BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENLİK AÇISINDAN
YENİDEN YAPILANMALARINA İLİŞKİN BİR MODEL
(Prof. Dr. ALİ NAZIM SÖZER)
I. Giriş:
Ülkemizde bağımsız çalışanlara ilişkin olarak 1971 'den
günümüze devam eden sosyal güvenlik rejimi, söz konusu kişilerin sadece %
5'inin düzenli prim ödemekte olduğu gerçeği dikkate alındığında, başarılı
olmuş sayılamaz. Bu durumun ortaya çıkmasına , Bağ – Kur 'un üyelerine
sunduğu edimlerin – diğer zorunlu sigorta kurumları ile karşılaştırıldığında
– yetersizliği, bu nedenle de mensuplarının ona karşı olan güven kaybı neden
olmuştur.mevcut yapı devam ettiği sürece, alınacak tedbirler hastanın
ölmesini engelleyebilecek ancak, ayağa kalkmasını sağlayamacaktır. Anılan
nedenle, bağımsız çalışanların tümünün, etkin bir şekilde, sosyal
güvenliğinin sağlanması için palyatif (geçici etkisi olan) değil radikal
(köktenci) tedbirler alınması gerekir. Bu tedbirlere örnek olması açısından
aşağıda önce Almanya 'da bağımsız çalışanların tabi olduğu rejim, sonra
kısaca Osmanlı İmparatorluğu esnaf ve sanatkarlara uygulanmış olan koruyucu
açıklanacak ve nihayet ülkemiz açısından yeni bir sigorta modelinin
kurulmasına ilişkin bir öneride bulunacaktır.
II. Almanya 'da Bağımsız Çalışanların Sosyal Güvenliği
A. Rant Sigortası
Almanya'da bağımsız çalışanlar, münferit yasalar ile
sosyal koruma altına alınmışlardır. İşçi ve müstahdemlere ilişkin hükümler
getiren İmparatorluk Sigorta yasası (Reichsversicherungsordnung =RVO) vE
Sosyal Yasa (Sozialgesetzbuch = SGB IV) sigorta dallarını düzenlerken
kapsama girenleri de her sigorta dalı açısından ayrı ayrı belirtmiş, bunlar
arasına bazı bağımsız çalışanları da dahil etmiştir. Belirtilen genel
düzenlemeler yanında sadece bağımsız çalışanlara özgü özel niteliklin
düzenlemeler de mevcuttur. Sanatçı Sosyal Güvenlik Yasası (Künstlersozialversicherungsgesetz),
Zanaatkar Rant Sigortası Yasası (Gesetz über eine Rentenversicherung der
Handwerker), Tarımda Bağımsız Çalışanların Yaşlılıkta Korunmaları Hakkında
Yasa (Gesetz über die Alterssicherung der Landwrite) bu türlü
düzenlemelerdir. Söz konusu düzenlemeler gereği bazı bağımsız çalışanlar
zorunlu, bazıları ise isteğe bağlı olarak sigortalı olmaktadırlar.
Yasa gereği zorunlu sigortalılar şunlardır: Öğretmen ve
yetiştiriciler (binicilik, yüzme, sürücülük kursu öğretmenleri) bağımsız
çalışan bakım personeli (hasta, hamile, emzikli kadın, çocuk bakımı işini
üstlenenler, hemşireler, hasta jimnastiği yaptıranlar, masörler) ebeler,
gemi kılavuzları, yanında birden fazla işçi çalıştırmayan sanatçılar (yani
müzik ve sanat üreten, icra eden, öğreten besteci, aranjör, orkestra
yöneticisi, şarkıcı ve müzisyen gibi kişiler; balet dansör, artist, rejisör
gibi temsili sanat icra edenler ile ressam, sanat fotoğrafçısı,
karikatürist, grafik-, moda-tekstil-dizaynı ile uğraşanlarda olduğu gibi
tasviri sanat icra edenler; yazarlar, senaristler, gazeteciler, kritik
yazarları...) evde zanaatkarlık edenler (kendi işyerinde başkasının hesabına
iş yapan veya geçici olarak kendi hesabına iş gören kişiler),- personele
dahil olmak koşuluyla – nehir gemiciliği yapanlar,- dörtten fazla işçi
istihdam etmeksizin ve herhangi bir ulaşım aracından yararlanmadan- nehir
balıkçılığı yapanlar, zanaatkar siciline kayıtlı adi şirket veya diğer şahıs
şirketi sahibi bağımsız çalışan zanaatkarlar; ancak kendi geçimini sağlamaya
yetecek düzeyde ziraat, ormancılık veya hayvancılık ile uğraşanlar (
şarap, meyve,sebze, balık üretimi...).
Meslek kuruluşlarında bir araya gelen serbest meslek
sahipleri (tabip, diş tabibi, veteriner, eczacı, mimar, avukat, noter, vergi
danışmanı...) de, bulundukları eyalette geçerli olan yasalara göre korunma
kapsamına alınmışlardır. Güvence genellikle meslek kuruluşlarının bünyesi
içinde sağlanır. Ancak, bazılarının bu amaçla kurulmuş, ayrı tüzel kişiliğe
sahip kurumları bulunur. Bunlar, kamu hukuku şahsiyetine sahip olup
özerktirler ve eyalet denetimine tabidirler. Üyelere yönelik korumanın
içeriği, mensubu bulundukları kuruluşları tarafından yayınlanan tüzüklerde
belirlenir. Üyelik zorunludur. Zorunlu üyelik meslek kuruluşuna kayıtlı
olmaya bağlanmaktadır. Çalışanlar maluliyet, yaşlılık ve ölüm risklerine
karşı sigortalanmaktadır. Merkezi yönetimin ve eyaletlerin hiçbir mali
katkısı bulunmayıp, kuruluşlar sadece üyelerinin ödemekte oldukları primler
ile finanse edilmektedir.
Alman yasa koyucusu geçimini ancak temin edecek kadar
geliri olan, küçük çaplı bağımsız çalışanlar ile bir meslek kuruluşunda bir
araya gelme yükümlülüğü olanları zorunlu sigortalı saymıştır. Halbuki,
yukarıda açıklananların dışında kalan bazı bağımsız çalışanlar
bulunmaktadır. Yasaların zorunlu sigortalı söz konusu kişiler, talepte
bulunarak, isteye bağlı olarak sigortalı olma hakkına sahiptirler.
Ancak, bunun için işe başlandığı veya zorunlu sigortalılığın son bulduğu
tarihten itibaren 5 yıl geçmemiş olması gerekir. Bağımsız çalışma olgusu
ticaret sicil kaydı, ortaklık sözleşmesi, esnaf sicili kaydı veya vergi
kaydı ile ispatlanmalıdır. Diğer yandan, düzenli yıllık geliri prim ölçüm
sınırı denilen (Beitrags-bemessungsgrenze) bir tutarın (1992’de 81600 DM )
%75’ini aşanlar (tüzel kişilerin organ üyeleri bağımsız çalışanlar, işçiler)
zorunlu sigorta kapsamı dışında kaldıkları için şirketlerle özel hastalık
sigortası sözleşmesi imzalamaktadırlar.
Bağımsız çalışmasına karşın bazı kişiler tamamen sigorta
kapsamı dışında bırakılmışlardır. Bunlar meslek veya yüksek okul öğrenciliği
sırasında çalışanlar, tam emekli aylığı sahipleri, 65 yaşına kadar hiç
sigortalı olmamış kişiler veya bu yaşa ulaştıklarında toptan ödeme alanlar
ve önemsiz derecede bağımsız bir çalışma yapanlardır. Önemsiz çalışma
haftada düzenli olarak 15 saatten az çalışanlar ve ayda belirli bir düzeyin
üzerinde ( 1992’de 300 Mark) gelir elde etmeyenler için söz konusudur.
Bağımsız çalışanların sigortalılığı faaliyete başlamaları
ve gerekli diğer koşulların mevcudiyeti ile doğmakta, koşullar
ortadan kaktığında son bulmaktadır .Hastalık nedenli iş göremezlik,
hamilelik, Anayı Koruma Yasası (Mutterschaftsgesetz) gereği mevcut koruyucu
süre boyunca çalışamama iş yerinde faaliyetin tatil edilmesine sebep
oluyorsa, sigorta yükümlülüğü kesilmekte, prim ödeme yükümü kalkmaktadır.
Ancak, bu süreler boyunca eğer iş yerinde faaliyet sürdürebiliyorsa sigorta
ve dolayısıyla prim ödeme yükümü devam etmektedir.
