemektedirler.
Bununla
birlikte
kavramsal
gelişimde
veya
bilişsel
yeteneklerde
gör-
me
engelli
çocukların
görenlerin
gerisinde
oldukları
gözlenmektedir.
Özellikle
de
soyut
düşünmeyi
gerektiren
becerilerde
daha
başarısız
olmaktadırlar.43
Görme
gücünden
yoksunluğun
aşağılık
duygusu,
güvensizlik,
kaygı,
gerginlik,
korku,
gözetlenme
duygusu
gibi
kendine
özgü bazı
kişilik
ve
uyum
sorunları
yarattığı
ileri
sürülmekle
birlikte,
görme
engellilerin
biyolojik,
psiko-sosyal
gereksinimleri
görenlerden
farklı
değildir.
Bu
nedenle
eğitim
ortamının
görme
engelli
çocukların
özelliklerine
uygun hazırlanması
gerekmektedir.
Çeşitli
sebepler
sonucu
işitme
duyusunu
kısmen
veya
tamamen
yitiren
kimselere
işitme
engelli
denir.
İşitme
engelliler
işitme
kaybına
göre
Milli
Eğitim
Bakanlığı
Özel
Okullar
Yönetmeliğinin
6. Maddesin-
de sağır
ve
ağır işitenler
diye gruplandırılmaktadır.
Bütün
düzeltme-
lere
rağmen
işitme
kaybı
70 db’den
fazla olan
ve
eğitim
öğretim
ça- lışmalarında
işitme
gücünden
yararlanamayanlara
sağır;
işitme kay-
bı
25-70
db
arasında
olan
ve
yardımcı
araçlarla
eğitim-öğretim
ça- lışmalarından
yararlanabilen
kimselere
de
ağır işiten
denir.44
2-6
yaş
arasında
işitmesini
kaybedenler
en
azından
sesi
tanırlar
ve
çıkartabilirler.
Çünkü 2
yaşından
çok daha
sonra sağır
olan
ço-
cuklarda dil
ve kelime
hazinesi
oldukça
gelişmiştir.
İşitme
kaybı art-
tıkça
çocuğun
konuşma
ve dil
gelişimine
etkisi
de artar.
Çünkü dilin gelişimi
işitmeyle
mümkündür.
İşitme
engeli
bireyi
değişik
yönlerden
olumsuz olarak
etkilemek-
tedir.
İletişim
ve
doğal
konuşma
en
belirgin
etkisi
olmaktadır.
Bu
yüzden işitme
engellilerin
eğitimlerinde
iletişim
becerileri
kazandır-
41
Hasan
Usta, Bedensel Olmanın
Sebebleri.,
s.
19
42
Özsoy
ve ark.
a.g.e
s.29
43
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.
s. 29-31.
44
Usta,
a.g.e.,
s. 21.
mak önemlidir.
İşitme
eğitimi
dudaktan anlama,
konuşma
ve
işaret
eğitimi
bunlardan bazılarıdır.45
Konuşma özürüyle
ilgili çok
değişik
tanımlamalar
bulunmakta-
dır.
Milli
Eğitim
Bakanlığının
konuya
ilişkin
yönetmeliğinde
konuş-
ma özrü
“konuşmanın
akışında,
ritminde,
titizliğinde,
vurgularında,
ses
birimlerinin
çıkarılışında,
eklemlenişinde,
artikulasyonunda,
an- lamında bozukluğu
bulunana
konuşma
özürlü
denir”
şeklinde
ta- nımlanmaktadır.46
Konuşma
özrü
çok
hafiften
ağıra
gidecek
biçimde
dereceli
olarak
görülebilir.
Konuşmanın
kendisi
bireyin
yaşamında
en
çok
kullanılan
bir araç
olduğu
için bunun
özürlü
olması
da
bireyi
en
çok
olumsuz
yönde
etki
altında
bırakan
bir
özür
olarak
karşımıza
çıkmaktadır.47
Ortopedik
engelli,
bütün
düzeltmelere
rağmen
iskelet
sistemi,
kas
sistemi,
kas
ve
eklemlerdeki
özürlerinden
dolayı
normal
eğitim-
öğretim
çalışmalarından
yeteri
kadar
yararlanamayan
olarak
tanım- lanmaktadır.48
Ortopedik
özürlü
çocuklar
görünümleriyle
yetersizlikleri
sebe-
biyle
genellikle
aşağılık
duygusuna
sahip olabilirler,
yaşamaktan
haz duymayabilirler.
Bu
çocuklara
hayatın
yaşanılır
olduğunu,
kendini
ve
başkalarını
sevmeyi
öğretmek
gerekir.49
Sürekli
hastalığı
olanlar
da
Milli
Eğitim
Bakanlığının
ilgili
yö- netmeliğinde
sürekli
bakım
ve
tedavi
gerektiren
hastalıklar
sebebiyle
eğitim-öğretim
çalışmalarından
yeteri
kadar
yararlanamayanlar
ola- rak tanımlanmaktadır.50
Zihinsel
açıdan
engeli
bulunan
geri
zekalı
çocukların
herkes
ta- rafından
kabul
edilen
bir
tanımı
yoktur.
Ancak
günümüzde
geri
ze-
kalı
çocuklar
genellikle
“gelişim
süreci
içerisinde
genel
zihinsel
işlev- lerinde
normallerden
önemli derecede
geridir,
bunun
yanında
uyum- sal davranışlarda
yetersizlik
gösterme
durumu olarak”
tanımlanmaktadır.51
Geri
zekalı
çocuklar
psikolojik
ve
eğitsel
yaklaşımlara
göre
sınıf- landırılmaktadır.
Ülkemizde
zeka
özürlü
çocuklar
Milli
Eğitim
Ba- kanlığına
bağlı
Özel
Okullar
Yönetmeliğine
göre
klinik
bakıma
muh-
45
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.,
s.
44.
46
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.,
s.
79.
47
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.
s. 81.
48
Usta,
a.g.e.,
s. 22.
49
Doğan
Çağlar,
Ortopedik
Özürlü
Çocuklar ve
Eğitimi,
s. 166.
50
Özlem
Ersoy,
Neslihan
Arcı,
Özel
Gereksinimi
Olan
Çocuklar
ve
Eğitimleri,
Özel
Eğitim,
s. 103.
51
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.
s. 153.
taç (0-25
zeka
bölümü olan),
öğretilebilir
(25-44
zeka
bölümü olan),
eğitilebilir
(45-75 zeka
bölümü olan)
şeklinde
sınıflandırılmıştır.52
Zeka
özürlü
çocuklar
geç
ve
güç öğrenirler,
dikkatleri
dağınıktır,
kısa
süreli
belleklerinde
problemleri
vardır,
akademik
başarıları
normallerden
geridir,
kişilik
ve sosyal
özelliklerde
sıklıkla
tipik
bazı problemler
gösterirler,
dil ve
konuşma
bozuklukları
yaygındır,
beden
ve devim
özellikleri
normallere
oldukça benzerlik
göstermektedir.
Ze- ka özürü
olan
çocukların
eğitimlerinin
temel
amacı
bağımsız
yaşama
becerilerini
kapasiteleri
ölçüsünde
geliştirmek
olmalıdır.
Buna
yöne-
lik
eğitimleri
de normal ve özel
sınıflarda
eğitimleri
sağlanmaktadır.53
Yukarıda verilen
bilgiler
ışığında
engelli
bireyin
psikolojik,
fizyo- lojik, anatomik
özelliklerinde
geçici
ya da
kalıcı
türden
meydana
ge-
len bir
kayıp,
yada
işleyiş
bozukluğu
onun
dünyasında
anlam
ve
ö- nem kazanır.
Engelli
yaşadığı
bu
durumu
anlamaya
ve
anlamlan-
dırmaya
çalışır.
Özellikle
neden
ben
sorusunu
sorar
54ve
engellilik
durumuna
sahip olmanın
nedenlerini
kavramaya,
anlamaya
ve
açık-
lamaya
gayret
eder.
Çünkü insan
yaşadığı
olayları
etrafında
olup bi- tenleri
anlamak
ve
izah
etmek
ister.
Genel
bir
anlama
sisteminin herhangi
bir
köşesini
boş
bırakmamak,
dünyada
karşılaştığı
bütün
olayları
anlatabilecek
bir zihinsel
sisteme
de
sahip
olma
isteği
insa- nın
temel
güdülerinden
birisi
olarak
karşımıza
çıkar.55 Bu
nedenle
mülakat
yaptığımız
ortopedik
ve
görme
engelli
bireylerin
%77’si
de
engellilik
durumlarını
öncelikle
acı
ve
ızdırap
verici
bir
olay
olarak
nitelendirmişlerdir.
(16-22 yaş
fiziksel
engelli
birey
oranı
%76,
23-40
yaş arası
fiziksel
engelli
oranı
%77.
