Bilgi Toplumunda İnsan
Kaynakları Yönetiminin Değişen Yüzü
(Doç. Dr.
Serkan Bayraktaroğlu)
Özet
Bilgi toplumlarında stratejik kaynak olarak kabul
edilen bilgi, bilgi teknolojilerinin sağladığı imkânlarla üretilmekte,
sınıflandırılmakta, erişilebilir kılınmakta ve toplumsal ve kurumsal
sorunlarımızın çözümünde kullanılabilmektedir. Bu çalışmada bilgi toplumu
dönüşümünün sonucunda ortaya çıkan yeni koşulların, bir çok alanda olduğu
gibi, insan kaynakları yönetiminde meydana getirdiği değişiklikler özellikle
insan kaynakları bilgi sistemleri bağlamında irdelenecektir.
Bu çalışmada öncelikle bilgi toplumu kavramı ve
bilgi toplumunun temel özellikleri üzerinde durulacaktır. Bu özelliklerden
bilginin artan önemi ve bilgi sektörünün oluşması, küreselleşme, bilgisayar
teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması, bireyin hem merkezi bir nitelik
kazanması hem de örgütlü toplum yapısının ortaya çıkışı gibi faktörler
açıklanacaktır. Daha sonra bilgi toplumunda yönetim anlayışındaki
değişikliklerden bahsedilerek bilgi çağı olgusunun insan kaynakları alanı
üzerindeki etkileri tartışılacaktır.
Daha sonra bilgi toplumunda İKY alanında hangi
dönüşümlerin yaşandığı örnekleriyle anlatıldıktan sonra, en önemli görülen
dönüşüm ya da yeniliklerden insan kaynakları bilgi sistemleri (İKBS)
uygulamaları gözden geçirilecektir. İKBS’nin temel amacı, sistemin
kullanıcılarına ya da müşterilerine “bilgi” formunda hizmet sunmaktır. İKBS
çalışanların,
Ø Seçilmesi ve istihdam
edilmeleri,
Ø Görevlerin belirlenmesi,
Ø Performanslarının
değerlendirilmesi,
Ø Ücret ve diğer
ödemelerin analizi,
Ø Yetiştirme ve
geliştirme,
Ø Sağlık ve sosyal
güvenlik sorunlarının çözümü gibi konularda organizasyona destek sağlayan
araçlardır.
Değişimin değişmez bir kural
olduğu dünyamızda, teknolojinin etkisiyle değişimin ivmesinin katlanarak
artması sonucunda işletmeler, ayakta kalabilmek için, bu değişimi
bünyelerinde hissetmek ve izlemek zorundadırlar. Bu dönüşümün gerçekleşmesi
için ön şart olarak, değişimi fark etmenin gerekli ve en önemli bir faktör
olduğu aşikardır. Bu değişimi fark edebilecek en önemli unsur organizasyonun
insan kaynaklarıdır. Bu nedenle insan kaynakları yönetimine büyük rol
düşmektedir. Çünkü, insan kaynakları fonksiyonu, değişimi algılayıp insan
kaynakları profilini değişime ayak uyduracak şekilde tasarlayacak; eğitim
ihtiyaçları, personel seçimi, işe alımı ve işe yerleştirmesi gibi
fonksiyonları yerine getirirken bu değişimi algılamasına göre
şekillendirecektir. Son olarak, şirketlerin İKY ile ilgili birimlerinin bu
değişimi algılayabilmelerinde ihtiyaç duyacakları bilgiyi, düzenli bir
şekilde, istenilen zamanda, ihtiyaçlarını tamamen karşılayacak şekilde temin
edebilmeleri ancak etkin yönetim bilgi sistemleri ile mümkün olabilecektir.
Giriş
Bilgi toplumlarında stratejik
kaynak olarak kabul edilen bilgi, bilgi teknolojilerinin sağladığı
imkânlarla üretilmekte, sınıflandırılmakta, erişilebilir kılınmakta ve
toplumsal ve kurumsal sorunlarımızın çözümünde kullanılabilmektedir. Bilgi,
bütün yönetsel fonksiyonların temelini oluşturan yönetsel başarıyı
kolaylaştıran ya da engelleyen önemli bir güç olarak değerlendirilebilir.
Yönetsel bilgi; organizasyonlarda, kurumsal işleyişe ilişkin olguları ve
gözlemleri içermektedir. Başka bir ifadeyle, yönetsel bilgi, belirli
amaçlara ulaşmak veya belirli bir anlayışı geliştirmek için, verilerin bir
işlem sonucunda yöneticilere yararlı duruma getirilmiş biçimidir.
[1] İnsan Kaynakları Yönetimi bağlamında kullanacağımız bilgi “anlamlı
ve yararlı bir içerik kazandırılan ve her alıcıya kararlarında yararlanması
için iletilen verileri”
[2] ifade etmektedir. Bu çalışmada bilgi toplumu dönüşümünün sonucunda
ortaya çıkan yeni koşulların, bir çok alanda olduğu gibi, insan kaynakları
yönetiminde meydana getirdiği değişiklikler üzerinde durulacaktır.
