DULLARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR
Bülent Arpat
Sakarya Üniversitesi
Yüksek Lisan Öğrencisi
1.
GİRİŞ
TDK, “dul” kavramını “Eşi ölmüş veya eşinden boşanmış
kadın veya erkek” olarak tanımlamaktadır.
Rehabilitasyon kavramı ise yine TDK tarafından şöyle
tanımlanmaktadır:
Birtakım
hastalıklar, sosyal durum değişiklikleri vs. sonrasında ortaya çıkan
veya doğuştan kaynaklanan biyolojik, fizyolojik ve psikolojik arızaların
giderilmesi ya da etkilerinin en aza indirilmesi konusunda çalışmaların
yapılan çalışmalar olarak tanımlanmaktadır (TDK).
Bu çalışmada, Seyyar’ın aşağıda açıklanan
“rehabilitasyon” kavramına ilişkin tanımı yönlendirici olacaktır:
Bedenen, aklen veya
ruhen sağlıklı olmayan kişilere yönelik yapılan tıbbi, mesleki ve
psiko-sosyal hizmetlerdir. Hedef, en uygun araçlarla ve değişik
yöntemlerle belirli işlevleri sınırlanan kişilere, bu işlevlerin yeniden
kazandırılmasını ya da kişilerin bu işlevsel sınırlanma sebebiyle
uğradıkları kayıpların giderilmesini sağlamaktır (Seyyar, 2002:430).
1982 anayasasının 41. maddesinde ailenin önemi “Aile,
Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” şeklinde
açıklanmış, ayrıca devletin koruma ve gözetmeye ilişkin misyonu 41.
maddede “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve
çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar” şeklinde yapılan
düzenlemeyle garanti altına alınmıştır. Anayasa tarafından sağlanan bu garantiye ilişkin usul
ve esaslar 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” ile
belirlenmiştir. Kanunun koruyucu hükümleri, çalışmamıza esas teşkil
edeceğinden kanunun tamamına aşağıda yer verilmiştir:
Madde 1 – (Değişik:
26/4/2007-5636/1 md.)
Türk Medenî Kanununda
öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların
veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya
mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı
olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden
birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet
Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin
mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden
bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka
tedbirlere de hükmedebilir:
Kusurlu eşin veya
diğer aile bireyinin;
a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve
davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden
uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu
bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine
yaklaşmaması,
c) Aile bireylerinin
eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Aile bireylerini
iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya
benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya
uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun
yaşamakta olduğu konuta veya
işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,
f) Bir sağlık
kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin
uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda
hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve
hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya
diğer aile bireyine ihtar olunur.
Eğer şiddeti uygulayan
eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut
katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini
göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre
nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir
nafakasına hükmedebilir.
Bu Kanun kapsamındaki
başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca
tâbi değildir.
Madde 2 – (Değişik:
26/4/2007-5636/2 md.)
Koruma kararının bir
örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet
Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile
izler.
Koruma kararına
uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet
dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en
kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.
Cumhuriyet
Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri
hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç
oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile
bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına
hükmolunur.
Anayasa ve 4320 sayılı Kanundan anlaşılacağı üzere
boşanma öncesinde veya sonrasında baskı gören taraf devlet tarafından
korunma altına alınmaktadır.
Boşanma kaynaklı dulluğun azaltılması veya önlenmesi
için devlet, aile kurumuna destek vermelidir. Seyyar’a göre devletin
aile politikalarının aileye ve aile fertlerine bakan iki yönü vardır:
a) Ailelere aynî-nakdî
yardımlar, b) Sosyal hizmetler ve eğitim çalışmaları. Aynî-nakdî
yardımlar, çocuk parası, çocuk bakım parası, sigortası olmayanlara
ücretsiz sağlık hizmetleri, analık parası, kira yardımları, ailelere
vergi muafiyeti, analık izni, analık parası, çocuk bakım izni, çocuklu
ailelere sosyal konutların verilmesi, çocukların eğitimi için maddi
katkı gibi yardımlardır. Sosyal hizmetler ve eğitim çalışmaları ise
şunlardır. Aile danışma merkezlerinin
kurulması, evlilik danışma merkezlerinin kurulması, eğitim sisteminde
aile ve çocuk derslerinin okutulması, okulda cinsiyet eğitimine dair
bilgilerin verilmesi, normal ve anormal cinsel tercihler arasındaki
farkların çocuklara anlatılması, öksüz ve yetimlerin eğitim
ihtiyaçlarının karşılanması ve kurumsal hizmetler verilmesi (Seyyar,
2006: 148)
2. Boşanma İstatistikleri:
Boşanma Sayıları |
2000 |
2001 |
2002 |
2003 |
2004 |
2005 |
2006 |
76.230 |
91.609 |
90.454 |
89.311 |
93.144 |
95.985 |
93489 |
Gittikçe artan bir trend gösteren boşanma vakaları,
anayasa ile kendisine aileyi koruma-gözetme görevi verilen devletin, bu
görevin yerine getirilmesi etkinliğini arttırabilmek için çeşitli
tedbirler almasını gerektirmektedir. Bu tedbirlerin ilk adımı mevcut
boşanma vakalarının gerekçelerine dair analizini yapmak olmalıdır.