Genel
toplam %77)
Engellilik
du- rumunu
acı ve
ızdırap
verici
bir
olay
olarak
nitelendirenlerin
yanında
%23’lik bir
kısım
engelli
de
aynı zamanda
tedbirsizlik
ve kişisel
ih- mallerin
sonucu bu
ızdırap
verici
olayı
yaşadığını
belirtmiştir.
(16-22
yaş fiziksel
engelli
birey
oranı
%23,
23-40
yaş
arası
fiziksel
engelli
oranı %23.
Genel
toplam
%23)
Tablo-2
Engellinin
Yaşadığı
Durumu
Nasıl
İzah Ettiğine İlişkin
Bulgular
Seçenekler |
16-22
Yaş
Sayı % |
23-40
Yaş
Sayı % |
Genel
Toplam
Sayı % |
1-Tanrı’nın
bir
cezası olarak
görme. |
76
75 |
23
66 |
99
73 |
2-Yaşanan
olayın
kendi
içerisinde
işleyen
kuralları
olduğunu
ve
onu
bu
özellikleriyle
görme. |
26
25 |
12
34 |
39
29 |
3-Yaşan
olayı
acı
ve
ızdırap
verici
bir
olay
olarak görme. |
78
76 |
27
77 |
105
77 |
4-Acı
ve
ızdırap
verici
olayı
tedbirsizlik
ve
kişisel
ihmalleri
sonucu
olarak görme. |
24
23 |
8 23 |
32
23 |
52
İlgili
kanun
ve
yönetmelik,
s.
4.
53
Özsoy
ve ark.,
a.g.e.
s. 150.
54
Akkök,a.g.e,
s.50
55
Hayati
Hökelekli,
Din Psikolojisi,
s.115
Not:
Şıklarda
yeralan
1-2 ile
3-4
nolu
ifadeler
engelliler
tarafın- dan
birbirine
bağlı olarak
ifade edilmiştir.
Bunlar
daha sonra
müsta- kil olarak
ele
alınmış
ve %’lik
oranı
tesbit
edilmiştir.
Tablo
2-
ve
3
de yaşa
göre
genel
toplam;
16-22
yaş
arası;
102
kişi,
23-40 yaş
arası,
35
kişidir.
Tablo-3
Yaşanan
Olayın
Tanrı
İnancıyla
İlgisine
İlişkin
Bulgular
Seçenekler |
16-22
Yaş
Sayı % |
23-40
Yaş
Sayı % |
Genel
Toplam
Sayı % |
1-Olaya
rağmen
Tanrı’ya
inanma. |
58
57 |
18
51 |
76
55 |
2-Tanrı’nın
varlığından
şüphe
etme. |
25
25 |
4 11 |
29
21 |
3-Tanrı’nın
merhamet
ve
adaletiyle
yaşanan olayı
bağdaştıramama. |
42
41 |
11
31 |
53
39 |
4-Fikir
belirtmeyenler |
7 6 |
2 6 |
9 6 |
Not:
Şıklardan
1
ve
3
nolu
şıkları
ifade
edenlerden
bir
kısmı
2
nolu şıkkı
da belirtmiştir.
Bunlar daha
sonra
müstakil
olarak
ele
a- lınmış ve
%’likleri
hesaplanmıştır.
Engellilik
halini acı
ve
ızdırap
verici
bir
olay
olarak
nitelendirdik-
ten
sonra bu
olayı
ayrıca
Tanrı’nın
bir cezası
olarak
görenlerin
oranı ise
%73’tür.
(16-22
yaş
fiziksel
engelli
birey
oranı
%75,
23-40
yaş
arası fiziksel
engelli
oranı %66.
Genel
toplam
%73) Yaşadıkları
olayı kendi
içerisinde
işleyen
–genetik
faktörler,
beklenmedik
kaza,
hasta-
lık
vb.-
durumların
olduğunu
ve
olayı
bu
özellikleriyle
görenlerin
o- ranının
ise
%29 olduğu
gözlenmiştir.
(16-22
yaş
fiziksel
engelli
birey
oranı
%25,
23-40
yaş
arası
fiziksel
engelli
oranı
%34.
Genel
toplam
%29)
Bu
veriler
ışığında
engelli
bireylerin
büyük
bir
kısmı
yaşadıkları
durumu
acı
ve
ızdırap
verici
bir
olay
ve
Tanrı’nın
bir
cezası
olarak
görmektedirler.56 Yaşanılan
bir
olay
bireyde
acı,
üzüntü,
ızdırap
u-
yandırıyorsa
bu
onun
ruhunda
derin
izler
bırakır.
Duygu ve
düşün-
celerin
alt
üst
olmasına,
sorunu
kabullenmede
zorlanmasına
vb.
sı-
kıntı
ve
karmaşık
bir ruh
halinin oluşmasına
yol açar.
Bu ruh
hali aynı zamanda
bireyi
daha
önceki
yaşadıkları,
yaptıklarıyla
şu andaki
durumu
arasında
bir
değerlendirme
yapmasına
neden
olur.
Birey
kendini
sorgular,
geçmişte
yapılan
bir hatanın
yada günahın
bedeli
olarak
bu durumla
karşılaştığını
düşünebilir.
Ayrıca
birey
bir
otorite-
ye bağlı
olmanın
etkisiyle57,
otoritenin
kendisine
yaptıkları
karşısın-
56
Engelli
birey
yaşadığı
durumu
anlamlandırırken
engellilik
halini Tanrının
bir
cezası
olarak
da
değerlendirebilmektedir.(Bkz;
Black,
Kathy,
A
Healing
Homeletic
Preaching
and
Disability,
s.23-25.
57
Araştırmamızda
engellilik
durumunun
Tanrı
inancıyla bir
ilişkisinin
olup
olmadığı
sorulduğunda
da
engellilerin
çoğunluğu
Tanrı’ya
inandıklarını
belirtmiştir.
Bkz; Tablo-2.
Bununla
birlikte
yaşadıkları
durum
ile Tanrı’nın
merhameti
ve
adaleti
ara- sında
bir bağ
kurmada
zorlandıklarını
ifade
edenler
(%57 olup)
bunlardan
birkısmı
da
ceza
veya
ödül
verme
beklentisini
özellikle
ızdırap
verici
bir
olay
yaşanırken büyük
ölçüde
hissedebilir.
Genellikle
haksız
olarak
ızdırap
tecrübesi
çeken
kimseler
şu
soruyu
sormayı
sürdürmektedir-
ler
“Niçin
ben”
veya
“bun
haketmek
için
ben
ne
yaptım”.
Aynı
za-
manda onlar
bu sorulara
ahlâk
yararını
ihlal
etmekten,
ibadette
ku- sur işlemeye
kadar
uzanan
her
türden
cevapla
ortaya
çıkarlar.
“Tanrı
bana yaptığımı
ödetiyor”,
böylece
yaptıklarının
karşılığını
Tanrı’nın
ödettiğine
inanan
birey
güçlü
bir
suçluluk
duygusunun
etkisiyle
Tanrı
tarafından cezalandırıldığını
düşünebilir.58
Yaptığı
hata
ve
suçları
aldığı
eğitimin59 etkisiyle
çoğunlukla
Tan-
rı’nın
kendisini
cezalandırdığı
ya
da
anne
babasını
cezalandırmasıy-
la60
ilişkilendiren
bireyde
aşırı
suçluluk
ve
günahkarlık
duygusuyla
birlikte
oluşacak
olan
otoriteden
korkma,
onun
61dini
hayatını
da
olumsuz yönde
etkileyebilir.
Çünkü
suçluluk
ve
günahkarlık
duygu-
sunun
çift
yönlü
etkisini
hesaba
katmak
gerekir.
Bunların
dini haya-
tı
olumlu
yönde
etkiledikleri
gibi
olumsuz
etkileri
de
olabilir.
Çok
şiddetli,
dayanılmaz bir
hal alan
suçluluk
ve
günahkarlık
duygusu,
tövbe
ve
pişmanlığa
karşı
duygusuzluğa,
ilgisizliğe
hatta
buna sahip olan
ahlâki
ve
dini değerleri
hiçe
sayıp
bunlara saldırmaya
bile
sevk
edebilir. Fakat
normal bir
seyir
izleyen
suçluluk
ve günahkarlık
duy-
gusu bir
şahsiyet
oluşumu
safhasında
kendinden
razı olamama,
ge- çici
heveslerine
değer
vermeme,
dini
ve
ahlaki
görevlerini
üstlenme
ve
da
(%71)
zihinsel
karmaşa ve
sorgulama
sebebiyle
Tanrı’nın
varlığından
şüphe
du-
yanlar
oluşturmaktadır.
Böylesi
bir
durum
karşısında
engellinin
zihnindeki
tered-
dütleri
ortadan
kaldırıcı
tarzda
dini
irşad
açısından
şu şekilde
bir
katkı
sağlanabi-
lir.
58
Randolp
Crump
Miller,
“Kötülük
Problemi
ve
Din
Eğitimi,
(Çev.
