BEDENSEL ENGELLİLERE YÖNELİK TUTUMLAR İLE DİNİ TUTUMLAR
ARASINDAKİ İLİŞKİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
M. Naci Kula
a survey on the
relatıonshıp between the attıtudes towards dısabled persons and relıgıous
attıtudes
Özet
Bu
araştırmada doğuştan gelen bazı sebepler veya kaza, hastalık, doğal afet
gibi nedenlerle engelli olan bireylere yönelik tutumlarla bireyin hayatında
önemli ve geniş bir referans çerçevesi sunan dinin etkisiyle oluşan dini
tutumlar arasındaki ilişki incelenmiştir. Lise ve Üniversite eğitimi alan
öğrenciler üzerinde yapılan araştırma sonucu dini tutumlar ile engellilere
yönelik tutumlar arsında olumlu bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Ayrıca
araştırmadan elde edilen veriler, yaş, cinsiyet, sosyo- ekonomik düzey gibi
bazı değişkenler açısından da değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler
Engelli, Tutum, Dini Tutum
Abstract
This study analyzed the relationships between the
attitudes towards the people disabled from birth or from other factors such
as illness, accidents or natural disasters and religious attitudes which
provide a broad reference framework in the life of individulas. Drawing on
the data obtained from a survey on high school and university graduates, it
is found that there is a positive relationship between religious attitudes
and the attitudes towards tha handicapped people. The findings of the study
were analyzed in respect to some other variables such as age, gender and
socio-economic status.
Keywords
Disabled, Attitude, Religious
Attitude.
Giriş
Toplum, farklı özelliklere sahip bireylerin biraraya
gelmesiyle oluşan sosyal bir olgudur. Yetenek, düşünce, inanç, ilgi, meslek
vb. yönden değişik özelliklere sahip bireylerin oluşturduğu toplumda
bireyler arasındaki ilişkilerde ve iletişimde de sahip olunan fiziksel ve
ruhsal farklılıklar önemli bir rol oynar. Zira bireyler hayatlarını
sürdürecek fiziki ihtiyaçlarını karşılarken farklı yetenek ve ilgi sahibi
diğer bireylerin ortaya koydukları ürün, mal ve hizmetlerden yararlanarak
kendileri dışındaki kişilerle bir sosyal ilişkiyi gerçekleştirirler. Fiziki
ihtiyaçların karşılanmasından başlayan değişik özelliklere sahip bireylerle
gerçekleştirilen ilişki ve iletişim psiko-sosyal etkenlerle daha geniş bir
çerçevede devam eder. Ekonomik, dini, sosyal, hukuki birtakım nedenlere
bağlı olarak farklı özellikteki bireyler arası ilişkiler toplumsal hayatın
bir gerçeği olarak dikkatimizi çeker.
Toplum içinde doğuştan ya da sonradan kaza, hastalık,
doğal afet vb. nedenlerle engelli olan bireylerle sağlam olanlar arasındaki
ilişki ve iletişimde mevcut yetersizlik halini algılayış önemli bir rol
oynar. Her ne kadar yaşadığımız toplum engelli bireylerin varlığı ile de tam
olan ve onları da içine alan toplumsal kurum ve çevre düzenlemeleri ile
toplum olma özelliğini gösteren bir durumu yaşaması gerekirken engellilere
yönelik basmakalıp, önyargılı ve rededici nitelikleri ihtiva eden düşünce,
inanç ve duygularla yoğrulmuş tutumların önemli ölçüde varolduğunu da
gözlemlemek mümkündür. Son otuz yılda yapılan çalışmalarda engelli bireylere
yönelik olumsuz tutumların varlığı belgelenmiştir.
Toplumda engellilere yönelik tutum ve davranışlarda bireyin sahip olduğu
yetersizlikten ziyade ona atfedilen anlam ve değerin önemli bir yeri
bulunmaktadır. Aileden başlayan ve toplumun genelinde engelliye bakış,
engellinin algılanışı ona karşı tutum ve davranışların oluşmasında etkili
olmaktadır. Nitekim engellilere yönelik olumsuz tutumların aile ve toplumda
öğrenilmeye başladığı yılların dört yaş sonrasına rastladığı görülmüştür.
Yapılan bir araştırmada yaşları iki altı arasında olan
250 çocuğa ortopedik engelli bir çocuğun resmi gösterilmiş ve “onunla oynar
mısın? “ sorusu yöneltilmiştir. Çocuklardan yaşları beş ve altı olanların,
ortopedik engelli çocukla oynamayı yaşları iki dört arasında olan çocuklara
göre daha fazla redettikleri bulunmuştur. Çocukların bu tutumlarında anne
babanın engelli çocukların yanlarına gitmemeleri, oynamamaları ve uzak
durmalarını söylemelerinin, okulda ise öğretmen ve arkadaşlarının düşünce
ve davranışlarının etkisi büyüktür.
Engellilerin görünümleri, yetersizlikleri nedeniyle
oluşturulan ön yargılar, basmakalıp değerlendirmeler ve olumsuz tutumlar
sebebiyle onların sosyal uyumları ve günlük yaşamlarını sürdürmeleri
zorlaşmaktadır. Toplumda az da olsa belli ölçüde engellilere yönelik olumlu
tutum ve davranışa rastlanmakla birlikte bugün sokakta, pazarda, okulda,
camide, otobüste, parkta vb. yerde ülkemizdeki 8.5 milyona yakın engelliden
kaç kişiye rastlamaktayız sorusuna verilecek cevabın büyük ölçüde “çok az
sayıda kişiyle karşılaşıldığı” şeklinde olması onlara karşı oluşan tutum
ve davranışların çoğunlukla olumsuz yönde olduğunu göstermektedir. Zira
büyük iller başta olmak üzere ülkemizin köy ve kasabalarında sokakta,
çarşıda sosyal hayata katılan engelli sayısının yüzleri bile bulmadığını
söylemek yanlış olmasa gerektir. Çünkü gözlemler bunu doğrulamaktadır. Bu
noktada engellilerin günlük hayata ve sosyal ortama katılmalarını sağlayacak
şekilde onlarla ilgili fiziki ve sosyal açıdan birtakım imkanların
oluşturulması ile birlikte engellilere yönelik olumlu tutumların toplumda
daha fazla oluşmasını sağlayacak çabaların artırılması gerektiği
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle insanın hayatında geniş tecrübe
alanına uygulanabilen, önemli ve geniş bir referans çerçevesi sunan dinin de
engellilere yönelik olumlu tutum ve davranışların oluşmasında etkisi
düşünebilir. Çünkü din, bireye ferdi ve sosyal uzlaşma, uyum ve sosyal
bütünleşme çerçevesinde hareket etmesini sağlayacak birtakım değerler ve
ilkeleri sunar, onları kazandırmaya çalışır.
Bundan dolayı engellilere yönelik olumlu tutumların oluşmasında dini
tutumlar etkili midir veya engellilere yönelik tutumlarda dini tutumların
bir rolü var mıdır, dini tutumlarla engellilere yönelik tutumlar arasında
nasıl bir ilişki vardır? vb. sorular, araştırılması gereken sorular olarak
karşımıza çıkmaktadır. Biz de dini tutumlarla ülkemizde nüfusun % 12.9’ unu
oluşturan engellilere yönelik tutumlar arasında bir ilişkinin olup
olmadığını ve nasıl bir ilişkinin olduğunu araştırma konusu olarak
belirledik.
1.
Tutum ve Dini Tutum
Sosyal psikolojinin merkezi kavramlarından biri olan
tutum kavramı, farklı yaklaşımlardan hareketle çeşitli şekillerde
tanımlanmakla birlikte
genel kabul görmüş olan tanımı şöyledir; “Bir bireye atfedilen ve onun bir
psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir
biçimde oluşturan bir eğilimdir.”
Bir başka ifadeyle tutum, “Belirli bir sosyal obje konusunda bireylerde
mevcut olan ve bilişsel, duygusal ve davranışsal yanlar taşıyan gizil
eğilimleri ifade etmektedir”.
Dolayısıyla tutumlarla ilgili tanım ve açıklamalara bakıldığında bir tutumun
üç öğeden meydana geldiği görülmektedir. Bu üç unsur biliş (zihni) , duygu
ve davranış unsurudur.