Bilindiği gibi mevcut durumun sonuçlarını ortaya çıkaran analizi ortaya
koymadan yapılacak iyileştirme çalışmalarının etkililiğinden söz etmek
mümkün olmayacaktır.
Boşanma vakalarının nedenlerine ilişkin yapılan
araştırmalarda % 96 ile en yüksek oranda karşılaşılan neden,
“geçimsizlik” tir (http://www.ntvmsnbc.com).
Geçimsizlik gerekçesinin nedenlerini ortaya koyacak pareto
analizlerinin yapılarak bunları önlemeye yönelik stratejilerin
geliştirilmesinin, devletin “aileyi koruma-gözetme” misyonuna ilişkin
anayasal görevinin icrasında önemli rol oynayacağı açıktır.
Boşanmaların azaltılmasına/önlenmesine ilişkin olarak
“Önleyici Sosyal Siyaset Hizmetleri” kapsamında aşağıdaki faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi, boşanmaların önlenmesi yoluyla ailenin
parçalanmasının önüne geçilmiş olacaktır:
2.1
Evlenme öncesinde
Evlenmek isteyen çiftler, evlilik öncesinde değişik
kurum ya da kuruluşlarca düzenlenecek kurslara tabi tutulmalıdır.
Kursların “Aile Danışma Merkezleri” tarafından kurumsallaşma çalışmaları
yürütülmeli, böylece aile yuvasının önemi, eşlerin sorumlulukları, kriz
oluşturabilecek riskleri bertaraf etmenin yolları hakkında eşler
bilgilendirilecek, huzurlu bir aile yuvasının tesisi sağlanmış
olacaktır. Kursların müfredatı sosyal pedagoglar, sosyal psikologlar,
ilahiyatçı bilim adamları, aile sosyologları, sosyal hizmet uzmanları
tarafından hazırlanmalıdır. Kurslar halk eğitim merkezlerinde, aile
danışma merkezlerinde, özel eğitim şirketlerinde veya okullarda
verilmelidir. Bu hizmetler çerçevesinde anne adaylarına ve çocuklu
ailelere çocuk bakım kursları verilmelidir (Seyyar, 2006: 126).
2.2 Evlendikten sonra
Seyyar’ a göre, özellikle evliliğin ilk yıllarında büyük oranda ortaya
çıkan boşanmaların önlenmesi için yapılacak rehberlik faaliyetleri
aşağıda açıklanmıştır:
…Yeterli rehberlikten
ve tecrübeden mahrum olan yeni çiftler için, kendi kendilerine
problemlerini çözemediklerinden, psiko-sosyal danışmanlık hizmetleri
sunan aile merkezlerinin arabuluculuk fonksiyonları önem arz
etmektedir. Geçinemeyen eşler, avukatlara ve mahkeme koridorlarına
gitmeden önce, aile danışma merkezlerinin uzlaştırıcı ve barıştırıcı
hizmetlerinden yararlanmalıdır. Aile danışma merkezlerinin kriz
birimlerinde görevli aile uzmanları, iyi niyetli ve tarafsız olarak
öncelikle aile yuvasının yıkılmaması için tavsiyede bulunmalı ve
geçimsizliğin esas sebebine göre alternatif çözüm önerileri
sunmalıdırlar. Ekonomik sebeplerin ön planda olması halinde, özellikle
çocuklu ailelere kamusal sosyal yardımın sağlanacağı garantisi
verilmelidir. Geçimsizliğin kaynağının maddi olmaması halinde, aile
mahremiyetine halel getirmeyecek biçimde boşanma sonrası, özellikle
çocuklar üzerinde onarılmaz yaralar açabilecek sonuçlar
hatırlatılmalıdır (Seyyar, 2006: 127).