Sigortalılar maktu veya ücrete bağlı olarak prim
ödemektedirler. Kapsamda ki kişilerin bir kısmı her ikisi arasında seçim
yapılabilmektedir. Maktu prim ilgilinin gelirinin yüksekliği dikkate
alınmaksızın ödenen belirli bir meblağdır. Tutarı örneğin 1992 yılı için
aylık 371.70-DM dir. Bu şıkkı seçenlerin fiili gelirlerini ispat yükümü
yoktur. Ancak, işe yeni başlayanlar için bir kolaylık getirilerek, onlara üç
yıl doluncaya kadar maktu primin yarısını ödeme olanağı tanınmıştır. Diğer
yandan işçi gelirini ispat etmek yoluyla, maktu primden fazla veya daha az
prim ödeyebilmektedir. Bu şık da prime bir tavan getirilmiştir (1992’de
849.60-DM).
Primler kural olarak sigortalının kendisi tarafından
ödenir. Evde el sanatları icra edenler için işverenleri, sanatçılar veya
yayıncılar içinse sanatçı sosyal kasası gerekli primin yarısını öder. Ödeme
yetkili kuruma havale gönderme veya bankadaki hesaptan kesinti yoluyla
gerçekleştirilir. Sigorta kurumuna sigortalının banka mevcut hesabından
kesinti yaptırma yetkisi tanınması primin zamanında ve doğru miktarda
yatırılmasını sağlamaya yöneliktir.Primler her ay, borcun doğduğu ayı
izleyen ayın 15’ine kadar yatırılmak zorundadır.
Rant sigortasında bağımsız çalışanlar için yetkili birden
fazla sigorta kurumu mevcuttur. Üstelik bu kurumlar sadece onlara özgü
olmayıp, işçi ve müstahdemlerin de üye oldukları kasalardır. Öğretmen ve
yetiştiriciler, bakım personeli, ebeler, sanatçı ve yayıncılar Müstahdemler
Sigorta Kurumu’na (Bundesversicherungsanstalt für Angestellte = BfA), gemi
kılavuzları, kıyı gemicileri ve balıkçıları Deniz Kasası’na (Seekasse)
mensupturlar. Tarımla uğraşanlar ziraat meslek kuruluşlarına (Landwirtschaftliche
Berufsgenossenschaften) tabidirler. Ziraat meslek kuruşları güvence amacıyla
ayrıca sandıklar oluşturmamakta, kendi organları aynı zamanda rant, hastalık
ve kaza sigortaları açısından sandık organı gibi görev üstlenmektedir (Ödünç
organ verme). Diğerleri ise (zanaatkarlar, evde el sanatları ile uğraşanlar,
baskın olarak bedeni olarak faaliyette bulunan diğer bağımsız çalışanlar)
Eyalet Sigorta Kurumları’na (Landesversicherungsanstalten = LVA) üye
olabilmektedirler. Almanya da 1 BfA, 1 Deniz Kasası, 18 LVA ve 20 ziraat
meslek kuruluşu mevcuttur.
Rant sigortasında edime hak kazanma koşulları ve sağlanan
edimler, bağımsız çalışanların kendilerine özgü durumları dışında (tarımda
bağımsız çalışanlar), işçi ve müstahdemlerden önemli farklılıklar
göstermemektedirler.
B. Diğer
Sigorta Dalları
Bağımsız çalışanların kural olarak hatalık, analık, bakım
ve işsizlik sigortaları yoktur.Ancak, zanaatkarlar, sanatçılar ve
gazetecilerin hastalık, analık ve bakım sigortaları mevcuttur.(RVO Md.226-244).Ayrıca,
tanımda faaliyet gösterenler (birlikte çalışan aile üyeleri dahil) için her
zıraat meslek kuruluşunun bünyesinde bir zirai hastalık kasası (Landwirtschaftliche
Krankenkasse)vardır.Sigorta yükümlülüğü olan diğer çalışanlar işçi ve
müstahdemlerin mensubu bulundukları Bölge Hatalık Kasalarına
üyedirler.Denizle ilgisi olanlar için, Deniz Kasası’nın bir kısmı olarak,
tüzel kişiliği olmayan bir Deniz Hatalık Kasası (Seekrankenkasse) mevcuttur.
Bazı bağımsız çalışanlar kaza sigortası na da
sahiptirler.Bu sigorta dalının kapsamı rant sigortası kapsamına girenlere
benzemektedir.Evde el sanatları ile uğraşanlar, tarım da bağımsız
çalışanlar, kıyı balıkçılığı ve gemiciliği yapanlar, sağlık ve veteriner
hizmetlerinde veya refah hizmetlerinde çalışanlar, -üye olduğu meslek
kuruluşunun kuruluş belgesinde kabul etmiş olması halinde- işverenler ve
ücretsiz çalışan eşleri iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı
korunmaktadırlar (RVO Md. 776-834 ve Md.835-895).Tarımda bağımsız çalışanlar
meslek kuruluşları (Berufsgenossenschaften), deniz çalışanları ise, Deniz
Meslek Kuruluşu (See-Berufsgenossenschaft) tarafından iş kazaları ve meslek
hastalıklarına karşı koruma altına alınmışlardır.
Sigortalılara sunulan edimler ilgili yasalınsa
düzenlenmiştir.Belirtmek gerekir ki edimler ülkemizde Bağ-Kur mensuplarına
sağlanan olanaklarla karşılaştırıldığında oldukça cömert sayılır.Örneğin
tarımda bağımsız çalışanlar için hem kaza hem de hastalık sigortalarında
hastalık parası (geçici iş göremezlik ödeneği) yerine işletme ve ev idaresi
yardımları mevcuttur. Bu yardım tedavi edilmekte veya rehabilite edilmekte
olan sigortalı veya sağlık gözetimi altında olan anne yerine çalışabilecek
hiçbir işçi ya da sigortalı bir aile ferdi yoksa sağlanır.Sigortalıya en
fazla 3 ay süreyle işletme faaliyetlerinin sürmesi için bir işgücü temin
edilir.Balıkçılıkta olduğu gibi, özelliği gereği sigortalının yerine yedek
işgücü çalıştırmanın anlamlı olamadığı işlerde ise, hastalık parası
ödenebilmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bağımsız
çalışanların sadece korunmaya ihtiyacı olduğu düşünülen bazıları sosyal
güvence kapsamına alınmaktadır.Kapsamdakilerin de bir kısmı işsizlik dışında
kalan risklerin tamamına, bir kısmı ise bazılarına karşı
sigortalanmaktadır.Genellikle işçiler ile aynı düzenlemelere
tabidirler.Dolayısıyla edimlerim çeşitleri ve düzeyi işçi ve müstahdemlere
sunulanlardan büyük farklılıklar göstermemekte; mevcut ayırımlar ise,
mesleklerin özellikleri dikkate alınarak onlara daha iyi güvence sağlamak
amacıyla yapılmaktadır.Keza, tabi olunan sigorta kurumları genellikle
işçiler ile aynıdır.ancak, sigorta kurumları çeşitlilikler göstermektedir.Bu
çeşitlilik hem sigorta dalları itibariyle hem de faaliyet bölgeleri
itibariyle söz konusudur. İstisnaen zıraatçiler için tabi oldukları meslek
kuruluşu bünyesinde hem rant, hem hastalık hem de kaza sigortası edimleri
sunulmaktadır.Belirtmek gerekir ki, faaliyette bulunan sigorta kurumlarının
hepsi bağımsız birer kamu hukuku tüzel kişiliği olarak özerktirler.Bağımsız
çalışanları bir araya getiren kamu meslek kuruluşları da ayrı kasaları yoksa
kendileri, varsa bu kasalar özerk olarak faaliyette bulunmaktadırlar.Yani
bünyelerinde herhangi bir devlet yetkilisi bulunmadığı gibi, aldıkları
kararlar hiçbir resmi makamın onayına da tabi değildir.
III.Osmanlı
İmparatorluğu Döneminde Bağımsız Çalışanların Sosyal Güvenliği
Ahi Evran tarafından önce Kırşehir de kurulan Ahi
birlikleri bünyesinde kamu meslek kuruluşu olma, kooperatifçilik, sosyal
sigorta gibi birçok görevi üstlenmişti. Sonraları her kentte ve belirlenen
ana meslek dalları itibariyle oluşturulan lonca teşkilatı ancak aynı alanda
yeterli sayıda çalışan bulunduğunda kurulmakta idi. Eğer bulunulan yörede
yeterli sayıda meslek mensubu yok ise, en yakın meslek kuruluşuna katılmak
gereği bulunuyordu. (Mülhak, yamak üye). Her teşkilatın bünyesinde ayrıca
bir teavün (yardım) sandığı da mevcuttu. Dolayısıyla birliklere üye olan
çalışanlar, aynı zamanda sandıkların da doğal üyesi sayılmaktadırlar. Üye
olma hakkı olan kişiler ise çırak, kalfa ve ustalardır.
