Engelli Öğretmen Sorun Olur Mu?

 

Erol AFŞİN

02 Temmuz 2013

Bugün bu köşede engelli bireylerin çalışma hayatındaki yerini ve konumlarını biraz dile getirmek istiyorum. Maalesef bizim en büyük engelimiz geniş bir alana yayılamamış olan düşüncelerimizdir. Engelin ne olduğunu anlayamayan zihinlerimizdir. Yine en büyük, yerimizde saymamıza neden olan en önemli engelimiz cehaletimizdir. O cehalet ki bize düşünmeden laf söylemeye, bir konu hakkında etraflıca araştırma yapmadan fikir üretmeye sebep olmaktadır.

Bu sitede edebiyata dair ne varsa bulabilirsiniz. Edebiyat, hayat demektir. Şu anlatmaya çalıştığım konuda hayatın bir parçasıdır. Ayrıca insanlarımızın daha sağlıklı düşünebilmesine olanak sağlayacaksa bu yazı mutlu olurum. Bildiğiniz gibi toplumumuzda çeşitli engel gruplarında olan kardeşlerimiz var. Medeniyetimizin ve kültürümüzün bir emaresi olarak şefkat ve merhamet kavramlarıyla bu kardeşlerimize yaklaşıyoruz çoğu zaman, bu iyi bir şey olabilir ancak fazlası zarardır. Engelli kardeşlerimizin bir hakkı bulunmakta ve bu hak da yasalarla verilmelidir. Yani devlet yasalarla engelli kardeşlerimizin haklarını korumalı ve onların haklarını teminat altına almalıdır. Tabir yerindeyse insanların vicdanına terk etmemelidir. Çok açık ve net bir şekilde söyleyeyim, iyi insanlarımız mutlaka vardır ama engelli bireylerin topluma yük olduğunu düşünen aklı kıt insanlarımız da yok değil. Bu insanların basiretsiz olduğunu da cesurca haykırabilirim. Sırf kendi menfaatini düşünerek bu kardeşlerimizi yok sayan zihniyetlerin aslında yanlış bir konumda olduğunu belirtmek isterim.

Bildiğiniz gibi kamu ve özel sektörde %3 engelli çalıştırma oranı mevcuttur. Bu da kanunlarla zorunlu hale getirilmiştir. Özel sektörde bunun sıkıntısı çok fazla, kamu kurumlarında da bazı sıkıntılar var ama aşılmaya çalışılıyor. Dedim ya zihniyet meselesi her şey bir anda olmuyor. Bunlardan bahsede bahsede idarecilerimizin dikkatini çekebilirsek ne mutlu. Bazı idarecilerimiz de iyi niyetli olmalarına rağmen konuya vakıf olmadıklarından yanlış uygulamalara imza atabiliyorlar. Özel sektörde uygulamadaki sıkıntıların en büyüğü engellilerin çalıştırılmasındaki mantığın kavranılmamış olmasıdır. Adamın biri diyor ki “Sen işe gelme biz senin sigortanı yatıralım.” Bu ne demek, biz sigortanı gösterelim ki iş yerimizde engelli personel çalıştırmış görünelim ve ceza almayalım. Tamamen kendi menfaatlerini düşünen bir iş yeri… Neden engelli kardeşlerimizin çalıştırılması için kota kondu hiç kafa yormuyorlar! Engelli bireylerin de herkes gibi yaşama hakkı bulunmaktadır onların da sosyal hayatları bulunmaktadır. Çıkıp dolaşmaya, konuşmaya ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ayaklarının üstünde durmaya ihtiyaçları bulunmaktadır. Bütün bunları görmezden gelip onları evlere hapsetmek ise cinayetlerin en büyüğüdür kanaatimce…

Bu sütunda zaman zaman engelli konusunu işliyorum çünkü etrafımda gözlemlediğim birçok şeyde hâlâ bu konuda birçok eksiğimiz olduğunu gözler önüne seriyor. Mesela engelli bireyleri reklam yaparak bir iş yapmak o insanları üzebilir, bunu hiç düşündünüz mü? Yukarıda da bahsettiğim gibi engelli kardeşlerimizin hakları toplumun vicdanına bırakılmayacak kadar önemli ve acildir. Onların sorunlarının ivedi çözülmesi ve sorunlarının dinlenmesi gerekiyor. Son zamanlarda güzel gelişmeler var ama bunun yanında da birçok sıkıntı mevcut. Kimseye sesimi ulaştıramadığımdan dolayı yani kanun yapıcılara sesimi ulaştıramadığımdan dolayı bu sıkıntıları kendileriyle henüz paylaşma imkânı bulamadım. İnsanlarımızı bilinçlendirerek en azından engelli bireylerin bir öcü olmadığını ve onlardan korkulmaması gerektiğini dile getirmeye çalışıyorum.