Anlaşıldığı üzere, devletin rehberlik hizmetleri ve
kamusal sosyal yardım hizmetlerinin gerekli durumlarda hayata
geçirilmesi, toplumun çekirdeği olan aile müessesesinin devamı üzerinde
kritik bir önem haizdir. Boşanmanın gerçekleşmesi ve eşin (kadının)
çocukları ile ortada kalması halinde, kadına alternatif çözüm
imkânlarının devletçe sunulmamasının (boşanma öncesi ve sonrasında),
boşanan kadının fuhuşa tevessülüne neden olabileceği açıktır.
3. DULLARA SAĞLANAN SOSYAL POLİTİKALAR
3.1 Ölüm nedeniyle dul kalan kadınlara sosyal
sigortalar kapsamında yapılan sosyal yardımlar: Eşinin ölümü
nedeniyle dul kalan kadınlara, ölen eşin sosyal sigorta kapsamında
çalışıyor olması veya emekli olması kaydıyla sosyal sigorta kollarından
hak sahibi olarak ölüm aylığı bağlanmaktadır. 506 sayılı kanunun 68.
maddesi, 5434 sayılı kanunun 66. maddesi, 1479 sayılı kanunun 45.
maddesine göre dul aylığı bağlanmaktadır. Bu kapsama giren dullar ayrıca
sağlık yardımlarından da faydalanabilmektedir.
3.2 Boşanma nedeniyle dul kalan kadınlara sosyal
sigortalar kapsamında yapılan sosyal yardımlar: Bu durumdaki
kadınların sosyal sigorta kapsamındaki yardımlardan
faydalanabilmesi;
o
Eşinin ölümü nedeniyle dul kalan kadınlar
eşinin bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumu tarafından hak sahibi olarak
dul aylığına hak kazanmakta,
o
Evlenme öncesinde ölen sigortalının kızı
olması nedeniyle sosyal güvenlik kurumlarının herhangi birinden hak
sahibi olarak almakta olduğu maaşı askıya alınan yetim-öksüz kız çocuğu,
kocasının ölümü ya da kocasından boşanma durumunda askıya alınan maaşını
almaya yeniden hak kazanmaktadır.
3.3 Aile Danışma Merkezleri: Danışma
Merkezleri, ailelerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve psikolojik
sorunlarla baş edebilmeleri için korunması, desteklenmesi ve
güçlendirilmesi amacıyla açılan merkezlerdir. Söz konusu merkezler, 6
Haziran 1997 tarih ve 23011 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2828 Kurum
Kanunu’nun 3.Maddesinin “e” bendine eklenen 8. Fıkra’ya dayanılarak
açılmıştır.
Bu merkezler; aile yaşamını korumak, desteklemek ve
sorunların çözümüne yardımcı olmak amacıyla aile bireylerine yönelik
koruyucu-önleyici, eğitici-geliştirici, tedavi ve rehabilite edici
hizmetlerin yanı sıra rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin de
verildiği merkezler olup, 11.09.2001 tarih ve 102 sayılı Bakan Onayı ile
yürürlüğe giren “Aile Danışma Merkezi Çalışma Esasları Hakkında Yönerge”
doğrultusunda hizmetlerini yürütmektedir.
Aile Danışma
Merkezlerinde; aile hayatının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi yoluyla
ailenin refahı, mutluluğu ve bütünlüğünün sağlanması, uyumlu aile
ilişkilerine katkıda bulunulması, aileyi bir arada tutan bağların
kuvvetlendirilmesi, aile üyelerinin kişiliklerinin sağlıklı biçimde
gelişmesi, birey olma potansiyellerinin güçlendirilmesi ve toplumsal
yaşama uyumlarının sağlanması, sağlıklı çocuk yetiştirme bilgi ve
becerilerinin geliştirilmesi ile aile sisteminde özgürlük, sorumluluk ve
toplumsal değerler arasında bir denge sağlanması amaçlanmaktadır.
Söz konusu merkezlerde
bu amaçlara uygun olarak; evliliğe hazırlık, eşler arası uyumsuzluk, tek
ebeveynlik, ebeveyn-çocuk ilişkisinden doğan sorunlar, aile içi rol ve
sorumlulukların dağlımı, yaşlı ve engelli üyelerin bakımı, boşanma
öncesi ve sonrası yaşanan sorunların giderilmesi vb. konularda ailenin
kendi kendine yeterli hale gelmesi yönünde mesleki çalışmalar
geliştirilerek sürdürülmektedir.