Loncanın yönetimi aynı zamanda sandığında yönetimini
üstlenmekteydi. Yani sandık ahi baba (esnaf şeyhi) başkanlığında beş kişilik
bir yönetim kurulu (altılar meclisi) tarafından yönetilirdi. Başkan ve beş
üye ayrı ayrı, üyeler tarafından seçilmekteydiler. Üyelerden toplanan
aidatlar, terfi törenleri vesilesiyle ilgili kişilerden tahsil edilen
paralar ve bağışlar sandığın gelirlerini oluşturmaktaydı. Esnafın eğitimi,
mesleki sorunlar, ihtilafların çözümü (hakemlik), disiplin işleri lonca
yönetiminin temel görevleri arasındaydı. Esnafın idari ve mali işlerini
yürüten birlikler ayrıca yardım sandıklarının üyelere hizmet sunmasını
sağlamaktaydı. Bu edimler beşikten mezara kadar güvence esasına göre
sunuluyordu. Örneğin hastalık, ölüm, evlilik, kredi ihtiyacı başlıca sosyal
risk türleri idi.
Yönetimlerini kendi belirledikleri dönemde mesleki ve
sigorta karakterli görevlerinin dışına çıkarak beldenin imarından, orduya
yardıma kadar çok geniş bir hizmet alanına sahip olan birlikler oldukça
başarılı hizmetlerde bulunmuşlardır. Ancak, bunalım yıllarında Osmanlı
padişahları bağımsız ahilik sistemine müdahale ederek özerkliğe son
vermişlerdir. Çünkü, bazı yönetim kurulu üyelerinin göreve gelmeleri önce
izne tabi tutulmuş sonrada bu görevlere atama yapılması yoluna
başvurulmuştur. Böylece yönetimde esnafın etkinliği azaltılıp, sarayın
nüfuzlu kişileri vasıtasıyla loncalar politikaya bulaştırılmıştır. Siyasi
müdahale ile özerkliğe son verilmesi, ahi birliklerinin ve dolayısıyla
sandıklarının kapatılması sürecini hızlandırmıştır.
IV. Ülkemizde
Bağımsız Çalışanlara İlişkin Yeni Bir Yapılanma Modeli Önerisi
A. Bağımsız
Çalışanların Örgütlenme Sistemi
Bağımsız çalışanların sosyal güvenliklerinin sağlanması
için acaba Bağ-Kur’un ıslah edilerek varlığının sürdürülmesi mi, yoksa bu
kurumun yerine çalışma hayatına girenler için yeni bir yapılanma modeli
oluşturulması mı uygun olacaktır sorusuna cevap aramak gerekir.Kendisine
sürekli prim ödeyenlerin oranının %5’i geçmediği bir örgüt, mensuplarının
nazarında güvenilirliğini kaybetmiştir.Alınacak tüm önlemler onun bitkisel
hayatına son veremeyecektir.Üyelerinin yönetiminde etkin olamadığı böyle bir
oluşum yerine, sigortalıların sahip çıkacakları yeni bir yapılanmaya ihtiyaç
vardır.Bu ihtiyacı sigortalıların meslek kuruluşlarına güç dağılımı ve
meslek kuruluşlarına üyelik durumunu gösteren aşağıdaki tabloda
gösterebilmek mümkündür.
Meslek Kuruluşu |
Aktif Sigortalı
Sayısı (1998)* |
Odaya Kayıtlı
Üye Sayısı (1998)** |
Esnaf ve Sanatkarlar Odası |
356.000 |
3.750.000 |
Ticaret ve Sanayi Odaları,Ticaret Odaları,
Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları |
104.254 |
900.000 |
Tabip Odaları |
4.892 |
55.000 |
Eczacı Odaları |
3.177 |
22.500 |
Mühendis ve Mimar Odaları |
2.728 |
153.548 |
Ziraat Odaları |
796.549 |
2.700.000
(potansiyel) |
* Bkz Bağ-Kur XI.Genel Kurul Çalışma Raporu, Ankara,
1998, 66.
** Odaların üye sayıları aşağıdaki alt başlıklarda
açıklanmaktadır.
Üye ve sigortalı sayıları yukarıdaki örneklerde
karşılaştırıldığında sigorta dışı kalan kesimin büyüklüğü
anlaşılmaktadır.Gerçi, bazı mesleklerdeki sayıya kamuda çalışanlarda
dahildir.Ancak, bu durum nedeniyle bir miktar indirim de yapılsa aradaki
fark bariz bir şekilde ortaya çıkacaktır.yeniden yapılanma için örnek
alınacak model hem batılı ülkelerde hem de tarihimizde mevcuttur.Sözünü
ettiğimiz yeni model, meslek kuruluşlarının kendi sosyal güvenlik
kuruluşlarına sahip olmalarıdır.Böyle bir yapılanmayı açıklayabilmek için
önce ülkemizde bağımsız çalışanlara ilişkin olarak kurulup faaliyette
bulunan meslek kuruluşlarını ele almak gerekir.
a) Esnaf ve Sanatkarlar
Esnaf ve sanatkarların çalışma şartları ve örgütlenmeleri
17.06.1964 tarih ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanununda
düzenlenmiştir.Kanuna göre, esnaf ve sanatkarlar çalışmaya başladıkları
tarihten itibaren 30 gün içinde, her ilde kendileri için tutulan bir sicile
kaydolmak zorundadırlar.(md.114, 119). Faaliyette bulunabilmeleri sözü
edilen “Esnaf ve Sanatkarlar Sicili”nde kaydolmalarına bağlı olan bu
çalışanlar oda, esnaf ve sanatkarlar federasyonları ile konfederasyon
şeklinde örgütlenme hakkına sahiptirler.
Bir sanat, hizmet, meslek grubundan veya belirli esnaf
grubundan en az 200 kişinin talepte bulunması halinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının izni ile esnaf ve sanatkarlar odası kurulur.Odaların faaliyet
alanları bulundukları ilçe ile sınırlıdır.Aynı bölgede, aynı meslek grubu
için ikici bir oda kurulması yasaktır.(md.3, 4).Esnaf ve sanatkar siciline
kayıtlı çalışanlar ilgili oldukları odalara kayıt olmak zorundadırlar.(md.5)
17.12.1996 tarihi itibariyle esnaf siciline kayıtlı toplam üye sayısı
3.750.000 – 4.000.000 arasındadır.
Aynı meslek grubundan kişilerin bir araya gelmesi ile
kurulan odaların organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilerdir. Üç
yılda bir toplanan genel kurul odaya kayıtlı üyelerden oluşur.Yönetim kurulu
genel kurulca üç yıl için seçilen 7-11 üyeden meydana gelir.Denetçiler de
genel kurulca üç yıl için ve üç kişi olarak seçilmektedirler(md.10 vd.).
Ülkemizde halen sayılan 3742 olan esnaf ve sanatkar
odalarının kuruluş nedeni 507 sayılı kanun madde 1’de şu şekilde
açıklanmaktadır: ”Esnaf ve küçük sanatkar sahipleriyle bunların yanlarında
çalışanları müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini
sağlamak, meslek mensuplarını n birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde
dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını
korumak…”
507 sayılı kanununa göre, her il merkezinde orada bulunan
tüm odaların bir araya gelmesi ile bir esnaf ve sanatkarlar odaları birliği
kurulur (md.43).Her oda bu birliğe katılmak zorundadır.İstanbul da 2 adet
kurulmuş olması nedeniyle ülkemizde 81 adet oda birliği mevcuttur.Birlikler
il bazında örgütlendikleri için bünyelerinde farklı mesleklere hitap eden
odalar bulunmaktadır.
Odalar birliklerinin yönetim organları genel kurul,
başkanlar meclisi, yönetim kurulu,denetim kurulu ve disiplin kuruludur.Genel
kurul birliğe bağlı odaların organlarında bulunan üyelerden oluşur.
Başkanlar meclisi kayıtlı odaların başkanlarının bir araya geldiği
meclistir.7-11 kişilik yönetim kurulu, genel kurul üyeleri arasından üç yıl
için seçilir.Genel kurul ayrıca aynı süre için üç kişilik denetim kurulu ile
beş kişilik disiplin kurulunu seçer(md.42 vd). Birlik, belirtilen organları
yoluyla, üyesi odalar arasında birlik ve dayanışma kurmak, mensuplarının
mesleki menfaatlerini geliştirmekle görevlidir. (md.42).
Farklı meslek mensuplarına hizmet veren odalar birlik
şeklinde üst örgütler kurarlarken, aynı meslek mensuplarına hizmet veren
ancak değişik illerde örgütlenmiş odalar federasyon şeklinde bir araya
gelmektedirler.507 sayılı kanuna göre bütün illerde aynı konuda kurulmuş
derneklerin en az %60’ının istekli olması ve kurucu odaların sayısının
50’den az olmaması şartıyla bir konfederasyon kurulabilmektedir.Ancak, aynı
faaliyet için birden fazla federasyon kurulamaz.Federasyon kurulduktan sonra
aynı konuda çalışan odaların üye olmaları zorunludur. (md.66, 68).
Federasyonun organları genel kurul,yönetim kurulu ve
denetçileridir.Üç yılda bir toplanan genel kurul, birliklerde olduğu gibi,
üye oda yönetim organları mensuplarından oluşur. Bünyesinden aynı süre için
15 kişilik yönetim ve üç kişilik denetim kurulu seçilir.(md. 69 vd.).