Bir tutumun zihni unsurunu bir ferdin tutumuna konu teşkil eden obje ile
ilgili bilgi ve inançları oluşturur. Bu bilgiler ve inançlar, tutum objesine
karşı “ lehte veya aleyhte” arzu edilen veya arzu edilmeyen”, “iyi veya
kötü” gibi bazı vasıfların izafe edilmesini sağlar. Bir tutumun duygu unsuru
ise, bireyin o objeden hoşlanması veya hoşlanmaması, sevip sevmemesi
durumunu ifade eder. Bu unsur, tutuma devamlılık, iticilik veya
yönlendiricilik özelliği kazandırır. Tutumun davranış unsuru da tutumla
ilgili her türlü davranış eğilimini içine alır. Eğer birey, herhangi bir
objeye karşı olumlu bir tutuma sahipse ona yardım etmeye, onu desteklemeye
hazır bir eğilimde, eğer ona karşı olumsuz bir tutuma sahipse, ona zarar
vermeye onu cezalandırmaya hazır bir eğilimde olacaktır. Böylece tutumlar,
insanın duygu, düşünce ve davranışlarını birbirleriyle uyumlu hale getirerek
etki yapar. Tutumlardaki zihin, duygu ve davranış unsurları yerleşmiş ve
güçlü tutumlarda tam olarak bulunur. Zayıf ve belirginlik kazanmamış
tutumlarda ise özellikle davranış unsuru çok zayıf olabilir. Aslında
tutumlar, doğrudan doğruya gözlenebilen bir davranış değil, davranışa
hazırlayıcı bir eğilimdir. Bu nedenle tutum, gözle görülmez, fakat gözle
görülebilen bazı davranışlara yol açtığından bu davranışın gözlenmesi sonucu
herhangi bir tutumun varlığından bahsedilebilir.
Tutum, bireyin doğrudan gözlenebilen davranışlarından
hareketle dolaylı olarak anlaşılabilen ve davranışa hazırlayıcı bir eğilim
olduğundan dini tutumu da doğrudan gözlemek mümkün değildir. Ferdin dine
karşı olan tutumu, din lehinde veya aleyhinde davranışlar göstermesiyle
anlaşılabilir. Dinin gereklerini yapıyor, dini davranışları yapmaktan haz
duyuyorsa, bu kişinin dine karşı olumlu bir tutum geliştirdiği söylenebilir.
Dine karşı uzak duruyor, din aleyhtarı davranışlar gösteriyorsa, dine karşı
olumsuz bir dini tutuma sahip olduğu düşünebilir.
Dini tutumun objesi din ve dini öğelerdir. Bir kişinin
dine karşı duygu, düşünce ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturması,
onun dini tutumunu ortaya çıkarır. Dine karşı beslediği duyguların, olumlu
ya da olumsuz olması, hoşlanıp hoşlanmaması, dini bilgileri öğrenmeyi
isteyip istememesi, ferdin dini tutumunun yönünü gösterir. Böylece dini
tutum dine ait devamlı ve düzenli duygu, bilgi ve davranış eğilimlerinin
tamamı olarak görülmektedir. Din kavramının kişide uyandırmış olduğu duygu,
düşünce ve davranış eğilimleri zamanla uyumlu ve devamlı bir bütün meydana
getirebilir.
Bu itibarla dini tutum şu şekilde tanımlanabilir: “Dini tutum, kişinin dinle
ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını belirleme tarzıdır.”
Dini tutumların da tüm tutumlarda olduğu gibi bilişsel (zihni), duygusal ve
davranışsal olmak üzere üç unsuru vardır. Dini tutumun bilişsel unsuru, dini
inanç, dini düşünce ve dini bilgilerden oluşur. Dini inançlar, dini
tutumlarla ilgili olmakla birlikte farklı kavramlardır. Bilişsel unsur,
bireyin dini tutumunun içine yerleşmiş inançlarıdır. Ayrıca birey, örgün ya
da yaygın din eğitimi yoluyla edindiği dini bilgilerinin üzerine dini
tutumunu oluşturur. Dini tutumun bilişsel unsurunu oluşturan dini bilgiler,
doğrudan geçirilen yaşantılar veya öğretimle, kitap okunarak dolaylı
yaşantılarla kazanılır. Bu nedenle bireyin dini tutumunun olumlu ya da
olumsuz yönde olmasını belirleyen en önemli faktörlerden birisi, kişinin o
konuda sahip olduğu bilginin mahiyetidir. Din konusundaki bilgiler ne kadar
sağlıklı ve doğru ise dinle ilgili tutumlar da o kadar gerçekçi ve ön
yargıdan uzak olur.
Din hakkında kişinin iç dünyasında uyanan izlenimler,
heyecan ve duygular da dini tutumun duygusal yönünü oluşturur. Din ve dinle
ilgili konulara ilgi duyma ya da duymama, hoşlanma ya da hoşlanmama, sevme
ya da sevmeme gibi duygular dini tutumun duygusal yönüdür. Dini tutumun
duygusal unsuru, dine karşı gösterilen duygusal tepkilerdir. Duygusal unsur,
bilişsel unsura göre daha durağan ve süreklidir. Çünkü bireyin dine karşı
olan duyguları çabuk değişmemekle birlikte dini bilgileri her an
değişebilmekte ve yeni dini bilgileri birey televizyon, kitap ve
çevresindekilerden öğrenmektedir. Dolayısıyla duygusal yönü ağır basan bir
dini tutumun değişmesi de güç olmaktadır.
Dini tutumun davranış unsurunu ise dini ibadetler,
pratikler, faaliyetler, hareket ve işler oluşturmaktadır. Bireyin namaz,
oruç, hac gibi birtakım ibadetleri yapması, camiye gitmesi, dua etmesi, dini
yayınlar okuması, dini sohbetlere katılması, dini proğramlar izlemesi gibi
bazı davranışlar dini tutumun davranış unsurunu oluşturur. Davranışsal unsur
dini davranış eğilimi olarak görülür. Dini davranışın yönü ve eğilimini dini
tutumlar belirler. Bireyin dini tutumu olumlu ise, dini davranışları yapma
eğilimi olumlu, dini tutum olumsuz ise dine karşı olumsuz davranış eğilimi
görülür. Bireyin dini davranışları da onun dini tutumunu yansıtır. Bireyde
dini davranışların görülmesi öncelikle dini bilgileri öğrenmesine bağlıdır.
Din eğitimi almamış, dini bilgileri yeterince öğrenememiş kişinin olumlu bir
dini tutum geliştirmesi zordur. Bu itibarla bireyin dine karşı beslediği
duyguları, öğrendiği dini bilgileri ve dini davranışları yani dini tutumu
devamlılık gösterir. Kişinin dine karşı duygu, düşünce, inanç ve davranış
eğilimlerinin bütünü olan dini tutum onda sürekli olarak dine karşı olumlu
ya da olumsuz duygular, lehte ve aleyhte davranışlar meydana
getirir.Dolayısıyla dini bilgi, dini düşünce, dini inanç, dini duygu ve dini
davranış dini tutumun bir fonksiyonudur.
2.Bedensel Engellilere Yönelik Tutumlar ve Özellikleri
Bedensel engellilere yönelik tutumlar denildiğinde,
görme, işitme ve ortopedik engellilerle ilgili düşünce, inanç ve duyguların
bütünü kast edilir. Sahip olunan düşünce, inanç ve duygular, bedensel
engellilere yönelik yaklaşımlarımızı, davranışlarımızı ve onlar için
yapılacak düzenlemeleri etkiler.
Engellilere yönelik düşünce, inanç ve duygular, onları
önce insan ve sonra da ihtiyaçları farklı olan insan olarak görme şeklinde
olduğunda, onlara yönelik tutumların olumlu olduğunu işaret eder. Buna
karşılık engellilere yönelik düşünce, inanç ve duygular onları
yetersizlikleriyle, davranış ve kişilik özellikleriyle
ilişkilendirildiğinde, onlara yönelik tutumların olumsuz olduğunu gösterir.
Örneğin engelliler, engelli olmayan diğer kişiler gibi insan olarak
görüldüğünde, toplumda bağımsız şekilde üretici ve tüketici olarak
yaşayabilmeleri için toplumsal düzenlemeler, engelli olmayanlar için
düşünüldüğü gibi düşünülür ve hazırlanır. Engelliler, diğer insanlar gibi,
önce insan olarak görülmediğinde, yetersizlikleriyle görüldüğünde ise
toplumda bağımsız bir şekilde yaşayabilmeleri için gerekli olan düzenlemeler
ihmal edilir. Ayrıca “sağlamlara hizmetler sağlandı da engelliler mi kaldı?”