Hasan
Dam)
O.M.Ü.İlahiyat
Fak. Dergisi,s.10,
1998, s.508-509
59
Ülkemizde
genelde
anne-babanın
ve
çevrenin
çocuğun
eğitiminde
gereksiz
dayak,
korkutma
ve
ayıplama
yöntemlerine
başvurduğu
bilinen
bir
gerçektir.
(Bkz; Aysel
Ekşi,
Çocuk,
Genç,
Anne
Babalar,
s. 97).
Ayrıca
Ay tarafından
yapılan
araştırmada
da din
eğitimi
açısından
ailede
cezalandırmanın
önemli
ölçüde
kullanıldığı
tespit
edilmiştir.
(Bkz;
Mehmet
Emin Ay,
Din Eğitimi
ve
Öğretiminde
Mükafat
ve
Ceza,
s.
104
vd.)
Çocuğun
eğitiminde
başvurulan
korkutma
ve cezalandırma
yönteminde
önemli
ölçüde
kullanılan
bir
davranış
biçimi
de
Tanrı’nın
cezalandırıcı
şeklindeki
yaklaşımdır.
Nitekim
çocuklara
“Yalan
söylersen
Allah
seni
cehenneminde
yakar,
Allah seni
sevmez,
yada
Allah
seni
taş
yapar” şeklindeki
korkutmalarla
çocuklara
yanlış tutum
ve
davranışlarda
bulunulmaktadır.
(Bkz.;
Halis
Ayhan, Din
Eğitimi ve
Öğretimi,
s.
108-109;
Hüseyin
Peker,
Din
ve
Ahlâk
Eğitiminin
Psikolojik
ve Metodik
Esasları,
s.
41.)
60
1996
yılında tarafımızdan
yapılan
anket
çalışmasında
bedensel
engellilik
durumu-
nun ailesinin
bir hatası
veya
suçu
nedeniyle
cezalandırma
olarak algılanmasıyla
il- gili bir
veri
elde
edilmiş
olup
(%70)
doğuştan
engelli olan
görme
ve
ortopedik
engelli-
lerde
bu
oranın
biraz
yüksek
olduğu
da gözlenmiştir.
Her
iki
grup
da doğuştan
en-
gelli
olanlarda
bu
oran
%78
iken
sonradan
engelli
olanlarda
%62
olarak
ortaya çıkmıştır.
(Bkz; Naci
Kula,
“Bedeni
Özürlü Gençlerin
Din
Eğitiminde
Dikkat
Edil- mesi
Gereken
Psikolojik
Hususlar”,
Tartışmalı
Toplantılar
Dizisi,
Gençlik Döne-
mi ve Eğitimi,
s.
193-199.)
61
Hayati
Hökelekli,
Din Psikolojisi,
s. 106.
Dinbilimleri
Akademik
Araştırma
Dergisi
IV
(2004),
Sayı:
4 |
|
33 |
sonuçta
kendini
aşmanın
yollarını
öğretebilir.62
Bu |
itibarla |
engelli |
olma
durumundan
dolayı
kendisinin
ve ailesinin
bir hatası,
suçu
ve- ya
günahı
sebebiyle
Tanrı
tarafından
cezalandırıldığını
düşünen
ve
buna
bağlı
olarak
da
aşırı
suçluluk
ve
günahkarlık
duygusunu
yaşa- yabilecek
olan
engelli
bireye
dini tebliğ
ve
irşad
açısından
öncelikle
Tanrı’nın
merhameti
ve
sevgisinin ön
planda
tutulduğu
bir
Tanrı
ta- savvurunun63 önemi
üzerinde
durulması,
cezalandırıcı
bir
tanrı
ta- savvuru
yerine
seven,
merhamet
eden, nimet
veren,
affeden
bir
Tanrı
anlayışının oluşumuna
katkı
sağlayarak,
engel
durumunu
daha
ko-
lay kabul
etme,
maneviyat
ve
moral
yönüyle
sorunların
aşabilecek
bir gücü64 kendisinde
hissedebilmesine
yardımcı
olabilecektir.
Ayrıca engellinin
yaşadığı
durumu
daha
iyi
kavratacak
şekilde
bilişsel
tarz-
da izahını
yapmasına
katkı
sağlayabilecek
bazı dini
bilgiler
sunulabi-
lir. Bunların
içerisinde
farklılıkların
yaşamın bir
olgusu
olduğunu65
ve
bu
farklılıklar
çerçevesinde
hayata
zenginlik
katmanın
mümkün
olabileceği
ifade
edilebilir.
Nitekim
peygamberimizin
de
yaşamdaki
farklılık
ve
çeşitlilikten
hareketle
bireylerin
kendi
seviyelerine
bağlı
katkılarının
olabileceğine
ilişkin
şu
örneği
manidardır.
Peygamberi-
mize,
sadakanın
hangisi üstündür
diye
soran
Ebu
Hureyre’ye
“Fakir
olanın güç
ve
kuvvetiyle
yardımda
bulunmasıdır”
derken
benzer
soruyu
soran
Sad b.
Ubâde’ye
“Kuyu
kazarak
su
çıkartıp
dağıtmak-
tır”
demiştir.66 Ebu
Hureyre’nin
son derece
fakir, diğerinin
ise bir
ka- bile
reisi
ve zengin
bir kişi
olmasını dikkate
alarak,
peygamberimizin
şahısların
özelliklerine
uygun cevaplar
verdiği
ve
herkesin
kendi
se- viyesine
göre
hayata katkı
sağlayabileceğini
gösterdiği
söylenebilir.67
Ayrıca
engellinin
olayı daha
makul
kavrayabilmesi
açısından
hayır ve
şerrin
nisbi olduğu
ve
hayrın
içinde şerri,
şerrin
içinde de
hayır
ola-
62
Hökelekli,
a.g.e.,
s.106
63
Nitekim
Kelptekin
tarafından
yapılan çalışmada
da
Esmaü’l-Hüsna
ve Kur’an-ı
Ke- rim’de
Allah’ın
sıfatları
açısından
daha
çok
sevgi
ifade
eden
bir
Allah
anlayışının
öne
çıktığı
belirtilmektedir.
(Bkz; Hatice
Kelptekin,
İman
Hayatı
Açısından
Kur’an-
ı
Kerim’de
Sevgi
ve Korku,
Yayımlanmamış
Yüksek
Lisans Tezi,
s. 93.)
Ayrıca
Al-
lah
inancının
öğretiminde
Allah’ın
sevgi
ve
merhameti,
koruyucu
niteliklerini
öne
çıkarmayla
ilgili olarak
bakınız;
Ayhan, a.g.e.,
s. 112-113;
Peker,
a.g.e., s.
43.
64
Ayrıca
bkz;
Naci
Kula,
“Gençlerde
Izdırap
Tecrübesine
Bağlı
Dini
Krizle
Başa
Çıkmaya
Yönelik
Öneriler
Gençlik Dönemi
ve Eğitimi
II.
Tartışmalı Toplantılar
Di- zisi, Ensar
Neşriyat,İst.2003,
s. 118-120
65
Kur’an-ı
Kerim’de
hayatın
içerisinde
psiko-sosyal,
kültürel
ve
ekonomik
açıdan
farklı
özelliklere
sahip insanların
ve
durumların
olacağına
işaret
eden
ayetler
içeri-
sinde
Allah’ın
insanı
erkek-kadın
ve
topluluk
halinde
yarattığına
işaret
eden
Hucurat
13,
ekonomik
açıdan
zengin-fakir
şekilde
farklı stütüde
insanların
olabile-
ceğine
değinen
Tevbe
60, Kasas
79;
inanç
açısından
da mü’min,
kafir,
münafık
ola- rak
farklı
inanç
düzeyinde
insanların
olacağına
işaret
eden
Müminun
1;
Kafirün
1; Münafıkun
1, ;
çocuk
sahibi
olan
ile
çocuğu
olmayan
şeklinde
farklı
durumlara
sa- hip olanlara
işaret
eden
En’am
165,
Şuara
49,
50 ayetleri
sayılabilir.
66
Ebu
Davud,
Sünen,
C.2,
s.131-132.
67
Bkz;
Abdullah
Özbek,
Bir Eğitimci
Olarak
Hz.
Muhammed,
s. 153.
bileceği
hususu
üzerinde
de
durulabilir.
Kur’an-ı
Kerim’de
Bakara
suresi
216. ayette
“Sizin hayır
zannettiğiniz
şeylerde
şer,
şer
zannet-
tiğiniz
şeylerde
de
hayır olabilir”
ayeti
vb. ayetler
çerçevesinde
bu ko- nuda dini bilgiler
verilebilir.68
Engelli
bireye
verilecek
dini
bilgi
ve
eğitim
açısından
da
onun
mevcut
dini
inanç,
tutum
ve
davranışlarının
bilinmesi
önem
taşı-
maktadır.