Federasyonlar, belirtilen örgüt yapısı ile aynı meslek mensuplarına yönelik
ihtiyaçları karşılamak, mesleki gelişmeyi sağlamak, odalar arasında yurt
çapında işbirliği ve ahenk sağlamakla görevlidirler. (md.65). Ülkemizde
halen 11 adet esnaf ve sanatkar federasyonu bulunmaktadır. (Üyeler ve
kuruluşlara ilişkin sayılar 19.11.1998 tarihinde TESK teftiş kurulundan
alınmıştır.)
Farklı meslekleri temsil eden odalar il bazında birlik
şeklinde, aynı meslekleri temsil eden değişik illerdeki odalar federasyon
şeklinde örgütlendikten sonra, -heterojen yapılı- birlikler ile –homojen
yapılı- federasyonların bir araya gelmeleriyle Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar
Konfederasyonu (TESK) oluşturulmuştur. Birlik ve federasyonların
konfederasyonlara üyeliği zorunludur. (md. 88-90).
Konfederasyonun organları genel kurul, başkanlar meclisi,
yönetim kurulu ve denetçilerden oluşmaktadır.Genel kurul kendisine üye
bulunan birliklerin ve federasyonların yönetim organlarında mevcut kişilerle
dört yılda bir toplanır. Aynı süre için, bünyesinden 21 kişilik yönetim ile
5 kişilik denetim kurulunu seçer. Birlik ve federasyon başkanlarının bir
araya gelmesi ile başkanlar kurulu oluşur. (md. 91 vd.).Bu tepe kuruluşun
görevi üyesi kuruluşlar arasında işbirliğini ve koordinasyonu sağlamak,
esnaf ve sanatkarların sorunlarına sahip çıkarak bunlara çözüm aramak,
belirtilen amaç doğrultusunda mensuplarını milli ve milletlerarası düzeyde
temsil etmek ve mesleki eğitimlerini geliştirmektir. (md.101/m):
“Konfederasyon topluluğuna dahil kuruluşların kendi aralarında kurdukları
veya kuracakları ölüm, maluliyet, hastalık veya ihtiyarlık hallerini teminat
altına alan yardım sandıkları kurulması, topluluk içindeki kuruluş
mensuplarının sigorta işlerini düzenlemek amacıyla bir sigorta şirketi
kurmak veya mevcut sigorta müesseseleri ile gerekli anlaşmaları akdetmek”.
b) Tüccar ve Sanayiciler
Ülkemizde tüccar ve sanayiciler 08.03.1950 tarih ve 5590
sayılı “Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz
Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret
Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği” Kanununa göre
örgütlenmişlerdir.Belirtilen düzenlemeye göre, ticaret ve sanayi odaları
ilçe, deniz ticaret odaları ile sanayi odaları il sınırları içinde
faaliyette bulunmak üzere kurulurlar.Kuruluşları, yüzden az olmamak üzere
ticaret siciline kayıtlı tacir veya sanayicilerin %51’inin yazılı isteği ve
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iznine bağlıdır. (md.4). Sözü edilen odaların
organların meslek komiteleri, meclis ve yönetim kuruludur. Meslek komiteleri
üye sayısına göre, meslek gruplarınca dört yıl için seçilen 2 veya 3 kişiden
teşekkül eder. Meclis, yönetim kurulu için kendi üyeleri arasından iki yıl
süreyle görev yapmak üzere 5-11 kişi seçer (md.13vd.). Bu odaların başlıca
görevleri üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, belirtilen amaç
doğrultusunda bilgi derlemek, incelemeler yapmak, mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesi için gayret göstermek, meslek disiplini ve
tüketicilerin korunmasını sağlamak şeklinde özetlenebilir. (md.1, 5).
Türkiye’de halen 169 Ticaret ve Sanayi Odası, 62 Ticaret Odası, 11 Sanayi
Odası ve 2 Deniz Ticaret Odası faaliyette bulunmaktadır.(Bu bilgiler
19.01.1998’de TOBB’den alınmıştır).
Ticaret borsalarına kayıtlı maddelerin alımı ve satımı
ile uğraşanların kaydolmak zorunda oldukları ticaret borsaları Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’nca lüzum görülen ilçe ve illerde kurulmaktadırlar (md.
33, 37). Organları meslek komiteleri, meclis ve yönetim kuruludur.Komiteler,
meslek gruplarınca dört yıl için seçilen, borsanın üye sayısına göre 5 ile
11 arasında değişen kişilerden meydana gelir. Meclisler, en az yedi meslek
grubu bulunmayan borsalarda meslek komitelerince dört yıl için belirlenen 14
üyeden; en az yedi meslek grubu bulunan borsalarda ise, üye sayısı
itibariyle her meslek grubundan seçilen ikişer veya üçer üyeden oluşur.Borsa
yönetim kurulu borsa meclisince iki yıl için belirlenen 5-11 arası üyeden
meydana gelir (md. 39 vd.). Bu kuruluş belirtilen organları aracılığıyla
borsaya dahil maddelerin her günkü fiyatlarını ve alım satımını tanzim etmek
görevini üstlenmiştir (md. 34). Ülkemizde halen 76 adet ticaret borsası
bulunmaktadır.
Kısa adı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) olan
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret ve Ticaret Borsaları Birliği kamu
kurumu niteliğinde, tüzel kişiliğe sahip bir mesleki üst kuruluştur (md.
61). Birliğin organları genel kurul, oda ve borsa konseyleri ile yönetim
kuruludur. Dört yılda bir toplanan genel kurul her oda ve borsayı temsil
eden birer delegeden ayrıca, onların gelirleri esas alınarak Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’nca belirlenen ilave delegelerden oluşur.Ancak, bir oda ve
borsanın seçeceği delege sayısı 20’den ve genel kurulun delege sayısı da
kural olarak 1000’den fazla olamaz.Oda ve borsa konseyleri beş
adettir.Bunlar Ticaret Odası Konseyi, Sanayi Odası Konseyi, Ticaret ve
Sanayi Odası Konseyi, Deniz Ticaret Odası Konseyi ile Ticaret Borsası
Konseyidirler.Her biri birlik genel kurulu delegelerinin kendi aralarından
dört yıl için seçecekleri 30’ar üyeden meydana gelir.Nihayet, yönetim kurulu
sözü edilen konseyler tarafından seçilen bir veya ikişer üyeden oluşur (md.
63 vd.).TOBB’un amacı belirtilen organları vasıtasıyla odalar ve borsalar
arasında birlik ve dayanışmayı temin etmek, mesleğin genel menfaatlere uygun
olarak gelişmesini sağlamak, meslek disiplinini ve ahlakını korumaktır (md.61).
TOBB çatısı altında bulunan odalara toplam 900 bin civarında kayıtlı üye
bulunduğu tahmin edilmektedir.
c) Çiftçiler
Ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah
yollarıyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki,
orman ve hayvan ürünlerinin elde edilmesine, bu ürünlerin yetiştiricileri
tarafından işlenip değerlendirilmesine, muhafaza ve pazarlanmasına çiftçilik
denir.Bu faaliyetleri mal sahibi, kiracı, yarıcı veya ortakçı olarak devamlı
veya en az bir ekim yada yetiştirme devresi yapanlar çiftçi
sayılmaktadır.Çiftçiler köy veya ihtiyar meclisleri tarafından tasdik edilen
ve muhtarlarca, - ilçelerde kaymakamlar, illerde ise valilerce- verilen
cetveller esas alınarak kendilerine özgü kütüklere kaydedilirler.Belirtilen
kütükler, 06.05.1957 tarih ve 6964 sayılı Ziraat Odaları Birliği Kanunu
gereği Ziraat Odalarınca tutulmaktadır. (md. 4,5,3/f).
Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu sayılan ziraat
odalarının kuruluş ve faaliyet sınırları ilçelerdir. (md. 2). Yönetim
organları oda genel kurulu, oda meclisi ve oda yönetim kuruludur.Genel kurul
seçim çevrelerinden gelen delegelerle toplanır.Dört yılda bir yapılan
seçimlerde her köy, kasaba ve illerde ise, her mahalle muhtarlığı birer
seçim çevresi sayılır.Seçilecek delege sayısı asli üye sayısı 500’e kadar
olan seçim çevrelerinde 1500’den fazla olanlarda ise her 500 asil üye için 1
üye olarak belirlenmiştir. Oda meclisi, genel kurul tarafından iki yıl için
seçilen en fazla 21 üyeden meydana gelmektedir. Görevleri arasında iki için
7 kişilik yönetim kurulunu seçmek bulunmaktadır. Ayrıca illerde her iki
yılda bir vilayet kongresi denilen bir meclis toplanmaktadır. İllerde mevcut
Ziraat Odaları arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak görevi bulunan
bu meclis il sınırı içinde bulunan her ziraat odası oda meclisinden beşer
ve yönetim kurullarında da ikişer katılımcının bir araya gelmesiyle oluşur (md.6
vd.).Mevcut organları kanalıyla ziraat odaları çiftçilere ihtiyaç duydukları
hizmetleri sunmak, onların meslek faaliyetlerini kolaylaştırmak, ülkemiz
tarım sektörünün gelişmesine katkıda bulunmak, meslek disiplin ve ahlakını
korumak gibi görevleri yerine getirir (md.1,3). Ülkemizde 450 adet ziraat
odası mevcuttur. ”Üyelerin kesin mevcudu bilinmemektedir. 1996 yılında
tarımda istihdam edilen 9,7 milyon nüfusun %35 kadarı kendi hesabına çalışan
olduğuna göre (Zirai ve İktisadi Rapor, 1994-1996, TZOB Yayını, Ankara,
1997, 21, 22)yaklaşık 2,7 milyon potansiyel üye olduğu sonucuna varılabilir.