Yakın zamanda sayın başbakan engelli öğretmen alımı yapılacağını açıklamış ve birçok sitede bu haber verilmişti. Takip ettiğim kadarıyla 2010 yılında 1.000 civarında engelli öğretmen kontenjanı ayrılmıştı ve başvuran 900 küsur öğretmenin tamamı atanmaya hak kazanmıştı. Bugün 600 civarında engelli öğretmen kontenjanı ayrıldığı müjdesi verildi. Çeşitli sitelerde haberleri okurken bazı yorumlar beni hayli düşündürdü. O yorumları yazanlar da bir insan dolayısıyla bir dünya… Yalnız yorumlar dediğim gibi cehalet kokuyor. İsmi lazım değil, adamın biri aynen şöyle yazmış: “Kimse olaya duygusal bakmadan düşünsün. Çocuğunuzun özürlü bir öğretmenin sınıfında olmasını ister misiniz?” Bu konuları dile getirirken gerçekten bu kadar sığ mı düşünüyoruz demekten kendimi alamıyorum. Olaya duygusal bakmadan düşünelim, çocuğun öğretmeni engelli olursa çocukta ne etki yapar? Bunun cevabını vermek lazım bir defa… Ne olur çocuk etkilenir mi bundan? Burada ne söylenmek isteniyor. Ayrıca çocuğun karşısındakinin bir öcü olmadığını bir insan olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Bu işin duygusallığı olmaz. Çeşitli sebeplerle yürüme, duyma, görme ve çeşitli hayati fonksiyonlarını kaybetmiş kardeşlerimizin hayalindeki mesleği yapmalarına engel koyamazsınız. Buna kimsenin hakkı olamaz. Yine unutmamak gerekir ki onlar düşünen bireyler; hayalleri, umutları ve idealleri var. Ayırım yapmaksızın bütün insanların birer dünya olduğunu düşünürüm daima. Çocuk açısından düşünmeye devam edelim, çocuk diyecek ki öğretmenim duymuyor, görmüyor ya da yürüyemiyor ama buna rağmen azmetmiş okumuş ve öğretmen olmuş. Yaz kış demeden geliyor bana bir şeyler öğretebilmek için… Tüm engelleri aşıp gelmiş, ben sağlam olduğum halde derslerimi aksatıyorum vs. şeklinde düşünerek öğretmeni kendisinin gözünde ideal bir örnek olabilir. Her zaman olaylara olumsuz bakmaya devam edersek, bir adım dahi atamayız. Bu çocuklar yarın hayata atıldıkları zaman engelli bireylerle nasıl iletişim kurabileceklerini öğrenirler en azından. Ve şunu da hiçbir zaman unutmamanızı salık veririm, engelli birey öğretmenliğe kadar gelebilmişse ve öğretmenlik diplomasını alabilmişse siz onun karşısında daha duramazsınız. O bütün her şeyi göğüsleyerek yoluna devam etmiş, sizin menşei olmayan düşüncelerinize karınları tok.

Bu kadar sivri bir şekilde söylüyorum ama kusura bakmayın, birilerinin silkinmesi lazım. Engelli bireylerden bal gibi öğretmen olur, doktor olur. Herkes kendi engellinin farkında ve hangi mesleği yapabileceğinin de farkında. Yürüyemeyen biri polis olmayı düşünmez, görmeyen biri pilot olmayı düşünmez ama yapabileceğine inandığı bir işi de yapmaktan geri durmaz. Ama şunu söyleyeyim çarpık düşüncede olan insanlarımız sayesinde bu kardeşlerimiz çabuk yıpranıyor. Her ne kadar güçlü dursalar da zaman zaman üzülebiliyorlar. Üzülmek bir duygu hepimiz üzülüyoruz bazen ama gereksiz yere bu kardeşlerimizi üzmeye hiç kimsenin hakkı yok.

Velhasıl hiçbir veli böyle anlamsız düşüncelerin girdabında boğulmasın. Tabii şunu da unutmamak lazım bu arkadaşlarımıza da mesleki eğitimlerinin mutlaka verilmesi gerekiyor. Mesleğimizi icra ettiğimiz sırada aldığımız ne eğitimler varsa bu kardeşlerimiz de almalı. Onların sağlam insanlardan hiçbir farkı yok. Birkaç engel var onu da aşmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de ortaya koyduğumuz suni engelleri ivedilikle ortadan kaldırma zorunluluğumuz bulunuyor. Yeni atanacak olan öğretmenlerimize başarılar dilerken, iyi bir öğretmen olabilmek için daima kendi alanlarıyla ilgili eserleri takip etmeleri gerektiği notunu da eklemiş olayım. Selam ile.

Not: Bu yazı, www.sanatalemi.net ve www.erolafsin.net sitelerinde yayınlanmıştır.