Bilgi
Toplumu
Günümüze kadar, insanlık tarihi ekonomik ve sosyal
olarak birçok aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalar; doğa ve avlanmaya dayalı
ilkel toplumdan, yerleşik hayata geçilmesinin ardından tarım toplumu, buhar
gücünün sanayide kullanılması ile başlayan sanayi toplumu ve bilginin bir
kaynak olarak ön plana çıkması ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri
izleyen günümüzdeki durumuna ulaşan bilgi çağı veya toplumudur.
[3] Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş uzun bir zaman dilimini
kapsarken, sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşümün hızı çok daha hızlı
gerçekleşmiştir. Bunun nedeni temelde, yeni teknolojilerin gelişme hızına ve
bu teknolojilere uyum esnekliğinin yüksekliğine dayanmaktadır.
[4]
Yeni tarz ve yöntemlerle düşünme, yönetme ve
çalışmanın kaçınılmaz hale geldiği bilgi çağının toplumu, hayat boyu
kesintisiz eğitimin yaygınlaştığı, öğrenen birey ve öğrenen
organizasyonlardan oluşan öğrenen toplum olma doğrultusunda gelişimini
sürdürmektedir. Teknolojinin çeşitlenmesi ve teknolojinin kaynağı olan
bilginin her alanda kullanılması sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi
sağlamıştır. Sanayi toplumunda birey, zorunlu ve kültürel ihtiyaçlarını
genellikle maddi ürünlerle karşılamaktadır. Bilgi toplumu aşaması ile
birlikte bilgi üretimi ve kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bu bağlamda,
Maslow’dan itibaren dikkate alınan ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında en üst
düzeyde bulunan, bireyin kendini kanıtlaması, yeteneklerini geliştirmesi ve
kendini gerçekleştirmesi gereksinimlerinin, optimal biçimde
karşılanabileceği bir ortam bilgi toplumunda oluşmaktadır. Somut bilgi yönü
olmayan ürün ve mallar üzerine kurulan tarım toplumu ekonomisi, sanayi
devriminin oluşturduğu ikinci dalga ile yerini somut ama sembolik değerler
olan paraya bırakmıştır. Üçüncü dalganın yol açmaya başladığı bilgi
toplumunda ise anında transfer olan bilgi, ekonominin soyut parasını
oluşturmaya devam etmektedir.
[5]
Bilgi toplumuna geçiş sürecinin yaşandığına
ilişkin birçok gelişmeden söz edilebilir. Her şeyden önce, günümüzde bir
bilgi patlamasının etkilerinin yaşandığı, bilginin araç olmaktan çıkıp
önemli bir üretim alanı olduğu, yine bilginin temel güç olmaya başladığı iş
hayatında bilgi çalışanlarının giderek daha çok istihdam edilmeye başlandığı
görülmektedir. Bilgi toplumu, bu hızlı bilgi artışına dayanan ve hayatın tüm
alanlarını kapsayan değişmeleri ve gelişmeleri içermektedir. Tüm bu
gelişmeler, bilgi toplumunun genel özelliklerini de belirlemektedir. Genel
anlamda bilgi toplumunda, kitle iletişim, eğitim, kültür, politika ve
yönetimin, yeni bilgi teknolojilerinden etkilendiği bilinmektedir.
Bilgi Toplumunun Temel
Özellikleri
Bilgi toplumunu sanayi toplumundan ayıran temel
niteliklere değinmek, toplumsal dönüşümün daha iyi anlaşılması için
gereklidir. Bu temel özellikleri kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür:
Bilginin Önem Kazanması: Bilgi ve bilgili birey,
bilgi toplumunda ekonominin en temel girdilerini oluşturmaktadır. Bilginin
hakim olduğu toplumsal yaşam, çok hızlı bilgi artışı ve aktarımı, hızlı
iletişim, yeni teknolojiler, ekonomiden diğer sosyal konulara kadar her
alanda bilginin temel güç ve kaynak olduğu, hızlı değişim ve gelişmenin yer
aldığı ve yaşamın tüm yönlerini etkileyen bir süreç olarak karşımıza
çıkmıştır. Bilgi kaynaklarının ya da bilgi kanallarının çokluğu ile
rekabetsel nitelik kazanan kurumsal bağlamda, bilginin nicelik ve
bütünlüğüne katkı sağlamaktadır.
[6]
Çağdaş dünya, sürekli gerçekleşen yoğun ve yaygın
bilgi akışı ve bunun getirdiği değişimler özdeşleşmiştir. Sanayi toplumunda
ön planda olan “maddi ürünlerin üretimi” yerine, bilgi toplumunda, bilgi
teknolojileri kullanımı sonucunda “bilgi üretimi” önem kazanmaktadır. Bilgi
toplumunda bilginin temel özellikleri, sürekli üretilebilmesi ve artış
göstermesi, iletişim ağları içinde taşınabilir, bölünebilir ve
paylaşılabilir olması, işgücü, sermaye, ve toprağı ikame edebilmesi şeklinde
özetlenebilir. Bilgi toplumu ile birlikte geleneksel kaynakların, yani
emeğin, doğal kaynakların ve sermayenin getirisi, bilginin getirilerine
oranla giderek azalma eğilimine girmiştir.