Ziraat Odalarının bir üst kuruluşu olan Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB), merkezi Ankara’da olan bir kamu hukuku tüzel
kişiliğidir. Yönetim organları, genel kurul ve yönetim kuruludur. İki yılda
bir toplanan genel kurul 7’ye kadar odası olan illerden gelen ikişer, 14’e
kadar (ondört dahil) odası olan illerden gelen üçer,15 ve daha fazla odası
olan illerden gelen 4’er temsilciden oluşur.Genel kurul içinden o üyeyi
birlik yönetim kurulu üyesi olarak seçer. Yönetim kurulunca atanan genel
sekreter kurula oy hakkı olan bir kişi olarak katılır (md. 25vd.). TZOB’nin
başlıca görevleri odalar arsında koordinasyon ve işbirliği kurmak, onlar
denetlemek, aralarında mevcut uyuşmazlıkları çözmek, hükümetlerin yeni
ziraat politikaları belirlemesine katkıda bulunmak, bu amaçla rapor
hazırlamak ve yayınlamak olarak özetlenebilir (md. 24).
d) Diş Hekimleri
Türkiye de diş hekimliği yapmaya hak kazananlar için bir
sicil tutulmaktadır.Bu sicil diş hekimleri odası bünyesinde bulunmaktadır.
Her hekim, faaliyete başladığı tarihten itibaren bir ay içinde odaya
kaydolmak zorundadır. Sınırları içinde en az 100 diş hekimi bulunan her ilde
bir diş hekimleri odası kurulur. Yeter sayıya ulaşılamayan illerde mevcut
diş hekimleri bir başka ildeki odaya dahil olurlar. (07.06.1985 tarih ve
3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu, md.17, 43, 4). (Türkiye de 27
odaya kayıtlı 13156 diş hekimi bulunmaktadır) Hekimlerin 953’ü kamuda 9825’i
serbest, 1052’si ise hem kamuda hem de serbest olarak faaliyette
bulunmaktadır. (08.05.1998’de Türk Diş Hekimleri Birliğinden alınan bilgiler
).
Diş hekimi odalarının yönetim organları genel kurul,
yönetim, disiplin ve denetleme kurullarıdır.Genel kurul ilgili odaya kayıtlı
diş hekimlerinden meydana gelir.İki yılda bir kez toplanır.Bünyesinde üyeler
arasında, aynı süre için 5-9 arası yönetim kurulu üyesi, 5 disiplin kurulu
üyesi seçilir (md. 5 vd.).Odalar meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak, meleğin gelişmesine katkıda bulunmak ve meslek disiplin ve
ahlakını korumakla görevlidirler. (md.3).
Tüm diş hekimleri odalarının katılımıyla kamu tüzel
kişiliğine sahip Türk Diş Hekimleri Birliği kurulmuştur.Organları genel
kurul, yönetim, disiplin ve denetleme kuruludur.2 yılda bir toplanan genel
kurul oda genel kurullarında seçilen delegelerle birlik merkez organlarının
asil üyeleri ve oda başkanlarından oluşan tabii delegelerden meydana gelir.
Delegeler keza iki yıllık bir süre için 11 üyeli yönetim, 9 kişilik disiplin
ve 5 kişilik denetleme kurulu üyelerini seçerler. (md. 20).Birliğin
görevleri kendisine bağlı odaların görevleri ile büyük ölçüde paralellik
göstermektedir. (md. 19).
e) Tabipler
Sanatını serbest olarak icra eden her tabip bulunduğu
yerdeki tabip odasına üye olmak zorundadır. En az 200 tabip bulunan her ilde
bir tabip odası kurulur. Kuruluş bildirimi Sağlı Bakanlığı’na yapılmakla
tüzel kişilik kazanılmaktadır. Oda için yeter sayının olmadığı hallerde
tabipler bir diğer odaya bağlanmaktadırlar. (23.01.1953 tarih ve 6023 sayılı
Türk Tabipler Birliği Kanunu, md. 7,6) (Halen 52 oda mevcuttur.23.01.1998’de
TTB’den alınan rakam 1995 itibariyle görevde bulunan 69349 hekimin 10188’i
sadece özel muayenehaneye sahiptir. Sağlık istatistikleri 1996, Kasım 1997,
30).
Kuruluşun yönetim organları genel kurul (umumi heyet
),yönetim kurulu(idare heyeti), disiplin kurulu(haysiyet divanı) olarak
belirlenmiştir. Genel kurul yılda bir kez tüm üyelerin katılımıyla
toplanır.Üye sayısı 500’e kadar ise 5 asil, daha fazla ise 7 asil üyeyi 2
yıllık bir süre için yönetim kuruluna seçer .Disiplin kurulunu da aynı süre
için 5 asil üye seçilir. (md. 11 vd.).Odalar asgari ücret tarife telifleri
düzenlerler, tabip- hasta uyuşmazlıklarını çözümlerler, ülkemizdeki sağlık
sorunlarını araştırırlar, meslek haysiyetiyle bağdaşmayan davranışı olan
tabiplerin disiplin soruşturmaları yürütürler (md. 28).
Tabip odalarının üst kuruluşu kamu tüzel kişiliğine sahip
Türk Tabipler Birliğidir (TTB).Birliğin organları genel kurul (büyük kongre
), yönetim kurulu (merkez konseyi) ve disiplin kurulu (yüksek haysiyet
divanı) olarak belirlenmiştir.genel kurul odalardan seçilen temsilcilerden
meydana gelir.Üye sayısı 200’e kadar olan odalardan 3500’e kadar olanlardan
5 ve 500’den fazla olanlardan ise 7 asil temsilci seçilir.Her yıl
toplanır.Yedi asil üyesi olan yönetim kurulu ile dokuz asil üyesi olan
disiplin kurulunu oluşturur (md. 41 vd.). TTB’nin görevleri tabipler
arasında dayanışmayı sağlamak, mensuplarının hak ve menfaatlerini korumak,
mesleğin gelişimi için çaba göstermek olarak sayılabilir (md. 1).
f) Veteriner Hekimler
Mezun oldukları eğitim kurumundan veterinerlik diploması
alan kişiler, diplomalarını Ziraat Bakanlığı’na tescil ettirmeden
mesleklerini icra edemezler ( 09,03,1954 tarih ve 6343 sayılı Veteriner
Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Birliği ile Odalarının
Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanun, md 2).Ayrıca, bulundukları
mıntıkadaki veteriner hekimler odasına da kayıt olmak zorundadırlar (md.
