5272
SAYILI YASA ÖNCESİNDE TÜRKİYE’DE BELEDİYELERİN SOSYAL POLİTİKA ALANINDAKİ
DENEYİMLERİ
Halis Yunus ERSÖZ
ÖZET
Bu makalenin amacı, 5272
sayılı yeni belediye yasası ile belediyelere verilen görevleri ele alarak
sosyal politika alanındaki düzenlemelere dikkat çekmek ve ülkemizdeki
belediyelerin sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetler ile eğitim ve konut
gibi temel sosyal politikalar alanındaki geçmiş deneyimlerini ortaya
çıkartmaktır. Makalenin ilk kısmında yeni belediye yasasının ilgili
hükümleri üzerinde durulmuş, ikinci kısımda ise Cumhuriyetin ilanından
günümüze kadar süreçte belediyelerin sosyal politika alanındaki katılım ve
katkısı dönemler ve sağlık, eğitim ve konut alanları itibariyle ayrı ayrı
incelenmiştir.
ABSTRACT
The aim of this article is to attract
attentions to the arrangements in the field of social policy considering
duties which were assigned to the municipalities by the article of the new
Municipality Law numbered 5272 and to reveal the past experiences of the
municipalities in Turkey in the field of principal social policies such as
health, social benefits, social services, education and housing. In the
first part of the article, it has been examined the relevant articles of the
new Municipality Law. In the second part of the article, it has been
examined the participation and contributions of Turkish Municipalities in
the field of social policy in respect to periods, health policies, education
policies and housing policies, separately for the period from the
declaration of republic in Turkey to now.
GİRİŞ
Halka en yakın yönetim birimleri olan yerel
yönetimlerin, sosyal politika alanındaki fonksiyonları daima
araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Sosyal politika alanında yapılan birçok
çalışmada sınırlı da olsa yerel yönetimlerin refah devleti fonksiyonlarının
yerine getirilmesindeki rolüne değinilmiş ve bu kurumların mahalli
düzeydeki hizmetlerin sunulmasında merkezi yönetimlere göre daha etkin
olduğu hususunda bir konsensüs oluşmuştur. Gerçekten, özellikle gelişmiş
ülkelerde refah devletinin genişlemesine paralel olarak yerel yönetimlerin
sosyal politika ve sosyal refah hizmetlerinin yerine getirilmesindeki payı,
özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra artmıştır. 1945-1975 döneminde
refah devletleri gibi, birçok ülkede, yerel yönetimler de “altın çağ” diye
nitelendirilen bir dönemi yaşamışlardır.
Bu dönemde yerel yönetimler, merkezi
idareler tarafından ulusal ölçekte planlanan sosyal programların
uygulanmasında temel bir araç haline gelmişlerdir (Brans,1992, 431). Çünkü,
refah programları başlangıçta ulusal nitelikli olmalarına rağmen,
programların uygulanması ve mahalli düzeyde yorumlanması yerel yönetimlerin
düzenlenmelerine bağlı olarak gerçekleştirilmiştir (Bogason,1987, 184).
Öyle ki,
İngiltere’de yerel yönetimler İkinci Dünya Savaşından sonra işsizlik,
yoksulluk yardımı, eğitim, konut, sağlık gibi önemli sosyal hizmetlerde
merkezi idarenin bir partneri olarak mevcut görevlerini sürdürdüğü gibi,
gelişmiş refah toplumunda ortaya çıkan özellikle yeni sosyal ihtiyaçların
karşılanmasında da görev üstlenmeye başlamışlardır. Nitekim, Rodes 1970
yılına kadar yerel yönetimlerin, refah devleti işlevlerinin yerine
getirilmesinde temel bir araç olduğunu belirtmektedir (Cochrane,1993,
11-14). Öte yandan, 15 Avrupa Birliği ülkesindeki yerel yönetimlerin
fonksiyonlarının ortaya konulduğu bir çalışmada, neredeyse tüm Birlik üyesi
ülkelerde eğitim, kültür, sağlık, konut, çevre ve hatta kalkınma ve
istihdamın korunması alanlarında yerel yönetimlerin görev üstlendiği
görülmektedir (Norton,1994, 60-63).
150 yıllık bir
geçmişe sahip ülkemiz yerel yönetimleri ise yasal ve idari düzenlemeler ve
mali imkanlara bağlı olarak zaman zaman değişmekle birlikte, sosyal politika
alanında çok çeşitli görevler yerine getirmişlerdir. Üstelik, kamuoyunda
büyük tartışmalara yol açan 5272 sayılı Belediyeler Kanunu ve 5197 sayılı il
Özel İdareleri Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası bu
kurumların işlevlerinde önemli genişlemelere yol açmış ve yerel yönetimler
1580 sayılı yasada zorunlu görevleri arasında sayılmayan birçok konuda
yetkili hale gelmişlerdir. Ancak, yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinde
büyük değişikliklere yol açan düzenlemeler sadece bu yasalarla sınırlı
olmayıp, Kamu Yönetimi Reformunun en önemli parçası olan Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki 5227 Sayılı Kanun da
oldukça etkilidir. Bu dört yasadan Büyükşehir Belediye Yasası dışındakiler
Cumhurbaşkanı tarafından, yerel yönetimlerin görev, yetki ve
sorumluluklarını düzenleyen maddelerini de kapsayan çeşitli gerekçelerle
veto edilmişlerdir. Yalnızca Belediye Kanunu tekrar TBMM’de görüşülerek 24
Aralık 2004 tarihinde yasalaşabilmiştir. Fakat, yasa, yürürlüğe girdikten
kısa bir süre sonra 19 Ocak 2005’te, Anayasa Mahkemesi tarafından şekil
yönünden iptal edilmiştir. Mahkeme, yasanın yürürlüğünü durdurmayıp, yasal
boşluk oluşmaması amacıyla iptalin 6 ay sonra yürürlüğe girmesini
kararlaştırmıştır.
Kısacası, çalışmanın
konusunu oluşturan yerel yönetimlerin sosyal politika alanındaki
fonksiyonlarının neler olacağı hala belirsizliğini korumaktadır. Ancak, yeni
düzenlemelerde ve en azından mevcut haliyle yenileneceği anlaşılan
belediyeler yasasındaki düzenlemelerden yola çıkılarak ülkemizdeki
belediyelerin sosyal politika hizmetlerinin yerine getirilmesindeki geçmiş
deneyimlerinin ortaya konulmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Bu makalede yeni
yasal düzenleme ile belediyelere verilen sosyal politika fonksiyonları ele
alınarak, bu konularda ülkemiz belediyelerinin deneyim ve uygulama örnekleri
değerlendirilecektir. Konu, temel sosyal politika konuları olan eğitim,
sağlık, sosyal yardım ve konut alanındaki değişiklikler çerçevesinde
sınırlandırılmış ve belediyelerin bu alanlardaki kültürel birikim düzeyleri
ortaya konulmaya çalışılmıştır.