Küreselleşme: Bilgi çağı organizasyonlarının aynı
sektördeki rakip organizasyonların önünde olma kriterleri, sahip oldukları
yararlı bilgi ve onu kullanma derecesi ile ilişkilendirilmektedir. Bilgi
teknolojileri aracılığı ile bilgi yaygın ve herkesin sahip olabileceği bir
nitelik kazanmıştır. Organizasyonların biçimlendirildiği ekonomik yaşamda,
bu niteliksel değişim “küreselleşme” olarak algılanmaktadır. Bilgi çağında
ekonomi küreselleşmekte ve uluslararası rekabet etkili olmaktadır. Bilgi
teknolojilerinden olan bilgisayar destekli tasarım, bilgisayar destekli
üretim ve robotik, çalışanların belirli bir bölgeye olan bağımlılıklarını
azaltmış, üretimde verimliliği ve pazarda esnekliği artırmıştır. Bu
bağlamda, bilgi teknolojileri küreselleşmeye katkıda bulunmaktadır.
[7]
Günümüzde bir yandan ulusal ekonomilerin
birbirleriyle karmaşık ilişkilere girmeleri, öte yandan artan bilgi talebi,
bilgi pazarının olağanüstü biçimde gelişmesine yol açmaktadır. Ayrıca, bilgi
sektörü, ulusal ve uluslararası ölçekte lokomotif sektör haline gelerek
küreselleşme eğilimlerini hızlandırmaktadır. Bu bağlamda, bilgi-iletişim
sistemlerinin ülke sınırlarını küçültmesi sonucunda, bölgesel gruplaşmalara
dayalı bütünleşme eğilimleri canlanmaktadır.
Bilgi toplumu bölgesel ve küresel gelişmeler ve
birleşmelerle de karakterize edilmektedir (Avrupa Birliği, Kuzey Amerika
Serbest Ticaret Bölgesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi). Küreselleşme
ekonomik boyutun yanı sıra, siyasal, toplumsal, kültürel ve hukuksal
açılımları bağlamında da tartışmalıdır. Bilgi Çağında, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin yarattığı ortam içinde ekonomik, siyasal, toplumsal,
kültürel ve hukuksal etkinlikler küreselleşme eğilimine girmiş,
telekomünikasyon sistemlerinin ülke sınırlarının önemini ortadan kaldırması
ile birlikte, bölgesel gruplaşmalara dayalı bütünleşme eğilimleri gündeme
gelmiştir. Küreselleşme sürecinde girdilerini temini ve çıktıların
pazarlaması için oluşturulan piyasalar artık dünya çapında tasarlanmakta ve
gerçekleştirilmektedir.
[8]
Bilgi Sektörünün Oluşması: Sanayi çağında geçerli
olan tarım-sanayi-hizmetler sektörleri ayrımı, bilgi çağında
tarım-sanayi-hizmetler-bilgi sektörleri sınıflamasına dönüşmüştür. Bilgi
çağında üst yapı olarak bilgi sektörü, bilgi-işlem ve iletişim donanım ve
hizmetlerine bağlı olarak bilginin üretim, tüketim, dağıtım, pazarlama gibi
tüm işlevsel alanlardaki kullanımını kapsamaktadır.
[9]
1980’lerden itibaren bilgisayarların toplumun daha
geniş kesimlerine yayılmasıyla birlikte, bilgiye dayalı ve iletişim
bağlantılı mal ve hizmetlerin satışlarında büyük artışlar ortaya çıkmaya
başlamıştır. Bütün dünyada bilgi teknolojilerine ve bilgi altyapısına
yapılan yatırımlar hızla artarken, bilgi sektörü de ekonomi içinde bütün
sektörleri geride bırakmaya başlamıştır. Bir buçuk trilyon dolar tahmini
global değeri olan bilgi sektörü, bilginin sunulması, organizasyonu ve
değiştirilmesi işlevleri ile, dünyanın en büyük endüstrisi olma yolundadır.
Unutulmamalıdır ki, profesyoneller, zamanlarının % 80’ini ihtiyaç duydukları
bilgiyi arayıp bulmak (information searching), geriye kalan %20’lik kısmı da
bu bilgiyi biçimlendirmek (information formation) ve karar vermek (decision-making)
amacıyla kullanmaktadır.
[10]
ABD, GSMH’nın %55’inin bilgi üretimi, işlemi ve
dağıtımı faaliyetlerinden elde etmektedir. Gelişmiş ülkelerde toplam
işgücünün %60’dan fazlasının artık bilgi sektörüyle ilgili iş alanlarında
çalıştığı bilinmektedir.
[11]
Bilgisayarlaşma: Bilgi toplumu genel anlamda,
yoğun ve yaygın olarak kullanılan bilgisayar teknolojisi tarafından
biçimlendirilmektedir. Bilgi toplumunda bilgisayarlar; bireylerin bilgi
üretme gücünü olağanüstü artırarak, bilginin kitlesel biçimde üretilmesini,
işlenmesini, saklanmasını, dağıtılmasını ve tüketilmesini sağlamaktadır.
Bireyin Merkezi Konuma Gelmesi: En önemli kaynağın
bilgi olduğu bilgi toplumunda, bilgilenmiş birey vazgeçilmez nitelik
kazanmakta ve organizasyon yapıları bilgi-tabanlı (information-based),
yönetim sistemleri insan-merkezli (human-oriented) biçimde yeniden
tasarımlanmaktadır.
