<<
Özürlülük ve Özürlülerle İlgili Yazılar & Makaleler
ENGELLİ KADIN VE
YEREL YÖNETİMLER
Turgut ÇAKAR
Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Sosyal Hizmetler Şube Müdürü
GİRİŞ
Günümüz dünyasında toplumsal yaşamı
belirleyen dinamikler insanlık tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar
hızla değişmekte ve bireylere yönelik yansımaları bakımından daha zorlu,
daha karmaşık bir dizi zincirleme süreci de beraberinde getirmektedir.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler
insanlığı daha mutlu kılacak pek çok seçeneği önümüze koyarken, o
seçenekleri elde edebilme ve yaşantılarımızın içinde var edip, sürekli
kılabilme konusunda ne yazık ki “eşit şartların” istenen düzey ve
yaygınlıkta sağlanamadığı çok temel bir gerçeklik olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu temel gerçekliği tam olarak algılayabilmek için
üretim-tüketim, üretebilme ve tüketebilme kapasiteleri ekseninde bir
yaklaşımın yeterli olmayacağı inancındayım.
Bireylerin kendi fiziksel, zihinsel,
ruhsal,toplumsal, kültürel varoluş farklılıkları ve düzeyleri göz
önünde bulundurulmadan ortaya konulacak çözüm önerilerinin yeterli
olamadığını hayatın bizzat kendisi bizlere göstermektedir. Sözü edilen
bu varoluş farklılıkları ve düzeylerinin bireylerin kendileri dışındaki
belirleyiciler tarafından oluşması ise sonuçları bakımından sorunu
dramatik bir zemine çekmekte ve acil çözüm bekleyen toplumsal sorunlar
kategorisi içine yerleştirmektedir.
Toplumsal yaşama ayak uydurup, kendini
ifade edebilme ve gerçekleştirebilmede karşılaşılan sorunlar farklı
düzeylerde de olsa “herkesin ortak paydası” olarak tanımlanabilir. Ama
yukarıda anılan parametrelerdeki engelleri nedeniyle sorunun odağında
bulunan demografik grubun ise birincil önceliğini oluşturmaktadır.
Bu noktada ortaya çıkan asıl sorumluluk
işin doğası gereği; merkezden başlayıp yerele doğru yaygınlık ve
etkinlik gösteren tüm yönetim katmanlarına düşmektedir. Bu sorumluluğun
içini doldurabilmek için; sorunu oluşturan faktörleri bütün
etkileyicileri- belirleyicileri ile tanımlayıp, tam zamanında ve
bilimsel kriterler doğrultusunda “çözüm zeminleri” oluşturarak, tüm
toplum kesimlerinin ilgisini ve desteğini “sürekli” çekebilmek de
gerekmektedir.
Çözüm zeminlerini oluşturmada ilk
basamak olarak kabul edilmesi gereken “bilimsel yöntemlerle belirlenmiş
demografik veri tabanına” ne yazık ki hala sahip olamayışımız yönetimler
olarak bizim en ciddi “engelimizdir.”
Ülkemiz açısından diğer bir olumsuzluk
ise; engellilerle ilgili kurum ve organizasyonlar arasındaki eşgüdüm ve
koordinasyon eksikliği nedeniyle elde edilen verilerin derlenmesindeki
zorluklardır.
Detay bazındaki bazı eksikliklere rağmen
T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın 2002 yılında Devlet
İstatistik Enstitüsü ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiği “Türkiye
Özürlüler Araştırması” pek çok parametrede bizlere konu ile ilgili
verileri sağlamıştır. 2003 yılı sonunda açıklanan araştırma sonuçlarına
göre, ülkemiz nüfusunun % 12.29’ unu engelliler oluşturmaktadır.
Bu demografik kesimin genel nüfus
içindeki oranı bile tek başına sorunun ciddiyetle ve hemen ele alınması
için yeterli bir veri olarak kabul edilebilir.