Engellinin
içinde
bulunduğu
durum itibariyle
mevcut
dini inanç ve
bilgi
düzeyinin
bilinmesi
ona
verilecek
dini
tebliğ
ve
irşad
hizmetini
daha
etkili
kılabilecektir.
Nitekim
peygamberimizin
muha- tabın
dini
inanç
ve
bilgi
düzeyini
dikkate
alarak
gerçekleştirdiği
dini tebliğ
faaliyetinde
karşısındakinin
müslüman
olmasıyla
ilgili
şu
ör-
nek bu
hususun
önemini
anlamamıza
yardımcı
olabilecek
örnekler-
dendir.
Bir
keresinde
Tayy
kabilesinden
Adî b.
Hâtem
eman
dilemek
üzere
Hz. Muhammed’in
huzuruna
gelir.
Hz.
Muhammed ona
üç ke-
re,
“Ey
Adî,
müslüman
ol
ki,
selamette
olasın”
der.
Adî
ise,
“Benim dinim var”
diye
karşılık
verir.
Hz.
Muhammed,
“Ben
senin
dinini senden
daha
iyi
bilirim”
demesi
üzerine,
Adî, “Dinimi
benden
daha iyi
biliyorsun,
öyle
mi?”
diye
hayrete
düşer.
Bunun üzerine
Hz. Mu- hammed
“Sen
Er-Rakûsiyye
(Hristiyanlık
ile
Sabilik arası
bir
din) di- ninde
değil
misin ve
sen kavminin
elde
ettiği
ganimetin
dörtte birini almıyor
musun?”
diye
sorunca,
“Evet
öyle!”
der. Sonra
Hz.
Muham-
med
“Halbuki
bu
yaptığın
senin
dininde
caiz
değildir”
şeklinde
bir açıklama
yapar.
Bu
sorular
ve
cevaplar
karşısında
Adî
ikna
olmak üzeredir.
Yalnız
içinde bir
ukde daha
vardır.
İslâm’a kavmin
hep zayıf
ve
kuvvetsiz
kimselerin
girişine
akıl
erdiremez.
Sonra
bu itirazına
da, makul cevaplar
alınca, derhal
müslüman
olur.69
Aynı
şekilde
Peygamberimiz
Yemen’e
tebliğci
olarak
gönderdiği
Muaz
b.
Cebel’e
şöyle
tavsiyede bulunmuştur;
“Sen
Ehl-i Kitab
olan bir
topluma
gidiyorsun.
(Bunun
farkında
olarak)
onları önce,
Al- lah’tan
başka
ilâh
olmadığına,
benim
de
Allah’ın
Rasulü
olduğuma
şehadet
getirmeye
davet
et.
Eğer
bunu
kabul
ederlerse,
kendilerine
bildir ki,
Allah
onlara
her
gün ve
gecede
beş
vakit
namaz farz
kılmış-
tır.
Bunu da
kabul ederlerse,
onlara
bildir ki,
Allah kendilerine,
zen-
ginlerinden
alınıp
fakirlerine
verilecek
bir
zekat
farz
kılmıştır.
Şayet
bunu
da
kabul
ederlerse,
sakın
mallarının
en
kıymetlilerini
alma! Mazlumun
bedduasından
da korun.
Çünkü bu
dua ile
Allah
arasın- da
perde
yoktur.”70
68 Ayrıca
bkz.;
Kula, Bedeni
Özürlülerin
Din
Eğitiminde
Dikkat
Edilmesi Gereken
Psikolojik
Hususlar,
s.
197,
69
Ahmed
b.
Hanbel,
el
Müsned,
C
4,
s.257;
Ayrıca
Bkz.
Abdullah
Özbek,
Bir Eğitim- ci
Olarak
Hz.
Muhammed,
s. 153-154.
70
Müslim
,
Sahih-i
Müslim,
C 1, s.50;Bkz.
Özbek,
a.g.e
; s.153-154.
Bu örneklerden
de
anlaşıldığı
üzere
dini
tebliğ
ve
irşad
faaliye-
tinde bireyin
mevcut
dini inanç
ve bilgi
durumunu
göz önüne
alma- nın
ona
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
açısından
önemi
çerçevesin-
de
engelli
bireye
sunulacak
olan dini
tebliğ
ve
irşad
etkinliklerinde
de onun
mevcut dini
hayat
durumunu
yansıtacak
bazı bilgileri
dikkate
almanın gerekli
olduğunu
söylemek
mümkündür.
Bu
nedenle
orto-
pedik
ve
görme
engelliler
üzerinde
yaptığımız
anket
çalışmasındaki
bu konuyla
ilgili bazı
bilgilerden
yararlanarak
engelli
bireye
daha iyi tebliğ
ve
irşad hizmetini
verebilme
imkanı
üzerinde
durmak istiyoruz.
Tablo-4
Ortopedik
ve Görme
Engellilerin
Dini
Hayat Boyutlarına* İlişkin
Bulgular
Seçenekler |
Düşük
Sayı % |
Orta
Sayı % |
Yüksek*
Sayı % |
1-İnanç
Boyutu |
13
7 |
26
13 |
161
85 |
2-İbadet
Boyutu |
65
33 |
74
37 |
61
31 |
3-Bilgi
Boyutu |
63 32 |
71 36 |
66 33 |
4-Duygu
Boyutu |
78
39 |
60
30 |
62
31 |
5-Etki
Boyutu |
92
46 |
36
18 |
72
36 |
Genel
Toplam;
200
Araştırma
yaptığımız
engelli
bireylerden
dini
hayatın
inanç
bo- yutunda
%85’inin
puanının
yüksek,
%13’unun
orta,
%7’sinin
düşük
olduğu;
dini bilgi
boyutunda
ise
%36’sının
puanının
orta, %32’sinin
düşük,
%33’ünün
ise
yüksek
olduğu
görülmektedir.
Dini
hayatın
duygu
ve
etki
boyutunda
puanı
düşük
düzeyde
olanların
çoğunluğu
oluşturduğu
(duygu
%39,
etki
%46) ibadet
boyutunda
ise
puanı
orta
olanların
çoğunluğu
(%37)
oluşturduğu
tespit
edilmiştir.
İbadet
bo-
yutunda
puanı
yüksek olanların
%31
olmasına
karşın
düşük
olanla-
rın
oranının ise
%33
gibi
önemli
bir
oranda
olması
dikkatimizi
çek- mektedir.(Bkz.
Tablo-4)
Böylece
araştırma
örneklemini
oluşturan
ortopedik
ve
görme
en-
gellilerin
dini
hayat puanlarının
genel
olarak
inanç
boyutunda
yük-
sek,
duygu
ve
etki
boyutunda
düşük,
bilgi
ve ibadet
boyutunda ise
orta
olduğu
görülmektedir.
Dini
hayatın
bilgi
ve
ibadet
boyutunda
*
Ortopedik
ve
görme
engellilerin
dini hayat
durumlarının
tesbitinde
Glock
ve Stark
tarafından
geliştirilen
5
boyutlu
dindarlık
ölçeği
eksen
alınarak
hazırladığımız
ve doktora
tezimizde
de
kullandığımız
anket
formu kullanılmıştır.
*
Dini
hayat
boyutlarında
engellilerin
seviye
tesbiti
her
boyuttan
aldıkları
toplam
puanların
belirlenmesinden
sonra
minumum
ve
maksimum
seviyeler
bulunmuş
istatistik metotlarından
normal
dağılım
eğrisi
metotuna
göre
standart
kaymaları
esas
alınarak
engelliler
dindarlık
düzeyleri
düşük,orta
ve yüksek
şeklinde
3 gruba
ayrılmıştır.
düşük
puanda
olanların
belli
bir oranda
olması
da anlamlı
bir
veri
olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Bu sonuçlar
ışığında
engelli
bireylerin
mevcut
dini
hayat
du- rumları
göz
önüne
alınarak
onlara
verilecek
dini
tebliğ
ve
irşad
hiz- metinde
ana hatlarıyla şu hususlara
dikkat
etmek
gerekir.
1.Dini
hayatın
inanç boyutundan
yüksek
puan
alanların
çoğun-
lukta olması
engellilerin,
engel
durumlarından
kaynaklanabilecek
sorunlarını,
sıkıntılarını
aşmada
dini
inancın
önemli ölçüde
katkısı-
nın olabileceğini
onlara
anlatmak uygun
olabilir.71 Özellikle
karşılaş-
tığı
zorluklar,
sıkıntılar
karşısında
engellinin
kendisini çaresiz,
güç- süz
hissettiği
zamanlarda
sahip olduğu
imanın
kendisine
güç, kuvvet
vereceği
Kur’an-ı
Kerim’den
bazı
ayetler
ışığında
da anlatılabilir.
Ör- neğin;
Lokman
süresi
23. ayette
Allah’ın
insanı gözetip
kolladığına
ve ona
yardımcı
olduğuna
vurgu
yapılarak
Allah’a imanın
insan üzerin-
deki olumlu
etkisine
dikkat
çekilebilir.
