21. YÜZYILIN SOSYAL SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE YEREL STK’LARIN YENİ ROLLERİ: GAZİANTEP’TEKİ VAKIFLARIN SOSYAL POLİTİKA POTANSİYELİ

 

*Prof. Dr. Ali SEYYAR

ÖZET

Sivil ve hayrî girişimin somut bir açılımı olan vakıfların, günümüzün toplumsal sorunlarının çözümünde kemiyet ve keyfiyet yönünden yetersiz kalması, geleneksel vakıf kültürünün zengin manevî ve sosyal dinamiklerinin reel şartlara yeterince adapte edilememesine bağlanabilir. Toplumun sosyo-ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması, sosyal devlet ve kamusal sosyal politika bağlamında ele alınabileceği gibi demokratik, katılımcı ve plüralist bir siyasî modelde vakıf merkezli sivil sosyal politikalar ekseninde de düşünülebilir. Geçmişte gerek merkezî, gerekse yerel anlamda kamusal sosyal politikalara gerek kalmayacak kadar çözüm odaklı çok boyutlu sosyal açılımlar geliştirebilmiş olan vakıflar, bugün aynı etkinliğini sergileyememektedir. Bunun sebebi ise ya vakıf kültürünün toplumsal yansımalarının manevî önemi bağlamındaki anlayış sapması, ya da çağdaş sosyal sorunların mahiyetinin ve sivil alanda da çare üretilebilme boyutlarının ve tekniklerinin yeterince bilinmemesi ile açıklanabilir. Bu bağlamda bildiri metnimizde vakıfların çağdaş sorunlar karşısındaki manevî ve sosyal sorumluluğunun halen geçerli olduğu ilkesinden yola çıkarak, yöresel (Gaziantep) boyutuyla sosyal nitelikli vakıfların etkinlik alanları belirlenecek ve hangi sosyal sorunun hangi sosyal politika yöntemiyle çözülebileceği açıklanacaktır. Yerel sosyal vakıflar, özellikle yardıma ve koru(n)maya muhtaç sosyal kesimlerin ve diğer sosyal risk gruplarının özel sorunlarını çözme noktasında önemli bir rol üstlenebilecek konumundadır. Bildiri metnimizde bakıma muhtaç kişiler, risk altında olan kadınlar, sokak çocukları, yoksullar, işsizler, dullar, yetimler, gaziler, şehit aileleri, madde (alkol) bağımlıları, şiddete maruz kalmış insanlar, yaşlılar ve özürlüler, yerel vakıflarca nasıl sosyal koruma altına alınabileceği sivil sosyal politika ve hizmet yöntemleriyle tek tek izah edilecek ve yerel sosyal kalkınma üzerindeki etkileri değerlendirilecektir.

GİRİŞ

Cemiyet hayatında meydana gelen sosyo-kültürel değişim, toplumun sosyal yapısını ve temel değerlerini olumsuz yönde etkilemeye başladığı andan itibaren müdahaleci sosyal politikalara ihtiyaç var demektir. Genelde koruyucu sosyal politika ve hizmetlere önem vermeyen devletlerin, toplumsal düzeni tehdit eden olumsuz sosyal değişimleri geç fark ettikleri için, müdahaleci sosyal politikaları da etkin olamamaktadır. Halbuki toplumda olumsuz sosyal farklılaşmaları ilk müşahede edebilecek konumda olan sosyal duyarlı kişi ve kuruluşlar her zaman mevcuttur. Burada sosyal sorunların oluşmaması veya giderilmesi açısından önemli olan sosyal sorumluluk duygusu güçlü olan kişi ve kuruluşların sosyal girişimci ve sosyal politika aktörü olarak aktif bir şekilde rol alabilmelerini sağlayan bir sosyal sistemin varlığıdır. Sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamda yerel kalkınmaya katkı sağlayabilen kişi ve kuruluşların, sosyal hayata müdahale etmelerini sınırlayan bir siyasî sistem, sosyal girişimciliğin altyapısını da tahrip etmiş olur. Bu durumda kişisel ve kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin kaybolmasına bağlı olarak sosyal girişimcilik azalacak ve sosyal sorunlar da kronik bir hâl alacaktır. İslâm medeniyetine uygun olarak hayrat ve hayırseverlik anlayışı çerçevesinde bin yıldan beri sosyal hayatın değişik alanlarında önemli fonksiyonlar üstlenmiş olan vakıfların bugün sosyal müdahale alanları ve etkinlikleri daralmış ise, bunu siyasî sistemin (geçmişteki) STK’lara ve özellikle sosyal açılımlı da olsa maneviyat odaklı vakıf kültürüne olumsuz bakışına bağlayabiliriz. Son yıllarda sivil demokratikleşme süreci ile birlikte STK’lar ve buna bağlı olarak da vakıfların önemi yeniden keşfedilmiş oldu. Ancak sosyal hayattan uzun bir dönem uzaklaştırılmış ve pasifleştirilmiş olan vakıflar, bir taraftan vakfın özündeki temel manevî değerleri geçmişten bugüne aktaramamış, diğer taraftan da günümüzün sosyal sorunlarının çözümünde etkin mekanizmalar üretememiştir. Bildiri metnimiz bu tespitlerden yola çıkarak, (Gaziantep ilinde yaşayan varlıklı ve sosyal duyarlı) fertlerin hür iradeleriyle sosyal girişimci olarak vakıf kurmalarını teşvik edecektir. Ayrıca vakıf kaynaklarının kuruluşun misyonuna uygun olarak etkin bir şekilde günümüzün sosyal sorunların çözümünde kullanılmasına yönelik olarak da bazı önerilerde bulunulacaktır.