Araştırma sonuçları özellikle bizler
yani yerel yönetimler açısından oldukça çarpıcı gerçekleri ortaya
çıkarmıştır. Örneğin, “yaşadığı güçlüklere göre ortopedik özürlü nüfus
oranı” tablosunda : Çevre düzenlemelerinin olmaması, Toplu taşıma
araçlarına binememe, Sosyal-kültürel etkinliklere katılamama, Kamuya
açık binalara girememe gibi parametrelerde belirlenen nüfus yüzdeleri
yerel yönetimler açısından kesinlikle iç açıcı değildir.
Toplumsal yapı içindeki engelli olgusunu
bir alt parametrede yani “kadın engelli” bazında irdelediğimizde
yaşanmakta olan süreci tanımlama adına bile sıkıntıya düşeceğimiz
ortadadır.
Çünkü mevcut toplumsal yapımız, kadını
erkeğin arkasından gelen veya gelmesi gereken, kadını erkeğe bağımlı
gören anlayışlarla şekillenmiştir. Bu toplumumuzun, tarihsel koşullar
içinde getirdiği ataerkil, erkek egemen yapıya sahip kültürel
özellikleriyle ilgilidir Bu yapı tüm toplum katmanlarını kapsamış
durumdadır.
Kırsaldan kente, sosyo-ekonomik ve
kültürel açılardan çeşitlilik arz eden tüm kesimlerde adeta kolektif
geliştirilmiş bir ortak payda gibi; farklı şekillerde, farklı davranış
kalıpları biçiminde, fakat aynı kültürel kodlamalara dayalı bir
olumsuzluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Toplumsal sorunların öngörülmesine,
analiz edilmesine ve çözümlenmesine dair geliştirilecek yaklaşımların
bütüncül, birbiri ile ilintili ve süreklilik arz eden bir tavırla
başarılı olabileceğine kuşku yoktur.
Bu noktada engelli kadın sorunsalında da
benzer bir tavrın ortaya konulmasının öncelikli yaklaşım olması
gerektiğine inanıyorum. Aynı anda iki farklı ve önemli belirleyicinin
bir demografik grup üzerinde yansıyor olması sadece o sorunun yaşamsal
derecede önemli incelik niteliği alması sonucunu ortaya koyar.
Çözümlenmesine yönelik yaklaşımların başarı düzeyini ise toplumsal
yapıyı belirleyen sosyal-ekonomik-kültürel ve siyasal kulvarlarda dün ne
yapıldığı, halen ne yapılmakta olduğu ve yarınlarda ne yapılacağı ile
doğrudan ilgisi bulunmaktadır.
Günümüz dünyasında yönetsel süreçlerin
gittikçe yerel nitelikler kazanmaya başladığı ve buna paralel olarak da
yerel yönetimlerin toplumsal hayatın ritmini ve rengini daha fazla
oranda belirledikleri bir gerçektir. Ülkemizde de böylesi bir sürecin
gerek yasal düzenlemeler ve gerekse ortaya çıkan sorunlar karşısındaki
kaynak kullanma erk ve sorumluluğu boyutunda yansımalarını hep birlikte
yaşamaktayız.
2004 yılının sonlarına doğru ard arda
yürürlüğe konulan 5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve
5272 Sayılı Belediye Kanunu’nda yerel
yönetimlere geçmişte direkt olarak tanımlanmamış pek çok alanda hem
yetki hem de sorumluluk vermiştir.
Bu noktada her iki yasadaki yasal
dayanakları ortaya koyarak yerel yönetimlerin uygulamalarına esas teşkil
edecek zemini vurgulamanın yararlı olacağını düşünmekteyim.