Bu vesile
ile
Bedir savaşında
da inananların
karşı taraftan
daha
az sayıda
olmalarına
karşın
sava-
şı kazanmalarında
inancın rolü vurgulanabilir.
2.Dini
hayatın
içerisinde
önemli
bir yeri
olan dini
duygu, dindar
bireyin
tecrübe
ettiği
veya
Tanrı
ile
olan
ilişkilerini
ihtiva
eden
du- yumlar,
algılar
ve duyguları
içine
almaktadır72.
Araştırma
yaptığımız
engellilerin
dini
inanç
düzeylerindeki
puanlarının
yüksek
olmasına
karşın
dini
duygu
ile
ilgili
puanları
düşük
olanların
çoğunlukta
ol-
ması engellinin
duygu
dünyasında
bazı
karmaşaların,
çatışmaların
olabileceğini
düşündürebilir.
Burada
dini
inanca
bağlı
olarak
dini duygularda
da belli
bir oranda
olumlu
bir durumun
olması
beklenir-
ken,
dini duygu
durumundaki
bu farklılık
engellide
takdir,
beğenilme
duygusunun73
yeterince
oluşamamasının
etkisini
gösterebilir.
Nite-
kim mülakat
yaptığımız
engellilerden
büyük
bir çoğunluğu
toplumda
engellinin
genelde
acıma
duygusu
ile
zavallı,
muhtaç,
korunması
ge- reken
bir
kişi
olarak
göründüğünün
bazen
de
fiziki
görünüşleri
sebe- biyle
alay
konusu
bile
edildiklerini,
bu
yüzden
sokağa
bile
çıkmak
istemediklerini
belirtmişlerdir.
Engellilere
yönelik
yapılan
bu
yakla-
şımlar, onların
kendilerine
güven
duymalarını
ve
beğenilme,
takdir
edilme
duygularını
olumsuz
yönde
etkileyebilir.
Bu durum
aynı za- manda
onların
duygu
dünyalarında
çatışmaların,
karmaşaların
o- luşmasına
neden
olabilir
ve bu
duygusal
gerginlikler
onların
sosyal ilişkilerine
ve
çevresiyle
olan uyumlarına
olumsuz
yönde
etkileyebilir.
Bundan
dolayıdır
ki
araştırmamızda
dini
duygu
boyutunda
puanı
71
Peker,
Din Psikolojisi,
s. 70.
72
Peker,a.g.e.
s
105
73
Kişinin
duygusal
gelişimi
açısından
önemli
bir
yeri
olan
takdir ve
beğenilme
duygu-
su,sağlıklı
geliştiği
takdirde
birey
duygusal
olgunluğa
ulaşır.
(bkz.
Doğan
Cüceloğlu,
İletişim
Donanımları,
s.103-106
düşük
olanların
çoğunlukta
oluşu
ile
dini
etki
boyutunda
düşük
pu-
anı olanların
aynı olması
dini
duygunun
bireyin
diğer
insanlarla iliş- kilerini
günlük
yaşamı
üzerindeki
etkilerini
ihtiva
eden
dini
etki
bo-
yutuna da olumsuz yansıması
olarak
değerlendirilebilir.
Bu
nedenle
engelli
bireyin
dini duygularının
da gelişimine
katkı sağlayacak
şekilde
onun
takdir
ve
kabul
görme
duygusunu
arttıra- cak
davranışlara
özen
göstermek
dini
tebliğin
önemli bir
parçası ola-
rak görülebilir.
Zira Kur’an-ı
Kerim
hristiyan ve
yahudilerden
“ehl-i kitap”
diye
bahsederken
onların
kitabullaha
ehil olduklarına
işaretle
kendilerine
değer
verildiğini
belirtmekte,
insandaki
“değer
verilme”
duygusuna
hitap ederek
onların
kalplerini
kazanma metodunu
uygu- lamaktadır.74 Aynı
metotdan
hareketle
Peygamberimizin
komşu
dev- letlere
gönderdiği
islam’a
davet
mektuplarında
devlet
başkanlarına
“Rûm’un
Ulusu,
Kıptilerin
Büyüğü”,
şeklinde
hitap
etmiş,
“Bizans
Hükümdarı
veya
Kıptilerin
Reisi”
şeklinde
hitap
etmemiş;
böylece
aslında izzet,
azamet,
büyüklük, yücelik,
Allah resulüne
ve müslümanlara
ait olduğu
halde
Peygamberimiz
onlara
değer
vererek
kalplerini
kazanmak
üzere
ta’zimde
bulunmuş
onlara
yücelik
ve
bü-
yüklük
nispet
etmiştir.75
Bireydeki
dini
duyguların
yoğunlaşması
açısından
bireye
verile-
cek
değeri
anlatması yönüyle
peygamberimizin
şu örnek
davranışı
da manidardır.
Ebû
Rifa’a
rivayet
ediyor:
“Resulullah
hutbe
okurken
yanına vardım
ve hutbe
esnasında
dedim ki;
Ya Rasulallah
(kendimi
kastederek)
garip, yabancı
bir adam
geldi,
dini
hakkında
bilgi sahibi
olmak istiyor,
dinini iyice
bilmiyor”
bunun üzerine
Rasulullah bana
döndü,
hemen
hutbesini
yarım
bırakarak
indi
ve
yanıma
geldi.
Ken-
disinin oturması
için
bir
sandalye
getirildi,
oraya oturdu
ve Allah’ın
kendisine
öğrettiğinden
bana
öğretmeye
başladı.
Sözü bitince
döndü, hutbeye
çıktı
ve kaldığı
yerden
devam ederek
hutbesini
tamamladı.76
3.Dinin
esası
iman olmakla
birlikte
mümin Allah’a
olan
inancını
ve
bağlılığını
bir
takım
söz
ve
hareketlerle
göstermeye
çalışır.
77
İba- det,
Allah’la
kurulan tabiat
üstü ilişkinin
görünür
varlığı
belli
sözler,
jestler
ve
davranışlar
sistemi
şeklinde
tezahürüdür.78
Bu açıdan
an- ket
uyguladığımız
engelli
bireylerin
ibadet
durumlarına
baktığımızda çoğunluğu
orta
seviyede
puan alanların
oluşturduğu
görülmekle
bir-
likte
önemli
ölçüde
%
33
oranında
düşük
puan
alanların olduğu
da görülmektedir.
(Bkz.
Tablo 4)
74
Ahmet
Önkal, Resulullah’ın
İslam’a
Davet
Metodu,
s.
152.
75
Önkal,
a.g.e.,
s.153.
76
Bkz.
Önkal,
a.g.e.
s.153-154
77
Peker
, a.g.e,
s.112
78
Hökelekli,
a.g.e,
s.233
Engellilerin
ibadet
hayatında
düşük
puan
olanların
belli
bir
o- randa
olmasında
hangi
nedenlerin
olduğu
ayrıca
araştırılması
gere-
ken
bir
husus
olmakla
birlikte
mülakat
yaptığımız
engellilerin
bu konuda
dile
getirdikleri
bazı
hususların
etkili
olduğunu
söylemek
mümkündür.
Özellikle
namaz kılmak
için
camiye
gittiğini ifade
eden ortopedik
engellilerin
karşılaştığı
temel
sıkıntının,
engellinin
camiye
rahat
girebilecekleri
tarzda
fiziki
düzenlemenin
olmadığıdır.
Çok
ve
yüksek
merdivenli
cami avlusu
veya
camii
girişlerinin
olması
bu
ko-
nudaki şikayetlerin
başında
gelmektedir.
Ayrıca
ibadet
konusundaki
– bazı
dua
ve
süreleri
eksik
ya da
yanlış
bilme,
namazın
kılınışıyla
ilgili birtakım
yanlışlıklar,
dini yükümlükleri
yeterince
bilememe,
vb- bazı
bilgi
eksiklerinin
olmasının
bu konuda
önemli
bir rol
oynadığını
belirtmişlerdir.
Dolaysıyla
bu vb.
nedenlerle
ibadet
hayatında
düşük
puan olanların
belli
bir
oranda
olmasının
birtakım
sebeblere
bağlı
olarak
ortaya
çıktığı
ifade edilebilir.
Bu açıdan
engellilerin
ibadetle-
rini doğru
ve
tam
bir
şekilde
gerçekleştirebilmeleri
için
gerekli
ve
doğru
bilgilerle
donatılması79 camilerde
engellilerin
rahat girebileceği
şekilde
gerekli
fiziki düzenlemelerin
olması
bu
noktada
onlara
verile-
cek
tebliğ hizmetleri
arasında
önemli
bir yeri
oluşturur.