Bu hizmetler “Aile
Danışma Merkezi Çalışma Esasları Hakkında Yönerge” nin 8.maddesine göre
sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk gelişimci, hekim (tercihen aile veya
toplum hekimi) ve avukat aracılığı ile verilmektedir.
Bu
meslek elemanları aldıkları formasyon çerçevesinde; aile bireylerinin
durumlarının incelenmesi, psikolojik özelliklerinin ve sosyal
ilişkilerinin belirlenmesi, aile yapılarının ve sorunlarının saptanarak,
bunlara dayalı tedavi planının hazırlanması ve uygulanması sürecinde
aktif olarak görev almaktadırlar
(http://www.shcek.gov.tr/Hizmetler/Kadin_Aile_Toplum/Aile_Danisma_Merkezleri.asp
- Erişim Tarihi: 20.12.2007)
3.4 Kadın Konukevleri:
Kadın konukevleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü tarafından gizliliğin sağlanabileceği, ihtiyaç duyulan il ve
ilçelerde açılır. Bu konukevlerinde ihtiyaca göre sosyal hizmetler veya
psikoloji alanında yüksek öğrenim yapmış bir müdür, sosyal çalışmacı,
psikolog, çocuk gelişimcisi, hemşire ile genel idare, yardımcı ve teknik
hizmetler sınıfından ve tercihen bayan olmak üzere personel istihdam
edilir. Kadın konukevlerinde sosyal hizmet kurulu, disiplin kurulu ve
ilgili kanunlar gereği mali işlerin gerekli kıldığı komisyonlar bulunur.
Kadın konukevlerinin hizmetleri, 12.07.1998 tarih 23400 sayılı resmi
gazetede yayınlanan “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Bağlı
Kadın Konukevleri Yönetmeliği”ne göre yürütülür. Bu merkezlerde yapılan
faaliyetler aşağıda özetlenmiştir:
2.
Kadınların aileleri ya da eşleri ile olan anlaşmazlıklarının incelenmesi
ve sorunlarının çözümlenmesine yardım amacıyla “Sosyal Kişisel Çalışma”,
“Sosyal Grup Çalışması” ve “Toplumla Çalışma” yöntemleri aracılığı ile
mesleki uygulamaları gerçekleştirmek,
3.
Çocuğu ile kabulü yapılan kadınların, uygun görülmesi halinde çocukları
hakkında 2828 sayılı Kanun hükümleri ve ilgili diğer mevzuat uyarınca
gerekli önlemlerin alınmasına yönelik sosyal inceleme raporu düzenlemek,
4.
Kadınların kuruluşta kaldığı süre içinde gelecekte kendilerine yeterli
olabilecekleri bir iş ve meslek edinmelerinde gerekli önlemleri almak,
bu amaçla kadınların daha kolay ve daha iyi işler bulabilmeleri ve
sosyo-ekonomik düzeylerinin yükseltilmesine yönelik, yaygın eğitim,
işgücü eğitimi ve benzeri eğitim etkinliklerine katılmalarının
sağlanması için çalışmalarda bulunmak, gerekli görülen kamu kurum ve
kuruluşları ile gönüllü kişi ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
5.
Kadınların hukuki sorunlarının çözümlenmesinde yardımcı olmak,
6.
Kadınların ilgilerine göre zamanlarını değerlendirici etkinlikler
düzenlemek,
7.
Gizlilik ilkesine uygun olarak, kadınlara ilişkin gerekli kayıtları
tutmak, yapılan mesleki çalışmalarla ilgili rapor ve dosyaları
düzenlemek, saklamaktır.
İl müdürlüğü veya ilçe sosyal hizmetler şube müdürlüklerince; kadın
konukevine kabulü için başvuran kadınlardan aile içi şiddete maruz
kalmış olanlara, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un
uygulanması amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı ihbarda
bulunmaları konusunda rehberlik yapılır. Kuruluşa kabul edilen
kadınların merkezde kalma süreleri üç aydır. Bu süre bir defaya mahsus
üç ay daha uzatılabilir. Kuruluşun adresi, telefon numarası gizli
tutulur. Kuruluşu tanıtan tabela asılmaz ve kuruluş binasında açılış
törenleri düzenlenmez. Kadınlarla ilgili bilgi ve belgeler hiçbir
şekilde açıklanmaz. Dosyalar, gizlilik ilkesine uygun olarak düzenlenir
ve saklanır.
Kadın konukevlerinde; iklim, binanın fiziksel koşulları ve olanaklar
dikkate alınarak düzenlenmiş, idari bölüm, ilk kabul bölümü, yatak
odaları, oturma, okuma, yemek, eğitim ve rehabilitasyon, çocuk oyun ve
etkinlik odaları veya salonları, çamaşır ve ütü odası, mutfak, banyo ve
diğer gerekli bölümler bulunur.