17).Hudutları içinde en az 30 veteriner hekim bulunan her il merkezinde veya
mücavir iller birleştirilmek sureti ile bu sayıya ulaşılan illerde ve kurul,
eczacı odaları genel kurularından seçilen delegelerden meydana gelir.200’e
kadar azası olan odalar 5, 500’e kadar azası olan odalar 5 temsilciye ek
olarak 200’den fazla her tam 150 aza için birer, 500’den fazla azası olanlar
ise 7 temsilciye ilave olarak 500’den fazla her tam 500 aza için birer asil
temsilci seçerler.İki yılda bir toplanan genel kurul, aynı süre için 11 asil
üyeli yönetim ile 9 asil üyeli disiplin,in kurullarını oluşturur (md.32 vd.).Birlik
eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak,eczacılık mesleğinin
gelişmesini sağlamak, meslek disiplin ve ahlakını korumak gibi görevleri
yerine getirir. Bu görevler arasında yardımlaşma sandığı kurmak da
bulunmaktadır (md. 1,4). 6643 sayılı Kanun madde 57’ye göre, Türk Eczacılar
Birliğince bir dayanışma sandığı kurulur.Bu sandığa birlik azasının hepsi
kaydedilmeye ve vecibelerini yerine getirmeye mecburdurlar. Kurulacak
yardımlaşma sandığının işleyişi, yardımlaşma aidatları ve yapılacak
yardımlarla ilgili usul ve esaslar Türk Eczacılar birliği merkez heyeti
tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
h) Avukatlar
Halen avukatlar 506 sayılı Kanun Madde 86’ da düzenlenen
topluluk sigortasına tabidirler. Konuyu ayrıca düzenleyen 1136 sayılı
Avukatlık Kanununa göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye
Barolar birliği ve SSK arasında bir topluluk sigortası sözleşmesi imzalanır
(md. 191). Bu sözleşme ülkemizde kabul edilen tüm klasik sosyal riskleri
kapsar. Ancak, avukatlar için sadece maluliyet, yaşlılık ve ölüm
sigortalarına tabi olmak zorunluluğu bulunmakta, iş kazası ve meslek
hastalıkları, hastalık ve ayrıca analık sigorta dallarına tabi olmak isteğe
bağlı bulunmaktadır. (md. 186)
Avukatların sosyal güvenliği ayrıca 21.12.1953 tarih ve
6207 sayılı Avukatlar Yardımlaşma Kanununa da konu olmuştur. Bu düzenlemeye
göre. Her bir baro merkezinde baro genel kurul kararıyla “Avukatlar
Yardımlaşma Sandığı” kurulabilir. Sandığa üyelik isteğe bağlıdır. Amaç,
muhtaç hale gelen ve fiilen çalışamaz hale geldikleri için baro ile
ilişkileri kesilen üyelere ve çalışırken ölenlerin gösterecekleri hak
sahiplerine ve mirasçılarına edim sunmaktadır. Sunulacak edimler için
muhtaçlıkla belirli bir bekleme süresi yok iken, diğer hallerde bekleme
süresi aranmaktadır. Sandıkların yönetimi ve temsili görevi baro yönetim
kuruluna aittir. 6207 sayılı Kanunda düzenlenmeyen yönetim esasları,
finansman, edimler ve edimlere hak kazanma gibi hususlar baro yönetim kurulu
tarafından hazırlanıp genel kurulca kabul edilen yönetmeliklerde gösterilir
(md. 1).
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, avukatların
sosyal güvenliği sadece uzun vadeli sigorta dalları bakımından zorunlu
olarak, topluluk sigortası yoluyla SSK tarafından sağlanmaktadır. Bu halde
gerekli ilk adım Türkiye Barolar Birliği tarafından atılmaktadır. Avukatlar
ayrıca, kendilerine ek güvence sağlamak amacıyla isteğe bağlı bir
yardımlaşma sandığı kurma hakkına sahiptirler. Bu halde ise, gerekli girişim
baro genel kurulu tarafından yapılmaktadır. Sözü edilen uygulamaları
açıklığa kavuşturmak ve ayrıca bağımsız çalışanlara ilişkin olarak
önerilecek yeni yapılanma modeli bakımından aşağıda avukatların mesleki
örgütlenme şekli ele alınmaktadır.
Her avukat bölgesi içinde sürekli olarak çalışacağı yerin
baro levhasına yazılmakla yükümlüdür (1136 SK., md. 66). Baro tarafından da
levhaya yazılı avukatların bir listesi düzenlenerek ilgili adli mercilere
dağıtımı yapılır (md. 75). Bölgesi içinde en az 15 avukat olana ve her il
merkezine bir baro kurulur. Kuruluş için gerekli yeter sayıya
ulaşılamamışsa, avukatlar en yakın baroya kaydolurlar (md. 77). Baroların
yönetim organları genel kurul, yönetim kurulu, başkanlık, başkanlık divanı,
disiplin kurulu ve denetleme kuruludur. Genel kurul levhaya kayıtlı tüm
avukatlardan meydana gelir. İki yılda bir toplanır. Baro başkanı ile üye
sayısına göre değişkenlik gösteren 4 ila 10 asil üyeyi aynı süre ile yönetim
kurulu için seçer. Yönetim kurulunun kendi içinden seçtiği başkan
yardımcısı, genel sekreter ve sayman baro başkanlık divanını oluşturur.
Genel kurulda ayrıca yine ikişer yıl için üye sayısı 3-5 arasında
değişkenlik gösteren disiplin kurulu ile en çok 3 üyeli bir denetleme kurulu
seçilir (md. 76 vd.). Barolar mevcut idari yapılarıyla mesleki dayanışmayı
sağalmak, avukatlığın gelişmesine katkıda bulunmak, meslek ahlakını korumak
gibi görevleri yerine getirirler (md. 76). Bu görevler arasında “mevcut
mevzuatın baro yönetim kuruluna verdiği yetkinin dışında, muhtaç avukatlarla
bunların ölümlerinde geride bıraktıkları kimselere yapılacak yardımın şekli
ve miktarını tespit etmek” (md. 81/6 ve 95/6) de bulunmaktadır. (Türkiye’ de
1991 yılı itibariyle mevcut olan 66 baroya kayıtlı 30471 avukat bulunmakta
iken (Adalet istatistikleri 1991, 1993), 1996 yılı itibariyle baro yasının
71’e kayıtlı avukat sayısı 34862’ye yükselmiştir. 08.05.1998’de Türkiye
Barolar Birliğinden elde edilen bilgi).
Baroların üst kuruluşu Türkiye Barolar Birliğidir (TBB).
Bir kamu kurumu olan TBB baroların sahip olduğu organların aynılarına
sahiptir. Her barodan 2, avukat sayısı yüzü aşıyorsa bu rakamdan sonraki her
üç yüz üye için ayrıca birer kişi TBB Genel Kuruluna delege olarak seçilir.
İki yılda bir toplanan genel kurul birlik başkanını, 10 üyeli yönetim
kurulunu dört yıllık bir görev süresi için seçer. Yönetim kurulunun kendi
içinden belirlediği iki başkan yardımcısı, genel sekreter ve sayman
başkanlık divanının oluşturur. Genel Kurul ayrıca gene dört yıl için 7 üyeli
disiplin kurulu ile 3 üyeli denetleme kurulunu seçer (md. 109 vd.). TBB
meslek sorunlarının ülke çapında çözümü, mesleki tesanüt, adli konularda
Adalet Bakanlığı’na görüş bildirme, mahkeme kararlarının derlenmesi ve
yayımlanması gibi görevleri yerine getirir (md. 110).
ı) Noterler
Noterler de, tıpkı avukatlarda olduğu gibi, 506 sayılı
Kanun madde 86’da düzenlenen topluluk sigortasına tabidirler. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SSK ve Türkiye Noterler Birliği’nin müştereken
imzaladıkları tip sözleşmeler gereği ülkemizde kabul tüm klasik sosyal
risklere karşı koruma kapsamına alınmışlardır. Ancak, sadece uzun vadeli
sigorta dallarına katılmak zorundadırlar. Diğerlerinde isteğe bağlılık
esastır (18.01.1972 tarih ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu, md. 201 vd.).
Önceleri noter odalarının mensuplarına güvence sağlamak amacıyla faaliyet
gösteren bir Noter Yardı Sandığı bulunmakla birlikte daha sonra bu sandık
tasfiye edilmiştir (Bkz., Geçici madde 10 vd.).
Yukarıda ele alınan birçok meslek mensubunun kendi meslek
defterlerine tescil olmak zorunda olduğu açıklandı. Keza noterler de,
ellerinde bulunan noterlik belge sıra numarasına göre, Adalet Bakanlığı’nda
tutulan bir deftere kaydedilirler (md. 18). Bu meslek mensupları ayrıca,
bölgesi içinde bulundukları noter odasına kayıt olmak zorundadırlar (md.
180). Noter odaları 3 veya daha fazla noterlik buluna belediye hududu içinde
kurulur. Aksi halde, noterler bir diğer belediye sınırları içinde bulunan
odaya kayıt olurlar (md. 179). Noter Odalarının organları genel kurul,
yönetim kurulu ve başkandan meydana gelir. Odaya kayıtlı üyelerden oluşan
genel kurul her yıl toplanır. İki yıl süre ile görev yapmak üzere, oda
başkanı ile iki üye seçerek yönetim kurulunu oluşturur (md. 181).
(Türkiye’de 1991 yılı itibariyle 16 oda ve 1080 noter (Adalet istatistikleri
1991, 1993) mevcuttur. Noter sayısı 1998’de 1360’a ulaşmıştır. 08.05.1998
tarihi itibariyle Türkiye Noterler Biriliği’nden alınan bilgi).
i) Mühendis ve Mimarlar
Mühendislik ve mimarlık mesleği mensupları ihtisaslarına
uygun bir odaya kaydolmak zorundadırlar (27.01.1954 tarih ve 6234 sayılı
Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Kanunu, md 33). Bu yükümlülüğü
yerine getirmeyenler Türkiye’de mesleki faaliyetten men edilirler (md. 38).
Odalar lüzum görülen yerlerde, Kanunda sözü edilen birlik genel kurul kararı
ile açılabilir (Kanunda kuruş için gereken asgari üye sayısı belirlenmiş
değildir). Her ihtisas şubesi sadece bir oda açar. İhtisas ve iştigal
konuları ayrı olan mühendis ve mimarlar ancak kendi uzmanlık alanlarını
ilgilendiren odaya üye olurlar. Sayıları oda teşkiline uygun olmayan ihtisas
mensupları en yakın odaya katılırlar. Her odanın şube ve mümessillik açma
yetkisi vardır (md. 13-18).