Aynı
şekilde
dini hayatın
önemli
bir parçasını
oluşturan
ve
iba-
detlerin
yerine
getirilmesi
açısından
da
önem
taşıyan
dini bilgi
boyu-
tunda
da
çoğunluğu
orta
seviyede
puan alanlar
oluşturmakla
birlikte
bu boyutta
da
düşük
puan
alanların
önemli
bir
oranı
(%
32)
oluş-
turması
dikkati
çekmektedir.
Bu
durumun
da
nedenleri
ve
hangi noktalarda
eksikliklerin
olduğu
başka
araştırmalarla
ve
diğer
engelli
grupları
üzerinde
yapılacak
çalışmalarla
da belirlenmesi
gerekir.
Bu- nunla birlikte
mülakat
yaptığımız
engelli
bireylerin
ifade
ettikleri
bazı hususlar
bu konuda
da birtakım
ipuçlarını
oluşturmaktadır.
Özellik-
le
dini bilgi
açısından
görme
engellilerin
tamamına
yakını
kendileri-
nin rahat
okuyabileceği
şekilde
dini
eserlerin
olmamasından
yakın- maktadırlar.
Brialle
( kabartma
alfabe)
yazıyla
ve sesli
nitelikte
dini bilgiler
sunan
eserlerin80 olmaması
sebebiyle
yeterince
ve
sağlıklı
bir şekilde
dini bilgi
elde
edemediklerini
ifade etmektedirler.
Ayrıca
eği- tebilir
ve
öğretilebilir
zihin
engelliler
için de
onların
seviyelerine
uy- gun başta
dini
kavramların
öğretimi
ve
bütün
engellilerin
diğer
in- sanlarla
da
kaynaşmalarını
kolaylaştıracak
tarzda
sevgi,
kardeşlik,
dayanışma,
paylaşma,
dinin insana
verdiği
değer
vb konuları
ihtiva
79
Başta
hutbe
ve
vaazlarda
olmak
üzere
din
görevlilerinin
görev
yaptıkları
mahalle,
köy,
kasabadaki
engellilerin
psiko-sosyal
özelliklerini
ve
dini bilgi
düzeylerini
dikka-
te
alarak
onlara
yönelik
dini
bilgileri
ele
almaları
bu noktada
önemli bir
adımı
oluş- turabilir.
80
Diyanet
İşleri
Başkanlığı
ve
İstanbuldaki
Beyaz
Ay
görmezler
derneği
tarafından
Brialle
alfabeyle
yazılmış Kur’an-ı
Kerimin
olması
sevindirici
ve takdir
edici
önemli bir
adım
olmakla
birlikte hadis,
ilmihal, islam
tarihi vb
konularda
da aynı
zamanda
sesli
olarak ta
birtakım
yayınların
oluşturulmasına
ihtiyaç
bulunmaktadır.
eden
dini
ve
ahlaki
konuların
ele
alınması
onlara
verilecek
tebliğ
ve irşad
hizmetinin
önemli
bir parçasını
oluşturacağı
muhakkaktır.
Ay-
nı
şekilde
bütün engelli
grupların
kendilerinin
ve ailelerinin
yaşadık-
ları
sorunları
aşmalarına
katkı
sağlayabilecek81
dini
konuların
ele alındığı
eserler,–
konuların
hikaye,
İslam
tarihinden
örnekler,
Mes- nevi,
Bostan
ve Gülistan
gibi eserlerden
örnekler
alınarak
işlenmesi
de
mümkündür-
hazırlanmalıdır.82
4-Engelliye
verilecek
dini
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
açısından
önem
taşıyan
bir diğer
husus
da sahip
oldukları
batıl
inançların
giderilme-
ye çalışılmasıdır.
Mülakat
yaptığımız
engelli
bireylerin
bazı
batıl
i- nançlara
sahip
olduğunu
ve
engelliliğin
tedavisi
açısından
da83
bu
inançlara başvurduklarını
gözlemledik.
Tablo-5
Engelli
Bireylerin
Uğursuzluk
Olarak
İnandıkları
Mevcut
Batıl
İnançlarına
İlişkin
Bulgular
Seçenekler |
Sayı % |
1-Önünden
Siyah
Kedinin
Geçmesi. |
42
31 |
2-Baykuş
Ötmesi |
27
20 |
3-Köpek
Uluması |
35
26 |
4-Salı Gününün
Uğursuzluğu |
25
18 |
5-Fikir
Belirtmeyenler |
8 5 |
Genel
Toplam:
137
En
yaygın batıl
inançlar arasında
siyah kedinin
kişinin önünden
geçmesinin
uğursuzluk
sayılması
(%
31 ),
baykuş
öttüğünde
uğur-
suzluk
getireceği
(% 20
), köpeğin
başını
yukarı
doğru
kaldırıp
ulu-
masının (%
26), Salı
günü iş
yapmanın
uğursuzluğu
(% 18
)
sayıla- bilir.
81
Mülakat
yaptığımız
engellilerden
bazıları
zihinlerinde
yeralan
şu
sorularla
ilgili dini
açıdan bilgilenmelerini
sağlayacak
eser
yada yazılara
vb. bilgiye
ihtiyaç duydukları-
nı belirtmişlerdir.
Sorulan
sorular
şunlardır:
Gelişmiş
toplumlardaki
engellilerin
o- ranının
gelişmekte
olan ülkelerdeki
engellilerin
oranından
düşük
olması
kaderle
a- çıklana
bilir mi?,
Doğuştan
görme
engelli
olanlar Kur’an’ın
kullandığı
görsel
nitelik-
teki
sembol
ve tasvirleri
ne kadar
iyi anlayabilmektedirler?
Kur’an’da özellikle
Al- lah’ı
inkar
edenlerin
bu durumlarını
anlatırken
kullanılan
kör, sağır,
dilsiz
gibi sı- fatların
görme,
işitme,
konuşma
engelli
bireylerin
psikolojisine
etkisi
var
mıdır?
82
Bu
tür
yayınlar,
engelliler
üzerine
yapılacak
çeşitli
araştırma
sonuçları,
onların
deneyimleri,
bu
konuda
yazılmış
biyoğrafi
ve
otobiyoğrafiler
de
–buna
örnek
Joni
Eareckson’un
kaleme
aldığı
“Jonı’nin
İnanılmaz
Hikayesi”
isimli
Hristiyan
engelli
gencin
yaşadığı
sorunları
aşmada
dini destek
ve
bilginin rolünü
anlatan
eser
verile-
bilir- dikkate
alınarak,
İlahiyat
fakültelerindeki
din psikolojisi
ve din
eğitimcileriyle
birlikte
engellilerin
eğitimi ile
ilgilenen
psikolog
ve
pedagogların
işbirliği
ile
hazır-
lanmalıdır.
83
Mülakat
yaptığımız137
engelliden
88 kişi,
gerek
kendisi,
gerekse
ailesi
tarafından
engel
durumunun
tedavisi
amacıyla bazı
batıl
inançlara başvurduklarını
ifade
et- mişler,
bunlar arasında
türbeye
adak
adama
(%34 ),
çaput
bağlama
(% 12),
muska
yazdırma
(% 32).
okunmuş
su içme
(%16) davranışlarını
belirtmiştir.
Araştırma
yaptığımız
engelliler
arasında
yer
alan
batıl inançlara
neden
inanıldığı
sorulduğunda
ise
çoğunluğu
toplumda
böyle
bir inancın
yaygın
olmasıyla
birlikte
%28’inin
de
ya
kendi
başına
gelen kaza,
yaralanma
gibi
nedenlerle
bir sıkıntı
geldiğinden
ya da
böylesi durumlar
sebebiyle
çevresindekilerin
başına
bir
sıkıntı
geldiğine
iliş- kin
örnekler84 olduğunu
ifade
ederek
daha
çok
uğursuzluk
ile sıkın-
tıyı
ilişkilendirmek
suretiyle
batıl
inançları
önemsedikleri
görülmüş-
tür.
Dini
tebliğ
ve
irşad
hizmeti
açısından
dini inanç
ve
esasların
ö- züne
aykırı
olan
engellilerin
sahip olduğu
bu
batıl
inançların
ortadan kaldırılmasına
yönelik
engellilere
doğru
dini
bilgiler
verilmeli,
bunun-
la birlikte
bu
batıl
inançlara
sahip
olma
ile
ilgili
nedenler
üzerinde
durulmalı,85 kişilerin
çaresizlik
durumlarında
sorunlarını
çözümleme
açısından
dinin temel
bakış
açısı
olan
kişinin
tedbir
alma, tıbbi
teda-
vi ve
Allah’a
iman ile
kendini psikolojik
olarak
rahat
hissetmek
sure- tiyle
dini
inancın sorunlarını
çözmede
manevi
desteğinin
olduğu
be-
lirtilmelidir.
4-Engelli
Bireyin
Dini Sorumluluk
ve Yükümlülükleri
Açısından
Tebliğ
ve
İrşad
Hizmetinin
Önemi
Dindar
birey,
dini
açıdan
sorumlu
olduğu
hususları
bilmek
ve
öğrenmek
ister.