şeklindeki düşünce ve inançlar da , engeli olanların engeli olmayanlarla
eşit kabul edilmediği yani onlara yönelik tutumların olumsuz olduğunu
gösterir.
Dolayısıyla engelli olmayanların engellilere yönelik tutumları, onların
toplumla uyum sağlama veya duygusal davranışlarını oluşturmada önemli ölçüde
belirleyici bir özelliğe sahiptir. Zira engelli olanların kendilerini
değerli ya da değersiz görmeleri, engelli olmayan kişilerle olan sosyal
etkileşimlerinin niteliğine bağlıdır. Engelli olan bireylerin kendilerini
yetersiz değerlendirmemeleri ancak engelli olmayanların onları kabul etme
ve varlıklarını onayladıkları toplumsal etkileşimlerle mümkündür. Engelli
olanların uyumlu sosyal etkileşimlerini üstlenecekleri toplumsal rollerde
engelli olmayan çoğunluğun tutumları belirleyicidir.
Toplumlarda engellilere yönelik olumlu tutumlar olmakla beraber olumsuz
tutumların varlığı ise geçmişten günümüze kadar devam ede gelmiş ve büyük
ölçüde de gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelere
nazaran daha sık ve fazla olduğu gözlenmiştir.
Engellilere yönelik tutumların oluşmasında ailede ve toplumda engellilere
ilişkin varolan düşünce duygu ve inançların önemli bir yeri vardır. Anne ve
baba sokakta oynamakta olan çocuğuna engelli bir çocukla oynamaması için
bazı telkinlerde bulunuyor veya engelli çocuğun yetersizliği ile ilgili
yanlış, önyargılı bilgiler veriyorsa çocuğun engelli çocuğa karşı olumsuz
tutum geliştirmesi mümkün olacaktır. Engellilere yönelik olumlu tutumların
oluşmasında aile ve toplumun engelli bireyi yeterince tanıması,
gereksinimlerinin farkına varması, engelli bireylerin topluma katılımını
sağlayıcı sosyal sorumlulukları üstlenmesi vb. hususlar son derece
önemlidir.
Bireylerin sahip oldukları bazı özellikler ya da
farklılıklar her zaman yetersizlik olarak görülmeyebilir. Toplumsal
anlayışlar, bireylerdeki farklılıkların yeterlilik veya yetersizlik şeklinde
değerlendirilmesinde önemli bir rol oynar. Örneğin Afrika’da yaşayan
Pigmeler, kısa boylu oldukları için uzun boylu kişilere göre düzenlenmiş
toplumda verimli ve yeterli bir yaşam sürdürmede sınırlı kalabileceklerinden
yetersizlikten etkilenmiş olarak görülebilirler. Buna karşılık kültürümüze
göre normal boy uzunluğuna sahip olan bir kişinin, Pigmelerin yaşadıkları
yerlerde kısa otların arasından görülmeden avını izlemesi beklediğinden boyu
beklenen işlevi yerine getirmeyi engellediğinden yetersizlikten etkilenmiş
olarak görülebilir.Aynı
şekilde toplumun çoğunluğunun hoş karşılamadığı veya uygun görmediği
durumlarda da bireylerin sahip olduğu bazı özellikler farklılık olarak
görülebilir ve o bireye ilişkin tutumların oluşumunda etkili olabilir.
Sosyal bakımdan kabul edilebilir bedensel özelliklere sahip olan kişilere
sosyal bakımdan kabul edilebilir beden yapısına sahip olmayan kişilerden
farklı davranılır. Kişiye farklı davranıldığında kendisini algılaması
değişir. Kişinin davranışları diğer kişilerin kendisini nasıl gördükleriyle
oluşur. Dolayısıyla engelli bireye verilen toplumsal roller ve beklentiler
de onun kendisini farklı görmesine veya toplumun onu farklı görmesine neden
olur.
Örneğin geleneksel Yahudi anlayışına göre sakatlar din adamı olamazlar
İslam inancına göre ise kör olan imam olabilir.
Bu örnekte de görüldüğü gibi yetersizlikten etkilenenlere verilen roller ve
beklentiler kültür ve toplumsal beklentilere göre sınırlandırılmakta veya
bazı imkanlar sağlanmaktadır. Kişilerin nasıl davranacağını ve onların neler
yapacağını bedensel özelliklerden daha çok toplum ve toplumun beklentileri
de belirlemektedir. Örneğin, “okullara normal gelişime sahip çocuklar kabul
edilebilir” şeklinde bir ölçüt ve sınırlama yerine “yedi yaşındaki her çocuk
kabul edilebilir” şeklinde bir ölçüt getirilmesi eğitim bakımından
özürlülüğü ortadan kaldırır. Böylece engelli bireyin kendisini algılamasını
kendisini diğerleriyle karşılaştırma ve başkalarının kendisinden
beklentileri etkiler.
3. Araştırma Problemi
Bireyler arası ilişkilerde veya bazı olayları
değerlendirmelerde belirleyicili olma açısından bazı tutumların merkeziliği
önemli bir rol oynar. Merkezi tutum, kişinin hayata bakış açısını ve diğer
tutumlarını belirler. Dini tutumun merkezi bir tutum olması, bireyin diğer
tutumları arasında en önemli tutum haline gelmesidir. Bireyin dini tutumları
güçlü ve karmaşık olarak merkezi bir tutum haline gelmiş ise diğer
tutumlarını büyük ölçüde etkiler. Bu nedenle bireyin geliştirdiği güçlü ve
merkezi bir dini tutum onun eğitim, politik, ekonomik ve sosyal tutumlarını
da etkilemektedir. Böyle bir tutuma sahip bir kişi, çocuğuna daha fazla din
eğitimi vermek ister, ekonomik faaliyetlerinde dinin gereklerine göre
davranmaya ve sosyal ilişkilerinde de dini kuralları uygulamaya çalışır.
Böylece bireyin dini tutumu ile diğer tutumları arasında bir tutarlılık
görülür. Örneğin, olumlu bir dini tutum geliştiren bir kimse, sosyo-
kültürel, ekonomik ve politik vb. tutumları arasında bir benzerlik görülür.
Dini tutum ile diğer tutumlar arasında tutarlılık her
zaman görülmeyebilir. Bazen bireyin dini tutumu diğer tutumlarından bağımsız
da olabilir. Diğer konulardaki tutumlarını etkilemeyebilir. Dini tutum
merkezileşmemiş ise diğer tutumlarla ilişkisi zayıftır. Dolayısıyla diğer
konulardaki günlük davranışlarını dini tutumu fazla etkilemez. Bireyin dini
tutumu güçlü değilse, diğer tutumları üzerindeki etkisi de düşüktür.
İşte bu noktada toplumda engelli olmayanların bedensel engellilere yönelik
tutumlarında dini tutumların bir etkisinin olup olmadığını araştırmak
incelenmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira bireyin
yaşamında din önemli bir yer tutuyor ise veya birey, aile ve toplumdan
öğrenme yoluyla dini inanç ve değerlere sahip ise oluşan dini tutumların
onun engellilere yönelik davranışlarını, ilişkilerini nasıl etkilediği ya da
etkileyip etkilemediği üzerinde durulacak bir konudur. Bu nedenle biz de
araştırma problemi olarak engelli olmayan lise ve üniversite eğitimi alan
18- 25 yaş arası bireylerin engellilere yönelik tutumlarıyla dini tutumları
arasında nasıl bir ilişki olduğunu incelemek istedik. Aynı zamanda dini
tutumlarla engellilere yönelik tutumlar arasındaki ilişkide yaş, cinsiyet,
sosyo- ekonomik düzey, eğitim durumu, uzun süre yaşanılan yer ve bireyin
ailesinde engelli olup olmamanın nasıl bir etkisinin olduğu hususu da
araştırmanın alt problemi olarak yer almaktadır.
4. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Doğuştan veya daha sonra herhangi bir sebeple engelli
olan bireylere karşı toplum olarak nasıl davranıldığı veya nasıl
davranılması gerektiği onların sosyal uyumları ve kendilerini ifade etmeleri
açısından son derece önemlidir. Çünkü engelli birey kendini değerli veya
değersiz olarak görmede, benlik kavramının gelişiminde çevresindekilerin,
toplumun kendisine yönelik tutum ve davranışlardan etkilenir. Dolayısıyla
engelli olmayanların engelli olanlara yönelik tutumlarında bireyin yaşamında
önemli bir etkiye sahip olan din ve dini ilginin sonucu oluşan dini
tutumların nasıl bir etkisinin olabileceğini araştırmak, bu konuda
engellilere yönelik sağlıklı ve doğru tutumların oluşması açısından da neler
yapılması gerektiğini daha iyi tespit etmede etkili olabilir. Zira bireyin
hayatı anlama çabasında ve sosyal ilişkilerini düzenlemede ona birtakım
açıklama ve ilkeler sunan dinin bireyin engellilerle olan ilişkilerinde de
nasıl bir ilişki oluşturması gerektiğine ilişkin ona neler sunduğu ya da
sunması gerektiği daha iyi anlaşılmış olur. Bu nedenle dini tutumların
netleşme yaşı olan 18 yaş ve üstü
göz önüne alınarak Çorum ili merkezinde bulunan 2 Lise ve 2 Fakülte ile dört
yıllık bir yüksek okul öğrencileri örneklem olarak belirlenmiştir. Ayrıca
araştırma örneklemi olarak Lise ve Üniversite öğrencileri seçilerek orta
öğretin düzeyindeki ve üniversite düzeyindeki eğitimin engellilere yönelik
tutumlarda farklılık oluşturup oluşturmama durumunu da gözlemlemeyi
amaçladık.
Araştırma, ülkemizdeki din psikolojisi alanında yapılan
çalışmalar açısından tespit edebildiğimiz kadarıyla bu konuda ilk olma
özelliği ile önem taşımaktadır.
4 Araştırma Metodu ve Verilerin Çözümlenmesi
Araştırmamızda din psikolojisi çalışmalarında en çok
kullanılan metotlardan olan anket metodu kullanılmıştır. Engellilere yönelik
tutumların belirlenmesi amacıyla geçerlilik ve güvenirliliği yapılmış olan
Mehmet Özyürek tarafından uygulanan tutum ölçeği
ile Dini Tutumların belirlenmesi amacıyla da Mevlüt Kaya’nın geçerlilik ve
güvenirliliğini yaptığı Dini tutum ölçeği
kullanılmıştır. Araştırma için belirlenen ölçeklerde yer alan sorular
araştırmanın güvenilir olabilmesi açısından karışık bir şekilde düzenlenerek
oluşturulan anket formu uzmanlar tarafından da değerlendirildikten sonra 20
lise 20 üniversite öğrencisi üzerinde pilot uygulama çerçevesinde
uygulanmış, yapılan değerlendirme sonucunda soruların öğrenciler tarafından
anlaşılır olduğu tespit edilmiştir. Çorumda liseler arasında heterojen
yapıya sahip ve öğrenci sayısı fazla olan genel liseler arasındaki Atatürk
Lisesi
ile lise düzeyinde mesleki din eğitimi veren İmam-Hatip Lisesinin son
sınıflarından tesadüfi yöntemle belirlenen iki’şer şubede, Yüksek öğrenim
açısından da Çorumda bulunan Gazi Üniversitesine bağlı olan ve son sınıfı
bulunan İktisat Fakültesi ile İlahiyat Fakültesi ve dört yıllık statüdeki
Sağlık Yüksek Okulunda tek şubelik son sınıf öğrencisi olduğundan grup
örneklem yöntemi kullanılarak tamamında anket uygulanmıştır. Anket
uygulaması gerekli izinler alındıktan sonra araştırmacı tarafından
sınıflarda uygulanmış ve ortalama 40- 50 dakikada soruların cevaplandığı
gözlenmiştir. Toplam 220 adet uygulanan anketlerden eksik ya da
cevaplanmayanlar ile birlikte 18 yaşın altında olanlar çıkartılarak 202
anket formu değerlendirmeye alınmıştır.
Değerlendirmeye tabi tutulan anketlerdeki sorulara
verilen cevaplar tek tek ve dikkatli bir şekilde bilgisayara aktarılmıştır.
Ankete verilen cevaplar SPSS programına aktarılmış ve gerekli işlemler
yapılmıştır. Cümleler halindeki sorular likert tipi 5 ölçekli olarak
hazırlandığından olumsuz ifade taşıyan cümlelerdeki puanlar tersine
çevrilerek bilgisayara aktarılmıştır. .
Sorulara verilen cevaplar bilgisayara aktarıldıktan sonra
ikinci işlem olarak dini tutum ve engellilere yönelik tutum düzeyini
belirlemek amacıyla her öğrencinin aldığı toplam dini tutum ve engelliye
yönelik tutum puanı hesaplanmıştır.
Dini tutum ve engellilere yönelik tutum ölçeğinden alınan
puanlara göre araştırmaya katılanların dini tutum düzeylerinin belirlenmesi
amaçlandığından önce 202 öğrencinin dini tutum puanlarının genel ortalaması,
ayrıca minimum ve maksimum seviyeleri bulunmuş, daha sonra istatistik
metodlarından normal dağılım eğrisine
göre ortalamaların standart kaymaları esas alınarak ortalamadan 2 standart
derece ordinant uzaklıktaki puanlar tespit edilmiştir. Sonuçta dini tutum
puanı itibarıyla araştırmaya katılanların tutum düzeyleri “düşük”,
“orta”,”yüksek” diye 3 gruba ayrılmıştır Böylece dini tutum ölçeğinden
“düşük” puan olanların dini tutumları zayıf ya da düşük, “yüksek” puan
olanların güçlü ya da yüksek, orta puan alanların ise orta düzeyde olduğu
düşünülmüştür. Dolayısıyla grupların bu şekilde tespit edilmesinin sebebi
ise, dini tutum düzeyi ile engellilere yönelik tutum arasında nasıl bir
ilişki olduğunun ve bu ilişkinin anlamlı olup olmadığının anlaşılmasının
amaçlanmasıdır.
Engellilere yönelik tutumlarda da puanlar dini tutum düzeyi
yükseldikçe yükseliyorsa ve anlamlılık taşıyorsa, dini tutumlar ile
engellilere yönelik tutumlar arasında olumlu bir ilişki olabileceği
görüleceğinden araştırmaya katılan öğrenciler, dini tutum puanlarına göre 3
gruba ayrılmış ve iki tutum arasındaki ilişki net bir şekilde gözlenmek
istenmiştir. İki tutum arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının ve
ilişkinin olumlu ya da olumsuz bir özellik taşıyıp taşımadığının anlaşılması
için de istatistiki metotlardan Basit Korelasyon; Pearson korelasyon
katsayısı ( Simple/ Bivariete Pearson Correlation Coefficient) yöntemi
kullanılmıştır.
5. Araştırma Hipotezleri
Bilimsel araştırmalar bazı temel varsayımlar üzerine
temellendirilirler. Zira varsayım, bilim adamının neyi araştıracağı
hususunda ilk önermeyi oluşturur ve geçerliliğini denetleyebilmek için onu
teste tabi tutar. Bunun sonucunda hipotez kabul edilir veya kabul edilmez.
Dolaysıyla hipotezler, araştırmamız için birer rehber olacaktır. Bu
çerçevede araştırmamızda şu hipotezlerin test edilmesi amaçlanmıştır
1. Engelli olmayanların dini tutumları ile engellilere yönelik
tutumları arasında olumlu bir korelasyon vardır.
2. Engelli olmayan kadınların dini tutumları ile engellilere
yönelik tutumları arasında olumlu bir korelasyon vardır.
3. 18- 21 yaş grubu engelli olmayanların dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir korelasyon vardır.
4. Sosyo- ekonomik düzeyi orta olan engelli olmayan bireylerin
dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir
korelasyon vardır.
5. Geleneksel değerlere sahip kırsal kesimde yaşamış
engelli olmayan bireylerin dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları
arasında anlamlı olumlu bir korelasyon vardır.
. 6. İleri düzeyde din eğitimi almış engelli olmayan bireylerin
dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir
korelasyon vardır.
7.Ailesinde engelli olan bireylerin dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasında anlamlı olumlu bir korelasyon
vardır.
6. Sınırlılıklar
Bu araştırmada engelli olmayanların dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişki ele alınırken bazı
sınırlılıklar getirilmiştir.
1.Bireyin dini gelişimi açısından dini tutumların netleşmesi
genelde 18- 21 yaş arası gerçekleştiğinden dini tutum ve engellilere yönelik
tutum ölçeklerinin kullanımı 18 yaş üstündeki bireylerle sınırlıdır.