1. Bir Sosyal Politika ve Sosyal Girişim Aktörü Olarak Vakıflar

Toplumun en muhtaç kesimlerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak kurulan vakıflar, eski tabirle hayrî girişimler, yeni deyimle sosyal girişimlerdir. Bir toplumda kendi kendine yeterli olamayan dezavantajlı kişi ve sosyal grupların her zaman bulunabileceğini ve özellikle (sosyal) devletin kamusal sosyal yardım ve hizmetlerinin yetersiz olduğu toplumlarda bu gerçeğin daha da belirgin olduğunu düşünecek olursak, STK’ların ve vakıfların sosyal girişimciliğine daha çok ihtiyaç vardır.[1]

Geçmişte (Osmanlı döneminde) hayrat sistemi içinde nasıl ki vakıflar, toplumun sosyal refahına yönelik önemli hizmetlerde bulunmuş ise bugünün hayırseverleri de bu hizmet anlayışı çerçevesinde toplumsal sorunların giderilmesinde önemli katkılarda bulunabilir. Yeter ki hayrat bilinci, geçmişte olduğu gibi toplumsal düzeyde bugün de aynı heyecanla yaşatılabilsin. Yediyıldız’a göre hayrat, insanlığa karşı duyulan ferdî sorumluluk hissinin, vicdanî hizmet duygusunun bir eseri olarak başkaları için iyilik, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma arzusunda bulunmaktır.[2] Dolayısıyla manevî sorumluluğun bir yansıması olarak toplumsal sorunlara duyarlı olmanın bir başka adı olan hayrat bilincinin toplumsal değer olarak teşvik edilmesi ve modern sosyal girişimcilik anlayışı ile pekiştirilmesi gerekmektedir.

1.1. Sivil Sosyal Politika Kavramının Çerçevesi

Sosyal düzen içinde farklı sosyal grupların sosyal barış içinde birlikte yaşamalarına ve sosyo-ekonomik dengesizliklerin giderilmesine yönelik (kamusal) sosyal politikaların hayata geçirilmesi, sadece sosyal devlete ait bir görev değildir. Katılımcı demokrasiyi benimsemiş devletlerde, hayırseverler de sosyal sorunların çözümünde önemli roller üstlenebilmektedir. Kaldı ki (sosyal) devlet, bazı durumlarda (belirli ideolojik veya siyasî paradigmalara sahip olduğu için) objektif olarak bazı sosyal sorunları görememekte (görmek istememekte), bazen kaynakları yetersiz kalmakta, bazen de bürokrasinin yavaş işlemesine bağlı olarak çözüm odaklı kalıcı sosyal politika yöntem ve mekanizmaları üretememektedir. Bu noktada sosyal nitelikli kanunî düzenlemelerin etkinliğinin, halkın katılımı ve desteği olmaksızın sınırlı kalacağı da unutulmamalıdır.

Herhangi bir maddî karşılık beklemeksizin, belirli sosyal amaçlar uğruna ve(ya) başkalarının sosyal sorunlarına çözüm üretmek maksadıyla gönüllü olarak bir araya gelen sosyal sorumlu insanların meydana getirdikleri STK’lar (vakıflar) ise, bazen devletten daha etkili bir şekilde sosyal politika aktörü olarak rol alabilmektedir. Sivil sosyal politika aktörleri, bir dinamik güç olarak muhtaç olan belirli sosyal grupların refah ve saadetlerini temin etmek maksadı çerçevesinde çeşitli sosyal projeleri hayata geçirirken, (ağırlıklı olarak) kendi kaynaklarını kullanmaktadır.[3]

Sosyal girişim projelerinin devlet dışı hayırseverler ve(ya) STK’lar tarafından da yürütülmesi, o toplumun sosyal sermayesinin dolayısıyla bütüncül (kamusal ve sivil) sosyal politikaların da güçlü olduğunun bir işaretidir. Kapasite, bilgi ve becerileri ile güçlü bir insan sermayesine sahip olan hayırseverler, sosyal ilgi, ilişki, empati ve etkileşimleriyle daha kolay sosyal sermaye oluşturabilmektedir.[4] Sosyal sermaye sayesinde oluşan güven ortamının sağladığı psiko-sosyal avantajlarla ve daha büyük katılımlarla hem daha etkin sosyal girişimcilik faaliyetleri sürdürülebilmekte, hem de toplumsal refah düzeyi istikrarlı bir şekilde artırılabilmektedir.

1.2. Sosyal Girişimcilik Kavramının Çerçevesi

Sosyal girişimcilik, sosyal duyarlı hayırseverlerin toplumsal sorunların çözümünde gönüllü olarak maddî fedakârlıkta bulunarak, ticarî girişimcilerden farklı olarak kâr amacı için değil muhtaçların maddî ve manevî huzuru için gösterdikleri çabalardır. Sosyal girişimciliğin ortaya çıkmasında üç faktör önem taşımaktadır: [5]

a) Toplum içindeki sosyo-ekonomik yönden dezavantajlı grupların, sosyal denge ve adaleti alt üst etmesine karşılık, durumun düzletilmesine yönelik olarak, devletin kamusal sosyal politikalarının yetersiz kalması.

b) Sosyal sorunların çözümünde alternatif bir açılımla hem yeni stratejiler geliştirme, hem de yeni sosyal değerler oluşturma ihtiyacının duyulması. Bu bağlamda sosyal girişimciler, diğer sosyal politika aktörlerinden farklı olarak yeni yaklaşımlarla daha etkili çözüm stratejileri üretebilmektedir. [6]

c) Dezavantajlı sosyal grupların sıkıntılarını mimimize eden, onları yeni sosyal risklere karşı koruyabilen etkili ve sürdürebilir bir sistemin oluşturulması.