Aynı
zamanda
başta
ibadetler
olmak
üzere
dini
so-
rumluluklarını
doğru
bir
şekilde
yerine
getirmek
dindar
kişi
için ö- nemli
görevleri
arasındadır.
Bu
itibarla
engelli
birey
için
de
ne
tür
dini
sorumluluklarının
olduğu
özellikle
bireysel
özelliklerini
gözönünde
bulundurarak
dini
görevlerini
yerine
getirirken
nelere
dikkat
etmesi gerektiği
önem
taşır.86
Mülakat
yaptığımız
engelli
bireyler
bu
konuda
bireysel
farklılık-
ları
çerçevesinde
dini
yükümlülükleri
ile ilgili
bazı
hususların
kendi-
84
39
engelliden
10’unun,
kendi
başına
gelen
sıkıntılarla
sahip
olduğu
batıl
inançlar
arasında ilişki
kurduğu
gözlenmiş,
bunlardan
4 tanesi
önünden
siyah
bir
kedi
geç-
tikten
kısa
bir
zaman sonra
başına
bir
sıkıntı
geldiğini,
2 kişi
ise köpek
uluması
sonrası merdivenden
düşerek
yaralanma ve
arabasının arkasından
vurulma
olayını yaşadıklarını
ifade
ederken,
3
kişi
de Salı
gününün uğursuzluğuna
ilişkin
işlerinin ters
gitmesi,
arkadaşıyla
başladıkları
işi zamanında
bitirememe
örneğiyle
belirtmiş,
1
kişi
de hamile
iken
annesinin
önünden
cenaze
geçmesi
sebebiyle
buna
bağlı
ola-
rak
engelli
dünyaya geldiğini
ifade
etmiştir.
85
Bkz.
Hayati
Hökelekli,
“Dini
Telkin
ve
Tebliğde
Psikolojik
Esaslar”
Diyanet
der-
gisi,
C.XIX,
Sayı
1,1983,
s.32-33
86
Piyasada
rahat
bulunabilen
ve
okuyucunun
müracaat
ettiği
bazı ilmihal
kitaplarına
baktığımızda
özellikle
engellilere
yönelik
şu
konuların
ele
alındığı
görülmektedir.
Görme
engellilerin
imam olup
olamayacağı,
Nevzat
Akaltun, İslam
Fıkhı
ve Huku- kuna
ait 1099
fetva, s.109;
Ömer
Nasuhi Bilmen
, Büyük
İslam
İlmihali,
s.118;
Süleyman
Ateş,Yeni
İslam
İlmihali
s.174;
Ahmet
Hamdi
Akseki
,İslam
Dini, s.162;
Sağır
kimsenin
ve
eli
olmayanın
imam
olup
olamayacağı
;
Akaltun,ag.e
s.109-110;
iki
eli
çolak
olanın
abdest
almasının
mümkün
olup
olamayacağı
Akaltun,
a.g.e.
s.97
leri
için önemli
olduğunu
belirtmişlerdir.
Bu
çerçevede
şu
hususları
öğrenmek
istediklerini
ve bu
konularda
dini bilgiye
ihtiyaç duydukla-
rını
belirtmişlerdir.
Engelli
bireyin
cemaatle
namazda imam
olup
o- lamayacağını
soranların
oranı
%31
iken;
engellilerin
yönetici
olup olamayacağını
soranlar, %
8’dir. Engelli
bireyin
dini açıdan
evlenme-
sine
yönelik
bir
mahzur
olup
olmadığını
ve
evlilikte
denklik
konu-
sunda
nasıl
bir
yükümlülüğün
bulunduğunu
öğrenmek
isteyenlerin
oranı
%
7,
Anne
karnında
engelli
olan
bir
çocuğu
aldırmanın
caiz olup
olmadığını
soranlar
%
9
iken
iki
eli
ve
ayağı
olmayan
kişinin nasıl
namaz
kılabileceğini
öğrenmek
isteyenlerin
oranı
ise
%15’dir. Kabartma
yazı
ile
Kur’an’ı
okumanın
hatim
olup
olamayacağını
öğ-
renmek
isteyenlerin
%10
olduğu
gözlenirken,
engellinin
savaşa
ka- tılma87 zorunluluğu
olup
olmadığını
öğrenmek
isteyenlerin
oranı
ise
%
3’dür.
İki
eli
olmayan
insanın nasıl
abdest alacağını
soranlar
da
%12 oluşturmaktadır.
Ayrıca
engelliler
için
kullanılacak
genetik
a-
raştırmalar
sonucunda
kök hücreleri
kullanılarak
organ üretilmesi-
nin dini
açıdan
hükmünün
ne
olduğunu
öğrenmek
isteyenler
%
5 oluşturmaktadır.
Tablo-6
Engellilerin
Dini Yükümlülükler
Çerçevesinde
Bilgilenmek
İste-
diği Konularla
İlişkili
Bulgular
Genel
Toplam:137
Araştırmamızda
engellilerin
öğrenmek
istedikleri
dini yükümlü-
lükler
vb.
sorumlulukları
ile
ilgili
bazı
bilgileri
ilmihal
kitaplarında
bulmak
mümkün
olsa da
okuyucunun
rahat
bulabileceği
bu
eserler-
de
engellilerle
ilgili dini
yükümlülüklerin
özel
bölüm
şeklinde
değil
de namaz konusu
ağırlıklı
olmak
üzere
ilgili
bölümlerin
içinde
birkaç
cümle
ile ele
alındığını görmekteyiz.
87
Kuran’ı
Kerimde
bedensel
engellilerin
dini mükellefetiyle
ilgili
hükümlerin
genelde
savaş
bağlamında
gündeme
getirildiği
görülmektedir.
(Bkz.
Tevbe
91, Fetih,17;
Nur
61)
Bu
ayetlerde
fiziki
durumlar
ı
el
vermediği
için savaşa
katılmayanlara
sorumlu- luk
terettüp
etmediği
ifade
edilmiştir.
(Bkz.
Ebu
Muhammed
b. Ahmed
Kurtubi,
el- Camiu
li Ahkami’l
Kur’an,
C.
XII s.206)
Günümüzde
engelliler
için önem
taşıyan
dini muhtevalı
soru
ve sorunlarıyla
ilgili detaylı
tespitler
yaparak
başta
ilmihal kitaplarında
müstakil bölüm
halinde
engellinin
dini sorumlulukları
ele
alınmalı- dır.
5-Engellilerin
Dini
Tebliğ
ve
İrşad
Hizmetinde
Bazı
Teknik
İm- kanların
Kullanımı
Engelli
bireylere
verilecek
tebliğ
ve
irşad
hizmetinde
teknolojik
birtakım
imkanlardan
yararlanarak
onlara daha
iyi hizmet
sunulabi-
lir. Bu
çerçevede
günümüzde
kullanımı
gittikçe yaygınlaşan
bilgisa- yar
ve internetten
yararlanılabilir.
Bilgisayar ortamında
kullanılabile-
cek
şekilde
engelli
bireylerin
özellikleri
dikkate
alınarak
hazırlanacak
olan dini
bilgi
öğretim
proğramları,
(sadece
bilgi
veren
değil,
oyun tarzında
kişisel
beceri
gerektiren
proğramlar
olabilir)
animasyon
tek-
nikleri
kullanılarak
ve sesli-görsel
nitelikte
-başta
ibadet
öğretimine
yönelik-
olabilir. Ayrıca
internet
ortamında
engellilerin
oluşturabile-
ceği
dini bilgi
öğretimini
kazandıracak
ve
sorunlarını
paylaşabilecek-
leri
sohbet
grupları,
web
sayfaları,
dini konularla
ile
ilgili sanal
or- tamda doküman
elde
edebilecekleri
bir dökümantasyon
merkezi
o-
luşturulabilir.
SONUÇ
İnsanın
hayatında
gerek
doğuştan
gerekse
daha
sonra bazı
ne- denlerle
meydana
gelen
engellilik
durumu
bireysel
bir farklılık
ola- rak
dikkate
alınması
gereken
bir
husustur.
Engelli
birey,
bireysel
farklılığının
gereği
olarak bazı
sorunlarla
karşılaşabileceği
gibi
eğiti- minde
ve
sosyal yaşamında
bireysel
farklılıkları
gözönünde
bulundu-
rularak
sağlanacak
katkılarla
da sorunları
aşmasına
yardımcı
olun- malıdır.
Sorunlarını
çözme
ve
sosyal
uyumunu
kolaylaştırmada
ken- disine
katkı
sağlayabilecek
önemli
kaynaklardan
birisi de
dindir. Zira din,
bireye
yaşamın
anlamı
ve
değeri
üzerine
sunduğu
bilgilerle
bire-
yin yaşamla
ilgili amaçlarını
ve
sorumluluklarını
daha iyi
belirleme-
sine
katkı
sağlamaktadır.