2.Araştırmaya katılan denekler 18 yaş ve üstü gençlerin yer
alması açısından lise son sınıf ve araştırmada eğitimin etkisinin daha iyi
anlaşılması açısından fakülte ve dört yıllık yüksek okul son sınıf
öğrencileri ile sınırlıdır.
3. Araştırmacının da daha iyi gözlem yapma imkanı olması
açısından görev yaptığı ildeki engelli oranının belli oranda olması
sebebiyle de engellilere yönelik tutumların daha iyi gözlenmesi açısından
araştırma Çorum ili ile sınırlıdır.
4. Bu araştırma, ankete katılan deneklerin dini tutum ve
engellilere yönelik tutum ölçeklerine verdikleri cevaplardan elde edilen
verilerle sınırlıdır.
7.
Örneklem Grubu İle İlgili Genel Bilgiler
Tablo
1 Cinsiyete Göre Dağılım
Cinsiyet |
Sayı |
% |
Erkek |
101 |
50 |
Kadın |
101 |
50 |
Toplam |
202 |
100 |
Tablo 1’ de görüldüğü gibi araştırmamıza katılan erkek ve
kadın deneklerin oranı aynıdır. (% 50)
Tablo
2 Yaşa Göre Dağılım
Cinsiyet |
Sayı |
% |
18-21 yaş arası |
107 |
53 |
22-25 yaş arası |
95 |
47 |
Toplam |
202 |
100 |
Tablo 2 ‘ de görüldüğü gibi % 53 ile çoğunluğu 18- 21 yaş
arası oluşturmaktadır.
Tablo
3 Sosyo- Ekonomik Seviyeye Göre Dağılım
Sosyo- ekonomik seviye |
Sayı |
% |
Düşük |
29 |
14 |
Orta |
170 |
84 |
Yüksek |
3 |
1 |
Toplam |
202 |
100 |
Araştırmaya katılanların sosyo- ekonomik düzeye göre
dağılımı tablo 3’te incelendiğinde görüleceği gibi % 84 ile çoğunluğu sosyo-
ekonomik seviyesi orta olanlar oluşturmaktadır. Bunu % 14 ile sosyo
–ekonomik seviyesi düşük olanlar takip etmektedir. sosyo –ekonomik seviyesi
yüksek olanların oranı ise, % 1 dir.
Tablo
4 Okullara Göre Dağılım
Okul Türü |
Sayı |
% |
İmam-Hatip Lisesi |
50 |
25 |
Genel Lise |
57 |
28 |
İlahiyat Fakültesi |
30 |
15 |
İktisat Fakültesi |
46 |
23 |
Sağlık Yüksekokulu |
19 |
9 |
Toplam |
202 |
100 |
Tablonun incelenmesinde de görüleceği gibi araştırma
örneklemini oluşturan öğrencilerin okullara göre dağılımında % 28 ile
çoğunluğu genel lise öğrencileri oluştururken; % 25 ile İmam- hatip lisesi
öğrencileri ikinci sırayı almakta, daha sonra % 23 ile İktisat Fakültesi
öğrencileri, % 15 ile İlahiyat Fakültesi öğrencileri ve % 9 ile de sağlık
yüksek okulu öğrencileri sıralanmaktadır.
Tablo
5 Uzun Süre Yaşadığı Yere Göre Dağılım
Yaşadığı Yer |
Sayı |
% |
Köy |
20 |
10 |
Kasaba |
19 |
9 |
Şehir |
163 |
81 |
Toplam |
202 |
100 |
Uzun süre yaşadığı yere göre örneklem grubunun
dağılımında tablo 5’in incelenmesinde de görüleceği gibi çoğunluğu % 81 ile
şehirde yaşayanlar oluşturmakta, bunu % 10 ile köyde yaşayanlar takip
etmekte; son sırayı ise % 9 ile kasabada yaşayanların oluşturduğu
görülmektedir.
Tablo
6 Ailesinde Engelli Olup Olmamasına Göre Dağılım
Ailesinde Engelli Olanlar |
Sayı |
% |
Engelli Olmayan |
177 |
88 |
Anne babası |
10 |
5 |
Yakını |
15 |
7 |
Toplam |
202 |
100 |
Tablo 6 incelendiğinde görüleceği gibi araştırmaya
katılan öğrencilerin ailelerinde engelli olmayanlar % 88 ile çoğunluğu
oluşturmaktadır. Bunu % 7 ile ailesinde yakını ve % 5 ile de anne ve babası
engelli olanlar takip etmektedir..
8. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Engelliye Yönelik
Tutumlarıyla Dini Tutumları Arasındaki İlişkiye İlişkin Bulgular.
Bu bölümde araştırmamızın örneklem grubunu oluşturan lise
ve üniversite öğrencilerinin dini tutumları ile engellilere yönelik
tutumları arasındaki ilişki, önce 202 öğrencinin genel olarak dini tutumları
ile engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi ele alan sonuçları
verilerek ortaya konacaktır. İki Tutum arasındaki ilişkiye ilişkin olan
genel sonuçlar, tablolar halinde korelasyon sonuçları şeklinde
verilecektir.Daha sonra cinsiyet, yaş, sosyo- ekonomik düzey, okul türü,
uzun süre yaşanan yer ve ailesinde özürlü olup olmama durumuna göre
öğrencilerin dini tutum ve engelliye yönelik tutum korelasyon sonuçları
verilerek anlamlı bir ilişki olup olmadığı ortaya konacaktır
Tablo 7. Dini Tutumlar ile Engelliye Yönelik Tutumlar
Arasındaki Korelasyona İlişkin Bulgular
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Düşük |
.20 |
.089 |
72 |
Orta |
.15 |
.193 |
77 |
Yüksek |
.38** |
.004 |
53 |
** P<.01
düzeyinde
anlamlıdır.
Tablo 7 incelendiğinde görüleceği gibi elde edilen
veriler dini tutum ile engelliye yönelik tutumlar arasında olumlu bir
ilişkinin olabileceğini öngören hipotezimizi desteklemiştir. Bir başka
ifadeyle engelli olmayanların dini tutum puanı yükseldikçe engellilere
yönelik puanları da yükseldiğinden dini tutum ile engellilere yönelik
tutumlar arasında olumlu bir ilişki ortaya çıkmıştır. Ayrıca dini tutum ile
engellilere yönelik tutumlar arasındaki korelasyonun anlamlı olduğu
görülmektedir.
Tablo 8. Cinsiyete Göre Dini Tutumlar ile
Engelliye Yönelik Tutumlar Arasındaki Korelasyona İlişkin Bulgular
Tablo 8’ de de görüleceği gibi cinsiyete göre erkek ve
kız öğrencilerin dini tutum puanı yüksek olanlar dikkate alındığında dini
tutum puanları ile engellilere yönelik tutum arasında olumlu bir ilişki söz
konusudur. Dini tutum puanı yüksek olan erkek ve kadınlarda, kadınların dini
tutum ile engellilere yönelik tutum arasındaki korelasyonun anlamlılık
seviyesi ise oldukça yüksektir. Bu verilere göre kadınların dini tutumları
ile engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir ilişki olduğunu
öngören hipotezimizin desteklendiği görülmektedir.
Tablodan anlaşılacağı üzere dini tutum puanı düşük olan
kadınların da dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında
anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmektedir. Bu ilişkide korelasyon katsayısı
0.47 olarak bulunmuştur. Bu da ilişkinin aynı yönde olduğunu göstermektedir.
Bir başka ifade ile dini tutum puanı düşük olan kadınların dini tutumları
ile engellilere yönelik tutumları arasında pozitif yönlü bir korelasyon
olduğu görülmektedir.
Cinsiyet |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Erkek |
Düşük |
.-.04 |
.806 |
39 |
Orta |
.16 |
.297 |
41 |
Yüksek |
.24 |
.249 |
21 |
Kadın |
Düşük |
.47** |
.006 |
33 |
Orta |
.12 |
.121 |
36 |
Yüksek |
.
.40 |
.024 |
32 |
** P<.01 düzeyinde
anlamlıdır
*Tablo 9. Yaşa Göre Dini Tutumlar ile Engelliye
Yönelik Tutumlar Arasındaki Korelasyona İlişkin Bulgular
Cinsiyet |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
18-21 yaş |
Düşük |
.