10.07.2004 tarihinde kabul edilen 5216
sayılı BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU’ nda konumuz özelinde:
Ø
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (
Büyükşehir Belediyesinin Görev, Yetki ve Sorumlulukları ) 7.Maddesi h
bendinde : Coğrafi ve kent bilgi sistemleri kurmak,
Ø
Aynı maddenin
n bendinde :Gerektiğinde sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri için bina
ve tesisler yapmak,kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili
bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını yapmak ve gerekli
malzeme desteğini sağlamak,
Ø
Aynı maddenin
v bendinde : Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile
yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara
yönelik olarak her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek,
geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri
kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri
yürütürken üniversiteler, yüksekokullar, meslek liseleri, kamu
kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak,
Ø
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
( Büyükşehir Belediyesinin Organları ) 18. Maddesi ( Büyükşehir Belediye
Başkanının Görev ve Yetkileri ) m maddesinde : Bütçede yoksul ve
muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, özürlülerle ilgili
faaliyetlere destek olmak üzere özürlü merkezleri oluşturmak gibi çok
açık ve detaylı bir yasal çerçeve tanımlanmaktadır.
07.12.2004 tarihinde kabul edilen 5272
Sayılı BELEDİYE KANUNU’nda ise :
Ø
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (
Belediyenin Görev, Yetki ve Sorumlulukları ) 14.maddesi a bendinde
:İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent
bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta,
itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve
mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve
sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım,
evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin
geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri
ile nüfusu 50 000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma
evleri açar.
Ø
Aynı Bölümün
38.Maddesi n bendinde : Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği
kullanmak, özürlülere yönelik hizmetleri yürütmek ve özürlüler merkezini
oluşturmak.
Ø
BEŞİNCİ BÖLÜM
(Mali Hükümler ) 60.Maddesi i bendinde : Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve
kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar.
Aynı bölümün 77. Maddesinde :
Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım,
kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve
çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin
yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde
etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin
katılımına yönelik programlar uygular.
Görüldüğü gibi yasalarımızda yerel
yönetimlerin sorumlulukları içinde engellilere dair oldukça net
tanımlamalar getirilmiştir. Ortaya konulan bu yasal çerçevenin
yeterlilik düzeyinin yaşanmakta olan sorunları kavrayacak, çözecek
nitelikte olup olmadığı tartışılabilir. Fakat bu noktada özellikle
çıkarılacak olan Özürlüler Yasası’na çok daha büyük işler düşeceği de
gerçektir. Uzun zamandır çeşitli toplum kesimleri ve örgütleri
tarafından tartışılan yasanın dünyadaki günümüze değin elde edilmiş olan
deneyim derinliklerini de göz önüne alınarak çıkarılacağına dair ortak
beklenti ve umudumuzu da vurgulamak gereğine inanıyorum.
Toplumsal sorunlar söz konusu olduğunda
işin sadece yasal çerçevesini tanımlayarak halledilemeyeceğini
biliyoruz. Ülkemizin hemen her alanında hissedilen toplumsal duyarlılık
eksikliği, eşgüdüm ve koordinasyondan uzak yönelim biçimleri,
kaynakların yetersizliği, sorun alanlarının olmazsa olmaz gereksinimi
olan “uzman personel istihdamı” gibi temel belirleyicilerin de özenli
bir yaklaşımla harekete geçirilmesi gerekmektedir.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak;
yaşama dair tüm parametrelerde bilimsel, çağdaş bir duruş tanımlamasını
başlattığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Sosyal Hizmetlerin tüm
alanlarında iş yapma biçimimizi “sosyal hizmetler mesleğinin” etiği ve
metodolojisi oluşturmaktadır.
Bu bağlamda orta vadede
gerçekleştireceğimiz Hane Halkı Tespit Çalışması ile ilimiz sınırları
içinde yaşayan tüm bireylere dair sağlık, sosyal, kültürel ve ekonomik
parametrelerdeki varoluş biçimlerini ortaya çıkaracağız. Yaptığımız iş
sadece mevcudun tespiti değil aynı zamanda kendi kendini güncelleyebilen
demografik bir kent veri sistemi olacaktır. Bu elde edildiğinde örneğin
ilimizin neresinde özürlü bir yurttaşımız ikamet etmektedir,
özürlülüğünün türü nedir, eğitim düzeyi ne aşamadadır, ekonomik ve
sosyal statüsü ne durumdadır bilir hale geleceğiz. Bu parametrik
bilgiler bilinir ve izlenebilir hale geldiğinde yerel yönetim olarak
kaynaklarımızı “bir defada, olması gereken zamanda ve en doğru noktaya”
daha kolay yönlendirebilme olanağını elde etmiş olacağız.