[12]
Bireylerin zihinsel kapasitelerinin yararlı ürün
ve hizmetlerin üretilmesi doğrultusunda yöneltilmesi, bilgi çağında
yöneticilerin en önemli işlevleri arasında sayılmaktadır. Dolayısıyla,
birey, bireyin zihinsel sermayesi ve üretkenliği gibi konular bilgi çağı ile
birlikte çok önemsenen konular arasına girmiş bulunmaktadır. Bilgi
toplumunda bilgi üreten olarak insana yatırım, insan kaynağına uygun
organizasyon modelleri ve insan kaynağının geliştirilmesi olağanüstü önem
kazanmaktadır. Diğer yandan insan-iş ilişkileri önemli dönüşümlere uğramakta
ve bilgi işi ile uğraşan insan kaynaklarının sayısı ve önemi sürekli biçimde
artmaktadır.
Örgütlü Toplumun Güçlenmesi:
Bilgi toplumunda, ortak özellikler, değerler ve amaçlar ile ortak mekan ve
çıkarlara sahip kişilerin oluşturduğu sosyal gruplar, örgütlenmiş gruplar
olarak sivil yaşamda ağırlıklarını ve etkinliklerini göstermektedirler.
Örgütlenmiş gruplar, çıkar çatışmasından çok dayanışmacı gruplar olmaktadır.
Bilgi toplumu, örgütlü toplumdur. Böylece sanayi
toplumundaki, temsili demokrasi bilgi toplumunda yerini, katılımcı
demokrasiye bırakmaktadır. Bu katılımın salt yurttaş katılımı ile oluşan
gönüllü kuruluşlar düzeyinde değil, çok boyutlu ve çeşitli düzeyleri içeren
bir katılım olduğu dikkate alınmalıdır. Bilgi çağında bireyler, üyesi
oldukları oluşumların yönetim ve denetim süreçlerine gönüllü ve bilinçli
olarak katılmaktadırlar. Toplumun siyasal yapı ve organizasyonunu temsil
eden devlet yönetiminin, bilgi çağında yurttaşların bilgisi ve etkin
katılımından ayrı olarak sürdürülmesi düşünülemez. Diğer yandan, ekonomik
yaşamda, bireyler kendilerine sunulan mal ve hizmetleri veri olgular olarak
kabul etmemekte ve sürekli geliştirdikleri tüketici bilinci ile kalite,
fiyat ve hız gibi faktörler açısından özel ve kamusal işletmeleri
sorgulamaktadırlar. Bireysel katılımları daha etkin kılma doğrultusunda,
benzer çıkarlara sahip olan bireyler, toplulaşmakta ve örgütlü toplumun
temelini oluşturmaktadırlar.
Bilgi
Toplumunda Yönetim
Bilgi çağına geçiş sürecinde,
geleneksel yönetim anlayışı yetersiz hale gelmekte ve gittikçe daha fazla
yetersizleşmektedir. Bu yetersizleşmenin ana faktörlerinden birisi de
değişimdir. Değişimin hızlı bir şekilde yaşandığı bilgi toplumunda
yöneticinin kullanacağı araç, yöntem, teknik ve donanacağı becerilerin bu
hız oranında kendisini dönüştürmesini bilmelidir. Günümüz organizasyon
dünyasının özellikle tüketici beklentileri ve teknolojik yenilik
boyutlarında hızla dönüşen çevresel faktörler başta olmak üzere,
organizasyon yönetimlerinin karşısına bilgi yıpranması ve bilgi erozyonu
olarak nitelendirilen aşılması güç sorunları çıkarmıştır. Hızlı gelişen
teknoloji kavramıyla birlikte, organizasyon yönetim sistemlerinin vurgu
noktalarında kaymalar gözlemlenmiştir. Klasik yönetim yaklaşımı bağlamında
en temel vurgu, iş veriminin artırılması için faaliyetlerin
farklılaştırılması ve bölümlendirilmesi (iş bölümü ve uzmanlaşma) iken,
hızlı teknolojik gelişmeler bu bölümlenmiş işlevlerin koordinasyonunu ve
bütünsel bir açıdan düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
[13] Sanayi çağı organizasyonları görece az bilgili organizasyonlardır
ve sanayi toplumuna özgüdürler. Az bilgili organizasyonlarda zihinsel
etkinlik genellikle tepe yönetiminde yoğunlaşmakta ve diğer yönetici ve
çalışanlar ise emek-yoğun etkinlik gerçekleştirmektedirler. Bilgi çağında,
bilgi toplumu (üçüncü dalga) ekonomisi yürürlüktedir. Üçüncü dalga dönemini
tecrübe eden bütün organizasyonlar, yönetim süreçlerinde ve kurumsal
işleyişte bilginin rolünü yeniden düşünmek ve değerlendirmek
durumundadırlar.
[14] Bilgi çağında her kurumda öğrenme alışkanlığının gelişmesi ve
teşebbüslerin birer öğrenme kurumu olması gerekir. Bu doğrultuda, çağımızın
organizasyon yönetiminin en temel işlevi; bilgiyi, çalışmaya, araçlara,
ürünlere süreçlere, işin tasarımına ve bizzat bilginin kendisine uygulamak
olmalıdır.