I. 5272
SAYILI BELEDİYELER KANUNUNA GÖRE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ
Anayasa Mahkemesi tarafından şekil yönünden
iptal edilen 5272
sayılı Belediye yasası ile 1930 yılından beri yürürlükte olan ve kentsel
yaşamı biçimlendiren hükümler içeren 1580 sayılı yasa ortadan kalkmıştır.
Aslında 1580 sayılı yasa 1930’larda ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik
ve kültürel koşullara göre oldukça ileri düzenlemeler içermekteydi. Hemşehri
hukuku, belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları, belediye meclisinin
oluşumu, belediye başkanı ile meclis arasında kurulan denge bakımından
çağdaş hükümlere sahipti (www.tesev.org.tr).
5272 sayılı yeni
Belediye Yasasının birinci kısım 3. bölümü “belediyelerin görev, yetki ve
sorumlulukları” başlığını taşımakta ve bu bölümdeki 14. madde belediyelerin
görev ve sorumluluklarını düzenlemektedir. Bu madde, Cumhurbaşkanın veto
gerekçesini oluşturan 3 maddeden biridir.
1580 sayılı yasanın
14. maddesi ile belediyelere listelenmiş görevlerin yerine getirilmesinde
sorumluluk yüklenirken, yeni yasa “kanunlarla başka kamu kurum ve
kuruluşlarına verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki görev ve hizmetleri
belediyeler yapar veya yaptırır” demek suretiyle, bu kurumlara çok geniş bir
faaliyet alanı tanımlamıştır. Genel ve soyut bir anlatıma sahip olan bu
madde kamu hizmetlerinin sağlanmasında belediyeleri genel görevli, merkezi
yönetimleri ise özel görevli gibi nitelemektedir. Diğer bir ifadeyle,
belediyelerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına açıkça terkedilmemiş
herhangi bir görev konusunda doğrudan harekete geçebileceklerini
düzenlemektedir. Bu, belediyelerin gerçek bir yerel yönetim birimi olmaları
yolunda atılmış önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir.
Yasa, belediyeleri genel yetkili hale
getirmekle birlikte, bazı hizmet türlerini sayma ihtiyacını duymuştur.
Sayılan görevler, özellikle belediyelere ait görevlerdir. Bunlar da zorunlu
ve isteğe bağlı görevler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Belediyelerin
zorunlu, emredici nitelikteki görevleri maddenin “a” fıkrasında yer almakta
olup: İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve
kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık;
zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin
ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat,
turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme,
meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi
hizmetlerinden oluşmaktadır. Yine, büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50
000’i geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açmaları
zorunlu görevler arasında yer almaktadır.
Belediye yönetimlerinin takdir yetkisine
kalmış, isteğine bağlı görevler ise fıkra “b”de düzenlenmiştir. Buna göre
belediyeler okul öncesi eğitim kurumları açabilir; Devlete ait her
derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya
yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir;
sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; kültür ve tabiat
varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan
mekanların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir, bu amaçla bakım ve
onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak
yeniden inşa edebilir.
Belediyeler sayılan ve sayılmayan
hizmetleri arasında önceliği, belediyenin mali durumu ve hizmetin
aciliyetine göre belirleyeceklerdir.
Görüldüğü gibi, yasanın 14. maddesi
belediyeleri mahalli düzeydeki sosyal politika ve sosyal refah hizmetlerinin
yerine getirilmesinde ve sınırları içindeki vatandaşların refahının
artırılmasında etkin kuruluşlar haine getirmiştir. Öyle ki, çevre ve çevre
sağlığı, kültür ve sanat etkinliklerinin yanısıra, belediyeler konut
ihtiyacının karşılanması, sosyal hizmetlerin sunulması ve sosyal yardımlarda
bulunulması, işsizliği azaltmak amacıyla yerel halka meslek ve beceri
kazandırıcı faaliyetlerin yapılması ve kadın ve çocuklar için koruma evleri
açılması görevlerini yerine getirecektir.
Yine, özellikle gelişmiş batılı ülkelerde,
yerel yönetimler (Norton, 1994, 60-63), tarafından sağlanan okul öncesi
eğitim alanında ülkemiz belediyeleri isterlerse faaliyette
bulunabileceklerdir. Okul binalarının yapımı, bakımı, onarımı ve diğer
eğitim araç ve gereçlerini sağlayabilirler. Üstelik, belediyeler sağlıkla
ilgili her türlü tesisi açabilir ve bu tesisleri çalıştırabilir.
Yasanın 69’uncu maddesi ise belediyelere,
düzenli kentleşmeyi sağlamak amacıyla imarlı ve altyapılı arsa ile konut ve
toplu konut üretme ve yapılan konutları satma veya belediye konutu olarak
kiralama yetkisini vermektedir.
II. DÖNEMLER İTİBARİYLE
BELEDİYELERİN SOSYAL POLİTİKA FONKSİYONLARI
1930 yılında
çıkarılan ve yaklaşık 75 yıl yürürlükte kalan 1580 sayılı yasa belediyelere
oldukça geniş bir faaliyet alanı tanımaktaydı. Öyle ki, 1580 sayılı yasa ve
diğer düzenlemelerdeki yasal yetkiler bağlamında değerlendirildiğinde,
ülkemiz belediyeleri batılı ülkelerdeki partnerlerinden aşağı kalmayacak
sayı, çeşit ve nitelikte göreve sahipti. Tekeli, belediye başkanlarının
kentlerde her ne tür farklı bir uygulamaya yönelseler, yasal temellerini
1580 sayılı yasada bulabildiklerini ve belediye yönetimlerinin görev
alanının sınırlılığından değil, görevleriyle orantılı kaynaklara sahip
olmadıklarından şikayetçi olduklarını belirtmektedir (Tekeli,1983, 14-15).
Kısaca belirtilecek olursa, 5272 sayılı yasa öncesinde de ülkemizdeki
belediyelerin görev alanı oldukça genişti.