Bu doğrultuda sosyal girişimcilik, (kurumsal) sosyal sorumluluk duygusunu belirli sosyal alanlara ve gruplara yönlendirerek, daha etkin hâle getirme mücadelesine yönelik sosyal dönüşüm açılımıdır. Dolayısıyla sosyal girişimci, iyi niyetli ve samimî bir şekilde maddî imkânlarını sosyal sorunların çözümü için gönüllü olarak sarf eden yenilikçi, proaktif cesur ve cömert bir kişidir. Ticarî girişimciden farklı olarak sosyal girişimcinin zihninde ve gönlünde sosyal düzene yönelik idealist hedefler vardır. Kendine bir sosyal görev seçen vizyon sahibi bir sosyal girişimci, maddî menfaat yerine toplum sorunlarının çözümüne dönük olumlu sonuçların gerçekleşmesini sabırla bekler.[7]

Belirli bir misyon (görev anlayışı ve şuuru) ve vizyon (manevî gaye) ile hareket eden sosyal girişimci, hizmet vermek istediği sosyal kesimin özel sorunlarını yüksek duyarlılığı ve farkındalığı sayesinde iyi teşhis edebildiği için, çözüm noktasında da stratejik kararlar alabilmektedir. Bu stratejik kararlar, eylem plânında belirli oranda risk ihtiva etse de, özel sosyal koruma kapsamına alınan muhtaç kesimler için daha fazla sosyal değer oluşturma fırsatı da sağlamaktadır.[8]

Kurumsal sosyal sorumluluk mükellefiyetlerini daha ileri bir boyuta taşımayı amaçlayan sosyal girişimcilik, sosyal davaların savunuculuğu ile yetinmemeli, ekonomik ve sosyal zorlukları aşmaya yönelik bir yaklaşım sergilemeli ve toplumsal boyutuyla zarar veren uygulamaları ortadan kaldırmak için pratik alternatifler[9] yani sorunların kökenine inen çözüm odaklı orijinal sosyal politikalar üretmelidir.

1.3. Türkiye’de Sosyal Girişimciliğin Önündeki Engeller

Değişen toplumsal ihtiyaçlara göre sosyal girişimcilik atılımlarıyla farklı alanlara ciddî anlamda yönelemeyen Türk vakıf sektörünün etkinliği bu yüzden sınırlıdır. Sosyal girişimciliğin önündeki engellerin başında birçok vakfın malî yönden yetersiz, bir başka ifadeyle ana mal varlığından ziyade üye bağışlarına dayanan bir gelir sistemine sahip olması gelmektedir.[10]

Diğer yandan sivil toplum aktörleri arasında işbirliğine yol açabilecek sosyal diyalog mekanizmalarından da yeterince yararlanılmamaktadır. İşbirliği eksikliği, her ne kadar ekonomik sebeplere veya eylem alanlarının ortaklaşa belirlenmesinin zorluğuna işaret etse de[11] genelde her bir STK, katılımcı demokrasi kültürüne bağlı olarak birlikte hareket etme şuurundan mahrum olduğu için, müstakil hareket etme eğilimi sergilemektedir. STK başkanlarının sosyal imkân ve prestijlerini diğer sivil toplum aktörleri ile birlikte yörenin temel sorunlarının çözümü için kullanamamaları, haddizatında niyetlerinin sosyal boyutlu olmadığını göstermektedir.

Diğer yandan varlıklı vakıfların gerçek sosyal ihtiyaçları tespit edebilme ve etkin bir sosyal politika üretebilme kabiliyetleri de gelişmiş değildir. Sosyal bilimlerle desteklenmeyen sosyal girişimcilik hareketlerinden faydalı ve kalıcı bir sonuç beklemek herhalde mümkün değildir.

Özel sermayenin ve toplumun varlığının vakıflar aracılığıyla sosyal fayda sağlayan toplum hizmetlerine dönüştürülememesinin sebeplerinin arasında gayri maddî özellikler de yer almaktadır. Özellikle vakıf kültürünün aslî unsurlarından olan hayırseverlik şuurunun zihin ve kalplerde tam olarak yerleşmemiş olmasından dolayı sosyal sorumluluk duygusunun manevî boyutu eksik kalmaktadır.

1.4. Türkiye’de Vakıfların Sosyal Politika ve Girişimcilik Potansiyeline Kavuşturulmaları

Vakıfların veya yeni oluşacak vakıfların yeni sosyal konulara ve sorunlara daha çok ilgi duyabilmelerini ve çözüm odaklı yeni çalışma alanları ve yöntemleri bulabilmelerini sağlayabilmek için, bir taraftan vakıf kültürünün özü ve manevî içeriğine yeniden vurgu yapılması ve hatırlatılması, diğer taraftan da sosyal girişimciliğin öneminin anlatılması ve teşvik edilmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte gerek bireysel boyutuyla hayırseverlerin, gerekse kurumsal boyutuyla şirketlerin sosyal sorumluluk açılımlarının kendi bireysel ve kurumsal amaç ve hedeflerinin ötesinde toplumsal meselelere ciddî ve etkin bir şekilde eğilim gösterebilmelerinin ve başarılı olabilmelerinin bazı şartları vardır. Bir başka ifadeyle bireysel ve kurumsal sosyal sorumluluğun, sosyal fayda sağlayan bir girişimciliğe dönüşebilmesi için, hayırseverlerin ve(ya) şirketlerin oluşturacakları vakıfların bazı şartları yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu şartları, tek tek değerlendirmek mümkündür:

a) İyi Niyet ve Samimiyet:
Sosyal proje üreten aktörlerin iyi niyetli ve samimî olmaları gerekmektedir. Dolaylı olarak da olsa kendi (isminin veya şirketinin) reklamını ön plânda tutan, şahsî veya kurumsal anlamda ticarî menfaat sağlayan, göstermelik ve dolayısıyla gayri ciddî “sosyal” projelerin iyi niyetli ve samimî olduğu söylenemez. Sosyal proje yoluyla yürütülecek hizmet anlayışı, riyasız, yani dürüstlük ilkesine uygun bir biçimde kalpten ve içtenlikle olmalıdır.[12] “Allah Rızasını Kazanma” niyeti gütmeyen ve daha çok dünyevî beklentilere bağlı olarak geliştirilen sosyal projelerin yine de sosyal fayda oluşturması mümkündür ancak proje sahiplerine uhrevî kazanç sağlamayacağı açıktır. Sosyal farkındalığa ve girişimciliğe yol açan içsel faktörlerin başında yer alan manevî (vicdanî) sorumluluk şuuru, sosyal projelerin samimî ve başarılı bir şekilde gerçekleşmesine önemli derecede yardımcı olmaktadır. Buna bağlı olarak sosyal girişimcilik ve aktif yurttaşlık anlayışının, manevî değerlerle pekiştirilmesi elzemdir.