[15]
Bilgi
Toplumunda Yöneticilik
Bilgi çağı ile birlikte, yönetici kavramının
sanayi toplumundaki genel kabul gören anlamında ciddi bir farklılık
oluşmaktadır. Bütün sorun ve sorulara uygun çözüm ve cevapları bilen
yöneticiden, sorun ve sorunları tayin eden, tanımlayan ve çözüm aşamasında
diğer çalışanların katkılarını birleştiren yöneticiye doğru gerçekleşen bir
dönüşüm söz konusudur. Çağdaş organizasyon yönetimi, yüksek düzeyde uzmanlık
bilgisine ve mesleki deneyime sahip bir birey tarafından değil, farklı
alanlarda eğitim almış ve liyakatli bireylerden teşekkül eden takımlarca
sağlanmakta ve takımın bilgileri ve deneyimleri sınanmış üyeleri, kurumsal
performansın artırılmasına yönelik olarak yeteneklerini
birleştirmektedirler.
[16] Bilgi çağında başarı ve sosyal sorumluluk temel değer ve
motivasyonlar olarak gündeme gelmektedir. Bu bağlamda, sorumluluk verilen
yönetsel birimleri bilgi ile çağına dönüşümde, yönetimin odak noktası
komutadan bilgiye kaymaktadır. Organizasyonlar sofistike, iyi eğitilmiş,
teknik olarak düzeyli yönetici ve çalışanlarıyla bilgi toplumunun en başat
özelliği olan teknolojiyi bireye göre uyumlaştırabilmektedirler. Zira,
kullanılan yöntem ve teknikler insan merkezli olmak zorundadırlar.
Bilgi çağı ile yoğunlaşan bilgi teknolojilerinin
organizasyonlarda neden olduğu yapısal ve davranışsal değişimlerin çoğu, ilk
dönemlerde, genellikle alt kademelerde hissedilmekteydi. Dolayısıyla bilgi
teknolojilerinin kullanımının yönetsel düzeylere yaptıkları etkiler
yeterince önemli sayılmamıştı. Ancak günümüzde bu nitelenen durumda yaşanan
hızlı farklılaşmalar gözle görülür şekilde artmaktadır. Bu nedenle birçok
orta ve yüksek kademe yöneticileri, bilgi teknolojilerinin yarattığı nihai
etkiyi algılamaya başlamışlardır.
Bilindiği gibi, orta kademe yöneticiler ve aynı
düzeyin personeli, tepe yönetimi ile alt kademe arasında bir iletişim bağı
oluşturmaktadırlar. Tepe yönetimine gönderilen veya alt düzey yöneticilerin
faaliyetlerini yürütmelerinde yararlandıkları bilgiler, orta kademe
personeli tarafından toplanmakta, irdelenmekte ve yorumlanmaktadır. Ayrıca,
orta kademe personeli kimi zaman yönetime belirli uzmanlık alanlarında görüş
bildirmektedirler. Dünya ekonomisinde; 1950-1960 ve 1970’lerin yüksek
kurumsal büyüme kaydedilen dönemlerinde, bir dizi işletme
organizasyonlarında, orta kademe yöneticileri ve personel sayısında önemli
artışlar gözlemlenmiştir. Ancak, günümüzde, orta kademe yönetimi yapısal ve
işlevsel açıdan, bilgi teknolojilerinin etkilerine karşı korumasız
durumdadırlar.
[17]
Bilgi çağı çalışanlarının, kurumlarından ve
yöneticilerinden beklentileri, iş güvencesi, kurumsal amaçlar doğrultusunda
çalışma, katılımcılık, bilgilenme, yöneticinin ilgisi, mesleki gelişme ve
ilerleme, yeni teknoloji ve yöntemler ile ilgili eğitim ve esnek çalışma
saatleri, buna karşılık, bilgi çağı organizasyonlarının, çalışanlardan
beklentileri ise, değişiklilere uyum, yenilikçi fikirler, risk alabilme,
ürün ve süreçleri sürekli geliştirme ve müşteri için değer yaratma biçiminde
sıralanabilir.
Bilgi çağında, organizasyonların kurumsal etkinli
ve rekabet ilkelerine göre çalışması, amaçlarını uygun araçlar kullanarak
etkili bir şekilde gerçekleştirmesi ancak nitelikli insan gücü ve bu güce
önderlik edecek dışa dönük yöneticilerle mümkün olacaktır. Drucker, bu
bağlamda, çağdaş organizasyonlarda, otorite ve rapor verme kavramları yerine
bilgi kavramının kullanıldığı ve otorite kavramının yönetim sözlüğünden
çıkartılması gerektiğini savunmaktadır.
[18]
Bilgi
Çağında İnsan Kaynakları
Bilgi çağı ile birlikte yaygınlaşan küreselleşme
ve uluslararası rekabete açılma, yönetim ve insan faktörünü, çalışma
normlarını, yeni kurumsal hedef ve stratejilere doğur yönlendirmektedir.
Organizasyon içinde en tepe yöneticiden en alt düzeyde çalışana kadar,
bireyi, çalışmayı, çalışma yaşamı ve ortamını ve statüleri etkilemekte ve
organizasyonlarda çalışan insan kaynaklarından yeni çalışma profilleri
istenmektedir.