16 |
.328 |
38 |
Orta |
.05 |
.734 |
42 |
Yüksek |
.55** |
.003 |
27 |
22-25 yaş |
Düşük |
.23 |
.190 |
35 |
Orta |
.29 |
.085 |
37 |
Yüksek |
.
28 |
.166 |
23 |
** P<.01 düzeyinde
anlamlıdır
Yaşa göre dini tutum puanı yüksek olanlar dikkate
alındığında 18-21 yaş grubu ve 22- 25 yaş grubu öğrencilerin dini tutumları
ile engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişki olumludur.(
sırasıyla..55, .28) Bu ilişki sadece 18- 21 yaş grubunda anlamlılık düzeyine
ulaşmıştır. 18-21 yaş grubunda ise dini tutum ile engellilere yönelik tutum
arasındaki korelasyon değeri P< 01 düzeyinde anlamlıdır. Bu verilere göre,
18- 21 yaş grubu engelli olmayanların dini tutumları ile engellilere yönelik
tutumları arasında olumlu bir korelasyon olduğunu öngören hipotezimizin
desteklendiği görülmektedir
Tablo 10. Sosyo- Ekonomik Seviyeye Göre Dini
Tutumlar ile Engelliye Yönelik Tutumlar Arasındaki Korelasyona İlişkin
Genel Bulgular
Sosyo-EkonomikDüzey |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Düşük |
Düşük |
-.17 |
.803 |
7 |
Orta |
.07 |
.825 |
12 |
Yüksek |
.09 |
.803 |
10 |
Orta
|
Düşük |
.21 |
.190 |
62 |
Orta |
.20 |
.089 |
63 |
Yüksek |
.
42** |
.003 |
45 |
Yüksek |
Düşük |
.- |
.- |
- |
Orta |
.- |
.- |
- |
Yüksek |
.
90 |
.264 |
3 |
** P<.01
düzeyinde anlamlıdır
Tablo 10’ da da görüleceği gibi dini tutum puanı yüksek
olanlarda sosyo- ekonomik seviyesi orta olanların dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasındaki korelasyon değeri P< 01 düzeyinde
anlamlıdır..Bu verilere göre sosyo- ekonomik seviyesi orta olanların dini
tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir ilişki
olduğunu öngören hipotezimizin desteklendiği görülmektedir
Tablo 11. Okullara Göre Dini Tutumlar ile
Engelliye Yönelik Tutumlar Arasındaki Korelasyona İlişkin Genel Bulgular
Okullar |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Genel Lise |
Düşük |
.
10 |
.618 |
24 |
Orta |
-.04 |
.829 |
23 |
Yüksek |
.42 |
.226 |
10 |
İmam-hatip
Lisei
|
Düşük |
.37 |
.083 |
22 |
Orta |
.06 |
.794 |
17 |
Yüksek |
.
40 |
.222 |
11 |
İlahiyat Fakültesi |
Düşük |
.54 |
.164 |
8 |
Orta |
.21 |
.512 |
12 |
Yüksek |
.42 |
.218 |
10 |
İktisat Fakültesi |
Düşük |
-.02 |
.938 |
14 |
Orta |
.56* |
.035 |
14 |
Yüksek |
.
28 |
.246 |
18 |
Sağlık Yüksekokulu |
Düşük |
-.22 |
.776 |
4 |
Orta |
.23 |
.468 |
11 |
Yüksek |
.
66 |
.264 |
4 |
* P<.05
düzeyinde anlamlıdır
Tablo 11’ de görüleceği gibi okullara göre dini tutum
puanı yüksek olanlar dikkate alındığında Lise öğrencileri arasında genel
lise öğrencilerinin dini tutum ile engellilere yönelik tutum arasındaki
olumlu korelasyon değeri İmam- Hatip lisesi öğrencilerine nazaran biraz
yüksek olmasına rağmen anlamlılık düzeyine ulaşamamıştır. Üniversite
öğrencileri arasında da dini tutum puanı orta olan iktisat fakültesi
öğrencilerinin dini tutum ve engellilere yönelik tutumları arasındaki olumlu
korelasyon anlamlılık düzeyine ulaştığı görülmektedir.( P < 05 düzeyinde
anlamlıdır) Diğer öğrencilerde ise korelasyon değeri anlamlılık düzeyine
ulaşamamıştır.Bu verilere göre “ileri düzeyde din eğitimi almış engelli
olmayan bireylerin dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında
olumlu bir korelasyon vardır” şeklinde ifade ettiğimiz hipotezimiz
desteklenmemiştir
Tablo 12. Uzun süre Yaşanan Yere Göre Dini
Tutumlar ile Engelliye Yönelik Tutumlar Arasındaki Korelasyona İlişkin
Bulgular
Uzun süre Yaşanan Yer |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Köy |
Düşük |
.27 |
.551 |
7 |
Orta |
.28 |
.429 |
10 |
Yüksek |
-.20 |
.870 |
3 |
Kasaba
|
Düşük |
-71* |
.013 |
11 |
Orta |
-.65 |
.160 |
6 |
Yüksek |
-57 |
.609 |
3 |
Şehir |
Düşük |
.31* |
.023 |
53 |
Orta |
.15 |
.236 |
60 |
Yüksek |
.44** |
.002 |
47 |
* P<.05
düzeyinde anlamlıdır **
P<.01 düzeyinde anlamlıdır
Tablo 12’ de de görüldüğü gibi uzun süre yaşanan yere
göre kasaba ve şehirde yaşayan öğrencilerin dini tutumları ile engellilere
yönelik tutumları arasında korelasyon değerlerine göre anlamlı bir ilişki
olduğu görülmektedir.( -.71, .31, .44) Köyde yaşayanlarda ise anlamlı bir
ilişkinin olmadığı gözlenmektedir. Dini tutum seviyesi yüksek olanlar
karşılaştırıldığında ise dini tutum ile engellilere yönelik tutum arasında
olumlu korelasyon sadece şehirde yaşamış olan öğrencilerde gözlenmekte ve
P<.01 düzeyinde anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir Bu verilere göre
“geleneksel değerlere sahip kırsal kesimde yaşamış engelli olmayan
bireylerin dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında anlamlı
olumlu bir korelasyon vardır” şeklinde öngördüğümüz hipotezimiz
desteklenmemiştir.
Tablo 13. Ailesinde Özürlü Olma Durumuna Göre
Dini Tutumlar ile Engelliye Yönelik Tutumlar Arasındaki İlişkiye İlişkin
Genel Bulgular
Ailesinde Özürlü Olma Durumu |
Dini Tutum Puan Seviyeleri |
Engelli Tutum
Korelas.
|
P |
Sayı |
Ailesinde özürlü olmayan |
Düşük |
.14 |
.259 |
62 |
Orta |
.17 |
.169 |
67 |
Yüksek |
.31* |
.029 |
48 |
Anne baba
|
Düşük |
.92 |
.242 |
3 |
Orta |
-.45 |
.545 |
4 |
Yüksek |
.76 |
.447 |
3 |
Yakını (Akrabası) |
Düşük |
.60 |
.151 |
7 |
Orta |
.58 |
.306 |
5 |
Yüksek |
.99* |
.045 |
3 |
* P<.05
düzeyinde anlamlıdır
Ailesinde özürlü olup olmama durumuna göre tablo 13’ de
de görüleceği gibi dini tutumlar ile engellilere yönelik tutumlar arasındaki
anlamlı ilişki, korelasyon değerlerine göre ailesinde özürlü olmayanlar ile
ailesinde yakını özürlü olanlarda söz konusudur ( sırasıyla .31, .99).
Ailesinde özürlü olmayan ve ailesinde yakını özürlü olanların dini tutum
puanı yükseldikçe engellilere yönelik tutum puanının da yükseldiği
görülmektedir. Ailesinde anne ve babası engelli olan öğrencilerin dini tutum
puanı yüksek olanlarda ise dini tutum ile engellilere yönelik tutumları
arasında olumsuz korelasyon vardır. Bir başka ifadeyle dini tutum puanları
yükselmesine rağmen engellilere yönelik tutum puanları düşmüştür. Bu
verilere göre “ailesinde engelli olan bireylerin dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasında anlamlı olumlu bir korelasyon
vardır” şeklinde öngördüğümüz hipotezsimizin kısmen desteklendiği
görülmektedir.