b) Şeffaflık:
(Şirketlere bağlı) Vakıflar tarafından gerçekleştirilmek istenen sosyal projelerin ne derece samimî, faydalı ve etkin olduğu, proje içeriğinin bütün detaylarının açıkça ilan edilmesine bağlıdır. Mesela cirosu birkaç milyar TL olan bir şirketin sosyal proje maliyetinin birkaç bin TL olması, bunun da yarısının reklamlara harcanmış olması, projenin etkinliği bir yana, ne sosyal, ne de samimî olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sosyal projelerin, hangi sosyal amaca dönük olduğu, hangi sosyal sorunu hangi bütçe ve hangi yöntemlerle ve kimlerle çözmek istediği (çözdüğü) ayrıntılarıyla (mümkünse tarafsız bir heyet tarafından) rapor halinde açıklanmalıdır. Sosyal projelere halkın güven duyabilmesi ve destek verebilmesi için, vakıflar açıklık ilkesine uygun olarak basın aracılığıyla halkı aydınlatmalıdırlar.

c) Etkililik:
Bir sosyal projenin etkili olabilmesi için, toplum yararına veya belirli bir sosyal gruba yönelik olarak kendisinden beklenen hedefleri, niyet ve amacına uygun bir biçimde hem zamanında, hem de arzu edilen kalitede (seviyede) gerçekleştirmiş olması gerekmektedir. Bilindiği gibi bir sosyal girişimin faydalı-etkili olabilmesi için, plânlanan ve hayata geçirilen sosyal projenin olumlu neticelerinden, hedef grup veya kitlenin, maddî veya manevî yönleriyle azamî derecede istifade etmiş veya yarar sağlamış olması şarttır.[13] Projenin sosyal fayda boyutu bağlamındaki etkililiğinin, muhatap kesimin proje öncesi ve sonrasındaki durumunun mukayesesi ile belirlenmesi mümkündür. Etkili ve faydalı sosyal girişim projeleri, başka sorunların çözümü için de örnek model teşkil edebilecek niteliktedir.

d) Süreklilik-Kalıcılık:
Sosyal projelerin etkilerinin kalıcı olabilmesi, amaç doğrultusunda yürütülen faaliyetlerin sürekli olarak yapılmasına yani sürdürebilirliğine bağlıdır. Aksi takdirde bir defaya mahsus pilot projelerle sosyal sorunların sadece bir kısmı, o da büyük bir ihtimalle geçici olarak çözümlenmiş olacaktır. Dolayısıyla aynı sorunların uzun vadede devam etmemesi için, sorunların tespiti iyi belirlenmeli, yöntemlerin özgün ve kaynakların da yeterli olmasına dikkat edilmelidir.

2. Vakıf Anlayışına Uygun Yeni Sosyal Girişim Projeleri

Hem çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi geliştirmek, hem de yörenin sosyal sorunlarının çözümünde kamunun sosyal politikalarına destek vermek ve yükünü hafifletmek adına hayırseverler ve şirketler tarafından kurulan özel vakıflar, yörenin kalkınmasına önemli katkılarda bulunabilir. Makalemizin çerçevesine uygun olarak Gaziantep ilinin muhtemel sosyal sorun alanlarına değinilerek, özellikle dezavantajlı sosyal gruplara yönelik olarak vakıf yoluyla yapılabilecek geçmişte olmayan günümüze özgü bazı sosyal girişim projelerine yer verilecektir. Sanayileşme ile birlikte hızlı ve-fakat çarpık bir şekilde büyüyen bölgelerde görülen sağlıksız kentleşme ve göç gibi sosyo-ekonomik sorunların benzeri, Gaziantep’te görülebilmektedir. Belirli oranda da olsa bazı sosyal kesimlerin işsizlik ve yoksullukla baş başa kalması veya değişik sebeplerden dolayı ihmal edilmiş olması yeni sosyal bunalımlara ve gerginliklere yol açabilmektedir. Sosyal ve ahlâkî sapmaların önüne geçebilmek için, vakıfların birçok sosyal alanda aktif görev almaları mümkündür. Makalemizin darlığını da dikkate alarak, biz burada bazı önemli sosyal sorunlara ana hatlarıyla ışık tutarak, çözüm odaklı sosyal girişim projelerini ele alacağız.

2.1. Kürtajı Engellemeye Dönük Sosyal Danışmanlık Girişimleri

Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin bir araştırmasına göre Türkiye’de, her yıl 1,9 milyon gebelik gerçekleşmektedir. Ancak bunların 550.000'i istenmeyen gebelikler olduğu için, 350.000’i kürtajla sonlandırılmaktadır.[14] İstenmeyen gebeliklere karşı aile planlaması kapsamında modern doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı ne kadar önemli ise istem dışı da olsa meydana gelen gebelikleri kürtaj yolu ile sonlandırmak “her çocuğun dünyaya gelme hakkı vardır” ilkesi açısından da o kadar hatalıdır.