[19]
Bilgi çağında yaşanan dönüşüm süreci,
bilim-araştırma-teknoloji üretiminden, her düzeyindeki bilginin kullanımına
kadar nitelikli insan kaynaklarını gerektirmektedir. 21. Yüzyılda yönetimin
gerçekleştirmesi gereken en önemli katkı, bilgi çalışanlarının verimliliğini
artırmaktır. Bu bağlamda, bilgi çağı, “insan kaynakları yüzyılı” olarak
değerlendirilebilir
[20]
Endüstriyel mal üretiminin egemen olduğu sanayi
çağından, bilgi ve hizmet üretiminin egemen olduğu bilgi çağına geçişte
insan kaynakları profili de çok büyük ölçüde değişmektedir. Esasen feodal
toplumda kayıp olan birey, sanayi toplumunda sahneye çıkmış, ancak, sahnenin
ve otomasyonun bir parçası olmuştur. Bilgi toplumunda ise, birey merkezi
önemi olan aktör olarak sahneye çıkmakta, düşünen, tasarlayan, organize
eden, yöneten ve sonuçlandıran olarak inisiyatif yeteneğini hayata
geçirmektedir. Bu bağlamda bilgi çağında insan kaynakları, üretim hattının
sınırlı bir bölümden sorumlu mekanik bir parça değil, bir işlevi
başlangıcından sonuna kadar düşünüp, uygulayan ve yönetip sonuca ulaştıran
niteliklere sahip olmalıdırlar.
[21]
Bilgi çağında, sanayi çağının aksine birey,
makinenin emrinde değil, makine, bireyin emrindedir. Organizasyonlarda,
insan sermayesi, ve büyüme ile ilgili literatür, insan kaynaklarını
teknoloji geliştirici, verimlilik artırıcı, gelişme üretici bir mekanizma
olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla teknoloji ile insan kaynakları
arasında bir etkileşimin olduğu ileri sürülebilir. İnsan kaynakları,
teknolojik gelişmeleri sağlamakta; kullanılan teknoloji, insan kaynaklarının
verimliliğini artırmaktadır.
[22]
Bilgi çağına geçiş sürecinde yöneticiler, insan
kaynaklarının katılımı ve katkısı olmaksızın kurumsal gelişme
sağlamayacaklarını algılamışlardır. Bugüne kadar organizasyonların bilgi
çağına uyumlarını sağlamak ve etkinlik düzeylerini artırma için genelde
başvurulan yöntemler, yeniden yapılandırma veya değişim mühendisliği
uygulamalarıdır. Bu yöntemler, çalışanların kuruluşlarında sergilemekte
oldukları kişisel düzey, kişiler arası etkileşim düzeyi, yönetsel düzey ve
organizasyon düzeyini hedef almaktadırlar. Oysa, organizasyon düzeyinde
değişim gerçekleştirebilmek için organizasyonda çalışan “insan kaynaklarının
davranışlarının değişmesi ve kişisel sürdürülebilir gelişimin sağlanması”
[23] gerekmektedir.
Teknolojik düzeyin yükselmesi, insan kaynaklarının
daha yüksek niteliklerle donanımlı olmasını gerektirmektedir. Bilgi
teknolojilerinin geniş çaplı kullanımı, çalışanların tutum, davranış ve
çalışma usullerinde değişiklik yapmalarını zorunlu kılmıştır. Kimi işlerin
ortadan kalkması ya da yeniden tanımlanması ve yeni bireyler arası
ilişkilerin geliştirilmesine paralel olarak, çalışanların da değişen
koşullara göre kendilerini uyarlamaları zorunluluğu ortaya çıkmıştır. İleri
bilgi teknolojileri kullanıldıkça, iş süreçlerinin bütün aşamalarını
gözetebilecek özerk ve nitelikli insan kaynaklarına gereksinim artmaktadır.
[24]
Bilgi
Çağında İnsan Kaynakları Yönetimi
İnsan kaynakları yönetimi,
içerik olarak akademik ve kuramsal yönü ağır basmakla birlikte insan
ilişkilerine yönelik pratik uygulamaları da kapsamaktadır. Hızlı bilgi
artışının, birey, organizasyon ve toplum düzeyinde gerçekleştirdiği dönüşüm
gereksinimi ve bu gereksinimin giderilmesi noktasında insan unsurunun
anahtar rol oynaması, insan kaynaklarının gelişigüzel yaklaşımların
ötesinde, belirli bir disiplin içinde ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Bilgi çağında insan kaynakları yönetiminin özellikleri aşağıdaki gibi
sıralanabilir:
[25]
q Bilgi çağında insan kaynakları yönetimi,
yaşanan hızlı teknolojik gelişme ve bilgi artışının bireylerde yol açtığı
bilgi eskimesini önlemeye ve çalışanların bireysel gelişmelerini sağlamayı
amaçlamaktadır. Örgütsel ortam içinde çalışanların aralarındaki bağlılığın
geliştirilmesi, kurumsal kültürün yerleştirilmesini sağlamaktadır,
q İnsan merkezli işlevleri kapsamakta ve
çalışanların ilişkilerinin yönetilmesi amaçlanmaktadır,
q Kurumsal sistem içinde insan ilişkilerini
parçasal değil, bütünsel açıdan incelemektedir,
q İnsan odaklı yönetim yaklaşımı
aracılığıyla örgütsel gelişmeyi sağlamaktadır,
q Etkin kurumsal sürekliliğin sağlanması
amacı ile ilgili olarak kurumsal kültürün paylaşılmasını
gerçekleştirmektedir,
q İnsan kaynakları iç müşteri mantığı
çerçevesinde değerlendirilmektedir,
q Tüm çalışanları optimal performans
düzeyine ulaştırılmalarını hedeflemektedir,
q Bilgi çağı, teknokratik çağ, iletişim
toplumu, küreselleşme ve benzeri biçimlerde tanımlanan toplumsal dönüşümün
birey ve organizasyon düzeyinde gerçekleştirilmesine yönelik çalışmaları
kapsamaktadır.