Odaların yönetim organları genel kurul (umumi heyet),
yönetim kurulu (idare heyeti) ve disiplin kurulu (haysiyet divanı)
belirlenmiştir. Genel kurul kayıtlı üyelerle toplanır, 5 veya 7 kişiden
oluşan yönetim kurulu ile 5 kişilik disiplin kurulunu iki yıl süre için
seçer (md. 20 vd.). Odalar mensuplarının mesleki gelişimi, dayanışma ve
mesleki disiplinin sağlanması görevlerini yürütür.
Ocak 1991 itibariyle Türkiye’de mevcut odalara ilişkin
bilgiler aşağıdaki gibidir:
Oda Adı |
Üye Sayısı |
Şube Sayısı |
Bölge Temsilci Sayısı |
İl ve İlçe Temsilci Sayısı |
Elektrik Mühendisleri Odası |
15878 |
5 |
3 |
96 |
Fizik Mühendisleri Odası |
1170 |
- |
- |
1 |
Gemi Mühendisleri Odası |
1035 |
- |
1 |
- |
Gemi Makine ve İşletme Müh. Odası |
1138 |
- |
- |
- |
Harita Kadastro Müh. Odası |
3559 |
- |
- |
- |
İç Mimarlar Odası |
292 |
- |
- |
- |
İnşaat Mühendisleri Odası |
35007 |
12 |
- |
69 |
Jeoloji Mühendisleri Odası |
4436 |
- |
- |
30 |
Kimya Mühendisleri Odası |
12026 |
4 |
- |
8 |
Maden Mühendisleri Odası |
4279 |
1 |
- |
20 |
Makine Mühendisleri Odası |
34432 |
5 |
7 |
51 |
Metalurji Mühendisleri Odası |
1728 |
- |
- |
5 |
Meteoroloji Mühendisleri Odası |
281 |
- |
- |
- |
Mimarlar Odası |
20116 |
11 |
4 |
46 |
Orman Mühendisleri Odası |
4706 |
7 |
- |
24 |
Petrol Mühendisleri Odası |
602 |
1 |
- |
2 |
Şehir Planlama Mimar ve Müh.
Odası |
1110 |
- |
- |
- |
Ziraat Mühendisleri Odası |
10872 |
4 |
- |
67 |
Jeofizik Mühendisleri Odası |
963 |
1 |
- |
12 |
TOPLAM: 19 ODA
|
153548 |
|
|
|
Bakınız: (TODAİE, T.C. Devlet Teşkilatı Rehberi, 833)
Bir kamu tüzel kişiliği olan Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği, genel kurul (umumi heyet), yönetim kurulu (idari heyet) ve
disiplin kurulu (yüksek haysiyet divanı) organlarından oluşur. İki yılda bir
toplanan genel kurul, odaların üç kişiden az yüz kişiden çok olmamak üzere
seçecekleri delegelerden oluşur. Yönetim kurulu her oda bir üye ile temsil
edilmek üzere mevcut oda adedine göre, genel kurulda seçilen üyelerden
meydana gelir ve iki yıl boyunca görev yapar. Yine aynı süre için seçilen
yüksek disiplin kurulunun sayısı 5’dir (md. 3 vd.). Birlik yüksek mühendis,
yüksek m,imar, mühendis ve mimarları ihtisas kollarına göre ayırarak
kendilerine özgü bir odada toplanmaları kararını alır. Mesleki faaliyetleri
kolaylaştırmak, üyeler arasındaki dayanışmayı arttırmak, mesleki mevzuat
hakkında resmi mercilere görüş bildirmek birliğin başlıca görevleridir (md.
2).
j) Serbest Muhasebeciler, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler, Yeminli Mali Müşavirler
Belirtilen meslek mensupları, kendileri için kurulan
meslek odalarına kayıt olmak zorundadırlar. Aksi halde mesleki faaliyette
bulunamazlar (01.06.1998 tarih ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebecilik Mali Müşavirlik ve Yeöinli Mali Müşavirlik Kanunu, md. 15/4).
Serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirlerin odaları
ayrı ayrı kurulur (md. 14). Bölgesi içinde en az 25 meslek mensubu bulunan
il merkezinde bir oda kurulur. Aksi halde ilgililer en yakın odaya
bağlanırlar (md. 15). Odaların organları genel kurul, yönetim, disiplin ve
denetleme kurumlarıdır. Genel kurul her yıl, kayıtlı tüm meslek
mensuplarının katılımı ile toplanır. İki yıl için beşer kişilik yönetim ve
disiplin kurulları ile üç üyeli denetleme kurulunu seçer (md. 17 vd.).
Odaların varlık nedeni, üyelerin çalışma şartlarını kolaylaştırmak ,
geliştirmek, mesleki disiplin ve ahlakını korumaktır (md. 14). (Türkiye’de
68 Mali Müşavir Odasına kayıtlı 15983 mali müşavir ve 25059 serbest
muhasebeci; 6 yeminli müşavir odasına kayıtlı 2553 yeminli mali müşavir
mevcuttur. 08.05.1998’de TÜRMOB genel merkezinden alınan bilgiler).
Odaların bir araya gelmeleri ile Türkiye Serbest
Muhasebeci, Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği
kurulmuştur. Bir kamu tüzel kişiliği olan birlik, odaların sahip olduğu
yönetim organlarının aynılarına sahiptir. Birlik genel kurulu her yıl
toplanır. Kendisine bağlı her odanın üyeleri arasından 1/25 oranında iki yıl
için seçilen temsilcilerden oluşur. Genel kurul iki yıl süre ile görev
yapmak üzere 9 üyeli yönetim, 5 üyeli disiplin ve 3 üyeli denetleme kurulunu
seçer (md. 31 vd.). Birlik, odaların üstelendikleri görevler paralelinde
faaliyette bulunmanın dışında, mesleki konularda resmi mercilere görüş
bildirir, mesleki uyuşmazlıkları çözere ve gerekli yönetmelikleri hazırlar (md.
29).
3. Bağımsız Çalışanlara İlişkin Yeni Bir Yapılanma
Modeli
Yukarıda, ülkemizde bağımsız çalışanlara yönelik olarak
faaliyette bulunan meslek kuruluşlarının idari yapılanmaları ve görevleri
açıklandı. Aktarılan mesleki karakterli görevler dışında, bazı kuruluşların
mensuplarının sosyal risklere karşı korunmaları için önlem alma
görevlerinin de bulunduğuna işaret edildi. Belirtilen görevler özetlenecek
olursa, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun kendisini
oluşturan odalar mensupları için yardım sandıkları kurulmasını sağlamak
yetkisi bulunmaktadır. TESK ayrıca sosyal risklere karşı koruma sağlamak
amacıyla özel sigorta şirketleri kurulabilir veya halen faaliyette bulunan
sigorta şirketleri ile sigorta sözleşmeleri yapabilir.
Türk Eczacılar Birliği, bünyesinde bulunan tüm oda
mensuplarını kapsamak üzere, bir yardımlaşma sandığı kurmakla yükümlü
tutulmuştur (6643 SK., md. 58). İşleyiş esasları ve sunacağı edimlere
ilişkin hükümleri birilik yönetim kurulunca çıkarılan bir yönetmelikte
belirlenen bu sandığa üyelik zorunludur.
Topluluk sigortası yoluyla SSK mensubu sayılan
avukatların ek güvence ihtiyaçları için Avukatlar Yardımlaşma Sandığı
kurabilme imkanı vardır. Her baro merkezinde, baro yönetim kurulunun
belirleyeceği yönetmelik hükümlerine göre faaliyette bulunan bu sandıkların
hem kurulmaları hem de onlara üyelik isteğe bağlıdır (6207 Sayılı Avukatlar
Yardımlaşma Kanunu). Belirtmek gerekir ki, daha önce noterlerin faaliyette
bulunan bir sandığı bulunmakla birlikte, daha sonra tasfiye edilmiştir.
Ancak, halen Türkiye Noterler Birliği’nin üyelerinin sosyal sorunlarının
çözümüne yardımcı olma görevi devam etmektedir (1512 SK., md. 166/7).
Benzer bir düzenleme Türk Veteriner Hekimleri Birliği için
de mevcuttur (6343 SK., md. 47/d).
Aktarılan örnekler ülkemizde kanun
koyucunun bağımsız çalışanlara yönelik olarak bazıları bakımından zorunlu
(eczacılar), bazıları bakımından ise ihtiyari (avukatlar, esnaf ve
sanatkarlar, noterler, veteriner hekimler) ek güvence sağlayan sandıklar
kurulması yolunda düzenlemeler getirdiğini ortaya koymaktadır. Bağımsız
çalışanların meslek kuruluşlarının sadece ek sosyal güvence için değil, asli
sosyal güvence için de görev üstlenebilmeleri mümkündür. Bunun hem
yurtdışında hem de yurt içinde örnekleri vardır. Banka ve sigorta
şirketlerinin kurmuş oldukları vakıf sandıkları ve Osmanlı döneminde
faaliyette bulunan Ahi Birliklerinin orta sandıkları yurt içi örnekleridir.