Ülkemizdeki
belediyelerin kamu hizmetleri ve sosyal politikaların sağlanmasındaki
etkinlikleri, diğer bir ifadeyle bu kurumların zaman içinde fonksiyonlarında
meydana gelen değişim ise üç döneme ayrılarak incelenebilir. Birincisi
Cumhuriyetin ilk yıllarından ikinci Dünya Savaşı sonrasına kadar olan ve
mahalli nitelikli hizmetlerin karşılanmasında belediyelerin aktif olduğu
dönem, ikincisi 1990’lı yılların başlarına kadar devam eden ve sosyal
politikaların sağlanmasında merkezi idarenin baskın hale geldiği dönem ve
sonuncusu 1990’lı yıllardan itibaren belediyelerin etkinliğinin özellikle
büyükşehirlerde yeniden artmaya başladığı dönemdir.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında, 1923 - 45 döneminde belediyelerin geniş yetkilerle
donatılmasında ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar
belirleyici olmuştur. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde uzun savaşların tahribatı
üzerine kurulan genç Cumhuriyetin kurucularının yeni ve çağdaş bir kentsel
yaşam meydana getirme isteği ve böyle bir misyonu kendilerinde görmeleri,
güçlü bir merkezi devlet geleneğine sahip olan ve bunu sürdüren ülkemizde,
belediyelere merkezi vesayet altında da olsa bu kadar geniş görevler
verilmesini sağlamıştır (Tekeli,
1990, 51). Yine, bu dönemdeki kitle ulaşım ve iletişim imkanlarının
yeterince gelişmemiş olması da mahalli nitelikteki hizmetlerin belediyeler
tarafından sağlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu dönemdeki en önemli
gelişme Tanzimat dönemindeki ilkleri gibi Fransız Belediye Kanunu’nun hemen
hemen aynen alınmasıyla (Yayla, 1987, 23) yapılan 1580 sayılı yasadır. Bu
yasa ile verilen görevlerin yanısıra, belediyelerin etkinliği İkinci Dünya
Savaşı sonuna kadar yeni görevlerin eklenmesiyle sürekli artmıştır.
Belediyelerin görevlerindeki genişleme, bu kurumların taleplerinden dolayı
değil, toplumdaki artan ve çeşitlenen hizmet beklentisini karşılamakta
güçlük çeken devletin sorumluluklarını devretmesinden kaynaklanmıştır
(Tekeli, 1990, 51).
Ancak, 1923 - 45
döneminde, bugüne kadar süregeldiği gibi, gerek devletin ve gerekse
belediyelerin gelir ve giderleri arasında denge sağlamak mümkün olamamış ve
belediyeler, kendilerine bırakılan hizmetlerin sağlanmasında yetersiz
olmuşlardır (Aytaç, 1990, 98).
İkinci Dünya savaşının sona ermesinden
sonra, bu savaş sebebiyle ötelenen reformlar hızla uygulamaya konulmuş ve
belediye ve il özel idareleri tarafından yerine getirilen görevler
merkezileştirilmeye başlanmıştır. Belediyelerin 1930’lar sonrasında oldukça
etkin oldukları sağlık hizmetleri ve özellikle kent hastaneleri konusundaki
görev alanları büyük ölçüde azalmıştır. İl özel idareleri 1950’li yıllara
kadar sürdürdüğü hastanelerin işletilmesi, ilkokul öğretmenlerinin
maaşlarının ödenmesi ve hatta ücretleri hizmetten faydalananlar tarafından
verilen çarşı ve mahalle bekçilerinin yönetimi ve denetimi görevlerini
merkezi idareye bırakmıştır (Türk Belediyecilik Derneği – Konrad Adenauer
Vakfı, 1993a, 20). Yine, belediyeler, 1950’lere kadar tiyatro, konservatuar
ve kütüphaneler işleterek, belediye bandoları kurarak kültürel işlevler
yerine getirirken, bu hizmetler kaynak sıkıntısı nedeni ile azalmış ve zaman
içinde merkezi yönetim etkinliğini artırarak, bu görevleri üstlenme eğilimi
göstermiştir.
1950’li yıllarda başlayan bu süreç içinde
belediyelerin temel kentsel hizmetler alanındaki görevleri de
merkezileştirilmekle birlikte, asıl azalma eğitim, sağlık, sosyal yardım ve
sosyal hizmetler gibi sosyo - kültürel nitelikli işlevlerinde meydana
gelmiştir. Bu tür hizmetlerin belediyelerin görev alanı dışına çıkması,
yasal olarak merkezi idarece üstlenilmesinden çok, uygulamada kaynak
yetersizliği nedeniyle belediyelerin ilgi alanı dışında kalmasından
kaynaklanmıştır (Tekeli, 1983, 15-17).
Çünkü, 1950 - 60’lı yıllarda başlayan hızlı, plansız ve ülkenin büyük
şehirlerini hedef alan göç ve nüfus artışı, belediyelerin zaten kıt olan
kaynaklarını, kentsel altyapı ve temel hizmet taleplerinin giderilmesine
yöneltmesine yol açmıştır. Üstelik, 1961 Anayasası ile sosyal devlet
niteliği kazanan devlet eğitim, sağlık, sosyal yardım ve hizmetler ile konut
ihtiyacının karşılanmasına daha büyük önem vermeye başlamıştır (Tekeli,
1983, 15).
Belediyelerin
merkezi idareye bıraktıkları önemli kentsel hizmetler de vardır. Örneğin,
1968 yılında nüfusu yüz bini aşan kentlerde içme suyu sağlanması görevi
Devlet Su İşleri Müdürlüğüne verilmiş, beldelerde üretilen elektrik, 1948
yılından sonra bölgeler düzeyinde santraller yolu ile, 1970 yılındaki
Türkiye Elektrik Kanunu ile ulusal düzeyde üretilmeye başlanmış ve
belediyeler sadece elektriğin dağıtımında görev almaya başlamışlardır (Bostanoğlu,1990,
85). 1930’dan beri belediyelerce yürütülmekte olan şehir içi trafik
düzenleme yetkisi de 1953 yılında merkezi yönetime bırakılmıştır (Uğurlu,
1995, 9). Bu dönemde il özel idarelerinin birçok fonksiyonu merkezi idareye
devredilmiş ve bu kurumlar neredeyse işlevsiz hale getirilmiştir (Tamer,
1993, 598).
1990’lı yıllarda ise özellikle büyükşehir
belediyelerinin, sosyal politika alanındaki hizmetlerinin tür ve kapsamını
genişlettiği görülmektedir. Bilindiği gibi
1980’li yılların başından itibaren
ülkemizde özelleştirme ve kamu harcamalarının azaltılması ile kamu yönetim
aygıtının küçültülmesi ve kamunun faaliyetini sürdürdüğü alanların ise
serbest rekabete açılması olarak ifade edilen neo-liberal politikalar
uygulamaya başlanmıştır. Belediyelerde de bu politikalardan fazlasıyla
etkilenmiş ve belediyelerin özellikle ekonomik içerikli hizmetlerinin
sağlanmasında özelleştirme önemli bir araç haline gelmiştir. Yine, bu
dönemde belediyeler büyük ölçekli projelere yönelmiş ve özel ticari bankalar
ve uluslar arası fonlardan kaynak temin etmeye başlamıştır (Güler, 1994,
25). Diğer bir husus, 1981-1994 döneminde neo-liberal politikalara karşın
ülkemizdeki belediyelerin gelir kaynaklarının artırılmasına yönelik yasal
düzenlemelerin yapılmış olmasıdır (Güler, 1994, 35). Gelirleri
artırıcı düzenlemeleri 5 Nisan Kararlarının olumsuz etkilediği bilinmekle
birlikte (Pirler, 1995, 21),
özellikle büyükşehir belediyelerinin ciddi büyüklükte bütçelere sahip olduğu
bilinmektedir. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2005 yılı bütçesi