q Bilgi çağı organizasyonlarını oluşturacak
insan kaynağının yetiştirilmesine uygun ortamlar hazırlamaktadır.
Günümüz insan kaynakları
yöneticilerinin kendi uzmanlık alanlarındaki yeni gelişmeleri yakından
izlemeleri gerekmektedir. Bilgisayar teknolojisi, yazılım olanakları,
telekonferans ve insan kaynakları bilgi sistemleri artık emek-yoğun ve zaman
alıcı işlerde personelin yerine geçmektedir. Bu durum da, insan kaynakları
yöneticilerinin en son teknolojiden yararlanabilme konusunda gerekli
niteliğe sahip olmalarını zorunlu hale getirmektedir. Teknolojinin daha
yoğun kullanıldığı bilgi toplumu anlayışının ürünlerinden birisi de insan
kaynakları bilgi sistemleridir.
Bilgi
Çağında İnsan Kaynakları Bilgi Sistemleri
Bilgi toplumu anlayışının ve
bilginin stratejik öneminin vurgulandığı son zamanlarda insan kaynakları
yönetiminde görülen en önemli değişmelerden birisi de insan kaynakları bilgi
sistemlerinin (human resources information systems) kullanımının
yaygınlaşmasıdır. Bilgi çağında, bilgi üretici ve uygulayıcı olarak insan
kaynaklarının yönetim sürecinde etkinliğini artırmak amacıyla kullanılan bu
sistemler, organizasyonlarda insan kaynaklarına yönelik bilgileri sağlamak,
depolamak, kullanmak, irdelemek, ve dağıtmak amacıyla kullanılan
sistemlerdir.
[26] Bununla birlikte, insan kaynakları bilgi sistemlerinin (İKBS) salt
bilgisayar donanımı ve ilgili insan kaynakları yazılımlarından oluştuğu
düşüncesi bir yanılsamadır. İKBS, yazılım araçlarına ilaveten, çalışanlar,
politikalar, veriler, formlar ve prosedürleri de kapsamaktadır. İKBS’nin
temel amacı, sistemin kullanıcılarına ya da müşterilerine “bilgi” formunda
hizmet sunmaktır. İKBS çalışanların,
Ø Seçilmesi ve istihdam edilmeleri,
Ø Görevlerin belirlenmesi,
Ø Performanslarının değerlendirilmesi,
Ø Ücret ve diğer ödemelerin analizi,
Ø Yetiştirme ve geliştirme,
Ø Sağlık ve sosyal güvenlik sorunlarının
çözümü gibi konularda organizasyona destek sağlayan araçlardır.
[27]
21. Yüzyıla kadar, İKBS
yönetimi, projelerin yürütülmesini yönetilmek ve satıcılardan alınan paket
programlarının geliştirilmek ve sonra da bu projelerde kullanmak için
kontrol altına aldığımız oldukça iyi bir takım araçlar geliştirmekle eş
anlamlı olarak anılmaktaydı. 21. Yüzyıla adımımızı atarken, bu kullandığımız
proje ve araçlar tamamen ya da kısmen kullanılmayacaktır. Bunun
sebeplerinden bir kısmı dışsaldır –küreselleşme, kompleks ve karşılıklı
bağımlı sistemler ve kontrol altına almadığımız internetle birlikte gelen
özgürlükler gibi.
[28]
Sonuç
Bilgi toplumunda artık klasik üretim faktörleri
olan sermaye, emek, doğal kaynaklar ikinci plana düşerek bilgi ve teknoloji
kavramları insanoğlunun en değerli varlığı haline gelmiştir. İşletmelerin
bugünün rekabetçi ortamında başarılı olabilmeleri, gelecekle ilgili
tahminlerde başarılı olmalarına bağlıdır. İsabetli tahmin yapabilmek,
gelecekteki değişimleri yakalayabilecek planlama ve stratejilerin
geliştirilmesi için, işletmelerin gerekli bilgilere en hızlı ve sağlıklı
şekilde ulaşabilmeleri gerekmektedir. Bu bilgileri değerlendirilecek ve
karar verecek kişilerin de gerekli eğitimi almış olmaları gerekir.
Dolayısıyla teknik alt yapı ile beraber insan kaynaklarının da belli
niteliklere sahip olması gerekmektedir.
[29]
21. yüzyılda değişim iki boyutta kendini
gösterecektir. Birincisi teknolojik boyutudur; kullanılan teknolojinin
sürekli olarak kendini yenilemesini ve buna ayak uydurulmasını ifade eder.