Almanya ve Hollanda gibi ülkelerin uygulamaları ise yurt dışı örnekleridir.
Ülkemizde sosyal sigorta sisteminden
kaynaklanan sorunların başlıca iki nedeni olduğu bilinmektedir. Nedenlerden
biri merkeziyetçi ve bürokrat ağırlıklı yönetim, diğeri ise devletin
bürokratlarına dahi güvenmeyip karar yetkisini hükümette tutmasıdır. Anılan
nedenlerle çözüm için atılması gerekli adımlardan ilki sigorta kurumlarının
yönetimini güvenceye ihtiyaç duyanlara bırakmak ve bunun
gerçekleştirilmesini de yerel düzeyde sağlamak olabilir. Böyle bir
uygulamada çıkış noktası, bağımsız çalışanların zaten faaliyette bulunan
meslek kuruluşları olmak gerekir. Hem meslek kuruluşu kendi bünyesi içinde
kurulan bir zorunlu sandık ile üyelerine sosyal güvenlik imkanı
sağlayabilir. Bu sistemin hayta geçmesi beraberinde büyük zorluklar
getirmeyecektir. Çünkü, hemen her meslek grubunun üyesi olmak zorunda olduğu
bir kuruluşu bulunmaktadır. Dolayısıyla, çalışanlar mesleki faaliyet için
ilgili oldukları odaya kayıt olmak zorundadır. Odaya kayıt olan kişiler aynı
zamanda sigorta için tescil edilmiş sayılacak olurlarsa, böylece Bağ-Kur’un
halen yaşadığı kayıt dışı kalan üyeler sorunu ortadan kalkmış olacaktır. Oda
yöneticileri meslektaşlarına karşı daha duyarlı olacak, kendi kendini
denetim yoluyla kayıtlı sigortalıların sayısı artacaktır. Ayrıca, odaların
üyelerine uyguladıkları disiplin cezalarına sigorta primlerini ödememek de
dahil edilebilir. Ödenmeyen primler belirli bir düzeye ulaştığında üyelere
odadan ihraç ve dolayısıyla meslekten men cezası da verilebilir. Nitekim,
sigorta prim borcunu ödemeyen notere işten el çektirilmektedir (md. 204).
Bağımsız çalışanların, meslek grupları
itibariyle kendi sigorta sandıklarına sahip olmaları ilkesi benimsendiğinde,
bir uygulama modeli geliştirmek gerekli olacaktır. Örneğin, çalışanlar acaba
oda düzeyinde mi, yoksa birlik düzeyinde mi sigorta düzenine sahip
olmalıdırlar? Oda düzeyinde sandık, güvenilir bir risk topluluğu oluşturmak
için gereken sayıda üye bulunmaması ihtimali nedeniyle verimli olamaz. Bu
nedenle, sandıkların birlik düzeyinde kurulması en uygun yaklaşım olacaktır.
Örneğin 3750000 üye ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK),
tüm mensupları kendi bünyesinde sigortalı sayılacak olursa, 1994 yılı
itibariyle Bağ-Kur’un mevcut aktif üye sayısı olan 2700398 kişiden yaklaşık
%50 daha fazlasını sosyal güvenlik şemsiyesine almış olacaktır. Ticaret
Odaları ve Borsalar Birliği (TOBB) de, yaklaşık 900000 mensubu ile büyük bir
sigorta sandığı olmaya adaydır. Ülkemizde tarım sektörünün halen en büyük
sektör olma vasfı sürdüğüne göre, 450 ziraat odasının vücut verdiği Türkiye
Ziraat Odaları Birliği (TZOB) de 2,7 milyon potansiyel üye ile bir sandık
oluşturabilir. 27 oda ve 13156 hekimden oluşan Türk Diş Hekimleri Birliği;
52 oda ve 55000 hekimden oluşan Türk Tabipler Birliği; 39 oda ve 22500
eczacıdan oluşan Türk Eczacılar Birliği ve 36 oda ile 10000‘in üzerinde
üyeden oluşan Türk Veterinerler Birliği de kendi içlerinde bir sandık
kurabilecek durumda sayılabilir. Çünkü, SSK’nın yerini tutan vakıf
sandıklarından en büyüğüne sahip olan İş Bankası’nda üye sayısı 17855 iken,
en az üyeli Türk Sınai Kalkınma Bankası Yardımlaşma Sandığının üye sayısı
407’dir. Ancak, dişçi, tabip, veteriner ve eczacıları sağlık mensupları
olarak, yönetimini müştereken üstlenebilecekleri bir sandık çatısı altında
birleştirebilmekte mümkündür. Keza, 71 baro ve 34862 avukatı barındıran
Türkiye Barolar Birliği ile 16 oda ve 1360 noteri barındıran Türkiye
Noterler Birliği’nin müstakil sandıklara sahip olmaları yerine avukatlar ve
noterleri daha büyük bir risk topluluğu oluşturmak amacıyla bir sandık
altında toplamak da düşünülebilir. Bunu gibi, 19 oda ve 153584 üyeli Türkiye
Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) ile 74 oda ve 43595 üyeli Türkiye
Serbest Muhasebeciler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği sahip
oldukları üye sayıları itibariyle müstakil birer sandık kurabilecek
durumdadırlar.
Sosyal sigorta sisteminde bir yandan
çoğulculuğa doğru giderken, bir yandan da bazı sandıklar bakımından
toplulaştırma gereği duyulabilir. Böyle bir ihtiyaç, akıbetleri İstanbul ve
Öğretmenler Bankasına benzememesi için üye sayısı en az olan banka ve
sigorta şirketlerinin sandıkları bakımından vardır. Örneğin, Türkiye Sınai
Kalkınma Bankası (407 üye), Osmanlı Bankası (1342 üye) gibi bankaların
çalışanları için, 3182 sayılı Bankalar Kanunu gereği kurulan ve her bankanın
üye olmak zorunda bulunduğu Türkiye Bankalar Birliği (md. 57 vd.) bünyesinde
merkezi bir sandık oluşturulması düşünülebilir.
Önerilen yukarıdaki sistemde doğacak en önemli sorun,
sayıları oda teşkiline elverişli olmayan ve yakınlarda bulunan
–meslektaşlarının üyesi olduğu bir diğer odaya bağlanamayan meslek
mensuplarının sosyal güvenliklerinin nasıl sağlanacağı hususudur. Belirtilen
sorun lonca düzeninde, çalışanların meslek ve mekan olarak en yakın esnaf
örgütüne katılmaları (mülhak=yamak kategorisine giren esnaf) yönetimi ile
çözülmekteydi. Bugünde aynı çözüm yöntemine başvurmak mümkündür.
Merkeziyetçi ve heterojen yapılı sosyal sigorta
sisteminden, ademi merkeziyetçi ve homojen yapılı sigorta sistemine
geçildiğinde ortaya çıkan çok sayıda kurum acaba sosyal güvenlik sistemimde
bir karmaşa yaratmaz mı? Açıklanan model bağımsız çalışanlara
uygulandığında, Bağ-Kur’ un zaman içinde tasfiyesinden sonra, onları
bünyesine alan TESK, TOBB, TZOB, TMMOB, sağlık çalışanları, hukukçular, mali
müşavirler ve bankacılar için toplam 8 adet sandık oluşturulmuş olacaktır.
Halbuki hem lonca düzeninde, hem de yukarıda örnek olarak verilen ülkelerde
bu sayı şimdi önerilen ile kıyas edilemeyecek kadar daha fazladır.
Belirtilen düzenlerde sandık sayısındaki fazlalığın doğurabileceği riskler,
idari yapıları ve uygulanacak mevzuat için bir çerçeve yasa getirmek yoluyla
çözülmektedir. Yani, “sandıkta çokluk, mevzuatta teklik ilkesi”
uygulanmaktadır.
Yukarıda sosyal sigorta sistemimizin temel sorunlarından
birinin merkeziyetçi ve bürokrat ağırlıklı yönetim, diğerinin de
bürokratlara dahi güvenmeyip kara yetkisini hükümetlerde tutma olgusu olduğu
belirtilmişti. Sandıkta çokluk ve mevzuatta teklik ilkesi uygulandığında,
yönetimin tamamen sigortalıların eline geçmesi yoluyla hükümetler devre dışı
kalarak, daha önce olduğunun aksine devlet sigorta fonları üzerinde
tasarrufta bulunamayacaktır. Böylece sandık yöneticileri verimlilik ve
güvenirlilik gibi ilkelere belirli ölçülerde uymak yoluyla nakit
mevcutlarını kendi menfaatleri doğrultusunda değerlendirebileceklerdir.
|