2.713.000.000 YTL olup, devlet bütçesinin yaklaşık %1’i büyüklüğündedir.
Belediyeler alanında bu tür gelişmeler
olurken, 5 Nisan 1994 Kararları ile kriz sarmalına giren Türkiye ekonomisi
daha bu krizin etkilerini atlatamadan, 1998 yılında uluslar arası nitelikli
Rusya-Asya krizinden büyük ölçüde etkilenmiş ve 2001 yılı Şubat ayındaki
üçüncü kriz ise ülkenin kaos ortamına süreklenmesine yol açmıştır. Zaten,
1980 yılların ilk yarısından itibaren ülkede durgunluk içinde yüksek
enflasyon, genelde düşük büyüme ve ücretler ile yıldan yıla artan işsizlik
yaşanmaktaydı. Bu süreç giderek yoksullaşan ve sosyal hizmet ve sosyal
yardım talebi artan toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasında bazı
belediyeleri harekete geçmeye zorlamıştır. Öncelikle büyükşehir belediyeleri
harekete geçmiş ve öğrencilere burs verilmesi, yoksullar için aşevi
açılması, ilaç, yiyecek, giyecek, yakacak yardımı yapılması olarak başlayan
faaliyetler yaşlı ve özürlülere yönelik hizmetler, meslek ve beceri
kursları, kapsamlı sosyal ve kültürel etkinliklerin düzenlenmesi ve kadın
sığınma evlerinin tesisi gibi konularda giderek büyümüştür.
A. Belediyelerin Sağlık Alanındaki Rolü
Ülkemizdeki
belediyelerin sağlık alanındaki rolü, diğer sosyal politika alanlarında
olduğu gibi, 1950’lerin başlarına kadar oldukça fazla olmuştur. Aslında
belediyelerin sağlık alanındaki etkinliği kuruluş dönemleri ile başlamıştır.
1877 tarihli Kanun ile kurulan Osmanlı belediyesinin kanalizasyon yapımı,
temizlik işleri, mezbaha kurulması, umumi helaların yapılması, halka açık
yerlerin sağlık denetimi gibi çevre sağlığı ile ilgili hizmetleri; hastane,
gurabahane, ıslahane gibi sağlık kurumlarının kurulması ve dilsiz ve kör
çocukların terbiyesi, muhtaç ve fakirlerin bakımı, dilenciliğin önlenmesi
gibi sosyal hizmet ve sosyal yardım görevleri vardı. Öyle ki, 1880’li
yıllarda tüm sağlık ve sosyal yardım işleri sadece yerel belediyelerin
sorumluluğu olarak görülmekteydi.
1920 yılında Sağlık
Bakanlığının müstakil bir bakanlık haline gelmesine rağmen belediyelerin
sağlık ve sosyal yardım alanındaki rolleri İkinci Dünya Savaşı sonrasına
kadar azalmadı. Fakat, 1930’lu yılların ikinci yarısından sonra, merkezi
idare denetimi artmaya başlamıştır. 1936 yılında yapılan 3017 sayılı Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Teşkilat ve Memurin Kanunu ile belediyelerin,
sağlık ve sosyal yardım kuruluşlarında çalışan “hekimlik ve hekimlikle
ilgili diğer meslek üyelerini, eczacı ve kimyagerleri ve diğer memurları”
tayin etme yetkisi alınarak, Bakanlığa verilmiştir (Tekeli, 1978, 80-83).
Hernekadar
belediyelerin sağlık alanındaki etkinliği 1950’li yıllardan itibaren
azalmakla birlikte, ülkemizdeki belediyelerin, 1580 sayılı Belediye Kanunu
ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndan kaynaklanan çevre sağlığı,
sağlık kurumlarının kurulması ve sosyal yardım konularında çok çeşitli
görevleri var olmuştur (Türk Belediyecilik Derneği – Konrad Adenauer Vakfı,
1995, 12-13). Bu görevler, belediyelerin büyüklüğüne, örgüt, personel ve
tesislerinin kapasitelerine, kaynaklarına, görevlerin yapılış biçimi,
derecesi, etkinliği, verimliliği ve kalitesine göre belediyeden belediyeye
değişiklik göstermekte ve birçok belediye bu hizmetleri, genellikle etkin ve
verimli bir şekilde yerine getirememektedir (İçişleri Bakanlığı, 1972,
9-12). Hatta bazı konularda belediyeler hiçbir faaliyette bulunmamışlardır.
Bununla birlikte,
ülkemizdeki belediyelere ait hastaneler uzun yıllardır hizmet vermektedir.
Öyle ki, 1967 yılında 10 adet belediye hastanesi vardı (İçişleri
Bakanlığı,1972, 29). Ancak bu sayı günümüze kadar çok fazla değişmemiştir.
Belediyelere ait hastane sayısı 1996 yılında 6, 2001 yılında ise 9 olmuştur.
2001 yılı itibariyle belediyelere ait hastaneler 1.133 yatak kapasiteli
olup, bu hastanelerde 468 bin poliklinik muayenesi yapılmış, 14.850 hastaya
yataklı tedavi hizmeti verilmiş, 8 bin civarında ameliyat yapılmıştır
(Sağlık Bakanlığı, 2002, 52-53). Yine belediyeler uzun yıllardır ambulansla
hasta taşıma hizmeti vermekte, poliklinikler ve sağlık evleri işletmektedir.
Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire
başkanlığına bağlı bir hastane ve yoksul gecekondu bölgelerinde sosyal
güvenceden yoksun vatandaşlara hizmet vermek için kurulan 3 adet sağlık evi
ve bir adet kan bilgi bankası ve acil sağlık ünitesi bulunmaktadır
(www.ankarabel.gov.tr). İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise 2 adet belediye
hastanesinin inşaatına devam etmekte ve 22 adet poliklinikte sağlık hizmeti
vermektedir (www.ibb.gov.tr). İzmir Büyükşehir belediyesine bağlı 400 yatak
kapasiteli bir hastane vardır (www.izmirbld.gov.tr). Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi de hastane inşaatına başlayan belediyelerdendir. Poliklinik veya
sağlık evi ölçeğinde değerlendirdiğinde irili ufaklı birçok belediyenin bu
tür sağlık kuruluşlarını işlettikleri görülmektedir.
Yerel yönetimlerin
sosyal yardım görevi, sosyal politikanın amaçlarına ulaşması bakımından
çevre sağlığı ve bir dereceye kadar da sağlık kurumlarının kurulması ve
işletilmesi görevlerine göre, doğrudan mahalli birimdeki ihtiyaç sahiplerini
hedef aldığı için daha önemlidir. Böylece, mahalli birimdeki varlıklı
bireylerden yoksullara veya bakıma muhtaç olanlara bir gelir transferi
gerçekleştirilmektedir.