İkinci boyutu çok daha önemlidir. Teknolojiyi kullanan insan ve
organizasyonun düşünsel, fiziksel ve psiko-motor alanlardaki değişimini ve
bu süreci ifade eder. Teknolojinin onu etkin kullanacak insan gücü olmadığı
takdirde hiçbir şey ifade etmeyeceğini unutmamak gereklidir. Örgütsel
değişim ve teknolojik değişim birbirine paralel bir şekilde gelişmelidir ki
işletmelerde değişime bağlı radikal dönüşümler gerçekleşebilsin. Değişimin
bu safhasını “değişimin kurumsallaşması” olarak adlandırabiliriz.
Geleceğin dünyasında uzun süre hayatta kalabilmenin sırrı bu alandan
kopmamakta yatmaktadır. Her iki boyutta da önemli bir gelişme olmuyorsa
organizasyonun bir süre sonra kişilerden kaynaklanan ciddi bürokratik
baskılara maruz kalması kaçınılmaz olacaktır.
[30]
Değişimin değişmez bir kural olduğu dünyamızda,
teknolojinin etkisiyle değişimin ivmesinin katlanarak artması sonucunda
işletmeler, ayakta kalabilmek için, bu değişimi bünyelerinde hissetmek ve
izlemek zorundadırlar. Bu dönüşümün gerçekleşmesi için ön şart olarak,
değişimi fark etmenin gerekli ve en önemli bir faktör olduğu aşikardır. Bu
değişimi fark edebilecek en önemli unsur organizasyonun insan kaynaklarıdır.
Bu nedenle insan kaynakları yönetimine büyük rol düşmektedir. Çünkü, insan
kaynakları fonksiyonu, değişimi algılayıp insan kaynakları profilini
değişime ayak uyduracak şekilde tasarlayacak; eğitim ihtiyaçları, personel
seçimi, işe alımı ve işe yerleştirmesi gibi fonksiyonları yerine getirirken
bu değişimi algılamasına göre şekillendirecektir.
Son olarak, şirketlerin İKY ile ilgili
birimlerinin bu değişimi algılayabilmelerinde ihtiyaç duyacakları bilgiyi,
düzenli bir şekilde, istenilen zamanda, ihtiyaçlarını tamamen karşılayacak
şekilde temin edebilmeleri ancak etkin yönetim bilgi sistemleri ile mümkün
olabilecektir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
ARSLAN, Akın (2001) “Değişime
Meydan Okumak: Korkuları Yenmek, Kendine Güvenmek ve Gelecek için Yeniden
Yapılanmak”, www.stratejiyonetim.com.
BAYRAKTAROĞLU, Serkan (2002)
İşletmelerde Yönetim Bilişim Sistemleri, Sakarya Kitabevi, Sakarya.
DAVENPORT, Thomas H. ve PRUSAK,
Laurence (2001) İş Dünyasında Bilgi Yönetimi. (Çev: Günhan Günay) İstanbul:
Rota Yayınları.
DÜLGER, İlhan (1998) “Ulusal
Ekonomiden Küresel Ekonomiye Geçerken Milli Devlet”, Yeni Türkiye. 21.
Yüzyıl Özel Sayısı II, Mart-Nisan.
ERDEM, Ali Rıza (1997)
“Stratejik İnsan Gücü Planlaması-Verimlilik İlişkisi ve İnsan Kaynaklarının
Geliştirilmesi”. Verimlilik Dergisi, Sayı: 1997/3.
ERKAN, Hüsnü (1988) Bilgi
Toplumu ve Ekonomik Gelişme. 4.Baskı. İstanbul: T. İş Bankası Yayınları.
ERSEN, Haldun (1997) Toplam
Kalite Yönetimi ve İnsan Kaynakları Yönetimi İlişkisi. 2.Baskı. İstanbul:
Sim Matbaası.
FINDIKÇI, İlhami (1999) İnsan
Kaynakları Yönetimi. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
KAYNAK, Tuğray ve Diğerleri
(2000) İnsan Kaynakları Yönetimi. 2.Baskı. İstanbul: İ.Ü. İşletme Fakültesi
Yayın No: 7.
KOÇEL, Tamer (2001) İşletme
Yöneticiliği. 8.Baskı. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım.
ÖĞÜT, Adem (2001) Bilgi Çağında
Yönetim. İstanbul: Nobel Basım Yayım Dağıtım.
SAYIN, Erol R. ve ŞEN, Tayyar
D. (2000) Yönetim Bilgi Sistemi. Eskişehir: Açıköğretim Fakültesi Yayın No:
472.
SERİNKAN, Celalettin (1996)
“İşletmelerin Personel/İnsan Kaynakları Yönetimi”. Verimlilik Dergisi, Sayı:
1996/4.
SIDI, Victor (1997) “21.yy.’a
Girerken Değişim ve Bilgi Çağı”. Human Resources, Mayıs.
TOFFLER, Alvin (1981) Üçüncü
Dalga. (Çev.: Ali SEDEN). İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
ÜLGEN, Hayri (1990) İşletme
Yönetiminde Bilgisayarlar. 2.Baskı. İstanbul: İ.Ü. İşletme Fakültesi Yayın
No: 225.
* * *
[30] ARSLAN; “Değişime Meydan Okumak: Korkuları Yenmek, Kendine Güvenmek
ve Gelecek için Yeniden Yapılanmak”,
|