9.Yorum ve Tartışma
Araştırmada elde edilen sonuçlara göre , “Engelli
olmayanların dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında
olumlu bir korelasyon vardır şeklinde kurulan temel hipotezin desteklendiği
görülmektedir. Tablo 7 deki sonuçlara göre engellilere yönelik tutumlarla
dini tutumlar arasında olumlu bir korelasyon olduğu görülmektedir. Bir başka
ifadeyle öğrencilerin dini tutum seviyesi yükseldikçe veya güçlü dini
tutumlara sahip oldukça engellilere yönelik tutumlarında da olumlu yönde bir
artış olduğu gözlenmiştir.. Bu durum, engelli olmayan lise ve üniversite
öğrencilerinin dini tutumlarının engellileri kendilerinden farksız
görmelerine yol açtığı şeklinde değerlendirilebilir. Zira İslam’ın insana
verdiği değer
ve özellikle de engelli,
hasta, muhtaç, vb.zor durumda olan kişilere karşı yaklaşımlarda ortaya
koyduğu bazı ilke ve değerlerin engellilere yönelik tutumlarda belli oranda
olumlu tutumların oluşması açısından önemli etkisinin olabileceği
düşünebilir.
Bununla birlikte dini tutum seviyesi düşük olan
öğrencilerin engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir korelasyonun
olduğu gözlemlenmesine karşın bu ilişkinin
anlamlılık düzeyine ulaşamamasında
toplumdaki engellilere yönelik
var olan olumsuz tutum ve davranışlarının önemli ölçüde etkisinin
olabileceğidir Nitekim araştırmamızda engellilere yönelik tutum cümleleri
arasında yer alan engellilerin diğer insanlar gibi algılanıp
algılanmadığını direkt olarak ölçmeyi amaçlayan “ Özürlü kişiler de diğer
kişiler gibidir” tutum cümlesine 202
öğrenciden % 58’i hayır, % 38’i evet, % 14 ‘ü de
kararsız
şeklinde cevaplandırması da bu görüşümüzü destekler niteliktedir. Aynı
şekilde engellilere yönelik tutumları ölçen ölçekte yer alan “Bedensel
engelli kişiler, engelli olmayanlar gibi zekidir” tutum cümlesine 202
öğrenciden % 64 hayır, %23’ü evet, % 13'ü ise kararsız olduğuna ilişkin
cevap vermiş,
“ Özürlü bireyler özürlü olmayanlar kadar mutludur.” cümlesine de % 39 ‘ü
hayır, %20 ‘si evet ve % 51 kararsız şeklinde cevaplamıştır. Bu cevaplar,
toplumumuzda engellilere yönelik yerleşmiş olan önyargı ve olumsuz
tutumların varlığını hala sürdürdüğünü göstermektedir. Bu itibarla dinin
engellilere yönelik olumlu davranma, onları gözetme ve gerekli kolaylıkları
sağlama gibi yaklaşımlarının bireylerde daha etkili hale gelebilmesinde
toplumdaki engellilere yönelik var olan ve hala etkisini sürdüren olumsuz
tutum ve davranışların değişmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Cinsiyete ilişkin sonuçlara
göre de, “Engelli olmayan kadınların dini tutumları ile engellilere
yönelik tutumları arasında olumlu bir korelasyon vardır”
şeklinde kurulan hipotezin desteklendiği görülmektedir. Tablo 8 deki
sonuçlara göre erkek ve kız öğrencilerin dini tutumları ile engellilere
yönelik tutumları arasındaki ilişkinin olumlu olduğu görülmektedir. Dini
tutum seviyesi yüksek olan öğrenciler arasında ise kız öğrencilerin dini
tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasındaki korelasyonun
anlamlılık düzeyine ulaştığı
erkeklerde ise ulaşmadığı gözlenmektedir.
Bu sonuçlara göre dini tutum seviyesi yükseldikçe kızların erkeklere göre
engellilere yönelik tutumlarının da daha olumlu yönde olduğu söylenebilir.
Araştırmamıza göre kadınların erkeklere göre engellilere yönelik
tutumlarının daha olumlu yönde olması ile Artale’nin araştırma sonuçları
arasında benzerlik bulunmaktadır.
Her ne kadar Artale’nin araştırmasında hıristiyan olanlarla olmayanlar
arasında engellilere yönelik tutumlar arsında bir fark olmamakla birlikte
kadınların erkeklere göre engellilere daha olumlu tutumlara sahip olmasında
kadın psikolojisi açısından sahip oldukları bazı özelliklerin önemli bir
etkisi olabilir. Zira kadınlar erkeklere göre şefkat ve acıma hisleri
yönüyle daha belirgin farklara sahip olup empati yeteneği açısından da daha
üstündürler.
Araştırmamızda engellilere yönelik tutumlar açısından
erkeklere göre kadınların daha fazla olumlu tutuma sahip olmasında kadınlık
psikolojisinde yer alan duygusal zeka yönündeki farklılıkları ile birlikte
tablo 8 incelendiğinde görüleceği gibi dini tutumlarının daha güçlü
olmasının etkisi de göz önüne alınabilir.(Kadın % 32, n= 32, Erkek % 21
n=21) Zira olumlu dini tutum sayesinde birey, erdemli ve ahlaklı olmaya
yönelir. Böylece diğer insanları da sevmeyi ve topluma uyum sağlamayı
başarır, diğer insanlarla güzel ilişkiler kurar, huzurlu ve mutlu olur.
Sosyo- ekonomik seviyeye göre öğrencilerin dini tutumları
ile engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişki ile ilgili hipotezimiz
desteklenmiştir. Tablo 10 incelendiğinde görüleceği gibi sosyo- ekonomik
seviyesi orta olan öğrencilerin dini tutumları ile engellilere yönelik
tutumları arasında olumlu bir korelasyon olduğu ve bu ilişkinin anlamlılık
düzeyine ulaştığı görülmektedir. ( r= .42) Ayrıca bu tabloda dikkati çeken
bir sonuç ta sosyo- ekonomik seviyesi düşük olanların dini tutum puanları
yükseldikçe engellilere yönelik tutumlarında da anlamlılık düzeyine
ulaşmamakla birlikte bir yükselme olduğudur.( Sırasıyla , -.17, .07, .09) Bu
durum, genelde sosyo- ekonomik seviyesi düşük olanların içinde bulundukları
güçlükler, sıkıntılar sebebiyle dua etme, sabretme, Allah’ın kendilerini
imtihan ettiğini düşünme gibi bazı dini ilkeler ve değerlere daha fazla önem
verecekleri, dolayısıyla bedensel engellileri de yaşadıkları zorluklar
sebebiyle daha iyi anlayacakları varsayılarak onlara karşı olumlu tutum
geliştirebileceklerini gösterebilir. Nitekim Fırat’ın
araştırmasında ailenin gelir düzeyi düştükçe rasyonel inançlarında yükselme,
gelir düzeyi yükseldikçe de agnostik inanç ve inançsızlıkta yükselme
görülmüştür.
Aydın
tarafından yapılan araştırmada da sosyo- ekonomik seviyesi yüksek olanların
sosyo- ekonomik seviyesi düşük olanlara göre dini inkar düzeylerinin daha
yüksek olduğu bulunmuştur. Onay’ın
yaptığı araştırmada gelir düzeyi yüksek olan ailelere mensup öğrencilerin
dindarlık düzeylerinin düşük ve orta gelir düzeyine mensup ailelerden gelen
öğrencilerden daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Kula
tarafından ergenler üzerinde yapılan araştırmada da sosyo- ekonomik seviyesi
düşük olanların dindarlık puanlarının yüksek, sosyo- ekonomik seviyesi
yüksek olanların ise dindarlık puanlarının düşük olduğu görülmüştür. Ayhan
ve arkadaşlarınca
da yapılan araştırmada anlamlı bir ilişki gözükmemekle birlikte sosyo-
ekonomik seviye arttıkça dine karşı olumsuz tutumun yükseldiği görülmüştür.
Okullara ilişkin sonuçlara
göre “İleri düzeyde din eğitimi almış engelli olmayan bireylerin
dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasında olumlu bir
korelasyon vardır.” şeklinde kurulan hipotezimizin desteklenmediği
görülmektedir.