Sakarya İli, Karapürçek ilçesinde yapılan bir araştırmaya göre kürtaj yapan kadınların önemli bir kısmı bunu yoksulluklarından dolayı, bir kısmı da bu eylemi, başka sebeplerden dolayı gerçekleştirdiklerini dile getirmiştir. İlçenin sosyal haritasını ortaya çıkartmaya yönelik olarak yürütülen proje kapsamında toplam 2.889 haneye ve 11.233 kişiye ulaşılmıştır. 354 bayanın da çocuk aldırdığı belirlenmiştir. Bunlardan 111’i (% 31,4) maddî imkânsızlıktan, 115’i (% 32,5) kendisinin veya eşinin istemediğinden ve 101’i (%28,6) ise sağlık sorunlarından dolayı yaptığını itiraf etmiştir (Bkz. Tablo 1) [15]

Tablo 1: Çocuk Aldırma Sebebine Göre Dağılım

Maddî İmkânsızlıktan Dolayı 111  (% 31,4)
Sağlık Sorunlarından Dolayı 101 (% 28,6)
Ben İstemedim 86 (% 24)
Eşim İstemedi 29 (% 8)
Diğer Sebeplerden Dolayı 28 (% 8)
TOPLAM 354 (%100)

Hangi sebeple olursa olsun kürtajın psiko-sosyal ve manevî sonuçlarını bilerek veya bilmeyerek yapan kadınların sonradan yaşadıkları post-travmatik rahatsızlıkları göz önünde bulunduracak olursak, kürtaj kararı verme sorunu ile karşılaşan hamile kadınların sağlık gibi zorunlu durumlar hariç bu planlarını gerçekleştirmemeleri yönünde psiko-sosyal ve manevî danışmanlık ve rehberlik programları ile desteklenmeleri gerekmektedir. Diğer yandan yoksulluğa bağlı olarak kürtajı düşünen kadınların bu kararlarından vazgeçebilmelerine yardımcı olabilmek için, maddî yönden de desteklenmeleri gerekmektedir.

2.2. Hayat Kadınlarına Yönelik Sosyal Rehabilitasyon Girişimleri

Türkiye’deki bütün genelevlerde (toplam 36 genelevde) 2.603 kadın çalışmaktadır. Kayıt dışı olarak bu sektörde toplam 100 bine yakın kişinin çalıştığı yetkililer tarafından belirtilmektedir.[16] Bir araştırmaya göre hayat kadınlarının % 91’i, kendilerine alternatif yaşama ve çalışma imkânının sunulması durumunda, kerhen sürdürdükleri “mesleklerinden“ kurtulmak istediklerini beyan etmişlerdir.[17] Dolayısıyla hayat kadınlarını, içinde bulundukları ortamdan kurtarmak ve değişik sosyal yöntemlerle ve vakıf hizmetleriyle toplum hayatına yeniden kazandırmak, sosyal girişimcilerin ilgi alanına girmelidir. Şu andaki yürürlükteki fuhuş tüzüğüne göre, devlet, mesleği bırakmak isteyen hayat kadınlarına yönelik geniş kapsamlı ve sürdürülebilir bir rehabilitasyon programı uygulayamamaktadır. Dolayısıyla vakıflar, hayat kadınlarına yönelik sosyal içerikli çalışmalarla onların toplum hayatına yeniden girmelerine yardımcı olabilir. Özellikle, fuhuş sektöründen uzaklaşmak ve eski hayat tarzını değiştirmek isteyen kadınların, emek piyasasında istihdam garantili meslekî eğitim programları içeren özel sosyal projelerle desteklenmeleri gerekmektedir.[18]

2.3. İntihar Teşebbüsünde Bulunanlara Yönelik Sosyal Hizmet Girişimleri

Olumsuz toplumsal şartlar ve gelişmeler, insanlarımızın ve özellikle risk altında olan sosyal grupların ruh yapısını fevkalade bozmaktadır. İntihar etmek, belki insanın fıtratına terstir ama hayat şartlarının ve aile ilişkilerinin her geçen gün bozulmasının yanında kişilerin manevî direnç potansiyellerinin gittikçe erimesinin karşısında birçok insan bunalımın eşiğine gelebilmektedir. Gerçi Türkiye’de gelişmiş ülkelere göre intihar hızının, düşük olduğu söylenebilir. Geçmiş yıllara ait Türkiye İstatistik Enstitüsü verilerine göre bizdeki intihar hızı % 0003,3 (yüz binde 3,3) idi. Ancak son dönemlerde bu oranda bir artış görülmekte olduğu gibi bazı sosyal kesimlerde özellikle kendini çaresiz hisseden yoksullar, özürlüler, şiddet gören aile fertleri ve ordu mensuplarında intihar olayları, genel intihar oranının çok üstünde seyretmektedir.

İnsanlarımız, kendilerini tanıyamadıkları ve iç muhasebelerini sağlıklı bir biçimde yapamadıkları sürece dış tehlikelerin etkisi altında kalabilmektedir. Elbette değişik sosyo-ekonomik sebeplerin (sosyal yapıdaki bozulmalar, ekonomik krizler, şiddet ve terör eylemleri) yanında iletişimdeki aksaklıklar ve sosyal sapmalar, kişileri buhrana ve intihara sürükleyebilmektedir. Dolayısıyla vakıfların, zorluklarla mücadele edemeyen, bunalımlara ve intiharlara sürüklenen insanlara karşı bir sosyal sorumluluğu vardır. Genelde fertler, bağlı oldukları ve güvendikleri kurum ve kişilerin desteğini yitirdiklerinde hayal kırıklığına uğrarlar ve neticede yalnızlık hissi veya hayatın anlamsızlığı gibi olumsuz düşünce ve kaygılarla en azından intiharı düşünürler. Vakıf ve sağlık merkezleri işbirliği ile intihara teşebbüs etmiş kişilerin manevî sosyal hizmetler ve maddî destek yoluyla rehabilitasyonları sağlanabilmektedir.