Ülkemizdeki
belediyeler özellikle son yıllarda daha fazla miktarda sosyal yardım işlevi
üslenmektedirler. Birçok belediye fakirler için aşevleri açmakta ve yaygın
bir şekilde yiyecek, giyecek, yakacak yardımı yapmaktadır. Ramazan ayı
boyunca çadır kurulması ve yoksullar için sıcak yemek verilmesi de artık
ülkemizdeki birçok belediyenin yaptığı hizmetlerdendir. Yaşlılar için
huzurevleri açan belediyelerimizden bazıları İstanbul, Bursa, Kayseri, İzmir
Büyükşehir belediyeleridir. Yine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kimsesi
olmayan ve geliri bulunmayan kişilere nakit yardımda bulunmak amacıyla
muhtaç kimselere yardım sandığı kurmuş, ilaç ve tedavi masraflarını
karşılayamayan kişilere destek olmuştur (www.ibb.gov.tr.
Sosyal Doku Projesi).
Belediyelerin özürlülere, çocuklara ve kimsesiz kadınlara yönelik
faaliyetleri ise kurumsal bir çerçeve kazanmaktadır. Özellikle İstanbul ve
Ankara Büyükşehir Belediyeleri tarafından özürlü merkezleri kurulmakta,
kimsesiz çocukların bakımları üstlenilmektedir. Diyarbakır belediyesi ise
kadınların yaşadığı sosyal, psikolojik, hukuksal ve ekonomik sorunları
araştırmak üzere Diyarbakır Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezini
(DİKASUM) kurmuştur. Bu birim kadının kendine yeter hale gelmesi için
koruyucu, rehabilite edici, eğitici-geliştirici hizmetler sunmakta,
kadınlara rehberlik yapmaktadır (diyarbakir-bld.gov.tr).
Kısaca belirtilecek
olursa 5272 sayılı belediye yasasına göre
sağlıkla ilgili her türlü tesisi
açabileceği düzenlenen belediyeler, aslında hiç de azınsanmayacak düzeyde
sağlık hizmetini zaten bu yasa öncesinde sunmaktadırlar.
B. Belediyelerin Eğitim
Alanındaki Rolü
Milli Eğitim sistemi, 1739 sayılı Milli
Eğitim Temel Yasasına göre, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birincisi, “Örgün
Eğitim”, ikincisi “Yaygın Eğitim” dir. Örgün Eğitim “Okul Öncesi Eğitim”,
“İlköğretim”, “Ortaöğretim” ve “Yükseköğretim” kurumlarından meydana
gelmektedir. Yaygın eğitim ise örgün eğitim sistemine hiç girmemiş veya
herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademelerinden çıkmış kişilere,
eğitim vermek amacıyla yapılan tüm etkinlikleri kapsamaktadır (MEB, 1998,
4-6).
Yerel yönetimler
açısından önem taşıyan eğitim türü, yaygın eğitim çerçevesinde
değerlendirilen halk eğitimidir. Halk eğitimi kırdan kente yeni göç
edenlerin kentsel mesleklere yöneltilmeleri, eğitilmeleri, iş
edindirilmeleri, kentle bütünleşebilmeleri ve dolayısıyla kent kültürünü
benimseyerek kentlileşebilmeleri, kısaca kentsel yaşama uyumda
karşılaştıkları sorunların çözümlenebilmesidir (Geray, 1994a, 3-4).
Yerel yönetimlerin
eğitim hizmetlerine katılımının değerlendirilmesine geçilmeden önce üç temel
hususun belirtilmesi yararlıdır. Bunlardan birincisi, merkeziyetçi eğilimin
hakim olduğu eğitim sisteminde yerel yönetimlerin bu alandaki fonksiyonları,
genelde yasal dayanakları olmasına rağmen, uygulamada yetersiz kalmıştır.
İkincisi, tüm sosyo - kültürel etkinliklerde olduğu gibi zamanla yerel
yönetimler, eğitim hizmetlerindeki yetki ve sorumluluklarını merkezi idareye
kaptırmışlardır. Üçüncüsü ise bazı eğitim hizmetleri konularında yerel
yönetimlerle merkezi idare arasında görev ikilemi ve karmaşası vardır
(TÜSİAD,1995, 103).
Bu çerçevede
incelendiğinde, belediyelerin eğitim alanındaki rolünün daima, il özel
idarelerine göre daha sınırlı ve daha çok yaygın eğitim - halk eğitimi ve
kültürel işlevler merkezli olduğu görülmektedir. Öyle ki, yeni yasa ile de
belediyelerin görevleri arasında sayılan okul öncesi eğitim kurumları açma
görevi, yıllar önce 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile belediyelere,
il özel idarelerine ve devlete verilmekle birlikte (İçişleri Bakanlığı,
1972, 92-93) belediyelerin çoğu, bu görevle hiç ilgilenmemişlerdir. (Türk
Belediyecilik Derneği – Konrad Adenauer Vakfı, 1993b, 50). Ancak, okul
öncesi eğitim konusunun özellikle son 15-20 yıl içinde önemi kavranılan bir
konu olduğu ve son yıllarda belediyelerin işlettiği kreş ve anaokulu
sayısında ciddi bir artış olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
5272 sayılı yasa,
aynı zamanda belediyelerin “Devlete
ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını
yapabileceğini veya yaptırabileceğini, her türlü araç, gereç ve malzeme
ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düzenlemektedir. Bu konunun isteğe bağlı
olan görevler arasında sayılması, yerel yönetimler alanındaki yazarların
eleştirisine yol açmakta ve bu görevin zorunlu görevler arasında
sayılmasının daha isabetli olacağı düşünülmektedir. Çünkü, bugün büyük
kentlerde ilk ve ortaöğretimde karşılaşılan en önemli sorun okul binası,
binaların bakım ve onarımı ile temizliğidir. Bu endişe, 1580 sayılı yasa
ilkokul yapımı için ücretsiz arsa
tahsisi görevini belediyelere vermekle birlikte, özellikle il veya büyük
şehir belediyelerinin konuya gereken özeni göstermemiş ve hatta okul
yerlerinin tespitinde imar düzenlemeleri ve plan değişikliklerinde duyarlı
davranmamış olmalarından kaynaklanmaktadır (KAYA, 1990, 5).
Ancak, belediyelerin
okul yönetimlerinin taleplerini karşıladıkları ve bazı belediyelerin ise
okul binalarının bakım ve onarımı konusunda öncü oldukları görülmektedir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 1999 yılından beri
“eğitim kurumlarına destek
projesiyle” Türkiye'deki yerel yönetimlere örnek olmuştur. Bu belediye, 3
yıl içinde 278 eğitim kurumunun bakım, onarım, yenileme ve dış mekan
düzenleme çalışmalarını yapmıştır (www.izmir.bel.tr).
Buna karşılık
belediyeler halkın bilgi ve becerisini artırarak meslek edinmelerini ve
dolayısıyla istihdam imkanlarını artırıcı mesleki eğitim kursları bakımından
önemli mesafeler katetmişlerdir. Belediyeler zaman zaman mesleki eğitim
kursları düzenlemiş ve düzenlemektedir. İstanbul, Kayseri, Ankara, Mersin,
İzmir, Eskişehir, Samsun bu alanda hizmet veren Büyükşehir Belediyeleridir.
Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 1996 yılında 1 kurs merkezi ve
146 kursiyerle başladığı sanat ve meslek eğitimi faaliyeti (İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları - İSMEK) 2002-2003
öğretim döneminde 73 kurs merkezinde 15 bin kursiyer-öğrenciyi kapsar hale
gelmiştir (ibb.gov.tr.ibbtr/140..01.htm).
İSMEK mesleki ve teknik eğitimlerin yanında günlük hayata dönük popüler ve
kültürel konularda da kursiyerlere ve halka açık seminerler düzenlemektedir.
Ücretsiz olarak verilen bu seminerlere yaklaşık 80 bin kişi iştirak etmiştir
(ibb.gov.tr.ibbtr/140..02.htm).
Belediyelerin eğitim
alanındaki diğer faaliyetleri, örgün eğitim ve öğretime yönelik
hizmetlerdir. Bu alandaki hizmetler birtakım müşterek eğitim projelerinin
yanısıra daha çok, öğrencilere burs verilmesi biçiminde somutlaşmıştır.
C. Belediyelerin Konut
Alanındaki Rolü
Birçok ülkede yerel
yönetimler konut üretimine etkin bir biçimde katılmakta ve satılık veya
kiralık belediye konutları inşaa etmektedir. Ülkemizde ise il özel idaresi,
köy ve belediyelerden oluşan yerel yönetimlerden sadece belediyelerin konut
alanında görev alması yasalarda yer almıştır. Öyle ki, 1580 sayılı yasa ucuz
belediye meskenleri yapmak ve belediye adına inşaat yaparak kiraya vermek,
kentsel gelişme bölgelerini tespit ederek arazi satın almak, yeniden
planlamak ve yeniden yapı yapmak isteyenlere satarak spekülasyona mani olma
görevini belediyelere vermiştir. Bu görev, belediyelerin zorunlu görevleri
arasında sayılmamıştır (Keleş, 1984, 290). Fakat, 1950 yılında çıkarılan,
1580 sayılı belediye kanununa ek 5656 sayılı yasa belediye meclislerine,
isteğe bağlı konut yatırımı yapma görevini zorunlu görevler haline getirme
yetkisi tanımıştır.
Yasal dayanaklara
rağmen planlı döneme kadar belediyelerin konut alanındaki rolü doğrudan
konut üretme yerine kent halkı için ucuz arsa sağlamakla sınırlı kalmıştır
(Peynircioğlu – Üstünışık, 1994, 5-9). Ankara’daki Yenimahalle deneyimi
böylesi girişimlerin en önemlisidir. 1948 yılında çıkarılan 5218 sayılı
kanuna göre yürütülen bu çalışma çerçevesinde belediyenin dağıttığı 2.085
arsadan 2.000’inin üzerinde 3 sene inşaat yapılmış ve nüfusu 20.000’i aşan
bir şehir kurulmuştur (Peynircioğlu – Üstünışık, 1994, 32-33).
Planlı döneme
geçildikten sonra belediyelerin halkın barınma ihtiyacının karşılanmasındaki
rolünü iki döneme ayırarak inceleyebiliriz. Birinci dönem, belediyelerin
kooperatifler vasıtasıyla konut üretiminde bulunduğu 1963-1992 dönemi,
ikinci dönem ise doğrudan konut yapımına başladıkları 1992 sonrasından
günümüze kadar olan dönemdir.
1963 yılında
çıkarılan 1163 sayılı Kooperatif Kanunu belediyelere, amaçları bakımından
ilgilendikleri kooperatifler ile ortak hareket edebilme, diğer bir ifadeyle
kooperatifler kurma ve ortak olma imkanını vermiştir. Aslında bu düzenleme
sosyal politikanın sağlanmasında kamu yönetim aygıtının bir parçası olarak
görev alan kurumlardan belediyeler ile kollektif kendi kendine yardım
kurumlarından kooperatifler arasında dayanışma yolunu açmıştı. Böylece
belediyeler konut kooperatifçiliğinin gelişmesine öncülük edebilirlerdi
(Keleş, 1990, 293).
Belediye –
kooperatif ortaklığına ilk örnek, dar gelirli aile ve işçilere konut
sağlamak amacıyla İzmit’te başlanılan ve çeşitli politik sebeplerle başarıya
ulaşamayan 30.000 konutlu toplu konut projesidir (Bostanoğlu, 1990, 85).
İkinci örnek ise yerel yönetimlerin konut alanındaki başarısını simgeleyen
bir örnek olmuş (Keleş, 1990, 293) ve konut kooperatifçiliği yanında yurdun
çeşitli kentlerinde yaygın bir şekilde uygulamaya başlanan kent
kooperatifçiliği anlayışının gelişmesini sağlamıştır (Geray, 1994b, 41). Bu,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin 1978 yılında başlattığı Batıkent projesidir.
Belediye kamulaştırma yaptığı arsaları, sayıları 1989 yılında 107’ye ulaşan
kooperatifleri çatısı altında toplayan Kent - Koop Kooperatifler Birliğine
özel bir yönetmelikle devretmiştir (Keleş, 1990, 293). Bu proje ile 234
kooperatif ile yaklaşık 49.000 konutun inşası planlanmış, 1994 yılı sonu
itibariyle 44.000 konut tamamlanmıştır (Peynircioğlu – Üstünışık, 1994, 40).
Belediye kooperatif işbirliği içerisinde konut üretimi İzmir, Antalya,
Manisa, Erzurum, Elazığ, Kastamonu belediyeleri tarafından da başlanmıştır.
1980 yılından sonra
belediyelerin konut alanındaki girişimleri üzerinde etkili olan Toplu Konut
Kanunları çıkarılmıştır. 2985 sayılı ikinci Toplu Konut Kanunu ve bu Kanunun
uygulanma biçimi gösteren 84/8211 sayılı Tüzükle belediyeler, “ferdi konut
kredisi”nin kullandırılması ile ilk kez Toplu Konut Fonu’ndan yararlanma
imkanına kavuşmuşlardır (Peynircioğlu – Üstünışık, 1994, 41). Belediyelere
doğrudan konut üretiminde bulunma imkanı veren düzenleme ise 1992 yılında
yapılmıştır. “Belediye Arsaları Üzerinde Toplu Konut ve Kentsel Çevre
Üretimi ve Kredilendirilmesine Dair Yönetmelik” ile belediyelerle işbirliği
içinde toplu konut üretimi hedeflenmiştir.