Bölümlerin ev ortamına benzer bir şekilde döşenmesine özen gösterilir.
Ayrıca merkez tarafından kadınlara ve öğrenim gören çocuklarına nakdi
yardımlarda da bulunulur. Nakdi yardımların dışında kadınlara giyim
yardımları da yapılır. Bu yardımlara konu olan malzeme ve miktarları
aşağıdaki listede gösterilmiştir:
MALZEMENİN CİNSİ |
MİKTARI |
Hazır bez |
Günde 10
adet |
Mama önlüğü |
2 |
Fanila |
2 |
Külot |
2 |
Çorap |
2 |
Yelek |
1 |
Hırka |
1 |
Patik |
1 |
Pijama |
2 |
Pantolon |
1 |
Etek |
1 |
Kazak |
1 |
Tişört veya gömlek |
1 |
Şort |
1 |
Ayakkabı veya bot |
1 |
Terlik |
1 |
Palto, manto veya kaban |
1 |
Atkı |
1 |
Bere |
1 |
Eldiven |
1 |
Okul forması |
1 |
Okul çantası |
1 |
Yüz havlusu |
1 |
Kaynak: Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Bağlı Kadın Konukevleri
Yönetmeliği –
www.shcek.gov.tr
3.5 Yeşil kart Hizmetleri: Herhangi bir
nedenle dul kalmış kadının, herhangi bir sosyal güvencesinin olmaması,
aylık geliri veya aile içindeki aylık gelir payının asgari ücretin 1/3
ünden az olması durumunda tedavi giderlerinin devletçe karşılanabilmesi
yeşil kart alabilme hakkı bulunmaktadır (3816 S.K. Md.2)
Sosyal yardıma muhtaç fakir aileler yanında mağdur
olan parçalanmış aileler tespit edilmeli ve kendilerine aynî ve nakdî
yardımlar yapılmalıdır. Muhtaç ailelerin, ihtiyaç duyacakları parasal
yardım miktarının tespitinde, “asgari hayat seviyesi” kriter olarak
alınmalıdır. Avrupa Birliği (AB) ne aday olan ülkemiz, bu konuda AB’nin
asgari hayat düzeyinin tespiti ile ilgili önerdiği “Ortalama Net Gelirin
Eşdeğerliliği” prensibini uygulamalıdır. AB prensibi doğrultusunda
asgari hayat düzeyinin parasal boyutu, bir ülkede fert başına düşen
ortalama gelirin % 40 ile % 60 arasındadır.
3.6
Türkiye Dışı Uygulama Örneği: İsrail
İsrail’ de “sivillere” ve “gazilere” yönelik olarak
gruplandırılan rehabilitasyon hizmetlerinden, dulları da kapsayan
“sivillere yönelik rehabilitasyon” kapsamı ve uygulamaları, TC
Başbakanlığı raporlarından yapılan alıntı ile aşağıda verilmiştir:
… İsrail’de %10’ar
düzeyinde olan işsizlik oranı; 40 yaş ve üzerindeki yaşlılar ile özürlü
kişilerin iş bulmalarını zorlaştıran bir durum yaratmaktadır. Fakat
İsrail Hükümeti dört sosyal güvenlik kategorisi içeren bir güvenlik ağı
sağlamaktadır: a) Hastalık veya kaza sonucu oluşan özürlülük ve engel b)
İş yaralanması sonucu oluşan özürlülük ve engel, c) Dul kadınlar
ve d) Terörizm sonucu olan yaralanma ve parçalanmış aileler.
Hastalık veya kaza
sonucu gerçekleşen özürlülük kategorisindeki maaş miktarı, bireylerin
fonksiyon ve yeteneklerindeki kayıp oranına göre belirlenmektedir. Bu
ilk kategoride bulunan kişiler, tam olarak çalışma güçlerini
kazanırlarsa maaşları kesilmektedir. Öte yandan, iş yaralanmalarına
bağlı olarak özürlü kalanlar, dul kadınlar ve terör kurbanlarına,
çalışıp çalışmadıklarına bağlı kalmaksızın maaş bağlanmaktadır. İşlerine
devam ettiklerinde sağlanan maaşı yitirmeyecek olmaları nedeniyle, bu
ikinci politikanın, bireylerin işlerine devam etmelerini teşvik etmek
yönünde yardımcı olduğu söylenmektedir (www.engelliler.gov.tr).