2.4. Özürlü İşgücünün İstihdam Edilebilirliğini Sağlayan Girişimler

Türkiye’de özürlülerin toplum hayatına tam katılımı henüz gerçekleştirilememiştir. Sosyal vakıflar, özellikle emek piyasasında istihdamı zor olan özürlü işgücü için bizzat meslek edindirme merkezleri açıp, işsiz özürlülere meslekî vasıf kazandırarak, ya emek piyasasında istihdam edilmelerine yardımcı olabilir, ya da özel olarak oluşturulmuş korumalı işyerlerinde (çalışma atölyelerinde)[19] çalışmalarını sağlayabilirler.

Vakıf hizmetleri aracılığıyla daha çok özürlü işgücü istihdama veya girişimciliğe yönlendirilebilir. Böylece özürlülerin psikolojik ve sosyo-ekonomik boyutuyla bağımsız olmaları sağlanmaktadır. Özürlü istihdamı amacıyla kurulan vakıfların etkin olabilmeleri, alışılmışın dışında hayırsever kişilerin gayrimenkul mallarını değil de paralarını vakfetmelerine bağlıdır. Bir nevi para vakfı statüsünde olacak olan böyle bir vakıf, kendine vakfedilen paraları, tamamen istihdam amacı doğrultusunda kullanacaktır. Bu bağlamda iyi bir istihdam projesi olduğu halde yeterli kuruluş veya işletme sermayesi olmayan özürlü girişimcilere (risk sermayesi yoluyla) finansman desteği de sağlanabilecektir.[20]

Özürlü istihdamına katkı sağlamak isteyen bir vakıf, özellikle küçük işletmelerde çalıştırılması mümkün olan kişilerin sosyal sigorta primlerinin tümünü veya bir kısmını üstlenerek, küçük işletmelerin işgücü maliyetlerinin aşağıya doğru çekilmesine yardımcı olmak suretiyle hem onların piyasada rekabet edebilirliklerine, hem de özürlü işsizlerin istihdamına katkıda bulunabilir.

2.5. Zihinsel Özürlü Çocuklara Özel Eğitim Hizmetleri Veren Girişimler

Türkiye'de 0–15 yaş arasında yaklaşık olarak 125 bin otizmli çocuk yaşamaktadır. Bunların sadece 2 bini eğitim alabilmektedir.[21] Hemen her ilde yeterince özel okullar ve öğretmenler olmadığı için, eğitim bekleyen binlerce otistik çocuk bulunmaktadır. Dolayısıyla gerek sosyal bilimlerden mezun olanlar için sertifikalı özel öğretmen yetiştirme programlarının tertibi, gerekse otistik ve diğer zihinsel özürlü çocuklar için özel eğitim merkezlerinin kuruluşuna yönelik vakıf hizmetlerine ihtiyaç vardır.

SONUÇ ve ÖNERİLER

Aslında gönüllülük ve hayırseverlilik duygularının toplumumuzda halen yüksek olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, vakıflar, İslâm medeniyetinin öngördüğü sosyal yardımlaşma ve dayanışma ruhunu bugün de yansıtabilecek güçtedir. Vakıfların toplumda sosyal bütünlüğü ve tekâmülü temsil eden STK’lar olarak devam etmesi arzulanıyorsa, vakıfları vakıf yapan temel manevî değerlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Müslüman bir toplumda bir vakfın etkin birer sosyal girişim müessesi olması da haddizatında buna bağlıdır. Vakıf müessesesini ruhen ayakta tutan değerler sistemine felsefik olarak yabancı unsurların entegre edilmesi, hem vakıf müessesesini amaç dışı alanlara itecek, hem de vakıf odaklı sosyal girişim etkinliklerini sınırlandıracaktır. Vakıfların geleneksel İslâmî şifreleri yeniden ortaya çıkarılırken, hem otantik tezahürleri korunmalı, hem de çağın sosyal sorunlarının çözümüne dönük sosyal girişimci rolüne ağırlık verilmelidir. Manevî özüne dokunulmadan kurulacak olan yeni vakıflar, sosyal girişim kurumu olarak sosyal devletin eksiklerini tamamlayabilir. Ancak etkin bir sosyal vakıf müessesesi olabilmek, bir başka ifadeyle vakıf anlayışı doğrultusunda etkin bir şekilde sosyal projeler üretebilmek ve hayrî hizmetlerde bulunabilmek için, aşağıdaki önerilerin de dikkate alınmasında fayda vardır:

İlin ve(ya) Kentin Sosyal Haritası Çıkartılmalıdır: İlde ve(ya) kentte yaşayan halkın sosyal, demografik, kültürel ve ekonomik özellikleri, haneler ziyaret edilerek ortaya konulmalı ve anket usulüyle elde edilen veriler, ilin ve(ya) kentin geleceği için planlanan sosyal projelere yön verecek şekilde değerlendirilmelidir. Sosyal haritada kişilerin sosyal güvenliği, eğitim seviyesi, gelir durumu, muhtaçlık durumu, kamusal ve sivil sosyal yardımlardan yararlanma durumu, yardım türü ve sıklığı, sağlık durumu (özürlülük, bakıma muhtaçlık, kronik hastalık vb.), kültürel etkinliklere katılım imkânları ve yararlanma durumu, boş vakitleri değerlendirme durumu, çocuk düşürme ve kürtaj gibi unsurlar yer almalıdır.

Vakıflar Güçlendirilmelidir: Sosyal girişim gücüne kavuşturulması gereken vakıflar, devletçe lojistik ve hukukî yönden desteklenmeli, sosyal nitelikli yeni vakıfların kurulması ve kapasitelerinin artırılması teşvik edilmelidir. Vakıf yöneticilerine, kurucularına, mütevelli heyet üyelerine ve personeline yönetim, organizasyon, girişimcilik, muhasebe, işletmecilik ve sosyal hizmetler gibi eğitim programları (yörenin üniversiteleri, sanayi odaları gibi ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından) verilmelidir.