Bu yönetmeliğe göre
31 Haziran 1996 tarihine kadar 19.475 konut için yatırım uygunluk belgelesi
verilmiş olup, Toplu Konut İdaresi ile işbirliği içinde konut projelerine
başlayan belediyeler; Adana, Adıyaman, Akhisar, Akşehir, Antakya, Bolu,
Besni, Bilecik, Bozüyük, Çanakkale, Doğu Beyazıt, Erzincan, Eskişehir,
Gördes, Gözcüler, Kayseri, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Kütahya, Malatya,
Mardin, Narlıdere, Nazilli, Ortakara, Ören, Patnos, Reyhanlı, Silifke,
Silivri, Siverek, Sungurlu, Şarkışla, Urfa ve Yeniçubuk belediyeleridir.
(www.toki.gov.tr/belediye.html). Ancak, tabloda görüleceği üzere 2004 yılı
sonu itibariyle tamamlanan konut sayısı 19.106’dır. Ve ayrıca yeni
belediyeler tarafından yeni projeler için yapılacak başvurular kabul
edilmemekte, mevcut projelerin tamamlanması için kredi verilmektedir.
Belediye
Projeleri Kredileri
|
Toplam |
1984-2003 |
2004 |
Yatırım Uygunluk Belgesi
Verilen Konut Sayısı |
21.859 |
21.859 |
-
|
Konut Kredisi Uygunluk Belgesi
Verilen Konut Sayısı |
19.574 |
19.262 |
312 |
Tamamlanan Konut Sayısı |
19.106 |
17.450 |
1.656 |
İnşaatı Devam Eden konut Sayısı |
468 |
- |
468 |
Konut Kredisi Uygunluk
Belgesi Düzenlenebilecek Konut Sayısı |
2.285 |
|
2.285 |
Kaynak:
http://www.toki.gov.tr/page.asp?link=html/krediler/belediye.html#top,
Belediye Projeleri Kredileri, 01.03.2005.
Diğer taraftan, son
yıllarda dikkati çeken diğer bir gelişme bazı belediyelerin kooperatif veya
Toplu Konut İdaresi işbirliği dışında belediye iktisadi teşebbüsleri
aracılığıyla konut üretimine başlamalarıdır. İstanbul, Adana ve Mersin
Büyükşehir Belediyeleri tarafından kentin gelişme bölgelerinde yapılan
konutlar, belediyelerin barınma ihtiyacının giderilmesindeki rolüne dikkati
çekmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, belediye toplu konut
faaliyetlerini yürütmek üzere İstanbul Konut İmar Plan Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketini (KİPTAŞ) kurmuş ve 1995 yılından itibaren konut yapımına
başlamıştır. Bugüne kadar İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakasında 22.000
konut yapılmış, 19.000’i teslim edilmiştir. Konutların altyapı, sosyal ve
ticari donatı alanları ve çevre düzenlemelerinin yanısıra eğitim ve sağlık
tesisleri de belediye tarafından yapılmıştır (www.kiptas.com.tr).
Yine Mersin
Büyükşehir Belediyesi İmar İnşaat şirketi adlı belediye iktisadi teşebbüsü
ile toplu konut üretimi yapmaktadır. 840 konutluk projenin 2004 yılı içinde
bitirilmesi hedeflenmiştir (www.mersin-bld.gov.tr). Adana Büyükşehir
belediyesi ise 1986 yılından beri 7.331 konut inşaatı gerçekleştirmiştir.
Büyükşehire bağlı Yeni Adana İmar İnşaat A.Ş. halen 221’i çok katlı olmak
üzere 354 konutun inşaatına devam etmektedir. (www.yeniadanaimar.com)
SONUÇ
Türkiye’de ilk belediye
teşkilatı 1854 yılında kurulmuş ve belediyelerle ilgili ilk kapsamlı
düzenleme 1930 yılında yürürlüğe girmiş ve yaklaşık 75 yıl boyunca halka en
yakın yönetim birimi olan belediyeler bu yasa çerçevesinde faaliyetlerini
sürdürmüştür. Aslında belediyeler her ne tür faaliyet yapmak isteseler yasal
temelini bu yasada bulabilmişlerdir.
Gerçekten de
Cumhuriyetin ilk yıllarından İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar
belediyeler, kaynak yetersizliği nedeniyle yeterli düzeyde olmamakla
birlikte temel kentsel ve sosyal hizmetlerin sağlanmasında yegane kurum
olmuşlardır. 1950’li yıllarda başlayan nufus artışı ve göçler, kent
nüfusunun artmasına ve belediyelerin önceliklerini sosyal politikalardan
ziyade temel kentsel altyapı ve hizmetlerinin karşılanmasına yöneltmesine
yol açmıştır. Kaynak sorunu bugün de devam etmekte ve birçok belediye,
kentsel hizmetleri dahi yeterince yerine getirememektedir.
1950’li yıllardan
itibaren 1580 sayılı yasa ile belediyelere verilmiş olan birçok sosyal ve
kültürel içerikli görev, bu görevlerin merkezi idare veya başka kurumlara
verilmesinden değil, kaynak yetersizliği nedeniyle belediyelerin
ilgisizliğinden dolayı zamanla bu kurumların görev alanları dışında
kalmıştır. Kuşkusuz bu dönemde birçok belediye, bu kurumların eğitim, konut,
sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetler alanlarındaki yetkinliklerini
ortaya koyan başarılı projelere de imza atmışlardır.
1990’lı yılların
başından itibaren geçmiş döneme göre nispeten gelirleri artan bazı
belediyeler, bir yandan eğitim ve kültür düzeyi değişen ve kentsel ve sosyal
hizmet talebi büyüyen ve çeşitlenen nüfusun, diğer yandan ülkenin birbiri
ardına yaşadığı krizlerden dolayı göçle gelen veya giderek yoksullaşan
kentli kitlelerin ihtiyacını karşılamak için sosyal yardım ve sosyal hizmet
merkezli sosyal politika önlemlerine daha fazla pay ayırmaya başlamışlardır.
Geçmiş dönemden fakir, kimsesiz, özürlü ve yaşlı kimselere aşevlerinde sıcak
yemek, yiyecek, giyecek verilmesi biçiminde devralınan sosyal yardımlar,
1990’lı yıllardan sonra hem tür, nitelik ve kapsam olarak artmış ve hem de
ayrı ayrı belediye kurumları tarafından sağlanır hale gelmiştir. Özürlüler
merkezleri, huzurevi, kadın ve çocuk sığınma ev ve merkezleri, hastane,
poliklinik ve sağlık merkezlerinin kurulması ve kapsamlı meslek ve beceri
kazandırma kurslarının düzenlenmesi birçok büyükşehir belediyesinin temel
hizmetleri arasına girmiştir. Bazı büyükşehir belediyeleri tarafından
sağlanan bu hizmetler, giderek yaygınlaşmaktadır.
Sonuç olarak,
Cumhuriyetten günümüze kadar olan süreçte ülkemizdeki belediyeler idari ve
mali kısıtlar altında dahi, sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetler, örgün
ve yaygın eğitim ile konut alanında önemli fonksiyonlar yerine
getirmişlerdir. Bu durum, ülke belediyelerinin kendilerine yeni yasa ile
tanınan alanlarda önemli sayılabilecek deneyim ve birikime düzeyine sahip
olduğunu ortaya koymaktadır.