Konumuz özelinde konuyu irdelediğimizde
projelerimiz arasında özürlülüğün özel bir yeri olduğunu memnuniyetle
ifade edebilirim.
Büyükşehir Belediyemizin Özürlüler
Koordinasyon Merkezi kapsamında; özürlülüğe dair toplumsal tutum
değişikliği programları, alanda gereksinim duyulan eşgüdüm ve
koordinasyon, Özürlüler için Kentsel Dönüşüm, Özürlüler için Evde bakım
Hizmetleri ve teknik hizmet ekipleri ile destekleme, özürlüler için
sosyal rehabilitasyona yönelik kamp merkezi ve özellikle özürlü
ailelerin yararlanabileceği sosyal yaşam ve rehabilitasyon merkezi
kurulması gibi projeler önümüzdeki dönem içinde uygulamaya konulacak
projelerdir.
Benzer projelerin pek çok ilde farklı
nitelik ve uygulama biçimleri ile uygulanmakta olduğunu biliyoruz. Fakat
ilimiz açısından söz konusu alanda özellikle yerel yönetimler açısından
durumun yeterlilik düzeyinden çok uzak bir noktada olduğunu da özellikle
belirtmek isterim. Toplumsal sorunların çözümlenmesinin ısrarcı bir
süreç gerektirdiğini de vurgulamak gereği vardır.
Engelli kadın özelindeki sorunların ne
kadar can yakıcı olduğunun bilincindeyiz. Gündelik yaşamda pek çoğunun
ev içi hapis boyutunda olduğunu ve önceliğin buralardan başlaması
gerektiğine inanıyoruz. Bir diğer vurgulanması gereken hususun da sadece
engelliler değil onların ebeveynleri de aynı sorunu en yakıcı biçimde
yaşamaktadırlar. Ve ne yazık ki bu noktada sorunun en dramatik yerinde
ise engelli çocuğu olan anneler bulunmaktadır. Sosyal yaşam ve
rehabilitasyon merkezleri projelerimizle bu demografik gruba yönelik
direkt uygulamalarımız olacaktır.
Yerel yönetimlerin bu noktadaki en büyük
handikapları ise insan kaynakları içinde bu alanlara yönelik
çalıştıracakları uzman personelin yetersizliğidir. Norm kadro
yapılanmalarında artık zorunlu olarak bu sorunu aşacak bir yaklaşım
geliştirmeleri gereği vardır. Kadro ve istihdam noktasındaki
sıkıntıların ise “ ilgili-yetkili ve sorumlu paydaşların” bir araya
gelerek protokol ortaklıkları yöntemi ile aşılabileceğini belirtmek
istiyorum. Yerel Yönetimler, Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, Sivil
Toplum Örgütleri bir araya gelerek ortak uygulama prosesleri oluşturmak
zorundadırlar.
Büyükşehir Belediyesi olarak böylesi bir
tutum ve yaklaşım içinde olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyorum.
Bu noktada üzerimize düşen asıl
sorumluğu genel olarak ifade edecek olursak : engelli insanlarımızı
toplumun ayrı bir kesimi olarak nitelemek yerine bütünleşmiş bir
parçası olarak algılamamız ve gereğini yerine getirebilmek için
elimizdeki tüm olanakları en verimli şekilde harekete geçirmemiz
gerekiyor.
Bugüne değin ortaya çıkarılmış her ne
varsa daha ileri noktalara taşıyabilmek için sürekli ilgi- sürekli
destek yaklaşımı içinde olmamız gerekiyor.
Amaç ve gönül birlikteliği içinde
karşılaşılan her türden sorunun çok daha kolay aşılabileceğinin bilinci
içindeyiz.
Yürüdüğümüz yolda yalnız olmadığımızı ve
ilerleyen zamanlarda tüm toplum kesimleriyle el ele vererek ülkemizi ve
ilimizi daha da yaşanabilir kılmanın gayreti içinde olacağız.
|