Sosyal Girişimciliğin Manevî Boyutu Unutulmamalıdır: Sosyal girişimlik duygusu, bir bütünlük içinde dinî tavsiyelerin ışığı altında manevî boyutuyla da ele alınmalıdır. Vakıf odaklı sosyal girişimciliğin etkinliği ve devamlılığının da aslında buna bağlı olduğu unutulmamalıdır. Şahsî servetlerin toplumsallaştırılması, “Allah Rızasını Kazanmak” duygusu ve inancıyla yapıldığında dünyevî sosyal faydaların yanında uhrevî kazancın da sağlanabileceği sosyal girişimcilere hatırlatılmalıdır.

Ortak Hayrî Girişimler Oluşturulmalıdır: Hayırseverler, potansiyel ekonomik güçlerini ve finans kaynaklarını bir araya getirerek, gönüllüler ağı oluşturmalı ve sosyal yatırım fonu modeline göre etkin ve kalıcı yatırım vakıfları kurmalıdır. Sosyal yatırım vakıfları, her ne kadar sosyal proje üretmeseler de vakfın kuruluş maksadı doğrultusunda değişik sosyal kesimlerden gelen projelere hibe desteği veren vakıflardır. Sosyal girişimciliği teşvik eden bu gibi şemsiye vakıflar, öncelikli olarak kentin sosyal sorunlarını çözmeye yönelik sivil girişimlere maddî ve manevî destek sağlamak suretiyle hem demokratik katılımcılığın, hem de kentin (ilin) hayat kalitesinin gelişimine katkıda bulunmuş olurlar. Hayırseverliğin kent ve il bazında yaygınlaşmasını ve sosyal sorunların çözümüne sivil ruh ve vatandaş katılımını sağlamak maksadıyla kurulmuş olan Bolu Bağışçılar Vakfı, bu yönüyle Türkiye’de bir ilk olması hasebiyle diğer ortak hayrî girişimler için bir örnek teşkil etmektedir.[22]

 

SONNOTLAR

* Sakarya Üniversitesi; İİBF; Öğretim Üyesi.

[1]Seyyar, Ali; "AB Sürecinde Çağdaş Sorunlara Vakıf Merkezli Çözüm Önerileri”; Vakıflar Genel Müdürlüğü-Vakıf Medeniyet Yılı 2006; Vakıflar Dergisi Özel Sayısı; Ankara; 2006. ss. 37–40.

[2]Yediyıldız, Bahaeddin; Türk hayrat Sistemi ve Sivil Toplum; Sivil Toplum Dergisi; 4 (15); Temmuz-Eylül 2006; s.12.

[3]Seyyar, Ali; Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik Sözlük); II. Baskı; Sakarya Kitapevi; Şubat 2008, bkz. İlgili maddeler: Sosyal Siyaset; Sivil Toplum Kuruluşları; Sivil Toplum; Sosyal Sermaye.

[4]Meyerson, M. Eva; “Human Capital, Social Capital and Compensation: The Relative Contribution of Social Contacts to Managers’ Income”; Konwledge ans Socila Capital; Ed. Eric L. Lesser; Butterworth-Heinemann; 2000; s. 288.

[5]Martin, Roger L. ve Osberg, Sally; “Social Entrepreneurship: The Case for Definition”; Stanford Social Innovation Review; Spring (28-29); 2007; ss. 34-35.

[6]Davison, D. E.; Social Entrepreneurship; EBSCO Pub. Inc.; 2008; ss. 1-2.

[7]Emerson, Jed ve Economy, Peter; Enterprising Nonprofits: A Toolkit for Social Entrepreneurs; John Wiley & Sons Ltd.; 2001; ss. 4-5.

[8]Mort, G. Sullivian ve diğerleri; Social Entrepreneurship: Towards Conceptualisation; International Journal of Nonprofit and Voluntary Sector Marketing; Volume 8; Nr. 1; ss. 81-82.

[9]Ernst & Young; “Yılın Sosyal Girişimcisi kim değildir?”; http://www.yilingirisimcisi.com/FAQ.asp; Erişim: 29.11.2009.

[10]Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV); Türkiye’de Hayırseverlik: Vatandaşlar, Vakıflar ve Sosyal Adalet Araştırması; Aydın, Davut; Çarkoğlu, Ali; Çizakça, Murat; Gökşen, Fatoş; İstanbul; TÜSEV Yayını, Aralık 2006.

[11]Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV); Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Değişim Süreci; Uluslararası Sivil Toplum Endeksi Türkiye Ülke Raporu; İstanbul; 2006; s. 16.

[12]Seyyar, Ali; Ahlâk Terimleri (Ansiklopedik Sözlük); Beta Yay.; İstanbul; 2003: bkz. İlgili maddelere: Dürüstlük, İyi Niyet, Samimiyet.

[13]Seyyar, Ali; Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik Sözlük); II. Baskı; Sakarya Kitapevi; Şubat 2008, bkz. İlgili madde: Sosyal Fayda.

[14]Yeni Şafak; Korunan Kadın Bilinçli Kadın Kampanyası Başladı; 16.06.2009.

[15]Sakarya İli, Karapürçek İlçesi, Yoksulluk ve Dezavantajlı Gruplar Haritası Projesi Veritabanı Raporu; Karapürçek Kaymakamlığı; (Proje Sorumlusu: Kaymakam Soner Karataşoğlu; Proje Danışmanı: Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Seyyar); 2009.

[16]Ay, Savaş, Kan, Yaş ve Ter, İşte Genelevler, “Vesikalı Yarim Dizisi”, Sabah Gazetesi, 12.10.2002.

[17]Oğultürk, Nihal, Psiko-Sosyal Özellikleriyle Genelev Kadınları (Yayınlanmamış, Yüksel Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şubat 1991; s. 138.