KAYNAKÇA:
Aytaç, Fethi, (1990), “Belediye Kanunu’nun
Oluşumu, Uygulanması ve Değişiklikler”, Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl
Uluslararası Sempozyumu, Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi, 23 -
24 Kasım 1990.
Bostanoğlu, Özer, (1990), “Türk
Belediyeciliğinde Güncel Tarihsellik”, Amme İdaresi Dergisi,
Cilt 23, Sayı 2, Haziran 1990.
Cochrane, Alan, (1993), Whatever
Happened to Local Government?, Buckingham, Open University Press.
Brans, Marleen, (1992), “Theories of Local
Government Reorganization, An Empirical Evaluation”, Public
Administration, Volume 70, Autumn 1992.
Bogason, Peter, (1987), “Capacity For
Welfare, Local Government in Scandinavia and the United States,
Scandinavian Studies, Volume 59, No 2.
Geray, Cevat, (1994a), “Yerel Yönetimlerin
Eğitim ve Kültür İşlevleri”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 3,
Sayı 6, Kasım 1994.
Geray, Cevat, (1994b), “Konutta Kooperatif
ve Belediye İşbirliği”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 3, Sayı
1, Ocak 1994.
Güler, Birgül, “Belediye Gelirlerinin
Yapısı, 1925 - 89”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 3, Sayı 1,
Ocak 1994.
İçişleri Bakanlığı, (1972),
Belediyeler, İç Düzen, Genel Rapor, Ankara, Kitap No 2, İçişleri
Bakanlığı, İç Düzen Yayınları, No 5.
KAYA – Kamu Yönetimi Araştırması, (1992),
Yerel Yönetimler Araştırma Grubu Raporu; Ankara: TODAİE.
Keleş, Ruşen, (1984), Kentleşme ve
Konut Politikası, Ankara, A.Ü.S.B.F., No 540.
Keleş, Ruşen, (1990), Kentleşme
Politikası, Ankara, İmge Yayınevi, No 13, 1990.
MEB, (1998), Cumhuriyetin 75.
Yılında Gelişmeler ve Hedefler, Milli Eğitim, Ankara, Milli Eğitim
Basımevi,.
Norton, Alan, (1994), International
Handbook of Local and Regional Government, Aldershot, Edward Elgar.
Peynircioğlu, Nevin – Üstünışık, Belma,
(1994), Kentsel Gelişmenin Yönlendirilmesi Açısından Belediyeler ve
Konut Üretimi, Ankara, DPT, Sosyal Planlama Genel Müdürlüğü, Mart
1994.
Pirler, Orhan, (1995), “Ekonomik
Tedbirler ve Yerel Yönetimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt
4, Sayı 2, Mart 1995.
Sağlık Bakanlığı, (2002), Yataklı
Tedavi Kurumları İstatistik Yıllığı 2001, Ankara, Sağlık Bakanlığı
Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Tamer, Mustafa, (1993), “Cumhuriyetin 70.
Yılında İl Özel İdarelerinin Konumu ve Geleceği”, Türk İdare Dergisi,
Yıl 65, Sayı 401, Aralık 1993.
Tekeli, İlhan, (1983), Yerel Yönetimlerde
Demokrasi ve Türkiye’de Belediyelerin Gelişimi”, Amme İdaresi Dergisi,
Cilt 16, Sayı 2, Haziran 1983.
Tekeli, İlhan, (1990), “Cumhuriyetin Altmış
Yıllık Belediyecilik Deneyiminin Değerlendirilmesi Üzerine”, Türk
Belediyeciliğinde 60 Yıl Uluslararası Sempozyumu, Ankara, Ankara
Büyükşehir Belediyesi, 23 - 24 Kasım 1990.
Tekeli, İlhan, (1978), Türkiye’de
Belediyeciliğin Evrimi, (Ed. Ergun Türkcan), Ankara, Türk
İdarecileri Derneği Belediyecilik Araştırma Projesi, 1. Kitap.
Türk Belediyecilik Derneği – Konrad
Adenauer Vakfı, (1993a), 21. Yüzyıla Girerken Belediyelerimiz,
Ankara, Mahalli İdareler Eğitim Araştırma ve Geliştirme Merkezi.
Türk Belediyecilik Derneği – Konrad
Adenauer Vakfı, (1995), Yerel Yönetimlerin Sağlık İşlevleri ve Çevre
Sağlığı, Ankara, Mahalli İdareler Eğitim, Araştırma, Geliştirme
Merkezi, Ekim 1995.
Türk Belediyecilik Derneği – Konrad
Adenauer Vakfı, (1993b), Yerel Yönetimlerin Eğitim ve Kültür
İşlevleri, Ankara, Erk Yayıncılık, Ekim 1993.
TÜSİAD, (1995), Yerel Yönetimler,
Sorunlar, Çözümler, İstanbul, TÜSİAD, Eylül 1995.
Uğurlu, Fatih, (1995), Belediyelerin
Yeniden Yapılandırılmaları İle İlgili Çözüm Önerileri, Ankara, DPT,
Nisan 1995.
Yayla, Yıldızhan, (1987), Belediye
Nedir, İstanbul, Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği, 1987/2.
http,//www.ankara-bel.gov.tr/birim.asp?kategori=02&birimkategori=002&altbirim=002.
01.03.2005.
http,//www.ibb.gov.tr/ibbtr/140/14001/1400110/ebook/saglik.pdf, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, 2003 yılı Faaliyet Raporu, s. 196. 01.03.2005.
http,//www.izmirbld.gov.tr/StandartPages.asp?menuID=39&MenuName=İzmir%20Büyükşehir%20Belediyesi%20Eşrefpaşa%20Hastanesi,
01.03.2005.
http,//www.ibb.gov.tr/index.htm, Sosyal Doku Projesi. 0103.2005
http,//www.diyarbakir-bld.gov.tr/sosyal.aspx?ID=3, DİKASUM, 01.03.2005
http,//www.izmir.bel.tr/StandartPages.asp?menuID=701&MenuName=E%F0itim%20Kurumlar%FD,
01.03.2005
http,//www.ibb.gov.tr/ibbtr/140/14001/1400110/egitim/01.htm, 01.03.2005.
http,//www.ibb.gov.tr/ibbtr/140/14001/1400110/egitim/02.htm, 01.03.2005
http,//www.kiptas.com.tr/yasam_alanlari.asp, 01.03.2005.
http,//www.mersin-bld.gov.tr/hizmet.asp,
01.03.2005
http,//www.yeniadanaimar.com/hak.htm, 01.03.2005.
www. toki.gov.tr/belediye.html, Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi, “Belediyelerle İşbirliği İçinde Toplu Konut Üretimi”,
12. 01. 2000.
http,//www.tesev.org.tr/mik_tasarilar.doc, TESEV, Mahalli İdare Yasa
Tasarıları Üzerine, s. 16. 25.02.2005.
|