Bunun
gerçekleşebilmesi
için
de bireylere
yönelik
tebliğ
ve irşad
faaliyetlerinin
önemi
kendiliğinden ortaya
çı- kar.
Engelli
bireyin
de
sahip
olduğu
bireysel
farklılık
çerçevesinde
yaşamının amacını
belirlemesine
ve sorunlarını
aşmasına
katkı
sağ- layacak
şekilde
dinden
istifade
edebilmesi
için
ona yönelik
tebliğ
ve irşad
hizmeti
sunulmalıdır.
Bu
çerçevede
engelliye
verilecek
tebliğ
ve irşad
hizmeti,
öncelikle
engellinin
özellikleri
dikkate
alınarak
onunla
sağlıklı
bir
iletişim
kurmak
süretiyle
gerçekleştirilmelidir.
Burada da peygamberimizin
hayatında
uyguladığı, kolaylaştırıcı
ve sevdirici
ol- ma esasına
dayanan
temel
davranış
biçimi
örnek
alınmalıdır.
Aynı
şekilde
engelli
bireyin
sahip olduğu
özellikler
-bunların
içinde
mevcut
dini inanç
ve bilgi
düzeyinin
tanınması da
yer
alır- çok
iyi
bilinerek
bu özelliklerine
yönelik
dini
bilgi
ve
yükümlülükleri
öğretilmelidir.
Bunlar
yapılırken
teknik
imkanlar
da
kullanılarak
sesli ve
görüntülü
yayınlar, bilgisayar
programları
hazırlanmalı ve
internet
imkanların- dan da
yararlanmaları sağlanmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
Akaltun,
Nevzat;
İslam
Fıkhı
ve Hukukuna
ait 1099 Fetva,
Mevlana
Kitabevi,
trhsiz
Akkök,
Fusun;
Bayan
Perşembeler,
ODTU
yay Ank.1997.
Akseki,
Hamdi
,
Ahmed;
İslam Dini,
Diyanet
İşleri
Başkanlığı
Yay. Ank.1967
Ateş,
Süleymen;
Yeni
İslam
İlmihali,
Yeni
ufuklar
Neşr.
İst.
Trhsiz.
Ay,
Mehmet
Emin;
Din Eğitiminde
Mükafat
ve Ceza,
Nil yay,
İst.
1984
Ayhan,
Halis;
Din
Eğitimi
ve
Öğretimi,
İman-
İbadet
,
Diyanet
İşleri
Baş.
Yay,
Ank,
1985.
Bıyıklı,
Latife;
Bedensel
Özürlü
Çocukların
Benlik
Kavramı,
(Aile
Kabul
Düzeyi
Açısından),
Ank.
Ün. Eğitim
Bilimleri
Fak.Yay,
Ank.1989
----------------------,
“Özel
Eğitime
Gereksinim
Duyan
Çocuklar”,
Milli
Eğitim
Dergisi
Say.136,
1997.
Black,
Kathy;
A
Healing
Homiletic
Preaching
and
Disability,
Abingdon
Press,
Nashville,
1996.
Brown,S.
Alan;
Religious
Education
and
Pubil
with
Learning
Difficulties,
Newyork
,1987.
Cüceloğlu,
Doğan
,Yeniden
İnsan
İnsana,
Remzi Yay,
İst
1993
---------------------
İletişim
Donanımları
,
Remzi
Yay İst.
2002.
Çağlar,
Doğan,
Ortopedik
Çocuklar
ve
Eğitimi,
Ank.Ün
Eğitim
Bilimleri
Yay.
Ank.
1892
Develioğlu
Ferid,
Osmanlıca
Türkçe Ansiklopedik
Lugat,
Doğuş
Mat.
Ank.1978
Ebu
Davud,
Süleyman
b.
Eş’as;
Sünen-ü
Ebu Davud,
Çağrı
yay.İst.1992.
Ekşi,
Aysel; Çocuk, Genç,
Ana Babalar,
Bilgi Yay.
İst.1990
Erkan,
Gönül;
Ortopedik
Özürlü
Çocukların
Kabul
Düzeyi
Üzerine
Bir Araştırma,
İst.1990
Ersoy,
Özlem;
Avcı,
Neslihan;
Özel
Gereksinimi
Olan
Çocuklar
Ve
Eğitimleri,
Özel
Eğitim, Yapa
yay,
İst.1981.
Eroğlu,
Feyzullah;
Davranış
Bilimleri,
Beta
Basın yay,İst.1998
Hanbel,
Ahmed
b. El-
Müsned,Çağrı
Yay. İst.1982
Hökelekli,
Hayati;
Din Psikolojisi,
Diyanet
Vakfı
Yay.
Ank.1993.
-----------------------,
”Dini
Telkin
ve
Tebliğde
Psikolojik
Esaslar”,
Diyanet
dergisi
C.XIX,
S.1,
1983
Kelptekin,
Hatice; İman
Hayatı
Açısından
Kur’an-ı
Kerimde
Sevgi ve
Korku, (Yayın-
lanmamış Yüksek
Lisans
Tezi),
İst.
1992
Köknel,
Özcan; İnsanı
Anlamak,
Altın
yay .
İst.1987.
Kula,
Naci,
M;
“Bedeni
Özürlülerin
Din Eğitiminde
Dikkat
Edilmesi
Gereken
Psi-
kolojik
Hususlar”,
Gençlik
Dönemi
ve
Eğitimi,
İsav
Tartışmalı
İlmi
Toplantı-
lar Dizisi,
Ensar
Neşriyat,
İst.2000
----------------------,
“Gençlerde
Izdırap
Tecrübesine
Bağlı
Dini
Krizle
Başa
Çıkmaya
Yönelik
Öneriler”
,
Gençlik
Dönemi
ve
Eğitimi
2, Tartışmalı
İlmi
Toplantılar
Dizisi,
Ensar
Neşriyat,
İst.2003
Kurtubi,
Ebu
Muhammed
b.
Ahmed,
el-Camiu
li
Ahkamil
Kur’an,
C.XII,
Darül
Kütübul
İlmiyye,
Beyrut,
1987
Mardin,
Şerif,
Din ve İdeoloji,
İletişim
yay.Ank.1982.
Miller,Crump
Randolp;
“Kötülük
Problemi
ve
Din
Eğitimi”,O.M.Ü.İlahiyat
Fak.
Der- gisi,
Say 10,1998
Müslim,
b.
El Haccac,
Sahih-i
Müslim,
İst.
ts.
Okur,
Nejla;
Özürlülere
Yönelik
Örgütlenmenin
İncelenmesi,
Başbakanlık
Özürlü-
ler
İdaresi
Başkanlığı yay,
Ank.
2001
Önkal,
Ahmet;
Resullullahın
İslama
Davet
Metodu,
Esra yay,
Konya 1992
Özbek,
Abdullah;
Bir
Eğitimci
Olarak H.z.
Muhammed,
Selam
yay, Konya
1988. Özer,
Kadir;
İletişimsizlik
Becerisi,
Varlık
yay,
İst
1995.
Özsoy,
Yahya;
Özyürek,
Mehmet;
Eripek
,
Süleyman;
Özel
Eğitime
Muhtaç
Çocuklar
ve Özel
Eğitime
Giriş,
Karatepe
yay, Ank.1994.
I. Özürlüler
Şurası,
Çagdaş
Toplum
Yaşam
ve
Özürlüler,
Komisyon
Raporları
Genel
Kurul
Görüşmeleri,
29
Kasım
–02
Aralık
1999
Ankara,
Başbakanlık
Özürlü-
ler
İdaresi
Yay.
Peker,
Hüseyin;
Din Psikolojisi,
Samsun
2000
----------------------,
Din
ve
Ahlak Eğitiminin
Psikolojik ve
Metodik
Esasları-Ailede,
Okulda, Camide-,
Samsun
1991.
Saka,
Şevki;
Kur’an-ı
Kerimin
Davet
metodu,
Seha
yay,
İst.1991.
Tapan,
Elçin;
Devam
Eden
Hikayemiz,
Ben
Mutlu
Bir
Down
Annesiyim
2,
Yapı
Kredi
Yay.
İst.1995.
Şanver,
Mehmet;
Kur’anda
Tebliğ
ve Eğitim
Psikolojisi,
Pınar
yay,
İst.2001.
Uludağ,
Süleyman;
İslamda
İrşad,
Marifet
yay,
İst.
Trhsiz.
Usta,Hasan;
Bedensel
Özürlü
Olmanın
Sebebleri,
M.E.B. yay.
İst,1992
Yazgan,
Gültekin;
Kör
Uçuş,
İletişim
yay.
İst.2002.
Zebidi
,
Abdil
Latif,
Sahih-i
Buhari Muhtasarı,
Tecridi
sarih tercümesi
ve
şerhi,
(terc.
Ahmed
Naim),
C1,
Diyanet
İşleri
Başkanlığı
yay.Ank.1984
|