[18]Hayat kadınlarının topluma kazandırılmalarına yönelik sosyal hizmet programları ile ilgili yeni açılımlar hakkında daha fazla bilgi için bkz. Seyyar, Ali ve M. Nurullah Kurutkan; “Sosyal Hizmetler Kapsamında Hayat Kadınlarının Psiko-Sosyal Rehabilitasyonu”; T.C.; Başbakanlık; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü; Birinci Sosyal Hizmetler Şurası; Ön Komisyon Raporları ve Bireysel Çalışmalar; Ankara; Nisan 2004.

[19]Dünyada ve Türkiye’de ağır derecede veya birden fazla rahatsızlığı olan (zihinsel) özürlülerin istihdam edebilirliğini sağlayan korumalı işyerleri ve uygulamaları hakkında daha fazla bilgi için bkz. Seyyar, Ali; Özürlülere Adanmış Sosyal Politika Yazıları; Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Yayınları; Mayıs 2006; Adapazarı; ss. 29-72.

[20]Para vakıflarının hukukî temelleri, usul ve esasları, tarihî seyri içindeki yeri ve bugünün ekonomik ve finans sorunlarına katkısı hakkında daha fazla bilgi için bkz. a) Kurt, İsmail; Para Vakıfları-Nazariyat ve Tatbikat; Ensar Neşriyat; İstanbul; 1996 ve b) Çizakça, Murat; Risk Sermayesi ve Özel Finans Kurumları ve Para Vakıfları; İlmî Neşriyat; İstanbul; 1993.

[21]Narin, Mine; “İnsanlık için fark oluşturabileceğim bir iş yapmak istiyorum”; Zaman Gazetesi; CumaErtesi Eki; 28.11.2009.

[22]Bolu Bağışçılar Vakfı hakkında daha fazla bilgi için bkz.: http://www.bbv.org.tr/; Erişim: 28.11.2009.

 

KAYNAKLAR

Ay, Savaş, Kan, Yaş ve Ter, İşte Genelevler, “Vesikalı Yarim Dizisi”, Sabah Gazetesi, 12.10.2002.

Çizakça, Murat; Risk Sermayesi ve Özel Finans Kurumları ve Para Vakıfları; İlmî Neşriyat; İstanbul; 1993.

Davison, D. E.; Social Entrepreneurship; EBSCO Pub. Inc.; 2008.

Emerson, Jed ve Economy, Peter; Enterprising Nonprofits: A Toolkit for Social Entrepreneurs; John Wiley & Sons Ltd.; 2001.

Ernst & Young; “Yılın Sosyal Girişimcisi kim değildir?”; http://www.yilingirisimcisi.com/FAQ.asp.

http://www.bbv.org.tr

Kurt, İsmail; Para Vakıfları-Nazariyat ve Tatbikat; Ensar Neşriyat; İstanbul; 1996.

Martin, Roger L. ve Osberg, Sally; “Social Entrepreneurship: The Case for Definition”; Stanford Social Innovation Review; Spring (28-29); 2007.

Meyerson, M. Eva; “Human Capital, Social Capital and Compensation: The Relative Contribution of Social Contacts to Managers’ Income”; Konwledge ans Socila Capital; Ed. Eric L. Lesser; Butterworth-Heinemann; 2000.

Mort, G. Sullivian ve diğerleri; Social Entrepreneurship: Towards Conceptualisation; International Journal of Nonprofit and Voluntary Sector Marketing; Volume 8; Nr. 1.

Narin, Mine; “İnsanlık için fark oluşturabileceğim bir iş yapmak istiyorum”; Zaman Gazetesi; CumaErtesi Eki; 28.11.2009.

Oğultürk, Nihal, Psiko-Sosyal Özellikleriyle Genelev Kadınları (Yayınlanmamış, Yüksel Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şubat 1991.

Sakarya İli, Karapürçek İlçesi, Yoksulluk ve Dezavantajlı Gruplar Haritası Projesi Veritabanı Raporu; Karapürçek Kaymakamlığı; (Proje Sorumlusu: Kaymakam Soner Karataşoğlu; Proje Danışmanı: Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Seyyar); 2009.

Seyyar, Ali ve M. Nurullah Kurutkan; “Sosyal Hizmetler Kapsamında Hayat Kadınlarının Psiko-Sosyal Rehabilitasyonu”; T.C.; Başbakanlık; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü; Birinci Sosyal Hizmetler Şurası; Ön Komisyon Raporları ve Bireysel Çalışmalar; Ankara; Nisan 2004.

Seyyar, Ali; "AB Sürecinde Çağdaş Sorunlara Vakıf Merkezli Çözüm Önerileri”; Vakıflar Genel Müdürlüğü-Vakıf Medeniyet Yılı 2006; Vakıflar Dergisi Özel Sayısı; Ankara; 2006.

Seyyar, Ali; Özürlülere Adanmış Sosyal Politika Yazıları; Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Yayınları; Mayıs 2006; Adapazarı.

Seyyar, Ali; Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik Sözlük); II. Baskı; Sakarya Kitapevi; Şubat 2008.

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV); Türkiye’de Hayırseverlik: Vatandaşlar, Vakıflar ve Sosyal Adalet Araştırması; Aydın, Davut; Çarkoğlu, Ali; Çizakça, Murat; Gökşen, Fatoş; İstanbul; TÜSEV Yayını, Aralık 2006.

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV); Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Değişim Süreci; Uluslararası Sivil Toplum Endeksi Türkiye Ülke Raporu; İstanbul; 2006.

Yediyıldız, Bahaeddin; Türk hayrat Sistemi ve Sivil Toplum; Sivil Toplum Dergisi; 4 (15); Temmuz-Eylül 2006.

Yeni Şafak; Korunan Kadın Bilinçli Kadın Kampanyası Başladı; 16.06.2009.