Tablo 11 deki veriler
incelendiğinde görüleceği gibi Lise düzeyinde meslek dersleri açısından din
eğitimi veren İmam- Hatip lisesi öğrencileri ile Yüksek öğrenim
düzeyinde din eğitimi veren
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin
dini tutum puanları
yüksek olanlarının engellilere yönelik tutumları ile dini tutumları
arasında olumlu bir korelasyon olduğu gözlenmekle birlikte sonuçların
anlamlılık düzeyine ulaşmadığı görülmektedir
Bu veriler lise ve yüksek öğrenim düzeyindeki din eğitiminin daha çok
“araştırma” merkezli bir dini tutum
oluşturduğu şeklinde değerlendirilebilir. Aldıkları
din eğitimi sonucu daha çok sorgulama, araştırma nitelikli bir dini tutum
benimseme özelliğini gösteren öğrencilerin aynı zamanda ailelerinden ve
toplumdan edindikleri
dini anlayışlar
sebebiyle de bazı bocalamaları
yaşamakla birlikte eleştirel bir anlayışla hareket ettikleri söylenebilir.
Nitekim Cengil
tarafından Çorum İlahiyat fakültesi öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada
dindarlık durumları ile iç odaklı denetim odağı arasındaki anlamlı ilişki de
bu görüşümüzü destekler niteliktedir. Çünkü ilahiyat öğrencilerinin din
eğitimi sayesinde bireyin karşılaştığı olayları ve sonuçları kendi
davranışlarına bağlı olarak değerlendirmesini ortaya koyan iç denetim odaklı
bir kişilik özelliği geliştirdiği tespit edilmiştir. Ayrıca sonuçların
anlamlılık düzeyine ulaşamamasında
ergenlik döneminin dini
gelişim özellikleri çerçevesinde dini tutumlarda yeterince
belirginleşememenin de etkisi olduğu düşünebilir. Her ne kadar ergenliğin
son dönemi olan ortalama 18- 21 yaşları arasında dini tutumlarda netleşme
olmakla birlikte ergenlik döneminin dini gelişim özelliği olan dini bunalım
ve şüphe döneminin
bazı özelliklerinin de halen devam ettiği düşünebilir. Tablo 9’ daki yaşlara
göre dini tutumlarla engellilere yönelik tutumlar arasındaki ilişkiyle
ilgili sonuçlara bakıldığında 18- 21 yaş grubu gençlerin dini tutum
seviyeleri kendi içinde yüksek puanı olanlarla kıyaslandığında çoğunluğu
düşük seviyede olanların oluşturması ve dini tutum seviyesi orta olanlarda
ise bir kümeleşmenin olması bu görüşümüzü destekler gözükmektedir.
Bununla birlikte dini tutum
seviyesi yüksek olanlar arasında 18- 21 yaş grubu ile 22- 25 yaş grubu
öğrencilerin dini tutumları ile
engellilere yönelik
tutumları
arasındaki ilişki olumlu olmasına rağmen bu ilişki 18-21 yaş grubunda
anlamlılık
düzeyine ulaştığı
görülmektedir.
Bu tespit, din psikolojisindeki gelişim dönemlerindeki dini gelişim
özellikleri ile ilgili ergenlik döneminin son döneminde yaşanan dini
tutumların netleşmesi tespiti ve sonuçları ile paralellik arzetmektedir.
Çünkü 18- 21 yaş döneminde dini tutumlardaki netleşmeyle birlikte genç,
yaşamında dinin etkilerini hissetmektedir.
Böylece bu verilere göre yaşla ilgili hipotezimizin desteklendiği
görülmektedir.
Uzun süre yaşanan yere göre engelli olmayanların dini
tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi test eden
hipotezimiz desteklenmemiştir. Tablo 12 deki sonuçlara göre uzun süre köyde
yaşamış olan öğrencilerin dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları
arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmazken kasaba ve şehirde yaşayanlarda
anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Dini tutum seviyesi yüksek olanlar
içinde ise engellilere yönelik tutumu olumlu olanlar, sadece uzun süre
şehirde yaşamış öğrencilerden oluşmaktadır Bununla birlikte yerleşim yeri
ile ilgili hipotezimizin kurulmasında dini değerlerin ve inançların kırsal
kesimdeki insanlarda daha fazla olduğu görüşünden hareket edilmiştir. Zira
kırsal kesimde yaşayanların sanayileşmiş kesimlerde yaşayanlara göre gelenek
ve göreneklere, dini değerlere daha çok bağlı olduğu yaygın bir görüştür
Nitekim Çelik
tarafından geleneksel- muhafazakar kimliğini sürdürme konusunda güçlü bir
eğilim olduğu gözlemlenen Konya üzerinde “Şehirleşme ve Din
İlişkisi” üzerine
yapılan araştırmada şehirde kalış süresi arttıkça kesin inanç oranının da
belli bir oranda düşme olduğu gözlenmiştir. Aynı şekilde Fırat
tarafından
yapılan araştırmada da şehre göre hayatının uzun bir süresini köyde
geçirenlerin daha fazla oranda rasyonel inanca sahip olduğu agnostik inanç
ve inançsızlıkta ise şehirde yetişenlerin köyden gelenlere göre daha fazla
oranda olduğu gözlenmiştir. Aydın’ın
araştırmasında da uzun süre şehirde yaşamış olanların inkar düzeylerinin
daha yüksek olduğu görülmüştür. Kaya
tarafından yapılan araştırmada ise uzun süre yaşanan yerleşim yeri ile
dindarlık arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı tespit edilmiş ve bu
sonucun da araştırtma yapılan üniversite öğrencilerinin lise ve üniversiteyi
büyük ölçüde şehirde okuması ve uzun süre şehirlerde yaşayarak şehir ortamı
ve eğitim kurumlarının etkisine bağlı olabileceği ifade edilmiştir. Bu
tespitlere rağmen araştırmamızda uzun süre şehirde yaşayan bireylerin dini
tutumları arttıkça engellilere yönelik tutumlarının da daha olumlu olmasında
şehir hayatındaki sosyo- kültürel ortamın bireyin engellilere yönelik
tutumlarını oluşturmada daha fazla etkisinin olabileceğini düşündürebilir.
Zira kırsal kesimde dini inanç ve değerlere bağlılık şehre göre daha fazla
olmasına karşın genelde “geleneksel dini anlayış” la birlikte engellilere
yaklaşımın da engellinin psikolojisi yeterince dikkate alınmadan “tanıdık”
anlayışı çerçevesinde gerçekleştiği gözlenmektedir.
Engelli bireyle şakalaşma, onu fazla ciddiye
almama gibi davranışlar ortaya konan davranış kalıplarındandır.
Şehir ortamında ise sosyo- kültürel yapının etkisiyle engelli birey ile
ilgili bilinçlenmenin artması sonucu engelliye yönelik tutumlarda olumlu
tutumların kırsal kesime nazaran biraz daha fazla öne çıktığı
söylenebilir.
Engelli olmayanların engellilere yönelik tutumlarında
ailelerinde engelli olanların onları daha iyi tanıma, anlama imkanlarının
olacağı düşünülerek daha olumlu tutumlara sahip
olacaklarını öngören hipotezimiz Tablo 13 deki sonuçlara göre kısmen
desteklenmiştir. Dini tutum puanı yüksek
olanlar içinde engellilere yönelik tutumu olumlu olanların oranı ailesinde
engelli olmayanlarda daha fazla bulunmuştur.Buna karşın ailesinde, annesi ve
yakını engelli olanlarda dini tutum puanı yüksek olan 3 ‘er kişi
olmasına rağmen ailesinde yakını
olanların dini tutumları ile engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişki
anlamlıdır.Ailesinde anne babası engelli olanların dini tutumları ile
engellilere yönelik tutumları arasındaki ilişki olumlu olmasına karşın
anlamlılık düzeyine ulaşamamıştır.
Bu sonuçlara göre ailesinde yakını
engelli olanların dini tutumlarının engellilere
yönelik tutumları arasındaki olumlu ilişkide, anne babanın engellilik
durumunun oluşturacağı yoğun duygusal etkinin aksine engellilik olayını
biraz daha objektif değerlendirme imkanının olabilmesi sözkonusudur. Bununla
birlikte ailede engellilik durumunda anne baba, çocuk ve eşin engellilik
durumu ile yakın bir akrabanın engellilik durumunun engellilere yönelik
tutumlarının oluşmasında nasıl bir etkisinin olduğunun
belirgin bir şekilde tespit edilebilmesi için bu
özelliklere sahip farklı
örneklem grupları
üzerinde de araştırmaların
gerekli olduğunu
söyleyebiliriz.
Bu makale, İslami Araştırmalar
Dergisi, Ulusal Hakemli Dergi, ( Din Psikolojisi Özel Sayısı 2007)
Yayınlanmıştır
|